Müzik aleti çalmak çocukların beyin gelişimini etkiliyor!

Keman çalabilen ya da piyano dersleri alan çocuklar neredeyse Mozart kadar iyi öğrenebiliyorlar. Vermont College of Medicine Üniversitesi çocuk psikiyatrisi bölümünden araştırmacılar müzik eğitiminin, çocuklarda odaklanmayı arttırdığını, duygularını kontrol etmeye yardımcı olduğunu ve çocuklarda kaygıları azalttığını buldular. AraştırmaJournal of the American Academy of Child & Adolescent Psychiatry ‘de yayınlandı.

İçlerinde psikiyatri profesörü James Hudziak, doktora dereceli Matthew Albaugh ve mezun araştırma asistanlarının bulunduğu araştırmacılar çalışmalarını şu ana kadar ki yapılmış beyin gelişimi ile müzik aleti çalmak arasındaki ilişkiyi inceleyen en büyük araştırma olarak tanımlıyorlar.

Çocuk yaşlarda beyin korteksinin kalınlığı değişir. MRI tekniği kullanılarak yapılan araştırmada çocuk yaşlarda kortikal kalınlaşma ya da incelmenin, beyin sağlıklı olsa bile, depresyona, kaygıya, saldırganlığa ve dikkat problemlerine neden olabildiği bulunmuştu. Şimdi yapılan araştırma ile de Hudziak, müzik eğitiminin bu problemlere etkilerini bulmayı amaçladı.

Hudziak’ın yarattığı, ‘’genç insanların bütün çevrelerinin psikolojik sağlıklarına olan etkilerini bir araya getirmek’’ olarak tanımlayabileceğimiz Vermont Aile Temelli Yaklaşımı modelini de destekleyen çalışmada; Hudziak’ın deyimiyle ‘’ Müzik en kritik rolü üstleniyor.’’

Çalışmada araştırmacılar aslında tam da tahmin ettikleri sonuca ulaştılar. Bir müzik aleti çalarken beynin motor bölümlerinde değişiklikler oluyor, çünkü müzik aleti çalma aktivitesi hareketlerin kontrolünü ve koordinasyonunu gerektiriyor. Daha da önemlisi, müzik aleti çalmak beyindeki davranış düzenleyen alanları etkiliyor. Örneğin, müzik aleti çalma pratikleri yapmak korteksin ‘’yürütme görevi, çalışma hafızası, dikkat kontrolü, gelecek için organizasyon ve planlama yapma’’ gibi görevleri üstlenen bölümünün kalınlığını etkiliyor.

Çocuktaki müzik altyapısının aynı zamanda önleyici kontrolde ve duygusal gelişimde kritik öneme sahip beyin bölgelerinin kortikal kalınlıklarıyla da ilişkili olduğu da görülüyor.

Araştırmacıların bulgularına göre mental olarak daha sağlıklı bireyler yetiştirmek için müzik aleti eğitimi şart. Hudziak’ın hipotezine göre keman çalmanın çocukların psikolojik rahatsızlıklarına bir şişe dolusu haptan daha fazla yararı var.


Kaynak: Bilimfili

Referans: James Hudziak, M.D. et al. Cortical Thickness Maturation and Duration of Music Training: Health-Promoting Activities Shape Brain Development. Journal of American Academy of Child and Adolescent Psychiatry, December 2014 DOI: 10.1016/j.jaac.2014.06.015

Aşk Hormonunun İki Yüzü…

Aşk hormonu olarak da bilinen oksitosin; sosyal bağları geliştirme, kaygıyı azaltma ve yaşamdan memnuniyet hissini arttırmaya yardımcı olan bir hormon. Northwestern Üniversitesi’nde yapılan yeni bir araştırma ise, bu antik hormonun karanlık bir yüzünün de olduğunu ve hoş olmayan anıları, korkuları ve kaygıyı güçlendirebildiğini gösteriyor. Bu Jeckyll ve Hyde davranışı, oksitosinin zıtlıklarına bakmaksızın anıları güçlendirici genel bir etkiye sahip olmasından dolayı ortaya çıkıyor.
1906’da keşfedilmesine rağmen, oksitosinin duygu değişimindeki etkilerini inceleyen araştırmalar henüz emekleme aşamasında. İnsanlar ve hayvanlar üzerinde yapılan deneyler oksitosinin; çiftlerin birbirine bağlılığı, etnosentrizm (gruba bağlılık), güven artışı, korkunun azalması ve hatta yaraların iyileşmesiyle güçlü bir ilişkisi olduğunu öne sürüyor. Bu tip etkilerin ilginç bir örneği 2012 yılında yapılan bir araştırmada görüldü. Bu araştırmada oksitosin, ilişkisi olan erkeklerde kalabalık içinde birbirlerine ve çekici kadınlara normalden 10-15 cm daha fazla mesafede durmaya sebep olurken, bekâr erkeklerde herhangi bir etkisi olmadı.
Bunun dışında oksitosin dozajının başka etkileri de keşfedildi. Örneğin, Haifa Üniversitesinde yapılan bir araştırma kıskançlığın ve başkalarının talihsizlik yaşamasından duyulan hazzın (Schadenfreude) oksitosinin burundan uygulanması sonucu arttığı tespit edildi. Başka bir araştırmadaysa, ana belirtisi sosyal ilişkilerden kaçınma eğilimi olan “borderline” kişilik bozukluğuna sahip insanların oksitosinle tedavi edildiğinde çevrelerine daha az güven sergilediği gözlendi. Bu gözlem özellikle reddetme konusunda hassas olanlarda geçerliydi. Bu araştırmalardan açıkça anlaşılacağı gibi oksitosinin insanların duygularına etkisi keşfedildiğinde tahmin edildiği kadar basit değil.
Northwestern Üniversitesi’nde yapılan yeni araştırma oksitosinin duygusal acıyla bağlantılı olduğunu gösteriyor. Oksitosinin anıların güçlenmesini arttırması, stresli sosyal durumların (zorbalık, taciz, alay) olay geçtikten uzun süre geçtikten sonra bile olayın akla kolayca gelmesinin sebebi olabilir. Böylesine anıların yoğunluğu, düşünüldüğü zaman olayı tekrar yaşamış gibi hissettirecek kadar fazla olabilir.
Nortwestern Üniversitesinden Profesör Jelena Radulovic’in araştırma grubu, stresli bir olay sırasında oksitosinin salgılandığını ve beynin anıyı yoğunlaştıran bir kısmını aktifleştirdiğini buldu. Oksitosin ayrıca stresli olay sırasında korkma ve kaygı hassasiyetini arttırıyor. Oksitosinin pozitif anıları da güçlendiriyor olması olası görünüyor ancak bu ihtimal henüz ayrıntılı bir biçimde incelenmiş değil.
Profesör Radulovic’in araştırması oksitosini sosyal stresle ilişkilendiren ve oksitosinin stresin ileriki zamanlarında kaygı ve korkuyu arttırdığını gösteren ilk çalışma. Araştırmacılar ayrıca beynin bu etkilerden sorumlu olan kısmını(lateral septum) ve oksitosinin bu bölgeyi kaygı ve korkuyu arttırmak için nasıl kullandığını keşfettiler.
Bulgular oksitosinin aşkla ve sosyal bağlarla uzun süredir ilişkilendirilmesinden dolayı bu hormonun pozitif anıları güçlendireceğini bekleyen araştırmacıları şaşırttı. Radulavic’in laboratuvarında çalışan doktora öğrencisi Yomayra Guzman şöyle diyor:
“Oksitosin yıllardır yapılan araştırmalardan dolayı stres düşürücü bir etken olarak görüldü. Biz merkezi sinir sisteminde moleküler değişikliklerle bu hormonun korkuyu azaltmak yerine nasıl arttırdığını gösterdik.”
Oksitosin artık basit “aşk hormonu” olmaktan uzakta ve diğer birçok hormon gibi insan sağlığı ve davranışıyla karmaşık etkileşime sahip. İyi bir ilerleme gerçekleşmiş olmasına rağmen oksitosinin etkilerinin tamamen anlaşılması için daha birçok araştırma yapılması gerekiyor.
Kaynak:
  1. Northwestern University
  2. Guzmán, Y. F. et al. Fear-enhancing effects of septal oxytocin receptors. Nat. Neurosci. 16, 1185–1187 (2013).