Boşalmanın ilk fazı, daha yüksek dölleme başarısına sahip

Human Reproduction Clinic tarafından yürütülen bir araştırmada sperm içeren boşalma sıvısının iki ayrı fraksiyona ayrılması ve laboratuar ortamında döllenme gerçekleştirilmesiyle, sperm kalitesi ve daha sağlıklı çocuklara sahip olmanın yolu araştırıldı.

Çoğunlukla özellikle üreme sırasında, spermler arasında bir seçme şansımız olmadığı için nasıl daha kaliteli bir döllenme yaratılabileceğini ve hangi spermlerin seçileceği bir muamma olarak kalmıştır. Ancak spermi boşalmayı fazlara ayırarak değerlendirmek bunu kolaylaştıracak gibi görünüyor.

Genelde boşalma ve boşalma ürünü bir bütün olarak düşünülürdü. Bu çalışma ile sıvı iki ayrı önemli bölüme ayrılarak hem kimyasal konsantrasyonları hem de fizyolojik özelliklerine göre değerlendirilerek üremedeki önemleri anlaşılmaya çalışıldı.

Boşalmanın iki temel amacı vardır: – yumurtayı döllemek ve – başka bir sperm tarafından döllenmesini engellemek. Bundan dolayı birincil fraksiyon çinko içeriği ile spermi koruyarak döllemeyi kolaylaştırırken, ikinci fraksiyon ise sperme zarar veren bir içeriğe sahip.

Ancak boşalma bir bütün halinde gerçekleştiği için çoğunlukla bu maddeler birbirine karışarak sperm ve döllenme süreci için zararlı etkiler oluşturuyor. Buna dayanarak araştırmacılar 40 katılımcıdan boşalmadaki iki fazı, iki ayrı tüpe aktarmalarını istedi. Daha sonra iki ayrı örnek grubu araştırmacılar tarafından incelendi.

Veriler, ilk fazın sperm alt popülasyonları açısından çok gelişmiş olduğunu, spermdeki DNA’nın parçalanmamış ve kaliteli halde olduğunu tespit etti. Döllenmede ise bu spermlerinkullanılmasının daha sağlıklı bir döllenme aşaması ve embriyonik gelişim süreci sağladığı gözlemlendi.

Bu ilk aşamanın daha hızlı hareket eden bir sperm grubu içermesi ve daha fazla sayıda kaliteli DNA içeren sperme sahip olması, ikinci faza nazaran daha kaliteli bir üreme aracı olduğunu gösteriyor.

Boşalma Fazları

Boşalma sırasında çıkan sıvı bir çok parçadan oluşur: bunlar; boşalma öncesi faz, boşalmanın birinci  ve ikinci fraksiyonu olarak üç kısma tekabül eder. Boşalma öncesi faz ve buradaki sıvı sperm içermiyor ancak bu renksiz sıvının çok önemli bir görevi var. Kadın uretrasının asidiğini düşürerek birinci ve ikinci fraksiyondaki spermin yumurtaya sağlıklı bir şekilde ulaşmasını sağlıyor.

Diğer bir taraftan, boşalmanın %15 ila 45’ini oluşturan birinci fraksiyon sperm, fosfatazlar (fosfat çıkaran enzimler), sitrik asit, magnezyum ve çinko açısından çok zengin ve bu mineraller sayesinde de sperm korunuyor. İkinci fraksiyon ise sıvının yaklaşık %70’ini oluşturuyor  ve sperm özelliklerine negatif etki eden oksijen reaktif moleküller açısından çok zengin.

 


Kaynak: Bilimfili

Referans :  María Hebles, Monica Dorado, Miguel Gallardo, Mercedes González-Martínez, Pacual Sánchez-Martín. Seminal quality in the first fraction of ejaculate. Systems Biology in Reproductive Medicine, 2015; 61 (2): 113 DOI:10.3109/19396368.2014.999390

Beynimizi Daha Fazla Yağ Yakılmasını Sağlaması İçin Aldatabiliriz

Avustralya’daki Monash Üniversitesi’nden bilim insanları, doğuştan var olan iki hormonun aktivitelerinin artmasının vücudumuzu daha fazla yağ yakması noktasında uyardığını ortaya çıkardılar.

Yapılan araştırma sonucunda vücudumuzu uyararak beyaz yağ depolarını daha kolay yakılabilen kahverengi yağlara çevirmesine sebep olan moleküler mekanizma ilk kez açığa çıkarıldı.

Ekip; ne kadar yediğimize cevaben pankreas tarafından salgılanan insülin hormonu ile yağ hücreleri tarafından üretilen leptin hormonunun beraber çalışarak, yağ yakımını tetikleyen beyindeki özelleşmiş bir grup nöronu uyardığı bulgusuna ulaştı.
Makale yazarlarından Tony Tiganis: Bu hormonlar beyine vücuttaki yağlılığın kapsamlı bir “fotoğrafını” gönderiyorlar. Sonrasında beyin nöronlar aracılığıyla sırasıyla sinyaller göndererek; beyaz yağların (enerji depolayan) kahverengi yağlara dönüştürülmesini teşvik ediyor. Bu durum da vücut ağırlığının düzenlenmesini sağlıyor ” diyor.
Fakat obezite diyeti gibi durumlarda bir şeyler ters gidiyor ve bu işleyiş yavaşlıyor.

Ekip; ilk kez olarak insülin ve leptin hormonlarının aktivitelerini inhibe ederek vücudumuzdaki fazla yağların yakılmasını durduran, fosfataz olarak bilinen engelleyici bir grup enzimin olduğunu ortaya çıkardı.

Araştırma ekibi aynı zamanda; eğer bu enzimlerin aktivitelerini engellersek, beynimizi daha fazla yağ yakması için “kandırabileceğimizi” açığa çıkardı.

Araştırmacılar çalışmalarında laboratuvar farelerinde bu iki enzimin değerlerini azalttılar. Daha sonra fareleri yüksek yağlı diyete sokarak, leptin ve insülin hormonlarının vücut ağırlığını kontrol edip etmediğini görmek istediler.

Buldukları şey ise inanılmazdı; farelerin ne kadar yediklerinin bir önemi olmadan obezite ve tip 2 diyabetin gelişimine sebep olacak derecedeki diyete ciddi anlamda dirençli hale geldiklerini gözlemlediler.

Cell ‘de yayınlanan çalışmanın bir sonraki ayağı ise bu iki enzimin aktivitelerini yavaşlatıcı bir ilacın geliştirilmesi olacak.

Tiganis:

” Sonuç olarak, bu iki enzimin aktivitesini hedefleyerek insanların kilo verebilmelerine yardımcı olabileceğimizi düşünüyoruz. Beyaz yağların kahverengi yağlara çevrilmesi; kilo kaybı çalışmalarına oldukça heyecan verici bir bakış geliştirdi” diyor.

Peki; eğer vücudumuzdaki fazla yağları yakma mekanizmasını yönetebilirsek, bu yağlar vücudumuzdan nasıl atılacak? Avustralyalı araştırmacılar; daha önce anlattığımız şu çalışmada bu soruya yanıt vermişlerdi; kaybedilen kütleyi karbondioksit olarak dışarı atıyoruz.


Araştırma Referansı :  Bilimfili, Leptin and Insulin Act on POMC Neurons to Promote the Browning of White Fat Dodd, Garron T. et al. Cell , Volume 160 , Issue 1 , 88 – 104 DOI: http://dx.doi.org/10.1016/j.cell.2014.12.022