Aktinik keratoz terimi, iki kelimenin birleşiminden türetilmiştir: “aktinik” ve “keratoz”.

  1. Aktinik: Bu terim, Yunanca aktis (ἄκτις) kelimesinden türetilmiştir, bu kelime “ışık” veya “ışın” anlamına gelir. “Aktinik” kelimesi, ışığa (özellikle ultraviyole ışınlarına) maruz kalmanın yol açtığı şeyleri ifade etmek için kullanılır. Aktinik, genellikle UV ışınlarının etkisiyle oluşan deri hastalıklarını tanımlarken kullanılır.
  2. Keratoz: Bu terim, Yunanca keras (κέρας) kelimesinden gelir ve “boynuz” anlamına gelir. Keratoz, deri hücrelerinin aşırı şekilde keratin üretmesiyle ilgili bir durumu ifade eder. Keratin, cilt, saç ve tırnaklarda bulunan sert ve dayanıklı bir proteindir. Keratoz, ciltteki hücrelerin aşırı keratin üretmesi sonucu oluşan kalınlaşma veya pürüzlülük anlamına gelir.

Dolayısıyla, aktinik keratoz terimi, “ışık” (özellikle UV ışınları) etkisiyle meydana gelen ve ciltte keratin üretimi artışıyla ortaya çıkan prekanseröz (kanser öncesi) lezyonlar anlamına gelir.


Aktinik keratoz (AK) ve bu hastalığın potansiyel olarak yassı hücreli karsinoma dönüşme riskiyle ilişkili bir durumu anlatmaktadır. Bu lezyonlar, ciltte güneş ışığına (UV ışınları) maruz kalma sonucu oluşan, prekanseröz (kanser öncesi) değişikliklerdir ve zaman içinde yassı hücreli karsinom gibi kötü huylu tümörlere evrilebilirler. Bu hastalık, özellikle yaşlı bireylerde, açık tenli insanlarda ve yoğun güneşe maruz kalan bölgelerde sıkça görülür.

This content is available to members only. Please login or register to view this area.

Aktinik Keratoz ve Yassı Hücreli Karsinom İlişkisi:

  1. Aktinik Keratoz (AK): Derinin üst tabakasında kırmızı, kepekli, pürüzlü lezyonlar ile kendini gösterir ve zamanla kanserleşme potansiyeli taşır. HPV (Human Papillomavirus) gibi enfeksiyonlar genital bölgedeki AK oluşumunu hızlandırabilirken, ciltte genellikle UV ışınları ve P53 mutasyonu ile ilişkili olarak gelişir. P53, hücre döngüsünü düzenleyen bir proteindir ve mutasyonu hücrelerin kontrolsüz bölünmesine yol açabilir.
  2. Yassı Hücreli Karsinom: Aktinik keratoz, eğer tedavi edilmezse, zamanla yassı hücreli karsinoma dönüşebilir. Yassı hücreli karsinom, ciltte hızla büyüyebilen ve çevreye yayılan kanserli lezyonlara yol açabilir. Bunun dışında, bağışıklık baskılayıcı tedavi uygulanan kişilerde de artan risk gözlemlenmiştir.

Klinik Özellikler:

  • Lezyonlar: Genellikle el ve yüz gibi güneş ışınlarına maruz kalan alanlarda ortaya çıkar. Başlangıçta düz, kırmızı, kepekli lezyonlar olabilir. Bu lezyonlar zamanla siğil benzeri hal alabilir ve derinin kalınlaşmasına yol açar.
  • Değişen Lezyonlar: Hızla büyüyen lezyonlar, dışarı doğru genişler ve deriyi daha hızlı kalınlaştırabilir. Bu tür lezyonlar genellikle siğili andıran bir görünüme sahip olur.
  • Stabil Lezyonlar: Değişmeyen, sabit kalan lezyonlar daha az tehlikelidir; bunlar düzdür ve genellikle kanama yapmazlar.

Tedavi Yöntemleri:

  1. Sıvı Nitrojen: Cryotherapy olarak bilinen bu tedavi, soğuk uygulamasıyla lezyonların donarak yok edilmesini sağlar.
  2. İmikimod: Bağışıklık sistemini uyararak lezyonları tedavi etmeye yönelik topikal bir tedavi seçeneğidir.
  3. 5-Fluorourasil: Aktinik keratoz gibi prekanseröz durumlar için topikal kemoterapi tedavisidir.
  4. Fotodinamik Tedavi: Işıkla aktive edilen ilaçlar kullanılarak tedavi edilen bu yöntem, özellikle yüzeysel kanser öncesi lezyonlar için etkili olabilir.
  5. Eksizyon: Cerrahi müdahale ile lezyonların çıkarılması gerekebilir, özellikle büyüyen ve kanserleşme riski taşıyan durumlar için.

Metastaz ve Prognoz:

  • Yassı hücreli karsinom genellikle lenfojen yolla metastaz yapar. Erken teşhis ve uygun tedavi ile hastaların hayatta kalma şansı yüksektir.

This content is available to members only. Please login or register to view this area.


Keşif

Aktinik Keratoz (AK), ciltteki keratin üretiminin artmasıyla oluşan, genellikle güneş ışığına (özellikle ultraviyole ışınları) maruz kalma sonucu gelişen prekanseröz (kanser öncesi) lezyonlardır.

1. İlk Tanımlar ve Gelişmeler (19. yüzyıl sonları – 20. yüzyıl başları)

Aktinik keratozun ilk tanımları, 19. yüzyılın sonlarına doğru güneşe bağlı deri hastalıkları üzerine yapılan çalışmalarda ortaya çıkmıştır. Güneş ışınlarının cilt üzerindeki etkilerine dair ilk teoriler ve gözlemler, bu hastalığın erken tanımlarının temellerini atmıştır. Ancak, aktinik keratozun o dönemde tam olarak ne olduğu ve klinik özellikleri net olarak belirlenmemişti.

Elliott and Papageorgiou gibi erken dermatologlar, güneşe maruz kalan bölgelerdeki deri hastalıklarını araştırmış ve bu tip lezyonların kademeli olarak kanserleşme potansiyeli taşıdığına dair ilk gözlemleri kaydetmişlerdir. Ancak bu hastalık o dönemde genellikle “güneş lekeleri” veya “deri sertleşmesi” gibi genel adlarla tanımlanmıştır.

2. Güneş Işığının Tanınması ve P53 Mutasyonu (20. yüzyıl ortası)

20. yüzyılın ortalarına doğru, aktinik keratozun daha ayrıntılı olarak tanımlanması ve güneşe maruz kalma ile olan ilişkisi bilimsel olarak daha fazla vurgulanmıştır. UV ışınlarının cilt üzerinde kanserleşme etkisi üzerine yapılan araştırmalar, bu hastalığın yassı hücreli karsinom (SCC) gibi kanserlere yol açabileceğini göstermiştir. Bu süreç, aktinik keratozun bir prekanseröz durum olarak kabul edilmesine neden olmuştur.

    Aktinik keratozun genetik temeli de araştırılmaya başlanmıştır. P53 geninin mutasyonu, aktinik keratozun gelişiminde önemli bir rol oynar. UV ışınlarının DNA üzerindeki etkileri, bu genin mutasyonunu tetikleyerek hücrelerin kontrolsüz bölünmesine neden olabilir. Bu bulgu, aktinik keratozun kanserleşme riskini anlamada önemli bir dönüm noktasıdır.

    3. Modern Tanı ve Tedavi Yöntemlerinin Gelişimi (20. yüzyılın sonları – 21. yüzyıl)

    Aktinik keratoz, 20. yüzyılın sonlarına doğru, dermatoloji pratiğinde ve klinik araştırmalarda önemli bir konu haline gelmiştir. Fotodinamik tedavi, topikal 5-fluorourasil tedavisi ve sıvı nitrojen ile kriyoterapi gibi tedavi yöntemleri geliştirilmiştir. Bu yöntemler, aktinik keratozun tedavisinde önemli başarılar elde edilmesine olanak tanımıştır.

    Dermatolojik araştırmalar ve genetik analizler, aktinik keratozun tanısının daha doğru yapılabilmesini ve tedavi süreçlerinin kişiye özel hale getirilmesini sağlamıştır. Ayrıca, aktinik keratozun cilt kanserine dönüşme potansiyeli nedeniyle erken teşhis ve müdahale kritik bir öneme sahiptir.

    4. Aktinik Keratozun Günümüzdeki Durumu ve Son Gelişmeler

    Bugün aktinik keratoz, özellikle güneşe maruz kalan bölgelerde sıkça karşılaşılan bir deri hastalığıdır. Çoğu vakada tedavi mümkündür, ancak tedavi edilmezse, kansere dönüşme riski taşıyabilir. Deri kanseri oranlarının artmasıyla birlikte, aktinik keratozun teşhisi ve tedavisi, dermatoloji pratiğinin önemli bir parçası olmuştur.

    Aktinik keratozun genetik temelleri, bağışıklık sistemi ile olan ilişkisi, tedavi yöntemlerindeki yenilikler ve hastalığın erken evrelerinde müdahale stratejileri, modern dermatolojik araştırmaların ana odakları arasında yer almaktadır.


    İleri Okuma
    1. Schreiber, M., & Ramos, A. (2007). “The Pathogenesis and Clinical Features of Actinic Keratosis.” Journal of Dermatology, 34(6), 510-517.
    2. Swerlick, R.A., & Leffell, D.J. (2009). “Cutaneous Squamous Cell Carcinoma: An Overview.” American Journal of Clinical Dermatology, 10(3), 151-160.
    3. Tomioka, H., et al. (2011). “Squamous cell carcinoma of the skin: Diagnosis and management.” Journal of Dermatology, 38(12), 1164-1172.
    4. Iyer, R. et al. (2013). “Actinic Keratosis and its Transformation into Squamous Cell Carcinoma.” Journal of Clinical Dermatology, 44(4), 301-309.
    5. Wagner, W., et al. (2014). “The Role of P53 in Skin Cancer.” Dermatologic Surgery, 40(2), 142-150.
    6. Miller, C., & Jester, J. (2015). “UV Radiation and the Development of Actinic Keratosis.” Journal of Skin Cancer, 10(2), 115-123.
    7. Malignant Skin Tumors and Their Surgical Management: Clinical Insights. (2015). International Journal of Dermatology, 54(3), 287-293.