Salisilik kelimesi, kabuğunda bu bileşiği içeren bitkilerden biri olan söğüt anlamına gelen Latince salix‘ten gelmektedir.

Salisilik asit, epidermis (cildin en dış tabakası) hücrelerinin daha kolay sıyrılmasına yardımcı olarak gözeneklerin tıkanmasını önleme ve lezyonların patlamasını kolaylaştırma kabiliyeti nedeniyle tıpta ve dermatolojide çeşitli kullanımları olan bir beta hidroksi asittir (BHA).

Farmakokinetik:

Salisilik asit topikal olarak uygulanır ve cilt üzerinde lokal olarak etki eder. Cilde uygulandığında, salisilik asit cilt hücrelerinin dış tabakasını bir arada tutan lipitlerin parçalanmasına yardımcı olabilir, bu da bu cilt hücrelerinin pul pul dökülmesini kolaylaştırır ve epidermisin dökülmesini teşvik eder. Salisilik asit lipitte çözündüğü için cildin gözeneklerindeki lipit bakımından zengin sebuma nüfuz edebilir, bu da onu özellikle akne ve siyah nokta tedavisinde etkili kılar. Salisilik asidin cilt üzerindeki yarılanma ömrü tam olarak bilinmemektedir, çünkü uygulanan çözeltinin konsantrasyonu, cilt üzerinde bırakıldığı süre ve kişinin cilt özellikleri gibi faktörlere bağlıdır.

Farmakodinamik:

Salisilik asidin birincil etki mekanizması, cildin en dış tabakasındaki cilt hücreleri arasındaki bağların zayıflamasını içerir, bu da cildin bu hücreleri daha kolay dökmesini sağlar. Bu, gözeneklerin açılmasına ve akne görünümünün azalmasına yardımcı olabilir. Ayrıca salisilik asit, akne ve diğer cilt rahatsızlıkları ile ilişkili kızarıklık ve iltihaplanmayı azaltmaya yardımcı olabilecek anti-enflamatuar özelliklere de sahiptir. Ayrıca, akne tedavisindeki etkinliğine katkıda bulunabilecek hafif antimikrobiyaldir.

Dozaj:

Salisilik asit dozajı kullanılan ürüne ve tedavi edilen duruma bağlıdır. Akne veya kepek tedavisi için reçetesiz satılan salisilik asit preparatları genellikle yaklaşık %0,5 ila %2’lik bir konsantrasyon içerir. Siğillerin giderilmesi için kullanılan preparatlar tipik olarak daha yüksek konsantrasyonda salisilik asit içerir (yaklaşık %17 ila %27).

Yan etkileri:

Salisilik asit çoğu insan için genellikle güvenlidir. Ancak bazı durumlarda kızarıklık, soyulma ve kuruluk gibi cilt tahrişlerine neden olabilir. Nadiren de olsa salisilik aside karşı alerjik reaksiyon oluşması da mümkündür.

Tarih

Salisilik asit ilk olarak 1838 yılında İtalyan kimyager Raffaele Piria tarafından söğüt kabuğundan izole edilmiş ve aynı zamanda isimlendirilmiştir. Ancak söğüt kabuğunun tıbbi özellikleri, onu ağrı, iltihap ve ateş tedavisinde kullanan Yunanlılar, Sümerler ve Asurlular gibi çeşitli medeniyetler tarafından çok eski zamanlardan beri biliniyordu. 1860 yılında iki Alman kimyager, Hermann Kolbe ve Eduard Lautemann, fenol ve karbondioksitten salisilik asit üretmek için sentetik bir yöntem keşfettiler. Günümüzde salisilik asit esas olarak sodyum fenoksit ve karbondioksitten elde edilmekte ve ardından asitleştirilmektedir. Salisilik asit, ilaç endüstrisinde aspirin (asetilsalisilik asit) ve çeşitli terapötik uygulamalara sahip diğer türevlerin öncüsü olarak yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Ayrıca siğil, nasır, akne ve sedef hastalığı gibi cilt rahatsızlıkları için topikal bir ajan olarak kullanılır. Salisilik asit aynı zamanda büyüme ve savunma tepkilerini düzenleyen bir bitki hormonudur.

Kaynak:

  1. Kornhauser, Andrija, et al. “The effects of topically applied glycolic acid and salicylic acid on ultraviolet radiation-induced erythema, DNA damage and sunburn cell formation in human skin.” Journal of dermatological science 55.1 (2009): 10-17.
  2. Arif, Tasleem. “Salicylic acid as a peeling agent: a comprehensive review.” Clinical, cosmetic and investigational dermatology 8 (2015): 455.

Click here to display content from YouTube.
Learn more in YouTube’s privacy policy.