Yunanca “telos” (son, amaç) ve “logos” (akıl, açıklama) kelimelerinden türetilen teleoloji, olguları varsayılan nedenlerden ziyade hizmet ettikleri amaca göre yorumlayan felsefi bir doktrindir. Özünde, doğal ve insan yapımı sistemlerdeki amaçların, sonların ve hedeflerin incelenmesidir. Terim modern anlamıyla 18. yüzyılda Alman filozof Christian Wolff tarafından ortaya atılmıştır, ancak kavramsal kökleri Aristoteles’in doğa açıklamasındaki “nihai nedenlere” kadar uzanmaktadır.

Aristoteles’in teleolojisi eserlerinde, özellikle de “Fizik” ve “Metafizik” adlı eserlerinde açıkça görülmektedir; burada Aristoteles her eylemin ya da sürecin bir amacı ya da amaçlandığı bir “sonu” olduğunu öne sürmektedir. Bu bakış açısı, özellikle Aristoteles felsefesinin Skolastik yorumu aracılığıyla Ortaçağ ve erken modern düşüncenin şekillenmesinde temel bir rol oynamıştır.

Modern çağda teleoloji, Aydınlanma ve çağdaş felsefe boyunca eleştirel bir şekilde değerlendirilmiştir. Immanuel Kant, “Yargının Eleştirisi” (1790) adlı eserinde teleolojik düşünceyi, doğada kendiliğinden var olan doğal amaçlar ile insan tasarımı tarafından dayatılan kasıtlı amaçlar arasında ayrım yaparak yeniden değerlendirmiştir. Bu ayrım, evrimsel biyoloji gibi alanlarda süregelen tartışmaları etkilemektedir; tartışmalar genellikle biyolojik özelliklerin amaçlı olarak mı tasarlandığı yoksa doğal seçilim süreçlerinin bir sonucu mu olduğu etrafında dönmektedir.

Felsefedeki çağdaş tartışmalar teleolojiyi sıklıkla etik, bilim ve yapay zeka bağlamında ele almakta ve amaç atıflarının insan ve insan dışı eylemlilik anlayışımızı nasıl etkilediğini incelemektedir.

İleri Okuma

  1. Aristotle. “Physics.” Bk. II, Part 3.
  2. Aristotle. “Metaphysics.” Bk. V, Ch. 2.
  3. Wolff, Christian. “Philosophia Prima sive Ontologia,” 1730.
  4. Kant, Immanuel. “Critique of Judgment,” 1790.