Genel Bakış
Hidrokortizon sodyum fosfat, glukokortikoid sınıfına ait, anti-inflamatuar, anti-alerjik ve immünosupresif etkileri nedeniyle oftalmolojide topikal olarak kullanılan bir etken maddedir. Hafif şiddette, enfeksiyöz olmayan alerjik ya da inflamatuar konjonktivit olgularında semptom kontrolü, hiperemi ve kaşıntının azaltılması ile konjonktival ödemin giderilmesine yönelik kısa süreli tedavilerde tercih edilir. Ticari olarak Softacort® adıyla göz damlası formunda bulunur ve bu form 2021 yılında onaylanmıştır.
Kimyasal Yapı ve Fizikokimyasal Özellikler
- Adı: Hidrokortizon sodyum fosfat (hidrokortizon fosfat sodyum olarak da adlandırılır)
- Molekül formülü: C₂₁H₂₉Na₂O₈P
- Molekül kütlesi (Mr): 486,4 g/mol
- Yapısal özellik: Hidrokortizonun fosforik asit ile esterleşmiş türevi olup sodyum tuzu şeklindedir. Esterleşme, ana glukokortikoid çekirdeğinin suda çözünürlüğünü artırır; bu da oftalmik formülasyonlarda berrak çözelti hazırlanmasını kolaylaştırır.
- Farmasötik form: Sulu çözelti halinde steril göz damlası; formülasyona bağlı olarak koruyucu (ör. benzalkonyum klorür) içerebilir veya koruyucusuz tek dozluk (unit-dose) formlar bulunabilir.
Farmakodinamik
Hidrokortizon sodyum fosfat, uygulama sonrasında hidrolize olarak aktif hidrokortizona dönüşür. Etkileri temel olarak sitoplazmik glukokortikoid reseptörlerine (GR) bağlanma ve ligand-reseptör kompleksinin nükleusa translokasyonu ile transkripsiyonel düzeyde gerçekleşir:
- Transrepressyon: NF-κB ve AP-1 gibi proinflamatuvar transkripsiyon faktörlerinin baskılanması; IL-1β, IL-6, TNF-α ve COX-2 gibi mediatörlerin ekspresyonunun azalması.
- Transaktivasyon: Lipokortin-1 (annexin A1) gibi anti-inflamatuvar proteinlerin artması ve fosfolipaz A₂ yolunun baskılanması.
- Ekstragenomik etkiler: Hücre membranı ilişkili GR üzerinden hızlı iyon akımları ve vasküler permeabilite üzerinde genomik olmayan modülasyonlar; bu mekanizmalar, topikal uygulamada erken hiperemi ve ödem çözülmesine katkı verir.
Farmakokinetik ve Sistemik Maruziyet
Topikal oftalmik uygulamada sistemik emilim sınırlıdır ancak nazolakrimal drenaj yoluyla gastrointestinal emilim ve nazal mukozal absorpsiyon meydana gelebilir. Korneal epitel bütünlüğü bozuksa intraoküler penetrasyon artar. Plazma proteinlerine yüksek oranda bağlanan hidrokortizon kısa yarı ömürlüdür; yine de CYP3A aracılı metabolizma ile etkileşim potansiyeli, özellikle güçlü inhibitörlerle birlikte, teorik olarak önem taşır.
Endikasyonlar
- Hafif, enfeksiyöz olmayan alerjik veya inflamatuar konjonktivit.
- Non-infeksiyöz yüzeyel inflamatuar yanıtın eşlik ettiği kısa süreli irritatif durumlarda (ör. non-spesifik konjonktival hiperemi) hekimin değerlendirmesiyle.
Not: Bakteriyel, viral (özellikle herpes simplex keratiti) veya fungal aktif göz enfeksiyonlarında kontrendikedir; enfeksiyon dışlandıktan sonra ve/veya uygun anti-infektif tedavi ile birlikte değerlendirilmelidir.
Doz ve Uygulama
- Standart doz: Etkilenen göze günde 2–4 kez birer damla.
- Tedavi süresi: Klinik yanıta göre birkaç gün ile sınırlı olup maksimum 14 gün.
- Uygulama tekniği:
- Elleri yıkayın.
- Baş hafif geriye; alt kapak çekilerek konjonktival kesecik oluşturun.
- Damlatıcı ucunun kirpik/deri ile temasından kaçının.
- Damlatma sonrası punctal oklüzyon (nazolakrimal kanala 1–2 dakika hafif bası) uygulayarak sistemik emilimi ve sistemik yan etki riskini azaltın.
- Birden fazla oftalmik ilaç kullanılıyorsa, uygulamalar arasında en az 5–10 dakika aralık bırakın; jel/merhem varsa en sona uygulayın.
- Kontakt lens: Koruyuculu çözeltiler lens materyaliyle etkileşebilir; aktif inflamasyon döneminde lens kullanımı genellikle önerilmez. Hekim uygun görürse, damlatmadan sonra lense dönüş için en az 15 dakika beklenmeli ve ürünün koruyucu içeriği dikkate alınmalıdır.
İzlem ve Değerlendirme
- Semptomatik yanıt: Kaşıntı, kızarıklık ve sulanmada düzelme genellikle ilk birkaç günde görülür.
- Göz içi basıncı (GİB): Glukokortikoidlere duyarlı bireylerde GİB yükselişi 1–2 hafta içinde ortaya çıkabilir; 14 günü aşan kullanımlarda tonometri önerilir.
- Korneal bütünlük: Epitele toksisite veya iyileşme gecikmesi açısından değerlendirme yapılmalıdır.
Kontrendikasyonlar
- Aktif veya şüpheli viral (özgün olarak herpes simplex keratiti), fungal ya da mikobakteriyel göz enfeksiyonları.
- Pürülan akut bakteriyel enfeksiyonlar (uygun antibiyotik eşlik etmeden).
- Korneal epitel defekti veya ülser şüphesi (steroidler perforasyon riskini artırabilir).
- Etken maddeye ya da yardımcı maddelere aşırı duyarlılık.
Özel Uyarılar ve Önlemler
- Maskelenen enfeksiyon: Glukokortikoidler inflamasyon bulgularını baskılayarak oküler enfeksiyonların tanısını geciktirebilir; tedavi sırasında sekonder enfeksiyon gelişebilir.
- GİB artışı ve glokom: Uzamış veya yineleyen kürlerde glokomatöz hasar, optik disk değişiklikleri ve görme alanı kaybı riski.
- Katarakt: Uzun süreli/tekrarlayan kullanımlarda arka subkapsüler katarakt bildirileri.
- Korneal/perforasyon riski: İnce veya incelmiş korneada/perforasyon riski olan durumlarda dikkat.
- Çocuklar ve yaşlılar: GİB artışına duyarlılık daha yüksek olabilir; kısa süreli ve yakın izlem önerilir.
- Gebelik ve laktasyon: Sistemik maruziyet düşük olsa da, faydalar/olası riskler dengelenmeli; en düşük etkili doz ve en kısa süre prensibi.
- Araç/makine kullanımı: Damlatma sonrası kısa süreli bulanık görme olabilir; net görme sağlanana dek dikkat gerektirir.
İlaç Etkileşimleri
Topikal uygulamaya rağmen sistemik emilim olabileceğinden, güçlü CYP3A inhibitörleri (ör. ketokonazol, itrakonazol, ritonavir, kobicistat) teorik olarak sistemik glukokortikoid yan etkisi riskini artırabilir. Birden fazla topikal oftalmik steroidin eş zamanlı kullanımı yan etki olasılığını yükseltir; kombine tedavilerde toplam steroid yükü gözden geçirilmelidir.
İstenmeyen Etkiler
- Sık/olası lokal reaksiyonlar: Batma, yanma, geçici bulanık görme, yabancı cisim hissi, fotofobi, epifora, konjonktival hiperemi.
- GİB artışı/glokoma: Steroid yanıtlı bireylerde klinik olarak anlamlı olabilir.
- Katarakt: Uzamış/tekrarlayan kullanımla ilişkili.
- Gecikmiş epitelizasyon ve yara iyileşmesinde yavaşlama.
- Sekonder enfeksiyon: Bakteriyel, viral (özellikle HSV reaktivasyonu) veya fungal.
- Alerjik reaksiyonlar: Nadir; koruyuculara (ör. BAK) bağlı tahriş/hipersensitivite görülebilir.
Aşırı Doz ve Yönetim
Topikal aşırı dozda sistemik toksisite beklenmez; gözde aşırı iritasyon gelişirse yıkama ve semptomatik yaklaşım uygulanır. Yanlışlıkla yutulmada ciddi toksisite olası değildir, ancak semptomlar gelişirse medikal değerlendirme önerilir.
Karşılaştırmalı Notlar (Sınıf İçi)
- Hidrokortizon nispeten düşük potent bir steroid olup, hafif olgularda tercih edilir.
- Fluorometolon ve loteprednol etabonat gibi ajanlar da yüzeyel inflamasyonlarda sık kullanılır; loteprednol “yumuşak steroid” profiliyle GİB artışı açısından daha avantajlı kabul edilir.
- Deksametazon ve prednizolon asetat daha potenttir; orta-şiddetli inflamasyonlarda tercih edilse de GİB artışı ve katarakt riski görece daha yüksektir. Tedavi seçimi klinik şiddet, yan etki profili ve hastaya özgü risklere göre bireyselleştirilir.
Pratik Kullanım İpuçları
- Tanısal belirsizlik veya herpetik keratit şüphesi varsa başlamadan önce kornea muayenesi ve gerekirse floressein boyası ile değerlendirme yapılmalıdır.
- Şikayetler 48–72 saat içinde anlamlı düzelmiyorsa tanı ve tedavi planı yeniden gözden geçirilmelidir.
- Tedaviyi kademeli kesmeye çoğu olguda gerek yoktur; ancak tekrarlayan ataklarda ve eşlik eden diğer steroidlerle kullanımlarda hekim önerisi izlenmelidir.
- Nazolakrimal oklüzyon alışkanlığı kazanmak, hem etkinliği artırır hem de sistemik maruziyeti azaltır.
Saklama ve Stabilite
- Oda sıcaklığında, ışık ve ısıdan korunarak saklanır.
- Açıldıktan sonra çok dozlu flakonlar genellikle 4 hafta içinde imha edilir; tek dozluk (unit-dose) kaplar bir kez kullanılıp atılmalıdır. Etiket ve prospektüs talimatları esas alınmalıdır.
Ruhsat ve Düzenleyici Bilgiler
- Softacort® adıyla oftalmik çözelti formu 2021 yılında onay almıştır. Ülkeye göre ruhsat otoritesi ve sunduğu konsantrasyon/ambalaj ayrıntıları farklılık gösterebilir.
Özet Klinik Konumlandırma
Hidrokortizon sodyum fosfat, kısa süreli, düşük potent bir topikal steroid olarak, enfeksiyöz olmayan hafif konjonktival inflamasyonların semptomatik kontrolünde rasyonel bir tercihtir. Etkinlik-güvenlilik dengesi, maksimum 14 gün ile sınırlandırılmış kullanım, uygun uygulama tekniği (özellikle punctal oklüzyon) ve aktif enfeksiyonların dışlanması koşullarında optimize edilir. Göz içi basıncı artışı, sekonder enfeksiyon ve katarakt gibi sınıf etkilerine yönelik uyanıklık, tedavinin mihenk taşlarıdır.
Keşif
Adrenal bezin kahverengimsi korteksi, 20. yüzyılın ilk yarısında kimyagerler ve hekimler için hem bir gizem hem de bir vaat oldu: Vücudun stres tepkisini yöneten, inflamasyonu dindiren, bağışıklık sistemini dizginleyen bir dizi “kortikoid”. Bu serüvenin içinde, bugün göz damlası şeklinde kullandığımız hidrokortizon sodyum fosfatın doğumunu hazırlayan adımlar da vardı. Aşağıdaki hikâye, kortikosteroidlerin keşif yıllarındaki yoğun laboratuvar gündeminden başlar; hidrokortizonun kimlik kazanması, endüstriyel sentez devrimi, prodrug (ön-ilaç) kimyasıyla gelen suda çözünebilir türevler ve en sonunda oftalmolojiye adapte edilmiş modern formülasyonlara kadar ilerler.
I. Adrenal Korteksin Şifresi: İzolasyon Çağı (1930’lar–1940’lar)
1930’ların ortasında, hem Avrupa’da hem de ABD’de birbiriyle yarışır gibi çalışan laboratuvarlar, adrenal korteksten biyolojik olarak aktif kristaller çıkarmanın peşindeydi. Günün teknolojisi yetersizdi: miligram düzeyinde ürün elde etmek için yüzlerce kilogram doku işlemek gerekiyordu. Buna rağmen ısrar sürdü. Kimyagerler, organik çözücülerle ekstraksiyon, kromatografik ayırma ve kristalizasyon aşamalarını ustalıkla birleştirerek bir “steroid haritası” çıkardılar.
Bu haritada numaralandırılmış bileşikler arasında iki tanesi özellikle ayırt edildi: Bileşik E (cortisone) ve Bileşik F (hydrocortisone = kortizol). O günlerde bileşiklerin tam yapısının kanıtlanması adım adım ilerliyordu; spektroskopi henüz emekleme dönemindeydi, X-ışını kristalografisi ise seçilmiş örneklerle sınırlıydı. Yine de analitik ipuçları birleşti: hidroksil ve keton fonksiyonları, çift bağların konumu, 11-β hidroksil grubunun varlığı gibi detaylar, Bileşik F’nin fizyolojik glukokortikoid olduğuna işaret etti.
II. Klinik Sahne: Romatizmal Hastalıktan İnflamasyona (1948–1950)
İzolasyonla gelen ilk büyük klinik “pencere” cortisone ile açıldı; romatoid artrit hastalarında dramatik bir semptom gerilemesi yaşandı. Bu deneyim, kortikosteroidlerin anti-inflamatuar gücünün tıp dünyasında yankılanmasını sağladı. Kısa süre içinde **hydrocortisone (kortizol)**un, yani Bileşik F’nin, vücuttaki doğal glukokortikoid olduğu; tuz-su dengesi, karbonhidrat metabolizması, stres yanıtı ve inflamasyon üzerinde merkezi bir rol oynadığı daha net anlaşıldı. Böylece kortikosteroid tedavileri, en başından itibaren “etkililik – yan etki” dengesini gözetmeyi gerektiren bir paradigmaya dönüştü.
III. Sentez Devrimi: Diosgeninden İlaç Fabrikasına (1940’lar–1950’ler)
Doğal adrenal bezden miligramlarca hormon çıkarma stratejisi sürdürülebilir değildi. Endüstriyel kimya, çözümü bitki sterollerinden (özellikle diosgenin ve stigmasterol) başlayarak çok basamaklı bir sentez zinciri kurmakta buldu. Bu sayede önce cortisone, ardından hydrocortisone üretimi ölçeklenebilir hale geldi. Bir başka dönüm noktası, mantarların (ör. Rhizopus türleri) kullandığı 11-β hidroksilasyon basamağının fermantasyonla endüstriyel süreçlere entegre edilmesiydi; böylece 11-keto ara ürünlerden hydrocortisonea daha verimli erişim sağlandı. Bu biyokimyasal kestirme, kortikosteroid kimyasını pahalı bir laboratuvar merakından güvenilir bir ilaç kaynağına çevirdi.
IV. Ön-İlaç Kimyası: Suda Çözünürlük ve Fosfat Esterleri (1950’ler ve sonrası)
Klasik steroid çekirdeği hidrofobiktir; bu, enjeksiyonluk ve göz içi uygulamalarda bir engeldir. Kimyagerler, süksinat ve fosfat gibi polar gruplar ekleyerek steroidleri prodrug şeklinde suda çözünebilir hale getirdiler. Hidrokortizon sodyum fosfat, bu yaklaşımın tipik ürünüdür: fosforik asitle esterleşme ve sodyum tuzuna dönüştürme, sulu çözeltilerin hazırlanmasını kolaylaştırır. Doku esterazlarıyla hızla hidrolize olur ve aktif hidrokortizon serbestleşir. Parenteral kullanımda hızlı etki ve formülasyon kolaylığı sağlanırken, oftalmik çözeltilerde berraklık, sterilite ve damlatılabilirlik elde edilir.
V. Oftalmolojiye Açılan Kapı: Yüzeyel İnflamasyonun Yönetimi (1960’lar–2000’ler)
Kortikosteroidlerin göz yüzeyindeki inflamasyonu hızla yatıştırdığı erken dönemde anlaşıldı: konjonktival vazodilatasyon, ödem, kaşıntı ve yanma geriler; görsel konfor artar. Ancak aynı yıllarda steroid-indüklenmiş oküler hipertansiyon fenomeni de tanımlandı. Glukokortikoidlerin trabeküler ağ üzerinde ekstraselüler matriks birikimine, aktomiyosin tonusunda değişime ve drenaj direncinde artışa yol açarak aköz hümör dışa akımını azalttığı gösterildi. Bu, duyarlı bireylerde (özellikle glokoma yatkın gözlerde) göz içi basıncının (GİB) haftalar içinde anlamlı yükselişine neden olabiliyordu. Böylece oftalmolojide temel ilke yerleşti: etkin ama kısa süreli kullanım, yakın izlem ve aktif enfeksiyona karşı dikkat.
Bu dönemde formülasyon bilimi de gelişti: koruyucu içeren (ör. benzalkonyum klorür) çok dozlu şişeler yaygınlaştı; koruyucuların oküler yüzeye potansiyel toksisitesi anlaşılınca tek dozluk, koruyucusuz (unit-dose) çözümlere ilgi büyüdü. Viskozite artırıcı polimerler (hipromelloz, karbomer), in-situ jel yapan sistemler (poloksamer, gellan) ve siklodekstrin kompleksleriyle ilacın göz yüzeyinde kalış süresini uzatma ve biyoyararlanımı artırma çabaları ivme kazandı.
VI. Hidrokortizon Sodyum Fosfatın Klinik Konumlanışı
Hedef hastalık profili: Hafif şiddette, enfeksiyöz olmayan alerjik veya inflamatuar konjonktivit. Burada hidrokortizonun düşük-orta potent anti-inflamatuar gücü, aşırı baskılayıcı olmayan bir yanıt sağlamak için avantajdır. Daha potent ajanlara (ör. deksametazon, prednizolon) kıyasla GİB yükseltme eğilimi genelde daha düşüktür; fluorometolon ve loteprednol gibi alternatiflerle yapılan klinik tercihlerde hasta profili, yan etki öyküsü ve izlem olanağı belirleyicidir.
Doz ve süre: Günlük 2–4 kez, maksimum 14 gün. Kısa süreli şemalar, hem gereksinim duyulan antienflamatuar etkiyi sağlar hem de sınıf etkilerine bağlı riskleri (GİB artışı, katarakt, enfeksiyonun maskelemesi) minimalize eder. Punktal oklüzyon (nazolakrimal kanala damlatma sonrası 1–2 dakika nazik bası), sistemik emilimi azaltarak güvenliği destekler.
Güvenlik mihenk taşları:
- Aktif enfeksiyonun dışlanması (özellikle herpes simpleks keratiti).
- GİB izlemi, özellikle steroid yanıtlı bireylerde.
- Korneal bütünlük ve epitelizasyon üzerinde dikkat.
- Kontakt lens kullanımının alevli dönemde ertelenmesi; koruyuculu ürünlerde lens materyaliyle etkileşime karşı uyarı.
VII. Regülasyon ve Ürünleşme
Hidrokortizon sodyum fosfatın göz damlası formu, farklı üretici ve ambalaj stratejileriyle ulusal pazarlara girdi. Softacort® gibi preparatlar, 2021 yılında onay alarak (ürün formülasyonu ve konsantrasyonu ülkeye göre değişebilmekle birlikte) hafif, non-infeksiyöz konjonktival inflamasyonların kısa süreli yönetiminde standart seçenekler arasına yerleşti. Koruyucusuz tek dozluk sunumlar, oküler yüzey hastalıklarında tolerabiliteyi artırma hedefiyle özellikle benimsenmektedir.
VIII. Güncel Araştırma Eksenleri (2010’lar–2020’ler ve sonrası)
1) Taşıyıcı sistemler ve biyoyararlanım
- Nanoemülsiyon, liposom, katı lipid nanoparçacık (SLN), niosom gibi kolloidal taşıyıcılarla hidrokortizon fosfatın korneal penetrasyonunu artırma; göz yüzeyinde mukoadezif kalış süresini uzatma.
- Siklodekstrin kompleksleri ile çözünürlüğü/kararlılığı optimize etme; damla başına etkin dozun azaltılması.
- In-situ jel teknolojileri (ısı, pH veya iyonla tetiklenen jelasyon) sayesinde damlanın göz yaşında hızla jel faza geçerek yıkanmayı azaltması.
2) Farmakogenomik ve steroid yanıtı
- Glukokortikoid reseptörünün (NR3C1) ve şaperon sisteminin (FKBP5) varyantlarının, steroid-indüklenmiş oküler hipertansiyon riskini öngörmede biyobelirteç potansiyeli. Klinik rutinde henüz genotipleme yapılmasa da, “yüksek yanıtlı” bireyleri öngörebilen algoritmalara dönük çalışmalar sürüyor.
3) Steroid-koruyucu kombinasyon stratejileri
- Mast hücre stabilizatörü/antihistaminiklerle (ör. olopatadin, ketotifen) kombinasyon; hedef, steroid doz ve süresini kısaltırken alerjik yanıtın çok kanallı bastırılması.
- Retrometabolik tasarımlı steroidlere (ör. loteprednol) kıyasla hidrokortizonun yeri: düşük potent ama iyi tolere edilen, hafif olgulara yönelik “starter” veya “köprü” tedavi yaklaşımı.
4) Koruyucusuz formülasyonlar ve hasta deneyimi
- BAK-free damlaların oküler yüzey hastalıklarında (kuru göz, MGD) tolerabilite üstünlüğü. Tek dozluk sistemlerde stabilite ve üretim lojistiğini iyileştirme çabaları hız kesmiyor.
5) Üstünlüğün ölçümü: gerçek yaşam verileri
- Kısa kürlerde etkinlik-güvenlik dengesini, GİB dalgalanmalarını ve nüks oranlarını kıyaslayan prospektif kohortlar ve gerçek dünya veri tabanları; özellikle alerjik konjonktivitte mevsimsel paternlerle ilişki.
IX. Mekanizmanın İncelikleri: Neden İşe Yarıyor, Nerede Dikkat?
Transkripsiyonel baskılama hidrokortizonun çekirdekteki asıl kozudur: NF-κB ve AP-1 üzerinden proinflamatuvar gen ekspresyonu azalır; COX-2, PLA₂ ve pro-sitokin zinciri (IL-1β, IL-6, TNF-α) geriler. Aynı anda annexin A1 artışı, eikozanoid biyosentezini frenler. Ekstragenomik (hızlı) etkiler, damar geçirgenliğinin ve sinir uçlarındaki irritatif yanıtın çabuk yatışmasına katkı verir.
Bununla birlikte aynı moleküler ağ, trabeküler ağda matriks yeniden modellemesini etkileyerek drenaj direncini artırabilir; bu da GİB yükselişine kapı aralar. Risk, doz-süre-duyarlılık üçgeninin kesiştiği yerde belirginleşir; bu yüzden kısa süre ve yakın izlem, tedavinin ayrılmaz etiketi olarak kalır.
X. Göz Damlalarında “Küçük” Ama Kritik Uygulama Ayrıntıları
- Punktal oklüzyon: Damla sonrası 1–2 dakika iç kantal noktaya nazik bası, sistemik emilimi azaltır; bu, özellikle güçlü CYP3A inhibitörleri (ketokonazol, itrakonazol, ritonavir, kobicistat vb.) kullanan hastalarda teorik sistemik steroid maruziyetini sınırlamak açısından önemlidir.
- Uygulamalar arası aralık: Birden çok topikal ajan kullanılıyorsa 5–10 dakika aralık bırakmak, seyrelmeyi ve yıkanmayı önler; jel/merhem en sona saklanır.
- Kontakt lens: Alevli inflamasyonda lens ara verilmeli; koruyucu içeren formülasyonlarla etkileşim riski hastaya açıklanmalıdır.
- Aşamalı değerlendirme: 48–72 saat içinde beklenen yanıt alınmıyorsa tanı ve strateji yeniden gözden geçirilmelidir.
XI. Nereden Nereye: Molekülden Kliniğe, Sonra Geri
Hidrokortizon sodyum fosfatın hikâyesi, saf bir kimyasal meraktan çok daha fazlasıdır. 1930’ların miligram kristallerinden başlayan, 1950’lerde endüstriyel sentez ve biyotransformasyonla hız kazanan, prodrug kimyasıyla suda çözünebilirliğe erişen bir çizgi… Oftalmolojiye geldiğinde ise bu çizgi, hafif, non-infeksiyöz konjonktival inflamasyonun hızlı ve kısa süreli kontrolü için pratik bir araca dönüşür. Bugün araştırmalar, aynı etkili çekirdeği daha hedefli, daha tahammül edilebilir ve daha öngörülebilir kılmanın yollarını arıyor: akıllı taşıyıcılar, koruyucusuz sistemler, farmakogenomik kılavuzluk ve gerçek yaşam verileriyle rafine edilen klinik algoritmalar.
Ve elinizdeki o küçük şişe—saydam, neredeyse görünmez—yüz yılın kimya, biyoloji ve klinik sezgisinin damıtılmış halidir: damla damla.
İleri Okuma
- Glyn, J. H. (1998). The discovery of cortisone: a personal memory. BMJ, 317(7161): 1028–1030.
- Hillier, S. G. (2007). Diamonds are forever: the cortisone legacy. Journal of Endocrinology, 195(1): 1–6.
- Flach, A. J. (2008). The Importance of Eyelid Closure and Nasolacrimal Occlusion in Glaucoma Therapy. Transactions of the American Ophthalmological Society, 106: 138–145.
- Flach, A. J. (2009). Proposed Mandate for Instructions and Labeling on Nasolacrimal Occlusion. Archives of Ophthalmology, 127(1): 95–96.
- Hogewind, B. F. et al. (2015). Analyses of Sequence Variants in the MYOC Gene and in the NR3C1 and FKBP5 Genes in the Pathogenesis of Corticosteroid-Induced Ocular Hypertension. Ocular Immunology and Inflammation, 23(5): 391–396.
- Bonniard, A. et al. (2016). Ocular surface toxicity from glaucoma topical medications and preservatives. Expert Opinion on Drug Safety, 15(10): 1389–1402.
- Burns, C. M. (2016). The History of Cortisone Discovery and Development. Best Practice & Research Clinical Rheumatology, 30(1): 3–10.
- Fini, M. E., Schwartz, S. G., Gao, X. et al. (2016). Steroid-Induced Ocular Hypertension/Glaucoma. Journal of Ocular Pharmacology and Therapeutics, 33(3): 173–182.
- Fini, M. E., Schwartz, S. G., Gao, X. et al. (2017). Steroid-induced ocular hypertension/glaucoma. Expert Opinion on Pharmacotherapy, 18(8): 769–776.
- Müller, L. et al. (2020). New technique to reduce systemic side effects of timolol eye drops. Clinical Ophthalmology, 14: 3025–3033.
- Sanjana, A., Mandal, S. (2021). Preparation and evaluation of in-situ gels containing hydrocortisone. Journal of Drug Delivery Science and Technology, 61: 102249.
- Goldstein, M. H., Kaid Johar, S. (2022). Ocular benzalkonium chloride exposure: problems and alternatives. Eye, 36: 361–368.
- SOFTACORT 3.35 mg/ml eye drops, solution (Single-dose). Summary of Product Characteristics (SmPC), 2022.
- Hydrocortisone sodium phosphate (Softacort) — Addendum. Lancashire & South Cumbria Medicines Management Group, 2023.
- Harvey, D. H., Cordeiro, M. F. (2024). Glucocorticoid-Induced Ocular Hypertension and Glaucoma. International Journal of Molecular Sciences, 25(2): 877.
- Villapiano, F. et al. (2024). Thermosensitive In Situ Gelling Poloxamers/Hyaluronic Acid Platforms Loaded with Hydrocortisone. International Journal of Pharmaceutics, 654: 122–135.
- Kahook, M. Y. (2024). Preservatives and ocular surface disease: A review. Ophthalmology and Therapy, 13(2): 405–423.
- Fea, A. M. et al. (2024). Drug Delivery Systems for Glaucoma: A Narrative Review. Pharmaceuticals, 17(9): 1163.