Erkeklerin Parmak Uzunlukları Kadınlarla İlişkilerini Belirliyor

Belki de erkek arkadaşınızın parmaklarına, özellikle yüzük takmadan önce daha dikkatli bakmalısınız. İşaret parmağı kısa olan ve yüksük parmakları uzun olan erkekler, kız arkadaşlarına karşı ortalama derecede iyi davranışlar sergiliyorlar ki bu beklenmedik bir durum ve anne karnında maruz kalınan hormon etkilerinden kaynaklanıyor.  Araştırma MCGill Universitesi araştırmacıları tarafından yürütüldü ve Personality and Individual Differences dergisinde yayımlandı. Bulgular bu erkeklerin daha çok çocuk sahibi olmaya meyilli olduklarını destekler nitelikte. Araştırma fetüs dönemindeki hayatla yetişkin davranışları arasındaki bağları açıklıyor.

Erkeklerin işaret parmakları genellikle yüksük parmaklarında kısadır. Bu fark kadınlarda pek görülmez. Bu uzunluk oranı, fetüs döneminde başta testosteron olmak üzere erkek hormonlarına ne kadar maruz kaldığına göre değişebiliyor. Oran küçüldükçe, erkek hormonu oranı artış göstermektedir. Bu durumda erkeklerin -özellikle de kadınlara karşı olan davranışlarını- belirliyor.

Fetüs döneminde maruz kalınan hormonların erkek yetişkin davranışlarında seçici etkiler yaratması son derece şaşırtıcı görünüyor.

Gülüşler ve Tamamlamalar

Yetişkin davranışlarının parmak uzunluğu oranına göre belirlenmeye çalışıldığı bir çok çalışma bir araya getirildi. İlk kez bu çalışma ile cinsiyete bağlı olarak karşı cinse karşı olan davranışları etkilendiği gösterildi. Kadınlarla beraberken, daha düşük orana sahip erkekler kadınları daha dikkatli dinleme , tamamlama ve gülümseme davranışı gösteriyorlar. Bu davranış şekli hem cinsel ilişkilerde  hem de kadın arkadaş ilişkilerinde ortaya çıkıyor. Ayrıca bu erkekler kadınlara karşı , erkeklere olduğundan daha az kavgacı davranıyorlar; buna karşın daha yüksek oranlı erkekler iki cinse de karşı kavgacı davranıyorlar. Kadınlar için ise bu oran davranışları etkiliyormuş gibi görünmüyor.

155 katılımcı, 5 dakikadan daha uzun süren sosyal etkileşimlerine dayanarak 20 gün boyunca bir anketi her gün doldurdular. Bir önceki çalışmaya dayanarak araştırmacılar davranışları , ‘kabul edilebilir’ ve ‘kavgacı (agresif) ‘ olarak sınıflandırdılar.  Daha düşük uzunluk oranına sahip erkeklerin, yüksek oranlılara nazaran üçte bir oranda daha az dominant davranış , kadınlara karşı kötü davranış ve erkeklere karşı da daha az kavgacı tutum sergiliyorlar.

Daha önceki bir çalışmada daha düşük orana sahip erkeklerin daha fazla çocuğa sahip olduğu ortaya koyulmuştu. Bu araştırma ise bu erkeklerin kadınlarla daha iç içe uyumlu bir yaşam sürdüğünü ve sürebileceğini ortaya koyuyor. Aynı zamanda kadınlarla ilişki kurulmasını ve ilişkinin daha rahat yürütülmesini sağlıyor. Daha çok çocuk sahibi olmanın sebebi de bu olabilir.

Araştırmacılar istatistiksel olarak dominant davranışlarla, uzunluk oranı arasında tutarlı bağlar bulamamaktan dolayı son derece şaşkınlar. İleri ki araştırmaların daha spesifik dominant davranış şekilleri ile  bir ilişki bulmaya yarayacağını öngörüyorlar.

Kaynak: Bilimfili

Referans : D.S. Moskowitz, Rachel Sutton, David C. Zuroff, Simon N. Young. Fetal exposure to androgens, as indicated by digit ratios (2D:4D), increases men’s agreeableness with women. Personality and Individual Differences, 2015; 75: 97 DOI: 10.1016/j.paid.2014.11.008

Birliktelik Çeşitleri, İlişkilerin Ne Kadar Süreceği Hakkında Bilgi Veriyor Olabilir

İlişki, sevgililik ya da genç neslin tabiriyle çıkma, adına her ne derseniz deyin, bir insanın başka bir insanla olan birlikteliği her zaman çözümlemesi zor bir durum olmuştur. Her birey, diğerinden oldukça farklıdır. Bu sebeple birliktelik kavramı, içerisinde yüzlerce farklı değişkeni barındırır. Bu ilginç konu üzerine yapılmış bilimsel çalışmalar da mevcut. Yakın zamanda yapılmış bir çalışmaya göre; insanlar genellikle kendileri için kötü olan insanlara aşık olma eğilimindeler. Bu yeterince kafa karıştırıcı gelmediyse, Journal of Marriage and Family’de yayımlanmış çalışmada da; bir ilişkinin ne kadar ‘güçlü’ olduğunun tahmin edilebileceği öne sürülüyor.

Journal of Marriage and Family’de yayımlanmış makale için bilim insanları, 20’li yaşlarında 376 çiftin 9 aylık ilişkilerinin her bir ayını değerlendirdiler. Çiftlere, araştırma kapsamında; partnerleriyle evlenme fikri hakkında ne düşündükleri, değişen kişilikleri ve tercihleri gibi sorular yönelttiler. İnsanlar genellikle partnerleriyle ebediyen beraber olmak istediklerini belirtiyorlar, fakat bu istek zamanla değişebiliyor. Aslında araştırmacıların da üzerinde durdukları konu tam olarak bu.

Çiftlerin; ‘’çok fazla kavga ediyoruz’’ ve ‘’düşündüğümden daha fazla ortak noktamız var’’ gibi yorumları ve tutkulu ya da arkadaşlık temelli aşk gibi bağ tipleri, araştırma kapsamında sayısal değerlere dönüştürüldü ve grafikleroluşturuldu.

Daha öncelerde yapılan ve ilişki durumlarını takip eden çalışmalar, genellikle bireylerin ve çiftlerin ortalama davranışlarına odaklanıyordu; ve bu ilişkilerin, insanların genelinde benzer işleyişlere sahip olduğu varsayımı üzerinden ilerliyordu. Yeni yapılan çalışma ise bu konsepti reddediyor ve ilişkilerde dört farklı çift tipini tanımlıyor; dramatik, anlaşmazlık dolu, sosyal olarak ilişkili, ve partner odaklı.

Dramatik grup, birbirlerine ve ilişkilerine olan tavırlarında sürekli iniş çıkışlar olan çiftleri içeriyor. Anlaşmazlık dolu olarak tanımlanan çiftler ise, isminden de anlaşılabileceği gibi birbirlerine karşı sürekli tartışmacı bir tutum içerisindeler-bu çiftlerin aralarında bağ zamanla zayıflıyor fakat yine de dramatik grubun içerisindeki çiftlere göre birbirlerine olan bağlılıkları daha fazla.

Diğer taraftan, sosyal olarak ilişkili çiftler, ilişkilerinin sosyal çevreleri ile etkileşim oranından ciddi şekildeetkileniyorlar. Son olarak da, partner odaklı grup içerisindeki çiftlerin ilişkileri, birbirleriyle geçirdikleri zamanladoğru orantılı olarak olumlu ya da ters orantılı olarak olumsuz etkileniyor.

Araştırmaya göre; 376 çiftin %34’ünü oluşturan dramatik çiftler, ilk ayrılmaya en yatkın olanlar. 376 çiftin %12’sini oluşturan, anlaşmazlık dolu çiftler de ilişkilerini bir gün evliliğe dönüştürmeye sosyal ilişkili çiftler ve partner odaklı çiftlere kıyasla daha az yatkınlar. 376 çiftin %19’unu oluşturan sosyal olarak ilişkili çiftler de, ilişkilerini evliliğe dönüştürmeye partner odaklı çiftlere göre daha az yatkınlar. 376 çiftin %30’unu oluşturan partner odaklı çitler ise, diğer çiftlere kıyasla kişisel tatmin seviyeleri ve partnerleriyle olan pozitif ilişkileri en fazla olan insanlardan oluşuyor. Bu gruptaki çiftlerin ilişkilerinin, diğer çiftlere kıyasla, yüksek oranda evlilikle sonuçlanma ihtimali var. Geri kalan %5’lik kısımdaki çiftler ise araştırmadan ayrılmış. Tabii ki, evliliğe yatkınlık durumu yalnızca bir çıkarımdan ibaret. Bu konunun daha net şekilde anlaşılması için aylar süren çalışmalardan ziyade yıllar sürecek geniş kapsamlı çalışmalara ihtiyaç var.

Fakat, araştırmanın verilerine ve sonucuna bakıldığında; sağlıklı yürüyen birlikteliklerde insanların partnerleriyle geçirdikleri zamanın çokluğu ve dramatik özelliklerin azlığı dikkat çekiyor.


Kaynak:

  1. Bilimfili,
  2. Robin Andrews, These Four Relationship Patterns Determine If Your Relationship Will Last, IFL Science, Retrieved from http://www.iflscience.com/editors-blog/these-four-relationship-types-determine-if-your-relationship-will-last

İlgili Makale: Ogolsky, B. G., Surra, C. A. and Monk, J. K. (2015), Pathways of Commitment to Wed: The Development and Dissolution of Romantic Relationships. Journal of Marriage and Family. doi: 10.1111/jomf.12260

Birine Aşık Olmak İçin Sormanız Gereken 36 Soru!

Modern zamanlarda birinin kendisini bir başkasına açması giderek zorlaşmaktadır. İnsanlar birbirlerine açılamadıkları için kişiler arasında aşk gibi güçlü duyguların başlaması da zorlaşmaktadır. Ancak unutmamak gerekir ki aşk, sıradan bir biyokimyasal süreçten ve duygusal algıdan ibarettir. Dolayısıyla her biyokimyasal süreç gibi bilimsel olarak araştırılabilir ve her duygusal algı gibi psikolojik olarak yönlendirilebilir. Bu yazımızda, giderek artan “açılma ve aşık olma problemi”ni çözmeye yönelik yapılmış en ilginç araştırmalardan birini sunacağız. Bir diğer deyişle bu yazı, sizin yeni bir aşka yelken açmanızı veya var olan ilişkinizdeki aşkı canlandırmanızı sağlayan anahtar bir psikoloji araştırması olabilir!
Belki duymuşsunuzdur: Eğer iki kişi birbirinin gözlerine aralıksız olarak 2-4 dakika boyunca bakarsak, bu kişi arasında aşka benzer olarak tanımlanan duygular gelişebilmektedir. Bu yöntemin geçerliliği hiçbir zaman genel geçer olarak ispatlanmamıştır; ancak bazı kişilerde gerçekten çalıştığı gösterilmiştir. Ancak sadece bakmak, aşkı tetiklemek için yeterli değildir. Çünkü modern zamanlarda aşk, sadece fiziksel özelliklere göre değil, entelektüel birikime, çeşitli koşullar altıdna verilen tepkilere, vb. birçok faktöre göre belirlenmektedir.
İşte psikolog Arthur Aron ve diğerleri tarafından yürütülen bir çalışmada, iki yabancı arasındaki aşk gelişiminin hızlandırılabilmesi için sorulması gereken sorular araştırıldı. Bu sorular, oldukça spesifik ve kişisel sorular… Araştırma sonucunda bilim insanları 36 farklı soru ortaya çıkardılar ve bunları 12’şerden 3 gruba böldüler. Bu grupların her biri, bir öncekinden biraz daha spesifik ve kişisel.

Düşünüyor olabilirsiniz: “Sadece birkaç soru sorarak nasıl aşık olunur ki, mantığı nedir bunun?” diye… İzah edelim: Araştırmanın arkasında yatan mantık, insanların birbirine karşı savunmasız hissetmesinin, o kişiler arasında yakınlığa neden olduğu gerçeğine dayanmaktadır. Araştırmanın yazarlarını alıntılayacak olursak:
“İnsanlar arasında yakın ilişkilerin gelişimiyle ilişkilendirilen ana faktörlerden birisi, uzun süreli, giderek artan ve karşılıklı şahsi açıklamalardır.”
 
Gelelim sorulara… Bu soruları müstakbel aşkınızla veya şu andaki sevgilinizle karşılıklı oturarak aşağıda verilen sırayla birbirinize sormanız ve yine sırayla, yüksek sesle birbirinize cevaplamanız gerekiyor. Sorulara verilen cevaplara göre, karşınızdaki kişiyi çok daha iyi tanıyacak ve hatta eğer mümkünse, aşkın tetiklenmesini başarabileceksiniz. En azından öyle umuyoruz. Gelin hep birlikte deneyelim:
Soru Seti 1:
 
1) Eğer ki Dünya’da var olmuş herhangi bir insanı akşam yemeğine davet edebilecek olsaydın, bu kim olurdu?
2) Ünlü olmak ister miydin? Ne tür bir ünlü olmak isterdin?
3) Bir telefon görüşmesi yapmadan önce, neler söyleyeceğin üzerinde prova yapar mısın? Neden?
4) Senin için “kusursuz/harika” bir gün nasıl geçmelidir?
5) En son kendi kendine ne zaman şarkı söyledin? Peki ya bir başkasına en son ne zaman şarkı söyledin?
6) Eğer ki 90 yaşına kadar yaşayabilecek olsaydın ve hayatının son 60 yılında, ya 30 yaşındaki zihnini, ya 30 yaşındaki vücudunu seçmen gerekseydi, hangisini isterdin?
7) Nasıl öleceğine dair bir tahminin var mı?
8) Sen ve partnerin arasında ortak olan 3 özelliği say.
9) Hayatında en çok minnettar olduğun şey nedir?
10) Eğer ki çocukluğundaki yetiştirilme biçiminde değiştirebileceğin tek 1 şey olsaydı, bu ne olurdu?
11) 4 dakikayı dolduracak şekilde, hayat hikayeni olabildiğince detaylı bir şekilde anlat.
12) Eğer ki yarın yeni bir özellik ya da yetenek kazanmış şekilde uyanabilecek olsaydın, bu ne olurdu?
Soru Seti 2:
13) Eğer ki kristal bir top seninle, yaşamınla, geleceğinle ya da herhangi bir diğer konu hakkında sana tek 1 gerçeği söyleyebilecek olsaydı, neyi bilmek isterdin?
14) Uzun bir süredir yapmanın hayalini kurduğun herhangi bir şey var mı? Neden bugüne kadar yapmadın?
15) Hayatındaki en büyük başarı nedir?
16) Arkadaşlıkta en değer verdiğin şey nedir?
17) Geçmişinde en değer verdiğin anın nedir?
18) En kötü anın nedir?
19) Eğer ki 1 yıl içerisinde aniden öleceğini bilseydin, şu anki yaşama biçiminde herhangi bir şeyi değiştirir miydin? Neden*
20) Arkadaşlık senin için ne ifade ediyor?
21) Aşk ve şefkat hayatında nasıl bir role sahip?
22) Diyelim ki karşılıklı paylaşım senin partnerinde pozitif olarak değerlendirdiğin bir özellik. Partnerinle hangi 5 şeyi paylaşırdın?
23) Ailen birbirine ne kadar yakın ve sıcaktır? Çocukluğunun diğer birçok insandan daha mutlu geçtiğini düşünüyor musun?
24) Annenle ilişkin hakkında ne düşünüyorsun?
Soru Seti 3:
25) Birbirinize 3 adet “biz” veya “ikimiz” cümlesi kurun. Cümlelerin gerçeği yansıtması gerektiğini unutmayın. Örneğin: “İkimiz de bu oda içerisindeyken şunu hissediyoruz:…”
26) Bu cümleyi tamamlayın: “Şunu paylaşacağım biri olsun isterdim: …”
27) Eğer ki partnerinizle yakın bir arkadaş olacaksanız, lütfen onun bilmesi gerektiğini düşündüğünüz bir şeyi söyleyin.
28) Partnerinize, onda sevdiğiniz hangi özelliğin olduğunu söyleyin. Bu sefer aşırı dürüst olun. Gerçekte sevmediğiniz veya henüz yeni tanıştığınız birine söylemeyeceğiniz şeyleri sevdiğinizi söylemekten kaçının.
29) Partnerinize, hayatınızda utanç duyduğunuz bir anınızı anlatın.
30) Diğer bir insan önünde en son ne zaman ağladınız? Kendi kendinize en son ne zaman ağladınız?
31) Partnerinize, onda çoktan sevdiğiniz hangi özelliğin olduğunu söyleyin.
32) Hangi konu, hakkında şaka yapılamayacak kadar ciddidir (eğer böyle bir konu varsa)?
33) Bu akşam, hiç kimseyle irtibata geçemeden ölecek olsaydınız, birine söylemediğiniz için pişmanlık olacağını şey nedir? Bu şeyi neden o kişiye çoktan söylemediniz?
34) Eviniz, içinde sahip olduğunuz her şeyle birlikte yanıyor! Sevdiğiniz kişileri ve hayvanları (ve diğer canlıları) kurtardıktan sonra, sadece 1 objeyi kurtarabilecek kadar vaktiniz olduğunu fark ediyorsunuz. Neyi kurtarırdınız? Neden?
35) Ailenizdeki tüm kişiler arasında, kimin ölümünün fikri size en rahatsızlık verici geliyor? Neden?
36) Kişisel bir sorununuzdan bahsedin ve partnerinizin bu sorunla nasıl başa çıkacağıyla ilgili tavsiyelerde bulunmasını isteyin. Ayrıca partnerinizden, bu sorunu halletmeye çalışırken dışarıya neler yansıttığınızı (dışarıya nasıl göründüğünüzü) anlatmasını isteyin.
Sorular belki aşık olmanızı garanti etmeyecektir. Ancak potansiyel bir partneri çok daha iyi tanımanızı sağlayacağından emin olabilirsiniz. Özellikle de bu ve benzeri soruları (potansiyel) partnerinizle çoktan konuşmaya başlamadıysanız ya da hiç konuşamayacağınızı düşünüyorsanız.
Bir denemeye değer.
Kaynak:
  1. NY Times
  2. Aron, Arthur; Melinat, Edward; Aron, Elaine N.; Vallone, Robert Darrin; Bator, Renee J. The experimental generation of interpersonal closeness: A procedure and some preliminary findings. Personality and Social Psychology Bulletin, Vol 23(4), Apr 1997, 363-377. http://dx.doi.org/10.1177/0146167297234003