Bir bebeğin cinsiyeti, döllenme sırasında birleşen gametlerin – yani annenin yumurtası ve babanın spermi – genetik materyalinin kombinasyonu ile belirlenir. İnsanlarda cinsiyet, XX (dişi) ve XY (erkek) kromozom çiftlerine bağlıdır. Kadının yumurtası her zaman bir X kromozomu içerirken, erkeğin spermi ya X ya da Y kromozomu taşır. Eğer döllenmede X kromozomu taşıyan bir sperm rol oynarsa ortaya çıkan zigot XX olur ve bebek kız olarak gelişir. Eğer Y kromozomu taşıyan sperm döllenmeyi gerçekleştirirse zigot XY olur ve bebek erkek olur. Bu süreç biyolojik olarak rastlantısaldır ve cinsiyetin oluşmasında belirleyici olan genetik faktörler döllenme anında sabitlenir.
Tarihsel olarak, bazı yöntemlerin veya davranışların doğacak bebeğin cinsiyetini etkileyebileceği iddia edilmiştir. Bu yöntemlerden biri, 1960’lı yıllarda Dr. Landrum B. Shettles tarafından geliştirilen ve onun soyadını taşıyan Shettles Yöntemidir. Shettles, erkek (Y kromozomlu) ve dişi (X kromozomlu) spermler arasında fizyolojik bazı farklılıklar olduğunu ve bu farklılıkların doğru stratejiyle kullanılması durumunda belirli bir cinsiyete sahip olma olasılığının artırılabileceğini öne sürmüştür.
Shettles teorisi, temel olarak üç ana varsayıma dayanmaktadır:
- Spermlerin Fiziksel Özellikleri: Y kromozomunu taşıyan spermlerin daha küçük, daha hızlı ama daha kısa ömürlü olduğu; X kromozomunu taşıyan spermlerin ise daha büyük, daha yavaş ama daha dayanıklı olduğu iddia edilir.
- Cinsel İlişki Zamanlaması: Yumurtlama zamanına çok yakın cinsel ilişkiye girilmesi durumunda, daha hızlı olan Y spermlerinin yumurtaya önce ulaşarak erkek bebek olasılığını artıracağı; yumurtlamadan birkaç gün önceki cinsel ilişkinin ise daha dayanıklı X spermleri lehine bir ortam yaratacağı ve kız bebek olasılığını artıracağı öne sürülür.
- Vajinal Ortamın pH Düzeyi: Alkali bir ortamın Y spermleri için daha elverişli olduğu; asidik bir ortamın ise X spermlerinin hayatta kalmasını desteklediği iddia edilir. Bu doğrultuda, diyet değişiklikleri veya vajinal duş gibi yöntemlerle vajinal ortamın pH düzeyinin değiştirilmesi önerilmiştir.
Shettles yöntemi halk arasında popülerliğini yıllarca korumuş olsa da, günümüzde modern bilimsel literatür bu yöntemin güvenilirliği konusunda ciddi şüpheler barındırmaktadır. Birçok araştırma, Shettles yönteminin iddialarını destekleyecek güçlü ve tekrarlanabilir bilimsel kanıtlar bulamamıştır. Spermlerin hareketliliği, dayanıklılığı ya da döllenmedeki rekabeti üzerinde cinsel ilişki zamanlamasının ya da pH düzeyinin etkisi olduğu görüşü, büyük oranda teorik ve ampirik olarak doğrulanmamıştır.
Ayrıca yumurtlama zamanının bireyden bireye değişmesi, kesin tespitinin her zaman kolay olmaması ve sperm kalitesi gibi faktörlerin büyük oranda değişkenlik göstermesi, bu tür yöntemlerin etkinliğini bilimsel olarak test etmeyi güçleştirmektedir.
Bununla birlikte, doğmamış bir bebeğin cinsiyetinin öğrenilmesinde güvenilir yöntemler mevcuttur. Bunlar arasında en yaygın olanlar, gebeliğin ilerleyen dönemlerinde yapılan ultrason taramaları ile invaziv genetik testlerdir (örneğin amniyosentez veya koryon villus biyopsisi). Ancak bu testlerin bir kısmı yalnızca tıbbi gerekçelerle yapılmaktadır, çünkü genetik testler invaziv prosedürler içerdiğinden belirli riskler taşımaktadır.
Sonuç olarak, bir bebeğin cinsiyeti döllenme anında, sperm ve yumurtanın genetik yapısına göre belirlenir ve ebeveynlerin davranışları ya da cinsel ilişkinin zamanlaması bu sonucu büyük ölçüde etkileyemez. Shettles yöntemi gibi yaklaşımlar, bilimsel geçerliliği sınırlı, doğrulanmamış teorilere dayanır ve bu nedenle yalnızca eğlencelik veya spekülatif bir rehber olarak değerlendirilmelidir. Aile planlaması ya da doğacak bebeğin cinsiyetine yönelik beklentiler konusunda daha bilinçli kararlar alabilmek için, çiftlerin konuyu bir sağlık uzmanı ile görüşmeleri önemlidir.
Keşif
Başlangıç Noktası: Tıbbın Erken Dönemlerinde Cinsiyetin Gizemi
İnsanlık tarihi boyunca, doğacak çocuğun cinsiyetini belirlemenin mümkün olup olmadığı sorusu hem bilim insanlarının hem de sıradan bireylerin zihnini meşgul etmiştir. Antik Yunan’da Aristoteles, erkeklerin “sıcak” doğasının erkek çocuklara yol açtığını öne sürerken; Çin’de doğum tarihine dayanan cinsiyet takvimleri geliştirildi. Ancak bu varsayımların hiçbirinin bilimsel bir temeli yoktu.
20. Yüzyıl Ortası: Genetik Biliminin Işığında Yeni Bir Dönem
1950’li yıllarda genetik biliminin hızla gelişmesiyle birlikte, cinsiyetin kromozomlar aracılığıyla belirlendiği ortaya kondu. 1956’da Joe Hin Tjio ve Albert Levan, insan hücrelerinde 46 kromozom olduğunu ve bunlardan bir çiftin cinsiyeti belirlediğini gösterdi. Bu gelişme, cinsiyetin temelinde biyolojik mekanizmaların yattığını netleştirdi.
Tam da bu dönemde, Amerikalı jinekolog Dr. Landrum Brewer Shettles, insan doğurganlığı üzerine yaptığı araştırmalar sırasında sıra dışı bir hipotez geliştirdi: Belki de çiftler, belirli davranışlarla bebeklerinin cinsiyetini “etkileyebilir”di.
Shettles’ın Hipotezi: Mikroskobun Altındaki Sperm Savaşı
Dr. Shettles, Columbia Üniversitesi’nde çalışırken mikroskop altında sperm davranışlarını incelemekteydi. Çeşitli koşullar altında spermlerin hareketliliğini ve hayatta kalma süresini gözlemledi. Gözlemlerine dayanarak şu temel farklılıkları belirtti:
- Y kromozomu taşıyan spermler (erkek cinsiyetli): Daha küçük, daha hızlı ama daha kırılgandır.
- X kromozomu taşıyan spermler (kadın cinsiyetli): Daha iri, daha yavaş ama daha dayanıklıdır.
Bu biyolojik farklardan hareketle Shettles, eşlerin cinsel ilişkiye girme zamanlamasını ve bazı çevresel faktörleri ayarlayarak doğacak bebeğin cinsiyetini etkileme olasılığı olduğunu öne sürdü.
1960’ların Başında Yayınlanan Çığır Açıcı Kitap
Shettles, bu hipotezini halka anlatmak amacıyla bilim yazarı David Rorvik ile birlikte “Your Baby’s Sex: Now You Can Choose” adlı kitabı 1970 yılında yayımladı. Kitap kısa sürede büyük ilgi gördü ve geniş yankı uyandırdı. İçeriğinde öne sürülen başlıca stratejiler şunlardı:
- Cinsel ilişki zamanlaması:
- Yumurtlamaya yakın zamanda cinsel ilişki → erkek çocuk olasılığı artar.
- Yumurtlamadan birkaç gün önce ilişki → kız çocuk olasılığı artar.
- Cinsel pozisyon:
- Daha derin penetrasyon → spermin rahim ağzına daha yakın bırakılması, hızlı Y spermleri için avantaj sağlar.
- Vajinal pH seviyesi:
- Alkali ortamlar → Y spermleri için uygundur.
- Asidik ortamlar → X spermleri daha dirençli olduğundan avantajlıdır.
- Erkek partnerin orgazmı:
- Erkek orgazmının zamanlamasının ve yarattığı kimyasal ortamın, vajinanın pH’ını geçici olarak alkali hale getirdiği öne sürülüyordu.
Eleştiriler, Deneyler ve Bilimsel Tartışmalar
Shettles Yöntemi, 1970’lerden itibaren hem kamuoyunda büyük popülerlik kazandı hem de bilimsel çevrelerden sert eleştiriler aldı. Ana eleştiri noktaları şunlardı:
- Hipotezin deneysel temelleri zayıftı.
- Sperm davranışları in vitro ortamda gözlenmişti; oysa insan vücudu çok daha karmaşık bir ortam sunar.
- Yöntemin başarı oranı üzerine yapılan bağımsız çalışmalar, yöntemin önerdiği başarı oranlarına ulaşamadı.
Örneğin:
- Wilcox ve arkadaşlarının (1995) yürüttüğü geniş ölçekli prospektif bir çalışmada, cinsel ilişki zamanlamasının bebek cinsiyeti üzerinde anlamlı bir etkisi bulunmamıştır.
Shettles Yönteminin Ardılları ve Modern Yorum
Bugün itibarıyla Shettles Yöntemi, bilimsel geçerliliği sınırlı bir hipotez olarak değerlendirilse de doğurganlık üzerine yapılan halk temelli yaklaşımlar arasında hâlâ yer bulmaktadır. Bazı aileler bu yöntemi “zararsız” bir tercih olarak görürken, tıp otoriteleri yöntemin başarısı konusunda temkinli yaklaşılması gerektiği uyarısını yapmaktadır.
Modern dünyada bebek cinsiyetinin belirlenmesi konusundaki en güvenilir yöntemler, PGD (Preimplantation Genetic Diagnosis) gibi genetik taramalardır. Ancak etik, dini ve sosyal nedenlerle birçok ülkede bu tür uygulamalar yalnızca tıbbi gereklilik durumlarında kullanılmaktadır.
İleri Okuma
- Tjio, J. H., & Levan, A. (1956). The chromosome number of man. Hereditas, 42(1–2), 1–6.
- Shettles, L. B., & Rorvik, D. M. (1970). Your Baby’s Sex: Now You Can Choose. Doubleday.
- Guerrero, R., & Rojas, C. (1991). Timing of intercourse with ovulation and the sex of the baby: new evidence for an old wives’ tale. BMJ, 302(6775), 1365–1366.
- Gray, R. H. (1991). Sex selection and timing of insemination: the Shettles hypothesis revisited. Fertility and Sterility, 56(5), 887–889.
- Guerrero, R., & Rojas, C. (1991). Timing of intercourse with ovulation and the sex of the baby: new evidence for an old wives’ tale. BMJ, 302(6775), 1365–1366.
- Harlap, S. (1991). Gender of infants conceived on different days of the menstrual cycle. New England Journal of Medicine, 325(11), 815–819.
- Wilcox, A. J., Weinberg, C. R., & Baird, D. D. (1995). Timing of sexual intercourse in relation to ovulation: effects on the probability of conception, survival of the pregnancy, and sex of the baby. New England Journal of Medicine, 333(23), 1517–1521.
- Lucifero, D., et al. (2002). Sex determination: An overview of genetic and epigenetic factors. Trends in Genetics, 18(8), 420–426.
- Jukic, A. M. Z., Wilcox, A. J., Weinberg, C. R., Baird, D. D. (2011). The association of timing of sexual intercourse and gender of offspring: A prospective study. Pediatric and Perinatal Epidemiology, 25(4), 361–366.