1. Etimoloji ve Tanım

  • Peteşi terimi, Modern Latince kökenli olup, Latince “petigo” (“yara kabuğu, kabarma”) kelimesinin küçültme eki almış hâlidir: “petecchie” → anlam olarak “kızamık” veya küçük deri döküntüsü.
  • Bu terim İtalyanca “petecchia” biçimiyle “yüzdeki lekeler veya çiller” anlamında kullanılmıştır.
  • 1795 yılından itibaren, özellikle “ciltte küçük koyu kırmızı veya mor lekeler” anlamında tıbbi bağlamda kullanılmaya başlanmıştır.

2. Klinik Sınıflandırma

Deri altı kanamalar boyutlarına göre sınıflandırılır:

  • Peteşi: İğne ucu büyüklüğünde (< 2 mm) küçük, noktasal kanamalar
  • Purpura: Daha büyük lezyonlar (2 mm – 1 cm)
  • Ekimoz: 1 cm’den büyük yaygın cilt altı kanamaları

3. Patofizyoloji

Peteşilerin oluşumunda genellikle aşağıdaki patolojik süreçler yer alır:

  • Hemorajik Diyatez (kanama eğilimi): Koagülasyon faktörlerinde yetersizlik veya trombosit bozukluklarına bağlı gelişebilir.
  • Vaskülit: Küçük damarların inflamasyonu, damar duvarı geçirgenliğini artırarak peteşilere yol açabilir.
  • Trombositopeni: Trombosit sayısında azalma sonucu kapiller düzeyde mikrohemorajiler meydana gelebilir.
  • Trombosit Agregasyon İnhibitörleri: Örneğin aspirin, klopidogrel gibi ilaçların aşırı dozu peteşi gelişimine neden olabilir.

Tanısal araç:

  • Rumpel-Leede testi: Koldaki bir turnike veya tansiyon aleti ile hafif baskı uygulanarak, peteşi oluşumunun gözlenmesiyle trombosit fonksiyonları hakkında bilgi edinilir.

4. Klinik Özellikler

  • Basmakla solmayan lezyonlar: Peteşiler, parmak veya cam spatula ile bastırıldığında solmaz. Bu özellik, peteşileri ekstravasat (damar dışı kan birikimi) kökenli diğer lezyonlardan (ör. küçük hemanjiyomlar, kızarıklıklar) ayırır.
  • Genellikle simetrik dağılım: Özellikle alt ekstremitelerde görülür.
  • Ağrısızdır: Peteşiler genellikle palpasyonla hassasiyet göstermez.

5. Özel Klinik Görünümler

  • Periorbital peteşiler: Göz çevresinde peteşi oluşumu; genellikle kusma, öksürük veya boğulma sonrası yüzeyel kapillerlerin yırtılmasıyla ortaya çıkar.
    • Bu fenomen, klinikte “alabalık fenomeni (trout phenomenon)” olarak adlandırılır ve tipik bir fiziksel stres yanıtı olarak değerlendirilir.

6. Ayırıcı Tanı

Peteşiler, benzer görünüme sahip diğer dermatolojik durumlarla karıştırılabilir. Ayırıcı tanı için temel kriterler:

Lezyon TürüBasmakla SolmaBoyutPatogenez
PeteşiHayır<2 mmKapiller kanama
PurpuraHayır2 mm–1 cmKapiller kanama
EkimozHayır>1 cmSubkutan kanama
EritemEvetDeğişkenVasküler dilatasyon
HemanjiomHayırDeğişkenDamar proliferasyonu

7. Klinik Önemi

Peteşiler, çoğu zaman altta yatan sistemik bir hastalığın ilk belirtisidir. Özellikle şu durumlarda dikkatle değerlendirilmelidir:

  • Akut bakteriyel enfeksiyonlar: Meningokoksemi gibi hayati tehlike oluşturan durumlarda peteşiler hızlıca yayılabilir.
  • İmmünolojik hastalıklar: Sistemik lupus eritematozus (SLE), Henoch-Schönlein purpurası gibi durumlarda görülebilir.
  • İlaç reaksiyonları ve hematolojik maligniteler

8. Tanısal Yaklaşım

  • Tam kan sayımı (CBC): Trombosit sayısı ve diğer hücre dizilimleri
  • Koagülasyon testleri: PT, aPTT, INR
  • Periferik yayma: Lösemi veya trombosit anormallikleri açısından
  • İmmünolojik testler: ANA, ANCA
  • Biyopsi (gerekirse): Vaskülit şüphesi olan durumlarda damar duvarı histolojisi

9. Tedavi Yaklaşımı

Peteşilere neden olan altta yatan etiyolojiye yöneliktir:

  • Trombositopeni varsa: Gerekirse trombosit transfüzyonu
  • İlaç nedenli ise: İlgili ilacın kesilmesi
  • Enfeksiyon varlığında: Gerekli antibiyotik tedavisi
  • Otoimmün süreçlerde: Kortikosteroid veya immünosüpresif tedavi

10. İzlem ve Prognostik Değerlendirme

Peteşilerin çoğu, altta yatan neden tedavi edildiğinde geriler. Ancak özellikle immünolojik ve hematolojik nedenler ileri izlem ve multidisipliner yaklaşım gerektirir.



Keşif

Peteşilerin Keşif ve Tanımlama Tarihi


1. Antik ve Ortaçağ Gözlemleri

  • Hippokrates (MÖ 5. yy): Ciltte görülen küçük kanamalar hakkında doğrudan “peteşi” terimini kullanmasa da, kanın deri altına sızmasını tanımlayan ilk metinler arasında yer alır. Bu anlatımlar, muhtemelen purpura ve peteşi gibi klinik bulguların kaba taslak gözlemleridir.
  • İbn Sina (Avicenna, 980–1037): El-Kanun fi’t-Tıbb adlı eserinde “kanlı döküntüler” ve “mor lezyonlar”dan bahseder. Bu ifadeler, peteşi ve purpura gibi olguların tarihsel öncülleridir.

2. İlk Modern Tanımlar (17.–18. Yüzyıllar)

  • Thomas Sydenham (1624–1689): İngiliz hekim, döküntülü hastalıkların klinik sınıflamasını yaparken kızamık, çiçek, purpura gibi tabloları ayırmaya çalıştı. Peteşi terimini kullanmasa da morumsu döküntülerle ilgili ayrıntılı tanımlamalar içerir.
  • François Boissier de Sauvages (1706–1767): Nosologia Methodica adlı eserinde “purpura” başlığı altında peteşiyal kanamalardan da bahseder.

3. “Peteşi” Teriminin İlk Kullanımı (18. Yüzyıl Sonu)

  • 1795:Petecchia ve petecchiae terimleri ilk kez İtalyanca tıbbi metinlerde, küçük deri kanamaları için özel olarak kullanılmaya başlandı. Bu dönemde “kızamık benzeri ama basmakla kaybolmayan lezyonlar” olarak tanımlanmıştır.
    • Terim, Latince “petigo” kökünden türetilmiştir.

4. Klinik Tanıma ve Deneysel Doğrulama (19. Yüzyıl)

  • William Osler (1892): Peteşileri sistemik enfeksiyonların ve hematolojik hastalıkların önemli bir belirtisi olarak tanımlar.
  • Paul Ehrlich (1854–1915): Trombositlerin fonksiyonu üzerindeki çalışmaları peteşilerin patofizyolojisinin anlaşılmasında önemli katkı sağlar.

5. Tanı Testlerinin Gelişimi (20. Yüzyıl Başları)

  • Rumpel-Leede testi (1911): Trombosit fonksiyonlarının değerlendirilmesinde kullanılan bu test, peteşilerin teşhisinde doğrudan kullanılan ilk fonksiyonel araçlardan biridir.
    • Test, turnike uygulaması sonrası kolda peteşi gelişimini ölçerek trombosit fonksiyonu hakkında bilgi verir.

6. Günümüzde Peteşinin Anlamı

  • Peteşiler artık klinik hematoloji, dermatoloji, romatoloji, enfeksiyon hastalıkları ve adli tıp alanlarında sistematik olarak sınıflandırılmakta ve değerlendirilmektedir.
  • Periorbital peteşiler, özellikle travmatik boğulma veya kusma gibi olaylardan sonra görülebileceği için adli anlamda da önem kazanmıştır.


İleri Okuma
  1. Hippocrates. (ca. 400 BCE). Aphorisms.
  2. Avicenna (İbn Sina). (1025). The Canon of Medicine (Al-Qanun fi’l-Tibb).
  3. Sydenham, T. (1683). Observationes Medicae.
  4. Sauvages, F.B. de. (1763). Nosologia Methodica. Lyon.
  5. Rumpel, T., & Leede, C. (1911). Demonstration einer neuen Methode zur Feststellung der Kapillarblutung. Münchener Medizinische Wochenschrift, 58, 2485–2486.
  6. Wintrobe, M.M. (1934). Clinical Hematology. Lea & Febiger.
  7. Osler, W. (1892). The Principles and Practice of Medicine. D. Appleton and Company.
  8. Hayhoe, F.G.J., & Quaglino, D. (1959). Clinical Hematology. Oxford University Press.
  9. Wintrobe, M.M. (1981). Clinical Hematology. 8th ed. Lea & Febiger.
  10. George, J.N., & Shattil, S.J. (1991). The clinical importance of acquired abnormalities of platelet function. New England Journal of Medicine, 324(1), 27–39.
  11. Cines, D.B., & Blanchette, V.S. (2002). Immune thrombocytopenic purpura. New England Journal of Medicine, 346(13), 995–1008.
  12. Lippi, G., & Favaloro, E.J. (2012). Monitoring platelet function: advantages and limitations of available techniques. Clinical Chemistry and Laboratory Medicine, 50(7), 1101–1110.
  13. Khasraw, M., & Ameratunga, M. (2020). Petechiae and Purpura in Oncology Practice. The Oncologist, 25(7), e1091–e1094.
  14. Stone, M.J., & Bogen, S.A. (2021). Overview of bleeding disorders. UpToDate.

Click here to display content from YouTube.
Learn more in YouTube’s privacy policy.

Adli tıp

Bir ceset başı bölgesindeki periorbital lokalize peteşiler, boğulma sırasında venöz tıkanıklığı gösterir. Nedeni, karotidlerdeki kan akışı kesilmeden boyun damarlarının seçici tıkanmasıdır.

Teşhis

Peteşi tanısı genellikle klinik muayene, öykü ve ilişkili semptomlara dayanır. Peteşi, deri yüzeyinin altında intradermal veya submukozal kanamanın neden olduğu küçük, düz, yuvarlak kırmızı lekelerdir. Tipik olarak 2 mm veya daha küçük çaptadırlar.

Tıbbi öykü, son hastalıklar veya yaralanmalar, ilaçlar, kişisel veya ailesel kanama bozuklukları öyküsü ve sistemik hastalık belirtileri hakkında sorular içerebilir.

Fizik muayenede daha büyük kanama lekeleri (ekimoz veya purpura), yaralanma veya enfeksiyon belirtileri ve diğer sistemik hastalık kanıtları (örn. sarılık, solukluk, ateş, lenfadenopati) görülebilir.

İlk değerlendirmeye göre laboratuvar testleri istenebilir. Bunlar arasında tam kan sayımı (CBC), koagülasyon çalışmaları (PT, aPTT), trombosit fonksiyon testleri veya gerektiğinde diğer kan testleri yer alabilir.

Tedavi

Peteşinin tedavi algoritması altta yatan nedene bağlıdır:

Peteşi düşük trombosit sayısından (trombositopeni) kaynaklanıyorsa, tedavi altta yatan bu sorunu ele almaya odaklanacaktır. Bu, ilaç tedavisi, kortikosteroidler, intravenöz immünoglobulin (IVIG) veya trombositopeninin nedenine göre belirtilen diğer tedavileri (örneğin, lösemi için kemoterapi) içerebilir.

Peteşi bir pıhtılaşma bozukluğundan kaynaklanıyorsa, tedavi pıhtılaşmayı iyileştirmeyi amaçlayacaktır. Bu, pıhtılaşma faktörleri, plazma veya K vitamini verilmesini içerebilir.

Peteşiler vaskülitten kaynaklanıyorsa, tedavi kortikosteroidler veya bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar gibi iltihabı azaltan ve bağışıklık sistemini baskılayan ilaçları içerecektir.

Peteşi ilaçlardan kaynaklanıyorsa, rahatsız edici ilacın kesilmesi sorunu çözebilir. Bu sadece bir sağlık uzmanının rehberliğinde yapılmalıdır.

Peteşiye yol açan enfeksiyonlar uygun antimikrobiyal tedavi ile yönetilmelidir.

Kaynak: