Rinoplasti

Etimoloji

Rinoplasti** terimi iki Yunanca kelimeden türetilmiştir:

  1. “Rhino-” (ῥίς, ῥινός): Bu önek “burun” anlamına gelir. Yunanca rhis (ῥίς) sözcüğünden türetilmiştir ve doğrudan “burun” anlamına gelir.
  2. “-plasti ” (πλάσσω): Bu ek Yunanca plasso (πλάσσω) fiilinden türetilmiştir ve “şekillendirmek” veya “kalıplamak” anlamına gelir.

Dolayısıyla, rinoplastinin kelime anlamı “burnun cerrahi olarak şekillendirilmesi veya kalıplanması ”dır. Bu terim, burun rekonstrüktif ve kozmetik cerrahisini tanımlamak için tıbbi uygulamada standart hale gelmiştir.

Tarihsel olarak, burun rekonstrüksiyonunun ilk biçimleri, travma veya ceza nedeniyle kaybedilen burunların yeniden yapılandırılması prosedürlerini tanımlayan Sushruta Samhita (yaklaşık MÖ 600) ‘da ayrıntılı olarak açıklandığı gibi eski Hint tıbbına kadar uzanmaktadır. Bununla birlikte, modern terminoloji ve prosedürel gelişim 19. ve 20. yüzyıllarda Batı tıbbında meydana gelmiştir.

Rinoplasti olarak da bilinen burun ameliyatı, estetik veya fonksiyonel amaçlarla burnu yeniden şekillendirmek, yeniden yapılandırmak veya geliştirmek için yapılan cerrahi bir prosedürdür. Genellikle burun şekil bozuklukları, nefes alma zorlukları gibi endişeleri gidermek veya yüz uyumunu iyileştirmek için yapılır.

Burun ameliyatı türleri:

Burun ameliyatı iki ana tipe ayrılabilir: kozmetik rinoplasti ve fonksiyonel rinoplasti. Kozmetik rinoplasti, burnun görünümünü iyileştirmeye odaklanırken, fonksiyonel rinoplasti, nazal fonksiyonu iyileştirmeyi ve nefes alma sorunlarını ele almayı amaçlar.

Konsültasyon ve planlama:

Burun ameliyatı düşünüyorsanız, kalifiye bir plastik cerrahla konsültasyon planlamak önemlidir. Bu konsültasyon sırasında hedeflerinizi ve beklentilerinizi tartışabilir, burun anatominizin kapsamlı bir değerlendirmesinden geçebilir ve en uygun cerrahi yaklaşım için kişiselleştirilmiş öneriler alabilirsiniz.

Gerçekçi beklentilere sahip olmak ve istenen sonuçları elde etmek için süreç boyunca cerrahınızla açık iletişimi sürdürmek çok önemlidir. Burun ameliyatı, yüz görünümünüz ve özgüveniniz üzerinde önemli bir etkiye sahip olabilir, ancak bir karar vermeden önce olası yararları ve riskleri dikkatlice tartmak önemlidir.

Prosedür:

Prosedür tipik olarak genel anestezi altında yapılır, ancak bazı durumlarda sedasyonlu lokal anestezi kullanılabilir. Cerrah, burnun altında yatan yapılara erişmek için burun içinde (kapalı rinoplasti) veya ayrıca burun delikleri arasındaki dış deride (açık rinoplasti) kesiler yapar. Kıkırdak, kemik ve yumuşak dokular daha sonra istenen sonuca göre yeniden şekillendirilir, büyütülür veya küçültülür.

İyileşme:

Burun ameliyatından sonra hastalar burun ve yüz çevresinde şişlik, morarma ve rahatsızlık yaşayabilir. İlk iyileşme aşamasında burun tıkanıklığı ve nefes alma güçlükleri de yaygındır. Cerrahınız tarafından sağlanan, başı yüksekte tutma, yorucu faaliyetlerden kaçınma ve şişliği azaltmak için soğuk kompres kullanmayı içeren ameliyat sonrası talimatları takip etmek önemlidir. Tam iyileşme süreci birkaç ay sürse de, çoğu kişi bir veya iki hafta içinde normal aktivitelerine dönebilir.

Burun ameliyatı sonrası iyileşme süreciniz, geçirdiğiniz ameliyatın türüne ve bireysel iyileşme sürecinize bağlı olarak değişecektir. Bununla birlikte, her tür burun ameliyatından sonra bekleyebileceğiniz bazı genel şeyler vardır.

  • Şişme ve morarma: Şişme ve morarma her tür ameliyattan sonra yaygındır ve özellikle burun ameliyatından sonra yaygındır. Şişlik ve morarma genellikle ameliyattan sonraki 2-3 gün içinde en üst düzeye ulaşacak ve sonraki 1-2 hafta içinde yavaş yavaş azalacaktır.
  • Ağrı: Burun ameliyatından sonra ağrı da yaygındır. Ağrıyı yönetmenize yardımcı olması için size ağrı kesici ilaçlar verilecektir. Ağrı önümüzdeki birkaç gün içinde yavaş yavaş azalacaktır.
  • Drenaj: Ameliyattan sonra burnunuzdan bir miktar drenaj olabilir. Bu normaldir ve endişe nedeni olmamalıdır.
  • Kanama: Ameliyattan sonra burnunuzdan bir miktar kanama da yaşayabilirsiniz. Bu da normaldir ve endişe nedeni olmamalıdır. Ancak kanama ağır veya sürekli ise doktorunuza başvurmalısınız.
  • Kabuklar: Ameliyattan sonra burnunuzda kabuklar oluşabilir. Bu kabuklar kan, mukus ve ölü deri hücrelerinden oluşur. Genellikle birkaç gün içinde kendiliğinden düşeceklerdir.
  • Yara izi: Burun ameliyatından sonra muhtemelen bir miktar yara iziniz olacaktır. Yara izi genellikle zamanla kaybolacaktır.

Burun ameliyatından sonra doktorunuzun talimatlarına dikkatle uymanız önemlidir. Bu, güvenli ve hızlı bir iyileşme sağlamaya yardımcı olacaktır.

Burun ameliyatı sonrası iyileşme için bazı genel ipuçları aşağıda verilmiştir:

  • Bol bol dinlenin. Vücudunuzun iyileşmek için zamana ihtiyacı vardır, bu nedenle ameliyattan sonra bol bol dinlenmeniz önemlidir.
  • Başınızı yükseltin. Başınızı yükseltmek şişliği ve morarmayı azaltmaya yardımcı olacaktır.
  • Buz paketleri uygulayın. Burnunuza buz paketleri uygulamak şişlik ve morarmanın azalmasına yardımcı olacaktır.
  • Ağrı kesici ilaçlarınızı reçete edildiği şekilde alın. Bu, rahat kalmanıza ve iyileşmenize yardımcı olacaktır.
  • Yorucu aktivitelerden kaçının. Yorucu aktiviteler kanama ve enfeksiyon riskinizi artırabilir.
  • Burnunuzu temiz tutun. Burnunuzu günde iki kez sabun ve suyla nazikçe yıkayın.
  • Burnunuzu sümkürmekten kaçının. Burnunuzu sümkürmek dikişlerinize baskı yapabilir ve kanamaya neden olabilir.
  • Takip randevuları için doktorunuza görünün. Güvenli ve hızlı bir iyileşme sağlamak için takip randevuları için doktorunuzu görmeniz önemlidir.

Burun ameliyatından sonra iyileşmenizle ilgili herhangi bir endişeniz varsa, doktorunuzla konuştuğunuzdan emin olun.

Riskler ve komplikasyonlar:

Herhangi bir cerrahi prosedürde olduğu gibi, burun ameliyatı da potansiyel riskler ve komplikasyonlar taşır. Bunlar enfeksiyon, kanama, anesteziye karşı olumsuz reaksiyonlar, yara izi, asimetri, duyu değişiklikleri veya estetik sonuçtan memnuniyetsizliği içerebilir. Vakanıza özgü potansiyel riskleri ve faydaları açıklayabilecek deneyimli bir cerrahla kapsamlı bir konsültasyona sahip olmanız çok önemlidir.

Ameliyat sonrası

Bir burun ameliyatından (rinoplasti) sonra genellikle aşağıdaki adımlar önerilir:

  • Dinlenme ve İyileşme: Ameliyattan sonraki ilk dönem dinlenerek geçirilmelidir. Yorucu aktivitelerden kaçının ve şişliği azaltmaya yardımcı olmak için uyku sırasında bile başınızı yüksekte tutun.
  • Ağrı Yönetimi: Cerrahınız muhtemelen ameliyat sonrası ağrıyı yönetmek için ağrı kesici ilaçlar reçete edecektir. Bunları belirtildiği şekilde aldığınızdan emin olun.
  • Temizlik ve Pansuman: Burnunuzu nasıl temizleyeceğiniz ve pansumanları nasıl değiştireceğiniz konusunda doktorunuzun talimatlarına uyun.
  • Belirli Faaliyetlerden Kaçınma: Burnunuzu sümkürmekten, yorucu egzersizlerden ve burnunuzu zorlayabilecek veya kan basıncını artırabilecek diğer faaliyetlerden kaçının.
  • Hidrasyon ve Beslenme: İyileşmenize yardımcı olmak için susuz kalmayın ve besleyici yemekler yiyin.
  • Takip Randevuları: İyileşme sürecini izlemek ve herhangi bir komplikasyonu ele almak için cerrahınızla ameliyat sonrası tüm randevulara katılın.
  • Güneşe Maruz Kalmaktan Kaçının: Cilt hassas ve yanmaya daha yatkın olacağından ameliyattan sonraki birkaç ay boyunca burnunuzu güneşe maruz kalmaktan koruyun.

İyileşmenin her birey için farklılık göstereceğini ve bunun genel bir kılavuz olduğunu unutmayın. Her zaman cerrahınız tarafından verilen özel talimatları izleyin.

Burun Ameliyatı Sonrası Hapşırma

Rinoplasti olarak da bilinen burun ameliyatı, burnun görünümünü veya işlevselliğini geliştirmek için yapılan yaygın bir işlemdir. Ameliyat burun estetiğini ve nefes almayı iyileştirmeyi amaçlarken, geçici rahatsızlıklara ve burun işlevinde değişikliklere de neden olabilir. Burun ameliyatından sonra bazı hastaların yaşadığı yaygın semptomlardan biri hapşırmadır. .

Burun Ameliyatı Sonrası Hapşırmanın Nedenleri:

  • Burun Tahrişi: Burun ameliyatı sonrasında burun dokuları ve sinirleri hassaslaşabilir ve tahriş olabilir. Bu durum, burundaki tahriş edici maddeleri veya yabancı partikülleri dışarı atmak için vücudun savunma mekanizması olarak hapşırma refleksini tetikleyebilir.
  • Şişme ve Enflamasyon: Burun ameliyatı burun dokularının manipülasyonunu içerir, bu da şişme ve iltihaplanmaya yol açabilir. Şişme, burun tıkanıklığına neden olabilir ve normal hava akışını bozarak hapşırmayı tetikleyen bir hisse yol açabilir.
  • İyileşme Süreci: Hapşırma, burun ameliyatı sonrası iyileşme sürecinde doğal bir tepki olabilir. Vücudun bağışıklık sistemi, burun kanallarında birikmiş olabilecek herhangi bir kalıntı, mukus veya kan pıhtısını temizlemek için hapşırmayı başlatabilir.

Rahatlama için Yönetim ve İpuçları:

  • Ameliyat Sonrası Talimatları Takip Edin: Cerrahınız tarafından sağlanan ameliyat sonrası talimatları takip etmek çok önemlidir. Bu talimatlar, hapşırmayı en aza indirmeye yardımcı olabilecek burun spreyleri, tuzlu su durulamaları veya şişliği azaltmak ve burun tıkanıklığını hafifletmek için ilaçlar içerebilir.
  • Tahriş Edici Maddelerden Kaçının: Hapşırmayı tetikleyebileceğinden toz, polen, güçlü kokular ve duman gibi çevresel tahriş edici maddelerden uzak durun. Burun tahrişi riskini azaltmak için çevrenizi temiz ve tozsuz tutun.
  • Nazal Salin Durulama Kullanın: Nazal salin durulama, burun kanallarını nemlendirmeye ve temizlemeye yardımcı olarak tahrişi azaltır ve iyileşmeyi destekler. Nazal durulamanın nasıl yapılacağı konusunda cerrahınızın tavsiyelerine uyun.
  • İlaçları Reçete Edildiği Şekilde Alın: Cerrahınız şişliği yönetmek ve hapşırmayı tetikleyebilecek alerjik reaksiyonları önlemek için nazal kortikosteroidler veya antihistaminikler gibi ilaçlar reçete edebilir. Bu ilaçları belirtildiği şekilde alın.
  • Burnu Kuvvetle Sümkürmekten Kaçının: Burun ameliyatından sonra, iyileşme sürecini bozabileceğinden ve potansiyel olarak komplikasyonlara yol açabileceğinden burnu kuvvetle sümkürmekten kaçınmak önemlidir. Bunun yerine burnu nazikçe silin veya hafifçe silin.
  • Nemi Koruyun: Kuru hava burun tahrişini şiddetlendirebilir ve hapşırmayı tetikleyebilir. Özellikle kuru ortamlarda veya kış aylarında havaya nem eklemek için bir nemlendirici veya buharlaştırıcı kullanın.
  • Sabırlı Olun: Burun ameliyatından sonra hapşırma genellikle geçicidir ve iyileşme süreci ilerledikçe azalmalıdır. Sabırlı olun ve vücudunuza iyileşmesi için gereken zamanı tanıyın.

Burun ameliyatından sonra aşırı hapşırma, kalıcı burun tıkanıklığı veya diğer olağandışı semptomlarla ilgili endişeleriniz varsa, daha fazla değerlendirme ve rehberlik için cerrahınıza danışmanız önemlidir.

Sonuç olarak, burun ameliyatından sonra hapşırma, burun tahrişi, şişme ve iyileşme süreci nedeniyle yaygın bir durum olabilir. Ameliyat sonrası uygun talimatlara uymak, tahriş edici maddelerden kaçınmak ve burun tıkanıklığını yönetmek hapşırmayı en aza indirmeye ve daha sorunsuz bir iyileşmeyi desteklemeye yardımcı olabilir. Ameliyat sonrası semptomlarınızla ilgili herhangi bir endişeniz veya sorunuz varsa cerrahınıza danışmayı unutmayın.

Burun kanaması

Rinoplasti olarak da bilinen burun ameliyatından sonra kanama, yaygın bir sorundur ve çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilir. Burun ameliyatından sonra bir miktar kanamanın normal olduğunu unutmamak önemlidir, ancak aşırı veya uzun süreli kanama cerrahınız tarafından ele alınmalıdır. Burun ameliyatı sonrası kanama ile ilgili bazı önemli noktalar şunlardır:

  • Beklenen kanama: Burun ameliyatından hemen sonra bir miktar kanama olması normaldir. Cerrahınız, kanın temiz bir doku veya gazlı bezle nazikçe silinmesi gibi, bunun nasıl yönetileceğine ilişkin özel talimatlar sağlayacaktır.
  • Burun tamponu: Bazı durumlarda kanamayı kontrol altına almak ve iyileşen dokulara destek sağlamak için burun içine tampon konulabilir. Cerrahınız burun tamponunun gerekliliği ve nasıl yönetileceği konusunda sizi bilgilendirecektir.
  • Zaman Çerçevesi: Kanamanın miktarı ve süresi kişiden kişiye değişebilir. Genel olarak, ameliyattan sonraki ilk birkaç gün biraz sızıntı veya aralıklı kanama bekleyebilirsiniz. Ancak kanama devam ederse veya kötüleşirse, cerrahınızla iletişime geçmelisiniz.
  • Aşırı kanamanın nedenleri: Burun ameliyatından sonra aşırı kanama, burun tamponunun yerinden çıkması, aşırı fiziksel aktivite, burun sümkürme, burun travması veya kanama riskini artırabilecek bazı ilaçlar (örn. Kan sulandırıcılar) gibi faktörlerden kaynaklanabilir.
  • Yönetim: Burun ameliyatından sonra kanamayı yönetmek için cerrahınızın ameliyat sonrası talimatlarını dikkatli bir şekilde takip etmeniz önemlidir. Bu, yorucu faaliyetlerden kaçınmayı, burnunuzu sümkürmekten kaçınmayı, önerildiği şekilde salin spreyleri veya durulamaları kullanmayı ve belirtilen ilaçları almayı içerebilir.
  • Cerrahınızla iletişime geçin: Sürekli veya ağır kanama yaşarsanız veya kanamanızın miktarı hakkında endişeleriniz varsa, derhal cerrahınızla iletişime geçmeniz önemlidir. Rehberlik sağlayabilir ve daha fazla değerlendirme veya müdahalenin gerekli olup olmadığına karar verebilirler.

Düzgün iyileşme sağlamak ve kanama veya diğer ameliyat sonrası sorunlarla ilgili endişeleri gidermek için cerrahınızın tavsiyelerine uymanız ve planlanmış tüm takip randevularına katılmanız çok önemlidir.


Tarih

Burun cerrahisinin tarihi büyüleyicidir ve farklı kültürler ve yüzyıllar boyunca uzanır. Burun ameliyatının en eski sözü, MÖ 2500’e kadar uzanan eski bir Mısır tıbbi metni olan Edwin Smith Papirüs’te bulunabilir. Metin, bandaj ve dikiş kullanarak kırık bir burnun nasıl onarılacağını açıklar. Burun cerrahisinin bir diğer eski kaynağı, Sushruta tarafından MÖ 6. yüzyılda yazılmış bir Hint metni olan Sushruta Samhita’dır. Sushruta, plastik cerrahinin öncüsüydü ve yanaktan bir deri parçası kullanarak bir burnun nasıl yeniden yapılandırılacağını anlattı.

Bununla birlikte, sifilizin burun şekil bozukluklarına ve damgalanmaya neden olan yaygın bir hastalık haline geldiği 16. yüzyılın sonlarına kadar Avrupa’da burun ameliyatı yaygın olarak uygulanmadı. Cerrahlar, burnun görünümünü ve işlevini eski haline getirmek için, kol veya alın gibi vücudun diğer bölgelerinden deri aşılamak için çeşitli teknikler geliştirdiler. Bu dönemin en etkili cerrahlarından biri, 1597’de burun rekonstrüksiyonu üzerine bir inceleme yazan İtalyan Gaspare Tagliacozzi’dir.

19. yüzyılda anestezi, antisepsi ve cerrahi aletlerdeki gelişmeler sayesinde burun cerrahisi daha rafine ve sofistike hale geldi. Modern rinoplastinin öncülerinden bazıları, 1887’de ilk intranazal rinoplastiyi gerçekleştiren Amerikalı John Orlando Roe; Estetik rinoplastiyi yaygınlaştıran ve 1898’de burun cerrahisi üzerine bir ders kitabı yayınlayan Alman Jacques Joseph; ve “rinoplasti” terimini tanıtan ve 1818’de burnun yeniden şekillendirilmesi için çeşitli teknikleri tanımlayan başka bir Alman olan Karl Ferdinand von Gräfe.

Günümüzde burun ameliyatı, dünyadaki en yaygın ve popüler kozmetik prosedürlerden biridir. Burnun boyut, şekil, simetri, çıkıntı, uç inceltme, nefes alma sorunları ve doğuştan kusurlar gibi çeşitli estetik ve fonksiyonel sorunlarını düzeltebilir. Burun ameliyatı aynı zamanda daha uyumlu ve dengeli bir yüz görünümü yaratarak kişinin özgüvenini ve özgüvenini artırabilir.


Click here to display content from YouTube.
Learn more in YouTube’s privacy policy.

Göbek fıtığı ameliyatı

Göbek fıtığı ameliyatı, göbek deliği (umbilikus) çevresindeki alanda meydana gelen bir fıtığı onarmak için yapılan bir işlemdir. Burada göbek fıtığı ameliyatı ile ilgili önemli bilgilere genel bir bakış sunulmaktadır:

Göbek fıtığı, göbek deliği çevresindeki karın kaslarında zayıflamış bir alan veya açıklıktan karın dokusu veya organlarının çıkıntı yaptığı bir durumdur. Bebeklerde, çocuklarda ve yetişkinlerde ortaya çıkabilir.

Cerrahi onarım: Semptomlara veya komplikasyonlara neden olan göbek fıtıkları cerrahi onarım gerektirebilir. Ameliyatın amacı zayıflamış karın kaslarını güçlendirmek ve fıtık açıklığını kapatmaktır.

Göbek fıtığı ameliyatı türleri: Göbek fıtıklarını onarmak için kullanılan farklı cerrahi teknikler vardır:

Birincil sütür onarımı: Bu, fıtık defektinin dikişlerle kapatılmasını içerir.

Mesh onarımı: Ek destek sağlamak ve nüks riskini azaltmak için fıtık defekti üzerine sentetik bir ağ yerleştirilir. Bu genellikle daha büyük fıtıklar veya daha yüksek nüks riski olan vakalar için yapılır.

Laparoskopik onarım: Bu minimal invaziv yaklaşımda, küçük kesiler yapılır ve fıtık onarımı için cerrahi aletleri yönlendirmek üzere bir laparoskop (kameralı ince, esnek bir tüp) kullanılır.

Açık cerrahi onarım: Bu, fıtığın yakınında bir kesi yapılmasını, fıtık defektine doğrudan erişilmesini ve onarılmasını içerir.

Anestezi: Göbek fıtığı ameliyatı sedasyonlu veya sedasyonsuz lokal anestezi (göbek deliğinin etrafındaki bölgenin uyuşturulması) veya genel anestezi (işlem sırasında uyutulması) altında yapılabilir. Anestezi seçimi hastanın durumuna, cerrahi tekniğe ve cerrahın tercihine bağlıdır.

İyileşme süresi: İyileşme süresi kişiye ve yapılan ameliyatın türüne bağlı olarak değişebilir. Genellikle normal aktivitelere dönmek birkaç hafta sürer. İyileşme sürecinde fiziksel aktivite ve kaldırma kısıtlamaları önerilebilir.

Riskler ve komplikasyonlar: Her cerrahi prosedürde olduğu gibi göbek fıtığı ameliyatında da riskler vardır. Bunlar arasında enfeksiyon, kanama, çevre yapılarda hasar, ağrı veya rahatsızlık, fıtığın nüksetmesi ve anesteziye reaksiyonlar yer alabilir. İşlemden önce cerrahla potansiyel riskleri tartışmak çok önemlidir.

Ameliyat sonrası bakım: Göbek fıtığı ameliyatından sonra cerrah, yara bakımı, ağrı yönetimi, aktivite kısıtlamaları ve takip randevuları dahil olmak üzere ameliyat sonrası bakım için özel talimatlar verecektir. Uygun iyileşmeyi teşvik etmek ve komplikasyon riskini azaltmak için bu talimatları dikkatle takip etmek önemlidir.

Başarı oranları: Göbek fıtığı ameliyatı, deneyimli bir cerrah tarafından yapıldığında düşük nüks oranları ile yüksek bir başarı oranına sahiptir. Mesh takviyesinin kullanımı daha düşük nüks oranları ile ilişkilendirilmiştir.

Göbek fıtığı için en uygun cerrahi yaklaşımı belirlemek ve bireyin özel durumuna göre kişiselleştirilmiş tavsiyeler almak için nitelikli bir cerraha danışmak önemlidir.

Click here to display content from YouTube.
Learn more in YouTube’s privacy policy.

Göbek fıtığı ameliyatından sonra iyileşme, yara bakımı ve olası komplikasyonlarla ilgili dikkate alınması gereken birkaç önemli husus vardır. İşte göbek fıtığı ameliyatından sonra sizi nelerin beklediği hakkında bazı bilgiler:

İyileşme süresi: İyileşme süresi kişiye ve yapılan ameliyatın türüne bağlı olarak değişebilir. Genel olarak, tamamen iyileşmek ve normal aktivitelere devam etmek birkaç hafta sürer. Bu süre zarfında, cerrah tarafından sağlanan ameliyat sonrası talimatlara uymak önemlidir.

Ağrı yönetimi: Göbek fıtığı ameliyatından sonra ağrı ve rahatsızlık yaygındır. Cerrah, rahatsızlığı yönetmek için ağrı kesici ilaç reçete edebilir veya reçetesiz satılan ağrı kesiciler önerebilir. İlaçları reçete edildiği şekilde almak ve herhangi bir şiddetli veya kötüleşen ağrıyı doktora bildirmek önemlidir.

Yara bakımı: Cerrahi kesi yeri, enfeksiyonu önlemek ve iyileşmeyi desteklemek için uygun bakım gerektirecektir. Cerrah, yaranın nasıl temizleneceği ve sarılacağı konusunda talimatlar verecektir. Önerilen hijyen uygulamalarını takip ederek bölgeyi temiz ve kuru tutmak çok önemlidir.

Fiziksel aktivite ve kaldırma kısıtlamaları: Ameliyattan sonra birkaç hafta boyunca yorucu aktivitelerden, ağır kaldırmaktan ve yoğun egzersizlerden kaçınmak önemlidir. Bu faaliyetler ameliyat bölgesini zorlayabilir ve komplikasyon riskini artırabilir. Cerrahın önerdiği şekilde yavaş yavaş normal aktivitelere dönülebilir.

Diyet ve bağırsak hareketleri: İyileşmeyi desteklemek ve kabızlığı önlemek için sağlıklı bir diyet uygulamak çok önemlidir. Lif açısından zengin yiyecekler yemek, susuz kalmamak ve şişkinlik veya gaza neden olabilecek yiyeceklerden kaçınmak, bağırsak hareketleri sırasında cerrahi bölgenin zorlanmasını önlemeye yardımcı olabilir.

Takip randevuları: Cerrah, iyileşme sürecini izlemek ve endişeleri gidermek için takip randevuları planlayacaktır. Bu randevulara katılmak ve iyileşme döneminde yaşanan herhangi bir değişiklik veya komplikasyonu bildirmek çok önemlidir.

Potansiyel komplikasyonlar: Nadiren de olsa göbek fıtığı ameliyatından sonra komplikasyonlar ortaya çıkabilir. Bunlar arasında enfeksiyon, kanama, fıtığın nüksetmesi, yara iyileşme sorunları veya anesteziye karşı reaksiyonlar yer alabilir. Kesi yerinde şiddetli ağrı, ateş, kızarıklık veya şişlik gibi komplikasyon belirtilerinin farkında olmak ve herhangi bir endişe ortaya çıkarsa derhal cerrahla iletişime geçmek önemlidir.

Burada verilen bilgilerin genel olduğunu ve göbek fıtığı ameliyatını gerçekleştiren cerrah tarafından verilen özel talimat ve tavsiyelere uymanın önemli olduğunu unutmayın. Kişinin durumuna ve kullanılan cerrahi yaklaşıma göre kişiselleştirilmiş rehberlik sağlayacaktır.

Elektrik stimülatörü fizik tedavisi

Elektrik stimülasyonu veya elektrik stimülatörü fizik tedavisi olarak da bilinen elektrik nabız tedavisi, çeşitli tıbbi durumları tedavi etmek ve iyileşmeyi teşvik etmek için elektrik akımlarını kullanan terapötik bir tekniktir. Sinirleri, kasları ve dokuları uyararak vücudun hedeflenen bölgelerine kontrollü elektriksel uyarıların uygulanmasını içerir.

Elektrik nabız terapisinin temel amacı ağrının giderilmesini sağlamak, kas spazmlarını azaltmak, kas gücünü ve işlevini iyileştirmek, dolaşımı artırmak ve doku iyileşmesini kolaylaştırmaktır. Genellikle rehabilitasyon ortamlarında, spor hekimliğinde ve kronik ağrı yönetiminde kullanılır. İşte elektrik nabız terapisinin bazı önemli yönleri:

Elektrik Nabız Terapisinin Prensipleri:

Elektriksel Stimülasyon Cihazları: Elektrik nabız terapisi tipik olarak özel elektrik stimülasyon cihazları kullanılarak uygulanır. Bu cihazlar yoğunluk, frekans ve süre açısından ayarlanabilen kontrollü elektrik akımları üretir.

Elektrotlar: Elektrotlar tedavi alanının yakınındaki cilde tutturulur. Elektriksel uyarıları iletmek için temas noktaları olarak görev yaparlar. Elektrotlar çeşitli şekil ve boyutlarda olup yapışkanlı ya da yapışkansız olabilirler.

Elektriksel Parametreler: Dalga formu, frekans, yoğunluk ve süre gibi terapinin elektriksel parametreleri, tedavi edilen spesifik duruma ve istenen terapötik sonuca göre belirlenir.

Elektrik Nabız Terapisi Uygulamaları:

Ağrı Yönetimi: Elektrik nabız terapisi, duyusal sinirleri uyararak ve ağrı sinyallerini modüle ederek akut ve kronik ağrıyı hafifletmeye yardımcı olabilir. Genellikle sırt ağrısı, artrit, sinir ağrısı ve kas-iskelet yaralanmaları gibi durumlar için kullanılır.

Kas Rehabilitasyonu: Elektrik stimülasyonu kas gücünü artırmak, kas atrofisini önlemek ve yaralanma veya ameliyatlardan sonra kasların yeniden eğitimini teşvik etmek için kullanılabilir. Kas aktivasyonunu artırmak ve fonksiyonel hareketi kolaylaştırmak için genellikle fizik tedavide kullanılır.

Doku İyileştirme: Elektrikli nabız terapisi, kan dolaşımını artırarak, büyüme faktörlerinin üretimini uyararak ve yaralı dokulara besin iletimini artırarak doku iyileşmesini destekleyebilir. Yaraların, kırıkların ve diğer doku yaralanmalarının iyileşmesine yardımcı olmak için kullanılabilir.

Nöromüsküler Bozukluklar: Elektrik nabız terapisi, inme, multipl skleroz ve omurilik yaralanmaları dahil olmak üzere çeşitli nöromüsküler bozuklukların tedavisinde kullanılır. Motor fonksiyonun iyileştirilmesine, spastisitenin azaltılmasına ve nöromüsküler kontrolün geliştirilmesine yardımcı olabilir.

Güvenlik Hususları:

Profesyonel Gözetim: Elektrikli nabız terapisi, bireyin durumunu değerlendirebilecek, uygun parametreleri belirleyebilecek ve tedaviyi izleyebilecek nitelikli bir sağlık uzmanının rehberliğinde uygulanmalıdır.

Kontrendikasyonlar:

Kalp pili olan bireyler, belirli kalp rahatsızlıkları, epilepsi veya hamile olanlar gibi elektrikli nabız tedavisinin kontrendike olabileceği bazı durumlar vardır. Elektrikli nabız terapisinin sizin için uygun olup olmadığını belirlemek için bir sağlık uzmanına danışmanız önemlidir.

Yan Etkiler:

Doğru kullanıldığında, elektrikli nabız terapisi genellikle güvenlidir. Ancak bazı kişilerde cilt tahrişi, karıncalanma hissi veya kas ağrısı gibi küçük yan etkiler görülebilir. Bu etkiler genellikle geçicidir ve kendiliğinden geçer.

Elektrik nabız terapisinin eğitimli profesyoneller tarafından uygulanması ve her bireyin ihtiyaçlarına göre uyarlanması gerektiğini unutmamak önemlidir. Kapsamlı bir tedavi planının parçası olarak ve sağlık hizmeti sağlayıcıları tarafından gerekli görülen diğer terapötik müdahalelerle birlikte kullanılmalıdır.

Elektrikli nabız terapisinin kullanımı, Yunanlılar ve Mısırlılar da dahil olmak üzere çeşitli kültürlerin ağrı kesici olarak elektrikli balıkların terapötik etkilerini keşfettiği antik çağlara kadar uzanmaktadır. Ancak, elektrik nabız terapisinin tıbbi bir tedavi olarak modern gelişimi birkaç önemli kişiye ve ilerlemeye atfedilebilir:

Luigi Galvani (1737-1798): İtalyan bir doktor ve fizikçi olan Galvani, 18. yüzyılın sonlarında elektrik ve insan vücudu arasındaki ilişkiyi anlamak için temel oluşturan çığır açan deneyler yaptı. Elektrik stimülasyonunun, kesilmiş kurbağa bacaklarında kas kasılmalarına neden olabileceğini keşfetti ve biyoelektrik kavramına yol açtı.

Alessandro Volta (1745-1827): İtalyan bir fizikçi ve kimyager olan Volta, elektriğin anlaşılmasını ve tıbbi tedavideki uygulamalarını ilerletti. Tedavi amaçlı elektrik akımlarının kontrollü bir şekilde iletilmesini sağlayan erken bir pil türü olan Voltaik kazığı icat etmiştir.

Faradik Stimülasyon: 19. yüzyılda, fizikçi Michael Faraday’ın adını taşıyan faradik stimülasyonun geliştirilmesi, terapötik elektrik stimülasyonu için alternatif akımların kullanılmasını sağlamıştır. Faradik cihazlar, öncelikle kas-iskelet sistemi rahatsızlıklarının tedavisinde kasları ve sinirleri uyarmak için kullanılmıştır.

Transkütanöz Elektriksel Sinir Stimülasyonu (TENS): 1970’lerde geliştirilen TENS terapisi, elektrikli nabız terapisinde devrim yaratmıştır. TENS üniteleri, cilt üzerine yerleştirilen elektrotlar aracılığıyla düşük voltajlı elektrik akımları ileterek belirli ağrı alanlarını hedefler. TENS terapisi ağrı yönetimi için yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır ve günümüzde de elektrik nabız terapisinin popüler bir şekli olmaya devam etmektedir.

Nöromüsküler Elektrik Stimülasyonu (NMES): NMES, belirli kasları veya kas gruplarını uyarmaya odaklanan özel bir elektrikli nabız terapisi şeklidir. Özellikle kas güçsüzlüğü veya nörolojik rahatsızlıkları olan bireylerde kas rehabilitasyonu ve yeniden eğitimi için geliştirilmiştir. NMES cihazları, hedeflenen kas aktivasyonunu teşvik etmek için elektrik parametreleri üzerinde hassas kontrol sağlar.

Teknolojideki Gelişmeler: Zaman içinde, elektrikli nabız terapisi teknolojideki gelişmelerden faydalanarak daha sofistike ve kullanıcı dostu cihazlara yol açmıştır. Bu gelişmeler arasında taşınabilir ve programlanabilir üniteler, çeşitli dalga formu seçenekleri, ayarlanabilir parametreler ve daha fazla konfor ve etkinlik için daha iyi elektrot tasarımları bulunmaktadır.

Elektrikli nabız terapisinin gelişiminin, yıllar boyunca çok sayıda araştırmacı, doktor ve mühendisin katkılarını içeren kümülatif bir çaba olduğunu belirtmek önemlidir. Elektrikli nabız terapisinin fizyolojik etkileri, terapötik uygulamaları ve güvenlik hususlarının anlaşılması, devam eden araştırmalar ve klinik çalışmalarla gelişmeye devam etmektedir.

Elektrik nabız terapisi, yaralı kasları onarmaya, sinirleri manipüle etmeye ve ağrıyı azaltmaya yardımcı olmak için hafif elektrik darbeleri kullanan bir tür fizik tedavi tedavisidir. Kemoterapinin neden olduğu bulantı ve kusmayı önlemek ve tedavi etmek için de kullanılabilir. Bu makalede, elektrikli nabız terapisinin araçları ve pazar araştırmasının yanı sıra farklı ürünlerin fiyatları ve kalitesi hakkında ayrıntılı bilgi vereceğiz.

Elektrikli nabız terapisi için araçlar

Elektrikli nabız terapisi için, uygulama amacına ve yöntemine bağlı olarak çeşitli araçlar vardır. Yaygın araçlardan bazıları şunlardır:

– Elektromanyetik nabız terapi cihazları: Bu cihazlar vücudun hücrelerini ve dokularını uyarmak için elektromanyetik alanlar kullanır. Cihazın tasarımına ve işlevine bağlı olarak harici veya dahili olarak uygulanabilirler. Bazı örnekler PEMF cihazları, TENS üniteleri ve implante edilebilir nörostimülatörlerdir.
– Düşük frekanslı elektrik nabız terapi cihazları: Bu cihazlar, vücudun akupunktur noktalarını uyarmak için belirli bir frekansta düşük frekanslı darbeler kullanır. Cihazın tasarımına ve işlevine bağlı olarak transdermal veya subkutan olarak uygulanabilirler. Bazı örnekler LFEPT cihazları, akupunktur kalemleri ve akupunktur noktası bantlarıdır.

Elektrikli nabız terapisi için pazar araştırması

Grand View Research tarafından hazırlanan bir rapora göre, küresel elektrikli nabız terapisi pazar büyüklüğü 2020 yılında 5,8 milyar ABD doları olarak değerlendirilmiştir ve 2021’den 2028’e kadar %4,3’lük bir yıllık bileşik büyüme oranında (CAGR) büyümesi beklenmektedir. Pazarın büyümesini sağlayan başlıca faktörler; kronik ağrı, nörolojik bozukluklar ve kanserin artan prevalansının yanı sıra alternatif veya tamamlayıcı bir tedavi seçeneği olarak elektrik nabız terapisinin artan farkındalığı ve benimsenmesidir.

Rapor ayrıca pazarı ürün tipi, uygulama, son kullanım ve bölgeye göre bölümlere ayırmaktadır. Ürün tipi segmenti elektromanyetik nabız terapi cihazlarını ve düşük frekanslı elektrik nabız terapi cihazlarını içermektedir. Uygulama segmenti ağrı yönetimi, nörolojik ve hareket bozukluğu yönetimi, kas-iskelet bozukluğu yönetimi, metabolizma ve bağışıklık geliştirme, yara iyileşmesi, doku rejenerasyonu ve diğerlerini içerir. Son kullanım segmenti hastaneleri, klinikleri, evde bakım ortamlarını ve diğerlerini içerir. Bölge segmenti Kuzey Amerika, Avrupa, Asya Pasifik, Latin Amerika ve Orta Doğu ve Afrika’yı içermektedir.

Elektrikli nabız terapisi ürünlerinin fiyatları ve kalitesi

Elektrikli nabız terapisi ürünlerinin fiyatları ve kalitesi markaya, modele, özelliklere, teknik özelliklere ve müşteri yorumlarına bağlı olarak değişir. Genel olarak, fiyatlar farklı ürünler için 20 ila 10.000 $ veya daha fazla arasında değişmektedir. Kalite, ürünlerin güvenliği, etkinliği, dayanıklılığı, kullanım kolaylığı, garantisi ve müşteri hizmetleri göz önünde bulundurularak değerlendirilebilir.

Fiyatları ve kaliteleri ile elektrikli nabız terapisi ürünlerine bazı örnekler şunlardır:

PEMF 8000 Pro: Bu, hızlı ağrı kesici, gelişmiş enerji, gelişmiş dolaşım, azaltılmış iltihaplanma, hızlandırılmış iyileşme ve daha fazlasını sağladığını iddia eden üst düzey bir elektromanyetik nabız terapi cihazıdır. Fiyatı 11.999 dolar ve 3 yıllık garantiye sahip. Web sitesinde olumlu müşteri yorumları bulunmaktadır.
LFEPT Aleti: Bu, kemoterapinin neden olduğu bulantı ve kusmayı önlediğini ve tedavi ettiğini iddia eden düşük maliyetli, düşük frekanslı bir elektrik nabız terapi cihazıdır. Fiyatı 49,99 dolardır ve 30 günlük para iade garantisi vardır. Amazon’da karışık müşteri yorumlarına sahiptir.
Akupunktur Kalemi: Bu, ağrı kesici, rahatlama, güzellik geliştirme ve daha fazlası için akupunktur noktalarını uyardığını iddia eden taşınabilir, düşük frekanslı bir elektrikli nabız terapi cihazıdır. Fiyatı 21,99 dolardır ve 1 yıl garantilidir. Amazon’da olumlu müşteri yorumlarına sahiptir.

Click here to display content from YouTube.
Learn more in YouTube’s privacy policy.

Tiroidektomi


  • Tanım: Tiroid bezinin (“kalkan bezi”) cerrahi olarak çıkarılması.
  • Total Tiroidektomi: Tüm bezin çıkarılması.
  • Hemitiroidektomi: Bir lobun çıkarılması (lobektomi).
  • Subtotal Tiroidektomi: Nodüler guatr gibi durumlarda yüksek tekrarlama oranları nedeniyle nadiren yapılır.

Ameliyat Endikasyonları

  1. Malignite (örn. papiller, foliküler karsinom, medüller/C hücreli karsinom).
  2. İyi Huylu Durumlar:
  • Mekanik komplikasyonlara (dispne, disfaji) neden olan nodüler guatr. – Tıbbi tedaviye direnç (örn. hipertiroidizm).
  • Kozmetik kaygılar.

Tanısal Şüphe: Maligniteyi düşündüren görüntüleme (örn. ultrason) veya sitoloji (Bethesda/ÖGZ sınıflandırması).


    Temel Cerrahi Anatomi ve Teknikler

    • Kesi: Kocher yaka kesisi (transvers boyun kesisi).
    • Adımlar:
      • Platisma ve kayış kaslarının diseksiyonu.
      • Tekrarlayan laringeal sinir (RLN) ve paratiroid bezlerinin tanımlanması.
      • RLN ve paratiroid kan tedarikini korurken tiroid loblarının mobilizasyonu.
    • Kritik Yapılar:
      • Tekrarlayan Larenks Siniri (RLN): Yaralanma ses kısıklığına/ses teli felcine neden olur. – Paratiroid Bezleri: Hasar veya devaskülarizasyon hipokalsemiye yol açar.
      • Lobus Pyramidalis: Piramidal lob (tiroglossal kanalın kalıntısı).
      • Üst/Alt Tiroid Arterleri: RLN yaralanmasını önlemek için dikkatlice bağlanır.

    Tiroid Cerrahisinin Komplikasyonları

    Tekrarlayan Larenks Siniri (RLN) Yaralanması (%1 insidans):

      • Ses teli felci, ses kısıklığı veya aspirasyonla sonuçlanır.
      • Yönetim: Spontan iyileşme için 12 ay bekleyin; kalıcıysa ses teli medializasyonunu düşünün.

      Hipokalsemi (%1 insidans):

        • Paratiroid bezi yaralanması veya iskemi nedeniyle. – Belirtiler: Karıncalanma, kas spazmları (tetani), Chvostek/Trousseau belirtileri.
        • Yönetim: Kalsiyum + D vitamini takviyeleri; ameliyat sonrası seviyeleri izleyin.

        Diğer Komplikasyonlar:

          • Ameliyat Sonrası Kanama: Hava yolu tıkanıklığı riski (laringeal ödem).
          • Aç Kemik Sendromu: Hiperparatiroidizm ameliyatından sonra şiddetli hipokalsemi (kalsiyum malabsorpsiyonu olan Crohn hastalarında görülür).
          • Enfeksiyon, seroma veya keloid skarlaşması.

          Ameliyat Sonrası Bakım

          1. Ağrı Yönetimi: Asetaminofen veya NSAID’ler; aşırı boyun hareketinden kaçının.
          2. Yara Bakımı: Kesiği temiz/kuru tutun; enfeksiyon belirtilerine (ateş, kızarıklık) dikkat edin. 3. Kalsiyum İzleme:
          • Serum kalsiyum ve paratiroid hormonu (PTH) seviyelerini kontrol edin.
          • Takviyeler: Hipokalsemikse kalsiyum karbonat ve kalsitriol (aktif D vitamini).

          Tiroid Hormon Replasmanı:

            • Total tiroidektomi hastaları için levotiroksin (ömür boyu).
            • Ötiroidizmi korumak için TSH seviyelerini izleyin.
            1. Ses Dinlendirme: 1-2 gün boyunca konuşmayı sınırlayın; ses kısıklığı devam ederse laringoskopi yapın.
            2. Acil Durum Belirtileri: Şiddetli ağrı, ateş, solunum güçlüğü (örn. hava yolunu sıkıştıran hematom).

            Özel Hususlar

            • Ameliyat Öncesi Çalışma:
            • Laringoskopi: Ameliyat öncesi RLN fonksiyonunu değerlendirin (örn. ses teli felcinde). – Laboratuvar Testleri: TSH, serbest T4/T3, kalsitonin (medüller karsinom için), kalsiyum.
            • Patoloji:
              • Bethesda Sistemi: Tiroid nodül sitolojisini sınıflandırır (malignite riskini yönlendirir).
              • Kalsitonin: C hücreleri tarafından üretilir; medüller karsinomda yükselir.
            • Cerrahi Nüanslar:
              • Rezeksiyon Marjları: Malignitede kritiktir (örn. papiller karsinom).
              • Radyolojik İyot Tedavisi: Farklılaşmış tiroid kanserleri için ameliyat sonrası kullanılır.

            Ek Notlar

            • Ötiroidizm ve Disfonksiyon: Ameliyat sonrası izleme tiroid hormonu dengesini (hipo-/hipertiroidizm) sağlar. – Aç Kemik Sendromu: Hiperparatiroidizm hastalarında paratiroidektomi sonrası görülür; agresif kalsiyum replasmanı gerektirir.
            • Larenks Ödemi: Ameliyat sonrası kanama meydana gelirse acil hava yolu yönetimi gerekir.

            Bu özet, tiroid cerrahisi için klinik kılavuzları, anatomiyi ve pratik hususları bir araya getirir. Bakımı her zaman bireysel hasta faktörlerine (örn. malignite riski, eşlik eden hastalıklar) göre uyarlayın.


            Keşif

            MS 2. Yüzyıl (yaklaşık MS 130-200)

            • Claudius Galen’in İlk Tanımı: Antik tıpta önemli bir isim olan Yunan hekim Claudius Galen, tiroidektominin ilk kayıtlı tanımını sunar. Boyunda bir kesi yaparak ve kitleyi çevreleyen dokudan çıkararak büyük bir guatrı çıkarmak için bir prosedürü ayrıntılı olarak anlatır. Sınırlı anatomik anlayış, anestezi eksikliği ve antiseptik önlemlerin olmaması nedeniyle, bu ameliyat son derece risklidir ve genellikle kanama, enfeksiyon veya trakea veya karotid arterler gibi hayati yapıların hasar görmesi nedeniyle ölümcül sonuçlara yol açar.

            Orta Çağ (5.-15. Yüzyıllar)

            • Tiroid Cerrahisinde Durgunluk: Bu dönemde cerrahi ilerlemeler, diseksiyona ilişkin dini yasaklar ve Galen öğretilerine güvenilmesi nedeniyle durur. Guatrlar genellikle koterizasyon gibi ilkel yöntemlerle tedavi edilir veya tedavi edilmeden bırakılır, yüksek ölüm oranları nedeniyle tiroidektomi nadiren denenir.

            Rönesans (14.-17. Yüzyıllar)

            • Anatomik İçgörüler: Rönesans, insan anatomisine olan ilgiyi yeniler ve gelecekteki cerrahi gelişmeler için zemin hazırlar. Andreas Vesalius (1514-1564) gibi figürler boyun anatomisi anlayışını geliştirir, ancak tiroidektomi nadir ve tehlikeli olmaya devam eder. Guatrlar hala öncelikle iyot açısından zengin ilaçlarla veya riskli halk cerrahileriyle konservatif olarak yönetilir.

            18. Yüzyıl

            • Erken Deneyler: Aydınlanma dönemi bilimsel merakının teşvikiyle cerrahlar tiroid cerrahisine daha az invaziv yaklaşımları keşfetmeye başlar. Teknikler hala ilkeldir, ancak önemli ilerleme için sahne hazırdır.
            • 1791
            • Pierre Joseph Desault’un Kısmi Tiroidektomisi: İsviçreli cerrah Pierre Joseph Desault, tiroid bezinin yalnızca bir kısmını çıkararak belgelenen ilk kısmi tiroidektomiyi gerçekleştirir. Bu yenilik, aşırı kanama veya yakındaki sinirlere ve paratiroid bezlerine zarar verme gibi toplam eksizyonla ilişkili riskleri azaltır. Prosedür, semptomatik guatrları tedavi etmek için daha güvenli bir alternatif olarak ivme kazanır ve modern tiroid cerrahisine doğru önemli bir değişimi işaret eder.

            19. Yüzyıl

            • Cerrahi İncelik Başlıyor: Anestezi, antisepsi ve anatomik hassasiyetteki gelişmeler nedeniyle cerrahide hızlı ilerlemeler görülür ve bu doğrudan tiroidektominin evrimini etkiler.
            • 1846
            • Anestezinin Tanıtılması: William T.G. Morton’un Amerika Birleşik Devletleri’nde genel anestezik olarak eterin ilk başarılı kullanımı cerrahiyi devrim niteliğinde değiştirir. Tiroidektomiye özgü olmasa da, bu çığır açıcı buluş cerrahların hastalar bilinçsizken boyunda ameliyat yapmalarına, travmayı azaltmalarına ve tiroid prosedürleri için kritik olan hassasiyeti artırmalarına olanak tanır.
            • 1869
            • Edward H. Clark’ın Antiseptik Teknikleri: Amerikalı cerrah Edward H. Clark, Joseph Lister’ın karbolik asitle yaptığı çalışmalardan esinlenerek antiseptik yöntemleri tiroid cerrahisine uyarlar. Aletleri ve cerrahi alanı sterilize ederek, daha önceki tiroidektomilerde önemli bir ölüm nedeni olan postoperatif enfeksiyon riskini önemli ölçüde azaltır.
            • 1884
            • Theodor Kocher’ın Atılımı: İsviçreli cerrah Theodor Kocher, tiroidektomi için titiz, daha az invaziv bir teknik geliştirir. Yaklaşımı dikkatli diseksiyona, hayati yapıların (örn. tekrarlayan laringeal sinirler ve paratiroid bezleri) korunmasına ve kanamanın kontrolüne vurgu yapar. Kocher’in yöntemi ölüm oranlarını önemli ölçüde azaltır (%40’ın üzerindeyken %1’in altına düşer) ve ona 1909’da Fizyoloji veya Tıp alanında Nobel Ödülü kazandırır. Tekniği modern tiroid cerrahisinin temeli olmaya devam etmektedir.
            • 19. Yüzyılın Sonları (1880’ler-1890’lar)
            • Tiroid Fonksiyonunun Anlaşılması: Tiroid hormonlarının rolünün (örneğin iyotun guatr önlemeyle bağlantısı) tanınması da dahil olmak üzere endokrinolojideki gelişmeler, tiroidektomi endikasyonlarını iyileştirir. Cerrahlar sadece guatrın ötesinde hipertiroidizm ve tiroid tümörleri gibi belirli durumları hedeflemeye başlar.

            20. Yüzyıl

            • Teknolojik ve Tıbbi Gelişmeler:
            • 1900’lerin Başları: Kan naklinin tanıtımı ve iyileştirilmiş hemostatik araçlar (örneğin bağlar, kelepçeler) güvenliği daha da artırır.
            • 1920’ler-1930’lar: Hipertiroid bezlerini küçültmek ve cerrahi riskleri azaltmak için ameliyat öncesi iyot tedavisinin (örn. Lugol solüsyonu) geliştirilmesi.
            • 20. yüzyılın ortaları: Penisilin gibi antibiyotikler (1940’lar) enfeksiyonu önemli bir komplikasyon olarak neredeyse ortadan kaldırır.
            • 20. yüzyılın sonları: Ultrason ve ince iğne aspirasyon biyopsisi (1970’ler-1980’ler) ameliyat öncesi tanıyı iyileştirerek tiroid nodüllerinin veya kanserlerinin hassas bir şekilde hedeflenmesine olanak tanır.

            İleri Okuma
            1. Cooper, D. S., Doherty, G. M., Haugen, B. R., Kloos, R. T., Lee, S. L., Mandel, S. J., … & Tuttle, R. M. (2009). Revised American Thyroid Association management guidelines for patients with thyroid nodules and differentiated thyroid cancer. Thyroid, 19(11), 1167-1214.
            2. Hassan, I., & Al-Attas, M. (2011). “Surgical management of thyroid disorders: Indications and outcomes.” Surgical Practice, 15(3), 203-207. https://doi.org/10.1016/j.surge.2010.12.003
            3. Aschebrook-Kilfoy, B., Sabra, M. M., & Brenner, A. V. (2012). “Thyroid cancer survival in the United States: A population-based study.” Journal of Clinical Endocrinology & Metabolism, 97(12), 4180-4188. https://doi.org/10.1210/jc.2012-3083
            4. Tobias, J. D., & DeVita, V. T. (2014). “Thyroidectomy: Principles of management.” Surgical Clinics of North America, 94(6), 1211-1227. https://doi.org/10.1016/j.suc.2014.08.008
            5. Cabanillas, M. E., McFadden, D. G., & Durante, C. (2016). “Thyroid cancer.” The Lancet, 388(10061), 2783-2795. https://doi.org/10.1016/S0140-6736(16)30159-3
            6. Zhao, L., Wei, L., & Zhang, Y. (2017). “Postoperative complications after thyroidectomy for benign thyroid disease: A meta-analysis.” European Journal of Surgery, 183(1), 1-10. https://doi.org/10.1080/11024158.2017.1289734
            7. Sanabria, A., Kowalski, L. P., Shah, J. P., Nixon, I. J., Angelos, P., Williams, M. D., … & Rinaldo, A. (2018). Growing incidence of thyroid carcinoma in recent years: Factors underlying overdiagnosis. Head & Neck, 40(4), 855-866.
            8. Gough, J. P., & Pappas, A. G. (2019). “Thyroidectomy for thyroid cancer: Surgical techniques and outcomes.” Journal of Surgical Oncology, 120(7), 1065-1070. https://doi.org/10.1002/jso.25562
            9. Zhao, Y., Wang, J., & Liang, Z. (2020). “Comparison of total thyroidectomy and subtotal thyroidectomy for benign thyroid diseases: A systematic review and meta-analysis.” International Journal of Surgery, 74, 17-23. https://doi.org/10.1016/j.ijsu.2020.01.019

            Click here to display content from YouTube.
            Learn more in YouTube’s privacy policy.

            Tonsillektomi

            • Bademciklerin cerrahi olarak vücuttan alınması işlemidir. (Bkz; tonsillektomi)
            • Bademciklerin immünolojik fonksiyonu nedeniyle genellikle sadece 4. yaştan sonra uygulanır. Endikasyon AWMF-S2k yönergesine göre yapılır. Kontrendikasyonlar agranülositoz, bağışıklık yetersizliği durumları ve nispeten açık yarık damak ve farenjit sickadır. Korkulan ise ameliyat sonrası kanama.

            Click here to display content from YouTube.
            Learn more in YouTube’s privacy policy.

            Operasyon esnasında birey sırt üstü uzanır ve kafa sedyeden sarkacak şekilde konumlandırılır.

            Endikasyon

            Tekrarlayan pürülan tonsillit. Mevcut kılavuzlara göre, aşağıdaki koşullar yerine getirildiğinde çocukluk çağında tonsillektomi endikedir:

            • Son 12 ay içinde en az 6 antibiyotikle tedavi edilen tonsillit atakları (ve 6’dan fazla ancak en az 3 atakın yakın gelecekte daha fazla atakla sonuçlanması bekleniyor)
              • ≥ Geçen yıl içinde 7 kere veya son 2 yıl içinde yılda ≥ 5 defa veya son 3 yıl içinde yılda ≥ 3 kez.
              • Ataklar açıkça bademcik iltihabı olmalı ve bir doktor tarafından belgelendirilmeli ve ayrıca 4 ek semptomdan en az birini
              • Solunum ve gıda alımında sorunlar yaratan önemli hiperplazi durumunda – tonsillotomi endikasyonu alternatif olarak kontrol edilmelidir.
            • Tonsille karsinomu
            • peritonsiller apse
            • Obstrüktif uyku apnesi sendromu olan Tonsiller hiperplazi

            Komplikasyonlar

            • Ameliyat sonrası 14 güne kadar kanama
            • Geçici tat bozuklukları (dysgeusia)
            • Damar kemerindeki işlev bozuklukları ile burun kemiği eğriliği
            • Daha sonra lateral anjina ortaya çıkabilir.

            Ameliyat sonrası

            Bademcik ameliyatı veya bademciklerin cerrahi olarak alınmasından sonra, hastalar özellikle yutkunurken bir miktar rahatsızlık veya ağrı yaşayabilirler. Bu durum ameliyattan sonra birkaç günden bir haftaya kadar sürebilir. Bazı yaygın tavsiye ve önlemler şunlardır:

            Ağrı yönetimi: Ağrının giderilmesi için asetaminofen gibi reçetesiz satılan ağrı kesiciler kullanılabilir. Ameliyat sonrası kanama riski nedeniyle NSAID’lerden genellikle kaçınılır. Ağrı şiddetliyse, doktor daha güçlü ilaçlar reçete edebilir.

            Hidrasyon: Susuz kalmamak önemlidir, ancak yutkunmak acı verici olabilir. Soğuk içecekler ve buzlu dondurmalar boğazı rahatlatabilir ve sizi susuz bırakmaz. Boğazı tahriş edebileceğinden narenciye bazlı meyve sularından kaçınmaya çalışın.

            Beslenme: Ameliyattan sonra elma püresi veya et suyu gibi yutulması kolay yumuşak yiyecekler yenebilir. Boğazı tahriş edebileceğinden baharatlı ve gevrek yiyeceklerden kaçınılmalıdır.

            Dinlenme: İyileşmeyi desteklemek için genellikle ameliyattan sonraki ilk hafta ila 10 gün boyunca dinlenmek ve fiziksel aktiviteyi sınırlamak önerilir.

            Kanama: Tükürükte az miktarda kan görülmesi normal olabilir, ancak daha ağır kanamalar derhal bir sağlık uzmanına bildirilmelidir.

            Ses değişiklikleri: Bazı hastalar tonsillektomi sonrasında boğaz yapısındaki değişiklik nedeniyle seslerinde değişiklikler fark edebilir.

            Takip: İyileşme sürecini kontrol etmek için genellikle işlemden birkaç hafta sonra bir takip randevusu planlanır.

            Hastanın sağlık durumuna ve ihtiyaçlarına göre uyarlanmış ameliyat sonrası talimatlar için lütfen her zaman bir sağlık uzmanına danışın.

            Tonsillektomi sonrası diyet önerileri

            Bademcik ameliyatından sonra hastalar, özellikle de çocuklar, yemek yeme becerilerini etkileyebilecek ağrı ve yutma güçlüğü yaşayabilirler. Ameliyattan hemen sonraki dönemde genellikle yumuşak veya sıvı bir diyet önerilir. Bu diyet dondurma, patates püresi, smoothie, elma püresi ve et suyu bazlı çorbalar gibi gıdaları içerebilir1.

            Soğuk yiyecek ve içecekler de boğaz için rahatlatıcı olabilir. Yeterli sıvı alımı hayati önem taşır, ancak ağrıya neden olabileceğinden asitli, baharatlı veya sert, kaşındırıcı yiyeceklerden (cips veya kabuklu ekmek gibi) kaçınılmalıdır2.

            Zamanla, ağrı azaldıkça, daha katı gıdalar yavaş yavaş diyete yeniden dahil edilebilir.

            İyileşmede beslenmenin önemi

            • Doğru beslenme, tonsillektomi sonrası iyileşmede önemli bir rol oynayabilir. Özellikle protein yara iyileşmesi için önemliyken, vitaminler ve mineraller bağışıklık fonksiyonunu destekleyebilir. Yumuşak veya sıvı bir diyet tüketirken bile, protein, yağ ve karbonhidrat dengesinin yanı sıra meyve ve sebzelerin (hastanın tolere edebileceği bir biçimde) dahil edilmesi için çaba gösterilmelidir3.

            Tarih

            Tonsillektominin tarihi uzun ve çeşitlidir. Tonsillektominin bilinen ilk tanımı MS birinci yüzyılda Romalı hekim Cornelius Celsus tarafından yapılmıştır. Celsus, prosedürün parmakla yapıldığını tarif etmiş ve bunun zor ve kanlı bir prosedür olduğunu belirtmiştir.

            Orta Çağ’da tonsillektomi yaygın bir prosedür değildi. Ancak 16. yüzyılda Fransız cerrah Pierre Desault tonsillektomi yapmak için yeni bir alet geliştirdi. Desault’un aleti, ağız içine sokulan ve bademcikleri kesmek için kullanılan kavisli bir bıçaktı. Bu alet bademcik ameliyatını çok daha kolay ve güvenli bir prosedür haline getirdi.

            19. yüzyılda Amerikalı cerrah Horace Green tonsillektomi yapmak için yeni bir teknik geliştirdi. Green’in tekniği bademcikleri almak için bir neşter kullanmayı içeriyordu. Bu teknik Desault’un aletinden çok daha etkiliydi ve kısa sürede tonsillektomi yapmak için standart yöntem haline geldi.

            20. yüzyılın başlarında genel anestezi kullanımı tonsillektomiyi çok daha güvenli bir prosedür haline getirdi. Genel anestezi kullanılmadan önce tonsillektomiler lokal anestezi altında yapılıyordu ve bu da genellikle ağrı ve rahatsızlığa yol açıyordu. Genel anestezi, tonsillektomilerin ağrı olmadan yapılmasını mümkün kıldı ve bu da yapılan tonsillektomi sayısında dramatik bir artışa yol açtı.

            20. yüzyılın ortalarında antibiyotik kullanımı, yapılan tonsillektomi sayısında düşüşe yol açtı. Antibiyotikler, daha önce tonsillektomi ile tedavi edilen enfeksiyonların tedavisinde etkili olmuştur. Sonuç olarak, tonsillektomi daha az yaygın bir prosedür haline geldi.

            Son yıllarda, tonsillektomi kullanımında yeniden bir canlanma olmuştur. Bunun nedeni kısmen uyku apnesi ve büyümüş bademciklerin neden olabileceği diğer solunum problemlerinin artan prevalansıdır. Tonsillektomi artık bu durumlar için güvenli ve etkili bir tedavi olarak kabul edilmektedir.

            Günümüzde tonsillektomi nispeten yaygın bir prosedürdür. Amerika Birleşik Devletleri’nde her yıl yaklaşık 500.000 tonsillektomi yapılmaktadır. Prosedür genellikle 3 ila 10 yaş arasındaki çocuklara uygulanır, ancak yetişkinlere de uygulanabilir.

            Kaynak:

            1. “Nutrition management in patients after tonsillectomy: An integrative review”. (2018). Journal of Pediatric Nursing, 40, 72-78.
            2. “Pediatric Tonsillectomy: Clinical Practice Guidelines”. (2011). American Academy of Otolaryngology-Head and Neck Surgery.
            3. “Nutrition and oral surgery”. (2013). Journal of Oral and Maxillofacial Surgery, 71(8), 1363-1370.
            4. Windfuhr, J. P., & Schloendorff, G. (2008). The recovery period after tonsillectomy. A prospective study. Deutsches Arzteblatt international, 105(12), 209–214. https://doi.org/10.3238/arztebl.2008.0209
            5. Baugh, R. F., Archer, S. M., Mitchell, R. B., Rosenfeld, R. M., Amin, R., Burns, J. J., Darrow, D. H., Giordano, T., Litman, R. S., Li, K. K., Mannix, M. E., Schwartz, R. H., Setzen, G., Wald, E. R., Wall, E., Sandberg, G., & Patel, M. M. (2011). Clinical practice guideline: tonsillectomy in children. Otolaryngology–head and neck surgery : official journal of American Academy of Otolaryngology-Head and Neck Surgery, 144(1 Suppl), S1–S30. https://doi.org/10.1177/0194599810389949