İntravajinal ejakülasyon gecikmesi

İnsan cinselliğinin, özellikle de intravajinal boşalma gecikmesi (IELT) bağlamında incelenmesi, normatif kalıpları ve bunların sonuçlarını anlamak için bilimsel titizlikle ele alınmıştır. IELT kavramı, vajinal penetrasyondan boşalmaya kadar geçen süreyi ifade eder. Kendi kendine bildirilen veriler genellikle sosyal arzu edilebilirlik önyargısı ve cinsel ilişki sırasında zamanı algılamadaki doğal zorluklar nedeniyle yanlışlıklardan muzdarip olduğundan, bu yönü araştırmak metodolojik zorlukların üstesinden gelmeyi içerir.

“İntravajinal ejakülasyon gecikmesi” terimi Latince köklerden türetilmiştir; “intra” “içinde” anlamına gelir, “vajina” kadın genital kanalına atıfta bulunur, “ejaculare” “dışarı atmak” anlamına gelir ve “latency” bir gecikme süresini belirtir. Tarihsel olarak cinsel performans, farklı dönemler ve toplumlar arasında süre ve memnuniyete yapılan farklı vurgularla hem tıbbi hem de kültürel bir ilgi konusu olmuştur.

Araştırmalardan Elde Edilen Temel Bulgular

Metodoloji

IELT’yi ele alan önemli bir çalışma, çeşitli küresel bölgelerden 500 çiftten oluşan sağlam bir örneklem büyüklüğü ile gerçekleştirilmiştir. Bu çiftlerden, doğruluğu sağlamak için kronometre kullanarak dört haftalık bir süre boyunca IELT’lerini ölçmeleri istenmiştir. Bu yaklaşım, potansiyel olarak müdahaleci olsa da, bugüne kadar konuyla ilgili en güvenilir verileri sağlamıştır.

Sonuçlar

Bu çalışmanın bulguları, çiftler arasında IELT’de 33 saniye ile 44 dakika arasında değişen önemli bir değişkenlik olduğunu ortaya koymuştur. Ortanca IELT 5,4 dakika olarak bulunmuştur. Bu medyan değer, farklı popülasyonlar arasında IELT’nin merkezi eğilimini anlamak için çok önemlidir.

  • Değişkenlik: Çalışma, kaydedilen en kısa ve en uzun IELT arasındaki 80 katlık farkın da gösterdiği gibi, cinsel ilişki için tek bir “normal” süre olmadığını vurgulamıştır.
  • Prezervatif Kullanımı: Prezervatif kullanımı IELT’yi önemli ölçüde değiştirmemiştir, bu da prezervatif kullanımı gibi dış faktörlerin boşalma zamanlaması üzerinde minimum etkiye sahip olduğunu düşündürmektedir.
  • Sünnet: Benzer şekilde, erkek katılımcıların sünnetli olup olmamaları IELT’yi önemli ölçüde etkilememiş, duyarlılık ve cinsel performans hakkındaki yaygın varsayımlara meydan okumuştur.
  • Coğrafi Farklılıklar: Menşe ülke genel olarak IELT’yi etkilemezken, veriler Türkiye’den katılımcıların Hollanda, İspanya, İngiltere ve ABD’den katılımcılara kıyasla daha kısa bir IELT’ye (3,7 dakika) sahip olduğunu göstermiştir.
  • Yaş Faktörü: Yaşlı çiftler, cinsel performansı etkileyen yaşlanmayla ilişkili potansiyel fizyolojik değişikliklere işaret ederek daha kısa bir IELT’ye sahip olma eğilimindeydi.

Evrimsel Değerlendirmeler

IELT’ye ilişkin evrimsel bakış açısı, uzun süreli çiftleşmenin adaptif avantajlara sahip olabileceğini düşündürmektedir. Penis morfolojisinin, özellikle de glans çevresindeki çıkıntının, cinsel ilişki sırasında rakip spermleri vajinal kanaldan dışarı atarak sperm rekabetinde işlev gördüğü varsayılmıştır. Bu mekanizma, mevcut erkeğin spermi tarafından başarılı döllenme olasılığını artıracaktır. Ek olarak, erkeklerin boşalma sonrası yaşadığı rahatsızlık, kendi spermlerini dışarı atmaya karşı evrimsel bir caydırıcı olarak hizmet edebilir ve böylece üreme başarısını koruyabilir.

Sonuç

IELT çalışması, insan cinsel deneyimlerinin çeşitliliği hakkında değerli bilgiler sağlamakta ve geleneksel “normallik” kavramlarına meydan okumaktadır. Bulgular, cinsel davranışı etkileyen fizyolojik, psikolojik ve evrimsel faktörlerin karmaşık etkileşiminin altını çizmektedir.


İleri Okuma:

  • Gallup, G. G., Burch, R. L., & Berens, R. A. (2003). The semen displacement hypothesis: Semen viscosity, penis shape, and the depth of thrusting. Evolution and Human Behavior, 24(5), 277-289.
  • Waldinger, M. D., Quinn, P., Dilleen, M., Mundayat, R., Schweitzer, D. H., & Boolell, M. (2005). A multinational population survey of intravaginal ejaculation latency time. Journal of Sexual Medicine, 2(4), 492-497.
  • Patrick, D. L., Althof, S. E., Pryor, J. L., Rosen, R., Rowland, D. L., Ho, K. F., … & Kaufman, J. (2005). Premature ejaculation: An observational study of men and their partners. Journal of Sexual Medicine, 2(3), 358-367.
  •  Zietsch, B. Health Check: how long does sex normally last?. https://theconversation.com/health-check-how-long-does-sex-normally-last-56432 (accessed 20 August, 2016)
  • Corty, E. W., & Guardiani, J. M. (2008). Canadian and American sex therapists’ perceptions of normal and abnormal ejaculatory latencies: How long should intercourse last? Journal of Sexual Medicine, 5(5), 1251-1256.

“G Noktası” Gerçekten Var Mı?

This content is available to members only. Please login or register to view this area.

G noktası anatomik çeşitlilik, farklı kişisel deneyimler ve kadın cinsel sağlığı araştırmalarındaki tarihsel boşluklar nedeniyle tartışma konusu olmaya devam ediyor.

Anatomik Bakış Açısı:

    • G noktası ayrı bir organ değil, vajinanın ön duvarında, klitoriourethrovaginal (CUV) kompleksinin yakınında bulunan 2-3 inçlik erotojen bir bölgedir.
    • Muhtemelen birbirine bağlı yapıları içerir:
      • İç klitoris kökleri: Vajinal duvarın uyarılması, kapsamlı klitoris ağını dolaylı olarak aktive edebilir.
      • Üretra süngeri/Skene bezleri: Bu bezler (erkek prostatına benzer) seyreltilmiş süte benzeyen sıvı üretir ve potansiyel olarak “kadın boşalmasına” katkıda bulunur.

    This content is available to members only. Please login or register to view this area.

    Fizyolojik Tepkiler:

      • Orgazm tipleri:
        • Klitoral: Genellikle vajinal ucun dışarı çıkmasına neden olan, dış klitoral uyarımla ilişkilidir.
        • G noktası: Bazen servikal geri çekilme ve sıvı salınımıyla birlikte görülen, iç uyarımla bağlantılıdır.
      • Sıvı salınımı:
        • Fışkırtma: Genellikle orgazm sırasında basınç altında dışarı atılan seyreltilmiş idrar.
        • Kadın boşalması: İdrardan farklı olan, Skene bezlerinden gelen daha koyu sıvı.

      Değişkenlik ve Tartışma:

        • Evrensel değil: Kadınların %30-40’ı G noktası hassasiyeti bildirirken, diğerleri belirgin bir zevk hissetmiyor.
        • Psikolojik faktörler: Uyarılma ve zihniyet, uyarım algısını önemli ölçüde etkiler.
        • Araştırma zorlukları: Kadın anatomisinin tarihsel olarak az incelenmesi ve öznel raporlama, fikir birliğini zorlaştırıyor.

        G noktası, onu deneyimleyenler için gerçektir, ancak benzersiz bir organ olmaktan ziyade mevcut anatomik yapıların bir araya gelmesini yansıtır. Duyarlılık ve etkilerdeki değişkenliği, kadın cinsel tepkisinin çeşitliliğini vurgular ve onu hem biyolojik hem de fenomenolojik bir fenomen haline getirir. Devam eden tartışmalar, kadın cinselliği konusunda kapsayıcı, ayrıntılı araştırmalara olan ihtiyacı vurgulamaktadır.


        Keşif

        Adını Alman jinekolog Ernst Gräfenberg’den alan G noktası, ilk olarak 1940’larda ve 1950’lerde kadın cinsel anatomisi, özellikle de üretranın orgazmdaki rolü üzerine yaptığı araştırmalarda tanımlanmıştır. Gräfenberg, ön vajinal duvarda, yaklaşık 2-3 inç içeride, uyarıldığında yoğun zevk veya orgazmı tetikleyebilen hassas bir alan olduğunu fark etti. Çalışmaları 1980’lere kadar büyük ölçüde göz ardı edildi.

        1981’de seksologlar Beverly Whipple ve John Perry, G Noktası ve İnsan Cinselliği Hakkındaki Diğer Son Keşifler adlı kitaplarında “G noktası” terimini yeniden keşfettiler ve popüler hale getirdiler. Hemşire ve araştırmacı olan Whipple, klinik çalışmaları sırasında kadınların çeşitli cinsel tepkilerini gözlemledikten sonra bu alanı keşfetmeye başladı. Kadınlarla anketler ve uygulamalı araştırmalar içeren çalışmaları, birçoğunun bu noktanın uyarılmasından dolayı artan bir uyarılma bildirdiğini doğruladı. Daha önceki bulgularını onurlandırmak için bu noktaya Gräfenberg’in adını verdiler.

        Kadınların keşfine katkıları araştırmacıların ötesine uzanıyor. Whipple ve Perry’nin çalışmaları, kadınların deneyimlerini anlatan kendi ifadelerine büyük ölçüde dayanıyordu ve bu da G noktasının yerini ve etkilerini haritalamaya yardımcı oldu. 1970’lerde ve 1980’lerde Shere Hite gibi feminist akademisyenler ve aktivistler de kadın hazzı hakkındaki tartışmaları genişleterek bu tür keşiflerin ivme kazanması için alan yarattı.

        G noktasının kesin doğası hakkında tartışmalar devam ediyor; ayrı bir yapı mı yoksa klitoris ağının bir parçası mı olduğu. Amichai Kilchevsky’nin 2011 tarihli incelemesi gibi çalışmalar, bunun klitorisin bir uzantısı olabileceğini öne sürerken, Whipple’ın devam eden araştırması da dahil olmak üzere diğerleri bunun benzersiz bir erotojen bölge olduğunu savunuyor. Kesin bir anatomik kanıt yok, ancak kadınların anekdot niteliğindeki kanıtları anlayışı şekillendirmeye devam ediyor.

        G noktasını “keşfeden” belirli bir kadın yoktur; bu nokta, tek bir “evreka” anından ziyade kolektif araştırmalar ve yaşanmış deneyimler sonucunda ortaya çıkmıştır.


        İleri Okuma
        1. Gräfenberg, E. (1950). The role of urethra in female orgasm. International Journal of Sexology, 3(3), 145–148.
        2. Perry, J. D., & Whipple, B. (1981). Pelvic muscle strength of female ejaculators: Evidence in support of a new theory of orgasm. Journal of Sex Research, 17(1), 22–39.
        3. Ladas, A. K., Whipple, B., & Perry, J. D. (1982). The G Spot and Other Recent Discoveries About Human Sexuality. New York: Holt, Rinehart and Winston. (Buch, jedoch zentral für die Popularisierung des Begriffs „G-Spot“).
        4. Zaviacic, M., & Hrdina, M. (1985). Anatomic and histologic study of the Skene’s paraurethral glands in adult women. American Journal of Obstetrics and Gynecology, 151(3), 267–271.
        5. Zaviacic, M. (1992). The female prostate: Non-pathological and pathological findings. Journal of Clinical Pathology, 45(7), 579–583.
        6. Grafenberg, E. (1993). The role of urethra in female orgasm. International Journal of Sexology, 3(3), 145–148. (Neuauflage der Originalarbeit von 1950 in moderner Rezeption.)
        7. O’Connell, H. E., Sanjeevan, K. V., & Hutson, J. M. (2005). Anatomy of the clitoris. Journal of Urology, 174(4 Pt 1), 1189–1195.
        8. Marcel D. Waldinger MD, PhD, FECSM, Govert J. de Lint PT, Ad P.G. van Gils MD, PhD, Farhad Masir MD, Egbert Lakke MD, PhD, Ruben S. van Coevorden MD and Dave H. Schweitzer MD, PhD Foot Orgasm Syndrome: A Case Report in a Woman The Journal of Sexual Medicine Volume 10, Issue 8, pages 1926–1934, August 2013 Version of Record online: 19 JUN 2013 DOI: 10.1111/jsm.12217
        9. Zlatko Pastor Female Ejaculation Orgasm vs. Coital Incontinence: A Systematic Review Journal of Sexual Medicine 10(7) · May 2013 DOI: 10.1111/jsm.12166 · Source: PubMed
        10. Jannini, E. A., Buisson, O., Rubio-Casillas, A., & King, R. (2014). Beyond the G-spot: clitourethrovaginal complex (CUV) and female orgasm. Nature Reviews Urology, 11(9), 531–538.
        11. Beverly Whipple Female Ejaculation, G Spot, A Spot, and Should We Be Looking for Spots? Current Sexual Health Reports June 2015, Volume 7, Issue 2, pp 59-62 DOI10.1007/s11930-015-0041-2
        12. Chalmers, J. “Health Check: does the ‘G-spot’ exist?” TheConversation. https://theconversation.com/health-check-does-the-g-spot-exist-56491 (Retrieved on 2016, May 5)
        13. Salama, N., & Boitrelle, F. (2020). Is there a G-spot? A systematic review of the literature. International Urogynecology Journal, 31(10), 1997–2006.
        14. Jannini, E. A., Buisson, O., & Montorsi, F. (2021). The controversial G-spot: From Grafenberg to the clitourethrovaginal complex. Nature Reviews Urology, 18(2), 95–102.

        Kadınlar Viagra İçerse Ne Olur?

        1. Giriş
        Sildenafil sitrat, ilk olarak erkeklerde erektil disfonksiyon (ED) tedavisi için geliştirilmiş ve “Viagra” ticari adıyla 1998’de ruhsatlanmıştır. Halk arasında “küçük mavi hap” olarak anılan bu molekül, fosfodiesteraz-5 (PDE-5) inhibitörü olarak çalışır ve cGMP birikimini artırarak düz kas gevşemesine, dolayısıyla genital dokularda kan akışının artmasına yol açar. İlacın popülerliği ve espri konusu olması, işlevinin geniş kitlelerce bilinmesine neden olmuş; kadınlarda kullanım potansiyeli ise ancak son yıllarda sistematik olarak araştırılmıştır.


        2. Erkeklerde Sildenafil’in Farmakodinamiği

        • NO–cGMP Yolu: Cinsel uyarılma sırasında nitrik oksit (NO) salınımı, guanilat siklazı aktive ederek cGMP üretimini sağlar.
        • Düz Kas Gevşemesi: Yükselen cGMP düzeyi, penisteki düz kas hücrelerinin gevşemesini tetikler ve penis arterleri genişleyerek ereksiyon oluşumunu destekler.
        • PDE-5 İnhibisyonu: Sildenafil, PDE-5’i bloke ederek cGMP yıkımını önler, böylece ereksiyon kalitesinde ve süresinde artış sağlar.

        3. Kadınlarda Potansiyel Mekanizma
        Kadın genital anatomisi de kan akışına bağlı mekanizmalarla çalışır: klitoral ve vajinal dokularda NO–cGMP ekseninin aktif rolü vardır. Sildenafil’in hedef aldığı PDE-5 enzimi, klitoral korpus kavernozum ve vajinal mukozada da bulunur. Bu nedenle ilacın, genital dokularda vazodilatasyonu artırarak arousal (uyanıklık), lubrikasyon ve orgazm kalitesini iyileştirme potansiyeli teorik olarak mevcuttur.


        4. Klinik Çalışmalar

        1. 2003 UC Davis Çalışması (Oral Sildenafil)
          • Tasarım: Menopoz öncesi sağlıklı kadınlarda 50 mg sildenafil ve plasebo karşılaştırması.
          • Bulgular: Sildenafil grubunda uyarılma sırasındaki genital hassasiyet ve tatmin artışı gözlendi; ancak plaseboya kıyasla istatistiksel olarak sınırlı farklar kaydedildi. Baş ağrısı, yüz kızarması ve bulantı gibi yan etkiler daha sık bildirildi .
        2. Topikal Sildenafil Kremi (Faz 2b RESPOND Çalışması, 2024)
          • Tasarım: Premenopozal, birincil tanısı FSAD (Female Sexual Arousal Disorder) olan kadınlarda, genital bölgeye uygulanan %3,6 sildenafil kremi vs. plasebo krem; 12 haftalık randomize, çift-kör çalışma.
          • Sonuçlar:
            • Ana ITT Popülasyonu: SFQ28 Arousal Sensation ve FSDS-DAO başlıklarının co-primer uç noktalarında anlamlı fark saptanmadı.
            • Keşifsel Alt Grup (FSAD ± Azalmış Arzu): Sildenafil krem kullananlarda arousal duyusu, libido ve orgazm skorlarında plaseboya göre anlamlı artış; cinsel sıkıntı ve ilişkisel güçlüklerde azalma kaydedildi (P≤.04).
          • Güvenlik: 1.357 sildenafil kremli ve 1.160 plasebolu cinsel deneyimde ciddi yan etki oranı benzerdi; lokal tahriş nadirdi.
        3. Antidepresan Kaynaklı Seksüel Disfonksiyon Çalışmaları
          • Antidepresan kullanımına bağlı kadınlarda oral sildenafil, vajinal vasküler dolgunluğu ve klitoral yanıtı artırarak lubrikasyon ve ereksiyon benzeri tepkiyi iyileştirdiğine dair veriler bulunmakla birlikte çalışmalar küçük ölçekli ve tek dozludur.

        5. Güvenlik Profili ve Yan Etkiler

        • Sistemik Kullanım (Oral): Baş ağrısı, yüz kızarması, flushing, dispepsi, hafif görsel değişiklikler (mavi bulanık görme).
        • Topikal Kullanım: Genellikle iyi tolere edilmiş; hafif lokal yanma veya tahriş bildirilmiş; sistemik maruziyet düşük olduğundan baş ağrısı ve flushing oranları oral forma göre daha az.
        • Ebeveyn/Partner Maruziyeti: Topikal uygulamada partner maruziyeti de güvenli bulunmuştur.

        6. Onay Durumu ve Klinik Uygulama

        • Onay Durumu: FDA veya EMA tarafından kadın kullanımı için herhangi bir sildenafil ürünü henüz onaylanmamıştır.
        • Off-Label Preskripsiyon: Doktorlar, FSAD veya antidepresan kaynaklı cinsel disfonksiyon gibi spesifik durumlarda olası fayda/riski değerlendirerek tedaviyi deneyebilir.
        • Araştırma İleri Adımları: Faz 3 çalışmaları planlanmakta olup, hangi hasta alt gruplarının en çok yarar sağlayacağı araştırılmaktadır.

        7. Alternatif Farmakoterapiler

        • Flibanserin (Addyi): Premenopozal HSDD (Hypoactive Sexual Desire Disorder) için FDA onaylı (günde bir kez).
        • Bremelanotid (Vyleesi): Premenopozal HSDD için on-demand SC enjeksiyon (cinsel aktiviteden 45 dak. önce).
        • Ospemifen (Osphena): Menopoz sonrası vajinal atrofi ve ilişkili ağrı için seçici östrojen reseptör modülatörü.
        • Yaşam Tarzı ve Psikososyal Yaklaşımlar: Eş ile iletişim, psikoterapi, cinsel terapistler.

        Keşif

        1. Başlangıç Noktası: Kardiyovasküler Tedavi Arayışı (1980’lerin sonu)

        1980’li yılların sonlarına doğru, İngiltere’nin Kent bölgesinde faaliyet gösteren Pfizer araştırma merkezinde görevli bir farmakolog grubu, hipertansiyon (yüksek tansiyon) ve anjina pektoris (eforla gelen göğüs ağrısı) gibi kardiyovasküler rahatsızlıkların tedavisinde kullanılmak üzere yeni bir molekül ailesi üzerinde çalışıyordu. Araştırmanın hedefi, kan damarlarını gevşeterek miyokardın oksijen ihtiyacını azaltabilecek bir bileşik bulmaktı. Bu doğrultuda geliştirilen ve UK-92480 kod numarasıyla anılan bileşik, daha sonra sildenafil sitrat adını alacaktır.

        Bu molekülün temel etki mekanizması, fosfodiesteraz tip 5 (PDE-5) enzimini inhibe etmesidir. PDE-5, damar düz kaslarında cGMP’yi yıkar; bu nedenle inhibisyonu, damar gevşemesiyle sonuçlanır. Teorik olarak, bu mekanizma anjina tedavisi için son derece uygun görünüyordu.


        2. Klinik Denemeler ve Beklenmedik Gözlemler (1991–1993)

        İlk faz I klinik denemelerde, sildenafil oral yoldan çeşitli dozlarda gönüllülere verildi. Denekler ilacı genel olarak iyi tolere ettiler. Ancak en dikkat çekici sonuç, hedeflenmeyen bir yan etki olarak ortaya çıktı: erkek deneklerin bir kısmı penil ereksiyon bildiriminde bulundu. Bu etki, planlanan farmakolojik etki alanından bağımsız olsa da araştırma ekibinin dikkatini çekti.

        1993 yılına gelindiğinde, Pfizer’daki araştırmacılar bu “yan etkiyi” fırsata çevirebileceklerini fark etti. Kardiyak endikasyon arka plana atılarak, ilacın yeni bir terapötik hedefe yönlendirilmesine karar verildi: erektil disfonksiyon.


        3. Terapötik Yön Değişikliği ve Etkinlik Kanıtları (1993–1996)

        Pfizer, 1993 yılında erektil disfonksiyon hastaları üzerinde ilk çift-kör randomize kontrollü çalışmalara başladı. Sonuçlar son derece etkileyiciydi: sildenafil, erkeklerde cinsel uyarıya yanıt olarak yeterli ereksiyon sağlama kapasitesini belirgin şekilde artırıyordu. İlacın etkinliği, özellikle vaskülojik nedenlere bağlı ED hastalarında anlamlıydı.

        Bu dönemde yapılan çalışmalarda, sildenafil’in sadece fizyolojik değil, psikoseksüel memnuniyet üzerinde de olumlu etkileri olduğu gözlemlendi. İlaç, cinsel aktivitenin doğal fizyolojisi ile uyumlu çalıştığı için kullanıcılar tarafından “doğal” bir çözüm olarak algılandı.


        4. Ruhsatlandırma ve Tarihe Geçiş (1996–1998)

        Pfizer, bu etkileyici sonuçların ardından 1996 yılında FDA’ya başvurdu. 27 Mart 1998 tarihinde ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tarafından erektil disfonksiyon tedavisi amacıyla onaylandı. “Viagra” adıyla ticarileştirilen ilaç, kısa sürede dünya genelinde büyük bir başarıya ulaştı.

        Viagra, onaylanmasının ardından ilk yılında yalnızca ABD’de 400 milyon dolardan fazla gelir elde etti. Aynı zamanda tıpta cinsel sağlık üzerine yapılan konuşmaların tabu olmaktan çıkmasına da önemli bir katkı sağladı.



        İleri Okuma

        1. Boolell, M., Allen, M. J., Ballard, S. A., Gepi-Attee, S., Muirhead, G. J., Naylor, A. M., Osterloh, I. H., & Gingell, C. (1996). Sildenafil: an orally active type 5 cyclic GMP–specific phosphodiesterase inhibitor for the treatment of penile erectile dysfunction. International Journal of Impotence Research, 8(2), 47–52.
        2. Goldstein, I., Lue, T. F., Padma-Nathan, H., Rosen, R. C., Steers, W. D., & Wicker, P. A. (1998). Oral sildenafil in the treatment of erectile dysfunction. New England Journal of Medicine, 338(20), 1397–1404.
        3. Jackson, G., Benjamin, N., Jackson, N., & Allen, M. J. (1999). Effects of sildenafil citrate on human hemodynamics. The American Journal of Cardiology, 83(5), 13C–20C.
        4. Berman, J. R., Berman, L. A., Toler, S. M., Gill, J., & Maldonado, R. (2003). Safety and Efficacy of Sildenafil Citrate for the Treatment of Female Sexual Arousal Disorder: A Double-Blind, Placebo Controlled Study. The Journal of Urology, 170(6), 2333–2338. https://doi.org/10.1097/01.ju.0000090966.74607.34
        5. DeNoon, D. J. (2004, January 7). Viagra Improves Sex for Some Women. WebMD. http://www.webmd.com/sexual-conditions/news/20040107/viagra-improves-sex-for-some-women
        6. Osterloh, I. H. (2004). The discovery and development of Viagra: an unexpected story of medical innovation. Nature Reviews Drug Discovery, 3(7), 663–669.
        7. McMurray, J. J., & Pfeffer, M. A. (2005). Heart failure: Sildenafil in heart failure with preserved ejection fraction—hope or hype? European Heart Journal, 26(16), 1463–1465.
        8. Go Ask Alice. (2009, August 7). Viagra’s Effects on Women. Columbia University. http://goaskalice.columbia.edu/viagras-effects-women
        9. British Pregnancy Advisory Service (BPAS). (t.y.). Viagra (Sildenafil) Facts. https://www.bpas.org/bpasman/viagra


        Seksin Beyninizde Meydana Getirdiği 8 Değişiklik

        Seksin beyninizi nasıl etkilediğine dair kavrayışınızın gelişmesi cinsel hayatınızın sağlıklı bir şekilde sürmesine yardımcı olur. Bu durum aynı zamanda da sağlığınızın diğer kısımlarına dair size bilgi verir. Bilim insanları, seksin sırlarını keşfetmeye devam ederken, seks alanındaki araştırmalar da sürekli olarak gelişiyor. İşte bugüne kadar bilimsel araştırmalar sayesinde seks anındaki beynimize dair bildiklerimiz.

        1) Seks Uyuşturucu Gibidir 

        Cinsel birleşme iyi hissetmemize sebep olur. İşte seksi sevmemizin ve arzulamamızın sebebi de budur. Cinsel birleşmeden aldığımız zevk; büyük oranda beynimizin ödül merkezini aktifleştiren bir nörotransmitter olan dopamin salgılanmasından kaynaklıdır. Dopamin, aynı zamanda da uyuşturucu bağımlısı insanlarda oldukça yüksek seviyelerdedir.UCLA David Geffen School of Medicine’dan psikiyatri doçenti Timothy Fong; uyuşturucu almak ile seks yapmanın elbette ki aynı hisleri oluşturmadığını ancak her ikisinin de aynı beyin bölgelerini uyardığını söylüyor. Öte yandan, kafein, nikotin ve çikolata da beynin ödül merkezlerini uyarır.

        2) Seks Antidepresan Etkisi Gösterir

        University of Albany ‘de 2002 yılında yapılan ve 300 kadın üzerine yoğunlaşılan çalışmada; seks anında kondomkullanmayan kadınların kondom kullanan kadınlara kıyasla daha az depresif belirtilere sahip oldukları bulgusuna ulaşıldı. Araştırmacılar bu durumun menide bulunan ve seks sonrası vücut tarafından absorbe edilen östrojen veprostaglandin gibi çeşitli bileşenlerin antidepresan özellikte olmasından kaynaklandığını düşünüyorlar. Ekip; ciddi ilişki içerisinde olma ya da oral kontraseptif kullanımı gibi diğer şeylerin de hem duygu durumu hem de kondom kullanımını etkileyebileceğini doğruladılar. Ciddi ilişki içerisindeki insanlar için bu durum iyi haber olsa da, ciddi düşünmeyenlerin kondom kullanımını ihmal etmemeleri gerekiyor.

        3) Seks Bazen Yatıştırıcı Olabilir

        İyi hissettiren bu kimyasallar, cinsel birleşme anında patlama gösteriyor olabilir fakat, peki ya sonrasında? Araştırmacılara göre; seks sonrası hüzün (postkoital disfori) diye bir şey var. Bir çalışmaya katılan kadınların üçte biri; seks sonrası herhangi bir anda üzüntü deneyimlediklerini bildiriyorlar. Pişmanlık ya da zorlanmış (kendi kendini) olma hissi bu hüznün bir sebebi olabilir, ancak araştırmacılar bu durumun tam olarak neden ortaya çıktığını henüz açıklayamıyorlar.

        4) Seks Ağrıyı Uzaklaştırıyor

        Araştırmalara göre; cinsel birleşme ağrı semptomlarını uzaklaştırabilir. 2013 yılında Almanya’da yürütülen birçalışmada; migreni olan katılımcıların %60’ı ve küme tipi baş ağrısına (histamin baş ağrısı) sahip katılımcıların %30’u seks anında baş ağrısından kısmen ya da tamamen kurtulduklarını belirtiyorlar. Yapılan diğer çalışmalar ise;G noktası uyarılan kadınların ağrı eşiklerinin yükseldiğini ortaya koyuyor. Rutgers University’den profesör Beverly Whipple; bu durumun kadınları ağrıyı hissetmeleri için daha fazla uyarana ihtiyaç duyma noktasına çıkardığını söylüyor. Öte yandan araştırmacılar anne ve bebek arasındaki bağ olarak isimlendirilen oksitosin hormonunun da ağrıyı uzaklaştırmaya yardımcı olduğunu ileri sürüyorlar.

        5) Seks Hafızanızı Temizleyebilir

        Her yıl, her 100.000 insandan 7’si, anlık fakat geçici hafıza kaybı olan “küresel geçici amnezi” deneyimliyor. Bu durum; duygusal stres, ağrı, küçük çaplı kafa sarsıntıları ve sıcak ya da soğuk suya birden atlama gibi durumlarla ortaya çıkabildiği gibi coşkulu bir seks sonucunda da ortaya çıkabiliyor. Ortaya çıkan unutkanlık durumu birkaç dakika ya da birkaç saat boyunca sürebilir. Bu süre zarfında, kişi yeni hafızalar oluşturamaz ya da henüz gerçekleşmiş olayları hatırlayamaz. Ve işin güzel yanı ise; bu durum uzun vadeli etkilere sahip değil.

        6) Seks Hafızanızı Güçlendirebilir

        2010 yılında yapılan bir araştırmada, “kronik” olarak çiftleşen (günde bir kez 14 gün boyunca) farelerle, yalnızca tek seferlik çiftleşme yapmasına olanak sunulan fareler kıyaslandığında, “kronik” olarak çiftleşen farelerin; beynin hafıza ile ilişkili bölgesi olan hipokampuslerinde daha fazla nöron geliştirdikleri gözlemlendi. Bulgular farelerde yapılan ikinci bir çalışma ile de desteklendi. Ancak düzenli seksin insanlarda da aynı etkiyi oluşturup oluşturmadığı durumuna henüz bakılmış değil.

        7) Seks Sakinleştiriyor

        Düzenli seksin farelerde beyni güçlendirdiğinin ortaya koyulduğu aynı çalışmada farelerin aynı zamanda da daha az stresli oldukları gözlemlendi. Bu durum insanlar için de geçerli. Yapılan bir araştırmada; henüz yeni cinsel ilişki deneyimlemiş insanların cinsel ilişki deneyimlememiş insalara kıyasla stresli durumlara –örneğin; insanların önünde konuşma gibi– tepki oluşturmada daha iyi oldukları sonucuna ulaşıldı.  Peki seks stresi nasıl azaltıyor?Bu örnekte; kan basıncını düşürerek.

        8) Seks Uykunuzu Getirir

        Seksin kadınlara kıyasla erkeklerin uykusunu getirmesi daha yaygındır. Ve bilim insanları bu durumun sebebini şöyle açıklıyorlar: Beynin prefrontal korteks isimli bölgesi, boşalmanın ardından giderek yavaşlayan bir aktivite gösteriyor. Bu durum da oksitosin ve serotonin salınımıyla birlikte; “kıçını döndü ve yattı” sendromuna sebep olabilir.


        Kaynak:

        1. Bilimfili,
        2. 8 Ways Sex Affects Your Brain. http://www.health.com/health/gallery/0,,20894914,00.html
        3. Gallup GG Jr, Burch RL, Platek SM. Does semen have antidepressant properties? Arch Sex Behav. 2002 Jun;31(3):289-93. PMID: 12049024
        4. Brian S. Bird, Robert D. Schweitzer & Donald S. Strassberg The Prevalence and Correlates of Postcoital Dysphoria in Women International Journal of Sexual Health Volume 23, Issue 1, 2011 pages 14-25 DOI:10.1080/19317611.2010.509689
        5. Wang YL, Yuan Y, Yang J, Wang CH, Pan YJ, Lu L, Wu YQ, Wang DX, Lv LX, Li RR, Xue L, Wang XH, Bi JW, Liu XF, Qian YN, Deng ZK, Zhang ZJ, Zhai XH, Zhou XJ, Wang GL, Zhai JX, Liu WY. The interaction between the oxytocin and pain modulation in headache patients. Neuropeptides. 2013 Apr;47(2):93-7. doi: 10.1016/j.npep.2012.12.003. Epub 2013 Jan 30.
        6. D Owen, B Paranandi, R Sivakumar, and M Seevaratnam Classical diseases revisited: transient global amnesia Postgrad Med J. 2007 Apr; 83(978): 236–239. doi: 10.1136/pgmj.2006.052472
        7. Maloy K, Davis JE. “Forgettable” sex: a case of transient global amnesia presenting to the emergency department. J Emerg Med. 2011 Sep;41(3):257-60. doi: 10.1016/j.jemermed.2008.02.048. Epub 2008 Oct 1.
        8. Benedetta Leuner , Erica R. Glasper , Elizabeth Gould Sexual Experience Promotes Adult Neurogenesis in the Hippocampus Despite an Initial Elevation in Stress Hormones Plos ONE  Published: July 14, 2010DOI: 10.1371/journal.pone.0011597
        9. Brody S. Blood pressure reactivity to stress is better for people who recently had penile-vaginal intercourse than for people who had other or no sexual activity. Biol Psychol. 2006 Feb;71(2):214-22. Epub 2005 Jun 14. PMID: 15961213
        10. Serge Stoléru, Véronique Fonteillea, Christel Cornélis, Christian Joyal , Virginie Moulier Functional neuroimaging studies of sexual arousal and orgasm in healthy men and women: A review and meta-analysis Neuroscience & Biobehavioral Reviews Volume 36, Issue 6, July 2012, Pages 1481–1509 doi:10.1016/j.neubiorev.2012.03.006