“Emilim “** teriminin kökeni Latinceye dayanmaktadır.
- Latince kök*: Absorption kelimesi Latince “yutmak, yutmak veya emmek” anlamına gelen *“absorbere ”* fiilinden türetilmiştir. Bu Latince kelimenin kendisi iki bileşenden gelmektedir:
- “ab-”: “dan” veya ‘uzak’ anlamına gelen bir ön ek.
- “sorbere ”: “Emmek veya içmek” anlamına gelen bir fiil.
- Eski Fransızca**: Latince *absorbere* Eski Fransızcaya *“absorpcion ‘* olarak geçmiştir ve aynı genel ’yutma” veya “içine alma” anlamını korumaktadır.
- İngilizce**: Terim Orta İngilizceye *“absorption ”* olarak geçmiş, orijinal Latince anlamını korumuş ve bilim, tıp ve günlük dildeki modern kullanımına evrilerek maddeleri alma veya özümseme sürecine atıfta bulunmuştur.
Biyoloji ve Tıpta Absorpsiyon
Biyoloji ve tıp bağlamında emilim, tipik olarak maddelerin hücrelere veya dokulara alınması sürecini ifade eder. Biyolojide bu terim genellikle besinlerin vücuda dağıtılmak üzere kan dolaşımına emildiği sindirim sistemi ile ilişkilendirilir. Tıpta emilim, ilaçların veya diğer maddelerin verildikten sonra kan dolaşımına nasıl girdiğini ifade eder.
Biyolojide Emilim
Besin Emilimi**: Biyolojide emilim, sindirilmiş besinlerin bağırsak duvarlarından kan dolaşımına geçme sürecidir. Bu, esas olarak villus ve mikrovillusların maksimum emilim için geniş bir yüzey alanı sağladığı ince bağırsakta gerçekleşir. Karbonhidratlar, proteinler ve yağlar da dahil olmak üzere emilen besinler daha sonra enerji, büyüme ve onarım için kan yoluyla vücudun farklı hücrelerine taşınır.
Tıpta ve Farmakolojide Emilim
- İlaç Emilimi**: Farmakolojide emilim, bir ilacın uygulama yerinden kan dolaşımına geçmesidir. Bir ilacın etkilerini ne kadar hızlı ve verimli bir şekilde göstermeye başlayacağını belirlemede çok önemli bir adımdır. Uygulama yolu (oral, intravenöz, intramüsküler, vb.) ilacın emilim hızını ve kapsamını önemli ölçüde etkiler.
İlaç Emilim Türleri:
- Pasif Difüzyon: İlaçların enerji gerektirmeden bir konsantrasyon gradyanı boyunca hücre membranlarından geçtiği en yaygın yöntemdir.
- Kolaylaştırılmış Pasif Difüzyon: Bu, ilaçların membranlar boyunca hareket etmesine yardımcı olmak için taşıyıcı proteinlerin kullanılmasını içerir, ancak yine de enerji gerektirmez.
- Aktif Taşıma: Bu süreç, ilaçların membranlar boyunca, genellikle bir konsantrasyon gradyanına karşı taşınması için enerji (genellikle ATP formunda) gerektirir.
- Pinositoz: Hücrelerin sıvı içeren ilaçları veziküller içine alarak kan dolaşımına girmelerini sağlayan bir endositoz şekli.
İlaç Emilimini Etkileyen Faktörler:
- Lipid Çözünürlüğü: Lipidde daha fazla çözünen ilaçlar hücre membranlarını daha kolay geçerek daha hızlı emilime yol açabilir.
- İlacın Formülasyonu**: İlacın fiziksel ve kimyasal bileşimi, ne kadar hızlı çözündüğünü ve emildiğini etkileyebilir.
- Uygulama Yolu**: Farklı uygulama yöntemleri (oral, intravenöz, vb.) çeşitli bariyerleri (gastrointestinal sistem gibi) atlar veya içerir, bu da emilim oranlarını etkiler.
İlaç Emilimi için En Hızlı Yol:
- İntravenöz (IV)**: Bu yöntem emilim bariyerlerini tamamen atlayarak ilacın doğrudan kan dolaşımına girmesini sağlar. En hızlı ve en kontrollü yöntemdir, genellikle hızlı etki gerektiğinde kullanılır.
Sindirim Sisteminde İlaç Emilimi:
- Mide ve Bağırsak Emilimi**: Ağızdan verilen ilaçların çoğu mide ve ince bağırsaklarda emilir. Bu süreç genellikle ilaca ve hastanın gastrointestinal ortamına bağlı olarak 1-6 saat sürer.
Gıdaların İlaç Emilimine Etkisi:
- Gıda-İlaç Etkileşimleri: Yiyecekler mide boşalmasını geciktirerek, mide pH’ını değiştirerek, safra akışını artırarak veya ilacın kendisiyle fiziksel etkileşime girerek ilaç emilimini etkileyebilir. Örneğin, bazı ilaçlar gıda ile alındığında daha iyi emilirken, diğerlerinin emilimi azalabilir.
İlaç Metabolizması Değişkenliği:
- Zayıf Metabolize Ediciler: Bazı bireyler, enzim sistemlerindeki, özellikle de sitokrom P450 ailesindeki genetik farklılıklar nedeniyle ilaçları farklı şekilde metabolize ederler. Zayıf metabolize ediciler olarak adlandırılan bu bireylerin vücutları ilacı daha yavaş işlediği için ilaç etkinliği azalabilir veya yan etki riski daha yüksek olabilir.
Fizikokimyasal Faktörler ve Emilim:
- Mide Asiditesi: Midenin asitliği bazı ilaçların çözünürlüğünü ve dolayısıyla emilimini etkileyebilir. Anti-sekretuar ajanlar (proton pompası inhibitörleri gibi) bu ortamı değiştirerek potansiyel olarak bir ilacın ne kadar iyi emildiğini etkileyebilir.
Sıvı ve Katı İlaçlar:
- Sıvıların Katılara Karşı Emilimi: Sıvı ilaçlar, sindirim sisteminde parçalanma gerektirmedikleri için katı haplardan daha hızlı emilme eğilimindedir. Örneğin, sıvı ekstreler 1-4 dakika içinde asimile edilebilirken, hapların emilim gerçekleşmeden önce çözünmesi 20-30 dakika sürebilir. Biyoyararlanım (dolaşıma emilen ilaç miktarı) sıvı formlar için tablet veya kapsüllere kıyasla genellikle daha yüksektir.
İlaç Emiliminin İyileştirilmesi:
- Dozaj Formülasyon Ayarlamaları: Emilimi iyileştirmek için farmasötik formülasyonlar, parçalanma ve çözünme oranını kontrol etmek, bağırsakta kalma süresini artırmak veya özellikle bazı ilaçların daha iyi emilebileceği alt bağırsakta gecikmeli salıma izin vermek üzere tasarlanabilir.
Keşif
Emilim** kavramı yüzyıllar boyunca biyoloji, fizik, kimya ve farmakoloji gibi çeşitli disiplinler aracılığıyla gelişmiştir.
1. Antik Kökler: Tıpta İlk Emilim Teorileri (MÖ 400 civarı)
- Hipokrat ve Humoral Teori**: Antik Yunan’da Hipokrat (M.Ö. 460-370), vücudun dört sıvıdan oluştuğunu öne süren *humoral teoriyi* ortaya atmıştır: kan, balgam, sarı safra ve kara safra. Bu hümörlerin vücut tarafından emildiğine ve sağlık ile hastalıkları etkilediğine inanılıyordu. İlkel olmasına rağmen bu teori, mekanizmaları henüz net olmasa da maddelerin vücut tarafından nasıl emilebileceğinin anlaşılmasına zemin hazırladı.
- Galen’in Fizyolojisi (MS 200 civarı)**: Romalı bir hekim olan Galen, Hipokrat’ın fikirlerini temel alarak besinlerin sindirim sisteminden nasıl emildiğini ve kan damarlarıyla vücudun çeşitli bölgelerine nasıl taşındığını tanımlamıştır. Sindirim sistemi ve kan üzerine yaptığı çalışmalar, emilimin ve beslenmedeki kritik rolünün erken dönem anlayışının oluşmasına yardımcı olmuştur.
2. Rönesans ve Kan Dolaşımı (1628)
- William Harvey’in Kan Dolaşımını Keşfi**: 1628 yılında William Harvey, kanın sürekli dolaşımını tanımladığı *De Motu Cordis* (Kalbin ve Kanın Hareketi Üzerine) adlı kitabını yayınladı. Bu keşif, besinlerin ve ilaçların sindirim sisteminden kan dolaşımına nasıl girebileceğini anlamak için bir çerçeve sağladığından emilim için çok önemli bir dönüm noktasıydı. Harvey’in çalışması, gelecekteki bilim insanlarının maddelerin kana nasıl emildiğini ve vücuda nasıl dağıtıldığını keşfetmelerini sağladı.
3. Fizikte Birinci Emilim Yasasının Ortaya Çıkışı (1850’ler)
- Gustav Kirchhoff ve Radyasyon Emilimi**: 19. yüzyılın ortalarında Alman fizikçi Gustav Kirchhoff, termal dengedeki herhangi bir malzeme için, bir malzemenin emiciliğinin (enerjiyi emme yeteneği) yayıcılığına (enerji yayma yeteneği) eşit olduğunu belirten *termal radyasyon yasasını* (şimdi Kirchhoff’un Radyasyon Yasası olarak bilinmektedir) geliştirdi. Bu, emilimi diğer fiziksel olgularla niceliksel olarak ilişkilendiren ilk ilkelerden biriydi ve optik ve termodinamikte gelecekteki çalışmalar için önemli bir temel oluşturdu.
4. Absorpsiyon Spektrumunun Keşfi (1860’lar)
- Robert Bunsen ve Gustav Kirchhoff’un Spektroskopisi**: 1860’larda Robert Bunsen (Bunsen brülörü ile tanınır) ve Gustav Kirchhoff emilimi incelemek için spektroskopinin kullanılmasına öncülük ettiler. Her elementin ışığı belirli dalga boylarında emerek benzersiz emilim spektrumları oluşturduğunu keşfettiler. Bu dönüm noktası, ışıkla etkileşimlerine dayanarak maddelerin bileşimini analiz etmek için bugün hala yaygın olarak kullanılan bir teknik olan *absorpsiyon spektroskopisinin* doğmasına yol açtı. Çalışmaları sadece fiziği değil, kimya ve astronomiyi de dönüştürerek bilim insanlarının yıldızların ve uzak galaksilerin bileşimini belirlemelerini sağladı.
5. İnce Bağırsakta Besin Emiliminin Keşfi (19. Yüzyıl)
- Claude Bernard’ın Sindirim Üzerine Araştırmaları**: Fransız fizyolog Claude Bernard, besinlerin emiliminde ince bağırsağın rolünü anlayan ilk bilim insanlarından biriydi. Bernard, 19. yüzyılın ortalarında pankreas ve karaciğerin sindirimde kritik rol oynadığını ve safranın ince bağırsakta yağların emilimine yardımcı olduğunu göstermiştir. Yaptığı deneyler, çeşitli besin maddelerinin vücut tarafından nasıl emildiğini ve kullanıldığını anlamak için temel teşkil etmiştir.
6. Farmakokinetik ve İlaç Emilimindeki Gelişmeler (20. Yüzyılın Başları)
- İlaç Emilim Teorilerinin Gelişimi**: 20. yüzyılın başlarında farmakolojideki ilerlemeler, ilaçların vücut tarafından nasıl emildiğini, dağıtıldığını, metabolize edildiğini ve atıldığını inceleyen *farmakokinetik* alanının gelişmesine yol açmıştır. Araştırmacılar, emilimin bir ilacın etkinliğini belirlemede çok önemli olduğunu fark ettiler. Çalışmalar, çeşitli uygulama yollarının (oral, intravenöz vb.) ilaç emilim oranını ve kapsamını nasıl etkilediğine odaklandı.
- Paul Ehrlich’in “Sihirli Kurşun” Kavramı (1906)**: Kemoterapi konusundaki çalışmalarıyla tanınan Alman bilim adamı Paul Ehrlich, sağlıklı hücrelere zarar vermeden özellikle hastalıklı hücreleri hedef alabilen bir ilaç olan “sihirli mermi” fikrini ortaya attı. Bu kavram, seçici emilim anlayışına, özellikle de ilaçların terapötik etkiler üretmek için hedef hücrelere nasıl emilebileceğine dayanıyordu.
7. Lipid Bazlı İlaç Formülasyonlarının Geliştirilmesi (20. Yüzyılın Sonları)
- Lipid Bazlı İlaç Dağıtım Sistemleri**: 1970’lerde ve 1980’lerde bilim insanları suda az çözünen ilaçların emilimini artırmak için *lipid bazlı ilaç formülasyonları* geliştirmeye başladı. Lipofilik (yağ seven) ilaçların hücre zarlarından daha kolay geçebileceğinin anlaşılması, ilaç emilimini ve biyoyararlanımını artıran lipozomlar ve emülsiyonlar gibi yeniliklere yol açtı. Bu buluş, özellikle kanser ve antiviral tedavilerde modern ilaç dağıtım sistemleri ve tedavilerinin önünü açtı.
8. İnsan Genom Projesi ve Kişiselleştirilmiş Tıp (2003)
- Farmakogenomik ve Bireyselleştirilmiş İlaç Absorpsiyonu**: İnsan Genomu Projesi’nin 2003 yılında tamamlanmasıyla kişiselleştirilmiş tıpta yeni bir döneme girildi. Araştırmacılar, genetik varyasyonların bireylerin ilaçları nasıl emdiğini ve metabolize ettiğini etkileyebileceğini keşfetti. Bu durum, genlerin ilaç emilimini ve metabolizmasını nasıl etkilediğini inceleyen *farmakogenomik* biliminin ortaya çıkmasına neden oldu. “Zayıf metabolize ediciler” olarak bilinen bazı bireylerin, sitokrom P450 gibi karaciğer enzimlerindeki varyasyonlar nedeniyle ilaçları farklı şekilde emdiği anlaşıldı. Bu dönüm noktası, ilaçların reçete edilme ve dozajlanma şeklini önemli ölçüde etkileyerek daha kişiselleştirilmiş ve etkili tedavilere olanak sağladı.
9. İlaç Emilimi için Nanoteknolojide Son Gelişmeler (21. Yüzyıl)
- İlaç Dağıtımı için Nanopartiküller*: Nanoteknolojinin gelişimi 21. yüzyılda ilaç emilimi alanında devrim yaratmıştır. Nanopartiküller, özellikle kanser hücrelerinin hedeflenmesinde veya kan-beyin bariyeri gibi biyolojik bariyerlerin aşılmasında ilaçların dağıtımını ve emilimini artırmak için kullanılmaktadır. Nanopartiküller, ilaçların salınımını kontrol etmek, çözünürlüğü iyileştirmek ve emilim oranını artırmak için tasarlanabilir ve daha verimli ve hedefe yönelik tedaviler sunar.
10. Bağırsak Mikrobiyomu Araştırmaları ve Besin Emilimindeki Gelişmeler (Devam Ediyor)
- Besin Emiliminde Mikrobiyomun Rolü: Son araştırmalar, sindirim sisteminde yaşayan bakteri topluluğu olan bağırsak mikrobiyomunun besinlerin ve ilaçların emiliminde önemli bir rol oynadığını göstermiştir. Mikrobiyom, gıdaların parçalanmasını ve temel vitamin ve minerallerin emilimini etkilemektedir. Devam eden çalışmalar, mikrobiyomun diyet veya probiyotikler yoluyla değiştirilmesinin emilimi, metabolizmayı ve genel sağlığı nasıl iyileştirebileceğini araştırmaktadır. Bu, sindirim bozuklukları, obezite ve metabolik hastalıkların tedavisinde etkileri olan ve giderek büyüyen bir alandır.
İleri Okuma
- Allen, L.V., Popovich, N.G., & Ansel, H.C. (2013). Ansel’s Pharmaceutical Dosage Forms and Drug Delivery Systems. 10th ed. Lippincott Williams & Wilkins.
- Boron, W.F., & Boulpaep, E.L. (2016). Medical Physiology. 3rd ed. Elsevier.
- Rang, H.P., Ritter, J.M., Flower, R.J., & Henderson, G. (2019). Rang & Dale’s Pharmacology. 9th ed. Elsevier.
- Guyton, A.C., & Hall, J.E. (2020). Textbook of Medical Physiology. 14th ed. Elsevier.
- Goodman, L.S., & Gilman, A.G. (2021). The Pharmacological Basis of Therapeutics. 13th ed. McGraw-Hill Education.