Klüver–Bucy Sendromu: Tanımı, Tarihçesi ve Klinik Özellikleri
Klüver–Bucy sendromu, ilk olarak kuyruklu maymunlarda (özellikle Macaca mulatta) gözlemlenmiş olan, bilateral temporal lob hasarı —özellikle amigdalanın da dahil olduğu yapısal bozulmalar— sonucunda ortaya çıkan kompleks nöropsikiyatrik bir sendromdur. Bu sendrom, özellikle engellenemeyen ve uygunsuz cinsel davranışlarla karakterize edilen belirgin davranışsal değişikliklerle tanımlanır.
Sendromun tanımlanma süreci, 1930’lu yıllarda Alman kökenli Amerikan sinir bilimci Heinrich Klüver (1897–1979) ile Amerikalı nöropatolog ve nöroşirürjiyen Paul C. Bucy (1904–1992) arasında yürütülen öncü deneysel araştırmalara dayanır. Klüver, o dönemde özellikle Meskalin gibi halüsinojenlerin sinir sistemi üzerindeki etkilerini anlamaya çalışmakta ve bunun için deneysel bir model aramaktaydı. Meskalin uygulanan maymunlarda beklenen hallüsinatuvar etkiler gözlemlenemeyince, Klüver bu kez bu etkilerin neden görülmediğini anlamak adına temporal lobların çıkarılmasının uygun olacağını öne sürdü. Bu cerrahi işlemi gerçekleştiren kişi Paul Bucy idi.
Temporal lobların bilateral olarak çıkarılmasının ardından, Rhesus maymunlarında dikkat çekici bir dizi davranışsal değişiklik gözlemlendi. Klüver ve Bucy, bu semptomları sistematik biçimde sınıflandırarak, daha sonra kendi adlarıyla anılacak olan bu sendromu bilim literatürüne kazandırdılar.
Klinik ve Davranışsal Özellikler
Klüver–Bucy sendromu, hem deneysel hayvan modellerinde hem de insan vakalarında aşağıdaki temel belirtilerle karakterizedir:
- Hiperoralite
Bireyin çevresindeki objeleri sürekli olarak ağzına götürme, nesneleri ağız yoluyla tanıma eğilimi. Bu davranış, frontal inhibisyon kaybıyla ve temporal korteksin işlev bozukluğuyla ilişkilendirilir. - Hipermetamorfoz
Sürekli olarak çevredeki yeni uyaranlara aşırı ilgi gösterilmesi; dikkat dağınıklığı ve her yeni objeye yönelme isteği. - Duygusal Tepkilerin Azalması (Affect Blunting)
Özellikle korku ve öfke gibi temel duygusal tepkilerin silikleşmesi ya da tamamen kaybolması. Bu durumun, amigdaladaki yapısal hasarla doğrudan ilişkili olduğu düşünülmektedir. - Cinsel Davranışlarda Disinhibisyon
Hayvanlarda türler arası çiftleşme girişimleri, cansız nesnelere cinsel ilgi ya da uygunsuz masturbasyon davranışları gözlemlenmiştir. İnsanlarda ise hiperseksüalite, uygunsuz cinsel yaklaşımlar ya da cinsel dürtülerin sosyal normlara aykırı şekilde dışavurumu şeklinde kendini gösterebilir. - Yeme Davranışlarında Değişiklikler
Alışılmadık maddeleri (örneğin dışkı, taş, kumaş parçaları) yeme eğilimi (pika), ya da aşırı ve kontrolsüz yeme davranışları sıkça raporlanmıştır. - Görsel Agnozi (opsiyonel olarak)
Bazı vakalarda bireylerin görsel olarak nesneleri tanıyamaması, ancak bunları dokunma ya da başka duyular aracılığıyla ayırt edebilmesi durumu da tabloya eşlik edebilir.
Nöroanatomik Temeller
Sendromun patofizyolojisinde en önemli rolü, temporal lobların mediyal yapıları —özellikle amigdala, hipokampus, parahipokampal girus ve entorhinal korteks— oynamaktadır. Amigdaladaki lezyonlar, korku ve öfke gibi ilkel emosyonel yanıtların kaybına neden olurken; temporal korteksin diğer bölümleri görsel algı, tanıma ve sosyal değerlendirme gibi daha kompleks bilişsel süreçlerde görev alır. Bu nedenle, bu bölgelerdeki yapısal bozulmalar geniş bir davranışsal spektrumda değişikliklere yol açar.
1. Epidemiyoloji
Klüver–Bucy sendromu (KBS), nadir görülen bir nöro-davranışsal sendromdur. Hayvan modellerinde deneysel olarak sıklıkla üretilse de, insanlarda görülme sıklığı oldukça düşüktür ve genellikle altta yatan ciddi beyin hasarlarına ikincil olarak ortaya çıkar. Kesin bir insidans veya prevalans oranı rapor edilmemekle birlikte, bildirilen olgular genellikle vaka raporları veya küçük olgu serileri düzeyindedir.
İnsanlarda Gözlemlenen Durumlar:
Klüver–Bucy sendromu aşağıdaki nörolojik veya yapısal beyin patolojilerine ikincil olarak gelişebilir:
- Herpes Simplex Ensefaliti (özellikle HSV-1 ile): Temporal lobları tutan en yaygın viral ensefalit formudur. Klüver–Bucy sendromunun en sık nedenidir.
- Bilateral temporal lob epilepsisi ve rezektif cerrahiler (ör. lobektomi sonrası)
- Travmatik beyin hasarı
- Alzheimer hastalığı ve diğer demans türleri
- Pick hastalığı (frontotemporal demans)
- İskemik-hipoksik ensefalopati (özellikle çocuklarda)
- Kafa içi tümörler (özellikle temporal bölgede yer alan gliomalar)
- Korpuskallozal agenezi ve gelişimsel malformasyonlar
Yaş ve Cinsiyet:
- Hem erişkin hem de pediatrik vakalarda bildirilmiştir.
- Cinsiyetler arasında anlamlı bir fark gösterilmemiştir.
2. Teşhis (Tanı)
a) Klinik Değerlendirme
Tanı, esas olarak klinik semptomlara ve nörolojik muayene bulgularına dayanır. Tanıda kullanılan ana kriterler genellikle aşağıdaki 5 temel davranışsal bulguya odaklanır:
- Hiperoralite
- Hipermetamorfoz
- Duygusal tepkisizlik (affektif körlük)
- Disinhibe cinsel davranışlar
- Yeme davranışında bozukluklar (örn. pika, hiperfaji)
Genellikle tanı koydurucu kabul edilen en az 3 temel semptomun birlikte bulunması gerekir.
b) Nöropsikolojik Testler
Bilişsel işlevleri, hafızayı, emosyonel reaktiviteyi ve dikkat düzeyini değerlendiren test bataryaları tanı sürecini destekleyebilir (ör. Rey-Osterrieth Kompleks Figür Testi, Wisconsin Kart Sıralama Testi, Stroop Testi).
c) Nörogörüntüleme Yöntemleri
- Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRI): Temporal lobların özellikle mediyal yapılarında (amigdala, hipokampus) bilateral lezyonları veya atrofi saptanabilir.
- Pozitron Emisyon Tomografisi (PET): Temporal bölgelerde glukoz metabolizmasında azalma gözlemlenebilir.
- Elektroensefalografi (EEG): Temporal lob epilepsisinin eşlik ettiği vakalarda epileptiform deşarjlar tespit edilebilir.
d) Ayırıcı Tanı
- Frontotemporal demans
- Temporal lob epilepsisi
- Psikiyatrik bozukluklar (özellikle dissosiyatif bozukluklar, şizofreni, manik ataklar)
- Toksik/ilaç etkileri (özellikle antikolinerjik toksisite)
- Deliryum
3. Tedavi
Klüver–Bucy sendromu için özel ve küratif bir tedavi yöntemi bulunmamaktadır. Tedavi esas olarak altta yatan nedenin yönetimi, semptomatik destek ve psikiyatrik/psikososyal rehabilitasyona dayanır.
a) Farmakoterapi (İlaç Tedavisi)
- Antikonvülsanlar
- Özellikle temporal lob epilepsisi eşlik eden vakalarda kullanılır.
- Sıklıkla kullanılanlar: Levetirasetam, Karbamazepin, Lamotrijin
- Antipsikotikler
- Aşırı ajitasyon, saldırganlık, dürtüsellik gibi semptomlar için.
- Örnek: Risperidon, Olanzapin, Aripiprazol
- Antidepresanlar / SSRI’lar
- Hiperseksüalite ve kompulsif davranışlar için yararlı olabilir.
- Örnek: Sertralin, Fluoksetin
- Mood Stabilizatörler
- Duygudurum dalgalanmaları olan olgularda.
- Örnek: Valproat, Lityum
b) Davranışsal ve Psikoterapötik Müdahaleler
- Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT): Özellikle sosyal normlara uygun davranışların yeniden yapılandırılması amacıyla.
- Davranış modifikasyonu: Uygun olmayan cinsel davranışların ya da hiperoralitenin şekillendirilmesi.
- Psikoeğitim: Hasta ve ailesine yönelik eğitim; bakım verenlerin eğitimi büyük önem taşır.
c) Destekleyici Müdahaleler
- Nöro-rehabilitasyon (multidisipliner yaklaşım): Nöropsikoloji, fizyoterapi, ergoterapi ve sosyal hizmetler entegrasyonu.
- İzlem: Nöropsikiyatrik belirtiler progresif olabileceğinden düzenli kontrol önemlidir.
Keşif
Klüver–Bucy sendromunun keşfi, 20. yüzyılın ilk yarısında nöropsikoloji, deneysel beyin cerrahisi ve psikotrop maddeler üzerine araştırmaların kesiştiği bir döneme denk gelir. Sendromun bilimsel olarak tanımlanması, özellikle iki araştırmacının işbirliği sayesinde mümkün olmuştur: Heinrich Klüver ve Paul C. Bucy. Bu keşif, hem davranışsal nörobilimde hem de limbik sistem anlayışında bir dönüm noktası teşkil etmiştir.
1. Heinrich Klüver’in Bilimsel İlgi Alanları ve Meskalin Deneyleri
Heinrich Klüver (1897–1979), Almanya doğumlu bir psikolog ve nörobilimciydi. 1920’li yıllarda ABD’ye göç ettikten sonra Chicago Üniversitesi’nde akademik kariyerine devam etti. Klüver’in erken dönem çalışmaları özellikle görsel algı, halüsinasyonlar ve psikoaktif maddelerin zihinsel süreçler üzerindeki etkileri üzerineydi.
1926’da yaptığı çalışmalar, Meskalin (peyote kaktüsünden elde edilen psikoaktif bir alkaloid) ile ilgili deneysel gözlemlere odaklanıyordu. Meskalinin insanlarda görsel halüsinasyonlara yol açtığını gözlemleyen Klüver, bu etkilerin nöral karşılıklarını daha iyi anlayabilmek için deneysel hayvan modellerine yöneldi.
2. Paul C. Bucy ile İşbirliği: Temporal Lobotomiler ve Davranışsal Değişimler
1930’ların başında Klüver, davranışsal değişimlerin beyindeki yapılarla doğrudan ilişkili olduğunu gösterebilmek için daha invazif bir araştırma stratejisine yöneldi. Bu noktada, cerrahi deneyimi olmayan Klüver, beyin cerrahisi konusunda uzman olan Paul C. Bucy (1904–1992) ile işbirliği kurdu.
İkili, Rhesus maymunları üzerinde bilateral temporal lobektomi (her iki temporal lobun cerrahi olarak çıkarılması) uygulamaya başladı. Amaç, temporal lobun çıkarılmasının Meskalin kaynaklı davranışsal fenomenleri baskılayıp baskılamadığını görmekti. Ancak bu araştırma, bambaşka bir sonuca kapı araladı: beklenmedik fakat tutarlı bir dizi davranışsal bozulma gözlemlendi.
3. 1937 ve 1939’daki İlk Yayınlar: Sendromun Tanımı
Klüver ve Bucy, deneysel bulgularını ilk kez 1937 yılında yayımladıkları kısa bir makaleyle bilim dünyasına sundular:
Klüver, H., & Bucy, P. C. (1937). “Psychic Blindness” and Other Symptoms Following Bilateral Temporal Lobectomy in Rhesus Monkeys. American Journal of Physiology, 119(2), 352–353.
Bu çalışmada, temporal lobu alınmış maymunlarda şu belirtiler bildirilmiştir:
- Nesnelere karşı görsel ilgisizlik veya tanıyamama (psikik körlük)
- Her yeni uyaranı tekrar tekrar inceleme eğilimi (hipermetamorfoz)
- Ağız yoluyla çevreyi keşfetme davranışı (hiperoralite)
- Korku tepkilerinin kaybı
- Cinsel davranışlarda aşırılık (hiperseksüalite)
1939 yılında yayımladıkları daha kapsamlı ikinci çalışmada ise bu gözlemler sistematik olarak sınıflandırılmış, temporal lobların ve özellikle limbik yapıların (özellikle amigdala ve hipokampusun) davranış üzerindeki düzenleyici rolü ileri sürülmüştür:
Klüver, H., & Bucy, P. C. (1939). Preliminary analysis of functions of the temporal lobes in monkeys. Archives of Neurology and Psychiatry, 42(6), 979–1000.
Bu makale, Klüver–Bucy sendromunun bilimsel anlamda doğduğu ve literatüre kazandırıldığı kilit yayın kabul edilir.
4. İnsanlarda İlk Gözlem: Terzian ve Dalle Ore (1955)
Sendromun insanlar üzerinde ilk kez tanımlanması, 1955 yılında H. Terzian ve G. Dalle Ore tarafından gerçekleştirilen bir vakayla oldu. Temporal lob epilepsisi nedeniyle her iki temporal lobu alınan bir hastada, hayvanlardakiyle benzer bir tablo gözlemlendi:
Terzian, H., & Dalle Ore, G. (1955). Syndrome of Klüver and Bucy: Reproduced in man by bilateral removal of the temporal lobes. Neurology, 5(6), 373–380.
Bu vaka, sendromun yalnızca hayvanlara özgü olmadığını, insanlarda da benzer nöroanatomik hasarlar sonucunda ortaya çıkabileceğini ortaya koymuştur. Böylece sendrom, yalnızca deneysel değil, klinik bir antite olarak da kabul görmüştür.
5. Terminolojinin Kurumsallaşması ve Nörobilimdeki Etkisi
Sendrom, Klüver ve Bucy’nin adlarıyla anılmaya 1950’lerin sonundan itibaren başladı. Bu sendrom, limbik sistem teorisinin gelişiminde merkezi bir yer edinmiş, özellikle amigdala ve temporal lobların duygusal ve sosyal davranışlar üzerindeki etkisini gösteren öncü deneysel veri olarak kabul edilmiştir.
İleri Okuma
- Klüver, H., & Bucy, P. C. (1937). “Psychic Blindness” and Other Symptoms Following Bilateral Temporal Lobectomy in Rhesus Monkeys. American Journal of Physiology, 119(2), 352–353.
- Klüver, H., & Bucy, P. C. (1939). Preliminary analysis of functions of the temporal lobes in monkeys. Archives of Neurology & Psychiatry, 42(6), 979–1000.
- Terzian, H., & Dalle Ore, G. (1955). Syndrome of Klüver and Bucy: Reproduced in man by bilateral removal of the temporal lobes. Neurology, 5(6), 373–380.
- Pribram, K. H., & Mishkin, M. (1957). Simultaneous and successive neural determinants of the temporal organization of behavior. Brain, 80(4), 591–616.
- Lilly, R. (1983). Klüver-Bucy syndrome: Human case review and relationship to limbic epilepsy. Biological Psychiatry, 18(1), 61–78.
- Zola-Morgan, S., & Squire, L. R. (1993). Neuroanatomy of memory. Annual Review of Neuroscience, 16, 547–563.
- Mendez, M. F., & Lu, P. H. (1999). Behavioral alterations in frontotemporal dementia: Clinical and neuropsychological correlates. Journal of Neuropsychiatry and Clinical Neurosciences, 11(2), 220–225.
- Aggleton, J. P. (2000). The Amygdala: A Functional Analysis (2nd ed.). Oxford University Press.
- Théoret, H., & Kobayashi, E. (2004). Neuroimaging of Klüver–Bucy syndrome: Clinical and experimental correlates. Neurocase, 10(3), 234–241.
- Kamei, H., & Kato, M. (2011). Treatment strategies for Kluver–Bucy syndrome: Clinical and pharmacological approaches. Neuropsychiatric Disease and Treatment, 7, 465–472.
- Taiminen, T. J., et al. (2012). Human Klüver–Bucy syndrome, sexuality and aggression. Journal of Neuropsychiatry and Clinical Neurosciences, 24(4), E31–E32.
- Lim, J. A., et al. (2021). Klüver–Bucy Syndrome: A review with special emphasis on neuroimaging and functional connectivity. Neuropsychiatric Disease and Treatment, 17, 315–328.