Çocuk Savunma Mekanizmaları ve Yetişkin Karşılıkları

Çocuk Savunma Mekanizmaları ve Yetişkin Karşılıkları

“Beş ya da altı yaşındaydım. Bir gece annemin küçük kardeşime kitap okurken bütün dikkatini ona vermiş olmasına çok fazla sinirlendiğimi hatırlıyorum. Sonunda sinirim patlak verdi ve bağırdım: Çok kıskanç bir çocuk ! 

Elbette ki, annem ve babam kıskanç olan kişinin kardeşim olmadığını oldukça iyi görmüşlerdi. Benim bu patlak veren açıklamam, insanların rahatsız oldukları ya da tedirgin oldukları durumlarla başa çıkmak için kullandığı sayısız bilinçsiz teknikten yalnızca birisiydi, oldukça bilindik bir savunma mekanizması.”

Savunma mekanizmaları ne kadar ilkel olduklarına göre değişkenlik gösterir. Psikolog John M. Grohol PsychCentral ‘de daha ilkel bir savunma mekanizmasının kişi için daha etkin olduğunu belirtiyor. Bunun yanı sıra daha ilkel savunma mekanizmaları genellikle kısa vadede çok daha etkindirler ve bu yüzden birçok insan özellikle de çocuklar tarafından oldukça sık başvurulan tekniklerden birisidir.

Ancak insanlar kendilerini korumak için sıklıkla savunma mekanizmalarına başvurduğunun çoğunlukla farkında olmazlar. Birçok savunma mekanizması çok etkin olmamasına karşın, bazıları oldukça yardımcı olabilir. Bu yazımızda bazı yaygın olarak başvurulan ilkel stratejilere ve bu stratejilerin daha etkin karşılıklarına değineceğiz.

Yansıtma

Yazının giriş kısmında alıntıladığımız hikâye bu savunma mekanizmasının bir örneğidir. Kişi, kendisindeki istenmedik duyguları başkasına etiketler. Bu mekanizma insanlara tehditin kendilerinden ziyade dış dünyadan geldiği görüşünü sağlar.

Reddetme

Muhtemelen en meşhur savunma mekanizması reddetmedir. Bu teknik, hoş olmayan doğruları reddetme davranışı şeklinde geliştirilir. Reddetme davranışı gösteren insanlar gerçekliği gözardı ederler. Bu insanlar sevilen bir kişinin ölümünü kabullenmeyi redderler ya da kendi hareketlerindeki sorumluluklarını kabullenmezler.

Eylemleme

İnsanlar eylemleme yaptıklarında, isteklerini ya da dürtülerini davranışa sebep olan duyguyu tam olarak anlamadan bir eylem şeklinde ifade ederler. Çocuklar sinir krizi anlarında böyle yaparlar, çünkü neye sinirlendiklerini ya da neyden yorulduklarını belirleyemez ve açıklayamazlar.

Hayal Kurmak

Bir çelişkiyi çözmek yerine bazı insanlar hayal gücüne gömülmeyi tercih edebilirler. Hayaller alemine dalmak insanların rahatlamasına yardımcı olabilirken, sahip olunan sorunlara dair bir şey yapmak yerine hayallare dalmak çoğu zaman sorun oluşturur. Örneğin; sınav stresi duyan bir öğrencinin sınava çalışmak yerine hiçbir şey yapmadan A aldığını hayal etmesi gibi.

Yeniden Oluşturma

İstenmeyen hisleri diğer insanlar üzerine atmak yerine, bu savunma mekanizması bu hisleri karşıtına çevirmeyi dener. Bazı insanlar diğerlerine gerçek hislerini göstermek yerine ekstra hoş görünmek için yeniden oluşturma tekniğini denerler.

Yer Değiştirme

Bu durum; insanlar, sinirlendikleri birisine ya da bir şeye dair garezlerini çıkaramadıklarında ortaya çıkar. Böylece insanlar kızgınlıklarını başka bir hedefe yöneltirler

Telâfi Etme

Bu durum yaralayıcı sözler ve eylemleri toparlama çabasında ortaya çıkar. İnsanlar, yanlış davrandıkları bir kişiye karşı kibar davranışlar ve hoş mimikler sergileyerek, sebep oldukları zararı ve suçluluğu telafi etmeye çalışırlar.

Hüsnükuruntu

Bazı insanlar gerçekliğin çarpıcı yüzüyle karşılaştıklarında, muhtemel olan durumdan ziyade daha hoş bir durum beklentisine girerler ve kararlarını bu yönde verirler. Geceleri bir dizi izliyorken, yatma saati geldiğinde bir sonraki bölümü de açıp “sadece birkaç dakika izleyeceğim” telkinini kendine yapan insanlar bu durumun ne olduğunu iyi bilirler.

Yüceleştirme (Süblimasyon)

İnsanlar bilinçaltındaki istenemeyen güdülerini daha üretken aktivitelere harcayarak iyiye yönlendirmeye çalışırlar. Yüceleştirme, bir yetişkin savunma mekanizması olarak görülür ve insanların kendilerini ve çevresindekileri sabote etmeden kendi kaygıları ile barış yapabilmelerine yardımcı olur.

Dengeleme

Bu stratejide, insanlar zayıf kaldıkları bir alanda daha güçlü yanlarını göstererek bir denge kurmaya çalışırlar. “Küçük dozlarda” dengeleme davranışı sağlıklı bir yaklaşım olabilir. Örneğin; ilk yüzme dersinde oldukça kötü bir performans sergileyen bir kadın iyi bir sürücü olduğunu anımsayarak kendisini motive edebilir.

Girişkenlik

Girişkenlik, saygılı, güçlü ve anlaşılır bir iletişim biçimidir. Bu teknikte usta olan bir kişi ezik bir kişi olmadan iyi bir dinleyici olabilir ve kendi fikir, görüş ve ihtiyaçlarını başkalarını ezmeden dile getirebilir.


Kaynak:

  • Bilimfili,
  • Kate B. “Childish Defense Mechanisms and Their Mature Counterparts,” https://www.braindecoder.com/childish-defense-mechanisms-and-their-mature-counterparts-1374897300.html

Beyin, Üzüntüyü Azaltmak İçin Ağrı Kesici Salgılıyor!

Michigan Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden araştırmacılar, fiziksel acıyı dindirmek için salgılanan kimyasalların aynı zamanda birisi duygusal acı hissettiği zaman da – özellikle sosyal reddedilme durumunda- tetiklendiğini keşfettiler. Bu kavrayış, depresyon ve diğer sosyal anksiyete bozukluklarını tedavi etmede yeni ilaçlar geliştirilmesinin önünü açabilir.
Çalışmada, 18 yetişkinden diğer yüzlerce yetişkinin sahte kişisel profillerine ve fotoğraflarına bakmaları ve duygusal olarak en çok ilgilendikleri insanları seçmeleri istendi. Katılımcılar daha sonra, etkileyici buldukları kişilerin onları reddettikleri söylenmeden önce, PET tarayıcısı olarak adlandırılan bir beyin görüntüleme makinesinin içine konuldu. Bu sırada yapılan beyin taramaları opioid salgılanışını gösterdi. Bu durum, beyin hücrelerindeki mu-opioid alıcılarının uygunluğuna bakılarak ölçüldü. Etkinin en geniş olduğu beyin bölgeleri ventral striatum, amigdala, ortahat talamus ve periakuaduktal gri bölgeleriydi – bu alanların aynı zamanda fiziksel acıyla alakası olduğu biliniyor.
Araştırmacılar katılımcıların, flört profillerinin ve reddedilmenin gerçek olmadığını anladıklarından emin oldu. Buna rağmen, “sahte” toplum içinde küçük düşürülme durumu, hem duygusal hem de bir opioid tepkiyi tetiklemek için yeterliydi. Ayrıca “dirençlilik” (çevresel değişime uyum sağlama yeteneği) adı verilen kişisel bir özellikte yüksek puana sahip insanların, en fazla miktarda doğal ağrıkesici etkinleştirebildiklerini gördüler.
Sosyal reddedilme esnasında pregenual singulat korteks adı verilen bir diğer beyin bölgesinde ne kadar fazla opioid salgılanırsa, katılımcıların reddedilme haberini aldıktan sonra o kadar az olumsuz etkilendiklerini bildirdiler. Adı geçen üniversitede psikiyatri bölümünde Yardımcı Doçent Dr. David Hsu şöyle söylüyor:
“Bu, sosyal reddedilme esnasında opioid sisteminin etkinleştiğini göstermek için insan beynini inceleyen ilk çalışma. Genel olarak opioidlerin, hayvanlarda sosyal endişe ve soyutlanma esnasında salgılandıkları bilinirdi, fakat insan beyninde bunun meydana geldiği yer şimdiye kadar gösterilmemişti.”
Araştırmacılar ayrıca, katılımcılara ilgi gösterdikleri kişinin karşılık verdiği söylendiğinde ne olduğunu sorguladılar. Bu durumda bazı beyin bölgelerinde daha fazla opioid salgılandı. Dr. Hsu bu durumu şöyle açıklıyor:
“Opioid sisteminin hem acıyı azaltmada hem de sevinci artırmada bir pay sahibi olduğu biliniyor. Çalışmamız, aynı zamanda, opioid sistemin bunu sosyal çevrede de yaptığını gösterdi.”
Dr. Hsu, çalışmasını genişleterek depresyonda olanların ya da sosyal anksiyete sahibi olanların veya bunlara eğilimli olanların sosyal reddedilme ve kabul edilmeye nasıl anormal bir opioid cevabı verdiklerine bakmayı umuyor.
Çalışma Moleküler Psikiyatri (Molecular Psychiatry) dergisinde yayınlandı.
Düzenleyen: AŞ (Evrim Ağacı)
Kaynak:
  • DailyMail
  • D T Hsu, B J Sanford, K K Meyers, T M Love, K E Hazlett, H Wang, L Ni, S J Walker, B J Mickey, S T Korycinski, R A Koeppe, J K Crocker, S A Langenecker and J-K Zubieta Response of the μ-opioid system to social rejection and acceptance Molecular Psychiatry (2013) 18, 1211–1217; doi:10.1038/mp.2013.96; published online 20 August 2013

Çocuklar Bir Şeye Odaklanırken Neden Dillerini Dışarı Çıkarırlar?

Oldukça hassasiyet gösteren bir işe odaklandığınızda dilinizin ucunu hafifçe dışarıya doğru çıkarıyor musunuz? Bazı yetişkinler ve çocukların büyük çoğunluğu bu davranışı gösterirler. Peki neden?

Yıllar sonra bilim insanları bu merak uyandıran duruma dair çeşitli açıklamalar getirdiler. Bazıları; odaklanma davranışının motor sinyallerde bir coşmaya sebep olduğu bu durumun da dili dışarı çıkarma ile sonuçlandığını ileri sürüyor. Bazıları ise; tok bebeklerin anne memesini ya da biberonu reddetmek için dillerini dışarı çıkarmaları durumunun daha sonradan “beni yalnız bırak” anlamına gelen bir reddetme sembolü halini aldığını ileri sürüyor.

Cognition ‘da yayımlanan bir çalışmada ise; araşırmacılar, bu yaygın davranışın, konuşma yeteneğinin kökeninin jestler olduğu teorisine destek sunduğunu ileri sürüyor.

Yürütülen çalıma kapsamında, araştırmacılar; yüksek derecede konsantrasyon gerektiren 6 görevi tamamlamaları için 4 yaşındaki 14 İsveçli çocuğu kayıt altına aldılar. Bu 6 görevde, iyi derecede motor kontrolü gerektiren küçük oyuncakları elle kullanma becerisi, bir başkası bir hikayedeki bilgiyi hatırlama, çocuğun dikkatini  ve araştırmacı elini masaya vurduğunda çocuğun da hafifçe elini masaya vurmasıyla karşılık bulan bir oyundaki kontrolünü ölçen bir görevi içeriyor. Bu görevler gerçekleştirilirken araştırmacılar çocukları videoya kaydettiler.

Sonrasında, araştırmacılar; çocukların ne sıklıkta dillerini dışarı çıkardıklarını not alarak videolar üzerinde çalıştılar. Videolarda çocukların bütün görevlerde dillerini dışarı çıkardıkları görüldü. Ancak garip bir biçimde, görev iyi derecede motor kontrol gerektirmese bile, çocuklar elle masaya vurma oyununda dillerini daha sıklıkta dışarı çıkarıyorlardı.

Bu bulgu; konuşma dilinin, el jestlerinden evrildiği fikriyle oldukça uyum içerisinde olduğunu gösteriyor. Elle masaya vurma oyunu sırasında dili dışarı çıkarma durumu el ve dil arasında çift taraflı bir bağlantı olduğunu ileri sürüyor. Örneğin; el hareketlerinin yapılandırılmış sırası gerçekleştirildiğinde, bu hareketlere spontane dil hareketleri de eşlik ediyor. Dahası, bu oyunda hızlı konuşma sırası ve yapılandırılmış el hareketleri sırası dilin kendine özgü bileşenleri olduğunu gösteriyor.

Çocuklara dair yürütülen yakın bir gözlemin ardından, araştırmacılar çocukların dillerini biraz daha sağa doğru çıkardıklarını fark ettiler. Bu durum; beynin –sağ elini kullananlarda– dil ile ilgili lobu olan sol lob tarafından kontrol edildiğini gösteriyor.

İlginç bir biçimde, çocuklar, hiçbir motor hareket gerektirmeyen hikâye hatırlama görevi sırasında da dillerini dışarı çıkarıyorlar. Fakat araştırmacılar; içsel konuşma becerisinin de dil hareketlerini tetiklemesinin mümkün olduğunu söylüyorlar.


Makale Referansı: Forrester, Gillian S., and Alina Rodriguez. “Slip of the tongue: Implications for evolution and language development.” Cognition 141 (2015): 103-111.
Kaynak: Bilimfili, Bahar Gholipour, “Why Do Kids Stick Their Tongues Out When Focusing?,” https://www.braindecoder.com/what-do-kids-stick-their-tongues-out-when-focusing-1224103965.html