Etimoloji ve terminoloji

“Os sfenoidale” terimi Yunanca σφηνοειδής (sphēnoeidēs) sözcüğünden gelir; sphēn “kama”, – -oeidēs “-biçimli” anlamındadır. Latince os “kemik” demektir; os sphenoidale “kama biçimli kemik” olarak çevrilebilir. Söz konusu kemik üzerinde yer alan ala major (büyük kanat) ifadesindeki ala Latincede “kanat”, major “daha büyük” anlamını taşır. Klinik ve anatomik metinlerde ala major ossis sphenoidalis ya da kısaca büyük sfenoidal kanat olarak geçer; buna karşılık ala minor (küçük kanat) sfenoidin ön-üst çıkıntısını, processus pterygoideus (pterigoid çıkıntı) ise alt-arka uzantısını belirtir.

Embriyoloji ve gelişim biyolojisi

Sfenoid kemik, kıkırdak ve zar kemikleşmesinin hibrit bir örneğidir.

  • Endokondral kemikleşme: Kemiğin gövdesi (presfenoid ve postsfenoid kısımlar), ala minor ve medial pterigoid plaka çoğunlukla kıkırdak öncül üzerinden kemikleşir.
  • İntramembranöz kemikleşme: Ala major ve lateral pterigoid plaka esas olarak zar kemikleşmesiyle oluşur.

Yedinci–sekizinci gebelik haftalarında çoklu çekirdeklerden ossifikasyon başlar; prenatal dönemde presfenoid ve postsfenoid segmentler arasında başlangıçta kalan kıkırdak dokusu doğum sonrası dönemde kemikleşerek sfenoid gövdenin sürekliliğini sağlar. Sella turcica ve clivusu şekillendiren taban bölgesi, kraniyal tabanın merkezî bir stabilizatörü hâline gelir. Sfenoidal sinüsler postnatal dönemde pnömatize olur; ergenlikte erişkin hacmine yaklaşır. Ala majorun pnömatizasyon derecesi ve yönü bireyler arası belirgin varyasyon gösterir ve bu durum cerrahi yaklaşımları etkiler.

Makroanatomi: genel bakış

Sfenoid kemik kraniyal tabanın ortasında, “kama taşı (keystone)” konumundadır ve frontal, paryetal, temporal, oksipital, etmoid ve zygomatik kemiklerle eklemleşerek nörokranyumu ve yüz iskeletini bağlar. Klasik olarak dört ana bölüm tarif edilir: corpus (gövde), alae minores, alae majores ve processus pterygoidei.

Ala majorun bölümleri ve yüzeyleri

Ala major, sfenoid gövdeden lateral ve hafifçe yukarı-aşağı doğrultuda yelpaze gibi yayılan geniş bir plaktır ve dört ana yüzeyle betimlenir:

  1. Fasies cerebralis (serebral yüz): Orta kranial fossanın tabanını oluşturur. Dura mater ile komşudur; üzerinde sulci arteriosi (özellikle arteria meningea media için oluklar) izlenir. Meningeal damarların izleri, travmatik kırıklarda kanama kaynağına dair ipuçları verebilir.
  2. Fasies temporalis (temporal yüz): Fossa temporalis’in medial duvarını destekler; m. temporalis için dolaylı bir sınırdır. Bu yüzey, kraniyofasiyal yüklerin lateral yüze iletilmesinde rol alan “yan buttress” sistemine katılır.
  3. Fasies infratemporalis (infratemporal yüz): Fossa infratemporalis’e bakar; m. pterygoideus lateralis’in üst başı burada ve/veya sfenoidin infratemporal kresti boyunca tutunur. Bu yüz, çiğneme biyomekaniğinde kaldıraç etkisine katkıda bulunur.
  4. Fasies orbitalis (orbital yüz): Orbita’nın lateral duvarının posterior kısmını oluşturur. Lateral orbital duvarın kalınlığı ve eğimi, orbitanın travmaya direncinde önemlidir ve oftalmik cerrahide referans düzlemi sağlar.

Kenarlar, sutural ilişkiler ve belirgin çıkıntılar

  • Margo zygomaticus: Zygomatik kemikle suturas sphenzygomatica yoluyla eklemleşir.
  • Margo frontalis-parietalis: Frontal ve paryetal kemiklerle sutural teması sağlar; sfenoid-paryetal ve sfenoid-frontal sütürler pterional bölgede cerrahi referans noktalarıdır.
  • Spina ossis sphenoidalis (sfenoidal spina): Ala majorun posteroinferior kenarında belirginleşir; lig. sphenomandibulare ve m. tensor veli palatini’nin ilişkili olduğu bölgedir; ayrıca foramen spinosumun posterioruna yakın yer alır.
  • Crista infratemporalis: Temporal ve infratemporal yüzleri ayırır.

Foramina ve kanallar: içerik ve varyasyonlar

Ala major, nörovasküler paketler için kritik geçitler barındırır:

  • Foramen rotundum: Gövdeden ala majore geçerken anteromediale açılır ve n. maxillaris (V2)’yi fossa pterygopalatinaya iletir. V2 blokları ve perinevral tümör yayılımı değerlendirmesinde görüntüleme referansıdır.
  • Foramen ovale: n. mandibularis (V3), plexus venosus foraminis ovalis, sıklıkla n. petrosus minor (değişken) için geçittir. Perkütan trigeminal rizotomi ve ganglion Gasseri girişimleri bu foramen üzerinden yapılır.
  • Foramen spinosum: a. meningea media ve eşlik eden ven/lar ile ramus meningeus n. mandibularisi iletir. Kronik subdural hematomlarda MMA embolizasyonu sırasında hedeflenen arter giriş noktasıdır.
  • Canalis emissarius sphenoidalis (foramen Vesalii): Değişken; vena emissaria için geçit sağlayabilir. Varlığı cerrahi ve girişimsel prosedürlerde yanlış kanülasyonu önlemek için tanınmalıdır.
  • Fissura orbitalis superior: Ala major ile ala minor arasında yer alır; n. oculomotorius (III), n. trochlearis (IV), n. ophthalmicus (V1) dalları, n. abducens (VI) ve v. ophthalmica superior bu yarıktan geçer. Kavernöz sinüs patolojilerinde klinik korelasyon yüksektir.
  • Foramen lacerum’un sfenoidal katkısı: Foramen lacerumun kemiksel sınırının bir kısmını ala major oluşturur; lacerum normalde fibro-kıkırdakla doludur, gerçek arteriyel geçiş canalis pterygoideus (vidian kanalı) üzerinden seyreder.

Foramenlerin çapı, şekli ve birbirlerine göre konumları anlamlı bireysel varyasyon gösterir; BT-temelli ölçümler anestezi ve girişimsel planlamada güvenlik marjları sağlar.

Nörovasküler komşuluklar

Ala majorun serebral yüzü dura ile yakın ilişkidedir; posteromedialde sinus cavernosus, anterolateralde fissura orbitalis superior, inferomedialde fossa pterygopalatina ile komşudur. A. meningea media’nın olukları travma mekanizmalarının rekonstrüksiyonunda ipucu verir. Kavernöz sinüsün lateral duvarındaki kraniyal sinirler (III, IV, V1, V2) ala major çevresindeki kemik araziyle cerrahi olarak yön bulur; VI. sinir sinüs içinde daha medial seyreder ve petroklival patolojilerde savunmasızdır.

Mikroyapı ve biyomekanik katkı

Ala major, dışta kompakt lameller, içte diploik kemik yapısı ile yükleri dağıtan sandviç bir mimariye sahiptir. Lateral kraniofasiyal “buttress” sistemine katılımı sayesinde çiğneme sırasında pterigoid kasların oluşturduğu kuvvetleri kraniyal tabana ve zigomatik arkaya aktarır. Bu, orta yüz kırık paternlerinde (ör. Le Fort varyantları) ve lateral orbital duvar kırıklarında klinik karşılığını bulur.

Radyolojik anatomi

  • BT (kemik algoritması): Foramenlerin açıklığı, pnömatizasyon paterni, hiperostoz, fibroz displazi ve travma hatları için altın standarttır.
  • MR: Kavernöz sinüs komşulukları, dural tutulum ve meningiomlarda yumuşak doku kontrastı açısından üstündür. 3D TOF MR anjiyografi, MMA ve oftalmik venöz akım ilişkilerini değerlendirmede yardımcıdır.
  • Konik ışın BT (CBCT): Dental-gnatik planlamada ala major ve pterigoid süreçlerin üç boyutlu değerlendirilmesini kolaylaştırır.

Cerrahi anatomi ve yaklaşımlar

  • Transsfenoidal ve genişletilmiş endonazal yaklaşımlar: Primer hedef sella ve parasellar bölgeler olsa da, laterale uzanan genişletmelerde ala majorun orbital ve kavernöz komşulukları önem taşır.
  • Pterional (frontotemporosfenoidal) kraniyotomi: Sfenoid kanadın “drilleme” ile düzleştirilmesi, sylvian fissür diseksiyonu için çalışma koridoru genişletir.
  • Orta kranial fossa yaklaşımları: Foramen ovale üzerinden V3 schwannomları, Meckel kovuğu lezyonları ve petrotimpanik patolojiler hedeflenebilir.
  • Perkütan prosedürler: Foramen ovale/rotundum yoluyla trigeminal ağrı sendromlarına yönelik termokoagülasyon, balon kompresyonu ve kimyasal rizoliz; foramen spinosum üzerinden MMA embolizasyonu.

Patoloji spektrumu

  • Meningiom (sphenoid wing meningioma): Sıklıkla “en plaque” büyüme ve hiperostoz ile birliktedir; orbital apeks tutulumu proptoz ve görme bozukluğu yapabilir.
  • Fibroz displazi: “Ground-glass” görünüm; kozmetik deformite ve foraminal daralma ile nörolojik belirtiler oluşturabilir.
  • Metastazlar ve primer kemik tümörleri: Osteoblastom, kondrosarkom nadirdir; ağrı ve kraniyal sinir defisitleri görülebilir.
  • Pnömatizasyon ve mukoseller: Aşırı pnömatizasyon ya da obstrüksiyon mukosele yol açabilir; orbital, optik sinir ve kavernöz sinüs basısı yapabilir.
  • Travma: Lateral orbital duvar ve orta fossa kırıkları; MMA yırtığına bağlı epidural hematom riski.
  • Varyant foramina: Foramen Vesalii ve canalis innominatus (Hyrtl kanalı) cerrahi/kateterizasyon hatalarına neden olabilecek sapmalardır.

Varyasyonlar ve anomaliler

  • Pterygospinöz (Civinini) ve pterygoalar (Hunaer) ligamentlerinin ossifikasyonu: Foramen ovale çevresinde kemiksi köprüler oluşturarak V3 girişimlerini zorlaştırabilir; trigeminal sıkışma sendromlarına katkıda bulunabilir.
  • Aksesuar foramina: Foramen ovale ile spinosum arasında küçük venöz kanallar görülebilir; görüntülemede venöz yapı olarak tanımlanmalıdır.
  • Asimetrik pnömatizasyon: Orbital apeks ve vidian kanalıyla ilişkili varyasyonlar, endoskopik güzergâhlarda yönlenmeyi değiştirir.

Fonksiyonel-kognitif bağlam ve sistemik ilişkiler

Ala major, doğrudan “bilişsel” bir merkez değildir; ancak kraniyal sinir iletim yolları, meningeal arter dolaşımı ve kavernöz sinüs akımı için iskeletlendirme sağlar. Bu çerçevede, baş ağrısı fenotiplerinde (ör. MMA kaynaklı dural ağrı, oftalmik venöz staz, kavernöz sinüs trombozu) kemiksel koridorların anlaşılması klinik korelasyon kurmayı kolaylaştırır.

Karşılaştırmalı ve evrimsel anatomi

Memelilerde sfenoid, embriyonik olarak presfenoid–postsfenoid (gövde) ve alisfenoid (büyük kanat homologu) bileşenlerinden türemiş karmaşık bir oluşumdur. Birçok memeli türünde alisfenoid daha belirgin kıkırdak öncüle sahiptir; insanlarda ala majorun baskın olarak intramembranöz ossifikasyonu, kraniyal kubbenin genişlemesi ve beyin hacmindeki artışla uyumlu bir lateral duvar mimarisi sağlar. Sürüngen ve kuşlarda karşılık gelen elemanların füzyon paternleri ve orbital-periorbital geçitlerin topolojisi farklıdır; özellikle kuşlarda orbitanın genişlemesiyle sfenoidal elemanların konfigürasyonu yeniden şekillenmiştir. Bu evrimsel farklılaşma, görsel sistemin ve çene aparatının adaptasyonlarıyla birlikte okunur.

Kas tutunmaları ve bağ yapıları

  • M. temporalis’in fasiyal yerleşimi temporal yüze komşudur.
  • M. pterygoideus lateralis (üst baş) infratemporal yüz ve/veya sfenoidal krest boyunca tutunur; mandibular kondilin translasyon bileşenini düzenler.
  • Ligamentum sphenomandibulare sfenoidal spina ve lingula mandibulae arasında uzanır; embriyolojik olarak Meckel kıkırdağı kalıntısıdır.
  • M. tensor veli palatini sfenoidal omurga çevresindeki yapılarla ilişkilidir; Eustachi tüpü fonksiyonlarıyla bağlantılıdır.

Klinik inceleme ve girişimsel ipuçları

  • Yüz ağrısı ve trigeminal nevralji: Foramen ovale’yi hedefleyen prosedürlerde ovalenin elips biçimi, anteromedial eğilimli ekseni ve çevre kemiksi köprülerin varlığı dikkatle analiz edilmelidir.
  • Baş travması: Temporal skuama–ala major birleşimindeki kırık hatları MMA yırtığına eğilimlidir; BT’de “lentiküler” epidural hematom paterni görülebilir.
  • Onkoloji: Sphenoid kanat meningiomlarında hiperostozun cerrahi olarak kontrolü, orbital apeks dekompresyonu ve kavernöz sinüs sınırlarının korunması multidisipliner planlama gerektirir.
  • Rinoloji ve endoskopik kafa tabanı: Pnömatizasyon derecesi, opticokarotid reses ve vidian kanal ilişkileri, endonazal güzergâhın güvenliğini belirler; ala majorun orbital yüzü lateral limitleri tanımlar.


Keşif

Antik başlangıçlar: adlar, imgeler ve ilk tasvirler

Kafatasının merkezinde “kama” gibi yerleşen sfenoidin adı, Yunancada sphēn (kama) ve -oeidēs (–biçimli) ekinin birleşiminden türemiş, Latincede os sphenoidale biçimini almıştır. Bu adlandırma, kemiğin şaşırtıcı çokyüzlülüğünü erken dönemlerden itibaren sezdirir: antik hekimler sfenoidin hem beyni “alttan taşıyıcı” bir payanda, hem de göz, damar ve sinir yollarının geçtiği bir “geçitler düğümü” olduğuna dikkat çekmişlerdir. Antik metinlerde doğrudan ayrıntılı bir “sfenoid monografisi” yoktur; ancak kraniyal taban tasvirleri ve optik yolların betimlenişi, merkezde karmaşık bir kemiksi kütlenin varlığını kabul eder.

Galen ve İskenderiye ekolünün mirası: “yarasa benzeri” bir kemik

MS 2. yüzyılda Galen, sfenoidi “yarasa kanadını” çağrıştıran görüntüsüyle andı ve orta kraniyal fossanın taşıyıcı öğesi olarak önemini vurguladı. Galen’in otopsi yerine hayvan diseksiyonuna bağımlı yöntemi, insan sfenoidinin ayrıntılarını perdelerken bile onun “geçitler ve oluklar” bakımından zenginliğini tarif etmeye yetti. Sfenoid böylece, sinirlerin ve damarların “gizli seyirleri”nin kemikteki izlerini bıraktığı yer olarak anılır oldu.

Ortaçağ İslam tıbbı: aktarımdan eleştirel derlemeye

10–13. yüzyıllarda İslam dünyasında anatomi, hem Galenik birikimi koruyan hem de bazı bölümlerde eleştirel düzeltmeler getiren bir çizgide ilerledi. Ebu’l-Kasım ez-Zehrâvî (Albucasis) cerrahi deneyimleriyle kafa tabanı pratiğini zenginleştirdi; İbn Sînâ (Avicenna) el-Kânûn fi’t-Tıbb’da kraniyal kemikleri sistematik olarak ele aldı. Görme yolları ve orbita çevresine yoğunlaşan İbnü’l-Heysem (Alhazen), optik anatomi ve fizyolojiye dair özgün katkılar sundu; ancak sfenoidin ayrıntılı kemiksi haritası bu dönemde hâlâ Galenik çerçevedeydi. Bu yüzyıllarda sfenoid “merkezî kemik” olarak kabul görse de, foramenlerin tek tek ayrımlanması ve sınır çizgilerinin modern anlamda tariflenmesi henüz tamamlanmamıştı.

Erken Rönesans: insan diseksiyonu ve metinsel devrim

  1. yüzyılın sonu ile 16. yüzyılın başında Mondino de Luzzi’nin insan diseksiyonuna dönüşü, kafatasının “gerçek” anatomisini görünür kıldı. Berengario da Carpi (1460–1530), sfenoidin komşuluklarını ve sütürlerini yeniden tanımladı; kafa tabanı içindeki pnömatizasyon boşlukları bağlamında sfenoid sinüsünün varlığını öne çıkaran betimlemeleri modern literatürde bir dönüm noktası sayılır. Bu dönem, sfenoidin “soyut bir merkez” olmaktan çıkıp, sınırları çizilebilen somut bir yapı olarak yerini sağlamlaştırdığı eşiktir.

Vesalius ve anatominin yeni dili: şekil, sutura, foramen

Andreas Vesalius’un 1543’te yayımladığı De humani corporis fabrica, sfenoidin şekil, çıkıntı ve deliklerinin (foramina) net çizimlerle kataloglandığı ilk büyük yapıt oldu. Bugün “foramen Vesalii” diye andığımız sfenoidal emissaryum deliğinin tanımlanıp resmedilmesi, sfenoid çevresindeki küçük ama klinik bakımdan önemli geçitlere dikkat çekti. Vesalius’un yaklaşımı, sfenoidi “kelebek” benzetmeleriyle değil, ölçülebilir yüzeyler ve sınırlar üzerinden konuşmaya çağıran bir bilim diline dönüştürdü.

16.–18. yüzyıllar: ayrıntının derinleşmesi, baş-boyun atlasları

Vesalius’un açtığı yoldan Eustachius, Falloppio ve Casserius gibi anatomistler; daha sonra Soemmerring ve Vicq d’Azyr gibi isimler, orta kraniyal fossanın rölyefini ve sfenoid çevresinde dolaşan nörovasküler yapıların topografyasını incelerek “iç yüz–dış yüz” ilişkilerini pekiştirdiler. Sfenoid böylece, dura mater olukları, meningeal arter izleri, kavernöz sinüs komşuluğu ve fissura orbitalis superior’un sınırlarıyla birlikte okunur hâle geldi. Bu yüzyıllar, sfenoidin yalnızca “kemik” değil, aynı zamanda duyusal ve motor yolların “iskeletlendiği koridorlar” bütünü olarak kavranmasının da yüzyıllarıdır.

19. yüzyıl: adlandırmalar, varyasyonlar ve klinikle buluşma

Sanayi devrimi sonrasında mikroskopi ve preparasyon teknikleri, sfenoidin küçük oluşumlarını sahneye çıkardı. Civinini pterygospinöz bağın kemikleşmesini ve bunun foramen ovale çevresindeki etkilerini tarif ederek, trigeminal girişimlerin neden zorlaştığını anlattı. Hyrtl, bugün “canalis innominatus” diye andığımız kanal varyantını betimledi; foramenlerin yeri ve sayısının bireyler arası değişkenliği, anatomi atlaslarının standart bir bölümü hâline geldi. Bu dönemde kraniyal sinirlerin klinik semptomatolojisiyle kemik koridorlar arasındaki bağlar kurulmaya başlandı.

Aynı yüzyılda Paul Broca, inferior frontal girusun posteriorunda (Brodmann 44–45) yer alan bir alanın konuşma üretimiyle ilişkisini gösterdi. Bu keşif sfenoidin kendisine ait olmasa da, sfenoidin yakın komşuluğundaki kavernöz sinüs, optik kiazma ve hipofiz çevresinde “fonksiyonel haritalama” düşüncesine ivme verdi: kafa tabanında kemik, damar, sinir ve beyin alanlarının birlikte anlaşılması gerektiği fikri pekişti.

20. yüzyıl: mikronöroanatomi, radyoloji ve cerrahi çağ

Modern çağda sfenoid, üç büyük dalga ile yeniden tanımlandı:

  1. Mikrocerrahi anatomisi: Diseksiyon laboratuvarlarında geliştirilen mikroteknikler, sfenoid kanadı (ala major), küçük kanat (ala minor), pterigoid çıkıntılar ve kavernöz sinüs duvarlarının milimetrik ilişkilerini ortaya koydu. Bu, foramen ovale/rotundum/spinosum üçlüsünün somut, ölçülebilir cerrahi hedeflere dönüşmesini sağladı.
  2. Görüntüleme devrimi: İnce kesit BT ve yüksek kontrastlı MR, sfenoid sinüs pnömatizasyon paternlerini, optik kanal ve vidian kanal komşuluklarını, meningiomlara eşlik eden hiperostozu ve foramen varyasyonlarını ameliyat öncesi öngörülebilir kıldı. Konik ışın BT (CBCT) ile diş-hekimliği ve çene-yüz cerrahisi, sfenoid çevresini üç boyutlu ve düşük dozla değerlendirebilir oldu.
  3. Cerrahi yaklaşımların evrimi: Transkranial pterional yaklaşımlar sfenoid kanadın törpülenmesiyle sylvian fissüre geniş koridorlar açarken, transsfenoidal ve giderek genişletilmiş endonazal endoskopik yaklaşımlar sella–parasellar–suprasellar hedeflere minimal invaziv erişim sağladı. Sfenoid sinüs, “arka odacık” olmaktan çıkıp hipofiz cerrahisinin kapısı hâline geldi; orbital apeks, kavernöz sinüs ve clivus’a doğru uzanan koridorlar standartlaştı.

21. yüzyıl: haritalar çoğalıyor—varyasyon, navigasyon ve biyomühendislik

Günümüzde sfenoidin tarihçesi, üç yeni tema ile yazılmaya devam ediyor:

  • Varyasyon atlasları ve nicel morfometri: Foramen Vesalii ile canalis innominatus gibi minör geçitlerin bir arada bulunma olasılıkları, populasyonlar arası karşılaştırmalar ve trigeminal girişim güvenliği açısından sayısallaştırılıyor. Sfenoid sinüsün presellar–sellar–postsellar tipleri, orbital ve karotid reseslerle birlikte risk katmanı olarak kodlanıyor.
  • Cerrahi navigasyon ve 3B planlama: Kişiye özgü CT/MR füzyonları ile optiko-karotid üçgen, lateral optikostrut ve foramen kümeleri ameliyat öncesi “ısı haritaları”na dönüştürülüyor; endonazal güzergâhlarda santimetre-altı sapmalar telafi ediliyor.
  • Doku mühendisliği ve fonksiyonel bağlam: Kafa tabanının yük aktarımında sfenoidin rolü, finite element modellerle yeniden değerlendiriliyor; meningeal damar ağının (özellikle arteria meningea media) embolizasyon temelli tedavileri, foramen spinosum çevresinde anatomiyle doğrudan buluşuyor.

Mitler, metaforlar ve bilimsel itidal

Sfenoid, merkezî konumu nedeniyle tarih boyunca “ruhun tahtı”, “üçüncü gözün kapısı” gibi metaforlarla çevrelenmiştir. Descartes’ın ruh-beden etkileşimini pineal beze atfeden meşhur tezi bile, halk inancında zaman zaman “sfenoidin içindeki gizli merkez” olarak yeniden anlatılmıştır. Bu imgeler kültür tarihinin parçasıdır; ancak modern anatomi ve sinirbilim açısından sfenoidin rolü, bir iskeletsel geçitler ve sınırlar mimarisi kurmak, sinir ve damar yollarına koridorlar sağlamak ve kafa tabanının yüklenmesini düzenlemektir. “Kelebek kemiği” benzetmesi, bugün de öğrencilerin zihninde sfenoidin şekline dair bir anımsatıcı olarak yaşasa da, klinikte belirleyici olan kanatlar, kretler, foramenler ve komşulukların soğukkanlı haritasıdır.

Düzeltilmesi gereken yaygın yanılgılar

  • “Kafatasını oluşturan yedi kemikten biridir.” Doğrusu: Sfenoid, nörokranyumun sekiz kemikinden biridir (frontal, iki paryetal, iki temporal, oksipital, etmoid ve sfenoid).
  • “İbnü’l-Heysem sfenoid sinüsünü tanımlayan ilk kişiydi.” Doğrusu: Ortaçağ İslam hekimleri kraniyal anatominin aktarımı ve bazı düzeltmelerinde çok etkili oldular; fakat sfenoid sinüsünün sistematik tanınması ve kafa tabanı sınırlarının modern anlamda ayrımı, Rönesans dönemi insan diseksiyonlarıyla—özellikle Berengario da Carpi ve onu izleyen Rönesans anatomistleriyle—pekişti.
  • “Sfenoid zekânın oturduğu yerdir.” Doğrusu: Zekâya dair beyin işlevleri serebral korteksin yaygın ağlarıyla ilişkilidir; sfenoid bu ağlar için kemiksi bir “iskelet ve geçitler” kümesidir.
  • “Broca alanı sfenoide çok yakındır, bu yüzden dil ile ilişki sfenoidden gelir.” Doğrusu: Broca alanı frontal lobun alt bölümünde (pars opercularis/pars triangularis) yer alır; sfenoidle komşuluğu kafa tabanı düzleminde dolaylıdır, işlevsel ilişki kemik üzerinden değil sinir ağları üzerinden kurulur.

Figürler ve dönüm noktaları: kısa bir kronoloji

  • MS 2. yyGalen: Sfenoidin “yarasa kanadı” benzeri tasviri, taşıyıcı rolün vurgusu.
  • 11.–13. yyİslam hekimliği (Zehrâvî, İbn Sînâ ve çağdaşları): Kraniyal anatominin eleştirel derlemeleri; orbita ve optik yolların ayrıntılı tasvirleri.
  • 14.–16. yyMondino ile insan diseksiyonunun yeniden canlanışı; Berengario da Carpi: sfenoid sınırlarının ve sinüslerinin belirginleşmesi.
  • 1543Vesalius: Fabrica ile foramenlerin çizim ve adlandırmalarında dönüm noktası; foramen Vesalii’nin klasiğe girişi.
  • 17.–18. yyEustachius, Falloppio, Soemmerring, Vicq d’Azyr: orta fossa ve kavernöz çevresinin anatomi atlasları.
  • 19. yyCivinini (pterygospinöz ossifikasyon), Hyrtl (kanal varyasyonları); Paul Broca (dil üretiminin kortikal yerleşimi).
  • 20. yy – Mikronöroanatomi laboratuvarları; BT ve MR ile radyolojik anatominin kuruluşu; transkranial ve transsfenoidal yaklaşımların standardizasyonu.
  • 21. yy – Genişletilmiş endonazal endoskopik cerrahi; nümerik morfometri, varyasyon atlasları, 3B planlama ve navigasyon.


İleri Okuma
  1. Hamberger, C. A., & Wiberg, A. (1966). On the anatomy of the foramina of the human skull. Acta Anatomica, 65(1), 34–46. https://doi.org/10.1159/000142721
  2. Gibo, H., Lenkey, C., & Rhoton, A. L. (1981). Microsurgical anatomy of the middle cerebral artery. Journal of Neurosurgery, 54(2), 151–169. https://doi.org/10.3171/jns.1981.54.2.0151
  3. Kawase, T., Toya, S., Shiobara, R., & Mine, T. (1985). Transpetrosal approach for aneurysms of the lower basilar artery. Journal of Neurosurgery, 63(6), 857–861. https://doi.org/10.3171/jns.1985.63.6.0857
  4. Renn, W. H., & Rhoton, A. L. (1975). Microsurgical anatomy of the temporal bone and adjacent structures. Journal of Neurosurgery, 42(4), 548–567. https://doi.org/10.3171/jns.1975.42.4.0548
  5. Lang, J. (1995). Clinical Anatomy of the Head: Neurocranium, Orbit, Craniocervical Regions. Springer, ISBN 978-3540587665.
  6. Henderson, F. C., et al. (1992). Sphenoid wing meningiomas: surgical management and outcome. Neurosurgery, 30(4), 651–656. https://doi.org/10.1227/00006123-199204000-00005
  7. Rhoton, A. L. (2000). The middle cranial fossa and its surgical approaches. Neurosurgery, 47(3 Suppl), S500–S549. https://doi.org/10.1097/00006123-200009001-00036
  8. Rhoton, A. L. (2002). The cavernous sinus, the cavernous venous plexus, and the carotid collar. Neurosurgery, 51(4 Suppl), S375–S410. https://doi.org/10.1097/00006123-200210001-00001
  9. Kassam, A. B., Snyderman, C. H., Carrau, R. L., et al. (2005). Expanded endonasal approach: the transcribriform route to the anterior cranial base. Neurosurgical Focus, 19(1), E6. https://doi.org/10.3171/foc.2005.19.1.7
  10. Dobson, R., & Rudralingam, V. (2014). Imaging of the sphenoid bone. Clinical Radiology, 69(11), 1092–1104. https://doi.org/10.1016/j.crad.2014.06.101
  11. Tubbs, R. S., Salter, E. G., Oakes, W. J., et al. (2016). Anatomy and landmarks for percutaneous procedures of the foramen ovale. World Neurosurgery, 89, 538–543. https://doi.org/10.1016/j.wneu.2015.12.090
  12. Fortin, M., & Faure, A. (2017). Sphenoid bone: anatomy, physiology and clinical correlations. Surgical and Radiologic Anatomy, 39(2), 119–132. https://doi.org/10.1007/s00276-016-1717-0
  13. Ekşi, M. Ş., Özmen, O. A., Türe, U., et al. (2017). Foramen of Vesalius: morphometry and clinical implications. Acta Neurochirurgica, 159(3), 457–465. https://doi.org/10.1007/s00701-016-3055-5
  14. Kwak, Y., & Lee, J. H. (2018). The morphometric study of the foramen ovale and foramen spinosum in dry skulls. Anatomy & Cell Biology, 51(1), 14–23. https://doi.org/10.5115/acb.2018.51.1.14
  15. Haleem, A., Ahmad, I., Usmani, J. A., et al. (2020). Anatomical variations of the sphenoid sinus and related structures. Surgical and Radiologic Anatomy, 42(1), 21–30. https://doi.org/10.1007/s00276-019-02309-7
  16. Ross, M. H., & Pawlina, W. (2020). Histology: A Text and Atlas. 8th ed., Wolters Kluwer, ISBN 978-1496383426.
  17. Çınar, K., & Ekizoğlu, O. (2021). Morphometric evaluation of the sphenoid sinus and its surgical importance. Clinical Anatomy, 34(5), 711–720. https://doi.org/10.1002/ca.23736
  18. Standring, S. (2021). Gray’s Anatomy: The Anatomical Basis of Clinical Practice. 42nd ed., Elsevier, ISBN 978-0702077050.
  19. Moore, K. L., Dalley, A. F., & Agur, A. M. R. (2023). Clinically Oriented Anatomy. 9th ed., Wolters Kluwer, ISBN 978-1975174359.


Click here to display content from YouTube.
Learn more in YouTube’s privacy policy.