“C-reaktif protein” terimi (CRP olarak kısaltılır), Streptococcus pneumoniae‘nin somatik “C-polisakaritini” çökeltme yeteneğinden türetilmiştir. 1930 yılında Tillett ve Francis tarafından keşfedilmesinden bu yana CRP, çeşitli inflamatuar yanıtlardaki rolü ve hastalık teşhisinde spesifik olmayan bir belirteç olarak kapsamlı bir şekilde incelenmiştir.
Keşfedilmesinden bu yana CRP, inflamasyon için bir biyobelirteç olarak yaygın şekilde kullanılmış ve doğuştan gelen bağışıklık tepkisindeki rolüyle tanınmaktadır. CRP’nin tıptaki tarihsel önemi, yalnızca akut faz yanıtının bir göstergesinden, kardiyovasküler hastalıklar, otoimmün bozukluklar ve enfeksiyonlar dahil olmak üzere çeşitli durumların tanı ve tedavisinde kritik bir biyobelirteç haline gelmiştir.
CRP, öncelikle karaciğerde ve daha az oranda adipositlerde veya yağ hücrelerinde üretilen bir proteindir. Genellikle vücutta meydana gelen çeşitli inflamatuar süreçler sırasında salınır.

Semptomlar
Çoğunlukla belirsiz, spesifik olmayan ve bazen endişe verici semptomlarla karşılaşırız. Bu semptomların birlikte ortaya çıkması veya zaman içinde devam etmesi, tıbbi değerlendirme gerektiren altta yatan bir durumun işareti olabilir. Bu makale, açıklanamayan yorgunluk, ağrı, kas sorunları, düşük dereceli ateş, titreme, baş ağrıları, mide-bağırsak sorunları ve uyku bozuklukları gibi bir dizi semptom hakkında kapsamlı bir rehber sunmayı amaçlamaktadır.
Belirtiler ve Etkileri
- Açıklanamayan Yorgunluk: Dinlenmeyle düzelmeyen kronik yorgunluk endişe verici olabilir. Anemiden kronik yorgunluk sendromuna kadar çeşitli durumlarda görülen yaygın bir semptomdur.
- Ağrı: Genelleştirilmiş veya lokalize ağrı, çeşitli sorunlara işaret edebilir. Örneğin, genel vücut ağrısı fibromiyaljinin bir belirtisi olabilirken, lokalize ağrı bir yaralanma veya enfeksiyona işaret edebilir.
- Kas Sertliği, Ağrı ve Zayıflık: Bu semptomlar sıklıkla el ele gider ve kas-iskelet sistemi bozukluklarının veya nörolojik sorunların göstergesi olabilir. Multipl skleroz veya polimiyozit gibi durumlar sıklıkla bu tür semptomlarla ortaya çıkar.
- Düşük Dereceli Ateş: Kalıcı düşük dereceli ateş, altta yatan bir enfeksiyonu, inflamatuar durumu ve hatta bazı kanserleri işaret edebilir.
- Sarsıntı: Kontrolsüz titreme veya titreme, Parkinson hastalığı, stres veya bazı ilaçlar gibi birçok nedenden kaynaklanabilir.
- Baş ağrısı: Kronik veya şiddetli baş ağrıları migren, gerilim tipi baş ağrıları veya nadir durumlarda tümörlerin göstergesi olabilir.
- Bulantı, İştah Kaybı ve Hazımsızlık: Bu gastrointestinal semptomlar gastrit, peptik ülser veya gastrointestinal reflü hastalığı (GERD) gibi durumlara işaret edebilir.
- Uyku Zorluğu veya Uykusuzluk: Stres veya yaşam tarzı faktörleri nedeniyle uyku bozuklukları meydana gelse de, kronik uykusuzluk, altta yatan uyku bozukluklarının veya zihinsel sağlık sorunlarının bir işareti olabilir.
Fizyoloji
C-reaktif proteinin (CRP) fizyolojik mekanizması, vücudun doğuştan gelen bağışıklık sisteminin ayrılmaz bir parçası olan yanıtların karmaşık bir etkileşimini içerir. CRP, esas olarak karaciğer hepatositlerinde sentezlenen, akut faz reaktanı olarak sınıflandırılan pentamerik bir proteindir. Üretimi, akut ve kronik inflamatuar süreçler sırasında salınan faktörlere, özellikle de interlökin-6 (IL-6), interlökin-1β (IL-1β) ve tümör nekroz faktörü-alfa (TNF-α) gibi sitokinler tarafından salgılanan faktörlere yanıt olarak yukarı doğru düzenlenir. . Bu sitokinler enfeksiyona, doku hasarına veya diğer inflamatuar uyaranlara yanıt olarak aktive edilmiş makrofajlar, adipositler ve endotel hücreleri tarafından üretilir.
CRP’nin Rolü ve İşlevi:
- Opsonizasyon ve Fagositozun Arttırılması: CRP, ölü veya ölmekte olan hücrelerin ve bazı bakteri türlerinin yüzeyinde ifade edilen fosfokoline bağlanan bir opsonin olarak işlev görür. Bu bağlanma, makrofajlar ve nötrofiller tarafından fagositozu teşvik ederek patojenlerin ve nekrotik hücrelerin vücuttan temizlenmesine yardımcı olur.
- Kompleman Sisteminin Aktivasyonu: CRP, C1q’ya bağlanarak klasik kompleman yolunu başlatabilir; bu, patojenlerin opsonizasyonu, membran atak komplekslerinin oluşumu ve inflamasyonun desteklenmesiyle sonuçlanan bir dizi reaksiyona yol açar. Bu, bağışıklık sisteminin enfeksiyonla savaşma ve hasarlı hücreleri yok etme yeteneğini artırır.
- Hücre Sinyal Yollarının Modülasyonu: CRP, lökositler üzerindeki Fcγ reseptörleri gibi çeşitli hücre zarı reseptörleriyle etkileşime girerek hücresel sinyal yollarını etkiler. Bu etkileşim, bağışıklık hücrelerinin iltihaplanma bölgelerine toplanması için çok önemli olan sitokinlerin üretimi ve adezyon moleküllerinin ekspresyonu dahil olmak üzere bağışıklık tepkisini modüle edebilir.
- Endotel Hücreleri Üzerindeki Etkisi: CRP, nitrik oksit (NO) üretimini azaltarak, adezyon moleküllerinin ekspresyonunu teşvik ederek ve proinflamatuar sitokinlerin salınımını uyararak endotel fonksiyonunu olumsuz yönde etkileyebilir. Bu etkiler, kronik inflamasyonun önemli bir rol oynadığı ateroskleroz ve kardiyovasküler hastalıkların patogenezine katkıda bulunur.
CRP’nin Fizyolojik Etkileri:
CRP’nin fizyolojik mekanizması, bağışıklık tepkisindeki ikili rolünün altını çizmektedir. Bir yandan vücudun patojenleri ve hasarlı hücreleri temizleme yeteneğini artırarak koruyucu bir rol oynar. Öte yandan, yüksek CRP düzeyleri, özellikle de kronik yükselme, artan inflamatuar ve kardiyovasküler hastalık riskiyle ilişkilidir; bu da CRP’nin hastalık için bir biyobelirteç ve terapötik müdahale için potansiyel bir hedef olarak önemini vurgulamaktadır.
CRP’nin Fizyolojik Etkileri: Antibiyotikler, CRP sentezini veya fonksiyonunu doğrudan değiştirmek yerine, enfeksiyonun ve inflamasyonun altta yatan nedenlerini hedef alarak dolaylı olarak C-reaktif protein (CRP) mekanizması üzerindeki etkilerini gösterir. Antibiyotiklerin birincil etki şekli, bakteri üremesinin engellenmesini veya bakterilerin doğrudan öldürülmesini içerir; bu da CRP üretimini uyaran inflamatuar yanıtta bir azalmaya yol açar. Antibiyotik tedavisi ile CRP düzeyleri arasındaki ilişki, vücudun azalan bakteri yüküne ve bunun sonucunda inflamasyondaki azalmaya verdiği tepkinin bir yansımasıdır.
Antibiyotiklerin Etki Mekanizması ve CRP Üzerindeki Etkisi:
- Patojen Yükünün Azaltılması: Antibiyotikler, bakterisidal (bakterileri öldüren) veya bakteriyostatik (bakteriyel büyümeyi engelleyen) mekanizmalarla bakteriyel enfeksiyonlarla savaşır. Antibiyotikler bakteri yükünü etkili bir şekilde azaltarak bağışıklık sisteminin bu patojenlere karşı tepkisini azaltır.
- Enflamatuar Sinyallerde Azalma: Bakteriyel enfeksiyonların antibiyotiklerle başarılı bir şekilde ortadan kaldırılması veya baskılanması, interlökin-6 (IL-6), interlökin-1β (IL-1β) ve tümör gibi proinflamatuar sitokinlerin üretiminde bir azalmaya yol açar. Karaciğerdeki CRP sentezinin ana düzenleyicileri olan nekroz faktörü-alfa (TNF-α). Bu sitokinlerin seviyeleri düştükçe CRP’nin hepatik üretimi de buna bağlı olarak azalır.
- Tedavi Etkinliğinin Bir Belirteci Olarak CRP: Antibiyotik tedavisini takiben CRP seviyelerindeki azalma sıklıkla tedavinin etkinliğinin bir belirteci olarak kullanılır. CRP’de önemli ve sürekli bir azalma, bakteriyel enfeksiyonun çözüldüğünü ve antibiyotik rejiminin etkinliğini gösterebilir.
- İnflamasyona Dolaylı Etkileri: Antibiyotikler doğrudan bakterileri hedef alırken, bakteri yükünde meydana gelen azalma ve buna bağlı inflamatuar yanıt dolaylı olarak CRP mekanizmasını etkiler. Antibiyotikler vücudun enfeksiyona karşı inflamatuar tepkisini azaltarak CRP seviyelerinin normalleşmesine katkıda bulunur.
Klinik Etkiler:
Antibiyotik tedavisine yanıt olarak CRP seviyelerindeki dinamik değişiklikler, çeşitli nedenlerden dolayı klinik uygulamada önemlidir:
- Tedavi Yanıtının İzlenmesi: Antibiyotik tedavisi sırasında hastanın tedaviye yanıtını değerlendirmek için CRP seviyeleri izlenir. CRP seviyelerindeki bir azalma, etkili bakteriyel temizlenme ve inflamasyonun çözülmesini gösterebilir.
- Yol Gösterici Klinik Kararlar: Antibiyotik tedavisine rağmen sürekli yüksek veya artan CRP seviyeleri, antibiyotik direncini, bakteriyel olmayan patojenlerle enfeksiyonu (örn. antibiyotiklerin hedef almadığı virüsler veya mantarlar) veya alternatif inflamasyon kaynaklarını gösterebilir.
- Prognostik Değer: CRP seviyelerindeki değişikliklerin prognostik etkileri olabilir, antibiyotik tedavisinin süresini yönlendirebilir.
Tanı
CRP’nin tanısal faydası, bireyin inflamatuar durumundaki değişikliklere duyarlılığında yatmaktadır ve bu da onu hastalık aktivitesinin ve tedaviye yanıtın değerlendirilmesinde değerli bir araç haline getirmektedir. Bununla birlikte, CRP yükselmesinin spesifik olmayan doğası, spesifik bir hastalık belirtecinden ziyade enflamasyona genel bir yanıtı yansıtır ve tanısal özgüllüğünü sınırlar. Bu sınırlamaya rağmen, CRP üretiminin hızlı kinetiği ve nispeten kısa yarı ömrü, onu eritrosit sedimantasyon hızı (ESR) gibi diğer akut faz reaktanlarıyla karşılaştırıldığında akut inflamasyon için daha iyi bir belirteç haline getirir.
Klinik pratikte, CRP ölçümleri çok çeşitli tıbbi durumlarda tanıyı yönlendirmek, ilerlemeyi izlemek ve tedavi yanıtını değerlendirmek için kullanılır. CRP seviyeleri bakteriyel enfeksiyonlarda, otoimmün hastalıklarda ve cerrahi prosedürlerden sonra önemli ölçüde artabilir ve bu da inflamatuar yanıtın ölçülebilir bir ölçümünü sağlar. Ayrıca, kronik düşük dereceli inflamasyonun aterogenezde önemli bir rol oynadığı kardiyovasküler riskin değerlendirilmesinde CRP seviyeleri kullanılır.
Keşif

Enflamasyon ve kardiyovasküler hastalıklarda önemli bir biyobelirteç olan C-reaktif proteinin (CRP) keşfi ve anlaşılması birkaç önemli dönüm noktasından geçerek gelişmiştir:
1930: C-Reaktif Proteinin (CRP) Keşfi
- Rockefeller Enstitüsü’nden Tillett ve Francis C-reaktif proteini ilk olarak pnömokok pnömonisi olan hastalar üzerinde yaptıkları çalışmalar sırasında keşfettiler. Bu hastaların serumunda Streptococcus pneumoniae’nin C-polisakkaritiyle reaksiyona giren ve daha sonra C-reaktif protein olarak adlandırılan bir madde olduğunu buldular.
- Referans**: Tillett, W. S., & Francis, T. (1930). “Pneumococcus’un protein olmayan somatik fraksiyonu ile pnömonide serolojik reaksiyonlar.” *Deneysel Tıp Dergisi*, 52(4), 561-571.
1940’lar-1950’ler: CRP ve Akut İnflamatuar Yanıt
- Bu dönemde CRP, akut enflamasyon veya doku hasarı sırasında önemli ölçüde artan bir akut faz proteini olarak kabul edildi. Araştırmacılar CRP seviyelerinin enfeksiyonlar, otoimmün hastalıklar ve travma gibi çeşitli durumlarda yükseldiğini tespit ederek sistemik enflamasyondaki rolünün daha iyi anlaşılmasına yardımcı oldular.
1970’ler: Genel Bir Enflamasyon Belirleyicisi Olarak CRP
- İmmünoassaylerdeki gelişmeler, kandaki CRP seviyelerinin daha hassas bir şekilde ölçülmesine olanak sağlamıştır. CRP daha sonra romatoid artrit ve sistemik lupus eritematozus (SLE) gibi enflamatuar hastalıkların izlenmesinde güvenilir bir genel belirteç olarak tanımlanmıştır. Enflamasyon ve enfeksiyonu tespit etmek için klinik uygulamada standart bir araç haline gelmiştir.
1980’ler: Yüksek Duyarlılıklı CRP (hs-CRP) ve Kardiyovasküler Hastalık
- Araştırmacılar CRP seviyeleri ile kardiyovasküler hastalık (KVH) arasındaki ilişkiyi incelemeye başladılar. 1980’lerin sonunda, ateroskleroz hastalarında CRP seviyelerinin yükseldiği keşfedildi. Yüksek hassasiyetli CRP (hs-CRP)** testlerinin geliştirilmesi, CRP’deki küçük artışların bile tespit edilmesini sağlayarak, onu kardiyovasküler risk ile ilişkili düşük dereceli enflamasyonu tanımlamak için önemli bir belirteç haline getirmiştir.
1990’lar: CRP ve Ateroskleroz
- Framingham Kalp Çalışması** da dahil olmak üzere 1990’larda yapılan önemli çalışmalar, yüksek hs-CRP düzeylerinin artmış miyokard enfarktüsü, inme ve periferik arter hastalığı riski ile ilişkili olduğunu göstermiştir. CRP sadece bir enflamasyon belirteci değil, aynı zamanda gelecekteki kardiyovasküler olayların bir öngörücüsüdür. Bu, CRP’nin klinik önemini bulaşıcı ve otoimmün hastalıkların ötesine, kardiyovasküler alana kaydırdı.
2002: Amerikan Kalp Derneği ve CDC Onayı
- 2002 yılında Amerikan Kalp Derneği (AHA) ve Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC) kardiyovasküler riski belirlemede yararlı bir belirteç olarak hs-CRP’yi onaylamıştır. Kardiyovasküler hastalık bağlamında hs-CRP düzeylerinin yorumlanmasına yönelik kılavuzlar sağlamışlardır:
- Düşük risk: <1.0 mg/L
- Orta risk: 1,0-3,0 mg/L
- Yüksek risk: >3,0 mg/L
2010’lar: Kişiselleştirilmiş Tıp ve Kronik Hastalıklarda CRP’nin Rolü
- Araştırmalar CRP’nin sadece akut enflamasyonun bir biyobelirteci olarak değil, aynı zamanda tip 2 diyabet, obezite ve kronik enflamatuar hastalıklar gibi metabolik bozukluklarla ilgili kronik düşük dereceli enflamasyonda da rolünü genişletmeye devam etmiştir. hs-CRP’nin kişiye özel tıp alanındaki rolü de önem kazanmış ve kardiyovasküler olay riski taşıyan bireyler için terapötik stratejilerin uyarlanmasına yardımcı olmuştur.
İleri Okuma
- Tillett, W. S., & Francis, T. (1930). Serological reactions in pneumonia with a non-protein somatic fraction of pneumococcus. The Journal of Experimental Medicine, 52(4), 561-571.
- Ridker, P. M., Cushman, M., Stampfer, M. J., Tracy, R. P., & Hennekens, C. H. (1997). “Inflammation, aspirin, and the risk of cardiovascular disease in apparently healthy men.” New England Journal of Medicine, 336(14), 973-979.
- Ridker, P. M., et al. (1998). “Inflammation, C-reactive protein, and the risk of future myocardial infarction and stroke.” New England Journal of Medicine, 338(14), 1016-1023.
- Wessely, S., Hotopf, M., & Sharpe, M. (1998). Chronic Fatigue and its Syndromes. Oxford University Press.
- Gabay, C., & Kushner, I. (1999). Acute-phase proteins and other systemic responses to inflammation. New England Journal of Medicine, 340(6), 448-454.
- Volanakis, J. E. (2001). Human C-reactive protein: expression, structure, and function. Molecular Immunology, 38(2-3), 189-197.
- Póvoa, P. (2002). C-reactive protein: a valuable marker of sepsis. Intensive Care Medicine, 28(3), 235-243.
- Pepys, M. B., & Hirschfield, G. M. (2003). C-reactive protein: a critical update. The Journal of Clinical Investigation, 111(12), 1805-1812.
- Pearson, T. A., et al. (2003). “Markers of inflammation and cardiovascular disease: Application to clinical and public health practice.” Circulation, 107(3), 499-511.
- Ridker, P. M. (2003). Clinical application of C-reactive protein for cardiovascular disease detection and prevention. Circulation, 107(3), 363-369.
- Black, S., Kushner, I., & Samols, D. (2004). C-reactive protein. The Journal of Biological Chemistry, 279(47), 48487-48490.
- Yeh, E. T. H., & Willerson, J. T. (2003). Coming of age of C-reactive protein: using inflammation markers in cardiology. Circulation, 107(3), 370-371
- Christ-Crain, M., & Müller, B. (2005). Procalcitonin in bacterial infections – hype, hope, more or less? Swiss Medical Weekly, 135(31-32), 451-460.
- Coelho, L. M., Salluh, J. I. F., Soares, M., Bozza, F. A., Verdeal, J. C. R., Castro-Faria-Neto, H. C., Lapa e Silva, J. R., Bozza, P. T., & Póvoa, P. (2009). Patterns of C-reactive protein RATIO response in severe community-acquired pneumonia: a cohort study. Critical Care, 13(2), R53.
- Wolfe, F., Clauw, D. J., Fitzcharles, M. A., Goldenberg, D. L., Häuser, W., Katz, R. S., … & Winfield, J. B. (2010). Fibromyalgia criteria and severity scales for clinical and epidemiological studies: a modification of the ACR Preliminary Diagnostic Criteria for Fibromyalgia. The Journal of Rheumatology, 37(5), 1113-1122.
- Singh, S. K., & Suresh, M. V. (2012). The role of C-reactive protein in the pathogenesis of cardiovascular disease. Trends in Immunology, 33(12), 612-620.
- Ridker, P. M. (2016). “From C-reactive protein to interleukin-6 to interleukin-1: Moving upstream to identify novel targets for atheroprotection.” Circulation Research, 118(1), 145-156.
- Sproston, N. R., & Ashworth, J. J. (2018). Role of C-reactive protein at sites of inflammation and infection. Frontiers in Immunology, 9, 754.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.