“Progestin” terimi Latince “önce” anlamına gelen “pro” ve “doğurmak (gebelik)” anlamına gelen “gestare” kelimelerinden türetilmiştir. Bu terim 1930 yılında gebeliği teşvik eden maddeleri tanımlamak için geliştirilmiştir. Almanca “progesteron” terimi daha sonra 1935 yılında rahmi çocuk doğurmaya hazırlayan kadın steroid seks hormonunu belirtmek için kullanılmıştır.
Progesteron ilk olarak 1930’larda izole edilmiştir. Adet döngüsünün luteal fazı sırasında korpus luteumda sentezlenir. Progesteron eksikliği olan kadınlarda adrenal bezler gibi kaynaklardan takviye edilebilir.
Kimyasal Özellikleri
Progesteronun moleküler formülü C₂₁H₃₀O₂’dir ve molar kütlesi 314,47 g/mol’dür. Bir steroid hormon olarak progesteron, aynı zamanda insan vücudunda sentezlendiği öncü madde olan kolesterolün bir türevidir.
Yapısı
Progesteron, C₂₁H₃₀O₂ moleküler formülüne sahip bir steroid hormondur. Yapısı, steroid hormonların karakteristik çekirdek siklopentanoperhidrofenantren yapısını paylaşan kolesterolden türetilmiştir.
Fizyoloji
Progesteron öncelikle korpus luteum ve plasenta tarafından ve daha az miktarda diğer dokular tarafından sentezlenir ve salınır. Korpus luteumda sentez esas olarak granülosalutein hücrelerinde gerçekleşir. Progesteron salınımı lüteinizan hormon (LH) tarafından uyarılır. Progesteron çeşitli fizyolojik süreçleri kolaylaştırır:
- Endometrial Değişiklikler: Proliferatif endometriyumda değişikliklere neden olarak onu embriyo implantasyonu için gerekli olan sekretuar endometriyuma dönüştürür, bu süreç dekidualizasyon olarak bilinir.
- Termojenik Etki: Progesteron bazal vücut ısısını 0,2 ila 0,5°C artırır, bu etki doğal doğum kontrolünde kullanılır.
- Diğer Hormonlar için Öncüdür: Steroid üreten hücrelerde progesteron, androjen ve östrojen sentezi için bir öncü görevi görür.
- Merkezi Sinir Sistemi Etkileri: Progesteron gama-aminobütirik asit (GABA) reseptörleri ile etkileşime girerek sedatif ve anksiyolitik etkiler gösterir.
- Progesteron pregnandiole metabolize olur ve glukuronidasyondan sonra idrarla atılır.
Patofizyoloji
Anormal progesteron seviyeleri çeşitli durumlarla ilişkilidir:
- Yüksek Seviyeler: Bunlar yumurtalık tümörlerinde ve adrenogenital sendromda (AGS) görülür.
- Azalmış Seviyeler: Bunlar adet bozukluklarında ve yumurtalıkların az gelişmesi olan hipogonadizmde görülür.

Tarih
- 1929: George W. Corner ve Willard M. Allen progesteronu keşfetti ve izole etti. Korpus luteumda tavşanlarda gebeliği sürdürebilen bir madde tanımladılar. Bu çığır açan çalışma, progesteronun üreme biyolojisindeki rolünün anlaşılması için temel oluşturdu.
- 1930: “Progestin” terimi Latince “önce” anlamına gelen “pro” ve “doğurmak (hamilelik)” anlamına gelen “gestare” kelimelerinden türetilmiştir. Gebeliği teşvik eden maddelere atıfta bulunarak progesteronun keşfi ve anlaşılmasına yönelik ilk adımı işaret ediyordu.
- 1934: Adolf Butenandt ve Walter Schwenk, bir bitki steroidi olan stigmasterol’den progesteronu başarıyla sentezledi. Bu başarı steroid kimyasının anlaşılması açısından önemliydi ve hormonların bitki kaynaklarından sentezlenebileceğini gösterdi.
- 1935: “Progesteron” terimi Alman bilimsel literatüründe rahmin hamileliğe hazırlanmasından sorumlu kadın steroid seks hormonunu tanımlamak için kullanılmaya başlandı. Bu, endokrinolojide progesteronun resmi olarak tanınması ve çalışılmasında çok önemli bir adım oldu.
- 1944: Russell Marker, Meksika yer elması gibi bitki kaynaklarından progesteron sentezlemek için bir yöntem geliştirerek progesteron üretimini daha uygulanabilir ve ekonomik hale getirdi. Marker Degradasyonu olarak bilinen bu yöntem, steroid hormon üretiminde devrim yarattı.
- 1950: Gregory Pincus sentetik progesteron kullanarak ilk oral kontraseptif hapı geliştirdi ve üreme sağlığı alanında bir devrime imza attı. Doğum kontrol hapının geliştirilmesi, kadınlara üreme sağlıkları üzerinde benzeri görülmemiş bir kontrol sağladı ve derin sosyal ve kültürel etkileri oldu.
- 1960: Sentetik progesteron ve östrojen içeren ilk oral kontraseptif hap Enovid, FDA tarafından onaylandı. Bu onay doğum kontrol uygulamalarını temelden değiştirdi ve kadın sağlığı ve üreme hakları üzerinde önemli bir etkiye sahip oldu.
- 1971: Schally, Kastin ve Arimura’nın hipotalamik hormonlar üzerine yaptığı araştırma, bu hormonların lüteinizan hormon (LH) aracılığıyla progesteron salınımını düzenlemedeki rolünü vurgulamıştır. Bu araştırma, endokrin sistemin ve karmaşık düzenleyici mekanizmalarının anlaşılmasını derinleştirdi.
- 1983: Oral yoldan uygulanan progesteron ve sentetik analoglarının biyoyararlanımı üzerine detaylı çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalar, hormon replasman tedavilerinin ve doğum kontrol yöntemlerinin farmakokinetiği ve etkinliği hakkında bilgi sağlamıştır.
- 2003: Progesteronun endokrin sistemdeki rolü, fizyolojik etkileri ve üreme sağlığındaki önemine ilişkin kapsamlı bir anlayış “Temel Tıbbi Endokrinoloji “de yayımlandı. Bu çalışma, onlarca yıllık araştırmaları tutarlı bir çerçevede sentezledi.
- 2010: Analitik tekniklerdeki, özellikle de kütle spektrometresi analizlerindeki gelişmeler, progesteron da dahil olmak üzere steroid hormonlarının daha doğru bir şekilde ölçülmesine olanak sağlamıştır. Bu gelişmeler hormonal dengesizlikleri ve bozuklukları teşhis ve tedavi etme becerisini geliştirmiştir.
Günümüzde devam eden araştırmalar, çeşitli tıbbi durumlardaki terapötik kullanımları ve etkileri de dahil olmak üzere, progesteronun sağlık ve hastalıktaki çeşitli rollerini keşfetmeye devam etmektedir. Progesteron, üreme biyolojisi ve endokrinolojide kritik bir hormon olmaya devam etmektedir.
İleri Okuma
- Allen, W. M., & Corner, G. W. (1929). “Physiological Effects of Progesterone,” American Journal of Physiology, 88(2), pp. 326-329.
- Corner, G. W. (1939). “The Hormones Involved in the Uterine Changes of the Menstrual Cycle,” Journal of Experimental Medicine, 70(2), pp. 233-247.
- Butenandt, A., & Schwenk, W. (1934). “Über Progesteron,” Berichte der deutschen chemischen Gesellschaft (A and B Series), 67(2), pp. 1444-1449.
- Marker, R. E. (1944). “Sterols. LXVII. Synthesis of 14α-Methyl-Δ4-pregnen-3,20-dione,” Journal of the American Chemical Society, 66(8), pp. 1277-1279.
- Pincus, G. (1956). “The Control of Fertility,” Science, 124(3220), pp. 15-21.
- Guttmacher, A. F. (1960). “The Role of Oral Contraceptives,” American Journal of Obstetrics and Gynecology, 80(4), pp. 703-710.
- Schally, A. V., Kastin, A. J., & Arimura, A. (1971). “Hypothalamic Follicle Stimulating Hormone and Luteinizing Hormone-Releasing Hormone: Structure and Properties,” Journal of Biological Chemistry, 246(20), pp. 7230-7236.
- Goodman, H. M. (2003). “Basic Medical Endocrinology,” 3rd ed. Elsevier Science, pp. 123-147.
- Stanczyk, F. Z., & Clarke, N. J. (2010). “Advantages and Challenges of Mass Spectrometry Assays for Steroid Hormones,” Journal of Steroid Biochemistry and Molecular Biology, 121(3-5), pp. 491-495.
- Garfield, R. E., & Montalbetti, N. (1974). “The Thermogenic Effect of Progesterone,” Journal of Applied Physiology, 37(3), pp. 288-292.
- Fotherby, K. (1983). “Bioavailability of orally administered sex steroids used in oral contraception and hormone therapy,” Contraception, 28(4), pp. 285-316.
- Arafat, E. S., Hargrove, J. T., & Maxson, W. S. (1988). “The Metabolism and Physiological Effects of Progesterone,” Journal of Reproductive Medicine, 33(3), pp. 272-276.
- Goodman, H. M. (2003). “Basic Medical Endocrinology,” 3rd ed. Elsevier Science, pp. 123-147.
- Stanczyk, F. Z., & Clarke, N. J. (2010). “Advantages and Challenges of Mass Spectrometry Assays for Steroid Hormones,” Journal of Steroid Biochemistry and Molecular Biology, 121(3-5), pp. 491-495.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.