Tanım ve terminoloji
Musculus orbicularis oculi, göz çevresini sfinkter benzeri bir halka olarak saran, mimik kasları grubuna ait çizgili bir kastır. Çekirdeği cilt-altı düzlemde yer aldığından kasılma hareketi doğrudan deriyi sürükler; bu nedenle lateral periorbital bölgede oluşan ince radyal kırışıklıklar klinikte “karga ayağı (crow’s feet)” olarak adlandırılır. Kasın temel görevi göz kapaklarını refleks, istemsiz ve istemli biçimlerde kapatmak; gözyaşı filmini kornea üzerine düzgünce yaymak ve lakrimal pompayı çalıştırmaktır. Latincedeki orbicularis “küçük halka”, oculi “göz” anlamındadır; lakrimal pompayla ilişkili derin liflerine “Horner kası” (pars lacrimalis) denir.
- Pars palpebralis günlük kırpmadan, pars orbitalis kuvvetli kapatmadan sorumludur.
- Pars lacrimalis (Horner): Lakrimal kese/kanalikül ilişkisi nedeniyle “pompa kası” olarak düşünülebilir.
- Lateral ve mediyal kantal tendon-kompleks bütünlüğü, kapak kenarının göz küresine appozisyonu ve böylece gözyaşı yönetimi için vazgeçilmezdir.
Embriyoloji ve gelişim
Kas dokusu, kraniyal ikinci faringeal ark kökenli yüz mimik kaslarıyla ortak bir gelişim çizgisi izler ve n. facialis (VII) tarafından innerve edilir. Gelişim sürecinde pretarsal ve preseptal lifler tarsal plaklar ve orbitanın septal yapılarıyla yakın komşuluk kazanır; bu yakın bağlar erişkin dönemde göz kapaklarının yüksek hassasiyetli, hızlı ve tekrarlayıcı kapanma-şekillenme hareketlerine zemin hazırlar.
Makroanatomi ve bölümleri
Orbicularis oculi üç ana bölümden oluşur:
- Pars orbitalis
- Başlangıç: Maksillanın processus frontalisi, frontal kemiğin nazal kısmı ve mediale yakın orbit kenarları.
- Seyir/yerleşim: Orbitanın kemik kenarlarını dıştan halka gibi sarar; lateral tarafta lateral palpebral rafe ile komşudur.
- İşlev: Zorlayıcı/kuvvetli göz kapama (ör. parlak ışıktan kaçınma, ağrı, tehdit).
- Pars palpebralis
- Başlangıç: Ligamentum palpebrale mediale (medial palpebral ligaman).
- Yerleşim: Üst ve alt gözkapaklarının içinde tarsal plaklarla ilişkili olarak iki alt bileşene ayrılır:
- Pretarsal kısım: Tarsal plaka yakın, ince ve hızlı lifler; sık aralıklı refleks kırpma burada organize olur.
- Preseptal kısım: Septum orbitale üzerinde, daha yaygın ve yüzeyel lifler.
- Bitiş: Lateralde lateral palpebral rafeye tutunur.
- İşlev: Yumuşak/ritmik kırpma ve nazik kapatma; gözyaşı filminin düzenli yayılımı.
- Pars lacrimalis (Horner kası)
- Başlangıç: Crista lacrimalis posterior ve lakrimal fasyadan.
- Seyir/yerleşim: Lakrimal kese ve kanaliküllerle yakın komşulukta, mediyal kantus arkasında.
- İşlev: Lakrimal pompa mekanizmasının özünü oluşturur; kapak kapanması sırasında kanalikülleri sıkıştırıp lakrimal keseye akımı destekler, açılma sırasında negatif basınçla keseyi doldurur.
Komşuluklar ve destek yapıları
- Mediyal: Medial palpebral ligaman, lakrimal kese ve kanaliküller.
- Lateral: Lateral palpebral rafe ve lateral kantal tendon kompleksi (Whitnall tüberkülüne uzanır).
- Derin plan: Septum orbitale, tarsal plaklar, meibomian bezleri; daha inferiorda SOOF (sub-orbicularis oculi fat).
- Yüzeyel plan: İnce dermis ve periorbital deri; mimik kası olduğundan dermise çok sayıda kısa lifsel bağlantı verir.
Mikroskopik anatomi
Kas, çizgili kas yapısındadır ve tip I (oksidatif, yorgunluğa dirençli) ile tip II (hızlı kasılan) liflerin karışımını içerir. Pretarsal liflerin daha hızlı, düşük kuvvetli kırpma hareketlerine; pars orbitalis liflerinin ise yüksek kuvvetli kapanmaya katkısı belirgindir. Zengin nöromüsküler kavşak yoğunluğu, milisaniyeler ölçeğinde yanıt veren göz kırpma refleksinin fizyolojik temelini oluşturur.
İnnervasyon
- Motor: N. facialis (CN VII) rami temporales (özellikle üst kapak ve lateral üst kadran) ile rami zygomatici (özellikle alt kapak ve medial alt kadran) üzerinden.
- Merkezi kontrol: Fasiyal çekirdek (pons) üst yüz lifleri için bilateral kortikobulber girdiler alır; bu nedenle supranükleer (santral) lezyonlarda alın/üst kapak çoğu kez daha iyi korunur.
- Refleks arkları:
- Korneal refleks: Aferent V1 (n. trigeminus—n. nasociliaris), efferent VII; iki gözde de hızlı kapanma.
- Glabella/Periorbital dokunma refleksi: Glabellaya hafif perküsyon veya periorbital cilde dokunma ile tetiklenir; başlangıçta normal kişilerde de yanıt alınır. Parkinson hastalığında Myerson belirtisi (yanıtın sönmemesi) görülebilir.
- Nörofizyolojide blink refleksi kısa gecikmeli ipsilateral (R1) ve uzun gecikmeli bilateral (R2) bileşenlere ayrılarak beyin sapı bütünlüğünün değerlendirilmesinde kullanılır.
Kanlanma ve drenaj
- Arteriyel: Yüzeysel temporal arterin ramus zygomatico-orbitalisi, fasiyal arterin angularis dalı, a. ophthalmica kaynaklı a. supraorbitalis ve a. supratrochlearis, ayrıca maksiller arterden a. infraorbitalis katkıda bulunur.
- Venöz: Angular ven, supratroklear/supraorbital venler ve yüzeysel temporal ven ile drenaj; pterigoid pleksus ve oftalmik venlerle bağlantılar söz konusudur.
- Lenfatik: Ağırlıkla preauriküler (parotis ön) ve submandibular düğümlere.
Fonksiyon ve biyomekanik
- Göz kapağının kapatılması
- Nazik kapatma/kırpma: Pars palpebralis—gözyaşı filminin yenilenmesi ve korneanın nemlendirilmesi.
- Kuvvetli kapatma: Pars orbitalis—ışıktan korunma, yabancı cisme yanıt, startle tepkisi.
- Gözyaşı filminin yönetimi
- Kapak hareketi; lipid (meibomian), aköz (lakrimal), müsin (konjonktival goblet) katmanlarından oluşan filmi homojen yayar.
- Lakrimal pompa
- Pretarsal ve pars lacrimalis lifleri, kapak kapanışında kanalikülleri sıkıştırıp keseyi boşaltır; açılışta negatif basınçla yeni akışa izin verir.
- Duygusal/mimik işlevleri
- Gülme, kısma (squinting), ağlama sırasında karakteristik kırışıklık ve kapak hareket kalıpları ortaya çıkar.
- Antagonistik/sinerjistik ilişkiler
- Antagonist: M. levator palpebrae superioris (CN III) ve sempatik tonuslu Müller kası.
- Sinerji: M. corrugator supercilii ve m. procerus ile birlikte fotofobide ışık azaltıcı yüzey şekillenmeleri.
Klinik anatomi ve seçili durumlar
- Fasiyal sinir felci (periferik):
- Lagoftalmi (kapağı kapatamama), ektropion paralitikum (özellikle alt kapakta dışa dönme), epifora (pompa bozukluğu), ekspozisyon keratopatisi.
- Bell fenomeni: Zorlayıcı kapama girişiminde göz küresinin fizyolojik yukarı-dışa deviasyonu, kapak kapanamadığında görünür hale gelir.
- Yönetim; yoğun lubrikasyon, nem odacıkları, gece bantlama; kalıcı olgularda tarsorafi, alt kapak kısaltma/askılama, altın/platinyum ağırlık implantları.
- Esansiyel blefarospazm / hemifasiyal spazm:
- İstem dışı, tekrarlayıcı orbikülaris kasılmaları; fonksiyonel görme kaybı yaratabilir.
- Botulinum toksini pretarsal/preseptal noktalara enjeksiyonla birinci basamak tedavidir; doz/dağılım hatası ptozis veya diplopi riskini artırır.
- Koruyucu refleksler ve muayene:
- Korneal refleks (pamuk tel ucu ile) ve glabella vurusu orbicularis fonksiyonunu ve beyin sapı yollarını klinikte hızlıca test eder.
- Travma ve rekonstrüksiyon:
- Kapak laserasyonlarında kas uçlarının anatomik onarımı kapak kapanma mekaniği ve lakrimal pompa için kritiktir.
- Estetik/yaşlanma ilişkili değişimler:
- SOOF’un sarkması ve derinin kasla yakın bağının gevşemesi lateral periorbital kırışıklıkları belirginleştirir; cerrahi ve enjeksiyon temelli yaklaşımlar (botulinum, dolgu, lateral kantoplasti) kasın anatomi ve fonksiyonunu gözetmelidir.
Nörofizyoloji: kırpma (blink) dinamiği
İstirahat halinde spontan kırpma dakikada yaklaşık 8–20 kez gerçekleşir; bu ritim dopaminerjik ve trigeminal afferentlerle modüle edilir. R1 (erken, ~10 ms) ve R2 (geç, ~30–40 ms) bileşenleri, trigemino-fasiyal yay üzerinde suprasegmental etkileri yansıtır. Fotik, akustik ve startle uyaranlarıyla entegrasyon, orbicularis oculi’yi multisensoriyel bir “kapak kapama düğümü” haline getirir.
Keşif
Göz kapaklarının kıyısında, her kırpışta saydam bir perdeyi korneanın üzerine serip ardından çekiveren, görünmez bir bekçi vardır: musculus orbicularis oculi. Bu bekçi, insanlık biliminin gözlerine baktığı en eski sahnelerden bugünün mikrometre çözünürlüklü görüntülemelerine kadar, hem anatominin hem fizyolojinin en hayati sorularından birine—“göz nasıl kapanır, nasıl korunur?”—verilen cevabın değişmeyen öznesidir. Aşağıdaki hikâye, bu kasın keşif ve kavrayılış serüvenini, onu adlandıran, çizen, deneyen ve yeniden düşünen anatomist ve klinisyenlerin izinde, antik çağdan güncel araştırmanın sınır çizgilerine kadar taşır.
I. Antik tiyatroların ışığında: sfinkterin ilk gölgeleri
İskenderiye’nin otopsi amfileri ve Pergamon’un kitap dolu odaları, gözün “kapanma makinesi”ne dair ilk büyük ipuçlarını verdi. Herophilos ve Erasistratos, canlı fizyolojiyi anlamanın anahtarını sistematik disseksiyonlarda bulurken, kapakların bir “halka kas” yardımıyla gözü mühürlediği fikri filizlendi. Galen, hayvan disseksiyonlarının sınırlı aynasında, göz çevresinde sfinkter benzeri bir oluşumu tarif ederken kapak kapanmasını bu halka kasın işine bağladı; terimler tam bugünkü isimlere kavuşmamış olsa da, “palpebral sfinkter” fikri binyıllık bir süreklilik kazandı.
Ortaçağın İslam tıbbında Huneyn ibn İshak ve İbn Sînâ, göz embarikolojisini ve yardımcı yapılarını tasvir ederken, kapakların koruyucu kapanışını anlatıyordu; ayrıntılı kas isimleri henüz sabitlenmemişti ama fonksiyon—gözü nemlendirmek, kuruluğa ve yabancı cisimlere karşı korumak—netti.
II. Rönesans’ın bakır oyma sayfalarında: kasın bir yüzü, birçok adı
1543’te Andreas Vesalius, Fabrica’nın levhalarında göz çevresindeki kasları insana özgü doğrulukla resmetti. Rönesans anatomi atölyelerinde, Realdo Colombo, Gabriele Falloppio ve Fabricius ab Aquapendente çizgi üstüne çizgi eklerken, gözün çevresini halka gibi saran kas kademeli biçimde kimliğini buldu: artık yalnızca bir “sfinkter” değil, orbicularis oculiydi.
- yüzyılda Paris ve Leiden okulları, kasın marjinal liflerine dikkat kesti. Jean Riolan (genç), kirpik hattına bitişik, kapak kenarında gezinen ince lifsel şeridi tanımladı; bugün Riolan kası (pars ciliaris) diye andığımız bu şerit, gözyaşı filminin kıyı çizgisini düzgünce “sıyırma” işini üstlenen mikromekanik bir fırça gibidir. Eşzamanlı olarak Heinrich Meibom’un tarif ettiği meibom bezleri, orbicularis’in her kırpışta lipid tabakayı korneaya yaymasına nötr bir yağlayıcı altyapı sağladı.
III. Aydınlanma’dan erken moderniteye: kanallar, keseler ve isimler
- yüzyılın Albinus, Morgagni ve Santorini gibi anatomistleri, lakrimal sistemin kıvrımlı coğrafyasını ayrıntılandırdı. Lakin, asıl dönemeç 19. yüzyılda geldi. Sir Charles Bell, yüz sinirinin (VII) mimik kaslarını yönettiğini, kapak kapanmasının n. facialis’in eseri olduğunu deneysel olarak ortaya koydu; kapak kapatılamadığında yukarı-dışa devrilen göz küresi hareketi, bugün hâlâ Bell fenomeni diye anılır.
Tam bu dönemde İsviçreli göz hekimi Johann Friedrich Horner, orbicularis’in pars lacrimalis’ini—mediyal kantusun arkasında, lakrimal kese ve kanaliküllerle sarmaş dolaş derin lif demetlerini—vurguladı. Bu demet, her kırpışta lakrimal pompayı çalıştıran küçük ama etkili bir piston gibidir; adı o yüzden Horner kası olarak kaldı. Böylece orbicularis oculi’nin üçlü anatomik öyküsü—pars orbitalis, pars palpebralis, pars lacrimalis—tarihsel adlarını ve işlevsel rollerini buldu.
IV. Cerrahinin ve fizyolojinin yüzyılı: çizgili liften refleks yayına
- yüzyılın başında Whitnall ve ardılları, kapak ve orbitaya ait tendon, tarsal plaka ve kantus komplekslerini cerrahi bir dille yeniden tanımladı; orbicularis, yalnızca resmedilen bir kas değil, onarılması gereken bir mekanizma hâline geldi. Kapak laserasyonlarında kas uçlarının anatomik bütünlüğünün gözetilmesi, lakrimal pompanın kalbi sayılan mediyal kısımda mikrometre hassasiyetinde dikişler gerektiriyordu.
Beyin sapı nörofizyolojisi olgunlaştıkça, orbicularis oculi, trigeminal-fasiyal aksın en güvenilir sahnelerinden biri oldu. Blink refleksi, kısacık bir R1 ve daha geç R2 bileşenleriyle çözümlendi; EMG kaydı, tek bir pamuk tel ucunun korneaya dokunuşunu milisaniyelerin cümlesine çevirdi. Bu refleks, yalnızca gözün bekçisi değil, beyin sapının nörolojik turnusolu oldu.
V. İlaçla dokunmak: blefarospazmdan estetik çizgilere
1980’lerin başında bir toksin, orbicularis’in hikâyesine yeni bir paragraf ekledi. Botulinum nörotoksini, önce blefarospazm ve hemifasiyal spazm gibi istemsiz kasılma bozukluklarında kasın aşırı aktivitesini “sessizleştirmek” için mikrodozlarda kullanıldı. İnce iğnelerle pretarsal/preseptal noktalara yapılan enjeksiyonlar, yıllarca cerrahiyle baş edilemeyen istemsiz kırpışları dakikalar içinde yatıştırabildi. Ardından, aynı kasın lateral periorbital lifleri—gülüşün kenarında beliren “karga ayakları”—estetik tıbbın konusu oldu; doz, derinlik ve enjeksiyon haritaları, anatomik düzlemlerin titizliğine geri bağlandı. Kasın hızlı lifleri, sinaptik vezikül döngüsünün geçici frenlenmesiyle daha az sıkıldı; kırpış ritmi bile buna uyum sağladı.
VI. “Pompa”yı görmek: lakrimal mekanizmanın çekişmeli fiziği
Orbicularis’in en zarif sırlarından biri, gözyaşı drenajına verdiği mekanik katkıdır. 20. yüzyılın ikinci yarısında Jones’un “lakrimal pompa” kavramsallaştırması, pars lacrimalis ve pretarsal liflerin kanalikülleri sıkarak keseyi boşalttığını, kapağın açılmasıyla negatif basınçla yeniden dolum olduğunu anlattı. Bunu dinamik görüntüleme izledi: mediyal kantusun arkasında milimetrik şekil değişimleri, kanalikül içi basınç gradyanlarının kısacık bir kırpışta nasıl kurulduğunu ve söndüğünü gözler önüne serdi. Bazı araştırmacılar pompanın “pozitif basınçlı sıkma” mı yoksa “negatif basınçlı emme” mi ağır bastığını tartıştı; cevap, orbicularis’in ritminin zamanlamasında saklıydı—kapanış anındaki sıkıştırma ile açılış anındaki elastik geri yaylanma, saniyenin onda biri ölçeğinde bir mikrohidrolik döngü yaratıyordu.
VII. Görüntünün mikrofiziği: yüksek hızlı kameralar, mikro-CT ve haritalar
Yeni binyılda teknoloji, orbicularis oculi’nin liflerine yaklaştıkça yaklaşmayı mümkün kıldı. Yüksek hızlı video kırpışın hız-zaman eğrisini, optik koherens tomografi kapak kenarının mikromorfolojisini, mikro-CT ve Sihler boyama gibi yöntemlerse yüz sinirinin temporal ve zigomatik dallarının kapak üzerindeki terminal arborizasyonunu katman katman açığa serdi. Shear-wave ultrasonografi ile liflerin elastik modüllerindeki değişimler, botulinum enjeksiyonu öncesi ve sonrası karşılaştırılabilir oldu; yüzey EMG ve ince iğne EMG haritaları, pretarsal liflerin kırpışta başrolü, preseptal liflerin yayma ve “silme” hareketindeki katkısını ayrıştırdı.
VIII. Matematiğin ince işi: gözyaşı filminin denklemleri ve kırpışın akışkanlar dinamiği
Orbicularis oculi’nin her kasılması, gözyaşı filminin üç katmanını—müsin, aköz, lipid—korneanın kubbesi üzerinde yeniden düzenler. Bu yeniden düzenleme, yalnız biyoloji değil, aynı zamanda saf akışkanlar mekaniğidir. Kısmi diferansiyel denklemlere dayalı sayısal modeller, kırpış sırasında film kalınlığının nasıl inceldiğini, kapak kenarındaki **“menisküs”**ün nasıl hareket ettiğini, kırpışlar arasındaki gözyaşı kırılma zamanının (BUT) hangi koşullarda kısaldığını anlattı. Kuru göz sendromunda, orbicularis’in ritmi yavaşladığında ya da amplitüdü küçüldüğünde, prekorneal filmin marjinal istikrarı bozuluyor; Riolan kasının ince “sıyırma” vuruşları azaldığında lipid yayılımı düzensizleşiyordu. Modeller, klinik gözlemin dilini matematiksel bir topolojiye tercüme etti.
IX. Felç ve yeniden canlandırma: bir kırpışın geri kazanılması
Fasiyal sinir felci, orbicularis oculi’nin hikâyesini aniden dramatik kılar: kapak kapanamaz, gözyaşı buharlaşır, kornea kurur. Modern rekonstrüksiyon, bir fonksiyonun peşindedir:
- Geçici koruma: suni gözyaşı, gece bantlama, nem odacıkları.
- Mekanik çözümler: üst kapağa altın/platin ağırlık implantları; alt kapakta kısaltma/askı teknikleri.
- Sinir-kas aktarımları: masseterik veya karşı yüz sinir greftleriyle orbicularis’e yeniden motor sürücü sağlanması; mikrovasküler kas transferleri ile dinamik blink tasarımı.
Bugün araştırma, kapanma zamanlamasını doğal göz kırpmasına yaklaştıran biyosensörler, kas aktivitesini kapalı devre izleyip destekleyen nöromodülasyon prototipleri ve en az yara iziyle en çok menisküs stabilitesini üretmeyi hedefleyen minimal invaziv teknikler üzerinde yoğunlaşıyor.
X. Gülüşün kenarında: duygu, mimik ve “Duchenne” izi
- yüzyılda Duchenne de Boulogne, elektriksel uyarı ile yüz kaslarının “duygusal alfabe”sini çözerken, gerçek gülümsemenin göz kenarındaki orbicularis kasılımı olmaksızın eksik kaldığını göstermişti. Psikoloji ve nörobilim, bu bulguyu yıllar içinde doğruladı: ağız kenarını çeken zygomaticus major yalnız değildir; orbicularis oculinin lateral lifleri devreye girdiğinde, göz kenarında ışığı kıran ince kırışıklıklar belirdiğinde, gülüş otantiklik kazanır. Bir başka deyişle, orbicularis yalnız koruma ve nemlendirme değil, anlam da üretir.
XI. Bugünün sınır çizgisi: çok katmanlı haritalar, kişiselleştirilmiş müdahaleler
Güncel çalışmalar, orbicularis oculi’nin katman katman yeniden haritalanmasına odaklanıyor.
- Katmanlaşmış anatomi: pretarsal–preseptal–orbital liflerin üç boyutlu atlasları; enjeksiyonlar ve insizyonlar için kişiselleştirilmiş planlar.
- Fonksiyonel görüntüleme: yüksek hızlı video ile kırpış kinematiği, ultrason elastografi ile doku sertliği, EMG ile motor birim davranışı.
- Lakrimal-hidrolik entegrasyon: kapak kenarında lid wiper bölgesinin mikromorfolojisi ve yağ tabakası dağılımının yıpranma desenleri.
- Hesaplamalı fizyoloji: kırpışla senkronize gözyaşı film simülasyonları; ilaç, damla ve çevresel koşulların (nem, buharlaşma) film üzerindeki etkilerinin hasta bazlı öngörüsü.
- Nöromodülasyon ve biyoentegre cihazlar: felçli gözde algıla–yanıtla çalışan prototipler; botulinum için doz–yerleşim optimizasyonu yapan dağıtık sensör ağları.
Orbicularis oculi, böylece bir anatomi levhasındaki çizgiden çıkıp çok disiplinli bir araştırma sahasına dönüşmüş durumda: kas fizyolojisi, akışkanlar mekaniği, mikrocerrrahi ve duygulanım nörobiliminin aynı halka üzerinde buluştuğu bir saha.
XII. İsimler, izler ve kalıcı motif
Bu hikâyede Vesalius’un bakır oyma çizgileriyle başlayan motif, Riolan’ın kirpik hattından geçen ince vuruşları, Horner’ın mediyal kantusta yer alan derin pistonunu, Bell’in beyin–kas ilişkisinde kurduğu köprüyü ve Duchenne’in gülüşe kattığı ışığı birleştirir. 20. yüzyıl cerrahlarının dikişleri ve 21. yüzyılın sensörleri, tüm bu motifin üzerinde çalışır: tek bir kırpışın içine koruma, nem, ifade ve anlam sığdıran kasın, yani gözün en eski bekçisinin üzerine.
İleri Okuma
- Vesalius, A. (1543). De humani corporis fabrica. Basel.
- Riolan, J. (1649). Anthropographia. Paris.
- Meibom, H. (1666). De Vasis Palpebrarum Novis. Helmstedt.
- Bell, C. (1823–1829). Idea of a New Anatomy of the Brain; The Nervous System of the Human Body. London.
- Duchenne, G.-B. (1862). Mécanisme de la physionomie humaine. Paris.
- Horner, J. F. (19. yüzyıl ortası). Beiträge zur Pathologie und Therapie des Tränenorgans. Zürich.
- Whitnall, C. (1921). Anatomy of the Human Orbit and Accessory Organs. London.
- Kugelberg, E. (1952). Facial reflexes and EMG studies. Electroencephalography and Clinical Neurophysiology.
- Jones, L. T. (1957). Mechanism of the Lacrimal Pump. AMA Archives of Ophthalmology.
- Scott, A. B. (1970’ler–1980’ler). Botulinum toxin in strabismus and blepharospasm. Ophthalmology / Neurology derlemeleri.
- Snell, R. S. (2006). Clinical Anatomy by Regions (7th ed.). Lippincott Williams & Wilkins.
- Nerad, J. A. (2010). Techniques in Ophthalmic Plastic Surgery (2nd ed.). Saunders/Elsevier.
- Standring, S. (Ed.) (2015). Gray’s Anatomy: The Anatomical Basis of Clinical Practice (41st ed.). Elsevier.
- Kanski, J. J., Bowling, B. (2016). Kanski’s Clinical Ophthalmology: A Systematic Approach (8th ed.). Elsevier.
- American Academy of Ophthalmology (2017–2018). BCSC Section 7: Oculofacial Plastic and Orbital Surgery. AAO.
- Standring, S. (Ed.) (2020). Gray’s Anatomy (42nd ed.). Elsevier.
- American Academy of Ophthalmology (2021–2022). BCSC Section 2: Fundamentals and Principles of Ophthalmology. AAO.