1. Etimolojik Köken
Diadokinezi terimi, Antik Yunanca kökenlidir ve bileşik bir yapıdan oluşur:
- “Dia-“ (διά): “aracılığıyla, boyunca” anlamına gelir.
- “Déchesthai” (δέχεσθαι): “almak, kabul etmek” fiilidir.
- Bu birleşimden türeyen “diadéchesthai” (διαδέχεσθαι), “ardışık olarak izlemek, birbiri ardına gelmek” anlamını taşır.
- Bundan türeyen “diádochos” (διάδοχος), “birbirini izleyen, halef” demektir.
- Son olarak, bu yapıdan türetilmiş olan “diadokinezi”, motor hareketlerin hızlı bir şekilde ve ardışık olarak yapılabilme kapasitesine işaret eder.
Bu etimolojik yapı, terimin nörolojik kullanımındaki anlamını doğrudan yansıtır: antagonist kas gruplarının hızla ve art arda çalıştırılabilmesi.
2. Tanım ve Nörolojik Temel
Diadokinezi, antagonist kas gruplarının birbirini hızlı bir şekilde izleyecek biçimde art arda kasılmasını ifade eder. Bu motor beceri, motor koordinasyonun ve serebellar (beyincik) işlevlerin önemli bir göstergesidir.
Örnekler:
- Elin hızlı bir şekilde pronasyon (içe döndürme) ve supinasyon (dışa döndürme) hareketleriyle döndürülmesi.
- Parmakların hızlı art arda açılıp kapatılması.
- Ayakların bilekten hızlıca aşağı-yukarı oynatılması.
Bu tür hareketler, özellikle istemli ve ritmik hareketlerin koordinasyonunu değerlendirmek için klinik nörolojik muayenelerde kullanılır.
3. Klinik Kullanım ve Değerlendirme
Diadokinezi, özellikle serebellar fonksiyonların ve ekstrapiramidal sistemin değerlendirilmesinde kritik bir testtir. Bu hareketler, hastanın şu alanlardaki yetkinliğini ölçmek için değerlendirilir:
- Zamanlama (temporal koordinasyon)
- Hız (motor cevabın sürati)
- Doğruluk (uygun kas grubunun seçimi ve kontrolü)
- Ritmik tutarlılık
4. Patolojik Durumlar ve Alt Tipler
Diadokinezide gözlemlenen bozukluklar, genellikle serebellar veya bazal ganglion patolojileriyle ilişkilidir. Bu bozukluklar aşağıdaki şekilde sınıflandırılır:
4.1. Disdiadokinezi (Dysdiadochokinesia)
- Tanım: Hızlı ardışık hareketleri gerçekleştirme yetisinde azalma veya bozulma.
- Klinik Özellikler: Hareketlerde düzensizlik, ritim kaybı ve zamansal uyumsuzluk görülür.
- Sıklıkla görüldüğü durumlar:
- Serebellar lezyonlar (örneğin, serebellar tümörler, inme, multipl skleroz)
- Alkoholik serebellar dejenerasyon
4.2. Adiadokinezi (Adiadochokinesia)
- Tanım: Hızlı ardışık hareketleri gerçekleştirme yetisinin tamamen kaybı.
- Klinik Özellikler: Hasta hareketi başlatmakta veya devam ettirmekte ciddi zorluk çeker; hareketler kesik kesik, uyumsuz ve yavaş olabilir.
- Görüldüğü durumlar: Serebellar hemisfer lezyonları, ilerleyici nörodejeneratif hastalıklar
4.3. Bradiadokinezi (Bradydiadochokinesia)
- Tanım: Ardışık hareketlerin yapılmasında yavaşlama.
- Patofizyoloji: Ekstrapiramidal sistem (özellikle bazal ganglionlar) etkilenmiştir.
- En sık görüldüğü hastalık: Parkinson hastalığı
5. Değerlendirme Yöntemi (Muayene Tekniği)
Klinik pratikte diadokinezi testi aşağıdaki yöntemlerle gerçekleştirilir:
- Üst ekstremite testi: Hastadan avuç içlerini üst üste koyup birini hızla çevirerek diğerine vurması istenir.
- Alt ekstremite testi: Hasta oturur pozisyonda dizini kaldırır ve ayağını hızla aşağı-yukarı hareket ettirir.
- Gözlem kriterleri:
- Hareketin başlatılabilirliği
- Hız ve süreklilik
- Ritim ve simetri
- İki taraf arasındaki farklar
6. Ayırıcı Tanı Açısından Önemi
Diadokinezi değerlendirmesi, aşağıdaki nörolojik bozuklukların ayrımında yardımcıdır:
| Bozukluk | Tipik Bulgular | Diadokinezi |
|---|---|---|
| Serebellar ataksi | İntensiyon tremoru, dizartri, hipotonus | Bozulmuş (disdiadokinezi veya adiadokinezi) |
| Parkinson hastalığı | Bradikinezi, rijidite, tremor | Bradiadokinezi ön plandadır |
| Multipl skleroz | Ataksi, kas güçsüzlüğü, paresteziler | Disdiadokinezi görülebilir |
| İnme (özellikle serebellar arter tıkanıklığı) | Ani gelişen koordinasyon kaybı | Adiadokinezi olabilir |
7. Patofizyolojik Mekanizma
Diadokinezi işlevi, özellikle şu sinir sistem yapılarının bütünlüğüne bağlıdır:
- Serebellum: Zamanlama ve koordinasyonun merkezi.
- Bazal ganglionlar: Hareketin başlatılması ve kontrolünde rol oynar.
- Motor korteks ve kortikospinal yollar: İstemli hareketlerin planlanması ve uygulanması.
- Duyu-motor entegrasyon: Geri bildirim döngüsünün sağlıklı çalışması (örneğin propriyosepsiyon).
Keşif
19. yüzyılın sonlarına doğru, Avrupa’da fizyoloji bilimi hızla gelişirken, hareket bozuklukları konusundaki klinik gözlemler giderek daha sistematik hale gelmeye başladı. Bu dönemde, özellikle Fransız ve İngiliz nörologlar, istemli hareketlerin planlanması, düzenlenmesi ve kontrolü üzerine gözlemler yaparken, bazı hastaların istemli hareketlerde ani duruşlar yaparken veya hareket yönünü hızlıca değiştirmekte zorlandıklarını fark ettiler. Ancak bu gözlemler henüz teorik bir çerçeveye oturtulmamıştı.
Bu konudaki en erken belgelenmiş gözlemlerden biri, Jean-Martin Charcot’nun Salpêtrière Okulu’nda (1870–1880’ler) yaptığı derslerde, istemli hareketin zamanlamasındaki bozulmalara ilişkin notlarındadır. Ancak Charcot’nun ilgisi daha çok kas tonusu ve parezi üzerinedir. Diyadokokineziye özgü “hızlı ardışık karşıt hareket” kavramı o dönemde henüz adlandırılmamıştı.
Asıl dönüm noktası, Sir Gordon Holmes’un 1917 yılında Brain dergisinde yayımladığı klasikleşmiş makalesinde ortaya çıkar. Holmes, I. Dünya Savaşı sırasında cerebellar lezyon geçirmiş çok sayıda askeri hasta üzerinde çalışırken, bu hastaların bir nesneye ulaşma sırasında veya el hareketini hızlıca yön değiştirme esnasında belirgin bozukluklar gösterdiğini kaydeder. Holmes, bu hareket bozukluğunu şöyle tanımlar:
“Hastalar hızlı ardışık hareketlerde belirgin bir tutukluk yaşar; bir yönde başlattıkları hareketi diğer yöne çevirmek istediklerinde, ya yavaşlarlar ya da kontrolsüz bir şekilde sarkma gösterirler.”
Holmes bu tanımlamaya “diadochokinesis” adını verir. Kelime kökeni Yunancadır: diadocho- (“ardışık, karşılıklı gelen”) ve -kinesis (“hareket”) sözcüklerinin birleşiminden türetilmiştir. Böylece, bir hareketin karşıtına geçişteki beceriyi tanımlayan teknik bir terim tıbbi literatüre kazandırılmış olur.
1920’lerde Otfrid Foerster ve Adolf Wallenberg, bu kavramı daha da geliştirerek diadochokinezideki bozulmanın sadece serebellar hastalıklarla değil, bazen Parkinson hastalığında da gözlemlendiğini bildirirler. Ancak Foerster’e göre Parkinson’daki bozulma “ritmiklikte” bir sorunken, cerebellar lezyonlarda “amplitüd ve yön değişimi” sorunu vardır. Bu farklılık, diadochokinezinin nörolojik sınıflandırmadaki yerini daha da sağlamlaştırır.
1950’li yıllarda, Hassler ve Meulengracht, diyadokokinezideki bozulmayı ölçmeye yönelik ilk deneysel yöntemleri geliştirir. Bu testlerde hasta, elinin avuç içini ve sırtını uyluğa hızlı şekilde vurarak karşıt hareketler yapar. Zamanla bu test, klinik nörolojide bir standarda dönüşür ve bugünkü muayene protokolünün parçası haline gelir.
1970’lerden itibaren elektromiyografi (EMG) cihazlarının gelişmesiyle, antagonist kas gruplarının geçiş zamanları daha hassas bir şekilde ölçülebilir hale gelir. Bu sayede diyadokokinezinin fizyolojik temelleri daha derinlemesine anlaşılır: serebellumun dentat çekirdeklerinden çıkan yolların talamus üzerinden motor kortekse ilettiği sinyallerin zamanlamasında meydana gelen mikrosaniyelik gecikmeler, bu hareket bozukluğunun temelini oluşturur.
Bugün, diyadokokinezi testi; Parkinson, Multipl Skleroz, Spinocerebellar Ataksi ve daha pek çok nörolojik sendromun ayrımında hâlâ temel klinik araçlardan biri olarak kullanılmaktadır. Keşfiyle beraber dilimize ve pratiğimize yerleşen bu kavram, yalnızca bir hareket türünü değil, aynı zamanda sinir sisteminin zamanlama yeteneğini de gözler önüne sermektedir.
İleri Okuma
- Charcot, J. M. (1887). Lectures on the Diseases of the Nervous System. Paris: Bureaux du Progrès Médical.
- Holmes, G. (1917). The symptoms of acute cerebellar injuries due to gunshot wounds. Brain, 40(4), 461–535.
- Foerster, O. (1926). Symptomatologie der Erkrankungen des Kleinhirns. In: Bumke & Foerster (Eds.), Handbuch der Neurologie, Vol. 6.
- Hassler, R., & Meulengracht, E. (1955). Rhythmicity disturbances in cerebellar lesions. Electroencephalography and Clinical Neurophysiology, 7, 47–55.
- Dichgans, J., & Diener, H. C. (1984). Cerebellar dysfunction and the control of posture and movement. Reviews of Neurology, 140, 36–52.
- Gilman, S. (1992). Cerebellar function. Archives of Neurology, 49(10), 1125–1129.
- Manto, M. (2005). Cerebellar disorders: a clinical approach. Cambridge University Press.
- Schmahmann, J. D. (2007). The cerebellum and cognition. Neuroscience Letters, 445(2), 195–198.
- Jankovic, J. (2008). Parkinson’s disease: clinical features and diagnosis. Journal of Neurology, Neurosurgery & Psychiatry, 79(4), 368–376.
- Timmann, D., & Daum, I. (2010). How consistent are cognitive impairments in patients with cerebellar disorders? Behavioural Neurology, 23(1-2), 81–100.
- Wu, T., & Hallett, M. (2013). The cerebellum in Parkinson’s disease. Brain, 136(3), 696–709.
- Mariën, P., & Manto, M. (2015). The linguistic cerebellum. Academic Press.
- Bastian, A. J. (2019). Cerebellar function: movement and cognition. Handbook of Clinical Neurology, 162, 251–270.