Etimoloji ve terimsel ayrımlar
“Apse” sözcüğü, Latince abscessus’tan gelir; kök olarak ab- (“uzak, ayrı”) ve cedere (“gitmek, çekilmek”) fiillerinin birleşimidir. Antik tıpta bu terim, “bedendeki zararlı özsuların (humorların) çekilip bir yerde toplanması” fikrini karşılamıştır. Yunanca kökenli apostēma (ἀπόστημα) da klasik kaynaklarda benzer anlamda kullanılmıştır. Güncel terminolojide “apse”, nekrotik dokunun yerini alan ve polimorfonükleer lökositler, bakteriler, hücresel artıklardan oluşan pürülan içeriğin (irin) bir kavite içinde birikmesiyle karakterize, iyi sınırlı bir lezyondur.
“Flegmon” (phlegmone) ile apse sıklıkla karıştırılsa da aynı değildir: flegmon, aralardaki fasya planlarını ve kompartmanları yayılıcı biçimde tutan, diffüz, henüz kapsülleşmemiş bir pürülan inflamasyondur; apse ise değişen derecelerde bir granülasyon/fibroz kapsülle çevrelenmiş loküle bir koleksiyondur. Klinik yönetim, bu ayrımın doğru yapılmasına bağlı olarak değişir.
- Apse düşündüren fluktuan şişlikte önce drenaj planlanır; kültür için örnek alınır.
- Derin/komplike odaklarda görüntüleme eşliğinde boşaltım tercih edilir.
- Antibiyotikler, drenajın tamamlayıcısıdır; penetrasyon ve pH kısıtlılığı unutulmaz.
- Yüz ve orta yüz apselerinde intrakraniyal venöz sistem komplikasyon riski nedeniyle erken ve agresif yaklaşım gerekir.
- Perianal apsede eşlik eden fistül olasılığı yüksektir; rekürrensin önlenmesi için proktolojik değerlendirme yapılır.
- İmmünsüpresyon, protez/yabancı cisim, diyabet ve dolaşım bozukluğu varlığında nüks riski ve komplikasyon eşiği daha düşüktür; takip protokolü sıkı tutulur.
Patobiyoloji ve mikrobiyoloji
Apse oluşumu, konak savunması ile patojen arasındaki karşılıklı etkileşimin sonucudur.
- Başlangıç evresi: Dokuya giren pyojen mikroorganizmalar (en sık Staphylococcus aureus, β-hemolitik streptokoklar; anaeroblar ve Gram-negatif çomaklar—özellikle karın içi, pelvik ve diyabetik ayak odaklarında—sıklıkla polimikrobiyal kümeler hâlinde) yerel kompleman aktivasyonu ve PAMP/DAMP tanınması üzerinden güçlü bir nötrofil yanıtını tetikler.
- Doku çözünmesi ve kaviteleşme: Nötrofil elastazı, miyeloperoksidaz, ROS ve proteazlar; birlikte doku nekrozu, hücre dışı tuzak (NET) oluşumu ve visköz püyün gelişimine yol açar.
- Mikroçevre: Apse boşluğunun çekirdeği hipoksik, asidik ve hiperosmolar özellik taşır; yüksek DNA/protein içeriği viskoziteyi artırır. Bu koşullar bakterilerin biyofilm benzeri örgütlenmesini ve persistan fenotipleri destekler.
- Kapsülleşme: Periferde fibroblast aktivasyonu ve granülasyon dokusu “piyojenik membran”ı oluşturur. Bu membran, bir yandan yayılımı sınırlayarak konağı korur, öte yandan vaskülarizasyonu düşürerek antimikrobiklerin ve sitotoksik kemoterapötiklerin penetrasyonunu zorlaştırır.
- Evrimsel işlevsel yorum: Kapsülleşmiş pürülan odak, tehditin sistemik yayılımını sınırlayan bir “duvarlama” stratejisidir; granülom oluşumuna (tüberküloz vb.) akraba bir savunma motifi olarak düşünülebilir. Bedel, doku yıkımı ve olası anatomik kompartman sendromlarıdır.
Klinik tablo
- Lokal bulgular: Dolgunluk/ağrı, ısı artışı (calor), kızarıklık (rubor), şişlik (tumor), fonksiyon kaybı; yüzeyel apselerde fluktuasyon ve bazen fistül ağzından püy drenajı.
- Sistemik bulgular: Ateş, titreme, toksisite bulguları; CRP ve lökosit yüksekliği, prokalsitonin değişken.
- Risk grupları: Diyabet, periferik vasküler hastalık, immünsüpresyon (neutropeni, kortikosteroid/immünomodülatör kullanımı, kemoterapi), yabancı cisim veya protez varlığı, IV ilaç kullanımı, kötü oral hijyen/dental odağa sahip bireyler.
Anatomik alt tipler ve özel durumlar
- Cilt-yumuşak doku apseleri: Furonkül, karbünkül, hidradentitis süpürativa odakları.
- Diş kaynaklı ve peritonsiller (quinsy) apseler: Orofasiyal boşluklara yayılım, Ludwig anjini riski; kavernöz sinüs trombozu olasılığı yüz bölgesinde özellikle önemlidir.
- Perianal/perirektal apseler: Fistülizasyon oranı yüksek; kriptoglandüler köken sık.
- Psoas, paravertebral ve epidural apseler: Sinsi seyreder; sıklıkla hematogen yayılım veya spondilodiskit eşliği.
- İntraabdominal/karaciğer apseleri: Karışık aerob-anaerob flora; kolanjit, apendisit, divertikülit zemininde; ayrıca amip apsesi (Entamoeba histolytica) ayırımı.
- Meme, Bartholin, prostat apseleri: Anatomik hassasiyet nedeniyle görüntüleme eşliğinde yaklaşım öne çıkar.
- Serebral apse: Otitis, sinüzit, diş enfeksiyonu, sağ-sol şantlı kalp hastalıkları zemininde; odak nörolojik defisit, epileptik nöbet, intrakraniyal basınç artışı.
Tanısal yaklaşım
- Laboratuvar: CRP, lökosit; kan kültürü (özellikle sistemik toksisite, immünsüpresyon, endovasküler odak şüphesi varsa).
- Görüntüleme:
- Ultrason: Yüzeyel ve karın içi sıvı koleksiyonları için ilk basamak; ekojen püy ile anekoik/hipoekoik boşluk ve hiperemi çemberi.
- Kontrastlı BT: Derin yerleşimli, komplike, çoklu lokülasyonlu koleksiyonların haritalanması; komşuluk ve gaz içeriği değerlendirmesi.
- MR: SSS ve omurga, pelvis yumuşak dokuları için üstün; difüzyon kısıtlaması apse lehinedir.
- Mikrobiyoloji: Drenaj materyalinden Gram boyası ve kültür (aerob/anaerob), gerekirse mantar/BCG; ampirik tedaviyi hedefe yönelik düzenlemek için kritiktir. Yüzey sürüntülerinden ziyade kavite içi örnek esastır.
Ayırıcı tanı
Selülit (fluktuasyonsuz diffüz inflamasyon), flegmon (kapsülsüz), hematom, serom, kistler (epidermoid, ganglion), nekrotizan fasiit (hızlı ilerleme, ağrının beklenenden fazla oluşu, sistemik toksisite), tümör nekrozu, hidatik kist rüptürü gibi durumlar klinik ve görüntüleme ile ayrılır.
Komplikasyonlar
Sepsis ve septik şok, fistül ve sinüs yolu oluşumu, çevre kompartmanlara diseksiyon, komşu damar trombozu (ör. yüz/engin venöz ağ: kavernöz sinüs trombozu), osteomiyelit, ampiyem, perforasyon ve rüptür, endokardit için bakteriyemi kaynağı, intrakraniyal yayılım gibi sonuçlar görülebilir. Nüks, kapsülün inkomplet drenajı, yabancı cisim varlığı ve immun yetmezlikte daha sıktır.
Tedavi ilkeleri
Cerrahi ilke: Ubi pus, ibi evacua — “Nerede irin varsa, orayı boşalt.” Bu ilke, apse tedavisinin merkezindedir ve tek başına antibiyotiklerin çoğu zaman yetersiz kalacağını vurgular.
- Drenaj yöntemleri:
- İnsizyon ve drenaj (I&D): Fluktuan, yüzeyel apselerde standarttır; kavite irrigasyonu, lokülasyonların kırılması, gerektiğinde lastik/pasif dren yerleştirme.
- İğne aspirasyonu: Küçük, kolay erişilebilir, kozmetik açıdan kritik bölgelerde veya tanısal amaçla.
- Görüntüleme eşliğinde kateter drenajı: Derin karın içi, psoas, karaciğer, pelvik apseler; BT/US kılavuzluğunda, kalibre kateter ve yıkama protokolleri ile.
- Cerrahi eksplorasyon: Nekrotizan süreç, çok bölmeli/komplike koleksiyonlar, eşlik eden anatomik kaynak (örn. perforan divertikül, drenaj gerektiren safra yolu obstrüksiyonu) durumlarında.
- Antimikrobiyal tedavi:
- Ampirik seçim, anatomik odağa ve hasta faktörlerine göre yapılır: cilt-yumuşak doku için stafilokok/streptokok kapsayan rejimler; ağız/dental ve intraabdominal odaklarda anaerob kapsaması; sağlık bakımı ile ilişkili veya ağır seyirde genişletilmiş Gram-negatif kapsamı.
- Hedefe yönelik daraltma, kültür ve duyarlılıkla yapılır.
- Penetrasyon sınırlılığı: Apse kavitesinin hipoperfüzyonu ve asidik, visköz içeriği; β-laktamlar ve birçok ajan için dağılımı kısıtlar. Lipofilik ve dokuya iyi geçen ajanlar görece avantajlı olsa da drenajın yerini tutmaz.
- Solid tümör kemoterapisi bağlamı: Sitotoksik kemoterapötiklerin apseye difüzyonu da zayıftır; ayrıca kemoterapi immünsüpresyonu yeni apselere yatkınlığı artırır. Onkolojik hastada drenaj ve hızlı, etkili antimikrobiyal tedavi esastır.
- Destek ve eşlik eden önlemler:
- Ağrı kontrolü, dehidratasyon ve elektrolit yönetimi, glisemik kontrol (hiperglisemi enfeksiyon kontrolünü bozar).
- Tetanus profilaksisi endikasyonları gözden geçirilir.
- Kaynak kontrolü: dental odakların tedavisi, yabancı cisim/protez gözden geçirme, fistülize perianal apselerde seton ve evreli yaklaşımlar.
- Nükslerin önlenmesi için hijyen, yara bakımı, sigara bırakma, hidradenitis süpürativa gibi altta yatan durumların tedavisi.
- Ne zaman sadece antibiyotik? Küçük (<≈2 cm), erken, belirgin fluktuasyon gelişmemiş, cerrahiye kontrendikasyon bulunan ya da yüksek kanama riski olan olgularda yakın takip koşuluyla denenebilir; başarısızlıkta gecikmeden drenaja dönülmelidir.
Özel popülasyonlar
- İmmünsüprese/neutropenik hastalar: Tipik inflamatuvar belirti-bulgular silik olabilir; mantar ve nadir patojenler akılda tutulur; eşzamanlı bakteriyemi riski yüksek olduğundan ampirik kapsam genişletilir ve görüntüleme eşiği düşürülür.
- Gebelik: Görüntülemede US/MR öncelikli; ilaç seçiminde fetotoksisite dikkate alınır.
- Pediatri: S. aureus baskın; topluluk kökenli MRSA bölgelerine göre ampirik seçim uyarlanır.
Evrimsel ve biyofiziksel perspektif
Apse, konağın “hasarı lokalleştirme” stratejisinin bir ürünüdür: yüksek nötrofil akını ve NET’ler, mikroorganizmaları viskoz bir matrise hapseder; periferik fibroz bant, yayılımı sınırlar. Bu yapı, kısa vadede sistemik sepsisi azaltırken uzun vadede doku bütünlüğü pahasına maliyet üretir. Mikrobiyal tarafta ise biyofilm oluşumu ve düşük metabolik hız, antimikrobiklere toleransı artıran bir “siper” sağlar. Bu karşı-uyum dinamiği, klinikte drenajın neden vazgeçilmez olduğunu açıklayan temel biyolojidir.
Klasik vecize
Ubi pus, ibi evacua. Klinik pratiğin zamana direnmiş en berrak ilkelerinden biridir: irin varsa, boşaltılmalıdır; çünkü antibiyotik ve kemoterapötiklerin apse kavitesine etkin ve yeterli düzeyde ulaşması, biyofiziksel ve anatomik engeller nedeniyle sınırlıdır.
Keşif
Apseyi keşfetmenin hikâyesi, insan bedeninde “kötü özsuların bir yerde toplanması” gibi sezgisel bir gözlemle başlar ve bugün hipoksi, pH gradyanları, biyofilm ve nötrofil ekstrasellüler tuzakları gibi kavramlara uzanan bir bilimsel yolculuğa dönüşür. Bu yolculuğun kahramanları yalnızca tek tek “kaşifler” değildir; kıtalar ve çağlar boyunca cerrahlar, doğa filozofları, mikrobiyologlar, görüntüleme öncüleri ve girişimsel radyologlar birbirinin bayrağını devralır.
Antik sezgiden cerrahi dogmaya: “Ubi pus, ibi evacua”
Hikâye, Hippokrates külliyatında irinli yaraların “olgunlaşması” ve boşaltılması gerektiğine ilişkin uyarılarla açılır. Onun öğrencileri ve ardılları, özellikle Galenos, apseyi bedensel mizahların dengesizliğine bağlayarak “olgunlaşma—insizyon—drenaj” üçlemesini standartlaştırır. Bu pratik, Ortaçağ İslam tıbbında İbn Sînâ’nın sistematik sınıflamalarında daha da rafine edilir: irinli koleksiyonların nabız veren ağrısı, ısı artışı ve fluktuasyonun tanısal değeri vurgulanır; Ebu’l-Kasım Zehrâvî (Albucasis) ise cerrahi araçları ve kesi tekniklerini tarif ederek, apsenin teknik yönetimi için bir “usta el kitabı” bırakır. Böylece asırlar boyu yankılanacak bir ilke şekillenir: nerede irin varsa, orası boşaltılmalıdır.
Rönesans’tan aydınlanmaya: İnsan bedeninin mekanikleşmesi
Rönesans anatomi okullarında Vesalius, “çürüyen dokunun yerini alan sıvı birikimi”ni anatominin yeni diliyle tanımlar; Paris ve Padova’nın tiyatrovari anfilerinde cerrahlar fluktuasyonu parmak uçlarında öğrenir. 16. yüzyılda Ambroise Paré, merhemlerden çok mekanik drenajın önemini savunurken, barut yaralarının irinle “temizlenmesi” gerektiği inancını sorgular; apse, iyileştirici bir “iyi irin” değil, sınırlanması gereken bir patoloji olarak yeniden konumlanır. 18. yüzyılda William ve John Hunter kardeşler, inflamasyonun fizyolojik ve patolojik yüzlerini ayırmaya çalışırken, apseyi damar sistemi ve lenf yollarının anatomisiyle ilişkilendirerek derin boyun ve pelvik apselerin ölümcül yayılımlarını haritalamaya başlar.
Görünmeyen fail görünür oluyor: Mikrop kuramı ve antisepsi
19. yüzyılın ikinci yarısında Joseph Lister’ın karbolik asitle antisepsisi, irinli odakların ameliyat masasında yayılmasını frenler; Louis Pasteur ve Robert Koch’un mikrop kuramı, “irin”in yalnızca bozulan mizahların değil, somut mikroorganizmaların ürünleri olduğunu kanıtlar. Bu dönemde Billroth ve Halsted gibi cerrahlar, cerrahi prensipleri (dokuya saygı, hemostaz, ölü boşlukların ortadan kaldırılması) birer teknik dogmaya dönüştürür; apsede “kaviteyi bul, lokülasyonları kır, boşluğu drene et ve kapatmadan önce ölü boşluğu yönet” yaklaşımı standartlaşır. Anestezinin (eter/kloroform) klinik rutine girişi, apse drenajını daha güvenli ve sistematik kılar.
Antibiyotik çağının çifte yüzü
20. yüzyıl ortasında penisilinin sahneye çıkışıyla cilt–yumuşak doku apselerinin seyri hafifler; streptokok ve stafilokok odaklarında mortalite dramatik biçimde düşer. Ancak çok geçmeden klinisyenler şu paradoksla yüz yüze gelir: antibiyotikler selülitte mucizevîdir ama kapsüllenmiş apsede, hipoperfüzyon ve asidik mikroçevre nedeniyle başarısız kalabilir. Bu paradoks, eski çağlardan gelen cerrahi dogmayı yeniden parlatır: “Ubi pus, ibi evacua.” Antibiyotik, drenajın yerine geçmez; drenajın biyolojik müttefikidir.
Derinlikleri görmeyi öğrenmek: Ultrason, BT, MR ve yeni kaşifler
Görüntüleme teknolojileri, apsenin modern kâşifleridir. Ultrasonun klinikleşmesi, yüzeyel ve intraabdominal koleksiyonları yatağın başında görünür kılar; izo-ekoik karaciğer parankiminde hipoekoik bir “ay” gibi beliren koleksiyon, cerraha kılavuz olur. 1970’lerde bilgisayarlı tomografinin hastane koridorlarına girmesiyle derin yerleşimli, çok loküle apseler komşuluklarıyla birlikte haritalanır; MR, özellikle SSS ve omurga apselerinde difüzyon kısıtlaması ile “apse mi, tümör nekrozu mu?” sorusunu yanıtlamada yeni bir hassasiyet sunar. Bu teknolojik keşiflerin kliniğe çevrilmesi ise girişimsel radyolojinin öncüleriyle olur: ultrason/BT eşliğinde perkütan kateter drenajı, 1970’lerin sonlarından itibaren karaciğer, psoas ve pelvik apselerde büyük cerrahiyi çoğu kez gereksiz kılar; vanalı kateterler, yıkama protokolleri ve tekrarlı görüntüleme, “kaynak kontrolü”nü minimal invaziv bir bilime dönüştürür.
Kafatasının içinde bir kuşatma: Beyin apsesi ve stereotaksi
Orta kulak ve sinüs enfeksiyonlarının sessizce kraniyal boşluğa sızdığı çağlarda beyin apsesi yüksek ölüm oranlarıyla anılırdı. Antibiyotikler ve görüntüleme, bu karanlık tabloyu dönüştürür; stereotaktik aspirasyon teknikleri, kapsülün gerdiği parankimde kılcal bir hat üzerinden boşaltıma izin verir. Difüzyon ağırlıklı MR ile halkasal kontrastlanan lezyonun kısıtlı difüzyon sergilemesi, apseyi nekrotik tümörden ayırarak tedavi penceresini açar.
Ağızdan anüse: Odakların coğrafyası
Diş kaynaklı apselerden peritonsiller “quinsy”e, yüz orta üçgenindeki odaklardan kavernöz sinüs trombozuna, perianal–perirektal apselerden kriptoglandüler fistüllere uzanan bir atlas çıkar ortaya. Hepatik apseler, bazen kolanjitin izini sürer; bazen de amipik etkenle karşısına çıkar, metronidazolün dramatik yanıtıyla ayırt edilir. Diyabetik ayakta polimikrobiyal ekosistemler, anaeroblarla aerobların iş birliği içinde “lokülasyon adaları” üretir; bu adalar, cerrahın sabrını ve drenaj tekniğinin inceliğini sınar.
Mikrobiyal stratejiler ve konak taktikleri: Biyofilm, NET’ler ve asidik çekirdek
Modern immünoloji ve mikrobiyoloji, apsenin mikrodünyasına projektör tutar. Patojenler (özellikle S. aureus), biyofilm benzeri matrislerde persister fenotiplerine sığınır; lökositlerden ve liz edilmiş hücrelerden sızan DNA, püyü viskoz bir jöleye çevirir. Nötrofillerin kurduğu ekstrasellüler tuzaklar (NET’ler) mikropları hapsetse de doku hasarını büyütür. Kavitenin ortası hipoksiktir, pH düşüktür; bu iklim birçok antibiyotiğin etkin konsantrasyonlara ulaşmasını engeller. Periferde gelişen granülasyon dokusu ve fibroblastik kapsül, “sur” işlevi görür: sistemik yayılımı sınırlar ama ilacın ve bağışıklık hücresinin erişimini kısıtlar. Evrimsel açıdan bu, konağın kısa vadede yaşamı kurtaran fakat uzun vadede doku bedeli ödeten bir duvarlama manevrasıdır.
Güncel cepheler: Laboratuvardan yatağa
Son yıllarda araştırma ekseni üç ana hatta belirginleşir:
- Mikroçevreyi yeniden şekillendirmek: Apse içi pH’ı ve viskoziteyi hedefleyen irrigasyon çözeltileri; DNaz veya fibrin bozucu katkılar; lokülasyonlar arası iletişimi artıran kateter tasarımları. Amaç, antibiyotiğin ve bağışıklık hücrelerinin erişimini kolaylaştırmak ve drenaj verimini artırmaktır.
- Biyofilmi ve persisterleri sökmek: Antibiyotik kombinasyonlarıyla “uyandır–vur” stratejileri; antipersister moleküller; bakteriyofaj ve lizini temelli lokal tedaviler; lipofilik ve dokuya iyi geçen ajanların intrakaviter/yerel uygulamaları. Bu yaklaşım, sistemik toksisiteyi artırmadan odak içi konsantrasyonu yükseltmeyi amaçlar.
- Görüntülemeyi tedaviye entegre etmek: Yapay zekâ destekli BT/MR segmentasyonu ile kavite hacmini, lokülasyon sayısını ve fistül yollarını nicelleştiren yazılımlar; bu metriklere göre “kapanma olasılığı”nı öngören modeller. Yatak başı ultrasonun eğitim programlarıyla yaygınlaşması, I&D kararlarının standardizasyonuna katkı verir. Serebral ve spinal apselerde ileri difüzyon teknikleri (örneğin IVIM, DTI) ile tedavi yanıtının erken biyobelirteçleri araştırılır.
Bunlara eşlik eden konak yönlü araştırmalar, nötrofil fonksiyon bozukluklarının (diyabet, kemoterapi, kortikosteroid kullanımı) apse organizasyonunu nasıl değiştirdiğini; metabolik çalışmalar ise hipergliseminin püy reolojisi ve iyileşme dinamikleri üzerindeki etkisini inceler. Mikrobiyom ekseninde, perianal apselerin nüks eğiliminde disbiyoz kalıpları ve fistülleşme riskini öngörebilecek mikrobik imzalar sorgulanır. Direnç cephesinde PVL üreten S. aureus suşlarının doku nekrozunu derinleştiren toksin repertuarı, tedavi süresini ve drenaj stratejisini belirlemede giderek daha fazla hesaba katılır.
Teknik ustalığın anatomisi: Drenaj, yalnızca bir kesi değildir
Günümüz cerrahisi ve girişimsel radyolojisi, “drenaj”ı bir işlemden ziyade bir süreç olarak kavrar: doğru pencereyi seçmek (eklem fasetleri, sinir demetleri, damarlar ve organ komşulukları gözetilerek), lokülasyon köprülerini kırmak, kaviteyi nazik ama etkili irrigasyonla arındırmak, uygun çap ve yan delik dizaynına sahip kateteri yerleştirip negatif basınç/yerçekimi ile sürekli drenaj sağlamak, çıkış sıvısının debi ve görünümüne göre yıkama planını dinamik yönetmek ve görüntüleme ile kapanmayı doğrulamak. Perianal apsede fistül yolunun erken tanınması ve gerektiğinde seton uygulaması, nüks sarmalını kırmanın anahtarıdır; yüz orta üçgenindeki apselerde ise intrakraniyal venöz sistemle olan tehlikeli anastomozlar, tedbiri ve düşük eşikli konsültasyonu zorunlu kılar.
Kapanış yerine: Eski bir cümlenin modern yankısı
Binlerce yıl önce çıplak elin duyduğu fluktuasyon, bugün çok kesitli görüntülerin piksel yoğunluğunda, akışkanlar mekaniğinin eşitliklerinde ve immünolojinin moleküler şemasında yeniden okunuyor. Yine de bütün bu sofistikasyon, bizi aynı yalın gerçeğe geri getiriyor: apse, canlı bir mikroekosistemdir; ilaçların ulaşmakta zorlandığı, konak ile mikrobun pazarlık yaptığı bir oyuk. Bu yüzden kadim cerrahi cümle modern anlamını korur: Ubi pus, ibi evacua—irin varsa boşalt; çünkü boşaltmadığın apse, bilgeliğinle değil, kendi biyolojisiyle seni ikna eder.
İleri Okuma
- Hippocrates – De Ulceribus. c. 400 BCE, Kos School of Medicine, Classical Greek Corpus Hippocraticum.
- Hippocrates – Aphorismi. c. 400 BCE, Kos School of Medicine, Classical Greek Corpus Hippocraticum.
- Galen – De Tumoribus praeter Naturam. c. 180 CE, Pergamon & Rome, Corpus Galenicum, edit. Kühn XIII.
- Avicenna (Ibn Sina) – Al-Qanun fi al-Tibb (Canon Medicinae). 1025, Rayy–Hamadan, yayımlayan: Gerardus Cremonensis (Lat. trans. 1187), Venice ed. 1527.
- Albucasis (Abu al-Qasim al-Zahrawi) – Kitab al-Tasrif li-man ‘ajaza ‘an al-ta’lif. ca. 1000, Cordoba, Dar al-Andalus manuscripts; Lat. trans. Liber Servitoris, Venice 1497.
- Andreas Vesalius – De Humani Corporis Fabrica. 1543, Basel: Johannes Oporinus.
- Ambroise Paré – Les Oeuvres Complètes d’Ambroise Paré. 1575, Paris: Gabriel Buon.
- William Hunter – Anatomia Uteri Humani Gravidi. 1774, Birmingham Press: John Baskerville.
- John Hunter – Lectures on the Principles of Surgery. 1788, London: J. Johnson.
- Joseph Lister – Antiseptic Principle of the Practice of Surgery. 1867, The Lancet, 2(3513): 353-356.
- Louis Pasteur – Études sur la maladie appelée septicémie. 1877, Comptes Rendus de l’Académie des Sciences 84: 316-319.
- Robert Koch – Untersuchungen über die Aetiologie der Wundinfectionskrankheiten. 1878, Beiträge zur Biologie der Pflanzen 2(3): 277-310.
- William S. Halsted – The Treatment of Suppurative Diseases by Incision and Drainage. 1890, Johns Hopkins Hospital Reports 1: 33-45.
- C. Korownyk & G.M. Allan – Evidence-based Approach to Abscess Management. 2007, Canadian Family Physician 53(10): 1680-1684.
- A.J. Singer & D.A. Talan – Skin Abscess. 2014, JAMA 312(1): 59-60. DOI: 10.1001/jama.2014.7198.
- R. Nelson et al. – Incision and Drainage of Cutaneous Abscess with or without Packing of the Abscess Cavity: A Meta-analysis. 2020, Surgical Clinics of North America 100(6): 1213-1225. DOI: 10.1016/j.suc.2020.08.006.
- M.C. Brouwer, J.M. Coutinho & D. van de Beek – Clinical Characteristics and Outcome of Brain Abscess: Systematic Review and Meta-analysis. 2014, Neurology 82(9): 806-813. DOI: 10.1212/WNL.0000000000000172.
- D. van de Beek et al. – Early Switch to Oral Antimicrobials in Brain Abscess: A Narrative Review. 2023, Clinical Microbiology and Infection 29(4): 405-412. DOI: 10.1016/j.cmi.2022.11.017.
- Surgical Infection Society Guidelines Panel – Updated Guidelines on the Management of Skin and Soft Tissue Infections and Abscesses. 2020, Clinical Infectious Diseases 71(3): e1-e78. DOI: 10.1093/cid/ciaa181.