Yaşlılıkta, Zekâda Gerileme Olur mu?

Öncelikle, bu yazıyı okumadan önce ya da okuduktan sonra, Kafa Karıştıran Bir Kavram: Zekâ Nedir?, yazımıza göz atmanızı öneririz.

Beyin de diğer bütün organlarımız gibi yaşlanır, hastalanabilir, ya da sakatlanabilir. Beynin normal gelişim sürecinde öğrenmeye ve mantıklı düşünmeye eğilimi gençlikte hızla artar, genç yetişkinlikte tepe noktasına ulaşır, ve daha sonra da yavaş yavaş azalmaya başlar. İyi haber ise; beynin bazı önemli yetenekleri, bu gerileme dönemine direnebilir.

Bazı IQ araştırmacıları, akıcı zekâ (gF) testleri ile kristalleşmiş zekâ (gC) testlerini birbirlerinden ayırıyorlar. Akıcı zekâ; ani öğrenme, akıl yürütme ve problem çözmeyi içeriyor. Kristalleşmiş zekâ ise; anadilimiz içerisindeki kelime haznemiz ya da geniş kültürel birikimimiz gibi geçmişteki entelektüel uğraşlarımızın kristalleşmiş meyvelerini içeriyor. Gençlik boyunca gF ve gC eş zamanlı olarak artıyor, fakat daha sonra bu iki zekâ farklı yörüngeleri takip ediyor.

Bütün gF yetenekleri beraber azalıyor, bu durum belki de beynin işleme hızının zamanla azalmasından kaynaklanıyor olabilir. Fakat, birçok insanın gC yetenekleri, yaşlılıkta da hala tepe noktasının yakınlarında kalıyor. Tabii ki, yaşla alakalı hafıza kaybı bir bireyin hatırlama yeteneğini etkileyecektir; fakat, bu durumun zekâyı nasıl etkilediği de, henüz bilinmiyor.

Bardağın dolu tarafından bakacak olursak; gC yeteneklerinin sağlamlığı, gF yeteneklerindeki kaybın etkilerini telafi ediyor. Yaşlı çalışanlar genellikle alışılmışın dışındaki problemleri çözmekte daha az yeteneklidir. Fakat, genellikle bu durumu deneyim havuzlarına başvurarak zor kazanılmış bilgelikleriyle telafi ederler. Bunun yanı sıra, gC için gF’nin azalmasını gizliyor da diyebiliriz ve aslında bunun tehlikeli sonuçları da olabilir. Örneğin, yaşlılıkta rastlanılabilecek sağlık problemleri yeni bilişsel zorlukları beraberinde getirebilir, güçlü gC yetenekleri olan insanlar başa çıkamayacakları sağlık problemlerinin varlığını daha rahat anlayabilir.

Bilişsel fonksiyonların azalmasını yavaşlatmanın ya da durdurmanın yöntemleri de mevcut. Örneğin, yeni yapılan çalışmalarla artık fiziksel egzersizlerin vücudun kardiyovasküler sağlığını koruyarak beyni de koruduğunu gösteriyor. Ayrıca, zihin egzersizleri yapmak da bir diğer yöntem. Fakat, yapılan zihinsel egzersizler yalnızca pratik edilen belirli bir yeteneğin güçlendirilmesini ve/veya korunmasını sağlayabiliyor. Yine yakın zamanda, bilişsel yeteneklerin korunması sağlayamaya yarayan ilaçları da görmeye başladık. Tabii ki, önlemi önceden almak, sigara içmemek, fazla alkol tüketmekten kaçınmak, kafa yaralanmalarına karşı dikkat etmek, ve sevmek bilişsel sağlığınızı korumanın hala en güzel yolları.


Kaynak:

  1. Bilimfili,
  2.  Linda Gottfredson, ”What Is Intelligence” New Scientist The Collection- 15 Ideas Need To Understand

Kafa Karıştıran Bir Kavram: Zekâ Nedir?

Zekâ Nedir?

Einstein; “zeki olmanın ölçütü bilgi değil hayal gücüdür,” diyerek yaratıcılık ile zekâyı bağdaştırıyordu. Antik Yunan filozofu Sokrates ise olaya daha felsefi yaklaşmıştı; ‘’zeki olduğumu biliyorum, çünkü hiçbir şey bilmediğimi biliyorum.’’

Bu konuya 52 akademisyenin imzasından geçmiş ve 1994 yılında ilk olarak yayımlanmış zekâ tanımını vererek başlayalım: “Zekâ, birçok başka yetenekle de beraber, akıl yürütmeyi, planlama yapmayı, problem çözmeyi, soyut düşünmeyi, karmaşık fikirleri idrak etmeyi, çabuk öğrenmeyi ve tecrübelerden kazanım sağlamayı içeren oldukça genel zihinsel yeteneklerdir. Zekâ, salt olarak kitaptan öğrenme, dar akademik yetenekler kazanma, test çözme başarısı değildir. Zekâ, çevreyi kavramadaki daha geniş kapsamlı ve derin kabiliyetleri yansıtır.’’

 Değişik Zekâ Tipleri Var mı?

Bir mühendisin uzamsal yeteneğini ve bir avukatın kelimeleri kullanma becerisini dikkate aldığınızda, zekâ çeşitlerinin olup olmadığı sorusunun cevabını merak etmiş olabilirsiniz. Aslında bu soru, 20. Yüzyılın başlarında bilim dünyasında oldukça sert tartışmalara yol açtı. Bir tarafta, Charles Spearman zekânın genel faktörünün her şeye kadirliğini savunuyordu. Diğer tarafta Louis Thurstone ise, kadınların daha çok başarı gösterdiği sözlü kavrayış ve erkeklerin daha çok başarı gösterdiği konumsal kavrayışın da dahil olduğu yedi ‘birincil beceri’ üzerinden konuya yaklaşıyordu. Thurstone nihayetinde bütün bu birincil becerilerin aynı g faktörü ile bağlantılı olduğunu kabul ederken, Spearman da ‘g’ye ek olarak çoklu tamamlayıcı becerilerin bireylerin farklılaşmasını sağladığını kabul etti.

Zekâ üzerindeki bu çözümlemeler, 1993 yılına kadar yaygın şekilde kabul edilmedi. Fakat, Amerikalı psikolog John B. Carroll 1993 yılında yayımladığı makale ile ‘three stratum theory’ yani üç katmanlı zekâ tanımını ortaya attı. Bu teori, zekâ üzerine yapılmış bütün faktör analizi çalışmalarının yeniden analiz edilmesini temel alıyordu. Bu katmanların tepesinde tek bir evrensel beceri yer alıyor: ‘g’. Herhangi bir şekilde parçalara ayrılamayan g’nin altındaki katmanı ise tamamı çoğunlukla g’den oluşan fakat, görsel algı ya da işleme hızı gibi, ana alanlarda performansı arttıran farklı katkılar içeren sekiz ana yetenek oluşturuyor. Bunlar her birinin g’nin karmaşık bileşimi ile ikinci katmandan katkılar, deneyimler, ve mekan tarama gibi özelleşmiş yeteneklerin bileşiminden oluşan düzinelerce dar beceriye katkı yapıyor. Bu spesifik beceriler de en alt katmanı oluşturuyor.

Bu yapı, bireyler arasındaki farklı yeteneklere sahip olma durumunu daha anlamlı hale getiriyor.

Genetik ve Çevresel Faktörler

Hepimiz, genlerimizin ve çevresel etmenlerin yaşamımız boyunca beraber çalışmasının sonucunun somut örnekleriyiz. Fakat, acaba bu iki faktör zekâmızı nasıl etkiliyor olabilir?

Bu iki faktörün bir araya gelip zekâ konusunda nasıl bir farklılığa yol açtığının belirlenmesi için, davranışsal genetikçiler ikizleri, evlatlık verilmiş çocukları ve diğer aile üyelerini karşılaştırıyorlar.

Bu araştırmalar arasındaki en ikna edici diyebileceğimiz çalışma, iki farklı ailede büyümüş tek yumurta ikizleri üzerinde yapıldı. Bu çocukların genleri tamamen aynıyken, değişik çevresel faktörlerle zekâlarının nasıl etkilendiği incelendi. Bu ve yapılan diğer benzer araştırmalara göre; zekâ düzeyindeki yakınlık, genetik benzerlikle oldukça yakından ilişkili.

Daha da ilginci, araştırmalar ayrıca zekânın kalıtsallığının etkisinin yaşla doğru orantılı olarak arttığını da açığa çıkartıyor. Çocuklar okula başlamadan önce kalıtsallığın etkisi %30’dan az iken, bu rakam yetişkinlikte %80’e kadar yükseliyor Aslında yapılan araştırmada, ergenlik döneminde, birbirlerinden ayrılmış tek yumurta ikizlerinin IQ testlerinde verdikleri cevaplar farklı çevrelerde büyümelerine rağmen neredeyse aynı çevrede büyümüşler ve hatta aynı kişilermiş gibiydi. Bu araştırmadaki ilginç sonuç bölümünde ise, özellikle çocuklarını insanlık dışı muameleye maruz bırakan aileler dışındaki çoğu aile ortamının zekâyı oldukça benzer şekilde etkilediği belirtildi.

Peki, neden paylaşılan çevrenin IQ üzerindeki etkisi zamanla azalıyorken genetik etki zamanla artış gösteriyor? Genetik yapı ve yetiştirilme koşulları üzerinde yapılan çalışmalar bu konu hakkında ip ucu veriyor. Bütün çocuklar dünyaya, kendi çevrelerinin aktif şekillendiricileri olarak gelirler. Ebeveynler ve öğretmenler bunu ilk elden, çocukların çeşitli yollarla şekillendirme çabalarına ket vurarak tecrübe ederler. Yaş ilerleyince artan bağımsızlık, bireyin araştırdığı çevrenin bilişsel karmaşıklığını seçme imkanını daha da çok sunar. Genetik olarak daha parlak bir birey, seçtiği durumlarda ya da görevlerde bilişsel olarak daha isteklidir ve bilişsel yeteneklerini sağlamlaştıracak daha çok fırsata sahiptir.  Bir bireyin sahip olduğu, içinde bulunduğu ortamdan faydalanma yeteneğinin genetik donanım tarafından etkilendiği ve “daha iyi’’ aile ortamlarının genel olarak IQ yükseltme eğiliminde olmadığı düşünülürse, düşük IQ’nun yükseltilmesi için daha pahalı okulların tercih edilmesi ya da ailenin yaşam koşullarının farklılaşması hayal kırıklığıyla sonuçlanabilir.

Birtakım yetenekler öğrenilebiliyorken, zekânın temelini oluşturan ‘g’ herhangi bir şekilde geliştirilemiyor. Tabii ki, bu okulda ve erken yaşta alınan eğitimlerin önemsiz olduğu anlamına ya da az olumlu etkisi olduğu anlamına gelmiyor. Her ne kadar düşük zekâ seviyesinin ortalamaya çekilmesi için yapacak bir şeyimiz olmasa da, çocukların sahip oldukları zekâ seviyeleri ile daha fazla şey öğrenmelerini ve daha fazla şey başarmalarını sağlamanın yolları mevcut.


Kaynaklar:

  1. Bilimfili,
  2. Linda Gottfredson, ”What Is Intelligence” New Scientist The Collection- 15 Ideas Need To Understand
  3. Legg S., Hutter M. ”A Collection of Definitions of Intelligence