Tanım ve Giriş
Galaktore, emzirme ya da gebelik süreciyle ilişkili olmaksızın meme ucundan kendiliğinden süt benzeri bir sıvının gelmesidir. Sıklıkla kadınlarda görülmekle birlikte, nadiren erkeklerde de ortaya çıkabilir. Bu durum, bir semptom olarak fizyolojik olabileceği gibi çeşitli endokrin, farmakolojik ya da neoplastik bozuklukların belirtisi de olabilir.
Bkz: Galakt-o-re (Yunanca galaktos = süt + rhoe = akma)
Fizyolojik Arka Plan
Anne sütü üretimi temel olarak hipofiz bezinin ön lobundan (adenohipofiz) salgılanan prolaktin hormonu aracılığıyla düzenlenir. Prolaktin, süt bezlerindeki alveol hücrelerini stimüle ederek laktasyonu başlatır ve sürdürür. Ayrıca, hipotalamus tarafından salgılanan dopamin, prolaktin salınımı üzerinde inhibe edici bir etki gösterir (prolaktin inhibiting factor). Emzirme sırasında meme ucunun mekanik stimülasyonu (emme refleksi) hipotalamo-hipofizer aksı aktive eder, dopamin salınımı baskılanır ve sonuçta prolaktin düzeyi artar.
Normalde, galaktore sadece gebelik ve postpartum laktasyon dönemlerinde fizyolojik bir yanıt olarak ortaya çıkar. Ancak bu süreçlerin dışında gelişen galaktore, genellikle altta yatan patolojik bir durumun göstergesidir.
Patofizyoloji
Emzirme dönemi dışında görülen galaktore, genellikle hiperprolaktinemi ile ilişkilidir. Prolaktin düzeyinin artışı farklı etiyolojik nedenlerle meydana gelebilir:
1. Endokrin ve Nörolojik Nedenler
- Hipofiz Adenomu (Prolaktinoma): Hipofiz bezinde prolaktin salgılayan iyi huylu tümörler. Kadınlarda en sık görülen hipofiz tümörüdür.
- Hipotalamik Lezyonlar: Dopamin sentez ve iletimini bozan yapısal lezyonlar.
- Primer Hipotiroidi: TSH’nın artmasıyla birlikte TRH (tirotropin releasing hormon) düzeyinin artışı, aynı zamanda prolaktin sekresyonunu da stimüle eder.
- Kronik böbrek yetmezliği: Prolaktin metabolizmasının bozulması nedeniyle serum düzeyinde artışa neden olabilir.
2. Meme Bezi Hastalıkları
- Mastit: Enfeksiyona bağlı duktal inflamasyon, galaktore benzeri akıntıya neden olabilir.
- Meme Kanalı Papillomu: Meme kanallarında iyi huylu papiller lezyonlar; çoğunlukla tek taraflı, spontan meme başı akıntısı ile kendini gösterir.
- Meme Karsinomu: Nadir de olsa duktal karsinomlar meme başı akıntısına neden olabilir; genellikle kanlıdır ancak nadiren süt benzeri olabilir.
3. Farmakolojik Etkenler
Bazı ilaçlar dopaminin etkisini bloke ederek veya direkt olarak hipotalamo-hipofizer aksı etkileyerek prolaktin düzeyinde artışa neden olabilir:
- Antiemetikler: Özellikle metoklopramid (dopamin antagonistidir)
- Antipsikotikler: Risperidon, haloperidol gibi tipik ve atipik nöroleptikler
- Antidepresanlar: SSRI’lar ve TCA’lar (örneğin sertralin, amitriptilin)
- Östrojen içeren ilaçlar ve oral kontraseptifler
Klinik Değerlendirme ve Teşhis Süreci
Anamnez ve Fizik Muayene
- Tıbbi öykü: Semptomun süresi, akıntının bir ya da iki taraflı oluşu, akıntının rengi ve kıvamı, adet düzeni, gebelik olasılığı ve kullanılan ilaçlar detaylıca sorgulanmalıdır.
- Fizik muayene: Meme başı sıkılarak akıntının karakteri gözlemlenir. Memede kitle ya da inflamasyon bulguları araştırılır. Ek olarak, hipofiz tümörünü düşündürecek görme alanı defektleri, baş ağrısı gibi bulgular sorgulanmalıdır.
Laboratuvar Testleri
- Serum Prolaktin: Temel belirteçtir. Hiperprolaktinemi tespitinde tanıya yön verir.
- Cinsiyet hormonları: Östrojen, progesteron ve LH/FSH düzeyleri değerlendirilir.
- Tiroid Fonksiyon Testleri: TSH, T3, T4 düzeyleri; hipotiroidi dışlanmalıdır.
- Gebelik testi (β-hCG): Özellikle doğurganlık çağındaki kadınlarda dışlanmalıdır.
Görüntüleme Yöntemleri
- Meme Ultrasonografisi: Özellikle genç ve dense meme dokusuna sahip kadınlarda tercih edilir.
- Mamografi: 40 yaş üstü hastalarda önerilir; malignite taramasında kullanılır.
- Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRI):
- Hipofiz MRI’sı: Prolaktinoma ya da diğer hipofizer lezyonların tespiti için.
- Meme MRI’sı: Şüpheli meme kitlelerinin ayrıntılı değerlendirilmesinde.
Spesifik Tanısal Araçlar
- Galaktografi: Meme kanallarının kontrastlı radyolojik görüntülenmesidir; intraduktal lezyonların lokalizasyonu ve değerlendirilmesi için kullanılır.
- Sitolojik İnceleme: Salgının mikroskobik analizi; malign hücre varlığı araştırılır.
- Duktal Lavaj: Kanalların irrigasyonu sonrası elde edilen sıvının sitolojik analizi.
- Duktoskopi: Meme kanallarının endoskopik olarak incelenmesi; papillom ya da kitle varlığının doğrudan gözlenmesini sağlar.
Keşif
Antik Dönem
- Hipokrat (MÖ 460–370): Kadın hastalıkları ve meme patolojileri üzerine yazılarında, emzirmeyen kadınlarda meme salgısından bahsetmiştir. Bu, galaktorenin ilk tanımlamalarından biri olarak kabul edilebilir.
- Galen (MS 129–216): Meme bezlerini “sütten” sorumlu bir organ olarak tanımlamış ve memedeki anormal akıntıları fizyolojik ve patolojik süreçlerle ilişkilendirmiştir. Galen’in bu gözlemleri, daha sonra Avrupa tıbbında uzun süre etkili olmuştur.
Orta Çağ ve İslam Tıbbı
- İbn Sina (Avicenna, MS 980–1037): El-Kanun fi’t-Tıbb adlı eserinde galaktore benzeri durumları, hormonal denge bozuklukları (o dönemin anlayışıyla “mizacın değişimi”) ile ilişkilendirmiştir.
17.–18. Yüzyıl: Anatomik ve Fizyolojik İncelemeler
- Marcello Malpighi (1628–1694): Meme bezlerinin mikroskobik yapısını inceleyerek süt üretimiyle ilgili anatomik bağlantılara dikkat çekmiştir.
- Albrecht von Haller (1708–1777): Meme fizyolojisini açıklarken, meme başı akıntısının fizyolojik olmayan durumlarını da tartışmış ve galaktorenin semptomatik bir belirti olabileceğini belirtmiştir.
19. Yüzyıl: Klinik Tıp ve Endokrinolojinin Doğuşu
- Claude Bernard (1813–1878): İç salgı bezlerinin sistemik etkilerini tanımlayan ilklerden biri olmuş, hipofiz ve hipotalamus ilişkisine zemin hazırlamıştır.
- Paul Langerhans (1847–1888): Hipofiz bezi üzerine histolojik çalışmalar yapmıştır.
- Galaktorenin bu dönemde histerik ya da sinirsel temelli olduğu varsayımı yaygındı. Ancak bu anlayış, endokrinolojik araştırmalarla zamanla terk edilmiştir.
20. Yüzyıl: Hormonların Keşfi ve Modern Endokrinoloji
- 1928: Prolaktin ilk kez biyolojik olarak tanımlanmıştır. İsviçreli araştırmacılar Oscar Riddle ve arkadaşları, prolaktin hormonunu kuşlarda kuluçka davranışlarıyla ilişkilendirerek izole etmişlerdir.
→ Riddle, O., Bates, R. W., & Dykshorn, S. W. (1933). The preparation and the properties of prolactin. - 1930’lar–1950’ler: Prolaktin hormonunun memelerde süt üretimini uyaran etkisi insanlarda da gösterilmiştir.
- 1950–1970: Hipofiz adenomlarıyla galaktore arasındaki ilişki ilk kez sistematik olarak gösterilmiş, prolaktin düzeylerinin ölçülebilir hale gelmesiyle galaktoreyi açıklayan hiperprolaktinemi kavramı netlik kazanmıştır.
- 1970’ler: Dopaminin prolaktin sekresyonunu inhibe ettiği keşfedilmiştir (dopamin = prolaktin inhibiting factor).
21. Yüzyıl: Moleküler ve Görüntüleme Yöntemleri
- MR görüntüleme tekniklerinin gelişimiyle hipofiz mikroadenomları detaylı biçimde saptanabilir hale gelmiş ve galaktorenin tanısal doğruluğu artmıştır.
İleri Okuma
- Friesen, H. G. (1972). Prolactin and lactogenesis. Clinics in Endocrinology and Metabolism, 1(2), 283–300.
- Besser, G. M., & Thorner, M. O. (1974). Hyperprolactinaemia. Clinical Endocrinology, 3(3), 239–265.
- Schlechte, J. A. (2003). Prolactinoma. New England Journal of Medicine, 349(21), 2035–2041.
- Melmed, S. (2011). Pathogenesis and diagnosis of hyperprolactinemic disorders. New England Journal of Medicine, 365(20), 1931–1941.
- Gillam, M. P., Molitch, M. E., Lombardi, G., & Colao, A. (2006). Advances in the treatment of prolactinomas. Endocrine Reviews, 27(5), 485–534.