• Arapcada aṣfar أصفر koyu sarı → ṣafrāˀ صفراء  öd salgısı 
  • AHA *ghel  “parlamak, ‘yeşil, sarı’ ve dolayısıyla ‘safra’ →Norse dili gallCermen *gallon → gealla, galla → İng.gall
  • Latincede(f): bilis
  • Yunancada; chólos 

Karaciğerdeki safra kanalındaki hepatocytler tarafından üretilip, safra kesesinde toplanır ve duodenuma verilir.

Hayati bir sindirim sıvısı olan safra, bazı metabolik atık ürünlerin atılmasının yanı sıra yağların sindirimi ve emilmesinde önemli bir rol oynar. Esas olarak sudan oluşan bu karmaşık sıvı, işlevleri için gerekli olan maddelerin bir karışımını içerir. Burada safranın kimyasal bileşimini, fonksiyonunu ve insan fizyolojisindeki öneminin yanı sıra safra fonksiyon bozukluğuyla ilişkili potansiyel hastalıkları araştırıyoruz.

Click here to display content from YouTube.
Learn more in YouTube’s privacy policy.

Safranın Kimyasal Bileşimi

Safranın ana bileşeni, çeşitli bileşenleri için çözücü görevi gören sudur. Bunlar şunları içerir:

Elektrolitler ve Glikoproteinler: Elektrolitler ozmotik dengeyi korurken müsin gibi glikoproteinler safranın viskoz ve koyu yapısından sorumludur.
Lipitler: Kolesterolün yanı sıra safra asitleri ve fosfolipitler gibi özel lipitler safranın fizyolojik aktiviteleri için çok önemlidir.
Bilirubin ve Hormonlar: Bu bileşenler safraya karakteristik kahverengi-sarı rengini verir. Hemoglobin parçalanmasının bir yan ürünü olan bilirubin, çeşitli hormonlarla birlikte safra yoluyla atılır.
Glikokol: Özellikle şeker safranın fizyolojik bir bileşeni değildir; ancak glikokol adı verilen bir madde mevcuttur.

Click here to display content from YouTube.
Learn more in YouTube’s privacy policy.

Safranın İşlevi

Karaciğerde üretilen safra, başlangıçta safra kesesinde depolanmadan önce safra kanalı ve hepatik kanaldan geçen ince, sıvı ve sarı bir maddedir. Su kaybını önlemek için 10 katmanlı bir yapıya sahip olan safra kesesi, hormonal sinyallere (örn. kolesistokinin) yanıt olarak kasılır ve gerektiğinde safrayı ince bağırsağa salar.

İnce bağırsakta safra, diyetteki yağların sindirimini ve emilimini kolaylaştırır:

  • Amfipatik Lipidlerin Oluşumu: Bu işlem için gerekli olan safra asitleri ve fosfolipitler besinlerle emilir.
  • Yağ Emilimi: Safra, yağların emülsifikasyonuna yardımcı olur ve lipazın yağları emilim için misellere parçalamasına izin verir.
  • Enterohepatik Dolaşım: Safra asitleri ince bağırsağın distal kısmında yeniden emilir ve portal damar yoluyla karaciğere geri döndürülerek yağ sindiriminde yeniden kullanıma hazırlanır.
  • Ayrıca safra, hormonlar ve bilirubin gibi atık ürünlerin atılması için bir yol görevi görür.

Click here to display content from YouTube.
Learn more in YouTube’s privacy policy.

Safra ile İlgili Hastalıklar

Safra bileşimindeki veya akışındaki işlev bozukluğu, aşağıdakiler gibi çeşitli hastalıklara yol açabilir:

Safra taşı (kolelitiazis) hastalığı: Genellikle yüksek kolesterol veya bilirubin düzeylerine bağlı olarak (örneğin hemolitik anemide) safranın çözünme kapasitesindeki dengesizlik, safra kanallarında safra taşı oluşumuna ve tıkanmalara yol açabilir.

Tarih

Firavunlardan Filozoflara:

  • Mısır Mezarları: Eski Mısır metinlerinde “yeşil sıvı” olarak geçen bile, muhtemelen mumyalama sürecinde rol oynamıştı.
  • Hipokrat‘ın Dört Humoru: MÖ 400 yılı civarında Hipokrat, vücuttaki dört sıvının sağlığı etkilediğini öne sürdü; safra (bile) bunlardan biriydi ve öfke ile ilişkilendirildi.
  • Galen‘in “Kara Safra”: İkinci yüzyılda Romalı doktor Galen, Hipokrat’ın teorisini genişletti ve “kara safra”nın depresyona yol açtığını öne sürdü.

Ortaçağ Gizeminden Bilimsel Aydınlığa:

  • Karanlık Dönemler: Ortaçağ boyunca, tıpta bilimsel ilerleme eksikliği nedeniyle bile hakkındaki bilgiler durgunlaştı.
  • Rönesans Anatomisi: 16. yüzyılda Andreas Vesalius, ayrıntılı anatomik çizimleriyle karaciğer ve safra kesesini tasvir ederek yeni bir anlayışın yolunu açtı.
  • Kimyasal Devrim: 18. yüzyılda bile, kimyasal analizle kolesterol gibi bileşenleri de açığa çıkarıldı.

Modern Dönemdeki İlerlemiş Araştırmalar:

  • Sindirim İşlevi: 19. yüzyılda, bilim insanları, bilenin yağların sindiriminde hayati bir rol oynadığını keşfettiler.
  • Hepatit ve Hepatik Bilirubin: 20. yüzyılda, karaciğer hastalıklarının teşhisinde bilirubin seviyelerinin rolü ortaya çıktı.
  • Moleküler Biyoloji Devrimi: Son yıllarda, bile metabolizması ve safra taşlarının oluşumu hakkındaki bilgiler moleküler düzeyde incelenmeye başlandı.

İleri Okuma

  • Hofmann, A. F. (1999). “The continuing importance of bile acids in liver and intestinal disease“. Archives of Internal Medicine, 159(22), 2647-2658.
  • Paumgartner, G., & Beuers, U. (2002). “Bile acids in hepatic bile duct diseases: The good, the bad, and the ugly“. The Journal of Hepatology, 36(5), 592-598.
  • Dawson, P. A., & Karpen, S. J. (2015). “Intestinal transport and metabolism of bile acids“. Journal of Lipid Research, 56(6), 1085-1099.

Click here to display content from YouTube.
Learn more in YouTube’s privacy policy.