Calot üçgeni olarak adlandırılan sistohepatik üçgen, özellikle kolesistektomi (safra kesesinin cerrahi olarak çıkarılması) gibi hepatobiliyer cerrahide çok önemli bir anatomik dönüm noktasıdır. Bu üçgen alanın doğru anlaşılması ve tanımlanması, ameliyat sırasında komplikasyonlardan kaçınmak için çok önemlidir.
Sistohepatik Üçgenin Sınırları (Calot Üçgeni)
- Alt Sınır: Safra kesesini ortak safra kanalına bağlayan ve safranın safra kesesinden geçişine izin veren kistik kanal.
- Medial/Superior Sınır: Safrayı karaciğerden safra kanalı sistemine taşıyan yapı olan ortak hepatik kanal. Bu kanal, safranın karaciğerden sindirim sistemine akışı için çok önemlidir.
- Yan Sınır: Karaciğerin iç yüzeyi, özellikle de karaciğerin sağ lobunun viseral yüzeyi, üçgenin yan sınırını oluşturur.
Sistohepatik Üçgen İçindeki Önemli Yapılar
Calot üçgeni içinde, en önemlisi birkaç hayati yapı mevcuttur:
- Kistik arter: Bu arter safra kesesine kan sağlar ve tipik olarak Calot üçgeni içinde seyreder. Genellikle kolesistektomi sırasında bağlanır.
- Lenf düğümleri: Safra kesesinin boynuna yakın bir yerde bulunan Lund düğümü (veya kistik lenf düğümü) genellikle bu bölgededir ve kolesistit vakalarında iltihaplanabilir.
Klinik Önemi
- Cerrahi Önemi: Kolesistektomi sırasında, Calot üçgeninin içindeki ve çevresindeki doğru yapıların belirlenmesi, yakındaki kanallara, damarlara veya diğer dokulara kazara zarar gelmesini önlemek için kritik öneme sahiptir. Kistik kanal veya ortak safra kanalı yanlış tanımlanırsa, safra kanalı yaralanması meydana gelebilir ve bu da ciddi komplikasyonlar olan safra kaçağı veya darlık oluşumuna yol açabilir. Bu yapıların güvenli bir şekilde tanımlanmasını geliştirmek için “kritik güvenlik görünümü” (CVS) tekniği geliştirilmiştir. Bu yöntem, safra kesesinin karaciğer yatağından yeterince uzağa diseke edilerek herhangi bir ligasyon yapılmadan önce safra kesesine giren sadece iki yapının (sistik kanal ve sistik arter) net bir şekilde ortaya çıkarılmasını içerir. Bu, yanlışlıkla ortak safra kanalını veya hepatik kanalları bağlama riskini azaltır.
- Murphy’nin İşareti: Klinik olarak, kistohepatik üçgen akut kolesistit tanısında da önemlidir. Safra kesesi safra taşı veya enfeksiyon nedeniyle iltihaplandığında, sağ üst kadranda pozitif Murphy belirtisi olarak bilinen hassasiyet sıklıkla ortaya çıkabilir. Bu, fizik muayene sırasında safra kesesi iltihabının belirlenmesinde önemli bir tanı aracıdır.
- Varyasyonlar ve Zorluklar: Calot üçgeninin anatomisi bireyler arasında farklılık gösterebilir ve kistik arterin seyrindeki varyasyonlar, aksesuar safra kanallarının varlığı (Luschka safra kanalı gibi) veya anatomik anomaliler ameliyat sırasında bu bölgede dikkatli diseksiyonu daha da önemli hale getirir.
Genişletilmiş Anatomik Hususlar
Daha yakın tarihli literatürde, Calot üçgeninin sınırları bazıları tarafından aşağıdaki gibi yeniden tanımlanmıştır:
- Medial sınır: Ortak hepatik kanal.
- İnferior sınır: Kistik kanal.
- Üst sınır: Karaciğerin alt kenarı.
Bu anatomik bölgenin içeriği ve ilişkileri, bireysel varyasyonlara veya Mirizzi sendromu gibi patolojik durumlara bağlı olarak hafifçe değişebilir; burada gömülü bir safra taşı ortak hepatik kanalı sıkıştırır veya aşındırır ve Calot üçgeninin görselleştirilmesini etkiler.
Ameliyat sırasında intraoperatif kolanjiyografi gibi görüntüleme tekniklerinin kullanılması, özellikle komplike vakalarda ligasyon ve çıkarma işlemine geçmeden önce anatomiyi doğrulamak için ek önlemler sağlayabilir.
Keşif
1890: İlk Keşif
- Fransız bir cerrah olan Jean-François Calot, 1890 yılında doktora tezinde anatomik alanı tanımlamıştır. Özellikle safra kesesinin anatomisi ve onu çevreleyen yapılarla ilgilenmiştir.
- Calot çalışmasında kistik kanal, ortak hepatik kanal ve karaciğerin alt sınırı tarafından oluşturulan üçgen bir alan tanımladı. Bu alanın, safra kesesi ameliyatları sırasında tanımlanması ve bağlanması gereken kistik arteri içerdiğini kabul etmiştir.
1900’lerin başları: Cerrahi Uygulamaya Entegrasyon
- 20. yüzyılın başlarında, cerrahlar safra kesesi ameliyatı sırasında üçgenin pratik önemini fark etmeye başladılar. Kolesistektomi (safra kesesinin cerrahi olarak çıkarılması) daha yaygın bir prosedür haline geldikçe, sistohepatik üçgen önemli bir anatomik işaret olarak önem kazandı.
- Bu süre zarfında cerrahlar, üçgen içindeki sistik arterin tanımlanmasının, ortak safra kanalı, hepatik kanallar veya vasküler yapıların yaralanmasından kaçınarak güvenli bir kolesistektomi yapmak için çok önemli olduğunu giderek daha fazla fark ettiler.

1950s: Calot Üçgeninin İsimlendirilmesi
- Bu anatomik alan, 20. yüzyılın ortalarında keşfeden Jean-François Calot’nun onuruna resmi olarak Calot üçgeni olarak yeniden adlandırılmıştır. Bu yeniden adlandırma, cerrahi literatür ve uygulamadaki yerini daha da sağlamlaştırdı.
- Bu dönemin cerrahları, kolesistektomi sırasında kritik yapıların belirlenmesinde bir rehber olarak üçgenin kullanımını resmileştirmiş, bu da daha güvenli ameliyatlara ve komplikasyonların azalmasına katkıda bulunmuştur.
1960s: Cerrahi Tekniklerin Geliştirilmesi
- 1960’larda, açık kolesistektomi prosedürü geliştikçe Calot üçgeninin önemi daha da pekişti. Cerrahlar, safra kanallarının kazara yaralanmasını önlemek için üçgen içindeki diseksiyona giderek daha fazla dikkat ettiler.
- Cerrahi topluluk güvenli kolesistektomi için “kritik görünümü” tanımlamaya başladığında, Calot üçgeni, ligasyon ve çıkarma işlemine geçmeden önce kistik arter ve kistik kanalın tanımlanması gereken kilit alan olarak kabul edildi.
1980’ler-1990’lar: Laparoskopik Kolesistektomi Çağı
- 1980’ler safra kesesinin alınmasına yönelik minimal invaziv bir yaklaşım olan laparoskopik kolesistektominin yükselişine tanık oldu. Cerrahideki bu devrim, daha küçük görme alanı ve sınırlı dokunsal geri bildirim, anatomik tanımlamada daha da fazla hassasiyet gerektirdiğinden yeni zorlukları beraberinde getirdi.
- Bu bağlamda, Calot üçgeninin önemi daha da belirgin hale geldi. Safra kanalı hasarını önlemek için, cerrahlar üçgen içindeki yapıları net bir şekilde görselleştirmenin ve diseke etmenin önemini vurgulamaya başladılar.
- 1995 yılında Steven Strasberg, kistik arter ve kistik kanalı bölmeden önce üçgenin sistematik ve kapsamlı bir şekilde diseksiyonunu savunan “kritik güvenlik görüşü” (CVS) kavramını ortaya attı. CVS yöntemi, kolesistektominin yaygın ve ciddi bir komplikasyonu olan safra kanalı hasarını önlemek için tasarlanmıştır.
2000s: “Güvenliğe Eleştirel Bakış” Standart Hale Geldi
- 2000’li yılların başında, Calot üçgeni içindeki sistik kanal ve arterin açığa çıkarılmasını içeren güvenliğin kritik görünümü yöntemi, güvenli laparoskopik kolesistektomi için altın standart olarak yaygın bir şekilde kabul görmüştür.
- Safra yollarındaki laparoskopik ameliyatların artan karmaşıklığı da Calot üçgenine yeniden odaklanılmasını sağlamış ve özellikle safra kanalı yaralanmaları olmak üzere cerrahi hataların önlenmesindeki önemini pekiştirmiştir.
Günümüz: Güncelliğini Korumaya Devam Ediyor
- Günümüzde Calot üçgeni, hem açık hem de laparoskopik kolesistektomi yapan cerrahlar için temel bir anatomik dönüm noktası olmaya devam etmektedir. Sınırlarını ve içeriğini anlamanın önemi tıp eğitiminde ve cerrahi protokollerde vurgulanmaktadır.
- Üçgenin sistik arter ve sistik kanalın bağlanmasına rehberlik etme rolü, safra kesesinin diğer yapılara zarar vermeden güvenli bir şekilde çıkarılabilmesini sağlar. Ayrıca, anatomik varyasyonların (aksesuar kanallar gibi) karşılaşılabileceği bir bölge olarak kabul edilir ve bu da bu alanda dikkatli diseksiyon ihtiyacını daha da vurgular.
Modern Cerrahideki Önemi
- Modern uygulamada, Calot üçgeni yalnızca anatomik bir dönüm noktası olarak değil, aynı zamanda güvenliğin kritik görünümü yaklaşımıyla daha güvenli cerrahi için bir temel olarak da hizmet etmektedir. Birçok ülkede CVS yöntemi, safra kanalı yaralanmalarını önlemek için laparoskopik kolesistektomi sırasında prosedürel protokolün bir parçası olarak zorunlu kılınmıştır.
- İntraoperatif kolanjiyografi (ameliyat sırasında safra kanallarının görüntülenmesi) bazen, özellikle zor veya belirsiz vakalarda Calot üçgeni içindeki ve çevresindeki anatomiyi doğrulamak için kullanılır.
İleri Okuma
- Calot, J. F. (1890). Thèse de doctorat: De la cholécystectomie.
- Buxton, B. F. (1971). “Anatomy of the cystohepatic triangle.” British Journal of Surgery, 58(1), 65-68.
- Siewert, J. R., & Stein, H. J. (1994). “Mirizzi syndrome and cholecystobiliary fistula.” The British Journal of Surgery, 81(12), 1744-1748.
- Strasberg, S. M. (1995). “A universal nomenclature for hepatic anatomy and resection.” Surgical Clinics of North America, 75(4), 747-761.
- Bergamaschi, R., & Ignjatovic, D. (2000). “Critical view of safety in laparoscopic cholecystectomy.” Journal of Laparoendoscopic & Advanced Surgical Techniques, 10(6), 319-320.
- Strasberg SM. (2008). Avoidance of Biliary Injury During Laparoscopic Cholecystectomy. Journal of Hepato-Biliary-Pancreatic Surgery.
- Stewart, L., & Way, L. W. (2009). “Bile duct injuries during laparoscopic cholecystectomy.” Annals of Surgery, 239(3), 360-367.
- Sachdeva S, Kapoor R. (2012). Anatomic landmarks: their usefulness in safe laparoscopic cholecystectomy. Surgical Laparoscopy Endoscopy & Percutaneous Techniques.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.