Kasık fıtığı ameliyatı

Kasık fıtığı ameliyatı, kasık bölgesindeki bir fıtığı onarmak için yapılan cerrahi bir işlemdir. En sık uygulanan cerrahi işlemlerden biridir. İşte kasık fıtığı ameliyatı hakkında bazı önemli noktalar:

Kasık Fıtığı Ameliyatı Çeşitleri:

Açık Fıtık Onarımı: Bu, fıtığa ulaşmak ve onarmak için kasık bölgesinde tek bir kesi yapıldığı geleneksel yaklaşımdır. Fıtık kesesi karın içine geri itilir ve karın duvarındaki zayıf nokta veya deliğin üzerine onu güçlendirmek için bir ağ yerleştirilir.

Laparoskopik Fıtık Onarımı: Bu, birkaç küçük insizyonun yapıldığı ve cerrahi aletlerin yönlendirilmesi için bir laparoskopun (kameralı ince bir tüp) kullanıldığı minimal invaziv bir yaklaşımdır. Cerrah fıtığı küçük aletler kullanarak onarır ve açık onarıma benzer şekilde bir ağ yerleştirir.

Kurtarma işlemi:

Hastanede Kalma: Kasık fıtığı ameliyatı genellikle ayakta tedavi bazında yapılır, yani aynı gün eve gidebilirsiniz. Bununla birlikte, bazı durumlarda, özellikle komplikasyonlar veya altta yatan sağlık sorunları varsa, bir gece hastanede kalmanız gerekebilir.

Ameliyat Sonrası Ağrı: Ameliyattan sonra bir miktar ağrı ve rahatsızlık beklenir. Cerrahınız ağrıyı yönetmek için ağrı kesici ilaçlar yazacaktır. İlaçları belirtildiği şekilde almak ve önerildiği şekilde buz paketleri veya sıcak kompresler kullanmak ağrıyı hafifletmeye ve şişmeyi azaltmaya yardımcı olabilir.

Kasık fıtığı ameliyatı sonrası iyileşme süreci, yapılan ameliyatın türüne, kişinin genel sağlık durumuna ve cerrahın özel tavsiyelerine göre değişiklik gösterebilmektedir. Ancak, kurtarma işlemi için bazı genel yönergeler şunlardır:

Ameliyattan hemen sonra:

Ameliyattan sonra, tıp uzmanlarının hayati belirtilerinizi izleyeceği ve stabil olduğunuzdan emin olacağı bir iyileşme odasına götürüleceksiniz. Ameliyat bölgesinde biraz ağrı, şişlik ve rahatsızlık hissedebilirsiniz.

Hastanede kalış: Kasık fıtığı ameliyatı genellikle ayakta tedavi prosedürü olarak yapılır, yani aynı gün eve gidebilirsiniz. Bununla birlikte, bazı durumlarda, özellikle komplikasyonlar ortaya çıkarsa veya altta yatan sağlık sorunlarınız varsa, bir gece hastanede kalmanız gerekebilir.

Ağrı yönetimi: Cerrahınız, iyileşme döneminde herhangi bir rahatsızlığı veya ağrıyı yönetmeye yardımcı olmak için ağrı kesici ilaç yazacaktır. İlacı belirtildiği şekilde almanız ve ağrı şiddetlenirse veya herhangi bir olumsuz reaksiyon yaşarsanız sağlık uzmanınıza haber vermeniz önemlidir.

Dinlenme ve sınırlı aktivite: İlk iyileşme döneminde dinlenmek ve yorucu aktivitelerden kaçınmak önemlidir. Cerrahınız fiziksel aktivite, kısıtlamaları kaldırma ve işe dönüş veya normal günlük aktivitelerle ilgili özel talimatlar verebilir. Doğru iyileşmeyi desteklemek için bu yönergeleri takip etmek önemlidir.

İnsizyon bakımı: Cerrahi insizyon bölgesinin uygun bakımı, enfeksiyonu önlemek için çok önemlidir. Kuru tutma, pansumanları belirtilen şekilde değiştirme ve kesi bölgesini zorlayabilecek veya tahriş edebilecek faaliyetlerden kaçınma dahil olmak üzere kesiğin nasıl temizleneceği ve bakımının yapılacağı konusunda size talimatlar verilecektir.

Diyet ve hidrasyon: Ameliyattan sonra, iyileşme sürecini desteklemek için sağlıklı bir diyet sürdürmek ve susuz kalmamak önemlidir. Cerrahınız, sindirim sistemini potansiyel olarak tahriş edebilecek ağır veya baharatlı yiyeceklerden kaçınmak gibi özel beslenme yönergeleri sağlayabilir.

Fiziksel Aktivite: İlk iyileşme döneminde dinlenmek ve yorucu aktivitelerden kaçınmak önemlidir. Cerrahınız, iş, egzersiz ve ağır cisimleri kaldırma dahil olmak üzere normal aktivitelerinize ne zaman devam edebileceğiniz konusunda özel talimatlar verecektir.

Kesi Bakımı: Cerrahi insizyonun uygun şekilde bakımı, enfeksiyonu önlemek için çok önemlidir. Temiz ve kuru tutmak, pansumanları belirtilen şekilde değiştirmek ve kesi alanını zorlayabilecek faaliyetlerden kaçınmak dahil olmak üzere, kesi yerinin nasıl temizleneceği ve bakımının yapılacağı konusunda size talimat verilecektir.

Takip Randevuları: Cerrahınız, iyileşme sürecinizi izlemek, insizyon bölgesini kontrol etmek ve olabilecek endişelerinizi veya sorularınızı ele almak için takip randevuları planlayacaktır.

Potansiyel Komplikasyonlar: Komplikasyonlar nadir olmakla birlikte kasık fıtığı ameliyatından sonra ortaya çıkabilir. Bunlar enfeksiyon, kanama, fıtığın tekrarlaması, ağrı veya rahatsızlık, kasık bölgesinde uyuşma veya yakındaki yapıların hasar görmesini içerebilir. Şiddetli ağrı, aşırı şişlik, kızarıklık, ateş veya ilgili başka semptomlar yaşarsanız cerrahınızla iletişime geçmeniz önemlidir.

Her bireyin iyileşmesinin değişebileceğini unutmamak önemlidir ve başarılı bir iyileşme için cerrahınızın özel talimatlarına ve yönergelerine uymanız çok önemlidir. Ayrıca, endişelerinizi veya sorularınızı sağlık uzmanınızla görüşmeniz önerilir.

Tarih

Kasık fıtığı cerrahisinin tarihi, binlerce yılı kapsayan, birçok yeniliği ve keşfi içeren büyüleyici bir tarihtir. Bazı kaynaklara göre, kasık fıtığının en eski kanıtı MÖ 1552 civarında eski Mısır’da kaydedilmiştir. “Fıtık” kelimesinin kendisi, bir tomurcuk veya sürgün anlamına gelen Yunanca “hernios” kelimesinden gelir. Eski Mısırlılar, Fenikeliler ve Yunanlılar fıtığın anatomisi ve teşhisi hakkında biraz bilgi sahibiydiler, ancak tedavileri genellikle kaba ve tehlikeliydi, fıtık kesesinin hadım edilmesini veya kesilmesini içeriyordu.

Fıtık cerrahisinin modern çağı, anatomistlerin ve cerrahların kasık fıtığının farklı tiplerini ve anatomik yapılarını tanımlamaya başladığı 18. yüzyılda başlamıştır. Bu alanın öncülerinden biri, transversalis fasyasını kasık bağına dikerek kasık kanalını onarmak için bir teknik geliştiren Edoardo Bassini (1844-1924) idi. Bassini fıtığı olarak bilinen bu teknik, sonraki yıllarda diğer cerrahlar tarafından geniş çapta benimsendi ve geliştirildi.

Bununla birlikte, Bassini’nin tekniğinin ve modifikasyonlarının ana dezavantajlarından biri, nüks, ağrı ve enfeksiyona yol açabilecek gerilim altında dikiş içermesiydi. 20. yüzyılın ortalarında yeni bir konsept ortaya çıktı: gerilimsiz onarım. Bu, kasık kanalının arka duvarını dikiş atmadan güçlendirmek için polipropilen ağ gibi sentetik malzemelerin kullanımına dayanıyordu. İlk gerilimsiz teknik, 1986’da Irving Lichtenstein (1920-2000) tarafından tanımlandı. O zamandan beri, tak ve yama, Prolene Fıtık Sistemi ve Kugel yaması gibi birçok gerilimsiz onarım varyasyonu geliştirildi.

Fıtık cerrahisindeki bir diğer büyük gelişme, 20. yüzyılın sonlarında laparoskopinin kullanılmaya başlanmasıydı. İlk laparoskopik kasık fıtığı onarımı 1979’da Gerhard Bürger tarafından bildirildi, ancak 1989’a kadar Ralph Ger tarafından laparoskopi sırasında bir ağ kullanıldı. Laparoskopik teknikler, açık tekniklere göre daha az postoperatif ağrı, daha hızlı iyileşme ve daha iyi kozmetik sonuçlar gibi bazı avantajlar sunar. Ancak daha yüksek maliyet, daha uzun operasyon süresi ve daha yüksek komplikasyon riski gibi dezavantajları da vardır. İki yaygın laparoskopik teknik, transabdominal preperitoneal (TAPP) ve tamamen ekstraperitoneal (TEP) onarımdır.

Sonuç olarak kasık fıtığı cerrahisi çok eski çağlardan günümüze kadar zaman içinde önemli bir gelişim göstermiştir. Mevcut teknikler, kasık bölgesinin anatomisi ve fizyolojisinin daha iyi anlaşılmasına ve ayrıca yeni malzeme ve teknolojilerin mevcudiyetine dayanmaktadır. Tekniğin seçimi, fıtığın tipi ve boyutu, hastanın tercihi ve durumu, cerrahın deneyimi ve becerisi gibi çeşitli faktörlere bağlıdır.

Click here to display content from YouTube.
Learn more in YouTube’s privacy policy.

Apendisektomi

Apendektomi olarak da bilinen apandisit ameliyatı, iltihaplandığında veya enfekte olduğunda apandisi çıkarmak için yapılan cerrahi bir prosedürdür. (bkz: Apendisektomi)

İşte apandisit ameliyatına kapsamlı bir genel bakış:

Apandisit: Apandisit, karnın sağ alt kısmında bulunan küçük, parmak benzeri bir organ olan apandisin iltihaplanmasıdır. Apandis, genellikle dışkı birikimi nedeniyle tıkandığında, bakteri üremesine ve enfeksiyona yol açtığında ortaya çıkabilir.

Cerrahi müdahale: Apandisit tipik olarak ameliyatla tedavi edilir, çünkü iltihaplı apandis yırtılabilir ve tedavi edilmezse ciddi komplikasyonlara yol açabilir. Ameliyatın birincil amacı apandisi çıkarmak ve enfeksiyonun yayılmasını önlemektir.

Apendektomi türleri:

Açık apendektomi: Bu geleneksel yaklaşımda, sağ alt karın bölgesine tek bir kesi yapılarak cerrahın apendikse doğrudan erişimi sağlanır. Apandis daha sonra dikkatlice çıkarılır ve kesi dikiş veya zımba ile kapatılır.

Laparoskopik apendektomi: Bu minimal invaziv teknik, karında birkaç küçük kesi yapılmasını içerir. Kameralı ince bir tüp olan laparoskop bir kesiden sokularak cerrahın ameliyat alanını bir monitörde görüntülemesine olanak tanır. Daha sonra apandisi kesilerden birinden çıkarmak için özel aletler kullanılır. Laparoskopik apendektomi tipik olarak daha küçük yara izleri, daha az ameliyat sonrası ağrı ve açık ameliyata kıyasla daha hızlı iyileşme ile sonuçlanır.

Anestezi: Apendektomi genel anestezi altında yapılır, yani işlem boyunca uyuyacaksınız. Anestezi, ameliyat sırasında herhangi bir ağrı hissetmemenizi sağlar.

İyileşme süresi: İyileşme süresi kişiye ve yapılan ameliyatın türüne bağlı olarak değişebilir. Genel olarak, hastalar ameliyattan sonra bir veya iki gün hastanede kalmayı bekleyebilirler. Tam iyileşme birkaç hafta sürebilir ve bu süre zarfında cerrah tarafından sağlanan ameliyat sonrası talimatlara uymak önemlidir. Bu talimatlar ağrı yönetimi, yara bakımı, beslenme kuralları ve fiziksel aktivite kısıtlamalarını içerebilir.

Riskler ve komplikasyonlar: Her cerrahi prosedürde olduğu gibi, apandisit ameliyatı ile ilişkili riskler vardır. Bunlar arasında enfeksiyon, kanama, yakındaki organlara veya yapılara zarar verme, anesteziye karşı olumsuz reaksiyonlar ve tekrarlayan veya kalıcı enfeksiyon olasılığı sayılabilir. Ameliyattan önce bu riskleri cerrahınızla görüşmeniz çok önemlidir.

Ameliyat sonrası bakım: Ameliyattan sonra cerrahınız ameliyat sonrası bakım için özel talimatlar verecektir. Bu talimatlar yara bakımı, ağrı yönetimi, aktivite kısıtlamaları ve takip randevuları ile ilgili yönergeleri içerebilir. Bu talimatlara özenle uyulması, uygun iyileşme ve komplikasyon riskinin en aza indirilmesi için hayati önem taşır.

Başarı oranları: Apendektomi, düşük nüks oranı ile oldukça başarılı bir prosedürdür. Zamanında ve yetenekli bir cerrah tarafından yapıldığında, operasyon apandisiti etkili bir şekilde çözer ve başka komplikasyonları önler.

Apandisitten şüpheleniyorsanız veya apandisit teşhisi konduysa, derhal tıbbi yardım almanız önemlidir. Sağlık uzmanınız durumunuzu değerlendirecek ve apendektominin gerekli olup olmadığını belirleyecektir.

Ameliyat sonrası

Apandisin cerrahi olarak çıkarılması olan apendektomiden sonra ameliyat sonrası ağrı yaygındır. Bu ağrı, ameliyat türü (laparoskopik veya açık), kişinin ağrı toleransı ve herhangi bir komplikasyonun varlığı gibi çeşitli faktörlere bağlı olarak hafiften şiddetliye kadar değişebilir.

Kesi yeri tipik olarak apendektomi sonrası ağrının ana kaynağıdır. Bu ağrı genellikle birkaç gün ila bir hafta içinde önemli ölçüde azalır. Laparoskopik cerrahi sırasında karnı şişirmek için kullanılan karbondioksit gazı nedeniyle omuzda veya sırtta da ağrı hissedilebilir. Bu, sevk edilen ağrı olarak bilinir ve genellikle 48 saat içinde azalır.

Ayrıca, ameliyat sonrası bağırsak fonksiyonlarındaki değişiklikler nedeniyle karında şişkinlik ve rahatsızlık yaşanabilir.

Ameliyat sonrası ağrı kötüleşirse, reçete edilen ağrı kesici ilaçlarla giderilmezse veya ateş, inatçı bulantı veya kusma ya da kesi yerinde artan kızarıklık, şişlik veya drenaj gibi yeni semptomlar gelişirse sağlık ekibini bilgilendirmek önemlidir. Bunlar enfeksiyon veya apse oluşumu gibi komplikasyonların belirtileri olabilir.

Ağrı yönetimi genellikle ağrının şiddetine bağlı olarak asetaminofen veya NSAID’ler gibi opioid olmayan ilaçlardan daha güçlü opioid ilaçlara kadar değişen analjeziklerin kullanımını içerir. Ayrıca, iyileşmeye yardımcı olabilecek ve ameliyat sonrası ağrıyı azaltmaya yardımcı olabilecek fiziksel aktivitenin tolere edildiği şekilde kademeli olarak artırılması önerilir.

Beslenme

Apandisit ameliyatından sonra, iyileşme ve iyileşmeyi desteklemek için dengeli ve besleyici bir diyet uygulamak önemlidir. İşte apandisit ameliyatı sonrası beslenme için bazı genel kurallar:

Berrak sıvılarla başlayın: İyileşmenin ilk aşamalarında su, et suyu ve berrak meyve suları gibi berrak sıvılar tüketmeniz tavsiye edilebilir. Bu, dehidrasyonu önlemeye yardımcı olur ve sindirim sisteminizin kademeli olarak normal işlevine devam etmesini sağlar.

Yumuşak bir diyete geçin: Toleransınız geliştikçe, yavaş yavaş yumuşak ve kolay sindirilebilir gıdalar ekleyebilirsiniz. Bunlar arasında sade pirinç, haşlanmış patates, pişmiş sebzeler, derisiz tavuk veya balık ve az yağlı yoğurt gibi yiyecekler yer alabilir. Baharatlı, yağlı ve çok baharatlı yiyeceklerden kaçının çünkü bunların sindirimi daha zor olabilir ve rahatsızlığa neden olabilir.

Lif açısından zengin gıdalar tüketin: Sindirim sisteminiz normale döndükçe, kabızlığı önlemek için lif açısından zengin gıdaları yavaş yavaş ekleyin. Diyetinize meyveleri, sebzeleri, tam tahılları ve baklagilleri dahil edin. Bunlar temel besinleri sağlar ve sağlıklı bağırsak hareketlerini destekler.

Susuz kalmayın: Hidratlı kalmak için bol miktarda sıvı, özellikle de su için. Bu, kabızlığın önlenmesine yardımcı olur ve genel iyileşmeyi destekler.

Daha küçük, sık öğünler yiyin: Büyük öğünler yerine, gün boyunca daha küçük, daha sık öğünler tercih edin. Bu, sindirim sisteminize aşırı yüklenmeyi önlemeye ve daha iyi sindirimi teşvik etmeye yardımcı olabilir.

Gıda intoleranslarını izleyin: Ameliyattan sonra rahatsızlığa veya sindirim sorunlarına neden olabilecek belirli gıdalara dikkat edin. Bazı bireylerin belirli gıdalara karşı geçici hassasiyetleri veya intoleransları olabilir. Herhangi bir olumsuz reaksiyon fark ederseniz, sağlık uzmanınıza danışın.

Yavaş yavaş normal beslenmeye devam edin: Zamanla, yağsız proteinler, tam tahıllar, meyveler, sebzeler ve sağlıklı yağlar dahil olmak üzere daha geniş bir gıda yelpazesini yeniden tanıtabilirsiniz. Vücudunuzu dinleyin ve sizin için rahat hissettiren bir hızda ilerleyin.

Bunların genel yönergeler olduğunu ve özel diyet ihtiyaçlarınızın ve kısıtlamalarınızın değişebileceğini unutmamak önemlidir. İyileşme ihtiyaçlarınıza göre kişiselleştirilmiş beslenme önerileri için kayıtlı bir diyetisyene veya sağlık uzmanınıza danışmanız tavsiye edilir.

Ayrıca, cerrahınız veya sağlık ekibiniz tarafından diyet ve ameliyat sonrası bakımla ilgili olarak verilen özel talimatlara uyduğunuzdan emin olun. Bireysel koşullarınıza göre size ayrıntılı rehberlik sağlayabilirler.

Tarih

Apandisit cerrahisinin tarihi uzun ve büyüleyici bir geçmişe sahiptir. Kaydedilen ilk başarılı apendektomi 1735 yılında İngiliz cerrah Claudius Amyand tarafından gerçekleştirilmiştir. Amyand’ın hastası, yuttuğu bir toplu iğne nedeniyle apandisi delinen 11 yaşında bir çocuktu.

Takip eden yıllarda birkaç başarılı apendektomi daha yapıldı, ancak ameliyatın hala çok riskli olduğu düşünülüyordu. 1886 yılında Reginald Heber Fitz apandisit üzerine bir çalışma yayınlayarak ameliyatın daha geniş kabul görmesine yardımcı oldu. Fitz ayrıca apandis iltihabını tanımlamak için “apandisit” terimini icat etti.

19. yüzyılın sonlarında apendektomi yapmak için kullanılan cerrahi tekniklerde önemli ilerlemeler kaydedildi. 1889’da Charles McBurney, bugün hala apendektomi için kullanılan en yaygın kesi olan “McBurney kesisini” tanımladı. 1900 yılında Robert Fulton Weir, bazen apendektomi için kullanılan daha az invaziv bir kesi olan “Weir insizyonu “nu tanıttı.

20. yüzyılda, apendektomi yapmak için kullanılan cerrahi tekniklerde daha fazla ilerleme kaydedilmiştir. İlk olarak 1930’larda laparoskopik apendektomi geliştirilmiştir. Laparoskopik apendektomi, karındaki küçük kesilerden gerçekleştirilen minimal invaziv bir prosedürdür. Laparoskopik apendektomi artık Amerika Birleşik Devletleri’nde en sık uygulanan apendektomi türüdür.

Günümüzde apendektomi çok güvenli ve etkili bir prosedürdür. Apendektomi için ölüm oranı %1’den azdır. Apendektomi genellikle acil bir ameliyat olarak gerçekleştirilir, ancak bazı durumlarda elektif bir ameliyat olarak da gerçekleştirilebilir.

Apandisit cerrahisi tarihindeki bazı önemli olaylar aşağıda verilmiştir:

1735: Claudius Amyand kaydedilen ilk başarılı apendektomiyi gerçekleştirdi.
1886: Reginald Heber Fitz apandisit üzerine, ameliyatın daha yaygın kabul görmesine yardımcı olan bir çalışma yayınladı.
1889: Charles McBurney, günümüzde apendektomi için hala en yaygın kullanılan kesi olan “McBurney kesisini” tanımladı.
1900: Robert Fulton Weir, bazen apendektomi için kullanılan daha az invaziv bir kesi olan “Weir insizyonu “nu tanıttı.
1930s: Laparoskopik apendektomi ilk kez geliştirildi.
Bugün: Apendektomi çok güvenli ve etkili bir prosedürdür.

Apandisit ameliyatının uzun ve büyüleyici bir geçmişi vardır. Milyonlarca insanın hayatını kurtarmış nispeten basit bir prosedürdür.

Click here to display content from YouTube.
Learn more in YouTube’s privacy policy.

Kaynak:

  1. Williams, N., O’Connell, P., & McCaskie, A. (2018). Bailey & Love’s Short Practice of Surgery (27th ed.). CRC Press. Link
  2. Addiss, D. G., Shaffer, N., Fowler, B. S., & Tauxe, R. V. (1990). The epidemiology of appendicitis and appendectomy in the United States. American journal of epidemiology, 132(5), 910-925. Link

Kolesistektomi

Safra kesesinin operasyonla alınması. (bkz: Kolesistektomi)

Kolesistektomi olarak da bilinen safra kesesi ameliyatı, safra kesesinin alınması için yapılan cerrahi bir işlemdir. Safra kesesi, karaciğerin altında bulunan ve karaciğer tarafından üretilen ve yağların sindirimine yardımcı olan bir madde olan safrayı depolayan küçük bir organdır. Safra kesesi ameliyatı en yaygın olarak safra kesesi taşlarını veya safra kesesinin iltihaplanmasına veya tıkanmasına neden olan diğer durumları tedavi etmek için yapılır.

İşte safra kesesi ameliyatı hakkında bazı önemli noktalar:

Safra Kesesi Ameliyatı Türleri:

Safra kesesi ameliyatının iki ana türü vardır: laparoskopik kolesistektomi ve açık kolesistektomi. Laparoskopik cerrahi, karında birkaç küçük kesinin yapıldığı ve safra kesesinin çıkarılmasında cerraha rehberlik etmek için bir laparoskopun (kameralı ince, esnek bir tüp) kullanıldığı en yaygın yaklaşımdır. Açık cerrahi, karında daha büyük bir kesi içerir ve tipik olarak daha karmaşık vakalarda kullanılır.

Safra Kesesi Ameliyatı Nedenleri:

Safra kesesi ameliyatı öncelikle safra kesesinde oluşabilen sertleşmiş sindirim sıvısı birikintileri olan safra kesesi taşlarını tedavi etmek için yapılır. Safra kesesi taşları ağrıya, iltihaplanmaya ve safra kanallarının tıkanmasına neden olabilir. Safra kesesi ameliyatı gerektirebilecek diğer durumlar arasında safra kesesi iltihabı (kolesistit), safra kesesi polipleri, safra kesesi kanseri ve biliyer diskinezi sayılabilir.

Ameliyat için Hazırlık:

Ameliyattan önce, sağlık ekibiniz nasıl hazırlanacağınız konusunda özel talimatlar verecektir. Bu, belirli bir süre aç kalmayı, belirli ilaçları bırakmayı ve ameliyat öncesi testlerden geçmeyi içerebilir. Sorunsuz ve güvenli bir prosedür sağlamak için bu talimatları yakından takip etmek önemlidir.

Kolesistektomi, genellikle safra taşı, iltihaplanma veya malignite varlığından dolayı safra kesesini çıkarmak için yapılan cerrahi bir prosedürdür. Kolesistektomi yapma kararına götüren tipik teşhis adımlarının bir örneğini burada bulabilirsiniz:

İlk Değerlendirme: Safra kesesi hastalığına işaret edebilecek karın ağrısı, bulantı, kusma, ateş ve sarılık gibi semptomları değerlendirmek için hasta öyküsü ve fizik muayene yapılır.

Kan Testleri: Tam kan sayımı (CBC), karaciğer fonksiyon testleri (LFT’ler), bilirubin seviyeleri, pankreas enzimleri (amilaz ve lipaz) ve inflamasyon belirteçleri (C-reaktif protein veya beyaz kan hücresi sayımı gibi) safra taşlarının neden olabileceği enfeksiyon, inflamasyon, sarılık veya diğer organlarda hasar belirtilerini belirlemek için değerlendirilebilir.

Hastanın kan sulandırıcısı müdahale edilmeden önce muhakkak alımı durdurulmalıdır.

Görüntüleme çalışmaları:

Ultrason: Birinci basamak görüntüleme testi genellikle, safra kesesi ve safra kanallarının görüntülerini oluşturmak için ses dalgalarını kullanan invazif olmayan bir test olan abdominal bir ultrasondur. Safra kesesi taşlarının varlığını, boyutunu ve yerini, iltihaplanma belirtilerini veya safra kesesindeki diğer anormallikleri tespit edebilir.

Ultrasonda, akut kolesistiti düşündüren bulgular şunları içerebilir:

  • Safra taşları: Safra taşı varlığı akut kolesistit gelişimi için önemli bir risk faktörüdür.
  • Safra kesesi duvar kalınlaşması: Safra kesesi duvarı normalden daha kalın, genellikle 3 mm’den fazla olabilir.
  • Perikolesistik sıvı: Bu, safra kesesi etrafında görülen sıvıdır ve iltihaplanmaya işaret eder.
  • Sonografik Murphy belirtisi: Bu, ultrason probu bölgenin üzerine bastırıldığında safra kesesi üzerindeki hassasiyettir. Akut kolesistitin çok güvenilir bir işareti olarak kabul edilir.
  • Safra kesesi şişkinliği: Safra kesesi, safra kanalının iltihaplanması veya tıkanması nedeniyle normalden daha büyük görünebilir.

Ultrason kesin sonuç vermezse ve klinik şüphe yüksek kalırsa, bilgisayarlı tomografi (BT) taraması, manyetik rezonans görüntüleme (MRI) veya HIDA taraması (bir tür nükleer tıp görüntülemesi) gibi diğer görüntüleme yöntemleri kullanılabilir.

Bilgisayarlı Tomografi (BT) taraması veya Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRI): Bunlar, ultrason sonuçları yetersiz olduğunda veya safra taşı hastalığının perforasyon, ampiyem veya malignite gibi bazı komplikasyonlarını daha iyi görselleştirmek için kullanılabilir.

Hepatobiliyer İminodiasetik Asit (HIDA) Taraması: Bu nükleer tıp testi, akut kolesistitten şüphelenildiğinde ancak ultrason bulguları kesin olmadığında kullanılır. Safra kesesi hakkında işlevsel bilgi sağlar ve safra kesesinin görselleştirilmesine dayalı olarak akut kolesistiti doğrulayabilir veya dışlayabilir.

Endoskopik Retrograd Kolanjiyopankreatografi (ERCP): Bu, tipik olarak safra kanalında taş şüphesi (koledokolitiazis) olduğunda veya safra kanallarında şüpheli bir tıkanıklık olduğunda kullanılan hem tanısal hem de terapötik bir prosedürdür. Genellikle safra kesesi hastalığı için ilk değerlendirmenin bir parçası değildir, bunun yerine ilk değerlendirme, kan testleri ve diğer görüntüleme bulgularına dayanan belirli durumlarda kullanılır.

Kolesistektomi Kararı: Bu teşhis adımlarından sonra safra taşları, safra kesesi iltihabı veya diğer safra kesesi hastalıkları doğrulanırsa ve semptomlara neden oluyorsa, tedavi eden doktor tarafından kolesistektomi önerilebilir. Kolesistektominin (laparoskopik veya açık) zamanlaması ve tipi, hastanın klinik durumuna ve safra kesesi hastalığının özelliklerine bağlıdır.

Prosedür:

Ameliyat sırasında genel anestezi altında olacaksınız, yani uykuda olacaksınız ve herhangi bir ağrı hissetmeyeceksiniz. Cerrah gerekli kesileri yapacak ve safra kesesini çıkarmak için özel aletler kullanacaktır. Laparoskopik cerrahide, karnı şişirmek için karbondioksit gazı kullanılır ve bu da daha iyi görselleştirme sağlar. Safra kesesi daha sonra karaciğerden ayrılır ve kesilerden birinden çıkarılır. Açık cerrahide, safra kesesine doğrudan erişmek ve çıkarmak için daha büyük bir kesi yapılır.

Click here to display content from YouTube.
Learn more in YouTube’s privacy policy.

Kapalı safra kesesi ameliyatı veya laparoskopik kolesistektomi

Safra kesesinin laparoskop kullanılarak çıkarılması işlemidir. İşte iyileşme ve ameliyat sonrası bakımın bazı yönleri:

  • Ameliyat Sonrası Ağrı: Ameliyattan sonra hastalar genellikle ameliyat bölgesinde reçete edilen ağrı kesicilerle yönetilebilecek bir miktar rahatsızlık ve ağrı yaşarlar. Ameliyat sırasında karnı şişirmek için kullanılan karbondioksit gazı nedeniyle omuz ağrısı da oluşabilir1.
  • Fiziksel Aktivite: Hastalar genellikle kan pıhtılaşması riskini azaltmak için ameliyattan sonra mümkün olan en kısa sürede yürümeye teşvik edilir. Ancak, en az bir hafta boyunca veya cerrahın önerdiği şekilde yorucu aktivitelerden ve ağır kaldırmaktan kaçınılmalıdır2.
  • Diyet: Hastaların çoğu ameliyattan sonra normal diyetlerine dönebilir. Ancak, safra kesesi yağ sindirimine katkıda bulunduğundan, bazı hastalar yağlı veya baharatlı yiyecekleri sindirmede geçici zorluklar yaşayabilir. Başlangıçta genellikle yağ oranı düşük ve lif oranı yüksek bir diyet önerilir3.
  • Yara Bakımı: Yaranın temiz ve kuru tutulması önemlidir. Yara bakımının nasıl yapılacağı ve pansumanların ne zaman çıkarılacağına ilişkin talimatlar sağlık ekibi tarafından sağlanacaktır4.
  • Takip: Hastalar genellikle ameliyattan birkaç hafta sonra uygun iyileşmeyi sağlamak ve endişelerini gidermek için bir takip randevusu alırlar5.

İntraoperatif ERCP

İntraoperatif ERCP kullanımı, kuruma, cerrahın tercihine ve hastanın özel koşullarına göre değişir. Genel olarak, intraoperatif ERCP, koledok taşları veya diğer tıkanıklıklara dair güçlü bir şüphe veya kanıt olduğunda gerçekleştirilir. Ameliyat öncesi ERCP genellikle sarılık, kolanjit, pankreatit olduğunda veya ultrason veya MRCP (manyetik rezonans kolanjiyopankreatografi) gibi ameliyat öncesi görüntüleme safra kanalı taşlarının varlığını gösterdiğinde kullanılır.

İntraoperatif ERCP kullanımı ikinci bir prosedüre olan ihtiyacı azaltabilir, ancak pankreatit gibi komplikasyonlarla da ilişkilendirilebilir. Bu nedenle, kullanımı genellikle koledok taşı şüphesinin yüksek olduğu veya ameliyat sırasında bir taş bulunduğu durumlarda kullanılır.

American Journal of Surgery’de 2018’de yayınlanan bir araştırma, kolesistektomilerin yaklaşık %5’inde intraoperatif ERCP yapıldığını bildirdi.

Ancak, bu prosedürlerin sıklığının farklı cerrahi merkezler ve hasta popülasyonları arasında büyük farklılıklar gösterebileceğini not etmek önemlidir.

İntraoperatif Koleanjiyografi

İntraoperatif kolanjiyografi (IOC), safra kesesi ameliyatı (kolesistektomi) sırasında safra kanallarını görselleştirmek için kullanılan bir prosedürdür. Bu tipik olarak safra ağacının anatomisini doğrulamak ve ortak safra kanalındaki taşlar gibi potansiyel anormallikleri belirlemek için yapılır.

Kolesistektomi sırasında IOC kullanım sıklığı, çeşitli çalışmalarda vakaların %5 ila %95’i arasında değişen tahminlerle büyük ölçüde değişmektedir. IOC kullanma kararı büyük ölçüde bireysel cerrah ve kuruma olduğu kadar hastanın özel koşullarına da bağlıdır.

Bir IOC gerçekleştirmenin birincil nedenleri şunları içerir:

  • Ameliyat sırasında safra kanallarının yaralanmasını önlemek için safra ağacının anatomisinin doğrulanması.
  • Preoperatif görüntülemede saptanmamış olabilecek ortak safra kanalındaki taşları belirleme.
  • Anormal karaciğer fonksiyon testleri olan veya olası nedenleri araştırmak için pankreatit atakları geçiren hastaların değerlendirilmesi.

IOC’yi takiben postoperatif pankreatit riski düşüktür ve tahminler genellikle yaklaşık %1 veya daha azdır. Bu, safra kanallarını incelemek için kullanılan başka bir prosedür olan endoskopik retrograd kolanjiyopankreatografiyi (ERCP) takiben postoperatif pankreatit riski ile karşılaştırılabilir.

Bununla birlikte, ortak safra kanalındaki taşları çıkarmak için bir müdahale yapıldığında veya pankreatit öyküsü gibi belirli risk faktörlerine sahip hastalarda risk daha yüksek olabilir.

İyileşme:

Safra kesesi ameliyatından sonra, anestezi geçene kadar izleneceğiniz bir iyileşme alanına götürüleceksiniz. Kesi yerlerinde ağrı kesici ilaçlarla kontrol altına alınabilecek bir miktar ağrı veya rahatsızlık hissedebilirsiniz. Çoğu hasta ameliyattan sonra aynı gün veya bir ya da iki gün içinde eve gidebilmektedir. Sağlık ekibiniz tarafından sağlanan ve reçeteli ilaçları almayı, ağrıyı yönetmeyi ve normal aktivitelere kademeli olarak devam etmeyi içerebilecek ameliyat sonrası talimatlara uymanız önemlidir.

This content is available to members only. Please login or register to view this area.

Ameliyat Sonrası Diyet:

Sağlık ekibiniz, safra kesesi ameliyatından sonra uymanız gereken özel diyet yönergeleri sağlayacaktır. Başlangıçta, vücudunuzun safra kesesinin yokluğuna uyum sağlamasına izin vermek için az yağlı bir diyet uygulamanız tavsiye edilebilir. Zamanla, normal gıdaları yavaş yavaş diyetinize yeniden dahil edebilirsiniz. Vücudunuzu dinlemeniz ve sindirim rahatsızlığına veya ishale neden olabilecek gıdalardan kaçınmanız önemlidir.

Kolesistektomi olarak da bilinen safra kesesi ameliyatı, safra kesesinin alınması için yapılan bir işlemdir. Ameliyattan sonra, sorunsuz bir iyileşme için belirli yönergeleri takip etmek önemlidir. İşte safra kesesi ameliyatı sonrası beslenme için bazı hususlar:

  • Berrak Sıvılarla Başlayın: Ameliyattan sonraki ilk saatlerde, sağlık uzmanınız su, et suyu ve bitki çayı gibi berrak sıvılar önerebilir. Bu, dehidrasyonu önlemeye yardımcı olur ve sindirim sisteminizin yavaş yavaş iyileşmesini sağlar.
  • Az Yağlı Diyete Geçin: Vücudunuz berrak sıvıları tolere ettikçe, diyetinize yavaş yavaş az yağlı yiyecekler ekleyebilirsiniz. Sindirimi daha zor olabileceği ve rahatsızlığa neden olabileceği için yüksek yağlı ve yağlı yiyeceklerden kaçının. Bunun yerine yağsız proteinler, meyveler, sebzeler, tam tahıllar ve az yağlı süt ürünlerini tercih edin.
  • Lif Açısından Zengin Gıdalar Tüketin: Ameliyattan sonra yaygın bir sorun olabilen kabızlığı önlemek için lif oranı yüksek gıdalar tüketin. Lif, bağırsak hareketlerini düzenlemeye yardımcı olur ve dışkınıza hacim kazandırır. İyi lif kaynakları arasında tam tahıllar, baklagiller, meyveler ve sebzeler yer alır.
  • FODMAP’lere Dikkat Edin: Bazı insanlar FODMAP’ler (fermente edilebilir oligosakkaritler, disakkaritler, monosakkaritler ve polioller) olarak bilinen belirli karbonhidrat türlerine karşı hassas olabilir. Bunlar şişkinlik ve gaz dahil olmak üzere sindirim rahatsızlığına neden olabilir. Yüksek FODMAP içeren gıdalara örnek olarak soğan, sarımsak, buğday, süt ürünleri ve bazı meyveler verilebilir. FODMAP’lerin sizin için bir sorun olabileceğinden şüpheleniyorsanız, düşük FODMAP diyetinde size rehberlik etmesi için kayıtlı bir diyetisyenle çalışmayı düşünün.
  • Susuz kalmayın: Susuz kalmamak ve uygun sindirimi desteklemek için su, bitki çayı ve berrak çorbalar gibi bol miktarda sıvı tüketin.
  • Küçük, Sık Öğünler Yiyin: Büyük öğünler yerine, gün boyunca daha küçük, daha sık öğünler yemeyi deneyin. Bu, vücudunuzun yiyecekleri daha kolay sindirmesine yardımcı olabilir ve sindirim sisteminize aşırı yüklenmenizi önleyebilir.
  • Tetikleyici Gıdalardan Kaçının: Sizin için rahatsızlığa veya sindirim sorunlarına neden olabilecek belirli yiyeceklere dikkat edin. Yaygın tetikleyici gıdalar arasında baharatlı yiyecekler, yağlı yiyecekler, kafein, gazlı içecekler ve alkol bulunur. Vücudunuzu dinleyin ve semptomlarınızı kötüleştiren yiyeceklerden kaçının.
  • Gıdaları Kademeli Olarak Yeniden Sunun: Birkaç hafta sonra, başlangıçta kısıtlanan gıdaları kademeli olarak yeniden sunabilirsiniz. Vücudunuzun farklı gıdalara nasıl tepki verdiğini izleyin ve toleransınıza göre ayarlamalar yapın.

Safra kesesi ameliyatından sonra herkesin toleransının ve iyileşmesinin değişebileceğini unutmamak önemlidir. En iyisi, sağlık uzmanınız veya özel ihtiyaçlarınıza ve iyileşme sürecinize göre kişiselleştirilmiş tavsiyeler verebilecek kayıtlı bir diyetisyen tarafından sağlanan rehberliği takip etmektir.

Potansiyel Riskler ve Komplikasyonlar:

Her cerrahi prosedür gibi safra kesesi ameliyatı da bazı riskler taşır. Bunlar arasında enfeksiyon, kanama, çevre organların yaralanması, safra kanalı yaralanması ve anesteziye bağlı komplikasyonlar yer alabilir. İşlemden önce bu riskleri cerrahınızla görüşmeniz önemlidir.

Kolesistektomi olarak da bilinen safra kesesi ameliyatından sonra, nispeten nadir görülmesine rağmen safra kaçağı bilinen potansiyel bir komplikasyondur.

Safra kaçağı belirtileri şunları içerebilir:

  • Karın ağrısı: Bu genellikle ilk ve en yaygın semptomdur. Tipik olarak safra kesesinin bulunduğu karnın sağ üst bölgesinde ortaya çıkar. Ağrı sürekli olabilir veya gelip gidebilir ve hafiften şiddetliye kadar değişebilir.
  • Ateş ve titreme: Safra kaçağı bir enfeksiyona yol açarsa bunlar meydana gelebilir.
  • Mide bulantısı ve kusma: Safra kaçağı normal sindirim süreçlerini bozarsa bu belirtiler ortaya çıkabilir.
  • Sarılık: Vücutta safra birikmesi durumunda ciltte ve gözlerde sararma meydana gelebilir.
  • İdrar ve dışkı renginde değişiklik: İdrar koyulaşırken, dışkının rengi daha açık hale gelebilir.
  • Karında şişlik veya şişkinlik: Safra karın boşluğunda birikirse bu durum ortaya çıkabilir.

Safra kesesi ameliyatından sonra bu belirtileri yaşarsanız, mümkün olan en kısa sürede sağlık uzmanınızla iletişime geçmeniz önemlidir. Safra kaçağının hızlı bir şekilde teşhis ve tedavi edilmesi enfeksiyon, apse oluşumu ve peritonit gibi komplikasyonların önlenmesine yardımcı olabilir.

Papiller stenoz gibi durumları içeren kolesistektomi sonrası sendrom, safra kesesi çıkarılmış kişilerin %15’e kadarını etkileyebilir. Safra ve pankreas sıvılarının ince bağırsağa girmesine izin veren açıklığın (sfinkter) daralması veya tıkanması anlamına gelen papiller stenozun kendisi daha az yaygın bir durumdur.

  • Karbondioksit Komplikasyonları: Laparoskopik cerrahi sırasında karnın şişirilmesi ve organların net bir şekilde görülmesini sağlamak için karbondioksit kullanılır. Karbon dioksit insuflasyonuyla ilgili komplikasyonlar nadirdir ancak şunları içerebilir:
  • Gaz Embolisi: Bu, gazın venöz sisteme girmesiyle oluşur. Vakaların %0,1’inden daha azında meydana gelen çok nadirdir.
    Hiperkarbi: Özellikle uzun ameliyatlarda gazın emilmesi nedeniyle kandaki karbondioksit seviyesinde yükselme meydana gelebilir. Bu genellikle prosedür sırasında hastanın ventilasyonunu ayarlayarak iyi bir şekilde yönetilir.
    Subkutan Amfizem ve Pnömotoraks: Bu, gazın deri altı dokusuna veya göğüs boşluğuna kaçması durumunda meydana gelebilir. Yine, bu nadirdir.
  • Apse Oluşumu: Laparoskopik kolesistektomi sonrası karın içi apse oluşma oranı oldukça düşüktür. Büyük araştırmalarda, genellikle %1’den az olduğu bulunmuştur. Akut kolesistit, ameliyat sırasında safra kesesinin delinmesi, safra taşlarının karın boşluğuna dökülmesi gibi faktörler riski artırabilir.
  • Ligamentum Teres Hepatis Hasarı: Ligamentum teres hepatis (karaciğerdeki yuvarlak bağ), ameliyatın doğrudan yolunda olmadığı için laparoskopik kolesistektomi sırasında tipik olarak risk altında değildir. Bu yapının hasar görmesi son derece nadirdir. En yaygın olarak, kolesistektomi sırasında risk altındaki yapılar arasında sistik kanal, ortak safra kanalı, hepatik kanal, sağ hepatik arter ve ince bağırsak bulunur. Bu yapıların yaralanması, hala nadir olmakla birlikte, laparoskopik kolesistektomilerin yaklaşık %0,3 ila 0,5’inde görülür.

Kolesistektomi gibi bir ameliyat sırasında ortak safra kanalında (CBD) bir yaralanma olursa, yönetim yaralanmanın tipine ve boyutuna bağlıdır. Cerrahi bir acil durum olarak kabul edilir ve daha fazla hasarı sınırlamak ve yaralanmayı onarmak için derhal harekete geçilmelidir.

Küçük laserasyonlar veya kısmi transeksiyonlar gibi küçük yaralanmalar, birincil sütür atma ve safra drenajı için bir T-tüpünün yerleştirilmesiyle tedavi edilebilir.

Daha ciddi yaralanmalar genellikle safra kanalının jejunuma cerrahi bir anastomozu olan hepatikojejunostomi gerektirir. Bu, yaralı bölgeyi atlar ve safranın sindirim sistemine akmasına izin verir.

Safra kanalı yaralanmasının tüm durumlarında, safra kaçağı, striktür veya kolanjit belirtileri için postoperatif izleme esastır. Striktürler gibi komplikasyonların gelişmesi aylar veya yıllar alabileceğinden uzun süreli takip genellikle gereklidir.

Bununla birlikte, CBD hasarının önlenmesi her zaman tedaviye tercih edilir. CBD hasarı riskini en aza indirmek için dikkatli cerrahi teknik, ameliyat alanının iyi görselleştirilmesi ve endike olduğunda intraoperatif kolanjiyografi gereklidir.

Endikasyon

Kolesistektomi, iç organ cerrahisinde en sık yapılan ameliyatlardan biridir. Ameliyat için mutlak endikasyonlara (safra kesesi perforasyonu, kolesistit durumunda akut karın) ek olarak, cerrahi endikasyonu şimdiye kadar semptomatik kolelitiazis için de uygulanmıştır.

Koledokolitiazis veya kolanjiolitiazis durumunda, ilk önce taşları çıkarmak için papillotomili bir ERCP, ardından ikinci adımda kolesistektomi yapılabilir. Bu kolesistektomiyi daha az karmaşık hale getirir.

Asemptomatik kolelitiazis durumunda, başlangıçta beklemek mümkündür.

Yöntemin savunucuları, safra kesesinin korunduğu hiçbir konservatif veya endoskopik yöntemin kolesistektomi kadar düşük bir nüks oranına sahip olmadığını savunuyorlar.

Tarih

Safra kesesi ameliyatının tarihi, tıbbi yenilik ve evrimin büyüleyici bir hikayesidir. Safra kesesi, yağların sindirilmesine yardımcı olan bir sıvı olan safrayı depolayan küçük bir organdır. Safra çok fazla kolesterol veya başka maddeler içerdiğinde, safra akışını engelleyen ve ağrı ve iltihaplanmaya neden olan sert taşlar oluşturabilir. Bunlara safra taşı denir ve safra kesesi ameliyatının en yaygın nedenidir.

Safra kesesi taşlarını tedavi etmeye yönelik ilk girişimler safra kesesinin kesilerek açılmasını, taşların çıkarılmasını ve sıvının boşaltılmasını içeriyordu. Kolesistostomi adı verilen bu prosedür 17. yüzyıl gibi erken bir dönemde uygulanmış, ancak hastalarda enfeksiyon, fistül ve tekrarlayan ağrı gibi komplikasyonlara neden olmuştur. Safra kesesinin tamamının alınması fikri, organın işlevi iyi anlaşılmadığı için çok riskli ve gereksiz görülüyordu.

‘Safra kesesinin alınması gerekir. İçinde taş olduğu için değil, taşlar orada oluştuğu için’

Ancak 1882’de Carl Langenbuch adlı bir Alman cerrah bu görüşe meydan okudu ve ilk başarılı kolesistektomiyi ya da safra kesesinin cerrahi olarak çıkarılmasını gerçekleştirdi. Hayvanların safra kesesi olmadan da hayatta kalabildiğini gösteren deneylerden ve kolesistostominin kötü sonuçlarından duyduğu hayal kırıklığından ilham almıştır. Hastası, 16 yıldır safra kesesi taşlarından muzdarip olan ve ameliyattan sonra semptomları iyileşen bir adamdı. Langenbuch’un öncü çalışması, daha fazla cerrahın safra taşı hastalığı için tercih edilen tedavi olarak kolesistektomiyi benimsemesinin yolunu açtı.

Neredeyse bir asır boyunca kolesistektomi açık ameliyat olarak gerçekleştirildi, yani safra kesesine erişmek için karında büyük bir kesi yapıldı. Bu yöntem etkiliydi ancak aynı zamanda invazivdi, uzun bir iyileşme süresi gerektiriyor ve büyük bir yara izi bırakıyordu. 1985 yılında safra kesesi cerrahisinde devrim yaratan yeni bir teknik ortaya çıktı: laparoskopik kolesistektomi. Bu yöntemde küçük aletler ve karındaki küçük kesilerden yerleştirilen bir kamera kullanılarak cerrahın karın boşluğunu açmadan safra kesesini görmesi ve çıkarması sağlandı. Laparoskopik kolesistektomi, açık ameliyata göre daha az ağrı, daha kısa hastanede kalma süresi, daha hızlı iyileşme ve daha küçük yara izleri gibi birçok avantaj sunuyordu.

Günümüzde laparoskopik kolesistektomi dünya çapında en sık uygulanan safra kesesi ameliyatı türüdür. Semptomatik safra taşı veya diğer safra kesesi rahatsızlıkları olan çoğu hasta için güvenli ve etkili bir prosedür olarak kabul edilir. Bununla birlikte, her ameliyat gibi, kanama, enfeksiyon, safra kanallarının veya diğer organların yaralanması, tutulan taşlar veya postkolesistektomi sendromu (bazı hastaların ameliyattan sonra semptomlar yaşamaya devam ettiği bir durum) gibi bazı risk ve komplikasyonları da vardır. Bu nedenle, hastalar karar vermeden önce safra kesesi ameliyatının yararları ve riskleri hakkında doktorlarına danışmalıdır.

Click here to display content from YouTube.
Learn more in YouTube’s privacy policy.

Kaynak:

  1. Bisgaard T, Klarskov B, Rosenberg J, Kehlet H. (2003). Characteristics and prediction of early pain after laparoscopic cholecystectomy. Pain. 104(1-2): 165-73.
  2. Trastulli S, Cirocchi R, Desiderio J, et al. (2013). Systematic review and meta-analysis of randomized clinical trials comparing single-incision versus conventional laparoscopic cholecystectomy. The British journal of surgery. 100(2):191-208.
  3. Shaffer EA. (2006). Gallbladder cancer: the basics. Gastroenterol Hepatol (N Y). 2(10): 737–741.
  4. Harilingam MR, Shrestha AK, Basu S. (2016). Wound Complications in Laparoscopic Cholecystectomy: A Comparison of Two Skin Closure Methods. Journal of Clinical and Diagnostic Research. 10(8): PC09-PC12.
  5. Wickham H, Muka T, Benkhadra K, et al. (2020). A systematic review and network meta-analysis comparing the use of Foley catheters, Misgav Ladach, and Joel-Cohen incision techniques for caesarean section. BJOG. 127(9): 1073–1081.
  6. Sutcliffe, R. P., Hollyman, M., Hodson, J., Bonney, G., Vohra, R. S., Griffiths, E. A., & UK CholeS Study Group. (2016). Preoperative risk factors for conversion from laparoscopic to open cholecystectomy: a validated risk score derived from a prospective U.K. database of 8820 patients. HPB : the official journal of the International Hepato Pancreato Biliary Association, 18(11), 922–928. Link
  7. Gupta, V., Jain, G., Kumar, S., & Rathi, V. (2020). Early versus delayed laparoscopic cholecystectomy for acute cholecystitis: a prospective randomized trial. International journal of surgery (London, England), 74, 4–9. Link
  8. SAGES Guidelines for the Clinical Application of Laparoscopic Biliary Tract Surgery. Scott DJ, Jones DB, eds. Surg Endosc. 2010 Oct;24(10):2368-86.
  9. UpToDate. Patient education: Gallstones (Beyond the Basics). March 2021.
  10. Lee J, et al. Outcomes of intraoperative cholangiography during cholecystectomy. American Journal of Surgery. 2018 Jun;215(6):902-908.
  11. Elta GH, et al. ACG Clinical Guideline: Diagnosis and Management of Pancreaticobiliary Disease After Roux-en-Y Gastric Bypass Surgery. American Journal of Gastroenterology. 2020 Mar;115(3):333-349.
  12. Colton JB, Curran CC. Quality indicators, including complications, of ERCP in a community setting: a prospective study. Gastrointestinal Endoscopy. 2009 Nov;70(5):457-67.
  13. Flum DR, et al. Intraoperative cholangiography and risk of common bile duct injury during cholecystectomy. JAMA. 2003 Apr 2;289(13):1639-44.
  14. Fletcher DR, et al. Complications of cholecystectomy: risks of the laparoscopic approach and protective effects of operative cholangiography: a population-based study. Ann Surg. 1999 Mar;229(3):449-57.
  15. Cotton PB, et al. Risk factors for complications after ERCP: a multivariate analysis of 11,497 procedures over 12 years. Gastrointest Endosc. 2009 Jul;70(1):80-8.
  16. Trowbridge RL, Rutkowski NK, Shojania KG. Does this patient have acute cholecystitis? JAMA. 2003;289(1):80-86.
  17. Indar AA, Beckingham IJ. Acute cholecystitis. BMJ. 2002;325(7365):639-643.
  18. Mirizzi Syndrome. Medscape. https://emedicine.medscape.com/article/186859-overview.
  19. Lillemoe KD, Melton GB, Cameron JL, et al. Postoperative bile duct strictures: management and outcome in the 1990s. Ann Surg. 2000;232(3):430–441.