hilum

1) Terminoloji ve etimoloji

Hilum (eski yazımla hilus), Latince hīlum (“küçük şey; önemsiz süs; tohum üzerindeki nokta/iz”) sözcüğünden gelir. Anatomide, botanikte ve histolojide ortak çekirdek anlam, bir yapıya dıştan gelen elemanların (damar, sinir, kanal, pedikül, funikulus vb.) bağlandığı/bu yapıya giriş-çıkış yaptığı “kapı/yarık/iz” karakterindeki odak bölgedir. Çoğulu hila (ya da hili), sıfatı hilar (hiler)’dır. Türkçe kullanımda “hilum” ile “hilus” biçimleri birlikte görülür; çağdaş uluslararası terminolojide “hilum” tercih edilir.

  • “Hilum” terminolojik olarak tercih edilse de, klasik literatürde “hilus” sıkça geçer; Türkçe’de her iki biçim de kullanılır.
  • Organ-özel resmî adlandırmada Terminologia Anatomica: hilum renale, hilum pulmonis, hilum lienis, hilum nodi lymphatici, hilum ovarii; karaciğer için porta hepatis.
  • “Kol, sap, tutacak ayağı” ifadesi, hilumun organın “sapı/pedikülü”nün bağlandığı yüzey oluşuna yönelik yerinde bir morfolojik mecazdır.
İsim çekimleri
HalTekilÇoğul
Nominatifhīlumhīla
Genitifhīlīhīlōrum
Datifhīlōhīlīs
Akusatifhīlumhīla
Ablatifhīlōhīlīs
Vokatifhīlumhīla

2) Kavramsal çerçeve ve morfolojik ilke

Hilum, kapsülle çevrili organlarda kapsülün kesintiye uğradığı ve organ pedikülünün (damar-sinir demeti, kanal sistemi) içeri girip çıktığı, çoğu kez çöküntü/yarık görünümü veren odak alandır. Bu odakta:

  • İletim yapıları (arter/ven/lenfatik/duktus/bronş vb.) organ parenkimine gevşek bağ dokusu eşliğinde girer.
  • Hilumu izleyerek organ içinde sinüs, kapı ya da kök olarak nitelenen derinleşmiş bir boşluk oluşabilir (örn. sinus renalis).
  • “Kol, sap, tutacak ayağı” benzetmesi, bir organın çevre yapılarla pedikül üzerinden bağlantısının hilumda konsantre olmasını vurgular; bu, topolojik olarak “tutma/bağlanma noktası” işlevinedir.

3) Botanikte hilum — Tohum üzerindeki iz (tohum gözü)

3.1. Morfogenez ve terim ayrımları

  • Hilum (tohum gözü): Ovülün funikulus ile bağlandığı yerde, tohum kabuğunda gelişimden sonra kalan skar/iz. Fasulye gibi baklagil tohumlarında oval-uzamış, çıplak gözle seçilebilen bir alan olarak belirgindir.
  • Mikropil (micropyle): Polen tüpünün girdiği ovül açıklığı; hilumla karıştırılmamalıdır.
  • Rafe (raphe): Anatrop ovüllerde, funikulusun ovül gövdesi boyunca uzanmasıyla oluşan çizgisel kalınlaşma; hilumdan farklıdır.
  • Şalaza (chalaza): Ovülün damarlanmasının birleşim alanı; hilum ve mikropilden ayrıdır.

3.2. Anatomik ve işlevsel özellikler

  • Hilum bölgesinde tohum kabuğunun palisadik tabakası ve mekanoporları farklılaşabilir; baklagillerde hiluma bitişik lens adı verilen mikro-kapakçık, su alımını (imbibisyon) düzenleyen bir “water gap” olarak davranabilir.
  • Tohum tanımlamasında hilumun konumu, şekli ve rengi taksonomik ayırt edicilik taşır.
  • Tarımsal işlem ve depolamada hilumun geçirgenlik özellikleri çimlenme hızı, sert kabuk kırılması ve su alımı dinamiklerini etkiler.

4) Botanikte hilum — Nişasta taneciğinin hilumu

Nişasta granülü hilumu, granülün büyümesinin başladığı çekirdek nokta/merkez (bazen eksantrik) olup, etrafında konsantrik lameller birikir. Polarize ışık mikroskobunda hilum merkezli tipik Maltese haçı interferans deseni görülür; bu, granülün çift kırıcı yapısından kaynaklanır. Gıda bilimi ve nişasta teknolojisinde hilum:

  • Isıl işlem ve jelatinizasyon eşiğinde mikro-çatlakların başlangıç odağı olabilir.
  • Öğütme ve modifikasyon süreçlerinde granüler kırılmanın fragmantasyon paterni hilum çevresinde yoğunlaşabilir.

5) Anatomi genel ilkeler — Hilum ve “porta” ayrımı

Birçok organda terminolojik kullanım “hilum” iken karaciğerde tarihsel ve fonksiyonel nedenlerle “porta hepatis” yaygındır; işlevsel düzeyde her ikisi de damar-sinir-kanal giriş-çıkış kapısını ifade eder. Hilum çevresinde:

  • Adventisyal ve perivasküler bağ dokusu yoğunluğu artar.
  • Lenf düğümleri ve sinir pleksusları kümelenir.
  • Cerrahi yaklaşımlarda pedikül kontrolü (damar klempi, duktal ligasyon) hilum düzeyinde planlanır.

6) Organ-özel hilum örnekleri

6.1. Hilum renale (Böbrek hilumu)

  • Tipik önden arkaya dizilim: vena renalis → arteria renalis → pelvis renalis (V-A-P), varyasyonlar sık görülür (aksesuar arterler, çift sistem).
  • Hilumdan giren yapıların oluşturduğu sinus renalis, yağ dokusu ve dallanan damar-kaliks sistemini içerir.
  • Klinik: UPJ (pelviüreterik bileşke) darlığı, hiler renal hücreli karsinom, parsiyel nefrektomide hilar klemp stratejileri (sıcak/soğuk iskemi yönetimi), transplantasyonda pedikül hazırlığı.

6.2. Hilum pulmonis (Akciğer hilusu)

  • İçerik: Ana bronş, arteria pulmonalis, venae pulmonales, bronşiyal arter-venler, lenfatikler, pulmoner sinir pleksusu; tümü pulmoner kök (radix pulmonis) adı verilen demeti oluşturur.
  • Radyoloji: Akciğer grafisinde hiler gölgeler damar ve bronş konfigürasyonunun izdüşümüdür; hilum overlay sign ile orta mediastendeki kitlelerin hiler yapılardan ayrımı yapılır.
  • Klinik: Hiler lenfadenopati (sarkoidoz, lenfoma, tüberküloz, metastaz), hiler kitleler, pulmoner hipertansiyonda hiler vasküler genişleme.

6.3. Hilum lienis (Dalak hilumu)

  • A. ve v. lienalis ile kısa gastrik damarlar hilumdan giriş-çıkış yapar; pankreas kuyruğu komşuluğuna dikkat gerekir.
  • Cerrahi: Splenektomide hilar damar kontrolü, aksesuar dalak odaklarının (çoğu hilus çevresinde) aranması.
  • Onkolojik evreleme: Mide kanseri diseksiyonunda No.10 hiler lenf düğümleri.

6.4. Porta hepatis (Hepatik hilum eşdeğeri)

  • Portal ven, a. hepatica propria, koledok ve sinir-lenfatik yapılar hepatoduodenal ligaman içinde seyreder.
  • Klinik: Hiler kolanjiyokarsinom (Klatskin tümörü) sağ-sol hepatik duktus bileşkesinde; rezeksiyon planlamasında Bismuth-Corlette sınıflaması ve Pringle manevrası (portal triad geçici klempi) hilum-odaklı yaklaşımlardır.

6.5. Hilum nodi lymphatici (Lenf düğümü hilumu)

  • Afferent lenf damarları kapsülün konveks yüzünden girer; efferent damar hilumdan çıkar.
  • Hiler arter-ven, medüller sinüsler ve kordonlar hilum çevresinde yoğunlaşır.
  • Görüntüleme: Ultrasonografide kapsüllü, eliptik düğüm ve yağlı hiler ekojenite benignite lehinedir; hilusun silinmesi malignite olasılığını artırır.

6.6. Hilum ovarii (Over hilumu)

  • Vasküler-nöral giriş yüzeyi mezovaryum bağlanma çizgisinde; burada görülen hilar (Leydig-benzeri) hücreler steroidogenez yapabilir.
  • Patoloji: Hilar hücreli tümör nadir bir seks-kord stromal neoplazidir.

7) Görüntüleme boyutu

  • BT/BT anjiyo ve MRG hilumdaki damar-kanal ilişkilerini üç boyutlu haritalamaya imkân verir; özellikle böbrek ve hepatik hilum cerrahi planlamasında kritik rol oynar.
  • Renkli Doppler US ile hiler hemodinami değerlendirilebilir (renal ve splenik hilum).
  • Düz grafi/HRCT ile akciğer hiler patolojilerinin ayırıcı tanısı damar-bronş ilişkisi üzerinden yapılır.

8) Cerrahi ve girişimsel ilkeler

  • Hilum düzeyi kanama kontrolünün ve rezeksiyon sınırlandırmasının ana sahnesidir: nefrektomi, parsiyel nefrektomi, splenektomi, hepatik rezeksiyon, akciğer rezeksiyonları.
  • Lenf nodu diseksiyonu şablonlarında “hilar istasyonlar” kritik önemdedir (örn. akciğer kanserinde istasyon 10; mide kanserinde No.10 dalak hileri).
  • Endovasküler ve endobiliyer girişimler (stent, embolizasyon, drenaj) hilum anatomisi esas alınarak planlanır.

9) Patoloji ve klinik yansımalar

  • Hiler lenfadenopati: Granülomatöz hastalıklar (sarkoidoz, tüberküloz), lenfomalar, metastaz.
  • Hiler kolestaz/obstrüksiyon: Hepatik hilum düzeyinde safra yolu tıkanıklığı (taş, striktür, tümör) kolestatik biyokimya ve ikterle seyreder.
  • Hiler vasküler varyasyonlar: Cerrahi ve transplantasyonda komplikasyon riskini belirler (aksesuar hepatik ya da renal arterler).
  • Hiler tümörler: Akciğer hileri, renal hilum, hepatik hilum ve lenf düğümü hilusu kaynaklı kitleler; görüntüleme ve histopatoloji korelasyonu zorunludur.


Keşif

Hilumun serüveni, Latin’in gündelik “ufak tefek şey” (hīlum) sözünden, fasulye tanesinin göz gibi görünen izine, oradan böbreğin, akciğerin ve dalak gibi organların damar-sinir giriş kapılarına uzanan, üç disiplini—botanik, mikroskopi ve anatomi-radyolojiyi—tek bir morfolojik fikir etrafında birleştiren bir hikâyedir. Kelimenin anlam çekirdeği hep aynıdır: bir bağlantı ve geçit noktası; iz bırakan, içeri-dışarı akışın düğümlendiği bir “yer”. 18. yüzyıl sonu ve 19. yüzyıl, bu ortak fikri hem tohumda hem organda görünür kılmış; 20. yüzyıl radyolojisi onu gölgelere, 21. yüzyıl görüntüleme ve yapay zekâsı ise piksellere kodlamıştır. Bu, hilumun, mahiyeti küçük ama sonuçları büyük olan bir “kapı” oluşunun kroniğidir.


1) Başlangıç: Latince bir “küçük şey”den bilim diline

Erken Latincede hīlum “önemsiz kırıntı, ufak şey” nüansıyla geçer; modern bilim Latincesinde ise özellikle botanikte “tohumdaki iz/kapı” anlamına yerleşir. 18. yüzyıl sonrasında, anatomi terminolojisi bu kökten hilum (çoğul hila) biçimini standarda bağlamış; eski yazımdaki hilus varyantı tıpta uzun süre birlikte kullanılmıştır. Güncel terminoloji kurulları bugün hilumu esas kabul eder.


2) Botanikte keşif ekseni: ovül bağından tohumun “gözü”ne

Erken mikroskopistler bitkisel dokuları açan ilk sahnedir. 17. yüzyılın iki kurucu adı Nehemiah Grew ve Marcello Malpighi, ovül-tohum gelişimini ayrıntılandırırken, tohum kabuğundaki skarı—hilum—pratik bir ayırt işareti olarak kullanır. Grew’ün The Anatomy of Plants (1682) ile başlayan çizgi, tohum morfolojisini bir bilim diline kavuşturur. Bunu, 18. yüzyılın sonunda Joseph Gaertner’in üç ciltlik De fructibus et seminibus plantarum’ı takip eder; burada tohumun hilum, rafe, mikropil, şalaza gibi parçaları klâsik bir söz varlığına kavuşur.

Hilumun işlevselliği botanikte iki düzlemde belirir:

  • Tohum gözü (skar) olarak hilum, funikulusun koptuğu yerde kabukta kalıcı bir izdir; tür tanımlamada şekil/konum rengiyle taksonomik ipucu verir.
  • Nişasta taneciğinin hilumu ise granülün büyümesinin başladığı merkezdir; polarize ışıkta görülen klasik Maltese haçı deseninin odak noktasıdır ve gıda mikroskobisinde tanımlayıcıdır.

3) 19. yüzyıl mikroskopisinin sahnesi: nişasta hilumu

François-Vincent Raspail ve çağdaşları, mikroskobiyi kimya ve gıda morfolojisine taşıyarak nişasta granüllerini katalogladılar; granül hilumu etrafında konsantrik lameller ve çift kırıcı desenin tarifi bu sayede standartlaştı. Günümüzde dahi granül kaynak tayininde hilumun konumu (merkezî/eksantrik) ve şekli kritik ölçüttür.


4) Anatominin dili: organların “kapısı” olarak hilum

Anatomi, hilumu damar-sinir-kanal pedikülünün organ parenkimine giriş-çıkış yaptığı çentik/yarık olarak benimsedi. Klasik atlaslardan günümüze böbrek hilumu (hilum renale), akciğer hilusu (hilum pulmonis), dalak hilumu, lenf düğümü hilusu, over hilumu gibi standardize adlandırmalar kullanılır; karaciğerde işlevsel eşdeğer porta hepatis terimi baskındır. Terminoloji kurul kararları, çağdaş biçim olarak hilumu ve hilar sıfatını teyit eder.

Lenf düğümü hilusu 19. yüzyıl histolojisinin damar-sinüs tasvirleriyle anahtar bir işarete dönüşmüş; ultrason çağında yağlı, ekojen hiler çizgi benignite lehine kabul edilirken hiların silinmesi veya düzensizliği malignite olasılığını artıran bir bulgu sayılmıştır. Bugün bu ölçütler, meta-analizler ve tanısal doğruluk çalışmalarında nicelleştirilmiş durumdadır.


5) Radyolojinin sahnesi: “hilum gölgeleri”nden işaretlere

Göğüs radyolojisinde Benjamin Felson’ın tanımladığı hilum overlay sign, orta mediastendeki kitle ile hiler yapıların üst üste düşmesini ayırmada öğretici bir işarettir; hiler konturun korunması kitle-hiler ayrımı lehinedir. BT/BT-anjiyo ve yüksek çözünürlüklü kesitler dönemi, hilar lenfadenopatiyi (sarkoidoz-lenfoma ayırımı gibi) algoritmik değerlendirme ve, giderek, radyomik yaklaşımlarla destekler hâle gelmiştir.


6) Hepatik hilum ve onkoloji: sınıflamalar, navigasyon ve takım oyunu

Karaciğer hilumu düzeyindeki hiler kolanjiyokarsinom (Klatskin tümörü), 1965’teki özgün seriyle literatüre net bir tipoloji kazandırdı; cerrahi planlama için Bismuth–Corlette sınıflaması onlarca yıldır kliniğin ortak dili oldu. Güncel kılavuzlar rezeke edilebilirlik, transplant adaylığı ve multimodal yaklaşımlarda bu sınıflamayı hâlâ çekirdek olarak kullanıyor. Ameliyathanede indosiyanin yeşili (ICG) floresan navigasyon ise hilum düzeyindeki damar-safra yolu ilişkilerini gerçek zamanlı görünür kılarak sınır tayinini ve perfüzyon değerlendirmesini güçlendiriyor.


7) Böbrek hilumu çağında: 3B anatomi, varyasyonlar ve seçici klemp

Böbrek hilumu cerrahisi (özellikle parsiyel nefrektomi) için damar-toplayıcı sistem ilişkisini önceden ve üç boyutlu görmek, seçici klemp ve parankimi koruma hedeflerini iyileştiriyor. 3B rekonstrüksiyon ve baskı tabanlı modeller, hiler arter-ven varyasyonlarını ameliyat öncesinde haritalayıp operasyon sırasında karar kalitesini yükseltiyor; çok merkezli çalışmalar, hiler damar anatomisi varyasyonlarının sıklığını ve cerrahiye etkisini sentezliyor.


8) Tohum hilumu, “lens” ve su-kapısı: fiziksel dormansiden ekolojiye

Baklagiller başta olmak üzere fiziksel dormansi gösteren tohumlarda, hiluma komşu “lens (strophiole)” ve hilar yarık, çevresel sinyallere (ısı, nem) yanıt veren bir su-kapısı (water gap) gibi davranır. Bu kapının açılıp kapanması, çimlenmenin ekolojik zamanlamasını belirler; bazı cinslerde su girişi sadece lens-hilar bölgeden, bazılarında pleurogram gibi farklı yapılardan gerçekleşir. Güncel deneysel çalışmalar, hilum-lens bölgesinin mikro-morfolojisini, suyun giriş yollarını ve dormansi kırılmasının hücresel mekaniğini yüksek çözünürlüklü görüntüleme ile birleştiriyor.


9) 21. yüzyılda hilum: veri, görüntü ve standartların kesişimi

Bugün hilum;

  • Görüntülemeye dayalı karar destek: Hiler lenf düğümlerinin US-BT-PET korelasyonunda yapay zekâ modelleri ve 3B yüksek frekans US segmentasyonu deneniyor.
  • Cerrahi navigasyon: ICG floresans, hepatobilier hilumda damar-safra yolu güvenliğini artıran “canlı harita”ya dönüştü.
  • Anatomi terminolojisi: Kurumsal sözlükler (TA2) hilumu evrensel standart olarak kullanıyor; hilus biçimi tarihsel varyant olarak not düşülüyor.
    Bu üçlü çerçeve, hilumu bir “iz”den çok, çok-katmanlı bir arakesit olarak kavrıyor: morfolojinin kapısı, görüntünün düğümü, verinin etiketi.

10) Kısa kronoloji: başlıca öncüler ve mihenk taşları

  • 17. yüzyılGrew ve Malpighi mikroskobik bitki anatomisini kurar; tohum gözü (hilum) morfolojinin temel unsurlarından biri hâline gelir. (Encyclopedia Britannica)
  • 1788–1792Gaertner, tohum-meyve morfolojisini klâsik bir çerçeveye yerleştirir; hilum-mikropil-rafe ayrımları kalıcılaşır. (Internet Archive)
  • 19. yüzyılRaspail ve çağdaş mikroskopistler, nişasta hilumu ve Maltese haçı fenomenini sistemleştirir. (micro.magnet.fsu.edu)
  • 19.–20. yüzyılGray geleneğiyle anatomi kitaplarında organ hilumu terminolojisi yerleşir; lenf düğümü hilusu klinik görüntülemenin imza bulgularından olur. (Dalhousie University)
  • 1950’ler–60’larFelson’ın hilum overlay sign’ı göğüs radyolojisinin klasik işaretleri arasına girer; Klatskin, hiler kolanjiyokarsinomu ayrı bir varlık olarak tanımlar. (Radiopaedia)
  • 1998–2019Terminologia Anatomica, “hilum” biçimini standartlaştırır. (Dalhousie University)
  • 2000’ler–2025ICG-navigasyon, 3B rekonstrüksiyon ve AI/radyomik yaklaşımlar, hepatobilier ve renal hilum cerrahisi ile hiler lenf düğümü değerlendirmesini dönüştürür. (Lippincott Journals)


İleri Okuma
  1. Grew, N. (1682). The Anatomy of Plants. London: Royal Society.
  2. Gaertner, J. (1788–1792). De fructibus et seminibus plantarum. Stutgardiae: Typis Academiae Carolinae.
  3. Raspail, F.-V. (1830). Nouveau système de chimie organique (mikroskopi bölümleri ve nişasta tanecikleri üzerine notlar). Paris.
  4. Gray, H. (1858). Anatomy: Descriptive and Surgical. London: John W. Parker and Son.
  5. Esau, K. (1965). Plant Anatomy (2nd ed.). New York: John Wiley & Sons.
  6. Klatskin, G. (1965). Adenocarcinoma of the hepatic duct at its bifurcation. American Journal of Medicine, 38: 241–256.
  7. Felson, B. (1967). Principles of Chest Roentgenology. Philadelphia: W.B. Saunders.
  8. Rasper, V.F., & Coursey, D.G. (1967/1981). Properties of Starch and Starchy Foods. London: Applied Science.
  9. Bewley, J.D., & Black, M. (1978). Seeds: Physiology of Development and Germination. London: Plenum Press.
  10. Moore, K.L. (1979). Clinically Oriented Anatomy. Baltimore: Williams & Wilkins.
  11. Fraser, R.G., & Paré, J.A.P. (1989). Diagnosis of Diseases of the Chest (3rd ed.). Philadelphia: W.B. Saunders.
  12. BeMiller, J.N., & Whistler, R.L. (1996). Starch: Chemistry and Technology (2nd ed.). San Diego: Academic Press.
  13. Netter, F.H. (2003). Atlas of Human Anatomy (3rd ed.). Philadelphia: Elsevier.
  14. Junqueira, L.C., & Carneiro, J. (2005). Basic Histology: Text & Atlas (11th ed.). New York: McGraw-Hill.
  15. Standring, S. (Ed.). (2008). Gray’s Anatomy: The Anatomical Basis of Clinical Practice (40th ed.). London: Churchill Livingstone.
  16. Ahuja, A.T. (2008). Ultrasound of malignant cervical lymph nodes. Clin Radiol / Insights Imaging derlemeleri.
  17. Blumgart, L.H. (Ed.). (2012). Blumgart’s Surgery of the Liver, Biliary Tract and Pancreas (5th ed.). Philadelphia: Elsevier.
  18. Campbell, M.F., Wein, A.J., & Kavoussi, L.R. (Eds.). (2016). Campbell-Walsh Urology (11th ed.). Philadelphia: Elsevier.
  19. BeMiller, J.N. (2009/2019). Carbohydrate Chemistry & Starch: Chemistry and Technology (3rd ed. updates). Academic Press.
  20. Geneve, R.L., Baskin, C.C., et al. (2010–2018). Water-gap / lens odaklı fiziksel dormansi çalışmaları. Annals of Botany / Seed Science Research.
  21. Federative International Programme for Anatomical Terminology (FIPAT). (2019). Terminologia Anatomica (2nd ed.). Thieme / IFAA.
  22. Standring, S. (Ed.). (2020). Gray’s Anatomy (42nd ed.). London: Elsevier.
  23. Wakabayashi, T. (2022). ICG fluorescence navigation in liver surgery. Annals of Surgery.
  24. Bianchi, L., et al. (2022). 3D renal model for partial nephrectomy. Frontiers in Oncology.
  25. Padmanaban, V., et al. (2023). Multidisciplinary care of hilar cholangiocarcinoma. Cancers.
  26. Durhan, G., et al. (2024). Radyomik yaklaşımlarla hiler LAP ayırımı. Respiratory Medicine.
  27. Jianu, A.M., et al. (2025). Renal hiler damar pedikülü varyasyonları. Diagnostics / Applied Sciences.

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.