Lenfoid foliküller veya lenfatik foliküller (folliculi lymphatici), lenfoid dokularda bulunan ve B lenfositlerinin çoğalması, farklılaşması ve olgunlaşması için işlev gören özelleşmiş yapılardır. Işık mikroskobu altında görülebilen bu foliküler yapılar, antijene maruz kalmaya yanıt olarak değişime uğrar ve humoral bağışıklık için gereklidir.

Gelişim Aşamaları

1. Birincil Lenf Folikülü
Birincil foliküller tek tip, homojen bir şekilde dağılmış küçük, istirahat halindeki B lenfositlerinden oluşur. Bu ilk aşamada, B hücreleri henüz bir antijenle karşılaşmamıştır, dolayısıyla nispeten farklılaşmamış ve sakin bir durumdadır. Birincil lenf folikülleri, antijen tespit edildiğinde tepki vermeye hazır hale gelen B hücreleri için rezervuar görevi görür.

2. İkincil Lenf Folikülü
Bir antijene maruz kalmanın ardından primer foliküller sekonder foliküllere dönüşür. Bu dönüşüm, mitotik bir genişleme ve B lenfositlerinin farklılaşmasını başlatarak daha yapılandırılmış ve karmaşık bir foliküler organizasyonla sonuçlanır. İkincil foliküller, foliküler dendritik hücreler (FDC’ler) ve T yardımcı hücreleri ile etkileşimlerle desteklenen aktif B hücresi proliferasyonu ve somatik hipermutasyon bölgeleri olan germinal merkezlerin oluşumu ile karakterize edilir.

Germinal Merkezdeki Bileşenler ve İşlevler

İkincil folikül içindeki germinal merkez, B hücresi olgunlaşmasının farklı aşamalarını ve süreçlerini ayırt eden bölgelere ayrılmıştır:

1. Karanlık Bölge (Manto Bölgesi)
Bu bölge öncelikle hızlı proliferasyon geçiren büyük aktive B hücreleri olan sentroblastları içerir. Bu aşamada, immünoglobulinlerin değişken bölgelerini kodlayan genlerde somatik hipermutasyon meydana gelir ve FDC’ler tarafından sunulan antijene yanıt olarak B hücre reseptörlerinin (BCR’ler) çeşitlenmesini teşvik eder. Bu mutasyonlar, immünoglobulinin spesifik antijenine olan afinitesini artırabilir.

2. Işık Bölgesi
Somatik hipermutasyon geçirdikten sonra sentroblastlar olgunlaşarak sentrositlere dönüşür ve bunlar ışık bölgesine göç eder. Burada sentrositler, antijen-antikor kompleksleri sunan FDC’lerle yakın etkileşime girer. Antijen için en yüksek afiniteye sahip sentrositler hayatta kalmak için seçilir. CD4-pozitif T yardımcı hücreleri de germinal merkeze girerek sentrositlerin hayatta kalması ve daha da farklılaşması için çok önemli olan ikincil bir sinyal sağlar.

Sentrosit yeterli sinyal alamazsa apoptoza uğrar ve daha sonra germinal merkezdeki makrofajlar tarafından temizlenir. FDC’ler ve T yardımcı hücrelerinden gelen sinyal, bir sentrositin antikor salgılayacak bir plazma hücresine mi yoksa uzun vadeli bağışıklığa katkıda bulunacak bir bellek B hücresine mi farklılaşmaya devam edeceğini belirler.

3. Foliküler Retikulum Hücreleri (Retiküler Hücreler)
Retikulum hücreleri lenf folikülünün destekleyici iskeletini sağlar. Bu stromal hücreler folikülün yapısal bütünlüğüne katkıda bulunarak lenfositlerin göç ettiği ve antijenler, FDC’ler ve diğer bağışıklık hücreleriyle etkileşime girdiği bir ağ oluşturur.

Fonksiyonel Etkiler

Özünde, lenfoid folikül B hücrelerinin aktivasyonu, çoğalması ve afinite olgunlaşması için sofistike bir ortam olarak çalışır. Somatik hipermutasyon ve yüksek afiniteli B hücre reseptörleri için seçilim kombinasyonu, bağışıklık sisteminin karşılaşılan antijenlere son derece spesifik antikorlar üretmesini sağlar. Bu süreç sadece antikor salgılayan plazma hücreleri aracılığıyla anında humoral bağışıklık sağlamakla kalmaz, aynı zamanda aynı antijenle gelecekte karşılaşıldığında daha hızlı yanıtlar için bir bellek B hücresi rezervuarı sağlar.

Lenf folikülü içindeki bu ayrıntılı evreleme, özgüllük ve hafızanın etkili immün yanıtların temel bileşenleri olduğu adaptif immünitenin temel ilkelerini yansıtır. B hücreleri, T yardımcı hücreleri, FDC’ler ve retiküler hücreler arasındaki karmaşık etkileşim, hem ani hem de uzun vadeli bağışıklık korumasının etkin bir şekilde oluşturulmasını düzenler.

Keşif

1. Lenf Düğümleri ve Foliküllerine İlişkin İlk Gözlemler (1600’ler)

17. yüzyılda İtalyan anatomist Marcello Malpighi, dalak ve lenf düğümleri içindeki “bez benzeri” oluşumları tanımlayarak lenfatik yapıların ilk gözlemlerinden bazılarını yaptı. Bu kümeleri farklı olarak kabul etmiş ancak henüz bağışıklık fonksiyonlarıyla ilişkilendirememiştir. Ancak bu yapılara gösterdiği ilgi, daha sonraki anatomistleri “lenf foliküllerini” daha fazla araştırmaya sevk etti.

O dönemde lenfatik fonksiyonlar tam olarak anlaşılamamıştı. Malpighi’nin ilk mikroskoplarla yaptığı çalışmalar merak uyandırdı, çünkü foliküllerin lenf düğümleri içinde tutarlı bir şekilde göründüğünü fark etti, ancak tam amaçları iki yüzyıl daha belirsiz kaldı.

2. Germinal Merkez Keşfi (1800’lerin Sonu)

Alman biyolog Paul Ehrlich, yenilikçi boyama teknikleriyle lenf foliküllerinde germinal merkezlerin oluşumunu gözlemledi. Bu merkezler bağışıklık hücrelerinin kümelendiği aktif bölgelerdi, ancak işlevleri hala tam olarak anlaşılamamıştı. Ehrlich’in çalışmaları hücre farklılaşması anlayışını geliştirdi ve bağışıklık hücresi gelişimine ilişkin teorilerin temelini attı.

Ehrlich’in boyama alanındaki yenilikleri, hücresel organizasyonun gözlemlenmesinde daha fazla netlik sağladı. Henüz işlevlerini tam olarak belirleyemese de, bu yapıların bağışıklık tepkilerinde rol oynayabileceğini doğru bir şekilde varsayarak daha fazla araştırmaya ilham verdi.

3. Klonal Seçilim Teorisi ve Germinal Merkezler (1957)

Frank Macfarlane Burnet’in klonal seçilim teorisi, lenf foliküllerindeki germinal merkezlerin B hücrelerinin antijen afinitelerine göre seçildiği bölgeler olduğunu açıklayarak immünolojide devrim yarattı. Bu teori, bağışıklık sisteminin patojenlere nasıl uyum sağladığını ve yanıtını nasıl geliştirdiğini anlamak için çok önemli hale gelmiştir.

Burnet’in teorisi çığır açıcıydı ve daha önceki fikirlerden ayrılması nedeniyle başlangıçta dirençle karşılandı. 1960’lara gelindiğinde, klonal seçilimi doğrulayan deneyler, germinal merkezlerin, adaptif bağışıklıkta temel bir adım olan B hücresi olgunlaşması ve seçimi için merkezler olarak rolünü sağlamlaştırdı.

4. Foliküler Dendritik Hücreler Tanımlandı (1965)

İmmünolog Dr. Ronald N. Germain, germinal merkezlerdeki foliküler dendritik hücreleri (FDC’ler) tanımlayarak bu hücrelerin antijenleri yakalamada ve B hücrelerine sunmada çok önemli bir rol oynadığını açıkladı. Bu, lenf foliküllerinin yüksek afiniteli bağışıklık yanıtlarını nasıl sürdürdüğünü açıkladı.

Başlangıçta bağ dokusu olduğu düşünülen FDC’lerin B hücresi seçimi ve olgunlaşmasındaki önemli rolleri kısa sürede fark edildi. Bu keşif, foliküller içindeki hücre etkileşimleri üzerine daha derin araştırmalara kapı açmış ve folikülleri oldukça özelleşmiş bağışıklık mikro ortamları olarak belirlemiştir.

5. Lenf Foliküllerinin Gerçek Zamanlı Görüntülenmesi (2000’ler)

Gelişmiş görüntüleme tekniklerinin geliştirilmesi, bilim insanlarının germinal merkezlerdeki hücresel etkileşimleri gerçek zamanlı olarak gözlemlemelerine olanak sağlayarak B hücresi aktivasyonu, çoğalması ve seçiminin dinamik süreçlerini ortaya çıkarmıştır.

Bu teknikler, lenf foliküllerinin adaptif bağışıklık için dikkatle koordine edilmiş ortamlar olarak nasıl işlev gördüğünü göstererek benzeri görülmemiş bir içgörü sağladı. Bu yapıların hem anlık bağışıklık yanıtları hem de uzun vadeli bağışıklık için merkezi olduğu anlayışını sağlamlaştırdı.

İleri Okuma
  • MacLennan, I. C. M. (1994). Germinal centers. Annual Review of Immunology, 12, 117–139.
  • Allen, C. D. C., Okada, T., & Cyster, J. G. (2007). Germinal-center organization and cellular dynamics. Immunity, 27(2), 190–202.
  • Klein, U., & Dalla-Favera, R. (2008). Germinal centers: Role in B-cell physiology and malignancy. Nature Reviews Immunology, 8(1), 22–33.
  • Batista, F. D., & Harwood, N. E. (2009). The who, how and where of antigen presentation to B cells. Nature Reviews Immunology, 9(1), 15–27.
  • Victora, G. D., & Nussenzweig, M. C. (2012). Germinal centers. Annual Review of Immunology, 30, 429–457.
  • Mesin, L., Ersching, J., & Victora, G. D. (2016). Germinal center B cell dynamics. Immunity, 45(3), 471–482.

Click here to display content from YouTube.
Learn more in YouTube’s privacy policy.