Bağımlılık Karşısında Antibağımlılık İlacı Arayışı

Kaynak: Vietnam Vets-Drug Addiction Arthur Schatz 1971

OV329 adlı molekülün son hali, hayvan deneylerinde beyindeki ödül sistemini susturarak, kokain veya diğer alışkanlık yaratan maddelerin etkilerini azaltmayı başardı.

Uyuşturucu ve keyif veren madde bağımlılıklarına karşı savaşta, güçlü kimyasallar kendilerine önemli bir yer edinmeye başlıyor. Her yıl dünyada onbinlerce insanın ölümüne yol açan madde bağımlılıkları için doktorlar da oldukça dar bir mücadele alanına ve az sayıda silaha sahip. Şimdi ise bu mücadeleye girmeye aday yeni bir molekül, direkt olarak bağımlılığın sinirsel devresini hedefleyerek sorunu kökten çözmeyi vadediyor.

OV329 adlı molekülün son hali, hayvan deneylerinde beyindeki ödül sistemini susturarak, kokain veya diğer alışkanlık yaratan maddelerin etkilerini azaltmayı başardı. Bu da doktorlar için bağımlılığa karşı -üstelik sadece madde ve alkol bağımlılığı da değil- yeni bir mücadele yolu anlamına geliyor. Yeme ve kumar gibi alışkanlıklara karşı da tıbbi çözüm yolu olabilecek bu kimyasal, elbette diğer tüm tedaviler gibi önce insanlar üzerinde denenecek veya klinik araştırmalar kapsamında analiz edilecek.

OV329’u geliştiren, Illinois’deki Northwestern University’den Richard Silverman molekülle ilgili çok umutlu olduğunu belirtirken, Indiana University’den sinirbilimci Andrea Hohmann molekülün terapötik olarak çok ilgi çekici ve umut vaad edici olduğunu belirtiyor.

Uyuşturucular veya keyif verici uyaranlar beynin standart veya normal ödül mekanizmasını ele geçirdiğinde, bağımlılık dediğimiz durum ortaya çıkar. Bu mekanizma, yemek yeme, cinsel birliktelikler gibi faydacı ve zorunlu da olsa bir takım hormonal mutluluk verici davranışları uyarmak için evrilmiştir diyebiliriz. Beyinde dopamin salgısını artıran bu davranışlar direkt olarak motivasyon dediğimiz güdü ve/veya güdümleme ile ilişkilidir.

Opioid dediğimiz uyuşturucular ve diğer bağımlılık yaratan maddeler, diğer nöral reseptörleri (sinir hücresi reseptörlerini) uyararak öforik (ani ve yüksek derecede keyiflenme) durumu yaratarak ani dopamin artışları dolayısıyla bağımlılık yaratabilmektedir. Bağımlılar, bu alışkanlıklarını bırakmaya çalıştığında ise, maddeyi aldıkları zaman yaşadıklarına benzer ani dopamin zirveleri yaşar ve bu da bağımlılık krizlerine girerek temiz kalmalarını oldukça zorlaştırır.

Beyin sürekli olarak maddenin ne kadar iyi hissettirdiğine ilişkin bir yanılsamayı hatırlatmaya çalışırken, birey bununla mücadele etmek durumunda kalır. Piyasadaki tıbbi ilaçların büyük çoğunluğu spesifik olarak bir maddeye olan bağımlılık ile mücadele etmeye çalışır. Örneğin buprenorfin, opioid bağımlılığına karşı opioid reseptörlerine bağlanarak, o maddeler kadar olmasa da belli bir miktar haz vererek zamanla bu mekanizma ile zayıflatarak mücadele eder. Aynı zamanda, bağımlının krizlerini de bir noktaya kadar tatmin ederek dopamin ödül sistemini uyaran buprenorfin ilacı, bağımlının gerçek opioidi istemesine engel olamamaktadır ve zamanla bu ilacı da, bağımlısı oldukları kimyasalı da yüksek dozda alma ihtiyacı duyulmasına sebep olmaktadır.

OV329 ve diğer benzer bileşikler, bağımlılığa diğer yönden yaklaşmayı hedefler. OV329, GABA-AT adı ile bildiğimiz ve GABA molekülünü yıkan bir enzimi bloke ediyor. Bu da GABA’nın yıkılmamasını ve görevini yapabilmesini sağlıyor. GABA’nın görevi ise, bazı nöronların ateşlenmesini baskılayarak veya inhibe ederek buna engel olmaktır. Yıkılmaması sonucu artan GABA seviyesi sinirlerin uyarılmasını ve dolayısıyla dopamin salgılanmasını engellemiş olur ve böylelikle büyük ölçüde beynin ödül sistemi kapatılabilir.

OV329 elbette bu yolla çalışan ilk ilaç değil. Vigabatrin isimli GABA-AT bloklayıcı –ki şu an çok aktif nöronları dinginleştirmek sureti ile epilepsi karşısında tedavi amaçlı kullanılmaktadır- GABA-AT hedefine çok iyi bağlanamadığı için etkin bir tedavi sağlayamıyor ve hastaların yüksek dozda alması zorunluluğu retinal hasara yol açabilmektedir.

2003’te Silverman ve ekip arkadaşları vigabatrine oranla GABA-AT’yi bloklamada 186 kez daha etkin olan CPP-115 molekülünü keşfetmiş ve yeni doğanlar üzerinde spazmları tedavi etmek için kullanıldığında güvenliliği tespit edildi ve bağımlılığa karşı kullanılabileceğine dair de bir umudu ortaya çıkarmıştı.

Şimdi ise aynı ekip CPP-115’in yapısını değiştirerek OV329’u keşfetti 30 Ocak tarihinde Journal of the American Chemical Society’de yayımlanan bir makale ile bu keşiflerini duyurdu. OV329, GABA-AT’ye kendinden önceki molekülden de daha iyi bağlanarak potansiyelini neredeyse ona katlıyordu.

Araştırmacılar bu molekülü nikotin veya kokain bağımlısı olan sıçanlara uyguladığında, dopamin zirveleri nötralize edildi ve bağımlılık yaratan ödül mekanizması bloke edilebildi. Yeni bağımlılık karşıtı tedavi yöntemi üyesi olabilecek diğer bileşikler, dopamin ödül yolaklarını daha da direkt biçimde hedefleyerek, D3 olarak bilinen dopamin reseptörleri alt grubunu bloklar. Bu reseptörler de (D3Rler) beynin motivasyon ve ödül ile ilgili olan bölgelerinde çok daha yoğun miktarda mevcuttur.

Görüntüleme çalışmalarında ise kokain bağımlısı insanların daha yüksek D3 reseptörüne sahip oldukları da kaydedilmiştir. Son yıllarda sayısız çalışmada D3R-bloklayıcı ilaçların hayvanların kokain, metamfetamin ve opioidlere karşı arzularını ciddi oranda azalttığı da gözlemlenmiştir. Ancak bu bloklayıcıların birçok dezavantajı ve yan etkisi mevcuttur.

Ancak bu problemler çözülme yolunda ve çok yakın gelecekte de çözülmeleri bekleniyor. Newman, daha yeni moleküllerinin olduğunu ve bunlar üzerine çalışmayı sürdürdükleri ve hatta sıçanlar üzerinde denendiğinde oldukça umut vaad edici etkiler gösterdiğini belirtiyor.

Henüz tam anlamı ile bir tedavi olmasa da D3R’leri yani D3 adlı dopamin reseptörlerini bloklamanın oldukça temiz ve etkili bir bağımlılık karşıtı tedavi yolu açtığı ortaya koyulmuş oldu.

Kaynak ve İleri Okuma

  • Robert F. Service, Chemists seek antiaddiction drugs to save hijacked brains, 12 Nisan 2018,http://www.sciencemag.org/news/2018/04/chemists-seek-antiaddiction-drugs-save-hijacked-brains
  • Juncosa JI, Takaya K, Le HV, Moschitto MJ, Weerawarna PM, Mascarenhas R, Liu D, Dewey SL, Silverman RB Design and Mechanism of (S)-3-Amino-4-(difluoromethylenyl)cyclopent-1-ene-1-carboxylic Acid, a Highly Potent γ-Aminobutyric Acid Aminotransferase Inactivator for the Treatment of Addiction. J Am Chem Soc. 2018 Feb 14;140(6):2151-2164. doi: 10.1021/jacs.7b10965. Epub 2018 Jan 30.

Orjinal yazı: Bilimfili

Aşk Bağımlısı Olunabilir mi?

Yemek yiyemezsiniz, uyuyamazsınız ve düşünebildiğiniz tek şey bu durumu nasıl düzeltebileceğinizdir. Belki de aşkın bağımlısı olmuşsunuzdur.

Aşırı romantizm, genellikle bağımlılık benzeri semptomlar taşır; aşırı neşe (öfori), ihtiras, bağlılık, uzaklaşım ve kötü hissetme. Öte yandan, beyin taramaları, aşırı romantizmin, beynin ödül merkezlerini uyuşturucu bağımlılığına benzer bir örgüyle uyardığını ortaya koyuyor.

Ancak, insanların aşkın bağımlısı olabilecekleri düşüncesi tartışmalıdır. Tartışmalıdır diyoruz çünkü, insanlar bağımlılık teorisinin doğru tanımı üzerinde ve özellikle de “aşk” terimi kullanıldığında, bununla neyin kastedildiği konusunda uzlaşı sağlamış değiller.

Oxford University Nöroetik merkezinden Anders Sandberg’e göre; aşık olmak istemediğinizi ancak bunun kaçınılmaz olduğunu fark ettiğinizde, bu durum istismar etme gibi kötü şeylere neden olur ve işte tam bu noktada da bağımlılık benzeri bir şeyin sınırını aşmış olursunuz.

Philosophy, Psychiatry & Psychology ‘de yayımlanan bir araştırmada, 1956 ve 2016 yılları arasında yayımlanmış aşk ve bağımlılık üzerine yapılan 64 çalışmanın yeniden gözden geçirilmesi sonucu; aşk bağımlılığının iki farklı tipi olduğu sonucuna ulaşıldı.

Kaynak: https://s3.amazonaws.com/assets.forward.com/images/cropped/potiphar-1428659489.jpg

Ödül Sinyalleri

Araştırmada, herhangi bir romantik ilişki içerisinde bulunmayan, kendisini çaresizce yalnız hisseden ve eski partnerinin yerini derhal başkasıyla değiştirmeye çalışan insanların, –ekibin tanımına göre– aşk bağımlılığının “dar” bir formuna sahip olabilecekleri bulgusuna ulaşıldı.

Bu insanlar, duygusal yatkınlıklarının nesnesine yakın olmak için ortaya çıkan güçlü arzuları görmezden gelebilmede zorluk çeker. Bütün vakitlerini bu arzularıyla geçirirler, obsesif düşünceler ve davranışlar geliştirirler. Bazı vakalarda, bu durum takip ve tacize ya da cinayete sebep olur.

Bu tarz bağımlılıklar, kontrol yetisinden ve sosyal değerlerden yoksundur. Tıpkı bağımlılığın diğer türleri gibi, bu davranış da, beyinde, ödül sinyallerinde coşmaya sebep olan anormal bir süreci tetikler.

Uyuşturucular, insanın hiçbir şekilde üretemediği kadar aşırı düzeyde bir dopamin patlamasına sebep olan uyaranlardır. Bu durum da; beyinde, alışılmadık derecede güçlü bir ödül sinyaline neden olur.  Ancak dopamin ile ilgili bir şey var ki; o da; geriye sürekli daha fazla isteyen bir beyin bırakmasıdır. Bu sinyaller, kişi, hayatında başka ilgilere doğru bir miktar geri adım attığında bile uyuşturucuyu tekrar kullanmaya yönlendirir.

Yapılan bu “review çalışmasında”, araştırmacılar, bazı aşk deneyimlerinin, kişiyi bu tecrübeyi tekrar sürdürmeye iten olağandışı güçlü bir ödül sinyali üretimine sebep olduğu bulgusuna ulaştı.

Fakat, araştırma ekibi aynı zamanda da, normal aşkın aynı spektrumunda seyreden, fakat daha güçlü –hâlâ kontrol edilebilir– istekleri olan ikinci bir “geniş” türdeki aşk bağımlılığına dair deliller elde etti.

Aşırı Mutluluk ve Depresyon

Bu kategori, yalnızca uyuşturucu bağımlılığına benzer davranışların gözlemlerine dayalıdır: Her karşılaşmanın ardından anlık ve aşırı bir mutluluk artışı, fakat ilişkilerin birden sona ermesiyle ortaya çıkan çaresizlik, keder ve depresyon hali. Bazı araştırmacılar, bu tip davranışı bir bağımlılık olarak tanımlamıyor, çünkü bu duygusal seviyeleri deneyimlemek uzun vadede kişi için aşırı düzeyde zararlı değildir.

Yayımlanan bu araştırmada ise, ekip, her iki aşk bağımlılığı türünün de insanların yaşamı üzerinde zararlı etkiler oluşturabileceğini ileri sürüyor. Bazı vakalarda, aşka bağımlılık, insanların istismar ilişkileri içerisinde bulunmalarına ya da kült bir lideri takip etmeleri gibi davranışların görülmesine neden oluyor gibi görünüyor.

Öte yandan romantik aşk, çiftin üyeleri arasıdaki bağı güçlendiren bir hayatta kalma mekanizması olarak milyonlarca yıl önce evrimleşmiş doğal bir bağımlılıktır. Bu son yapılan “review çalışmasındaki” iki tip aşk bağımlılığı bulgusundan ziyade, aşkı doğal bir şey olarak görüp daha geniş bir perspektiften bakılması gerektiği de bir gerçeklik olarak karşımızda duruyor.

Kırık Kalp Tedavisi

Her şeyden önce, bir kalp kırılmasının gerçekten de acı verici olduğunu ortaya koyalım. Fonksiyonel MRI taramaları; yeni bir terk edilme vakası yaşamış insanların beyinlerinde; fiziksel acıyı kaydeden bölgedeki aktivitenin normalin üzerinde olduğunu gösteriyor. Bu durum; nefes darlığı, mide bulantısı ve bazı durumlarda ölümcül olabilen; kalp kasının zayıflaması (tıp dilinde; Takotsubo kardiyomiyopati) gibi her türlü fiziksel belirtilere yol açabilen; kortizol ve adrenalin gibi stres hormonlarının salınımını tetikler.

Kalp kırıklığı, çoğu insanda, zamanla ya da terapi veya anti-depresan desteğiyle ortadan kalkar.

2013 yılında yapılan bir araştırmada, çayır farelerinin (prairie vole) hormonlarında çeşitli yönlendirmelerde bulunuldu. Tek eşli olan bu hayvanlar, vazopressin hormonunu içeren bir süreçle eşler arasında güçlü bağlar oluşturur. Vazopressin ve oksitosin gibi hormonlar,  insanlara ve diğer memeli türlerinin neredeyse %3’ünde devam eden tek eşli bir aşkı yaşamaları noktasında yardımcı olur. Araştırma ekibi, farelerin vazopressin hormonu reseptörlerinde engellemelerde bulunarak, erkek farelerde, eşlerini koruma davranışlarının durdurulabildiği ve farelerin diğer dişilerle daha fazla vakit geçirmelerine sebep olunabildiği bulgusuna ulaştı.

Bu durum, beynimizde aşk-karşıtı bağlantıların da bulunabildiği ve geçmişte kendimize çok yakın hissettiğimiz birisine daha az bağlı bir hâle sokulabileceğimiz anlamına geliyor. Bu bağlantılara dokunmak, kişinin daha önce kendisine çok yakın gördüğü birisini unutabilmesine yardımcı olabilir, fakat ne var ki; bunun nasıl yapılacağını henüz bilmiyoruz.

Kaynaklar ve İleri Okuma:

  1. Philosophy, Psychiatry & Psychology. “Addicted to love: What is love addiction and when should it be treated?” https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC5378292/
  2. NewScientist. “Addicted to love? Craving comes in two forms, and both can hurt.” https://www.newscientist.com/article/2129208-addicted-to-love-craving-comes-in-two-forms-and-both-can-hurt/ (reached on: May 3, 2017)
  3. Bilimfili.com “Dopamin Nedir ve Bağımlılıklarımızın Sorumlusu Dopamin mi?” https://bilimfili.com/dopamin-nedir-ve-bagimliliklarimizin-sorumlusu-dopamin-mi/
  4. Bilimfili.com “Neden Aşık Oluruz?” http://bilimfili.com/neden-asik-oluruz/ –Bilimfili.com ““Romantik Aşk” Efsanesi Sağlığınızı Bozabilir.” https://bilimfili.com/romantik-ask-efsanesi-sagliginizi-bozabilir/
  5. Bilimfili.com “Aşk Sürecindeki Beynimiz.” https://bilimfili.com/ask-surecindeki-beyniniz/
  6. Bilimfili.com “Sevgiliniz Tarafından Terk Edildiğinizde Beyninizde Neler Oluyor?” https://bilimfili.com/sevgiliniz-tarafindan-terkedildiginiz-zaman-beyninizde-neler-oluyor/

Bu yazının kaynağı: https://bilimfili.com/ask-bagimlisi-olunabilir-mi/

Dopamin Nedir ve Bağımlılıklarımızın Sorumlusu Dopamin mi?

Birçok araştırmacı insan beynini, diğer hayvanlardan ayıran en önemli farkların beynimizin nöral dokusunun dış katmanı olan serebral korteksimizin büyüklüğü ve karmaşası olduğu noktasında hem fikir. Dolayısıyla da, evrimin bu şaheserinin mental yaşamımızı eşsizleştirdiğini düşünerek dikkatimizi bu alana odaklama eğilimindeyiz.

Fakat ne var ki; insanlar ve diğer hayvanlar arasındaki neredeyse tamamen aynı olan; örneğin; diğer beyin hücreleriyle iletişim kurmak için dopamin kimyasalını kullanan küçük bir grup beyin hücresi gibi, bazı parçaları gözardı ediyoruz.

Ödüllendirici Bir Deneyim

Dopamin, genellikle beynin “haz kimyasalı” olarak tanımlanır, fakat esasında oldukça fazla sayıda fiziksel ve mental işlemlerde görev alır. Orta beyindeki bir nöron kümesi tarafından diğer nöronlara mesaj taşımada da dopamin kullanılır. Dopamin nöronları sayıca çok azdırlar (beyindeki nöronların yaklaşık %0.0006’sı kadar) ve bütün memelilerde, hatta kaplumbağalar gibi bazı “basit” hayvanlarda da görülür.

1950lerde araştırmacılar, sıçanlar üzerinde yürüttükleri bir çalışmada dopamin nöronlarını ön beyindeki hedeflerine bağlayan bir sinir demetinin uyarımıyla sıçanların zevk aldıklarını gözlemlediler. Bu tarz bir uyarım için sıçanlar, kendi başlarına bırakıldıklarında bir kolu hareket ettirmeyi öğrenebildiler ve bunu günde binlerce kez yapabildiler.

Etik açıdan tamamen sorunlu benzer bir deney ise 1970 yılında insan üzerinde yapıldı. Tıpkı sıçanlardaki gibi, hasta dopamin sinir demetini uyarmak için bir butona basmayı öğrendi ve 3 saatlik bir seans boyunca butona yaklaşık 1500 defa bastı, uyarılma sırasında hastanın aldığı haz  araştırmacılar tarafından rapor edildi.

Bu tarihten itibaren de, yapılan çalışmalar, dopamin sisteminin çok çeşitli haz verici deneyimlerle (örneğin; yemek yemek, seks yapmak, intikam almak, video oyunlarında kazanmak, müzik dinlemek, para kazanmak ve karikatür dergileri okumak gibi) aktive edilebileceğini ortaya koydu. Öte yandan dopamin sistemi aynı zamanda da uyku ilaçları, alkol ve kokain gibi uyuşturucu bağımlıklarına da güçlü bir biçimde cevap veriyor. Bu uyuşturucular, doğal ödüllerin yarattığı etkiden çok daha fazlasını yaratabiliyorlar ve doğal ödüllerden farklı olarak doyumsuzluğa sebep olabiliyor.

Bu gerçeklerin doğrudan izahını şu şekilde yapabiliriz: Dopamin sistemi beyindeki haz yoludur. Bu da; insanlar ve diğer hayvanların neden butona ya da kola basarak dopamin nöronlarını aktive etme istekliliği gösterdiklerini potansiyel olarak açıklayabilir.  Öte yandan bazı uyuşturucuların neden bu kadar bağımlılık oluşturduklarına dair de bir izah geliştirebilir. Uyuşturucuların sebep olduğu güçlü ve uzun süreli aktivasyon bu maddelerin bir “süper ödül” gibi davranmalarına ve daha fazla arzu edilir olmalarına sebep olabilir.

Ancak, motivasyon değişimleri, uyarılma, dikkat, duygu ve öğrenmeyi de içeren birçok mental olay da ödüle yakın bir zamanda meydana gelir. Örneğin, tatlı bir gıda (şeker, dondurma vb.) veren bir otomatın yanından geçişinizi hayal edin. Eğer açsanız, dikkatiniz makineye yönelecektir ve makineye yaklaştıkça daha da uyarılmış bir hale geleceksiniz. Tatlıyı bir kez yediğinizde, haz duyarsınız, açlık hissiniz azalır ve burada beyniniz otomatı bir ödülle ilişkilendirmeyi öğrenir. İşte dopamin sistemi yalnızca tek bir hazdan ziyade birçok sürecin yer aldığı bir sistemdir. Otomata yaklaşmanız, tatlıyı yemeniz, açlık hissinizin azalması ve öğrenmenin gerçekleşmesi hepsi birer dopamin sistemi sürecidir.

İradeye Karşı Dopamin

En önemli dopamin fonksiyonlarından biri de öğrenmedir. Araştırmacılar; ödüle ilişkin beklentilerin gerçeklikle uyuşmadığı anlarda dopamin nöronları aktivasyon değişimi gösteriyor ve öğrenmeye sebep olan bir “ödül tahmin hatası” sinyali veriyor. Örneğin; öngörülmeyen ödüllerle dopamin nöronları aktive oluyor ancak beklenen ödüller gelmediğinde baskılanıyorlar.

Beyindeki dopamin yolu / Credit: Pöppel et al./BioMed Central

Beyindeki dopamin yolu / Credit: Pöppel et al./BioMed Central

Dopamin aktivasyonunun artışını getiren olaylar; ödülle, dopamin azalmasına sebep olan olaylar ise; hayal kırıklığı ile ilişkilendirilir. Eğer çevre değişmiyorsa, yapmanız gereken beyninizin dopamin nöronlarını aktive eden ödül ilişkili eylemlerle uğraşmak ve dopamini baskılayan eylemlerden kaçınmaktır.

Kimyasal Bir Öğretici mi?

Dopamin aktivasyonunun neden olduğu öğrenmeye dair fazlasıyla farkındalık sahibi olmamız pek muhtemel değildir, örneğin; farkında olmadan dopamin aktivasyonu ile ilişkilendirdiğimiz şeylere bağlı hale gelmek gibi. Bu farkındalık eksikliği insanların neden sıklıkla gerçekçi olmayan ya da uyumsuz seçimler yaptığına dair bir açıklama getirebilir.

Peki beyin araştırmaları, bağımlılıkta dopamin etkilerinin üstesinden gelmede kullanılabilir mi? Sinirbilimciler bağımlılıkta dopamin nedenli öğrenmeyi engelleyecek ilaçların bulunabilmesi için iz sürmeye devam ediyorlar. Ancak sınırlı bir başarı elde etmiş durumdalar, çünkü dopaminin, motive ve mutlu hissetme gibi diğer fonksiyonlarını engellemeden yalnızca öğrenme fonksiyonunu engelleyecek bir ilacı üretebilmek oldukça zor bir iş.

Bağımlılığın ardındaki bütün hikaye dopamin nedenli öğrenme değildir, fakat bu durum; bağımlılığın, insanın kendi muhakemesiyle üstesinden gelebileceği bir şey olup olmadığını göz önünde bulundurmamız gerektiğini ortaya koyuyor. Aynı şey, iradenin başarısız kaldığı –örneğin; aşırı yemek yemek gibi– diğer gündelik eylemler için de uygulanabilir.

Evrimin yarattığı serebral korteksimizin eşsizliği bu eylemlerde kontrolü ele alabilir, fakat birincil dopamin sistemimiz buna öğretmenlik yapabilir.


Kaynaklar:

  • Bilimfili,
  • Flemin, S. “What Does Dopamine Actually Do?” Psychology Today. https://www.psychologytoday.com/blog/the-hidden-mind/201212/what-does-dopamine-actually-do (Accessed on 2016, July 21)
  • Fehlhaber, K. “The Reward Pathway Reinforces Behavior.” Knowing Neurons. http://knowingneurons.com/2012/10/31/the-reward-pathway-reinforces-behavior/ (Accessed on 2016, July 21)
  • Bowman, E. (University of St Andrews) “Explainer: what is dopamine – and is it to blame for our addictions?” TheConversation. https://theconversation.com/explainer-what-is-dopamine-and-is-it-to-blame-for-our-addictions-51268 (Accessed on 2016, July 21)
  • Wolfram Schultz, Peter Dayan, P. Read Montague A Neural Substrate of Prediction and Reward SCIENCE z VOL. 275 z 14 MARCH 1997

En Çok Bağımlılık Yapan 5 Uyuşturucu Madde

En çok bağımlılık yapan uyuşturucu maddeler nelerdir?

Soru oldukça basit görünebilir fakat cevap kime sorduğunuza göre değişiyor. Yapılan farklı araştırmaların ve sokaktaki insanların farklı bakış açılarıyla değerlendirdiğimizde; bir maddenin bağımlılık yapıcılık sırasında üst sıralara taşınması için verdiği zararların, beyindeki dopamin sistemi üzerinde olan etkilerinin, insanlara verdiği keyfin, yarattığı etkinin ne kadar sürede geçtiğinin ve maddenin ne kadar kolay bağımlılık yaptığının önemi var. Tabii ki başka etkenler de bağımlılık değerlendirmesi yaparken dikkate alınmalıdır.

Bazı bilim insanlarına göre de: ‘’bağımlılık yapmayacak uyuşturucu madde yoktur’’

Bu yazıda da, David Nutt ve çalışma arkadaşlarının konuda uzman bilim insanlarının görüşlerinden derlediği en çok bağımlılık yapan 5 maddeyi okuyabilirsiniz.

    1. Eroin

Bütün uzmanlar aynı fikirde olmasalar da, sıralamada ilk sırayı 3 üzerinden 2.5 puanla eroin alıyor. Bu uyuşturucu maddenin beyindeki dopamin seviyesini hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalar sonucunda %200’e kadar yükselttiğinin bulgularına ulaşıldı. Buna ek olarak da, hem bireye hem topluma en çok zarara sebep olan uyuşturucu maddelerden birinin eroin olduğunu söylemek mümkün. Çünkü eroin, uyuşmaya sebep olabilecek dozun yalnızca 5 katıyla ölüme sebebiyet verebiliyor.  Ayrıca 2009 yılı değerlendirmelerine göre eroinin dünya çapında 69 milyar dolarlık yasadışı pazarı mevcut.

    2. Alkol

En çok bağımlılık yapan ikinci uyuşturucu madde konu üzerine çalışma yapan araştırmacılara göre 3 üzerinden 2.2 oyla alkol. Yapılan laboratuar deneylerinin sonuçlarına göre, alkol kullanımı beyindeki dopamin seviyesini %40 ila %360 artırıyor. Ayrıca alkolün beyin üzerinde de birçok etkisi bulunuyor.

Alkol almış insanların %22’sinde, hayatlarının bir bölümünde alkol bağımlılığı görülüyor. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre 2002 yılında yaklaşık 2 milyar insan alkol kullanırken 2012 yılında 3 milyondan fazla insanın alkol sebebiyle hayatını kaybettiği biliniyor. Bazı uzmanlar tarafından da alkol, en çok zarar veren uyuşturucu madde olarak gösteriliyor.

    3. Kokain

Kokain doğrudan bir nörondan diğerine mesaj iletmek için beynin dopamin kullanımını etkiler. Esas itibarıyla kokain, beynin dopamin sinyallerini kapatmasını engelleyerek beynin ödül mekanizmasında anormal aktivasyon oluşturur. Hayvanlar üzerinde yapılan deneylere göre, kokain kullanımı ile beyindeki dopamin seviyesi üç katına çıkabilir. Tahminlere göre dünya çapında 14 ila 20 milyon insan kokain kullanıyor.

Taş kokain uzmanlar tarafından en çok zarar veren 3. uyuşturucu madde ve toz kokain de 5. en çok zarar veren uyuşturucu madde olarak değerlendiriliyor. Kokaini deneyen insanların %21’i hayatlarının bir döneminde kokain bağımlısı oluyorlar.

    4. Barbitürat

Anksiyete ve uyku sorunlarını tedavide kullanılan bu madde, çeşitli beyin bölgelerinin aktivasyonlarını durduruyor. Küçük dozları zindelik hissi ve mutluluk verirken aşırı dozları solunumu durdurduğu için ölümcül olabiliyor. Bu maddeye bağımlılık da oldukça yaygın, çünkü kolaylıkla elde edilebiliyor. Fakat son yıllarda tedavide kullanımı azaldığı için, ilaca olan bağımlılık da azalmaya başladı. Bu durum da, bağımlılığın iç yüzüne daha çok ışık tutuyor olabilir. Bir maddeye ulaşım ne kadar zorsa, yarattığı bağımlılık ve zarar da o kadar az oluyor.

    5. Nikotin

Bu listeyi okurken, eminiz ki, birçok insanın gözü nikotini daha üst sıralarda aramıştır. Fakat nikotin listeye 5. sıradan dahil oluyor.

Nikotin tütün içerisindeki bağımlılık yapıcı ana maddedir. Tütün kullanımı sırasında nikotin akciğerlerden çok hızlı şekilde absorbe edilerek beyne iletilir. Nikotin her ne kadar listemizde 5. Sırada olsa da, çok güçlü bağımlılık yapıcı madde olduğu artık herkes tarafından biliniyor. Yapılan araştırmalarda, tütün ürünlerini denemiş Amerikalıların 3’te 2’sinin hayatları boyunca nikotin bağımlısı olduğunun bulgularına ulaşılmış. Ayrıca 2030 yılı itibarıyla da, yıllık 8 milyon kişinin tütün kullanımından dolayı hayatını kaybedeceği öngörülüyor. Nikotin, beyindeki dopamin seviyesini %25 ila %40 arttırıyor.

 


Kaynak:

  1. Bilimfili,
  2. The Conversation, ”The five most addictive substances on Earth – and what they do to your brain”Retrieved from https://theconversation.com/the-five-most-addictive-substances-on-earth-and-what-they-do-to-your-brain-54862
  3. David Nutt, FMedSci, Leslie A King, PhD, William Saulsbury, MA, Prof Colin Blakemore, FRS Development of a rational scale to assess the harm of drugs of potential misuse Volume 369, No. 9566, p1047–1053, 24 March 2007 DOI: http://dx.doi.org/10.1016/S0140-6736(07)60464-4
  4. Roy A. Wise, Paola Leone, Robert Rivest and Kira Leeb Elevations of nucleus accumbens dopamine and DOPAC levels during intravenous heroin self-administration Synapse Article first published online: 12 OCT 2004 DOI: 10.1002/syn.890210207
  5. Hugh O. Pettit, Joseph B. Justice Jr Effect of dose on cocaine self-administration behavior and dopamine levels in the nucleus accumbens Brain Research Volume 539, Issue 1, 18 January 1991, Pages 94-102 doi:10.1016/0006-8993(91)90690-W
  6. Catalina Lopez-Quinteroa, José Pérez de los Cobosb, Deborah S. Hasina, c, Mayumi Okudaa, Shuai Wanga, Bridget F. Grantd, Probability and predictors of transition from first use to dependence on nicotine, alcohol, cannabis, and cocaine: Results of the National Epidemiologic Survey on Alcohol and Related Conditions (NESARC) Drug and Alcohol Dependence Volume 115, Issues 1–2, 1 May 2011, Pages 120–130 doi:10.1016/j.drugalcdep.2010.11.004
  7. Colin D Mathers , Dejan Loncar Projections of Global Mortality and Burden of Disease from 2002 to 2030 Plos  Published: November 28, 2006DOI: 10.1371/journal.pmed.0030442
  8. Daniele Lecca, Fabio Cacciapaglia, Valentina Valentini, Janne Gronli, Saturnino Spiga, Gaetano Di Chiara Preferential increase of extracellular dopamine in the rat nucleus accumbens shell as compared to that in the core during acquisition and maintenance of intravenous nicotine self-administration Psychopharmacology February 2006, Volume 184, Issue 3, pp 435-446 First online: 06 January 2006 DOI: 10.1007/s00213-005-0280-4
  9. F Weiss, M T Lorang, F E Bloom and G F Koob Oral alcohol self-administration stimulates dopamine release in the rat nucleus accumbens: genetic and motivational determinants. Pharmacology JPET October 1993 vol. 267 no. 1 250-258

İnternet Bağımlısı Gençler de, Madde Bağımlıları Gibi Yokluk Krizi Semptomları Gösteriyor!

PLOS One dergisinde yayımlanan bir araştırmaya göre, Swansea Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Phil Reed, aynı üniversitenin Tıp Fakültesi’nden Dr. Lisa A. Osborne ve Milan Üniversitesi’nden Prof. Dr. Roberto Truzoli ve Michela Romano, internet kullanımının anlık olumsuz psikolojik etkilerini gösterdiler. Bilim insanları, interneti aşırı uzun süreli kullanan gençlerin madde bağımlısı olan gençlerin gösterdiği yokluk krizi semptomlarına benzer belirtiler gösterdiğini ortaya koydular.
Araştırmalarının gösterdiğine göre internet başında uzun zaman geçiren insanlarda, bu aktivitenin bırakılması sonrasında olumsuz duygularda artış meydana geliyor. Bu da, bu olumsuz duygulardan kurtulmak için onların tekrardan internet başına dönmesine neden oluyor. Prof. Reed şöyle söylüyor:
“Her ne kadar internet bağımlılığının ne olduğunu tam olarak bilmiyor olsak da, üzerinde çalıştığımız genç insanların yarısının internette o kadar çok vakit geçirdiklerini tespit ettik ki, bu davranışarı onların ömür boyunca olumsuz etkilenmesine neden olacak. Bu kişiler internet başından kalktıklarında, olumsuz duygular ortaya çıkmaya başlıyor. Tıpkı ekstasi gibi yasadışı ilaçları kullanmayı bırakanlarda olduğu gibi… Bu ön sonuçlar ve beynin çalışmasıyla ilgili diğer ilgili araştırmalar, interneti aşırı kullanmanın insanlar üzerinde hiç beklenmedik olumsuz sonuçlar doğurabileceğini gösteriyor.”
 
Araştırma, yayınlanır yayınlanmaz müthiş bir ilgi gördü ve tepki de çekti… Araştırmada, internet bağımlısı olan ve çok az kullanan insanlar bir arada incelendi. 60 gönüllü (27 erkek, 33 dişi; yaş ortalaması: 24) üzerinde yapılan çalışmada internet bağımlılığı, duygusal hal, telaşlılık, depresyon, şizyotipi ve otizm özellikleri araştırıldı. Kişiler 15 dakika boyunca internet başında kaldıktan sonra tekrardan bu özellikleri ölçüldü.
İnternet bağımlılığı, uzun dönem depresyon, takıntılı rahatsızlık ve otizm ile ilişkilendirildi. Aşırı internet kullanan kişiler aynı zamanda internet kullanımını bırakma sonrasında olumsuz duygular yaşadılar. Bu araştırmanın sonuçları sayesinde, internet kullanımını azaltmak isteyen kullanıcılara daha etkili bir şekilde yardım edilebilmesi umuluyor.
Araştırma, aynı zamanda aşırı internet kullanan kişilerin daha depresif ve daha yüksek oranlarda otizm gösterdiklerini ortaya koydu. Prof. Reed şöyle söylüyor:
“Bu çalışmamız, bundan önce internet kullanıcılarının psikolojik karakteristikleri ve özellikleri ile ilgili yapılan araştırmaları destekliyor. Ancak onların ötesine de geçiyor. Çünkü internete bağımlı olanların bu bağımlılıklarını bıraktıkları anda meydana gelen anlık etkileri göstermeyi başardık.”
 
 
Kaynaklar ve İleri Okuma: 
  1. Michela Romano, Lisa A. Osborne, Roberto Truzoli, Phil Reed Differential Psychological Impact of Internet Exposure on Internet Addicts PLOS One Published: February 7, 2013DOI: 10.1371/journal.pone.0055162
  2. Swansea University

Oyun Bağımlısı Gençlerin Beyinlerinde Güçlü Bağlantılar Bulundu

Internet oyunu rahatsızlığına sahip binlerce gencin sahip olduğu belirtiler, başka bağımlılıklarla tıpatıp aynı görünebilir: Zaman ve oyuna harcanan para üzerinde kontrol kurulamaması, aile ve arkadaşlardan uzaklık, göz ardı edilen okul ödevleri. Addiction Biologydergisinde yayımlanan yeni bir araştırmaya göre ise bu kişilerin beyinleri de diğer bağımlılar gibi normal bireylerin beyinlerden farklı görünebilir. Oyun bağımlılığı olan gençlerin beyinlerindeki değişik bölgeler arasında normal insanların beyinlerine oranla daha güçlü bağlantılar görülebilir. Beyin fonksiyonları açısından bakıldığında kötü bir şey değilmiş gibi görünen bu bağlantılar, aynı zamanda bazı psikiyatrik sorunlara da yol açabiliyorlar.

Yayımlanan araştırmada araştırmacılar, internet oyunu bağımlılığı olan 78 genç ile bağımlılıkları olmayan 73 gencin beyin fMRI taramalarını alıp karşılaştırmaya tabi tuttular. Yapılan karşılaştırmada ise beyinde yer alan 25 farklı bölgenin bağlantılarına bakıldı.

Ortaya çıkan sonuçta internet oyunu bağımlılığı olan gençlerin beyinlerindeki bazı bölgeler arasında daha güçlü bağlantılar olduğu tespit edildi. Bunlardan bazıları bireyin bilişsel kabiliyetini artıran etkiler yaratıyordu. Mesela bağımlı bireyler, oyunlarda yaşanan saldırılar gibi ani ve önemli olaylara daha çabuk tepki verebiliyorlar.

Çalışmanın yazarlarından Jeffrey Anderson, PsyPost’a şu açıklamalarda bulundu: “Beyin ağları arasındaki bu güçlü bağlılık, hedeflere daha güçlü bir şekilde dikkat edilmesini ve çevre hakkındaki yeni bilgilerin daha çabuk algılanmasını sağlayabilir. Beyinde yaşanan değişimler sonunda bazı bireylerin daha verimli düşünmesine yol açabilir.”

Ancak ortaya çıkan diğer sonuçlar ise araştırmacıları endişelendiren niteliktelerdi. Güçlü bağlar down sendromlu, şizofrenik ve otizmli bireylerde de görülen dürtülerin kontrolü hususundaki zayıflığın, bağımlı insanlarda da görülmesine yol açabilir. Bu tarz bağlantılar ise bireyin dikkatinin daha çabuk dağılmasına yol açabilir.

Yapılan araştırma, internet oyunu bağımlılığı alanında gelecekte sinir bilimsel açıdan yapılacak araştırmalar açısından çok güzel bir temel oluşturmakta. Araştırmanın kadınları incelemediğini ve dolayısıyla internet oyunu bağımlılığına sahip tüm bireylerin beyinleri hakkında genelleme yapmanın doğru olmayacağını belirtmekte fayda var. Araştırmacılar bağımlılığa sahip kadınların, erkek bağımlılara kıyasla daha fazla ruh hali bozukluklarına sahip olduklarına dikkat çekiyorlar. Ayrıca araştırmacılar oyun bağımlılığına sahip bireylerin bu tarz bağlantılar geliştirdiği sonucuna ulaşmış olsalar da bu tarz beyin yapısına sahip bireylerin oyun bağımlısı oldukları ihtimali de bir kenarda durmakta.

Gelecek çalışmada araştırmacılar, bu bağlantıların bilişsel kabiliyeti ne düzeyde etkilediğini ölçmek istiyorlar.

Kaynak:

  1. Popsci Türkiye
  2. Doug Hyun Han,*, Sun Mi Kim, Sujin Bae, Perry F. Renshaw and Jeffrey S. Anderson Brain connectivity and psychiatric comorbidity in adolescents with Internet gaming disorder Addiction Biology 22 DEC 2015 DOI: 10.1111/adb.12347