PARMAK İZLERİNE NANOTEKNOLOJİK ÇÖZÜM!

Yakın geçmişte hayatımıza girmiş olan cep telefonları teknoloji ilerledikçe kabuk değiştirmeye devam ediyor. Bununla birlikte, artık hayatlarımızın bir parçası haline geldikleri için hepimiz ister istemez taşınabilir telefonlar ile ilgili teknolojik gelişmeleri takip etmeye başladık. Bildiğiniz üzere son süreçte cep telefonları, bünyelerine sürekli güncellenen işletim sistemlerinin de dahil edilmesiyle birlikte akıllı telefon olarak adlandırılmaya başlandılar ve akıllı telefonlar arasında da en çok rağbet görenleri kuşkusuz dokunmatik ekranlara sahip olan modeller.

Dokunmatik özellikli akıllı telefonların piyasaya çıktığı ilk günlerde dikkat çeken yanları dokunmaya karşı hassasiyetleri, sayfalar arası geçişteki hızları, kapasiteleri, renkleri gibi ilk bakışta cazip gelen özellikleriydi. Ancak gün geçtikçe bu özelliklerin çoğu hemen hemen tüm rekabetçi firmalarca sağlandığı için müşteriler daha nitelikli akıllı telefonlar talep etmeye başladılar. Bu taleplerin başında pil ömrünün uzatılması, darbelere/suya/toza dayanıklılıkları ve elbette dokunmatik ekranlarda yaşanan sorunların çözümlenmesi geliyor.

Aslına bakarsanız tüm bu sorunların çözümlenmesi tek bir alandaki gelişmeler ile mümkün görünüyor: Nanoteknoloji. Şimdi yaşanan bu sorunlardan bir tanesinin nanoteknoloji kullanılarak nasıl bertaraf edildiğini inceleyeceğiz.

Henüz akıllı telefon teknolojisi ile tanıştınız mı bilmiyorum ancak kullanmasanız da (dokunmatik ekrana sahip olan) akıllı telefonların çoğunun ekranlarındaki parmak izleri mutlaka dikkatinizi çekmiştir. Bu sıkıntının giderilmesinden önce gelin parmak izlerimizin nasıl oluştuğuna bir göz atalım:

Parmak izlerimiz nasıl oluşur?

İnsanların ve diğer primatların parmaklarının iç yüzeyindeki deriler girintili çıkıntılı bir yapıya sahiptir[1]. Parmakların iç yüzündeki bu girintili çıkıntılı yapı kişiye özgüdür ve herhangi bir yüzeyle temasında, üzerindeki (ter bezleri tarafından salgılanmış) su bazlı yağ tabakasını iz bırakacak şekilde bulaştırır. Bu biçimde oluşan izlere parmak izi denilir[2].

Şekil 1: Girintili çıkıntılı yapısıyla parmak ucu (Kaynak: Wikipedia)

Şekil 1: Girintili çıkıntılı yapısıyla parmak ucu (Kaynak: Wikipedia)

Parmak izi tutmayan bir yüzey mümkün müdür?

Gerçeği söylemek gerekirse son yıllarda yapılan araştırmalar sonucunda ulaşılan noktada dahi parmak izinin bulaşmasını tamamiyle önleyebilecek bir yüzey henüz geliştirilememiştir. Sadece bu yönde geliştirilmiş bir yüzey ile normal yüzeyler arasında gözle görülebilecek düzeyde farklar vardır diyebiliriz[3].

Akıllı telefon ekranlarında kullanılan teknoloji bize nasıl bir fayda sağlıyor?

Yapılan çalışmaların çoğu parmak izi oluşmasına neden olan parmak izi yağlarının yüzeye tutunmasını engellemek ve bu şekilde ekranın temiz görünmesini sağlamak amacıyla gerçekleştiriliyor.

Yağ tutmazlıktan bahsedebilmemiz için bahsi geçen yüzeyin oleofobik yani “yağ tutmaz” özellikli olması gereklidir. En bilinen oleofobik özellikli molekül ise su. Sonrasında ise florokarbonlar geliyor. Üretici firmaların akıllı telefonların ekran teknolojisinde kullandıkları teknik ise oleofobik maddelerden ekran yapmaktan çok ekranları oleofobik -örneğin çoğunlukla- floropolimer tabanlı katmanlarla kaplamak ve bu yolla uzun süreliğine ekran yüzeylerinin yağ tutmalarını engellemekten ibarettir[4].

Yapılan kaplamayı mikroskobik düzeyde inceleyecek olursak, Şekil 2’de de gördüğünüz üzere ekran üzerindeki girintili çıkıntılı katmanın yağ tutmasını engelleyecek şekilde kaplandığını görebiliriz.

Şekil 2: Oleofobik kaplama teknolojisinin ince bir tabaka kesiti üzerinden şematik gösterimi[3]

Şekil 2: Oleofobik kaplama teknolojisinin ince bir tabaka kesiti üzerinden şematik gösterimi[3]

Bu tür bir kaplamanın avantajı uzunca bir zaman bizi parmak izleri veya çeşitli kirlerden uzak tutacak bir ekran sunmasıdır diyebiliriz. Ancak ne yazık ki belirli bir süreden sonra bu özellik kaybolacağından ekranlarımızı yeni bir ince film tabakasıyla kaplamamız veya piyasadaki bu özelliği sağlayacak solüsyonlar ile ekrana iyileştirme yapmamız gerekiyor.

Şekil 3: Apple Iphone 3G ile 3GS modeli arasındaki oleofobik yüzey farkı ve bunun ekran parlaklığına yansıması[5]

Şekil 3: Apple Iphone 3G ile 3GS modeli arasındaki oleofobik yüzey farkı ve bunun ekran parlaklığına yansıması[5]

2009 yılında 3GS modeli ile parmak izi tutmayan teknolojiyi ilk su yüzüne çıkaran firmalardan biri diyebiliriz Apple için[5]. Zira, Apple Ağustos 2011’de aldığı patentle birlikte, 2011 ve sonrasında piyasaya süreceği telefonlarda kullanacağı kaplama teknolojisine ve bu yöndeki gelişmelere duyarlı olacağının sinyallerini vermişti[6]. Şekil 3 üzerinde çok belirgin olmasa da oleofobik özellikli katmana sahip 3GS modelin parmak izlerinden arınmasının daha kolay olacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Nanoteknolojinin hız kesmeden ilerleme kaydettiği günümüzde yağ tutmayan ve su tutmayan yüzeyleri çok yakın gelecekte banyomuzda(karo, lavabo, duşakabin, küvet vs.), teknik işlerde, teknik malzemelerde, gündelik kullandığımız eşyalarımızda vb. pek çok yerde göreceğiz.

Kaynaklar: AçıkBilim

[1] http://en.wikipedia.org/wiki/Fingerprint
[2] http://www.senseme.com/scripts/biometrics/fingerprints.htm
[3] “Anti-fingerprint Coating Applications for Automotive Touchscreen Displays”, Brian C. Wilson, Daniel J. Fiore, North American Coating Laboratories
[4] http://en.wikipedia.org/wiki/Lipophobicity
[5] http://gizmodo.com/5302097/giz-bill-nye-explains-the-iphone-3gss-oleophobic-screen/
[6] Patent Publication No: US 2011/0195187 A1, Aug. 11, 2011, Assigned by APPLE INC.

30 Yılı Kapsayan Araştırma Cep Telefonu İle Kanser Arasında Bağlantı Olmadığını Ortaya Çıkardı!

Son 30 yılda doğan birçoğumuz için akıllı telefonlar olmayan bir dünya düşünmek epey zordur fakat bu aletler hala nispeten yeni sayılır ve bilim insanları bu aletlerin uzun süreli ruhsal ve fizyolojik etkileri hakkında veri toplamaya devam ediyorlar.
Avustralyalı araştırmanın sonuçları, cep telefonu kullanımı ile kanser vakaları arasında herhangi bir doğrusal ilişki olmadığını gösteriyor. Çalışmanın arkasındaki araştırmacılar 1982 ile 2013 arasındaki 30 yıllık verileri topladılar ve telefon kullanımı ile beyin kanseri oranlarının haritasını çıkardılar.
Tabii ki akıllı telefonların ne kadar sağlıklı ya da sağlıksız olduğu sorusunu cevaplamak için birden fazla çalışma gerekecek fakat bu dikkate alınması gereken önemli bir bulgu.
Gizmodo’dan Chris Mills’in bildirdiği gibi araştırmada erkeklerdeki kanser oranında ufak bir artış gözlemlendi fakat dişilerde kayda değer bir değişiklik olmadı ve genel olarak veriler daha önce aynı konu üzerine İskandinavya’da yapılan araştırmadaki veriler ile eşleşiyor.
Avusturalyalı çalışmayı daha faydalı kılansa ülkedeki teşhis edilen bütün kanser vakalarının yasa dolayısıyla kayda geçirilmesi. Araştırmacılar Cancer Epidemiology dergisinde yayınlanan makalelerinde şöyle yazıyorlar:
“Artan cep telefonu kullanımı ile bağdaşan herhangi bir beyin kanseri vakası artışı bulamadık.”
70 ile 84 yaş arası kanser oranlarında zamana bağlı artış gözlense de bu cep telefonları kullanımda değilken başlamış ve araştırmacılar bu artışın son yıllardaki daha iyi teşhis ve daha iyi kanser tanı tekniklerinden kaynaklandığını düşünüyorlar. Toplamda 19.858 erkek ile 14.222 kadının kayıtları incelendi. Eğer akıllı telefonların artışı ya da genel olarak istatistik ile ilgileniyorsanız, Avustralya’daki cep telefonu kullanımının 1987’de başladığını ve son 29 yılda yüzde doksanlara ulaştığını bilmek isteyebilirsiniz.
Baş araştırmacı Simon Chapman’ın, The Conservation’da belirttiği üzere, araştırma büyük bir zaman dilimini kapsadığı için akıllı telefon kullanımındaki artış ile kanser oranlarının artışı arasında bir “kuluçka döneminin” bulunmadığından daha emin olabiliriz. Eğer olsaydı, çoktan işaretlerini görmeye başlardık.
Fakat yaşam tarzımızda hesaba almamız gereken onca değişken ve etkenler varken, bu küçük zamazingoların vücudumuza ve aklımıza neler yaptığını tamamen anlamamız için daha fazla araştırma gerek.
Chapman ve çalışma arkadaşları aynı zamanda verilerini, akıllı telefon kullanımı ile kanser riskindeki artış arasında ilişkiler olduğuna işaret eden 2011 ve 2015’te yapılmış iki ayrı araştırma ile de test ettiler. İki araştırma tarafından da öne sürülen kanser oranlarındaki tahmini artış Avustralya’daki 30 yıllık verilerde gözlenmedi.
Yani şimdilik güvendeyiz… Fakat yine de yapabildiğiniz sürece ahizesiz konuşmakta fayda var, ne olur ne olmaz…
Kaynak:
  • ScienceAlert
  • Patrizia Frei, Aslak H Poulsen, Christoffer Johansen, Jørgen H Olsen, Joachim Schüz, Use of mobile phones and risk of brain tumours: update of Danish cohort study BMJ 2011; 343 doi: http://dx.doi.org/10.1136/bmj.d6387 (Published 20 October 2011) Cite this as: BMJ 2011;343:d6387
  • Simon Chapman, Lamiae Azizi, Qingwei Luo, Freddy Sitas Has the incidence of brain cancer risen in Australia since the introduction of mobile phones 29 years ago? Cancer Epidemiology  DOI: http://dx.doi.org/10.1016/j.canep.2016.04.010