Neden ağlarız?

Image copyrightADAM PROCTOR

Düşünürsek, gözümüzden yaş akıtmak ilginç bir olaydır. Neden ağlarız? Gözyaşı dökme konusunda kadınlarla erkekler neden farklıdır?

Ağlamanın ardındaki nedenleri bilimsel olarak nasıl açıklarız? Ağlamanın yararları nelerdir? Hangi evrimsel nedenler onu ortaya çıkarmıştır?

Yapılan bütün araştırmalar kadınların erkeklerden daha fazla ağladığını gösteriyor. Psikolog William Frey’in 1982’de yaptığı bir araştırma, kadınların ayda ortalama 5,3 kez, erkeklerin ise 1,3 kez ağladığını ortaya koymuştu. Kadınların her ağlaması ortalama 5-6 dakika sürerken erkeklerinki 2-3 dakikayla sınırlıydı.

Hollanda’daki Tilberg Üniversitesi’nden psikolog Ad Vingerhoets gözyaşını araştıran az sayıdaki bilim insanından biri. Onun araştırmaları da ağlama konusunda kadınlarla erkekler arasında fark olduğunu ve bunun çocukluğa kadar dayandığını gösteriyor.

Bebeklikteki ağlamada herhangi bir cinsiyet farkı yoktur. Bütün bebekler aynı şekilde ağlar. Evrim psikologları bebeklerin ebeveynlerinin dikkatini çekmek amacıyla ağladığını söylüyor.

Peki çocukluktan yetişkinliğe geçişte ne oluyor da cinsiyetler arasındaki ağlama farkı doğar? Bunda kültürün önemli bir rol oynadığı belirtiliyor. Farklı ülkelerde yapılan araştırmalar, ağlamanın toplumsal olarak kabul gördüğü ülkelerde insanların daha fazla ağladığını gösteriyor.

Vingerhoets ayrıca daha zengin ülkelerde de ağlama oranlarının arttığını, bunun da refahın insanların duygularını daha iyi dışa vurmasını sağladığının bir göstergesi olduğunu belirtiyor.

Fakat Vingerhoets’a göre, erkeklerin ağlamasını sınırlayan sadece toplumsal şekillenme değil, testosteronun da etkisi var. Prostat kanseri tedavisi amacıyla testosteron seviyesini düşüren ilaçları kullanan erkeklerin daha fazla ağladığını söylüyor. Ancak bu insanların hastalık nedeniyle daha hassas olduğunu iddia edenler de var.

İnsan, duygusal nedenlerle ağlayan tek canlıdır – fillerin de yas tutarken ağladığına dair iddialar kanıtlanabilmiş değil. Neden ağladığımız konusunda fazla araştırma da yok.

Yani ister fiziksel acı duyduğumuzda, ister duygusal travmalarda, isterse mutluluktan olsun neden ağladığımızı bilmiyoruz aslında. İnsan sosyal bir varlık olduğundan belki de iç duygu durumunu dışa vurmanın bir yoludur bu.

Belki de insanın boşalıp rahatlamasını sağlıyor ağalamak. Vingerhoet geçen yıl yaptığı son araştırmasında gönüllü deneklere duygusal iki filmden birini izlettikten sonra duygu durumlarını sordu.

Filmlerden biri Hayat Güzeldir (Life is Beautiful), diğeri ise Hachi: A Dog’s Tale (Hachi: Bir Köpeğin Hikayesi) idi. Filmden hemen sonra, 20 dakika sonra ve iki saat sonra birer form doldurmaları istendi.

Film seyrederken ağlamayanlar herhangi bir değişiklik bildirmezken, ağlayanların ruh halinde önemli iyileşmeler kaydedildiği belirtiliyordu. Yani insanlar ağlayıp rahatlamıştı.

Kaynak:

  • BBC
  • Dianne A. van Hemert Culture and Crying: Prevalences and Gender Differences Published online before print April 28, 2011, doi: 10.1177/1069397111404519 Cross-Cultural Research April 28, 2011 1069397111404519
  • Zeifman DM An ethological analysis of human infant crying: answering Tinbergen’s four questions. Dev Psychobiol. 2001 Dec;39(4):265-85. PMID: 11745323
  • Asmir Gračanin, Ad J. J. M. Vingerhoets, Igor Kardum, Marina Zupčić, Maja Šantek, Mia Šimić Why crying does and sometimes does not seem to alleviate mood: a quasi-experimental study Motivation and Emotion December 2015, Volume 39, Issue 6, pp 953–960 DOI: 10.1007/s11031-015-9507-9

Neden Ağlarız?

Araştırmalar öne sürüyor ki , üzgün olduğumuz için değil , üzgün olmayı atlatmak için ağlarız.

İlk olarak , duygusal ağlama insanlara özel bir olay değildir. Eğer çok küçük bir kedi yavrusunu ele alırsak, bir insan bebeğiyle aynı türde gürültülü mutsuzluk sesini çıkarır. Başka hayvanlar feryat eder, sızlanır ya da inler ve bunların kaynakları bizim ağlamamıza sebep olan duygularla aynıdır. Tek fark, hayvanların bunu kuru gözle yapmalarıdır.

Bebeklerin ilk ağlamaları diğer hayvanların ağlamalarına benzer , yani ayrılma ve sıkıntının içgüdüsel bir göstergesidir. Hatta , anensefali (beynin yarım yuvarları olmama durumu) doğan bebekler bile ağlayabilir.

Dört çesit gözyaşı vardır:

1)Devamlı ya da bazal gözyaşları üç seviyeye sahiptir: göze yapışan, içerik yönünden zengin mukus; sulu bir orta katman ; ve antioksidan vitamin,mineral ile asit yönünden zengin yağ katmanı. Bunlar devamlılık ve koruma için devamlı üretilir.

2) Refleks gözyaşları, mikroorganizmaları hedef almak için antikorlar, immunoglobulinler ve lizozimler içerir. Göz,burun veya yüzde bulunan sinir uçlarının ışık,rüzgar, yabancı maddeler ya da irite edici gaz/sıvılarla teması sonucu üretilir. Normal gözyaşı değildir, biyolojik olarak farklıdır.

3) Bir alerji ya da kimyasal aracılıkla oluşmuş, indüklenmiş gözyaşları.

4)İnsanlara özel duygusal(psikojenik) gözyaşları

İnsan bebekleri üç ayları dolmadan duygusal gözyaşı dökmezler. Bu , 3-6 ay aralığında başlar. Aynı zamanda bu aralık , bebeklerin farklı yüzleri tanıdıkları, cevap verdikleri ve tepki gösterdikleri (yani sosyal olmaya başladıkları) aralıktır. Gözyaşlarının bir işlevinin de iletişim kurma hatta çevredeki insanları kimyasal olarak manipüle etme olduğuna dair kanıtlar bulunmakta.

Bu nemli yetenek, büyük ihtimalle türümüzün geçirdiği bir genetik mutasyonun sonucu. Öyle görünüyor ki, beynin duyguyla ilgili bölgeleri(frontal lob, bazal ganglia, talamus ve hipotalamus) refleks gözyaşlarının kullandığı duyusal devrelerle karışmış ve onlarla rüzgar ya da toz değil de duygular yoluyla etkileşime geçmiş.

İnsan gözyaşları, gözle bağlantılı tüplerin tepesinde bulunan, ahududu şeklindeki lakrimal bezde şekillenir. Küçük ampüller sıkışarak gözyaşlarını iter. Tüm sistem Oculist’e göre inanılmaz karışıktır:

“Lakrimal bez iki farklı işlem sonuçu protein salgılar. Kurucu salgılama adlı ilk işlemde proteinler endoplazmik retikulumda sentezlenir, golgi aygıtçığında modifiye edilir ve salgı vesiküllerine aktarılır. Bu vesiküller hemen apikal zar ile kaynaşır. Vesiküller muhafaza edilmez , böylece kurucu salgılama protein sentezi seviyesinde düzenlenir. Kurucu proteinlere örnek olarak SlgA verilebilir. İkinci salgılama düzenlenmiş protein salgılamasıdır. Bu tipte , proteinler endoplazmik retikulumda sentezlenir, golgi aygıtçığında modifiye edilir ve salgı vesiküllerine paketlenir. Vesiküller ilgili uyarıcılar algılanana kadar muhafaza edilir ve ancak o zamanda apikal zarla kaynaşır.”

Tüm süstem bizim bilinçli kontrolümüz dışında kalır. Aynı titreyen çene ve gözyaşları bir trafik kazasından kaçmaya çalışırken bulunamazken , işyerinde bir karşılaşmada istemsiz belirebilir. İstemli ağlamayı öğrenen aktörler bile, göz ve yüzlerine komut vermektense duygusal anlar hayal ederler. Bu hem psikojenik göz yaşarmasını incelemek isteyen biliminsanları hem de cenazelerde gözlerini kuru halde bulan bizler için sorun yaratır.

Suçlu, kalp atışı, nefes alıp verme gibi şeyleri kontrol eden, beden ve zihni bulanık bir şekilde birbirine bağlayan otonom sinir sistemidir. Otonom sinir sistemi bazı şeyleri hızlandırabilir (sempatik sistem) ya da kriz geçtiğinde yavaşlatabilir(parasempatik sistem). Bunların lakrimal sistemle bağlantıları verilen diyagramda gösterilmiştir.

Eğer üzgün olduğumuz için ağlıyorsak, korktuğumuz için koşuyorsak örneğindeki gibi, sempatik sistemin işin içinde olması gerekirdi, ancak değil. Bir kişinin sempatik sistemi felç geçirdiğinde o kişi daha fazla ağlar. Diğer yandan , parasempatik sistem zedelendiğinde daha az ağlanır. Hatırlayın , parasempatik sistem şeyleri yavaşlatır.

Ad Vingerhoets’in kitabı “Neden Sadece İnsanlar Ağlar: Gözyaşlarının Sırlarının Açıklanması”’na göre çoğu deney hayvanların neden acı/ayrılma sebebiyle ağladıklarına odaklansa da, Japonya’da 2008’de gerçekleştirilen bir tanesinin spesifik olarak insan ağlamasına ve beyine odaklanır. Araştırmacılar , deneye tabi tutulanlar duygusal bir film izlerken, onların beynindeki medial korteks hareketliliğini inceledi.

Bu incelemeyle öznelerin üç farklı aşamadan geçtikleri belirlendi : gözyaşı öncesi, gözyaşı tetikleyici ve ağlama. Katılımcılar film yüzünden duygulandıklarında bir aktivite artışı yaşandı ve ağlamaya başladıklarında keskin bir yükseliş görüldü. Araştırmacılar bunun beyin sempatik sistemten parasempatik sisteme geçiş olup olmadığını merak ettiler. İnsan ağlamasını inceleyen deneyler yetersiz olsa da , verilen diyagramda duygusal sıkıntı sonucu ağlarken hangi beyin parçalarının öne çıktığı veriliyor.

ağla2

Asetilkolin ve nöradrenalin gibi sinirleri harekete geçiren nörokimyasallara ek olarak , ağlamanın düzenlenmesinde görevli olabilecek başka nörokimyasallar da mevcut.

*Serotonin: Tek bir SSRI dozu (Prozac gibi) hem depresif hem de hamile kadınlarda ağlamayı azaltabilir. Serotoninin gözyaşı eşiğini etkilediği düşünülüyor. Ayrıca, duygusal gözyaşlarında da serotonin bulunur.

*Doğal opioidler (eski adlarıyla endorfinler), başta genç hayvanlardaki ayrılma ağlayışı olmak üzere, ağlayışları azaltır. Naltrexone, opioidleri bloke eder ve ağlamayı arttırır.

*Prolaktinin , meme sütü başta olmak üzere 300 farklı işlevi bulunur ve hipofiz bezinden salgılanır. Lakrimal bezlerde bu hormon için reseptörler bulunur. Aynı zamanda duygusal gözyaşlarında da bulunur.

*Duygusal gözyaşları ve duygusal terlemeyi tetikleyen adrenokortikotropin stresin en çok bilinen göstergelerinden biridir. Prolaktin gibi gözyaşlarında bolca bulunur.

Kaynak:

  1. EvrimselAntropoloji
  2. quora
  3. Sato-Suzuki, Ikuko, et al. “Activation of the medial prefrontal cortex during crying with emotional tear: Near-infrared spectroscopy study.” Autonomic Neuroscience135.1 (2007): 128

Ağlarken Neden Burnumuz Akar?

Bir insan her dakika birkaç mikro litre göz yaşı üretir. Bu yaşlar su, yağ ve mukusun karışımıdır ve gözlere yakın yerlerdeki salgı hücrelerinden salgılanırlar. Göz yaşının asıl amacı göz yuvarlağını nemli tutmaktır.

Her göz kırpışınızda yaşlar bir kesede toplanır ve gün içerisinde buruna ve boğaza akabiliyor ancak biz bunu fark etmiyoruz. Ağladığımız sırada ise göz yaşı üretimi çok yükseliyor ve fazla yaşlar gözlerimizden akmaya başlıyor.

Aynı zamanda boğazımıza ve burnumuza da akışlar artıyor. Bu yüzden ağlarken burnumuz akıyor.

Kaynak: PST