Yuvarlak pencere (lat. fenestra rotunda ya da fenestra cochleae), iç kulağın kemik labirentinde yer alan ve kokleanın timpanik merdivenini (scala tympani) orta kulak boşluğuna açan küçük, dairesel bir açıklıktır. Bu açıklık, “sekonder timpanik membran” (membrana tympanica secundaria) olarak adlandırılan ince bir zarla doğal hâlde kaplıdır. Yuvarlak pencere, üstte konumlanan oval pencereye (fenestra vestibuli) mekânsal ve işlevsel olarak tamamlayıcı niteliktedir; oval pencerede üzengi (stapes) tabanı aracılığıyla perilenf sıvısına enerji aktarılırken, yuvarlak pencere zarı karşı fazlı yer değiştirme hareketi ile sıvı dinamiğinin sürekliliğini sağlar.

“Fenestra rotunda/fenestra cochleae” terimi kemik açıklığı ifade eder; “sekonder timpanik membran” bu açıklığı kapatan histolojik zarı tanımlar. Klinik pratikte “yuvarlak pencere” hem açıklık hem de membran için sıklıkla şemsiye terim olarak kullanılır; bağlamın açık olması tercih edilir. Oval pencere (fenestra vestibuli) ile karıştırılmamalıdır; oval pencere, üzengi tabanına yataklık eder ve scala vestibuli ile ilişkilidir; yuvarlak pencere ise scala tympani ile ilişkilidir.

Makroanatomi ve Komşuluklar

Yuvarlak pencere, orta kulağın medial (labirent) duvarında, promontoryum (kokleanın bazal kıvrımının orta kulağa yaptığı kabarıntı) arkasında ve oval pencerenin posteroinferiorunda yer alır. Orta kulak boşluğuna bakan yüzü, çoğu bireyde “yuvarlak pencere nişi” olarak adlandırılan kemik bir çöküntü (siperlikli bir oyuç) içinde korunur. Bu nişin üst sınırını sıklıkla subiculum, alt sınırını finiculus, arka-yandan uzanan kısmi bir kemik köprü şeklinde ponticulus oluşturabilir; bu varyasyonlar cerrahiye erişimi ve ilaç difüzyonunu etkileyebilir. Posterior komşulukta sinüs timpani ve fasiyal sinir kanalının (mastoid segment) yakınlığı klinik açıdan önemlidir. Inferiorda hipotimpanum ve östaki tüpünün timpanik ağzına giden alan yer alır.

Morfometri ve Yönelim

Yuvarlak pencerenin kemik açıklığı tipik olarak yaklaşık 1.5–2.0 mm çapındadır; bireyler arası değişkenlik belirgindir. Nişin örtücü kemik çıkıntıları, pencerenin orta kulak boşluğundan doğrudan görülmesini sıklıkla kısmi olarak engeller. Sekonder timpanik membranın duruşu istirahat hâlinde scala tympani yönüne hafif konkav olabilir ve perilenf basıncındaki artışlarda orta kulak yönüne doğru bombeleşir. Pencerenin genel yönelimi posterolateral olup, cerrahi görüş genellikle arka-yukarıdan sağlanır.

Histoloji (Mikroyapı)

Sekonder timpanik membran, üç tabakalı kompozit bir yapıdır:

  • Orta kulak tarafında, orta kulak mukozasıyla devamlılık gösteren yüzeyel epitel tabakası (çoğunlukla tek katlı yassı/kübik epitel).
  • Ortada, zara dayanıklılık ve esneklik veren kollajen-elastik liflerden zengin bağ dokusu stroması. Liflerin radyal ve dairesel dizilimi, titreşimlerde hem uyumluluk (compliance) hem de mekanik sağlamlık sağlar.
  • İç kulak tarafında, kemik labirentin endosteal örtüsüne devam eden ince endosteal/epitelyal tabaka.

Zar vaskülarizasyonu çevre mukozadan ince kapiller dallarla sağlanır; serbest sinir sonlanmaları belirgin olmayıp, membranın birincil rolü mekanik uyumluluk ve basınç dengelemedir.

Embriyoloji ve Anatomik Varyasyonlar

Yuvarlak pencere, otik kapsülün kondrifikasyon ve ardından ossifikasyon süreci sırasında kokleanın timpanik merdiveniyle orta kulağın ilkel boşluğu arasında kalacak şekilde şekillenir. Gestasyonun ikinci trimesterinde pencere ve nişi belirginleşir. Doğumsal varyasyonlar arasında nişin aşırı kemiksi örtülerle daralması, pencere açıklığının dar veya kısmen skleroze olması ve nadiren fenestranın atr e zisi sayılabilir; bu durumlar işitme mekaniğini ve intratimpanik tedavilerin etkinliğini etkileyebilir.

Fizyoloji: Mekanik Rol ve İşitme Döngüsündeki Yeri

İç kulak sıvıları (perilenf ve endolenf) pratik olarak sıkıştırılamaz. Üzengi tabanı oval pencereden içeri doğru itildiğinde, perilenf scala vestibuli boyunca dalga oluşturur; bu dalga Reissner zarı ve baziler membran üzerinden scala tympaniye aktarılır ve tur boyunca enerji, frekans-yer ilkesine uygun olarak baziler membranda yerel tepe (travelling wave) oluşturur. Bu sırada yuvarlak pencere zarı dışa (orta kulağa) doğru bombeleşerek hacim telafisi yapar. Üzenginin dışa doğru hareketinde ise yuvarlak pencere zarı içe doğru yer değiştirir. Böylece iki pencere arasında oluşan karşı fazlı hareket, koklea içi akustik enerji transferinin sürekliliği ve efektif impedans eşleşmesi için zorunludur. Yuvarlak pencerenin olmaması ya da hareket kabiliyetinin kısıtlanması, perilenf akışkanlığını ve baziler membran titreşimlerini belirgin biçimde bozar.

Görüntüleme

Yüksek çözünürlüklü temporal kemik BT (HRCT), yuvarlak pencere nişinin kemik sınırlarını, niş üzerindeki kemiksi örtüleri ve olası skleroz/obliterasyonu göstermede altın standarttır. MRI (özellikle 3D-CISS/FIESTA dizileri), komşu yumuşak doku ilişkilerini ve koklear sıvı boşluklarının bütünlüğünü değerlendirmede yararlıdır. Perilenfatik fistül şüphesinde direkt işaret çoğu zaman saptanmasa da dolaylı bulgular ve klinik korelasyon esastır.

Klinik Önemi

Cerrahi erişim ve koklear implantasyon: Modern koklear implantlarda yuvarlak pencere yaklaşımı, elektrodun scala tympani içine travmayı minimalize ederek yerleştirilmesi açısından yaygın bir stratejidir. Nişin kemiksi örtülerinin belirgin olması, round window membrane’in doğrudan görüşünü zorlaştırabilir ve kısmi kuretaj gerekebilir. Bazı durumlarda “yuvarlak pencere genişletme” ya da alternatif olarak “kokleostomi” tercih edilir.

İntratimpanik ilaç uygulamaları: Steroidler, gentamisin ve deneysel ajanlar (örn. nörotrofik faktörler) orta kulak boşluğuna uygulandığında, difüzyonun ana geçiş kapısı genellikle yuvarlak pencere zarıdır. Zarın kalınlaşması, üzerini örten pürülan eksüda/fibrin, niş morfolojisi ve mukozal değişiklikler ilacın perilenfe geçişini sınırlayabilir. Baş pozisyonu (örn. etkilenen kulak yukarı), temas süresi ve taşıyıcı jel kullanımı difüzyonu etkileyen pratik parametrelerdir.

Perilenfatik fistül ve barotravma: Yuvarlak pencere membranında yırtık veya sızıntı, dalış, ani basınç değişiklikleri veya kafa travmaları sonrası gelişebilir. Tipik tablo; ani sensörinöral işitme kaybı, aural dolgunluk ve vertigo ataklarıdır. Tanı klinik ve cerrahi eksplorasyonla konur; yatak istirahati, kafa elevasyonu ve gerekirse cerrahi onarım (fasya/yağ yaması) tedavide yer alır.

Otoskleroz ve iletim tipi komponent: Otoskleroz esas olarak oval pencere/üzengi tabanını etkiler; ancak nadiren yuvarlak pencere nişi/zarını da tutarak (round window otosklerozu/obliterasyonu) iletim tipi bir bileşenin ortaya çıkmasına katkıda bulunabilir. Bu varyasyon, işitme eşiklerinde beklenmedik paternler ve cerrahi planlamada zorluklar yaratır.

Enfeksiyon ve inflamasyon: Kronik otitis media ve yapışıklık otiti, niş içinde fibrozis ve zar kalınlaşması ile sonuçlanabilir; bu, hem işitme fizyolojisini bozabilir hem de intratimpanik tedavilerin etkinliğini azaltabilir.


Keşif

Rönesans’ın mermer masalarında, lambanın titrek ışığında açılan temporal kemik bir evrendi: dış kulaktan içeri giren dar koridorun sonunda, labirentin duvarında iki küçük “pencere” görünürdü. Cerrahların henüz cerrahlıktan çok zanaatkârlığa benzeyen maharetiyle birleşen anatomi bilimi, burada—promontoryumun gölgesinde—düşüncenin yüzyıllar boyu sürecek bir yolculuğunu başlattı. Bu öykünün kahramanı, oval pencerenin hemen altında saklanan daha mütevazı kardeşti: yuvarlak pencere (fenestra rotunda). Onu, yalnızca bir delik olarak görmek kolaydı; oysa kulak mekaniğinin “nefes alan” esnekliği, tam da bu zarın sessiz hareketinde yatıyordu.

Rönesans’ın Dilini Kuranlar: Falloppio’nun Pencereleri

16. yüzyılda Gabriele Falloppio, kulağı parça parça anlatmak yerine, onu birbirine eklemlenen boşluklar ve zarlar sistemi olarak kavramsallaştırdı. “Fenestra” terimini tıp diline yerleştirirken, yuvarlak ve oval pencereleri yalnızca konumlarıyla değil, ilişkileriyle de resmetti. Yuvarlak pencereyi, kokleanın timpanik merdivenine açılan ve bir zarla kaplı bir esneklik noktası olarak gördüğünde, aslında daha sonra fizikçilerin “sıkıştırılamaz sıvı” mantığıyla kuracakları modelin anatomik önsözünü yazıyordu. O dönemde keşif, çoğu zaman kelimelerin düzenlenişiydi: doğru ad, doğru ilişkileri çağırıyordu.

    Klasik Çağın Anatomik İncelemesi: Valsalva’nın Düzeni ve Scarpa’nın Yakın Planı

    18. yüzyılın başında Antonio Maria Valsalva, kulağı dış–orta–iç olarak katmanlandırıp, orta kulak boşluğunu ve östaki tüpünü normatif hale getiren bir şema sundu. Bu şema, yuvarlak pencerenin klinik ve cerrahi anlatılarda “nerede duracağını” tayin etti. Yüzyılın son çeyreğinde Antonio Scarpa sahneye girdi ve yuvarlak pencereyi adeta büyüteç altına aldı: penceredeki “ikinci zar”ın (sekonder timpanik membran) formunu, yönelimini ve uyumluluğunu anlattı. Scarpa, yuvarlak pencereyi pasif bir açıklık olmaktan çıkarıp dinamik bir yüzey—stapesin itelediği dalganın dışa soluk almasını sağlayan, karşı fazlı hareket eden bir membran—olarak betimledi. Bu nüans, basit bir anatomi notunu fizyolojik bir ilkeye dönüştüren eşik oldu.

      Mikroskobun Açtığı Kapı: Kokleanın İç Dünyasında Yuvarlak Pencere

      19. yüzyıl, mikroskobun kulak içine eğildiği yüzyıldı. Reissner zarı ve Corti organının betimlenmesiyle koklea artık bir siyah kutu değildi; zarların ve sıvıların komşuluğunda yürüyen bir titreşim öyküsüydü. Helmholtz, müziğin fiziğini kulağın anatomisiyle konuşturduğunda, yuvarlak pencere bu kuramsal kurguda vazgeçilmez bir “çıkış uyumluluğu” olarak sabitlendi: perilenf sıkıştırılamazsa, stapesin içeri ittiği hacim bir yerden dışarı doğru yer değiştirmeliydi. Bu “yer”, sekonder timpanik membranın esneyen yüzeyiydi. Yuvarlak pencere, sessiz bir şekilde kokleanın her frekans bileşeni için gerekli hacim telafisini üstleniyor; baziler membranın üzerinde oluşan gezici dalganın akışını kesintisiz kılıyordu.

        Deneysel Dönüm Noktası: Békésy’nin Dalga Haritasında Esnek Bir Eşik

        20. yüzyılın ortasında Georg von Békésy, baziler membranın “gezinen dalga”sını deneysel olarak görünür kıldığında, yuvarlak pencerenin işlevi bir kuramdan çok, sistemin zorunlu sınır koşulu olarak kavrandı. Stapesin oval pencerede başlattığı hareket, kokleanın spirali boyunca farklı frekanslarda tepe noktaları oluşturuyor; yuvarlak pencere zarı bu hareketin “karşı nefesi”ni veriyordu. Bu bakış, yuvarlak pencereyi fizyolojinin kenar notundan hidromekaniğin ana cümlesine taşıdı.

          Nişin Morfolojisi: Cerrahın Bakış Açısı

          Görüntüleme ve mikrocerrrahinin yükselişi, yuvarlak pencere nişinin (fossula) anatomik ayrıntılarını cerrahın göz hizasına indirdi. Nişin üstte subiculum, altta finiculus ve arkada ponticulus gibi kemiksi çıkıntılarla kısmen örtülmesi, yuvarlak pencere zarının doğrudan görüşünü zorlaştırabiliyordu. Bu küçük çıkıntılar, büyük sonuçlar doğuruyordu: bir elektrodun travmasız yerleştirilebilmesi, bir ilacın perilenfe difüzyon hızı, hatta bir granülasyon dokusunun ilaç geçişini nasıl perdelediği, nişin mimarisiyle yakından ilgiliydi. Anatomik varyasyonların sistematik haritalanması, modern kulak cerrahisinin “küçük alan, büyük karar” paradoksunu yönetmesini sağladı.

          Koklear İmplantın Sessiz Kapısı: Yuvarlak Pencereden İçeri

          Koklear implant rönesansı, yuvarlak pencerenin klinik rolünü yeniden tanımladı. İlk tek-kanallı girişimler yerini çok kanallı sistemlere bırakırken, scala tympani içine erişimin yuvarlak pencere üzerinden—gerek doğrudan, gerek nazik bir genişletme ile—sağlanması, travmayı azaltan ve işitsel sonuçları iyileştiren bir yaklaşım olarak yaygınlaştı. Burada hedef, yalnızca “içeri girmek” değildi; kokleanın hassas mikro-mimarisiyle uyumlu bir yerleşim ve uzun vadeli stabiliteydi. Yuvarlak pencere, bu stratejinin hem anatomik hem de mekanik açıdan en makul kapısı olarak seçildi.

          İlaçlar İçin Giriş Katı: İntratimpanik Tedavilerin Arka Kapısı

          Menière hastalığından ani sensörinöral işitme kaybına uzanan yelpazede, intratimpanik steroid ve (seçilmiş durumlarda) aminoglikozid uygulamaları, tedavinin farmakokinetik sahnesini yuvarlak pencere zarına taşıdı. İlaca duyarlı bir “yarı geçirgen zar” olarak yuvarlak pencere, formülasyonun viskozitesine, uygulama süresine ve baş pozisyonuna bağlı olarak perilenfe ilaç akışını düzenliyordu. Nişin içindeki fibröz kalınlaşmalar ya da inflamatuvar örtüler, bu akışı dramatik biçimde yavaşlatabiliyor; cerrahi bir dokunuşla nişi arındırmak yahut taşıyıcı jeller kullanmak, farmakokinetiğin ince ayarları hâline geliyordu.

          Basıncın İnce Çizgisi: Barotravma, Fistül ve Zarın Kırılganlığı

          Yuvarlak pencere zarı, her ne kadar esnekliğiyle sistemi korusa da, dalış, ani basınç değişimleri veya kafa travmalarıyla yırtılabilen kırılgan bir yüzeydir. Perilenfatik fistüller, bir kulak dolgunluğu ve vertigo üçlemesiyle kendini gösterebilir. Burada tanı, görüntülemeden çok klinisyenin sezgisi ve gerekirse cerrahi eksplorasyonla konur. Yumuşak doku yamalarıyla yapılan onarımlar—fasya, yağ veya jelatin bazlı materyaller—zarın biyomekaniğini yeniden kurmaya çalışır.

          Terminolojinin İnceliği: “Pencere” mi, “Zar” mı?

          Klinikte “yuvarlak pencere” dendiğinde çoğu zaman hem kemik açıklık hem de onu örten membran kastedilir. Oysa tarihsel ve anatomik düzlemde bu iki öğe ayrıdır: fenestra rotunda kemik açıklığı, membrana tympanica secundaria ise esnek bariyeri ifade eder. Bu ayrım, hem literatür takip ederken hem de cerrahi plan yaparken, kavramların yerli yerine oturmasını sağlar—tıpkı Falloppio’nun dilsel düzeninin, Scarpa’nın mikroskobik bakışının ve Békésy’nin hidrodinamiğinin bir araya gelerek bugünkü anlayışı kurması gibi.



          İleri Okuma
          • Falloppio, G. (1561). Observationes Anatomicae. Venice: Heirs of Curtius Navo.
          • Valsalva, A. M. (1704). De Aure Humana Tractatus. Bologna: Pisarri.
          • Scarpa, A. (1772). De structura fenestrae rotundae auris, et de tympano secundario. Ticinum (Pavia): Typographia Monasterii S. Salvatoris.
          • Reissner, E. (1851). Beitrage zur Kenntniss der Schnecke des Menschen und der Săugethiere. Archiv für Anatomie, Physiologie und wissenschaftliche Medicin, 1851, 545–552.
          • Corti, A. (1851/1853). Recherches sur l’organe de l’ouïe des mammifères. Zeitschrift für Wissenschaftliche Zoologie, 3, 109–169.
          • Helmholtz, H. L. F. (1863). Die Lehre von den Tonempfindungen als physiologische Grundlage für die Theorie der Musik. Braunschweig: Vieweg.
          • Békésy, G. von (1960). Experiments in Hearing. New York: McGraw-Hill.
          • House, W. F. (1961). Cochlear implants. Archives of Otolaryngology, 74(1), 2–11.
          • Schuknecht, H. F. (1957). Ablation of the vestibular labyrinth for Menière’s disease. Laryngoscope, 67(3), 229–246.
          • Clark, G. M. (2003). Cochlear Implants: Fundamentals and Applications. New York: Springer.
          • Glasscock, M. E., & Gulya, A. J. (Eds.). (2003). Surgery of the Ear (6th ed.). London: BC Decker.
          • Gray, H., Standring, S. (Ed.). (2016). Gray’s Anatomy: The Anatomical Basis of Clinical Practice (41st ed.). London: Elsevier.

          Click here to display content from YouTube.
          Learn more in YouTube’s privacy policy.