“Trakeal oklüzyon” terimi, nefes borusu anlamına gelen “trakea” ve tıkanma veya kapanma anlamına gelen “oklüzyon” kelimelerinden türetilmiştir. Terapötik bir prosedür olarak trakeal oklüzyonun geçmişi, 20. yüzyılın sonlarında konjenital diyafragma hernisi (CDH) veya diğer akciğer hipoplazisi formları olan fetüslerde akciğer olgunlaşmasını hızlandırmayı amaçlayan deneysel çalışmalara dayanmaktadır.

Önemli Keşifler

1990s: İlk Deneysel Çalışmalar

Hayvan modellerine odaklanan ilk araştırmalar, trakeal oklüzyonun akciğer büyümesini ve olgunlaşmasını tetikleyebileceğini göstermiştir. Bu, diyaframdaki bir deliğin karın organlarının göğse doğru hareket etmesine izin vererek akciğer gelişimini engellediği bir durum olan konjenital diyafragma hernisini (CDH) ele alma ihtiyacından kaynaklanıyordu.

2000’li Yılların Başları: Klinik Denemeler ve Tekniklerin Geliştirilmesi

Klinik çalışmalar, insan fetüslerinde trakeal oklüzyonun uygulanabilirliğini ve güvenliğini araştırmaya başladı. Bu dönem, prosedürü minimal invaziv olarak gerçekleştirmek için genellikle fetoskoplar kullanılarak çeşitli tekniklerin geliştirildiği bir dönem olmuştur.

Dr. Jan Deprest ve meslektaşları, trakeal oklüzyon da dahil olmak üzere fetal cerrahinin ilerlemesine önemli ölçüde katkıda bulunmuştur. Teknikleri geliştirdiler ve fetal müdahalelerin sonuçları üzerine önemli çalışmalar yürüttüler.

Prosedüre Genel Bakış:

Trakeal oklüzyon, akciğer büyümesini uyarmak için fetal trakeanın bloke edilmesini içerir. Bu prosedür özellikle, genellikle CDH nedeniyle ciddi akciğer hipoplazisi olan fetüslerde endikedir. Oklüzyon tipik olarak fetoskopik cerrahi yoluyla trakeaya bir balon yerleştirilerek gerçekleştirilir.

Klinik Uygulamalar:

Erken Oklüzyon:

Gebeliğin 27-29. haftaları civarında gerçekleştirilen erken trakeal oklüzyon, fetal gelişimin kritik bir döneminde akciğer büyümesini en üst düzeye çıkarmayı amaçlamaktadır.

Geç Oklüzyon ve Çıkarma:

Balon genellikle 34. gebelik haftası civarında çıkarılarak normal akciğer sıvısı çıkışına izin verilir ve fetüs doğum sonrası yaşama hazırlanır. Çıkarma zamanlaması akciğer gelişimi ve diğer klinik faktörlere göre ayarlanabilir.

Akciğer Hipoplazisi:

Akciğer-kafa oranının (LHR) 25’in altında olmasıyla karakterize orta ila şiddetli akciğer hipoplazisi, genellikle erken müdahale gerektirir. Amaç, akciğer olgunlaşmasını teşvik etmek ve doğum sonrası hayatta kalma ve solunum fonksiyonu şansını artırmaktır.

İleri Okuma

  • Harrison, M. R., et al. (2003). “Fetal surgery for congenital diaphragmatic hernia: the North American experience.Clinical Perinatology, 30(3), 579-592.
  • Deprest, J., et al. (2004). “Tracheal occlusion enhances fetal lung growth in severe congenital diaphragmatic hernia.American Journal of Obstetrics and Gynecology, 191(1), 296-303.
  • Jani, J., et al. (2009). “Fetoscopic endoluminal tracheal occlusion (FETO) for severe congenital diaphragmatic hernia: a systematic review.Prenatal Diagnosis, 29(6), 618-626.
  • Van der Veeken, L., et al. (2017). “Fetoscopic endoluminal tracheal occlusion for severe pulmonary hypoplasia due to congenital diaphragmatic hernia: a systematic review and meta-analysis of survival.” Prenatal Diagnosis, 37(11), 1076-1086.

Click here to display content from YouTube.
Learn more in YouTube’s privacy policy.