- “Retroperitoneum “** terimi Latince ‘arka’ anlamına gelen ”retro-“ ve karın boşluğunu kaplayan ve karın organlarını çevreleyen ince zarı ifade eden ”peritoneum “ sözcüklerinden türetilmiştir. Bu terim tıp literatürüne ilk olarak 19. yüzyılda girmiş ve karın ve pelvis boşluklarının anatomik olarak anlaşılmasında önemli bir adım olmuştur. Başlangıçta, retroperiton içindeki boşluk ve yapılar iyi anlaşılmamıştı, ancak X-ışınları, CT taramaları ve daha sonra MRI gibi 20. yüzyıl boyunca görüntüleme teknolojilerindeki gelişmeler, anatomik öneminin ve ilgili patolojilerin daha ayrıntılı bir şekilde anlaşılmasını sağladı.
Retroperitonun Anatomisi
- Retroperiton**, karın boşluğunda *periton zarının arkasında* yer alan boşluktur. Periton boşluğu tarafından çevrelenmeyen ancak vücut fonksiyonları için çok önemli olan çeşitli organlar ve yapılar için anatomik bölge olarak hizmet eder. Retroperiton genellikle organların düzenine göre farklı alanlara ayrılır:
1. Perirenal Boşluk (Birincil Retroperitoneal Organlar)
- Birincil retroperitoneal** organlar peritonun arkasında gelişir ve embriyolojik gelişim boyunca orada kalır. Bu organlar şunları içerir:
- Böbrekler**
- Üreterler
- Adrenal bezler
- Aort
- İnferior vena cava
- Bu organlar, perirenal yağ ve fasya ile çevrili perirenal boşlukta bulunur.
2. Anterior Pararenal Boşluk (İkincil Retroperitoneal Organlar)
- İkincil retroperitoneal organlar** başlangıçta intraperitoneal olarak (peritoneal boşluk içinde) gelişir, ancak fetüs geliştikçe bu organlar dorsal karın duvarına bağlanır ve retroperitona geçer. Bu organlar şunları içerir:
- Duodenum** (özellikle pars descendens, pars horizontalis ve pars ascendens, ancak intraperitoneal kalan pars superior değil)
- Pankreas
- Çıkan iki nokta üst üste ve inen iki nokta üst üste
- Rectum fixum
- Bu organlar sadece ventral olarak periton tarafından örtülür ve dorsal olarak karın duvarına tutturulur, ön pararenal boşlukta uzanır.
3. Posterior Pararenal Boşluk (Tersiyer Retroperitoneal Pozisyon)
- Tersiyer retroperitoneal pozisyon** daha özeldir ve öncelikle duodenumun belirli kısımları, özellikle de daha fazla gelişimsel değişikliğe uğrayan pars tecta duodeni için geçerlidir. Gelişim sırasında, duodenumun bu kısmı başlangıçta retroperitona göç eder ve daha sonra çıkan mezokolon tarafından kaplanır.
Genel Klinik Terminoloji
Günlük klinik uygulamada doktorlar, cerrahi veya tanısal amaçlar için gerekmedikçe spesifik anatomik alt bölümleri genellikle ayırt etmeden, bu bölgeyi tanımlamak için genellikle “retroperitoneal boşluk ” ifadesini kullanırlar.
Retroperitonu Etkileyen Hastalıklar ve Durumlar
Retroperiton, aşağıdakiler de dahil olmak üzere çok sayıda önemli hastalık ve durumun bulunduğu bölgedir:
1. Retroperitoneal Fibrozis
- Peritonun arkasında fibröz doku bulunması ile karakterize nadir bir hastalıktır; bu doku, başta üreterler olmak üzere çevre yapıları sıkıştırarak idrar tıkanıklığına, böbrek fonksiyon bozukluğuna ve karın ağrısına yol açabilir. Nedeni idiopatik (bilinmeyen) veya otoimmün bozukluklar, enfeksiyonlar veya bazı ilaçlarla ilişkili olabilir.
2. Retroperitoneal Hematom
- Retroperitoneal boşlukta kanama sonucu oluşan ve travma, abdominal anevrizmanın spontan rüptürü veya diğer büyük kan damarlarının rüptüründen kaynaklanabilen bir durumdur. Retroperitoneal hematomların teşhis edilmesi genellikle zordur çünkü semptomlar spesifik olmayabilir ancak karın ağrısı, hipotansiyon ve iç kanama belirtilerini içerebilir.
3. Retroperitoneal Sarkom
- Retroperitonda ortaya çıkan nadir bir yumuşak doku kanseri türüdür. Bu tümörler, retroperitonun erken semptomlar olmadan büyümeyi barındırma kapasitesi nedeniyle tanı anında genellikle büyüktür. Cerrahi rezeksiyon birincil tedavidir, ancak nüks yaygındır ve uzun vadeli prognoz sarkomun evresine ve türüne bağlıdır.
4. Böbrek Hastalıkları
- Böbrekler retroperitoneal alanda yer aldığından, böbrek taşları, tümörler, enfeksiyonlar ve böbrek kistleri gibi durumlar bu alanı etkileyebilir. Bunlar klinik uygulamada daha sık karşılaşılan retroperitoneal durumlar arasındadır.
Retroperitonun Görüntülenmesi ve Teşhisi
Görüntüleme, alanın nispeten gizli ve erişilemez doğası nedeniyle retroperitoneal durumların teşhisinde kritik bir rol oynar. Yirminci yüzyılın başlarında X-ray teknolojisindeki ilerlemeler, karın yapılarının ilk kez görüntülenmesine olanak sağlamıştır, ancak retroperitoneal hastalıkların teşhisinde devrim yaratan CT taramaları ve MRI’ların geliştirilmesi olmuştur. Bu görüntüleme yöntemleri, anatominin ve herhangi bir anormalliğin son derece ayrıntılı görünümlerini sağlayarak retroperitoneal fibrozis, hematomlar ve tümörler gibi durumlar için daha doğru tanı ve tedavi planlamasına olanak tanır.
MRG**: Yumuşak dokuları değerlendirmek ve tümörleri veya fibrozu tespit etmek için kullanışlıdır, iyonize radyasyon olmadan yüksek çözünürlüklü görüntüler sağlar.
BT Taramaları**: Karın bölgesinin ayrıntılı kesitsel görüntülerini sunar ve yumuşak doku kontrastını ve retroperitoneal yapıların ilişkisini gösterme yetenekleri nedeniyle retroperitoneal patolojinin değerlendirilmesinde genellikle ilk tercihtir.
Tedavi Yaklaşımları
Retroperitoneal durumların tedavisi spesifik hastalığa bağlı olarak değişir:
- Retroperitoneal fibrozis**: Tedavi genellikle iltihabı azaltmak için *steroidler* veya immünosupresif ilaçlar içerir. Daha ciddi vakalarda, üreterlerin veya diğer yapıların sıkışmasını hafifletmek için cerrahi müdahale gerekebilir.
- Retroperitoneal hematom**: Yönetim, kanamanın nedenine ve şiddetine bağlı olarak *konservatif* veya cerrahi olabilir. Travmaya bağlı hematomlar acil ameliyat gerektirebilir.
- Retroperitoneal sarkom**: Tedavi genellikle *cerrahi rezeksiyonu* içerir, bunu genellikle büyük veya tekrarlayan tümörler için radyasyon tedavisi veya kemoterapi izler.
- Böbrek hastalıkları**: Tedavi, enfeksiyonlar veya taşlar için *ilaçlardan* tümörler veya diğer önemli durumlar için cerrahiye kadar değişir. İlerlemiş böbrek hastalığı için diyaliz veya böbrek nakli gerekli olabilir.
Keşif
Peritonun arkasında yer alan hayati bir boşluk olan retroperitonun anlaşılması zaman içinde önemli ölçüde gelişmiştir. Başlangıçta temel organları barındırmadaki rolüyle tanınan retroperitonun tam klinik önemi, tıbbi görüntülemedeki ilerlemelerle birlikte 20. yüzyıla kadar ortaya çıkmamıştır.
19. Yüzyıl: Erken Anatomik Tanımlar
- Kilometre Taşı: Retroperitonun Anatomik Bir Alan Olarak Tanınması**
- yüzyılın başlarında** anatomistler, retroperitonu karın boşluğu içinde böbrekler, böbrek üstü bezleri, üreterler gibi kritik yapıları ve aort ve inferior vena kava gibi büyük kan damarlarını barındıran ayrı bir alan olarak resmen tanımlamaya başladılar.
- Önde gelen bir Fransız anatomist olan Marie François Xavier Bichat gibi etkili isimler, retroperitonun kendisi henüz tam olarak anlaşılmamış olsa da, bu dönemde insan anatomisi hakkındaki bilgilerimizin ilerlemesinde kilit bir rol oynamıştır.
- Etki**: Anatomik olarak tanınmasına rağmen, retroperitonun klinik önemi bu dönemde sınırlıydı. Canlı hastalarda retroperitoneal yapıları görselleştirmek için hiçbir yöntem yoktu ve bu alanı etkileyen birçok hastalık teşhis edilemedi.
19. Yüzyılın Sonları: X-ışınlarının keşfi
- Dönüm Noktası: Wilhelm Conrad Röntgen X-ışınlarını Keşfetti (1895)
- 1895** yılında Wilhelm Conrad Röntgen‘in X-ışınlarını keşfetmesi tıbbi teşhiste devrim yaratarak hekimlere iç yapıları dolaylı olarak görselleştirme olanağı sağladı. Böylece böbrekler ve böbreküstü bezleri gibi retroperitoneal organlar ilk kez invazif olmayan bir şekilde gözlemlenebildi.
- Etki**: X-ışınları retroperitonun ilk gözlemlerine izin verdi, ancak *yumuşak dokuları* açıkça ayırt etme yeteneklerinin sınırlı olması, birçok retroperitoneal durumun teşhis edilmesinin zor olduğu anlamına geliyordu.
20. Yüzyılın Ortaları: BT Taraması ile Çığır Açan Buluş
- Dönüm Noktası: BT Taramasının Geliştirilmesi (1971)
- 1970’lerin başında Sir Godfrey Hounsfield ve Allan Cormack tarafından bilgisayarlı tomografi (BT) taramasının icadı tıbbi görüntülemeyi dönüştürdü. Doktorlar ilk kez insan vücudunun kesitsel görüntülerini elde ederek retroperiton içindeki ayrıntılı yapıları görebildiler.
- Etki**: BT taraması, retroperitoneal hastalıkları teşhis etme becerisinde önemli bir ilerleme sağladı. Artık *retroperitoneal hematomlar*, *tümörler* ve fibrozis gibi durumlar tespit edilebiliyor ve doğru bir şekilde değerlendirilebiliyordu. Bu atılım, retroperitoneal patolojiler için cerrahi planlamayı ve hasta sonuçlarını büyük ölçüde iyileştirdi.
20. Yüzyılın Sonları: MRI ve Geliştirilmiş Yumuşak Doku Görüntüleme
- Kilometre taşı: MRI’ın tanıtımı (1980’ler)
- 1980’lerde manyetik rezonans görüntülemenin (MRI) kullanılmaya başlanması, yumuşak dokulara, özellikle de retroperitona daha da ayrıntılı bir bakış sağladı. Erken dönem MRI teknolojisini geliştiren Raymond Damadian ve pratik uygulamasına öncülük eden Paul Lauterbur gibi isimler bu ilerlemede etkili oldu.
- Etki**: MR, farklı doku türleri için üstün kontrast sunarak *retroperitoneal sarkomlar*, *fibroz* ve diğer karmaşık durumların teşhisinde paha biçilmez bir araç haline geldi. Yumuşak doku anormalliklerini iyonlaştırıcı radyasyon kullanmadan daha ayrıntılı olarak görebilme yeteneği, tıp alanı için büyük bir atılımdı.
1990s: Minimal İnvaziv Cerrahide Gelişmeler
- Dönüm Noktası: Laparoskopik ve Robotik Cerrahinin Yükselişi
- BT ve MRI tarafından sağlanan gelişmiş görüntüleme, 1990’larda minimal invaziv cerrahi tekniklerin geliştirilmesinin önünü açtı. Jacques Perissat** ve Mouret Philippe gibi cerrahlar, doktorların retroperitoneal rahatsızlıkları daha küçük kesilerle tedavi etmelerine olanak tanıyan, iyileşme sürelerini kısaltan ve riskleri en aza indiren laparoskopik prosedürlerin öncüleriydi.
- Etki**: Laparoskopik ve *robotik destekli ameliyatlar* tümörler, böbrek ameliyatları ve adrenalektomiler gibi retroperitoneal durumların tedavisinde yaygınlaştı. Minimal invaziv yaklaşımlara doğru bu kayma, hasta sonuçlarında önemli bir iyileşmeye işaret etmektedir.
21. Yüzyıl: Hassas Görüntüleme ve Moleküler Tanı
- Kilometre taşı: PET-BT ve Füzyon Görüntülemedeki Gelişmeler (2000’ler-Günümüz)
- yüzyılın başlarında**, *PET-CT* (BT ile kombine pozitron emisyon tomografisi) gibi füzyon görüntüleme teknolojilerinin geliştirilmesi, retroperitonun daha hassas bir şekilde görüntülenmesine olanak sağladı. Bu teknikler yalnızca ayrıntılı anatomik görüntüler sağlamakla kalmadı, aynı zamanda retroperitoneal tümörlerin metabolik aktivitesini değerlendirmeye yardımcı olarak kanser ilerlemesine ilişkin bilgiler sundu.
- Etki**: Bu modern görüntüleme araçları, *moleküler teşhis* ve genetik test alanındaki ilerlemelerle birleşerek retroperitoneal sarkomlar gibi durumlar için daha kişiselleştirilmiş tedavi stratejilerinin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Hekimler artık bir tümörün spesifik özelliklerine dayalı olarak hedefe yönelik tedaviler kullanabilmekte ve hem prognozu hem de hayatta kalma oranlarını iyileştirebilmektedir.
İleri Okuma
- Standring, S. (2016). Gray’s Anatomy: The Anatomical Basis of Clinical Practice (41st ed.). Elsevier.
- Foster, J.H., & Grossman, H. (2001). Retroperitoneal Tumors (1st ed.). Springer.
- Edelman, R. R., Hesselink, J. R., & Zlatkin, M. B. (2012). Clinical MRI. Elsevier.
İleri Okuma
- Moore KL, Dalley AF, Agur AMR. Clinically Oriented Anatomy. 7th ed. Philadelphia, PA: Lippincott Williams & Wilkins; 2013.
- Sailer, C., et al. (2017). “Retroperitoneal Fibrosis”. New England Journal of Medicine, 376:1269.