Banotu olarak da bilinen Hyoscyamus, yüzyıllardır geleneksel tıpta ve bitkisel ilaçlarda kullanılan bir bitkidir. “Hiyoscyamus” adı, Yunanca “hyos” (domuzla ilgili) ve “kyamos” (fasulye) kelimelerinden gelir ve muhtemelen bitkinin tohumlarının fasulye tohumlarına benzerliğine atıfta bulunur.
“Hyoscyami” terimi, yaygın olarak banotu olarak bilinen, Hyoscyamus olarak bilinen bir bitki cinsini veya grubunu ifade eder. Hyoscyamus, itüzümü familyasından Solanaceae’deki çiçekli bitkilerin bir cinsidir. Bu bitkiler toksik özellikleri ve tıpta ve zehir olarak tarihsel kullanımlarıyla ünlüdür.
“Banotu” adının, bitkinin tavuğunkine benzer bir uyuşukluk durumuna neden olma yeteneğini ifade eden eski İngilizce “henebanne” kelimesinden türetildiği düşünülmektedir.

Botanik ve Sınıflandırma
Cins: Hyoscyamus
Aile: Solanaceae (gece gölgesi ailesi)
Türler: Cins, Hyoscyamus niger (yaygın banotu) ve Hyoscyamus albus gibi çeşitli türleri içerir.
Özellikleri: Bu bitkiler kendine özgü yaprakları ve çiçekleri ile karakterize edilir. Tipik olarak kötü bir kokuya, yapışkan yapraklara ve genellikle mor veya sarımsı bir renk tonuna sahip huni şeklinde çiçeklere sahiptirler.
Tarihsel ve Tıbbi Kullanım
Tarihsel Kullanımı: Banotu eski çağlardan beri psikoaktif ve toksik özellikleriyle bilinmektedir. Geleneksel tıpta kullanılmış olup aynı zamanda zehir olarak da kullanıldığı bir geçmişi vardır.
Tıbbi Alkaloidler: Banotu, hyoscyamine, skopolamin ve atropin gibi çeşitli tropan alkaloidleri içerir. Bu bileşikler antikolinerjik özelliklere sahiptir ve tıpta çeşitli durumların tedavisinde kullanılmaktadır.
Tıbbi Uygulamalar: Küçük kontrollü dozlarda banotundan elde edilen bileşikler ağrıyı, spazmları ve iltihaplı durumları tedavi etmek için kullanılmıştır. Ayrıca oftalmolojide göz bebeklerini genişletmek için de kullanılmıştır.
Toksisite ve Risk
Toksik Etkiler: Banotunda bulunan alkaloitler, halüsinasyonlar, deliryum, göz bebeklerinin genişlemesi, huzursuzluk ve potansiyel olarak ölümcül solunum komplikasyonları gibi semptomlarla birlikte ciddi zehirlenmeye neden olabilir.
Zehirlenme Riski: Banotu, yüksek toksisitesi nedeniyle tehlikeli bir bitki olarak kabul edilir ve kazara veya kasıtlı zehirlenme, ciddi veya ölümcül sonuçlara yol açabilir.
Modern Tıp Uygunluğu
Farmakoloji: Bitkinin doğrudan kullanımı azalırken, banotundan elde edilen alkaloitler antikolinerjik aktiviteye sahip çeşitli farmasötiklerin geliştirilmesine katkıda bulunmuştur.
Düzenleme ve Kontrol: Toksisitesi nedeniyle banotu ekimi ve dağıtımı birçok bölgede düzenlemeye tabidir.

Tarihsel Bağlam
Hyoscyamus’un kaydedilen en eski kullanımı, “sycopos” olarak bilinen narkotik bir içecek üretmek için kullanıldığı eski Mısır’a kadar uzanır. Bu içeceğin afrodizyak ve halüsinojenik özelliklere sahip olduğuna inanılıyordu. Hyoscyamus aynı zamanda sakinleştirici, antispazmodik ve ağrı kesici olarak kullanıldığı antik Yunan ve Roma’da da kullanılmıştır.
Orta Çağ’da hyoscyamus, Avrupa tıbbında, özellikle astım ve bronşit gibi solunum yolu rahatsızlıklarının tedavisinde yaygın olarak kullanıldı. Ayrıca ağrıyı hafifletmek, ateşi azaltmak ve uykuyu teşvik etmek için de kullanıldı.
16. ve 17. yüzyıllarda hyoscyamus, “cadı biralarının” ve zehirli iksirlerin bir bileşeni olarak ün kazandı. Bu ilişki, bitkinin büyük miktarlarda yutulduğunda halüsinasyonlara, deliryuma ve hatta ölüme neden olma yeteneğinden kaynaklanıyordu.
Toksisite potansiyeline rağmen hyoscyamus yüzyıllardır geleneksel tıpta kullanılmaya devam etmiştir. 19. yüzyılın başlarında bilim adamları, hyoscyamine ve skopolamin de dahil olmak üzere hyoscyamus’taki aktif bileşikleri izole etmeye ve incelemeye başladı. Bu bileşiklerin özellikle merkezi sinir sistemi üzerinde güçlü farmakolojik etkileri olduğu bulunmuştur.
Hyoscyamus’un Latince adı olan “hyoscyamus niger”, bitkinin koyu yeşil yaprak ve çiçeklerinden dolayı “siyah banotu” anlamına gelir. Türün “nijer” sıfatı siyah rengini ifade eder.
Evrimsel Yön
Hyoscyamus, patates, domates ve biber gibi psikoaktif ve tıbbi özelliklere sahip çeşitli bitkileri içeren Solanaceae familyasının bir üyesidir. Bu bitkiler, muhtemelen yaklaşık 10 milyon yıl önce Amerika’da evrimleşen ortak bir atayı paylaşıyor.
Hyoscyamus ve diğer Solanaceae bitkilerinde psikoaktif bileşiklerin gelişimi, doğal seçilime atfedilebilir çünkü bu bileşikler otçulları caydırabilir ve bitkiyi yırtıcılardan koruyabilir. Ek olarak, bu bileşikler tozlaştırıcıları çekmede veya tohumların yayılmasına yardımcı olmada rol oynamış olabilir.
Hyoscyamus’un geleneksel tıpta ve bitkisel ilaçlarda kullanılması, eski kültür ortamlarındaki varlığından kaynaklanmış olabilir. İlk insanlar bitkinin hayvanlar üzerindeki etkilerini gözlemlemiş ve tıbbi amaçlarla kullanımını denemiş olabilir.
Zamanla hyoscyamus’un farmakolojik özelliklerine ilişkin bilgi yayıldı ve çeşitli medeniyetlerde yaygın şekilde kullanılmasına yol açtı. Bitkinin aktif bileşiklerinin modern bilimsel anlayışı, geleneksel uygulamalarını daha da doğrulamış ve rafine tıbbi preparatların geliştirilmesine olanak sağlamıştır.
Kaynak
- Roth, L., Daunderer, M., & Kormann, K. (1994). “Giftpflanzen, Pflanzengifte” (4th ed.). Nikol Verlag.
- Schmeller, T., Latz-Brüning, B., & Wink, M. (1997). Biochemical activities of alkaloids: From toxicology to pharmacology. “Toxicon,” 35(4), 577-601.
- Lee, M. R. (2006). Solanaceae IV: Atropa belladonna, deadly nightshade. “Journal of the Royal College of Physicians of Edinburgh,” 36(4), 366-373.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.