Tanım ve adlandırma

Arteria tibialis posterior, popliteal arterin (a. poplitea) diz arkasında iki ana terminal kolundan birini oluşturan, bacağın derin arka bölmesini ve ayak tabanını besleyen ana atardamardır. Türkçede “kaval kemiği arkası atardamarı” şeklinde karşılanır; Latin terminolojide a. tibialis posterior, İngilizcede posterior tibial artery olarak adlandırılır. Klinik dilde kısaltması ATP veya PTA şeklinde görülebilir.

  • Arterya” (atardamar) terimi oksijenlenmiş kanı periferik dokulara taşıyan damarsal yapıları ifade eder; venler tersine dönüşü sağlar.
  • Tibialis posterior” nitelemesi, arterin tibianın arka–mediyal komşuluğundaki yerleşimini ve seyrini tanımlar.
  • Posteriyor” (posterior) anatomik planda arka tarafta konumlanmayı ifade eder; alt ekstremitede bu, derin arka kompartıman ve tarsal tünel hattıyla uyumludur.

Embriyoloji ve varyasyonlar

Alt ekstremite arterleri, embriyonik dönemde aksiyal arterin dallarından ve bunun regresyon/rekonfigürasyonundan gelişir. Popliteal arterin distalinde tipik olarak iki ana kanal belirginleşir: a. tibialis anterior ve tibioperoneal trunk (tibioperoneal gövde). Tibioperoneal trunk kısa bir segmenttir ve distalinde a. tibialis posterior ile a. fibularis (peronea) olarak ikiye ayrılır. Bu segmental yeniden yapılanma, erişkinde sık gözlenen bazı anatomik varyasyonların temelini oluşturur:

  • Popliteal trifurkasyon: Tibioperoneal trunk’un belirgin olmadığı ve popliteal arterin doğrudan üç dala (AT, PT, fibular) ayrıldığı varyant.
  • Peronea magna: Fibular arterin dominant olduğu, posterior tibial arterin hipoplastik olabildiği düzen.
  • Yüksek orijin / duplikasyon: PT’nin normalden daha proksimal ayrılması veya çift olması gibi nadir varyasyonlar.

Bu varyantlar, tanısal görüntüleme yorumunu, damar cerrahisi planını ve endovasküler girişimleri doğrudan etkilediği için klinik açıdan önemlidir.

Topografik anatomi ve komşuluklar

Köken: Arter, popliteal arterin distalinde, m. popliteus’un alt kenarı hizasında, kısa tibioperoneal trunk’tan çıkar (klasik anlatımda popliteal arterin “büyük terminal kolu” olarak da geçer).

Seyir:

  • Başlangıçta arka (derin) kompartıman içinde, m. soleus’un arkus tendinözü altından geçer; kompartımanda m. tibialis posterior ve m. flexor digitorum longus ile yakın ilişki gösterir.
  • Proksimal üçüncüde tibial sinir (n. tibialis) ile komşuluğu vardır; sinir genellikle arterin daha lateralinde başlayıp distal kesimlerde mediyaline geçebilir.
  • Distalde medial malleolun arkasından, retinaculum musculorum flexorum altından—bilinen adıyla tarsal tünel—içinden geçerek ayak tabanına ulaşır.

Tarsal tünelde yapısal dizilim (anteriordan posteriyora):
Tibialis posterior tendonu (T), Flexor digitorum longus tendonu (D), Posterior tibial arter (A), Eşlikçi venler (V), Tibial sinir (N), Flexor hallucis longus tendonu (H).
Klinikte bu sıra “Tom, Dick And Very Nervous Harry” mnemonikle hatırlanır.

Duyusal–motor eşlik: Arter boyunca vena comitantes (eşlikçi derin venler) bulunur; n. tibialis arterle nörovasküler demet yapar.

Dallanma ve sonlanma

Proksimal dallar:

  • A. fibularis (peronea): Çoğu kaynakta tibioperoneal trunk’tan ayrılsa da fonksiyonel olarak PT ile “aynı gövdeden” çıkar; lateral taraftaki derin arka kompartımanı ve fibulayı besler.
  • Ramus circumflexus fibularis (değişken): Bazı bireylerde diz çevresi anastomozlarına katılır.
  • Arteria nutricia tibiae: Tibianın en büyük besleyici arterlerinden biri olup kortikal–medüller dolaşıma katkı verir.
  • Kas dalları: Derin arka kompartıman kaslarını (m. tibialis posterior, m. flexor digitorum longus, kısmen m. soleus) besler.

Ayak bileği düzeyi dalları:

  • Rr. malleolares mediales ve rr. calcanei: Medial malleol çevresi ve kalkaneusa ince dallar.

Terminal dallar (ayak tabanı):

  • A. plantaris medialis ve a. plantaris lateralis.
    Lateral plantar arter, ayak tabanının derininde laterale yönelir, beşinci metatars boynuna doğru kıvrılır ve karşıdan gelen a. dorsalis pedis’in derin plantar dalıyla birleşerek arcus plantaris profundus’u oluşturur. Bu ark, aa. metatarsales plantares ve aa. digitales plantares aracılığıyla parmaklara son dalları gönderir. Medial plantar arter daha çok mediyal taban dokularını ve başparmak tarafını besler.

Anastomozlar: Ayak bileği ve ayak düzeyinde, anterior ve posterior kompartımanlar arasındaki zengin anastomotik ağ (arteriol düzeyinde kapiller yataklar ve arklar) ısının korunması, doku perfüzyonunun sürekliliği ve tıkayıcı hastalıklarda kollateral akım için kritiktir.

Vasküler dağılım (perfüzyon alanı)

  • Bacak: Derin arka kompartıman kasları ve tibianın besleyici dalları.
  • Ayak: Tarsal tünel distalinden itibaren tüm plantar (taban) dokuların ana arteriyel kaynağı; plantar ark aracılığıyla metatars başları ve dijital arterler.
  • Klinik korelat: Bu nedenle posterior tibial arter, kritik ekstremite iskemisi ve diyabetik ayak değerlendirmesinde hedef damar niteliği taşır.

Nabız muayenesi ve hemodinamik değerlendirme

Palpasyon noktası: Medial malleolun arkasında, m. flexor retinakulumun hemen distalinde. Damar yüzeyelleştiği için burada nabız alınabilir.
Klinik ölçümler:

  • Ayak bileği–brakiyal indeks (ABI): Dorsalis pedis ve/veya posterior tibial arter üzerinden ölçülür.
  • Parmak–brakiyal indeks ve transkutanöz oksimetre: Diyabetik, mediyal kalsifikasyonlu hastalarda daha güvenilir olabilir.
  • El Doppler/dupleks ultrason: Akım paterni (triphasic–biphasic–monophasic), pik sistolik hız ve stenoz dereceleri için birincil yöntem.

Görüntüleme

  • Dupleks ultrasonografi: Noninvaziv tarama ve takipte ilk basamak; duvar kalsifikasyonunu, akım hızlarını ve hemodinamik etkileri gösterir.
  • BT anjiyografi (CTA): Lüminal anatomi, kireçlenme, tarsal tünel ve pedal ark düzeyindeki darlıkların haritalanması.
  • MR anjiyografi (MRA): İyot kontrast kontrendikasyonlarında veya yumuşak doku/ödem değerlendirmesinde yararlı.
  • Dijital subtraksiyon anjiyografi (DSA): Endovasküler planlama ve tedavide altın standart.

Klinik önem

Periferik arter hastalığı (PAH) ve kritik ekstremite iskemisi (CLTI)

Posterior tibial arter, distal akımın sürdürülebilirliği için kilit damarlardan biridir. İstirahat ağrısı, doku kaybı ve ülserasyon varlığında hedef damara yönelik anjiyoplasti, stentleme veya distal bypass (örn. femoro-tibial, popliteo-tibial) planlanabilir. Pedal loop (plantar ark) rekonstrüksiyonu, ayak tabanı iyileşmesi için önem taşır.

Diyabetik ayak ve yara iyileşmesi

Mikroanjiyopati, kalsifikasyon ve enfeksiyon birlikteliğinde, posterior tibial akımın yeniden tesisi plantar dokuların oksijenasyonunu artırır. Medial/lateral plantar dallar üzerinden sağlanan perfüzyon, metatars başları ve parmak uçlarındaki ülserlerin kapanmasında belirleyicidir.

Tarsal tünel sendromu

Tarsal tünelde tibial sinirin kompresyonu primer nöropatik bir tablodur; ancak damarsal varyantlar, anevrizma/pseudoanevrizma ya da damar çevresi kitlesel lezyonlar tünel basıncını artırabilir. Cerrahi dekompresyon planlanırken arterin seyri ve dalları bilinmelidir.

Travma ve iatrojenik yaralanmalar

Medial malleol çevresi kesiler, kırık–çıkıklar, artroskopik girişimler ve aşil/arka ayak cerrahilerinde posterior tibial arter risk altındadır. Yaralanma durumunda hemostaz, onarım veya interpozisyon grefti gerekebilir. Pseudoanevrizma nadir fakat tanınması gereken bir komplikasyondur.

Anevrizmalar ve entrapment

PT anevrizmaları son derece nadirdir; travma, enfeksiyon veya bağ dokusu hastalıklarıyla ilişkili olabilir. Popliteal entrapment benzeri bir “posterior tibial entrapment” klasik değildir; ancak derin posterior kompartıman kompartman sendromları arter perfüzyonunu etkileyebilir.

Pediatrik ve yoğun bakım uygulamaları

Neonatal–pediatrik hastalarda arteriyel kanülasyon için a. dorsalis pedis ile birlikte a. tibialis posterior alternatif giriş noktasını oluşturabilir. Bu durumda tarsal tünel anatomisine hakimiyet komplikasyonları azaltır.

Plastik–rekonstrüktif cerrahi

Posterior tibial arter perforatörleri, posterior tibial arter perforatör flepleri gibi yumuşak doku rekonstrüksiyonlarında kullanılabilir. Ayrıca a. plantaris medialis temelli flepler, ayak tabanı defektlerinin fonksiyonel örtümünde değerlidir. Damarın kontinuitasını korumak, distal perfüzyonu sürdürmek açısından kritiktir.

Cerrahi anatomi: yaklaşım ve işaret yapıları

  • Proksimal bacak yaklaşımı: M. soleus’un arkusunun serbestlenmesiyle derin kompartıman açılır; m. tibialis posterior ve m. flexor digitorum longus kılıfları damarı tanımlamada rehberdir.
  • Ayak bileği/retinaküler düzey: Medial malleol posteriorunda retinakulum altı plan dikkatle disseke edilir; T–D–A–V–N–H sıralaması yaralanmayı önler.
  • Distal hedefleme: Pedal ark rekonstrüksiyonu için a. plantaris lateralise ulaşım ve derin plantar bağlantının değerlendirilmesi önemlidir.

Fizyoloji ve patofizyoloji

  • Akım karakteri: Sağlıklı erişkinde triphasic akım paterni beklenir. Darlık/obstrüksiyonda spektral genişleme, pik sistolik hız artışı ve distalde monophasic akım görülür.
  • Kollateralizasyon: Ayak bileğinde anterior–posterior sistemler arasında ve plantar ark içinde zengin kollateraller mevcuttur; bu ağ, tek damar akımıyla dahi doku iyileşmesini mümkün kılabilir.
  • Mediyal arteriyel kalsifikasyon: Özellikle diyabette ve kronik böbrek hastalığında sert, kompresyona dirençli arter duvarı sfigmomanometrik ölçümleri bozabilir; parmak basınçları ve doku oksimetresi bu nedenle değerli alternatiflerdir.

Muayene ve pratik ipuçları

  • Nabız noktası: Medial malleolun hemen arkasında, “kıkırdak kıvamlı” yumuşak dokuda derine bastırmadan palpe edilir.
  • Ayak ısısı–kapiller dolum: Posterior tibial akımın azalması, plantar yüz ısısında düşme ve kapiller dolumda gecikmeye yol açabilir.
  • Fonksiyonel testler: Yüksek şüphede dinlenim ölçümlerine ek olarak yürüyüş testi ve reaktif hiperemi değerlendirmeleri yardımcı olabilir.

Keşif

Alt ekstremitenin derin arka kompartımanında, medial malleol arkasından tarsal tüneli kat ederek ayak tabanının iki ana dalına (a. plantaris medialis ve lateralis) ayrılan arteria tibialis posterior (ATP), anatominin rönesansla başlayan “yeniden keşif” hikâyesinin sessiz ama merkezi figürlerinden biridir. Bu damar, yalnızca bir boru değildir; damar ağlarının nasıl kavramsallaştırıldığını, cerrahinin nasıl evrildiğini, görüntülemenin nasıl devrim yarattığını ve günümüzde doku perfüzyonunu “hedefli” biçimde geri kazandırma arayışını görünür kılan bir eksen görevi görür. Aşağıda, “keşif” kavramını dar anlamda ilk tanımla sınırlamadan; anatominin, fizyolojinin, görüntülemenin ve damar onarımının birbiri ardına açılan katmanları olarak ele alan uzun soluklu bir anlatı izlenmektedir.

Antik temellerden rönesans devrimine

Galenik miras, insan yerine hayvan diseksiyonlarına dayandığı için bacak arterlerinin ayrıntılı şeması yüzyıllar boyunca muğlak kaldı. Andreas Vesalius 1543’te yayımladığı De Humani Corporis Fabrica ile hem popliteal arterin dize arka kompartımandaki seyri hem de tibial dallanmanın insan bedeninde nasıl göründüğünü resim ve metin birlikteliğiyle yeniden kurdu. Vesalius’un çizimleri, bugün “tibioperoneal gövde—posterior tibial—fibular” üçlüsünün topografik iskeletini ilk kez insan ölçeğinde ikna edici biçimde sundu; böylece bacağın arkasından ayak tabanına inen ana arter hattı, teoriden pratiğe taşındı.

Vesalius’un hemen ardından Gabriele Falloppio (1561, Observationes anatomicae) diz altı damarların kas kılıflarıyla komşuluklarını betimlerken, Bartolomeo Eustachio’nun ünlü bakır levhaları (1550’lerde çizilip 1714’te yayımlanan Tabulae anatomicae) posterior kompartıman damarlarının ilişkilerini daha rafine bir ikonografiye taşıdı. Bu kuşak, “posterior” nitelemesinin yalnızca yön tarifinden ibaret olmadığını; retinakulum altındaki dar geçitte (tarsal tünel) sinir, tendon ve arterin birlikte bir nörovasküler demet oluşturduğunu ortaya koydu.

Sirkülasyon fikrinin yerleşmesi ve sistematizasyon

Hieronymus Fabricius ab Aquapendente (1603) venöz valfleri tarif ederken, arter–ven akışının tek yönlülüğüne ilişkin morfolojik ipuçlarını biriktirdi; William Harvey ise 1628’deki ünlü çalışmasıyla dolaşım kuramını bir beden biyodinamiği olarak kurdu. Bu dönüşüm, posterior tibial arter gibi periferik damarların artık yalnızca haritalanacak yollar değil, ölçülebilir akımlar olduğu fikrini de beraberinde getirdi.

Aydınlanma yüzyılında Bernhard Siegfried Albinus (1747) ve Albrecht von Haller (1757–1766) damar yatağını kas–iskelet sistemiyle birlikte “uyuşturulmuş bir anatomi” değil “yaşayan bir plan” olarak sundular. Haller’in fizyoloji külliyatında arter duvarının tonusu, dallanmanın hemodinamik anlamı ve periferde dal çaplarının doku gereksinimiyle ilişkisi tartışılırken, posterior tibial arterin derin arka kompartımanda kas dalları verdiği ve distalde plantar arkın inşasında başrol üstlendiği çerçeve kalıcılaştı.

Klinik anatominin doğuşu: topografiden cerrahiye

  1. yüzyıl sonu ile 19. yüzyıl başında Antonio Scarpa’nın anevrizma üzerine klasik metni (1804) ve John/Charles Bell okulunun cerrahi anatomisi, tibial damarların yalnızca “nerede olduğu” değil “nasıl güvenle ulaşılıp onarılacağı” sorusunu gündemleştirdi. Bourgery & Jacob’un görkemli atlası (1831–1854), Quain’in sistematiği ve Orta Avrupa geleneğinin büyük ustası Joseph Hyrtl’ın topografik titizliğiyle birleşince; tibial arterlerin kas septumları, sinir eşlikçileri ve retinaküler tüneller içindeki konumu cerrahın bıçağına rehber olacak kesinlikte tarif edildi.

Yüzyıl dönümünde Poirier & Charpy damar varyasyonlarını tablo hâline getirirken, aslında modern dönemin en kalıcı taşlarından biri 1928’de kondu: Bunpei Adachi, Das Arteriensystem der Japaner ile popliteal trifurkasyon, hipoplastik posterior tibial arter ve “peronea magna” gibi varyantların sıklığını sayısal düzleme taşıdı. Bugün endovasküler planlamayı yönlendiren “hangi damar dominant?” sorusu büyük ölçüde bu morfolojik nümerikle konuşulur.

Görüntüleme ve hemodinaminin sahneye çıkışı

  1. yüzyılın ortasında Seldinger tekniği (1953) percutan anjiyografiyi günlük pratiğe soktu; birkaç on yıl içinde dijital subtraksiyon anjiyografi (DSA) infrapopliteal yatağın milimetrik haritasını çıkarabilir hâle geldi. Paralelde, Doppler ultrasonun klinikleşmesi ve ardından dupleks görüntüleme ile posterior tibial arter nabzı, yalnızca parmak uçlarında hissedilen bir dalga olmaktan çıktı; triphasic–biphasic–monophasic akım paternleriyle ölçülen bir hemodinamik profile dönüştü. Böylece ayak bileği–brakiyal indeks, parmak basınçları ve transkutanöz oksijen ölçümleri, plantar dokuların “dolaşımsal kaderini” sayısal dile tercüme etti.

Açık ve endovasküler rekonstrüksiyon çağları

Arter onarımının modern tarihi, 1940’ların sonlarında Kunlin’in safen venle yaptığı bypass ile başlar; 1960–70’lerde distal (tibial) bypass teknikleri olgunlaşır. 1977’de Grüntzig ile balon anjiyoplasti fikri damarlara yeni bir lümen açmanın minimal invaziv yolunu gösterir; birkaç yıl içinde infrapopliteal segmentte “tibial PTA” limb salvage için gerçek bir seçenek olur.

2000’lerde iki teknik dönemeç, posterior tibial arterin ayak tabanına açılan “son mil”de kader değiştirir: retrograd pedal/tibial erişim ve pedal–plantar loop (derin plantar bağlantı üzerinden arkın tamamlanması) teknikleri. Bu yaklaşımlar, proksimalden geçilemeyen lezyonlarda distalin güvenli kapısını aralarken, plantar arkın sürekliliğini yeniden kurmayı hedefler.

Aynı yıllarda plastik–rekonstrüktif cerrahi posterior tibial arter perforatör fleplerini tarif eder; ayak tabanı için medial plantar arter temelli flepler, duyusal nitelikli örtüm stratejilerini güçlendirir. Cerrahın önünde artık yalnızca “açık mı endovasküler mi?” sorusu yoktur; “hangi angiosome’u, hangi ark üzerinden, hangi akım kalitesiyle hedefliyorum?” sorusu vardır.

Angiosome paradigması ve hedefli perfüzyon

Taylor & Palmer’ın 1987’de tanımladığı angiosome kavramı, cildi ve yumuşak dokuları besleyen arteriyel bölgeleri haritalar. Bu fikir, 2000’lerde kritik ekstremite iskemisinde “hedefli rekanalizasyon” stratejilerine ilham verir: plantar ülser için posterior tibial–plantar sistemin, dorsaldeki yaralar için dorsalis pedis sisteminin önceliklenmesi, yara kapanma hızını ve amputasyondan kaçınmayı iyileştirebilir. Posterior tibial arter, bu şemada ayak tabanının baskın kapısıdır; lateral plantar üzerinden derin arkın tamamlanması, metatars başlarına ve dijital kollara akım dağıtan bir anahtardır.

Günümüzdeki araştırma eksenleri

2020’lerin araştırma gündemi, “akımdan doku oksijenasyonuna” uzanan çok katmanlı bir sorunsal etrafında dönmektedir:

  • Cihaz bilimleri (BTK—below-the-knee): İfrapopliteal segment için balon teknolojileri, anti-proliferatif kaplamalar ve damar biyouyumluluğu üzerine çalışmalar; küçük çaplardaki arterlerde güvenlik–etkinlik dengesinin (özellikle yara iyileşmesi ve amputasyonsuz yaşam) klinik sonlanımlara çevrilmesi.
  • Mikrosirkülasyon ölçümü: Toe pressure, TcPO₂, doku perfüzyon görüntülemesi (ör. floresan anjiyografi) ve gelişmiş foto-optik sensörlerin “akım var ama doku besleniyor mu?” sorusuna verdiği sayısal yanıtlar.
  • Görüntüleme zekâsı: CTA/MRA ve dupleks verilerinden pedal ark sürekliliği, lezyon morfolojisi ve kollateral ağın otomatik çıkarımı için makine öğrenmesi; planlamada “pedal loop uygunluğu” ve “hedef damar kalitesi” tahminleyen karar destek sistemleri.
  • Kılavuz–kanıt köprüsü: Kritik ekstremite iskemisinde tibial hedeflerin seçimi, açık cerrahi ile endovasküler tedaviler arasındaki denge, hasta-merkezli sonlanımlar (yara kapanma, taburculukta mobilite, yaşam kalitesi) ve uzun dönem damar açıklığı tartışmaları; posterior tibial arter ve plantar sistemin yeniden kanlandırılmasının yara iyileşmesine katkısını ölçen karşılaştırmalı klinik çalışmalar.
  • Tünel patolojileri ve nörovasküler etkileşim: Tarsal tünelde sinir–arter komşuluğunun bası, psödoanevrizma ve varyant dallanmaların nöropatiyle ilişkisi; görüntülemede yüksek frekanslı problarla damar duvarı–sinir kılığı ayrımı.

Bu gündem, bir “damarı açmak”tan çok, “doğru damarı, doğru yerde, dokuya gerçekten kan taşıyacak şekilde açmak” hedefini merkezine alır; posterior tibial arter, ayak tabanının fizyolojik coğrafyasında bu hedefin en kısa yol haritasıdır.

Adlandırma ve kavramsal netleşme

Terminolojide “peroneal” yerine giderek “fibular” kullanımının yaygınlaşması, truncus tibio-fibularis (tibioperoneal trunk) ifadesinin yerleşmesi ve plantar arkın “derin” ve “yüzeyel” bileşenleri arasında klinik ayrım, modern metinlerin ortak paydasıdır. Türkçede “kaval kemiği arkası atardamarı” ifadesi, damar adının hem konumsal (posterior) hem de komşuluk (tibia mediali) boyutunu yansıtır.

Kaşifler galerisi (kronolojik akışta kısa portreler)

  • Andreas Vesalius (1514–1564): İnsan diseksiyonuyla tibial dallanmayı görsel–metinsel birliğe kavuşturan kurucu figür.
  • Gabriele Falloppio (1523–1562): Diz altı damarların kas komşuluklarına dair ayrıntıları derinleştiren klinik öncül.
  • Bartolomeo Eustachio (1500’ler ortası): Levhalarıyla posterior kompartıman ikonografisini kalıcılaştıran ressam-anatom.
  • Hieronymus Fabricius (1537–1619): Valf keşfiyle akımın tek yönlülüğünü görünür kılan damar morfoloğu.
  • William Harvey (1578–1657): Dolaşımı beden biyodinamiğine dönüştüren kuramcı; periferik arterlerin “akım yolu” olduğunu kanıtladı.
  • B. S. Albinus (1697–1770) & A. von Haller (1708–1777): Topografiyi fizyolojiyle buluşturan sistematizatörler.
  • Antonio Scarpa (1752–1832): Anevrizma cerrahisiyle periferik damarların klinik haritasını çizen usta.
  • Joseph Hyrtl (1810–1894): Topografik ayrıntıda Avrupa geleneğinin zirvesi; retinaküler tüneller ve komşuluklar.
  • Bunpei Adachi (1888–1969): Varyasyonların nümerik anatomisti; popliteal trifurkasyon ve tibial dominans kalıpları.
  • Sven-Ivar Seldinger (1921–1998): Anjiyografinin güvenli kapısı; tibial yatağın haritası klinikleşti.
  • Eugene Strandness (1928–2002): Dupleks/Doppler çağının isimleşmiş öncüsü; hemodinamiyi muayenenin parçası yaptı.
  • Andreas Grüntzig (1939–1985): Balon anjiyoplastinin mimarı; infrapopliteal endovasküler tedavilerin atası.
  • Montero-Baker ve çağdaşları (2000’ler): Pedal–plantar loop ve retrograd pedal erişimle “son mil”i yeniden yazdılar.
  • Taylor & Palmer (1987): Angiosome haritasıyla “hangi damarı neden açıyoruz?” sorusunu doku biyolojisine bağladılar.


İleri Okuma
  1. Vesalius, A. (1543). De Humani Corporis Fabrica. Basel: Oporinus.
  2. Falloppio, G. (1561). Observationes Anatomicae. Venice.
  3. Fabricius ab Aquapendente, H. (1603). De Venarum Ostiolis. Padua.
  4. Harvey, W. (1628). Exercitatio Anatomica de Motu Cordis et Sanguinis in Animalibus. Frankfurt.
  5. Eustachius, B. (1714). Tabulae Anatomicae. Rome.
  6. Albinus, B. S. (1747). Tabulae Sceleti et Musculorum Corporis Humani. Leiden.
  7. Haller, A. v. (1757–1766). Elementa Physiologiae Corporis Humani. Lausanne.
  8. Scarpa, A. (1804). Sull’aneurisma. Pavia.
  9. Bourgery, J. M.; Jacob, N. H. (1831–1854). Traité complet de l’anatomie de l’homme. Paris.
  10. Quain, J. (1844). Elements of Anatomy. London.
  11. Hyrtl, J. (1860). Handbuch der topographischen Anatomie. Wien.
  12. Poirier, P.; Charpy, A. (1901). Traité d’Anatomie Humaine. Paris.
  13. Adachi, B. (1928). Das Arteriensystem der Japaner. Kyoto University Press.
  14. Seldinger, S. I. (1953). Catheter replacement of the needle in percutaneous arteriography. Acta Radiologica, 39:368–376.
  15. Strandness, D. E.; Sumner, D. S. (1975). Hemodynamics for Surgeons. New York: Grune & Stratton.
  16. Grüntzig, A. (1977). Transluminal dilatation of coronary/arterial stenoses. Lancet (erken konsept; periferik uygulamaların öncülü).
  17. Mistretta, C. A., et al. (1979). Digital subtraction angiography. Radiology, 131:473–478.
  18. Taylor, G. I.; Palmer, J. H. (1987). The vascular territories (angiosomes) of the body. Br J Plast Surg, 40:113–141.
  19. Last, R. J. (1978). Last’s Anatomy: Regional and Applied. 7th ed. Churchill Livingstone.
  20. Haimovici, H. (1995). Vascular Surgery: Principles and Techniques. 4th ed. Blackwell.
  21. Spinosa, D. J., et al. (2003). Percutaneous transpedal access for tibial interventions. J Vasc Interv Radiol, 14:.
  22. Moore, K. L.; Dalley, A. F.; Agur, A. M. R. (2006). Clinically Oriented Anatomy. 6th ed. Lippincott Williams & Wilkins.
  23. Montero-Baker, M., et al. (2008). The pedal–plantar loop technique for limb salvage. Catheter Cardiovasc Interv, 71:.
  24. Netter, F. H. (2011). Atlas of Human Anatomy. 5th ed. Saunders.
  25. Bergman, R. A.; Afifi, A. K.; Miyauchi, R.; Tubbs, R. S. (2014). Bergman’s Comprehensive Encyclopedia of Human Anatomic Variation. Wiley.
  26. Sidawy, A. N.; Perler, B. A. (eds.) (2018). Rutherford’s Vascular Surgery and Endovascular Therapy. 9th ed. Elsevier.
  27. Sadler, T. W. (2019). Langman’s Medical Embryology. 14th ed. Wolters Kluwer.
  28. Çeşitli yazarlar (2019–2024). Güncel damar cerrahisi/endo-vasküler kılavuz ve çalışmalar: CLTI kılavuzları; infrapopliteal cihaz ve perfüzyon ölçümü literatürü (angiosome-hedefli stratejiler, distal bypass ve tibial PTA karşılaştırmaları).
  29. Moore, K. L.; Dalley, A. F.; Agur, A. M. R. (2020). Clinically Oriented Anatomy. 8th ed. Wolters Kluwer.
  30. Standring, S. (ed.) (2021). Gray’s Anatomy: The Anatomical Basis of Clinical Practice. 42nd ed. Elsevier.
  31. Cifuentes, J., et al. (2023). Pedal Arch and Tibial Artery Revascularization Strategies. In: Contemporary Techniques in Endovascular Therapy. Springer.