Uyku Sırasında Cinsel Uyarılma

Uyku sırasında cinsel olarak uyarılma konusu 1960’lardan beri bilim insanlarının inceledikleri bir konu. Özellikle erkeklerde, uykunun Hızlı Göz Hareketleri (REM) evresinde ereksiyon halinin oluştuğu yaygın olarak bilinen ve incelenen bir gerçek. Peki ya dişilerde böyle bir uyarılma oluyor mu?

60’lardan sonra yapılan araştırmalarda, dişilerde de aynı uyarılmanın olduğuna dair bulgulara rastlandı. Tabii ki uyarılmanın sonucu erkeklerdeki kadar bariz olarak tespit edilemediğinden, bu araştırmalar genellikle daha zor gerçekleştirilebiliyor. Bu tür uyarılmanın anlaşılabilmesi için, erkeklerde penisin büyümesi kontrol edilirken, dişilerde klitoriste meydana gelen fiziksel değişimler ve cinsel organ sıcaklığındaki değişimler takip ediliyor. Buna rağmen, 60’lar ile 70’ler arasında uyku sırasında dişi uyarılması konusunda yapılan çalışmalar çok nadir ve genellikle sonuçsuz araştırmalar olarak kaldı.
Günümüzde yapılan çalışmalar daha çok dişilerin cinsel organlarına kan akışının takip edilmesi yoluyla yapılmakta. Bu çalışmalar oldukça net bir şekilde, dişilerin de, tıpkı erkeklerde olduğu gibi, REM uykusu sırasında cinsel olarak uyarıldıklarını ortaya koydu. Bu uyarılma erkeklerde penisin büyümesine (ereksiyona) neden olurken, dişilerde cinsel organın ıslanmasına ve kabarmasına neden oluyor.
Araştırmalar sonucunda bu uyarılmanın şiddetinin çok farklı olabileceği de anlaşıldı: kimi zaman bu uyarılma çok hafif ve hissedilmez şekilde olurken, kimi zaman dişinin masturbasyon yaptığı bir zaman veya erotik bir film izlerken olduğu kadar uyarıldığı tespit edildi. Dolayısıyla tıpkı erkeklerdeki gibi bu uyarılma halinin şiddeti uykudan uykuya ve zamandan zamana değişim gösterebiliyor.
Peki ya neden uyandığımızda uyarılmış hissediyoruz? Bunun sebebi şu anda tam olarak bilinmiyor. Ancak bilinen bir şey, bu durumun genellikle sadece REM uykusundan uyanan insanlarda olduğu. Hem de “sabah ereksiyonu” olarak bilinen bu durum sadece erkeklerde değil, dişilerde de aynı şekilde görülüyor. Yapılan araştırmalarda birçok dişinin sabah uyandıklarında cinsel olarak uyarıldıklarını hissettikleri, meme uçlarının kabarık olduğu ve hatta kimi zaman orgazm düzeyinde uyarılmış olarak uyandıkları raporlandı. Dolayısıyla bu açıdan da erkeklerle dişilerin uyku sırasında uyarılmalarıyla ilgili pek fark yok.
Bu durumun nedenlerine yönelik araştırmalar halen sürüyor. Bilim insanlarının aklına gelen ilk ve en net cevap, gördüğümüz rüyaların bizi uyarıyor olabileceği yönünde… REM uykusu sırasında, neredeyse her sefer, uyarılmamıza neden olacak kadar erotik rüyalar görüyor olabilir miyiz? Bu rüyalar, doğacak yeni günde bireyleri olası cinsel birleşmelere karşı vahşi hayatta hazırlıklı tutuyor olabilir mi? Bu soruların cevabı tam olarak bilinmiyor. Belki de orgazm düzeyine varabilen bu uyarılmaların tek sebebi rüyalar değildir ve beynin vücut fonksiyonlarını uyku sırasında düzenlemesinin bir yan etkisi olarak oluşmaktadır.
İnsanlar olarak halen vücutlarımızı tam olarak tanımıyoruz ve her şeyin nasıl çalıştığını henüz çözebilmiş değiliz. Ancak vücudu inceledikçe, daha ilginç mekanizmalar keşfediyoruz ve bunların atalarımızda ne gibi işlever görebileceğini ve neden evrimleşmiş olabileceğini anlıyoruz. Varlığımızı borçlu olduğumuz hayatta kalma ve üreme becerilerimizle ilgili keşifler her zaman ilgi çekmeyi sürdüreceğe benziyor.
 
Kaynaklar ve İleri Okuma:

Vajina Hakkında Bilgiler

This content is available to members only. Please login or register to view this area.

İnsan vajinası, üreme organları arasında onu benzersiz kılan çok sayıda işlevi ve özelliği olan büyüleyici ve karmaşık bir organdır. Fibromüsküler yapısından feromon salgılayan tüylerine kadar vajina, insan üremesinde ve cinsel sağlığında çok önemli bir rol oynar. Bu yazıda, insan vajinası hakkında 11 ilginç gerçeği keşfedeceğiz.

“Vajina” kelimesi Latince “kılıf” veya “kın” anlamına gelen “vāgīna” kelimesinden gelmektedir. Vajina, lifli ve kaslı bir yapıya sahip olan dişilerin üreme organının bilimsel adıdır. Canlı organizmalarda cinsel ilişki ve doğum işlevlerine sahiptir. İnsanlarda uterus (rahim) adı verilen boşluğa bağlıdır, ancak vajinal tüp servikste sonlanır.

Erkeklerden farklı olarak dişilerde iki açıklık vardır: üretra ve vajina. Vajinal açıklık üretradan çok daha geniştir ve her iki yapı da koruyucu bir örtü görevi gören etli yanaklar (labia) tarafından korunur.

Vajinal kılların varlığı, kadınların “güzel görünmek” adı altında sürekli kesmeleri gereken bir yapı oluşturmakla ilgili değildir. Bu kılların üç önemli işlevi vardır: vajinayı mikropartiküllerden korumak, erkeklere “cinsel ilişkiye hazır” olduklarının ya da “üreme çağına geldiklerinin” sinyalini vermek ve erkekleri daha uzun süre etkisi altında tutmak için yavaş yavaş feromon salgılamak.

Vajinanın klitoris olarak adlandırılan bölgesinde toplam 8000 sinir ucu bulunmaktadır ki bu sayının peniste 4000 civarında olduğu bilinmektedir.

Ortalama bir vajina 7,5-10 santimetre uzunluğundadır. Cinsel ilişki sırasında bu uzunluk herhangi bir sorun olmadan %200 oranında artabilir. Bu esnekliğin nedeni doğum sırasında bebeğin çıkışına izin vermektir.

Vajina vücut boşluğuna değil, karmaşık bir yapısı olmayan kapalı bir boru gibi düşünülebilecek rahim içine açılır. Bu nedenle vajinaya giren herhangi bir cisim orada kaybolmaz. Prezervatif ve benzeri nesneler vajinaya düşerse kolayca geri alınabilir.

Vajinanın yapısında aşırı bir çeşitlilik vardır ve bu da vahşi doğada yaşayan insanlar için cinsel seçilimin ne kadar önemli olduğunu gösterir. “Vajinal yanaklar” olarak bilinen etli doku, her kadında farklı uzunluk, kalınlık ve şişkinlikte olabilir.

Kadınların sadece %30’u cinsel ilişki sırasında orgazm olabilmektedir. Bunun cinsel ilişkiye bir adaptasyon olduğu düşünülmektedir. İnsanlar vahşi doğadayken bu oranın çok daha düşük olduğu düşünülmektedir.

Çok az kadın, erkeklerdeki boşalmaya benzer bir sıvı atılımı yaşar. Bu, üretradaki paraüretral bezler tarafından salgılanan bir sıvıdır. Bazen idrarla karışabilir. Cinsel ilişki sırasında aşırı uyarılma bu bezleri harekete geçirir.

G noktası klitoristen ayrı bir organ değildir. Klitorisin en derin ve en çok sinir içeren kısmıdır. G noktası her kadında orgazma neden olmaz, bu yaygın bir yanılgıdır. Sadece bazı raporlarda bu bölgenin aşırı uyarılmasının orgazma neden olduğu bilinmektedir. 1940 yılından beri bu yapının varlığından hala emin değiliz. Farklı raporlarda farklı sonuçlar var. Bazı çalışmalar da G noktasının kadın prostat bezinin bir kalıntısı olabileceğini gösteriyor.

Seksin kadınlar üzerinde çok sayıda faydası keşfedilmiştir. Bunlar arasında daha düşük kalp krizi oranları, daha az felç, daha az meme kanseri, daha iyi savunma sistemi, daha iyi uyku sağlığı, daha iyi cilt gerginliği (genç görünüm), daha iyi genel vücut sağlığı (artan zindelik), daha az adet ağrısı, daha az kronik ağrı, daha az depresyon riski, daha az stres ve daha fazla benlik

Kaynaklar ve İleri Okuma:
  1. Clinical pediatric urology: A. Barry Belman, Lowell R. King, Stephen Alan Kramer (2002)
  2. “Health and Wellness for Life”. Google Books.
  3. Psychology Today

Click here to display content from YouTube.
Learn more in YouTube’s privacy policy.

Dişilerde Hassas Bölgeler ve Uyarılma Biçimlerine Yönelik İlk Örnek Çalışma

Araştırmacılar kadınların nasıl uyarıldıklarını (ilgilerinin uyandırıldığını) tespit ettiler. Yeni bir araştırma, hafif dokunma, baskı uygulama ve titreşimlerin kadın vücudunu nasıl etkilediği ve tam olarak hangi bölgelerin bu farklı etkileşimlere yönelik olarak en hassas olduğunu ortaya koydu. Araştırmacılar, hafif dokunuşa en hassas bölgenin boyun, basınca en hassas bölgenin klitoris ve meme uçları, titreşime en hassas bölgeninse yine klitoris olduğunu belirtiyor.

Araştırma, kadın vücudunun nasıl uyarıldığına dair daha önce yapılmamış bir bakış açısı kazanmamızı sağlıyor. Araştırma ekibi, çalışmalarının göğüs büyütme ameliyatı ve cinsiyet değişimi ameliyatlarına katkı sağlayacağı düşüncesinde. Montreal Üniversitesi’nde görev alan Kanadalı ekip, 18-35 yaş arası 30 kadınla çalıştı. Perineum (klitoris, labia minora, vajinal ve anal bölge), göğüs (lateral, areola, meme ucu) ve kontrol vücut bölgelerinde (boyun, ön kol ve karın) incelemeler yapıldı. Bu araştırma sırasında parmak yalamak gibi davranışlar incelenmedi.
Araştırmacılar kadınların çıplak bir şekilde bir yatak örtüsü ile örtülü biçimde yatmalarını istediler. Katılımcılar bu sırada gözlükler takarak tamamen kör hale getirildiler. Sonrasında ise araştırılacak olan uyarıları sağlamak için bir makine kullanıldı. Araştırmacılar uyaranı 1.5 saniye boyunca uyguladılar ve sonrasında, dişinin nasıl hissettiğini sormadan önce 5 saniye beklediler. Araştırmacılar, bu araştırmanın alanında bir ilk olduğunu söylüyorlar. Journal of Sexual Medicine dergisinde şöyle yazıyorlar:
“Bu araştırma genç kadınlara yönelik olarak perineum ve göğüs bölgesinin hafif dokunuş, basınç ve titreşime hassaslığı ile ilgili ilk normatif verilere odaklanan çalışmadır. Daha önce birkaç araştırma perineum ve göğüs bölgesinin çoklu duyu algılaması üzerine çalışmalar yapmıştı; ancak bizim normatif verilerimiz yaşlanma, genital ve göğüs ameliyatları ve genital-cinsiyet fonksiyonları bozan sorunlar gibi klinik koşullara yönelik standartların oluşturulmasını sağlayabilir.”
 
Araştırma, sonuçların uygulanan basınca göre ciddi miktarda değiştiğini gösteriyor. Araştırmacılar şöyle devam ediyor:
“Veriler çeşitli duyusal modalitelere ve farklı vücut bölgelerine göre değişmektedir. Basıncın (penetrasyon gibi) ve titreşimin (seks oyuncakları gibi) rolü düşünüldüğünde, genital bölgelerin basınca ve titreşime hafif dokunuşa kıyasla daha hassas olması ilginçtir. Genital bölge içerisinde vajinal bölge hafif dokunuşa en hassas yapıdır.”
 
Araştırmacılar aynı zamanda göğüs hacmi, vücut kitle endeksi, hormonal doğum kontrolü, adet döngüsü ve cinsel yönelim gibi faktörleri de hesaba kattı. İddialarına göre bunların hiçbiri sonuçlara etki etmiyor. Cinsel sınırlandırma ve piercing gibi takıların sonuca az miktarda etki edebildiği gözlendi. Ayrıca farklı vücut bölgelerinin farklı testlere aynı şekilde tepki vermediği de gözlendi. Cinsel uyarı, hafif dokunuş için bulunan eşiği arttırıyor ve plastik cerrahi operasyonları derinin hassaslığını etkiliyor olabilir.
Ekip, bu alanın cinsel sorunları olan kadınlara yardımcı olabilmek için daha fazla incelenmesi gerektiğini söylüyorlar. Her ne kadar araştırmalarının açıkları olduğunu ve bazı kısımlarının hatalı olduğunu kabul etseler de, vibratörün sesinin bile problemler yaratabildiğini belirtiyorlar. Araştırmalarını şöyle sonlandırıyorlar:
“Duyusal algı eşiklerini araştırmak, öznel algılar sebebiyle sınırlıdır çünkü duyusal algı eşikleri, onların arkasında yatan reseptörlerle doğrudan ilişkili değildir. Bu, dolaylı bir ölçümdür ve bireyin ilgisinden, konsantrasyonundan ve yorgunluk seviyesinden etkilenmektedir. Tüm bu bulgular, klinik şikayetler üzerine perineal ve göğüs bölgesi hassaslığının incelenmesinin önemini göstermektedir. Ayrıca bu çalışma, genital bölge ve ikincil cinsel alanların, nötral vücut alanlarına kıyasla duyusal algı eşiklerinin araştırılmasının sürdürülmesine teşvik etmektedir.”
 
 
Kaynak:
  1. DailyMail
  2. Dany Cordeau MA, PhD(c)1, Marc Bélanger PhD2, Dominic Beaulieu-Prévost PhD1 and Frédérique Courtois PhD1,*  The Assessment of Sensory Detection Thresholds on the Perineum and Breast Compared with Control Body Sites Article first published online: 8 MAY 2014 DOI: 10.1111/jsm.12547