Uyku Anında Bir Saniye Neden “Bir Yıl” Gibidir?

“Inception” filminde, rüyalar oldukça yavaş gerçekleşiyordu ve rüyadaki bir saatlik dilim gerçek dünyada yalnızca beş dakikaya denk geliyordu. Görünen o ki; Aristocu benzetimin aksine Oscar Wilde’nin dediği gibi; sanatın yaşamı taklit etmesinden çok, yaşam, sanatı taklit ediyordu.

Yeni yapılan bir araştırma, rüyaların zamanı çeşitli komplekslik ve uzunlukta çarpıttığı bulgusuna ulaştı. Yani yürümek, saymak ve hatta sıradan bir jimnastik rutini bile uyanık olduğumuz ana göre çok daha uzun sürüyor.

Araştırmacıların bulgularına göre; zamanın bu sıkışması bir görev boyunca tutarlı olarak görünüyor. Rüyadaki zaman, nasıl sıkıştığıyla uyumlu olarak gerçek zamanın bir yavaş çekimi gibi görünüyor,

Bulgular; rüyaların zaman aldığını ve basitçe uykunun son anında kurulmadığını doğruluyor. Araştırmalar; rüyaların üzerine çalışılması gereken bir alan olduğunu gösteriyor. Rüyaları kontrol etmeyi öğrenerek, insanlar, fiziksel bazı aktivitelerde yavaş çekimde deneme yapabilme şansına sahip olabilirler ve potansiyel olarak da uyanık olunan zamanlara kıyasla daha iyi bir sonuç elde edebilme durumunda olabilirler.

Rüya Zamanı

Rüyadaki zamanın nasıl işlediği sorusu aslında oldukça eski bir soru. 1861 yılında Fransız bir bilgin olan Alfred Maury, Fransız Devrimi‘ne dair uzun süreli bir rüya görüyordu ve rüya yatağının bir parçasının üzerine düşmesiyle sona erdi ve bu durum ona idam edildiğini düşündürdü. Uyanmasıyla birlikte, Maury; bütün rüyasını uyanmasına sebep olan anda beyni tarafından kurgulandığı şeklinde yorumladı, bu da neden başının kesildiği hissi ile rüyanın bittiğini açıklıyordu.

Uykunun REM aşamasının keşfi ve bunun rüya ile olan ilişkisi zamanla Maury’nin teorisinin büyük bir kısmını “yatağa gömdü.” 1950lerdeki araştırmalar; REM uykusu sırasında uyanan insanların ne kadar süredir rüya gördükleri iyi bir doğruluk oranıyla ifade edebildikleri bulgusuna ulaştı. Bu da; rüyaların gerçek zamana yaklaşılan bir anda görüldüğüne işaret ediyordu. Fakat, bizim uyku saatimizin tam olarak saptanıp saptanamaması ise aşılması gereken bir sorun olarak görülüyor.

Araştırma ekibi, atletlerin uyuyorken antrenman rutinlerini gerçekleştirip gerçekleştiremedikleri üzerine çalışırken uykudaki zaman problemi üzerine yoğunlaştılar. Tuhaf olanı şu ki; hayal, fiziksel bir tepki de oluşturuyor. Yani, eğer bir kişi bir topa vuruşunu ya da bir sahada koştuğunu resmederse, vücut da bu hayale eşlik ederek; kalp atışında ve nefes alış-verişlerde bir artış gösterir. Benzer şekilde, araştırma ekibi, insanların rüyada diz çöktüklerinde, kalp atışlarının ve solunumlarının hızlandığı bulgusuna ulaştılar.

Fakat, aynı zamanda da bu rüya egzersizlerini tamamlamak için denekler uyanıkken yaptıklarından %40 oranındadaha uzun süreye ihtiyaç duyuyorlardı. Araştırmacılar bunun nedenini merak ediyorlardı. Bu durum görevin fizikselliğine mi yoksa karmaşıklığına mı, yoksa uzunluğuna mı dayanıyordu?

Rüyaları Kontrol Etmek

Araştırma ekibi rüyalarındaki hareketlerini kontrol edebilen 21 insanı çalışmaya katılmaya davet ettiler. Katılımcıların her biri 2-3 gece boyunca uyku laboratuvarına gelerek, uykudayken göz sinyalleri ile araştırmacılarla iletişim kurmayı öğrendi.

Katılımcılardan 5 kişi; mental bir görev olan rüya anında 10’a, 20’ye ya da 30’a kadar sayma görevine sokuldular. Katılımcılardan 8 kişi ise; fiziksel bir uzunluk tamamlama görevi olan 10, 20 ya da 30 adım yürüme görevine sokuldu. Kalan son 8 kişi ise; daha karmaşık bir fiziksel görev olan; atlama ve yuvarlanmayı içeren bir jimnastik rutini görevine sokuldular.

Ekip; toplamda tamamlanan 21 rüyayı kayıt altına aldılar. Her durumda da, katılımcıların rüyada bu görevleri tamamlamaları gerçek hayatta tamamlama süresine kıyasla daha uzundu. Yürüme görevi; rüyada, gerçek hayattaki zamanından %52 daha uzun ve jimnastik görevi ise %23 daha uzundu. Sayma görevi ise; gerçek hayattaki zamanından %27 daha uzundu. Ancak sayma göreviyle yürüme görevi arasında istatistiksel anlamda bir farklılık içermiyor. Frontiers in Psychology ‘de yayımlanan araştırmada; ekip, bu durumu şöyle açıklıyor; sayma görevi ve sayma görevine katılan katılımcı sayısı zaten düşük seviyelerdeydi. Ve açık bir şekilde görülüyordu ki; bütün oranlarda da, rüyalar; görevin tipinden, karmaşıklığından ya da uzunluğundan bağımsız olarak daha yavaş gerçekleşiyordu

Rüyalar Neden Yavaş Çekimde İlerliyor?

Bu evrensel yavaş çekim durumu, zamanın rüyalarda neden değiştiği sorusunu açıklamayı güçleştiriyor.

Yani soru hala kafa karıştırmaya devam ediyor, ancak bazı tahmin ve olasılıklar da ortaya atılıyor. Bunlardan birisi; rüyaların, uyanık zamanlardaki hareketin gerektirdiği zaman kas hareketlerini gerçekleştirmediği için bu durumu da işlemek için beynin daha fazla mesai harcaması gerektiğiyle ilişkili olabileceği teorisi. Ya da, belki de uyku sırasında beyin; düşük beyin sıcaklığı ya da miskin beyin dalgalanması faktörlerinden kaynaklı daha yavaş kalıyor olabilir.

Bir başka gizemli durum ise; bu yavaş ama tutarlı rüya süresinin normal rüyalar için de geçerli olup olmadığı.

Ekip; kontrol edilen rüyaların, REM uyku ve bilinçli kontrolün bir toplamı olduğunu düşündüklerini, dolayısıyla da kontrol edilebilir rüyadan kontrol edilemez rüyaya geçişin olduğu bir yerin olması gerektiğini söylüyorlar.

Araştırmacılar; bazı çalışmaların rüyaları dışarıdan kontrol etmeyi denediklerini, örneğin; deneğin yüzüne sprey püskürterek bu püskürtmenin rüya ile birleştirilmesinin zaman aldığı bulgusuna ulaştıklarını belirtiyorlar.

Ancak ekip; belki de bu sorunun cevabını hiçbir zaman öğrenemeyeceğimizi, çünkü normal rüyada, rüya içeriğini manipüle etme şansına sahip olunmadığını söylüyor.


Araştırma Referansı: Erlacher, D., Schädlich, M., Stumbrys, T., & Schredl, M. (2013). Time for actions in lucid dreams: effects of task modality, length, and complexity.Frontiers in psychology, 4.
Kaynak: Bilimfili,  Stephanie P. “Why A Second Can Seem Like A Year When You’re Asleep.” https://www.braindecoder.com/why-time-slows-in-dreams-1054668712.html

Uyku Esnasında Öğrenme Mümkün mü?

Uyudunuz ve Fransızca konuşabilir bir halde uyandınız, harika olmaz mıydı? Tamam, belki Fransızca olmayabilir, fakat daha yaygın bir dil ya da bir beceri seti ya da daha önce sahip olunmayan bazı entelektüel bir birikime sahip halde uyansanız nasıl olur? Aslında bir nevi bu mümkün.

Hipnopedi olarak bilinen uyku öğrenmesi kavramı; beynin uyku esnasında uyaranlara tepki vermesi ve bilgiyi işlemesi durumudur.

Uyku öğrenmesinin ilk örneği 1920’lerin sonlarında Alois Benjamin Saliger öncülüğüyle gerçekleştirilmiştir.“Psycho Phone” isimli bir cihaz icadıyla denekleri uyku esnasında sübliminal olarak etkilemeyi başardı. Saliger; doğal uykunun hipnotik uyku ile benzer olduğunu ve doğal uyku sırasında bilinçaltının önerilere en açık halde olduğunu söylüyor.

Peki Saliger haklı mıydı? Bilimin bugün geldiği noktada, Saliger’ın belli noktalarda haklı olabileceği söyleniyor.

Uyku sırasında beynimiz şaşırtıcı bir şekilde aktif durumdadır ve yeni bilgiyi öğrenme kapasitesine sahiptir, hatta yeni hafızalar bile oluşturabilir. İşte uyku esnasında öğrenebilidiğimize dair araştırmalar tarafından gösterilen üç yol:

Yabancı Diller

Uyku sırasında beyin aktif ve bilgiyi alır haldedir. Fakat, bazı şeyler diğerlerine kıyasla daha fazla kafamıza girer. Örneğin; uyku anında dinlediğiniz bir dilin tamamını öğrenemezsiniz, fakat tek tek bazı kelimelere aşina olabilirsiniz.

Yeni bir deneyde, bilim insanları, ana dili Almanca olan deneklere, temel kelime hazinesiyle Flemenkçe (Hollanda dili) öğrettiler. Araştırmacılar; deneklerin bazıları uykudayken onlara belli etmeden bazı kelimelerin seslerini dinlettiler. Deney sonucunda; sübliminal olarak etkilenmeyen deneklere kıyasla, manipüle edilmiş seslere maruz kalan deneklerin uyandıklarında belirli kelimeleri daha iyi çevirdikleri ve tanımlayabildikleri görüldü.

Ayrıca uykunun önemini vurgulamak için, bilim insanları test grubuna yürüdükleri anda kelimeleri dinlettiler. Sonuçta ise; deneklerin yürür halde iken dinletilen kelimeleri hatırlamada, uyur haldeki deneklere kıyasla daha başarısız oldukları görüldü. Böylece, esas itibariyle, birazcık aşina olduğunuz yabancı dilin kelimelerinin yer aldığı ses kayıtlarını dinlerseniz, uyandığınızda bu kelimeleri daha kolay hatırlayabilirsiniz.

Müziksel Yetenek

Evet, uyku sırasında Les Paul gibi bir tıngırdatma yetisine sahip olabilirsiniz. Nature Neuroscience ‘da Haziran 2012 ‘de yayımlanan bir çalışmada, araştırmacılar; katılımcılara iki basit gitar melodisinin nasıl çalınacağını öğrettiler. Sonrasında denekler kısa bir kestirme aşamasına geçtiler. Uyudukları sırada deneklere, melodilerden birisi defalarca dinletilirken diğer melodiler dinletilmedi.

Denekler uyandığında, büyük ihtimalle beyinleri uykunun yavaş dalgalı anında pekiştirdiği için, uyku esnasında dinledikleri melodiyi çalmada farkedilir bir gelişme sergilediler. Uykunun teorize edilen görevlerinden birisi öğrenilen gerçekleri güçlendirmek olduğundan, çalmaya çalıştığınız bir şarkıyı uyku esnasında dinlemek onu daha da kökleştirir.

Hafızalar

Hayır, Inception filmindeki gibi bir hafıza naklinden bahsetmiyoruz. Fakat uyku ve sesin kombinasyonu belirli hafızaları güçlendirebilir. Araştırmacılar; insanların belirli bir hafıza (anı, yaşan bir durum) ile ilişkili bir ses dinlediğinde bu hafızayı (anıyı) hatırlamada daha iyi oldukları bulgusuna ulaştılar. Deney şu şekilde yapıldı: İlk olarak, çalışmaya katılanlar bilgisayar ekranı üzerinde belirli yerlere nesneler (ikonlar) yerleştirdiler. Her nesne yerleştirildiğinde, bilgisayar bir ses (örneğin; kedi resmi için “miyav”, zil için “ding” sesi çalacaktı, vs.) çalacaktı. Sonrasında, denekler uyurken, onların haberi olmadan seslerin bazıları tekrarlandı.

Denekler uyandığında, sesleri duyanlar, nesnelerin hepsini hatırlamada daha iyi bir performans sergilediler. Bu da bir sesin birden fazla hafızayı tetiklediğini gösteriyor. 2007 yılında yapılan benzer bir çalışmada da, sesler yerine koku kullanılarak koklama ve bellek arasındaki bağ doğrulandı.

Peki bu durum neden işliyor? Araştırmalar; uykunun beynin dinlenmesine müsaade ederken aynı zamanda da uzun süreli hafızaları güçlendirmeye yardımcı olduğunu ortaya koyuyor. REM uykusu örtülü bellek — hakkında düşünmeden yapabildiğimiz görevler– ile ilişkilidir ve yavaş dalga uyku ise açık bellek –bilinçli olarak hatırladığımız gerçekler– ile ilişkilidir. Ve her ikisinin de bizi sübliminal olarak etkileyebileceği kanıtlanmıştır. Yani bir dahaki sefere, bir toplantı sırasında uykuya dalmış vaziyette yakalanırsanız, beyninizin uyanıkken bilgiyi almakta güçlük çektiğini söyleyebilirsiniz çünkü artık bilimsel bir dayanağınız var, hatta işten atılırsanız tazminat bile alabilirsiniz. –ülke bu halde iken son kısımdan emin değilim–

Kaynak:

  1. Bilimfili,
  2. Van Winkle’s, “Three Things That You Can Learn in Your Sleep Tonight”,
  3. Thomas Schreiner and Björn Rasch Boosting Vocabulary Learning by Verbal Cueing During Sleep Cereb. Cortex (2014) doi: 10.1093/cercor/bhu139
  4. Delphine Oudiette, James W. Antony, Jessica D. Creery, and Ken A. Paller The Role of Memory Reactivation during Wakefulness and Sleep in Determining Which Memories Endure The Journal of Neuroscience, April 10, 2013 • 33(15):6672– 6678 DOI:10.1523/JNEUROSCI.5497-12.2013