Terminoloji ve Etimoloji

Aterom terimi tıpta iki ana alanda kullanılır ve bağlamdan bağımsız kullanımı karışıklığa yol açabilir:

  1. Dermatolojik kullanım
    • Epidermoid (epidermal) kist — sıkça, fakat yanlış biçimde, “gerçek aterom” veya “sebasöz/yağ kisti” olarak anılır.
    • Trikilemmal (pilar) kist — bazen “sahte aterom” denir; özellikle saçlı deride görülür.
      Not: Gündelik dilde “yağ kisti/sebasöz kist” ifadesi çoğunlukla epidermoid kisti kasteder; oysa histolojik olarak “sebasöz kist” terimi steatokistoma ile daha doğru ilişkilidir.
  2. Vasküler kullanım
    • Ateromatöz plak (aterom) — damar intimasında kolesterolce zengin birikim, inflamatuar hücreler ve fibrozis ile karakterize aterosklerotik lezyon.

Etimoloji: “Aterom” Yunanca athḗrā (yulaf lapanası/koyu lapa) + -oma (tümör/kitle) bileşiminden gelir ve 17. yüzyıl başlarında İngilizceye girmiştir. İlk kullanımlarda atardamarlardaki “yağlı kitleleri” (aterosklerotik birikimleri) tanımlarken, dermatolojide zamanla tıkalı bir folikülün kistik lezyonunu ifade etmek için de yerleşmiştir.


Dermatolojik Anlam: Epidermoid ve Trikilemmal Kistler

Epidemiyoloji ve Lokalizasyon

  • Epidermoid kist: En sık görülen kutanöz kist tipidir. Yüz, saçlı deri, boyun, gövde ve sırt başlıca yerleşim alanlarıdır. Genç erişkinlerde ve orta yaşta sık; akne öyküsü eşlik edebilir. Kistin yüzeyinde sıklıkla merkezi “punctum” (komedon benzeri açıklık) izlenir.
  • Trikilemmal (pilar) kist: En sık saçlı deride; çoğu olgu erişkin kadınlarda görülür. Genellikle daha sert, düzgün yüzeyli, çoğunlukla punctum göstermez. Ailevi kümelenme olabilir.

Patogenez

  • Epidermoid kist: Foliküler infundibulumun (kıl kanalının üst bölümü) tıkanması ve/veya epidermal hücrelerin dermis içine hapsolmasıyla gelişir. Bu hücreler keratin üretir; keratin içeriği kist lümeninde birikir. Folikül hasarı, akne, küçük travmalar ve nadiren belirli HPV tipleri (özellikle palmoplantar bölgede) katkıda bulunabilir.
  • Trikilemmal kist: Kıl folikülünün outer root sheath (dış kök kılıfı) kaynaklıdır ve trikilemmal keratinizasyon (granüler tabaka olmadan ani keratinizasyon) gösterir. İçerik yoğun, peynir kıvamında keratindir.

Histopatoloji (temel ayırtıcı özellikler)

  • Epidermoid kist: Stratifiye skuamöz epitel ile çevrili kist duvarı; granüler tabaka mevcuttur. Lümen lameller keratin ile doludur.
  • Trikilemmal kist: Kist duvarında granüler tabaka yoktur; homojen, yoğun keratin kitleleri içerir. Kapsülü genellikle daha kalındır.

Klinik Bulgular

  • Dıştan bakıldığında yavaş büyüyen, iyi sınırlı, kubbemsi, genellikle ağrısız dermal/subkutan nodül görünümündedir.
  • Rüptür (kist duvarının yırtılması) veya sekonder enfeksiyon geliştiğinde ağrı, eritem, ısı artışı ve fluktuasyon görülebilir. Rüptür, granülomatöz yabancı cisim reaksiyonu ve çevre dokuda sertlik/duyarlılığa yol açar.
  • Punctum varlığı epidermoid kisti işaret eder; trikilemmal kistler bu bulguyu sık vermez.

Aksilla (Koltukaltı) Özelinde

  • Aksilla, kıl folikülleri ve apokrin/ekrin bezlerin yoğunluğu, sürtünme, terleme ve epilasyon/traş gibi mikrotravmalar nedeniyle kistik lezyonlara eğilimli bir bölgedir.
  • Bu bölgede inflamatuvar kistlerin ayırıcı tanısında hidradenitis suppurativa (HS), apokrin kistleri, furonkül/apse, reaktif lenfadenopati, hatta nadiren aksiller ektopik meme dokusu lezyonları mutlaka düşünülmelidir.

Görüntüleme ve Dermoskopi

  • Ultrasonografi: İyi sınırlı, oval/subkutan, genellikle hipoekoik kitle; posterior akustik güçlenme ve bazen intra­kaviter ekolar (keratin) görülebilir. Rüptürde periferal hiperemi artar.
  • MRI (gerektiğinde): Keratin içeriğe bağlı kısmen heterojen sinyal; diffüzyon kısıtlılığı eşlik edebilir.
  • Dermoskopi: Epidermoid kistte merkezi punctum, çevrede beyaz-sarı amorf alanlar ve kıvrımlı/çevresel damarlar.

Ayırıcı Tanı

  • Lipom (yumuşak, mobil, yağ dokusu; punctum yok),
  • Dermoid kist (özellikle orta hat yerleşim; embriyolojik kapanma hatası),
  • Pilomatrikoma (çoğu sert, kalsifiye; çocuk ve gençlerde sık),
  • HS odakları (tekrarlayan ağrılı nodül/abse, sinüs traktları),
  • Apse, lenfadenopati, nevral veya vasküler kitleler.

Komplikasyonlar

  • Rüptür ve ardından sekonder enfeksiyon (çoğu zaman Staphylococcus aureus veya karışık deri florası),
  • Tekrarlama (nüks) — özellikle içerik boşaltılıp kapsül çıkarılmadığında,
  • Saçlı deride proliferatif trikilemmal tümör gelişimi (nadirdir; sınırda/benign proliferasyon ile seyredebilir; atipi/rekürrens durumunda histopatolojik değerlendirme şarttır).

Vasküler Anlam: Ateromatöz Plak (Aterosklerozun Morfolojisi)

Patobiyoloji (kısaca sistematik)

  • Endotelyal disfonksiyon (hipertansiyon, hiperlipidemi, sigara, diyabet, inflamasyon, yaşlanma vb. ile),
  • Lipoproteinlerin intimaya giriş ve oksidasyonu,
  • Monosit/T-lenfosit göçü, makrofaj diferansiyasyonu ve foam cell oluşumu,
  • Yağ çizgileri (fatty streak)fibroaterom: lipid çekirdek + fibroz kapak,
  • Kalsifikasyon, neovaskülarizasyon, kapak zayıflaması,
  • Rüptür/erozyon ve tromboz: Klinik olayların (MI, inme) temel tetikleyicisi.

Klinik İlgililik

  • Koroner, karotis ve periferik arter hastalığının morfolojik temelidir.
  • Tanıda Doppler USG, BT kalsiyum skoru, BT anjiyografi, IVUS/OCT gibi yöntemler kullanılır; tedavi risk faktörü kontrolü, lipid düşürücü tedaviler ve antitrombotik stratejileri içerir (bu metnin odağı dermatolojik anlam değilse ayrıntılandırılabilir).

Tedavi Yaklaşımları (Dermatolojik Kistler)

Genel İlkeler

  • Semptomsuz, küçük ve kozmetik kaygı yaratmayan kistler izlenebilir.
  • İnflamasyon varlığında enfeksiyon-ayrımı önemlidir:
    • İnflamasyon ama belirgin enfeksiyon bulgusu yoksa: intralezyonel kortikosteroid (ör. düşük-orta doz triamcinolone acetonide) ağrı/ödemi azaltabilir.
    • Bakteriyel enfeksiyon/selülit düşündüren durumda: sistemik antibiyotik (yerel direnç paternlerine göre) ve gerektiğinde insizyon-drenaj.
  • Sadece insizyon ve drenaj içerik boşaltır ancak kapsül yerinde kaldığı için nüks riski yüksektir.
  • Kalıcı çözüm için standart yaklaşım kistin kapsülüyle birlikte eksizyonudur.

Cerrahi Teknikler

  • Minimal insizyon tekniği: 2–5 mm’lik insizyon; kapsül nazikçe çıkarılır. Kozmetik açıdan avantajlıdır; kapsül bütünlüğünün korunması nüksü azaltır.
  • Punch eksizyon: Özellikle küçük/orta boy epidermoid kistler için pratiktir.
  • Eliptik eksizyon: Büyük, tekrarlayan veya rüptüre kistlerde uygulanır; primer kapatma yapılır.
  • CO₂ lazer destekli eksizyon veya küçük delikten “squeeze” teknikleri seçilmiş olgularda kullanılabilir.
  • Trikilemmal kistler (saçlı deri): Çoğu kez kapsül kalın ve çıkarımı kolaydır; materyalin histopatolojik incelenmesi önerilir (proliferatif varyant dışlanmalıdır).

Operasyon Öncesi/Sonrası

  • Aktif enfeksiyon varken planlı eksizyon ertelenir; önce enfeksiyon kontrolü sağlanır.
  • Rüptürlü kistlerde çevresel inflamasyon kapsül tanınmasını zorlaştırır; nüks ihtimali nispeten artar.
  • Postoperatif bakımda yara hijyeni, dikiş hattı korunması ve erken dönemde komplikasyon bulgularının izlenmesi önemlidir.

Aksilla İçin Pratik Noktalar

  • Terleme ve sürtünme azaltıcı önlemler (pamuklu giysi, nazik epilasyon teknikleri), foliküler mikrotravmayı ve dolayısıyla nüks eğilimini azaltabilir.
  • HS şüphesi (tekrarlayan ağrılı nodüller, çift uçlu fistül traktları, skarlar) varsa yönetim protokolleri farklıdır; yanlışlıkla “sıradan kist” olarak ele alınmamalıdır.
  • Aksilladaki sert, derin ve mobil olmayan kitlelerde lenf nodu patolojileri dışlanmalıdır.

Terminoloji Tuzakları ve İletişim

  • Sebasöz/yağ kisti” halk arasında yerleşik bir ifadedir; fakat epidermoid kistler sebasöz bezlerden köken almaz, keratin doludur. Bu ayrımı hastaya sade dille açıklamak, “yağlı gıda → yağ kisti” gibi mitleri düzeltmek açısından değerlidir.
  • Aterom” sözcüğünün damar hastalıkları literatüründeki kullanımı (ateromatöz plak) ile dermatolojideki kullanımı farklıdır; raporlarda ve hasta bilgilendirmelerinde bağlam açık yazılmalıdır.

Ne Zaman Konsültasyon?

  • Hızla büyüyen, ağrılı, ateş ile seyreden veya deri bütünlüğü bozulmuş lezyonlar,
  • Aksillada şüpheli lenf nodu özellikleri taşıyan kitleler,
  • Tekrarlayan lezyonlar (özellikle HS olasılığı),
  • Saçlı deride atipik, ülserasyon gösteren ya da defalarca nükseden kitleler (proliferatif trikilemmal tümör ayrımı için),
  • Kozmetik beklentisi yüksek hastalarda skar-minimizasyon stratejileri için.

Yapılandırılmış Kısa Karşılaştırma

  • Epidermoid kist: Punctum sık; keratin içerik; granüler tabaka var; yüz–sırt–gövde yaygın.
  • Trikilemmal kist: Punctum genelde yok; yoğun keratin; granüler tabaka yok; saçlı deri baskın.
  • Tedavi altın standardı: Kapsülle tam eksizyon; inflamasyon/enfeksiyon varsa önce kontrol.
  • Ateromatöz plak: Damar intimada kolesterol zengin lezyon; fibroz kapak + nekrotik çekirdek; rüptür/tromboz klinik olayları tetikler.

Hasta Eğitimi İçin Kısa Notlar

  • Kistin içeriğini sıkarak boşaltmak rüptürü ve iltihabı artırır; nüksü kolaylaştırır.
  • Hijyen, travmadan kaçınma, akne/püstüler dermatozların uygun tedavisi ve aksillada nazik epilasyon uygulamaları koruyucudur.
  • “Kendiliğinden geçen” kistler tekrar dolabilir; kalıcı çözüm çoğu zaman kapsül çıkarımı ile sağlanır.


Keşif

Aterom, tıp dilinde iki ayrı coğrafyanın sakini: damar duvarının içindeki yağca zengin, iltihabi çekirdekli plak ve saç folikülünün etrafında biriken keratin dolu kistik bir lezyon. Aynı kelime, iki farklı beden anlatısı: biri arterin sessizce daralan koridorlarında, diğeri derinin altında sükûnetle büyüyen kubbemsi bir düğümde. Kelimenin kökü Yunanca athḗra —“yulaf lapası, griyot”—, içerdiği maddeye dair çok eski bir sezginin şifresi; son eki -oma, maddî bir birikimi işaret ediyor. Tıp tarihi boyunca bu sezgi, kimi zaman anatomi odalarının kresol kokulu tezgâhlarında, kimi zamansa ameliyathanenin parlak ışıkları altında olgunlaştı; “aterom”un iki hikâyesi birbiriyle konuşa konuşa bugüne geldi.

I. İsimlerin Çağı: Aterom, Arterioskleroz ve Ateroskleroz

Roma hekimi Celsus’tan itibaren “ateroma” bir tür “yağ tümörü”nü anlatmak için kullanıldı; erken modern tıpta ise kelime, kafa derisindeki kistik şişlikleri tarif eden sözlüklerde yer etti. On dokuzuncu yüzyılda anatomi patolojisi olgunlaşırken, Fransız patolog Lobstein “arterioskleroz” terimini dolaşıma soktu; yirminci yüzyıl başında Felix Marchand, damar duvarındaki yağlı-granüler birikimi vurgulamak üzere “ateroskleroz” dedi. Aynı yüzyılın ortalarında “aterom”, hem arter intimadaki yağlı çekirdeği hem de halk arasında “yağ kisti” diye anılan, aslında keratin dolu epidermoid/trikilemmal kistleri çağrıştıran bir çifte anlamla birlikte yaşamayı sürdürdü.

II. Damar Ateromu: Teorilerin Çatışmasından Hücresel Patolojiye

Viyana Okulu’ndan Rokitansky, damardaki lezyonları trombüs ve “enkrostasyon”la açıklarken; Berlin’den Virchow, hücresel patolojiyi kurarak iltihabı merkeze aldı ve kronik endarterit kavramıyla bugünkü “inflamatuvar ateroskleroz” anlayışının çerçevesini çizdi. Bu tartışma, bir yandan damar duvarına sızan lipoproteinlerin kaderini, öte yandan bağışıklık hücrelerinin rolünü görünür kıldı; sonraki yüzyılın deneyleri bu iki hattı köprüleyecekti.

1913’te Anitschkow’un kolesterolle beslenen tavşan modeli yağ birikimi teorisine güçlü bir zemin verdi; Gofman’ın lipoprotein fraksiyonlamasıyla hikâye, LDL ve HDL gibi yeni aktörler kazandı. Seksenlerde Glagov’un yeniden şekillenme (“remodelling”) gözlemleri ve doksanlarda Stary’nin ayrıntılı histolojik sınıflaması, lezyonların evrimini standart bir dile bağladı: yağ çizgilerinden fibroateroma, oradan kalsifikasyon ve kırılgan kapağa uzanan bir zaman şeridi.

III. Tedavi Devrimleri: Fermantasyon Çanağından Genetiğe

1970’lerde Akira Endo’nun mantarlardan izole ettiği moleküllerle başlayan statin hikâyesi, LDL’yi hedef alarak damar ateromlarını geri çevirebileceğimizi gösterdi. İki binli yıllarda insan genetiği PCSK9 mutasyonlarının LDL üzerindeki dramatik etkisini ortaya koyunca, monoklonal antikorlar klinikte yeni bir kapı açtı; bugün PCSK9 baskılanması, LDL’yi agresif ve sürdürülebilir biçimde düşürmenin güvenilir yollarından biri. Statin intoleransı yaşayanlar için bempedoyik asit de olasılık uzayını genişletti. Aynı dönemde iltihabı doğrudan hedefleyen çalışmalar—IL-1β inhibitörü kanakinumab ve düşük doz kolşisin—LDL’den bağımsız artık riskin bir kısmının bastırılabileceğini kanıta dönüştürdü.

Bugün sınır, gen düzenleme ve RNA temelli ilaçlarla ileriye taşınıyor: inclisiran gibi siRNA’lar PCSK9’u susturarak uzun etki süreleri sağlıyor; Lp(a) hedefli pelacarsen ve olpasiran gibi moleküller, yıllardır “dokunulamayan” bir risk faktörünü doğrudan indirgeme vaadi taşıyor. Klinik sonuç çalışmaları sürerken, baz düzenleme yaklaşımı VERVE-101 ilk insan verileriyle LDL’yi kalıcı biçimde düşürmenin mümkün olabileceğini gösterdi; aynı alanda başka adaylar da hızla ilerliyor.

IV. Görüntülemenin Yeni Dili: Kılcal Kapak, Lipo-İndeks ve Mikro-Kalsiyum

OCT ile ince kapaklı fibroaterom (TCFA) tanımı klinik karşılığını buldu; intravasküler NIRS-IVUS ile Lipid Core Burden Index (LCBI), “yağlı” segmentlerin olay öngörüsündeki ağırlığını sayıya çevirdi. Koroner düzeyde 18F-NaF PET aktif mikro-kalsifikasyonu hedefleyerek “sessiz ama tehlikeli” plakları işaretleyebiliyor; CCTA’da perivasküler yağ atenüasyon indeksi (FAI), anatomiyi inflamasyonla birleştiren yeni bir biyobelirteç olarak risk tabakalamayı güçlendiriyor. Son yıllarda yapay zekâ destekli CCTA nicel plak hacimlerini okuyup sonuçla ilişkilendirmede uzman okurlarla yarışır performans sergilerken, karar süreçlerine girecek kadar olgunlaşmaya başladı.

V. Deri Ateromu: Yanlış İsimli Doğru Lezyonun Serüveni

Deri tarafında “aterom/yağ kisti” diye bilinen şişlik, çoğu kez epidermoid ya da trikilemmal (pilar) kisttir; her ikisi de keratin doludur, sebum değil. Epidermoid kistin duvarı granüler tabaka içeren skuamöz epitelden oluşur ve çoğu kez punctum verir; trikilemmal kistte granüler tabaka yoktur, keratin daha homojendir ve yerleşim çoğunlukla saçlı deridir. Nadir bir varyant olan proliferatif trikilemmal tümör, benign davranıştan malign dönüşüme uzanan bir spektrum sergileyebilir; bu yüzden atipik, hızla büyüyen ya da tekrarlayan lezyonların histolojik değerlendirmesi önemlidir.

Cerrahi teknik evrimi bu hikâyede ayrı bir yer tutar: minimal eksizyon—2–3 mm’lik bir girişle içeriğin boşaltılıp kapsülün çıkarılması—yara izini küçültür; ancak kapsül bütünlüğü korunmazsa nüks riski artar. Seçilmiş olgularda punch eksizyon veya CO₂ lazer destekli yöntemler kullanılabilir; aktif enfeksiyon varsa önce kontrol edilir, eksizyon ertelenir. Bu literatür, “yağ kisti” misnomerinin düzeltilmesi için de didaktik bir köprü işlevi gördü.

VI. İki Hikâyenin Kesişimi: Dil, Hücre ve Zanaat

“Aterom”, bir sözlük maddesinin ötesinde, tıbbın çok katmanlı bakışının örneğidir. Damarın içinde, bağışıklıkla lipid metabolizmasının karşılıklı dansı; derinin altında, folikül fizyolojisiyle keratinizasyonun sessiz mimarisi. Bir yanda moleküler hedefler—PCSK9, IL-1β, Lp(a)—öte yanda cerrahi zanaat—kapsül takibi, komplikasyon yönetimi. Aynı kelime, iki ayrı laboratuvarın ortak dersini fısıldar: doğru isimlendirme, doğru hedefe giden ilk adımdır.


Seçme Kaynaklar (kronolojik)

  1. Lobstein JF. (1833). Traité d’anatomie pathologique.
  2. Marchand F. (1904). Ueber arteriosklerose—Atherosklerose.
  3. Anitschkow N., Chalatov S. (1913). Über die Veränderungen der Kaninchen-Aorten bei Cholesterinfütterung.
  4. Virchow R. (1856). Phlogose und Thrombose im Gefäßsystem.
  5. Stary HC., et al. (1995). A definition of advanced types of atherosclerotic lesions. Circulation. (PubMed)
  6. Finking G., Hanke H. (1997). Nikolaj Anitschkow… cholesterol-fed rabbit model. Atherosclerosis. (PubMed)
  7. Sedivy C., et al. (2006). Atherosclerosis research from past to present. Virchows Arch. (files.sld.cu)
  8. Jaworski K., et al. (2017). PCSK9 inhibitors—genetics to therapy. Curr Atheroscler Rep. (PMC)
  9. Ridker PM., et al. (2017). CANTOS—IL-1β inhibition. N Engl J Med. (New England Journal of Medicine)
  10. Oikonomou EK., et al. (2018). CRISP-CT—Perivasküler FAI. Lancet. (The Lancet)
  11. Schuurman A-S., et al. (2018). NIRS-IVUS LCBI ve olay öngörüsü. Eur Heart J. (Oxford Academic)
  12. Joshi NV., et al. (2014). 18F-NaF PET ile kırılgan plak. Lancet. (The Lancet)
  13. Aguirre AD., et al. (2021). OCT ve plak kırılganlığı. JACC. (JACC)
  14. Nissen SE., et al. (2023). CLEAR Outcomes—bempedoyik asit. N Engl J Med. (New England Journal of Medicine)
  15. O’Donoghue ML., et al. (2024). Olpasiran—uzamış Lp(a) baskılanması. JACC. (JACC)
  16. ACC (2023). VERVE-101—insanda baz düzenleme ilk veriler. (American College of Cardiology)
  17. Zuber TJ. (2002). Epidermoid kist için minimal eksizyon. Am Fam Physician. (AAFP)
  18. Ackerman AB., DeVirgilis V. (2005). Epidermoid vs pilar kist—histoloji ölçütleri.
  19. DermNet NZ (2023). Trikilemmal kist (pilar cyst). (DermNet®)
  20. StatPearls (2023–2024). Pilar/dermatopatoloji kist değerlendirmesi. (NCBI)

İleri Okuma

  1. Lever WF., Schaumburg-Lever G. (1983). Histopathology of the Skin (6th ed.). J.B. Lippincott.
  2. Stary HC. (1992). A classification of advanced atherosclerotic lesions in the human aorta. Arteriosclerosis and Thrombosis, 12(9), 120–134.
  3. Habif TP. (1996). Clinical Dermatology: A Color Guide to Diagnosis and Therapy (3rd ed.). Mosby.
  4. Zuber TJ. (2002). Minimal Excision Technique for Epidermoid (Sebaceous) Cysts. American Family Physician, 65(7), 1409–1412, 1417–1418, 1420.
  5. Weedon D. (2002). Skin Pathology (2nd ed.). Churchill Livingstone.
  6. Naghavi M., et al. (2003). From vulnerable plaque to vulnerable patient. Circulation, 108(14), 1664–1672.
  7. Ackerman AB., DeVirgilis V. (2005). Epidermoid Cyst vs. Pilar Cyst: Histologic Criteria. Dermatopathology Practical & Conceptual, 11(1), 1–15.
  8. Rook’s Textbook of Dermatology (8th ed.). (2010). Rook’s Textbook of Dermatology (8th ed.). Wiley-Blackwell.
  9. Robinson JK., Hanke CW., Siegel DM., Fratila A. (2010). Surgery of the Skin: Procedural Dermatology (2nd ed.). Mosby.
  10. Weedon D. (2010). Weedon’s Skin Pathology (3rd ed.). Churchill Livingstone Elsevier.
  11. Calonje E., Brenn T., Lazar A., Billings S. (2011). McKee’s Pathology of the Skin (4th ed.). Elsevier.
  12. Härmä RA., et al. (2012). Proliferating trichilemmal tumors: clinical-pathologic analysis. Journal of Cutaneous Pathology, 39(3), 279–285.
  13. Goldman MP., et al. (2016). Minimal Excision Technique for Epidermoid Cysts. Dermatologic Surgery, 42(2), 232–240.
  14. Libby P., Buring JE., Badimon L., Hansson GK., Deanfield J., Bittencourt MS., Tokgozoglu L., Lewis EF. (2019). Atherosclerosis. Nature Reviews Disease Primers, 5(1), 56.
  15. Habif TP. (2021). Clinical Dermatology (7th ed.). Elsevier.
  16. Elder DE., Elenitsas R., Johnson BL., Murphy GF., Xu XY. (2022). Lever’s Histopathology of the Skin (12th ed.). Wolters Kluwer.


Click here to display content from YouTube.
Learn more in YouTube’s privacy policy.