Koku Hafızasının Arkasındaki Bilim

Smell – Prateep Kochabua 2006 Kaynak: https://1.bp.blogspot.com/-f2eZeK61BFU/VwRFobgGJqI/AAAAAAAA-Tg/GwaafeZKfCwggiI0_dEh7E-3D-ec04kgQ

Koku güçlü bir duyudur. Uyanıklığı arttırabilir, kaygıyı azaltabilir ve özgüveni etkileyebilir. Belirli kokular, insanları güvenli sekse bile hazırlayabilir.

Kokular, dünyaya dair algımıza zenginlik katar. Fakat kokunun her yerde bulunmasına rağmen, koku hafızası hakkında, görsel ve işitsel hafızadan çok daha azını biliyoruz.

Koku hafızasına klasik bir örnek, Proust hafızası (veya istemsiz hafıza) olarak bilinen şeydir. Bu olayda, uyarana çok az derecede maruz kalmak, otomatik olarak geçmişe dair güçlü hafızayı tetikler. Proust için bu, çaya batırılmış çöreğin, teyzesinin evine dair detaylı hafızayı harekete geçirmesiydi.

İnsanlar, canlı otobiyografik hafızaları harekete geçiren kokularla ilgili pek çok hikâye anlatır. Bu bir hastane yemeğinin kokusu, belirli bir alkollü içeceğin kokusu veya eski sevgilinin şampuanının kokusu olabilir. Kokularla duygular arasındaki bu güçlü ilişkinin, kokuların işlenmesinde rol oynayan beyin bölgesinin, duygularla bağlantılı olan limbik sistemde yer alması olduğu düşünülüyor.

Kokulara Ait Kısa Süreli Hafızayı Sınamak

Tüm kokular uzun süreli hafızada depolanmıyor. Bazı kokular, hafızada daha kısa süre yer alıyor. Yeni bir tıraş losyonu veya parfüm satın aldığınızı düşünün. İki kokuyu birbirinden ayırt edebilmek çok zor olacağı için, iki ürünü birden aynı anda koklayamazdınız. Hangisini almaya karar verebilmeniz için, birini, diğerinden sonra koklamanız gerekir. Bu da kokuyu geçici olarak depolamanız ve karşılaştırma yapacağınız zaman kokuyu geri anımsamanız gerektiği anlamına gelir. İnsanların kokuları kısa süreli hafızada nasıl depoladıkları ve koku hafızasının, diğer hafıza türlerinden ne ölçüde farklı çalıştığı inceleniyor.

Getirilebilecek en basit açıklama, insanların kokulara sözel etiketler vererek (örneğin, “peynir gibi kokuyor”) koku hafızası işlevlerini yerine getirmesi. Fakat bu tür sözel bir strateji, hafızada kokudan ziyade sözel bir görevin yerine getirilmesine neden olur. Çünkü gerçek peynir kokusunu koku hafızasında değil, “peynir” kelimesini sözel hafızamızda saklarız. Araştırmacılar, bu stratejinin kullanımını, isimlendirmesi zor olan kokuların seçimiyle sınırlandırırlar.

Kullanılan bir diğer strateji ise, katılımcılardan deney sırasında görevle alakasız kelimelerin tekrarlanmasının istenmesi. Bu stratejiye “eşzamanlı eklemleme” adı veriliyor. Eşzamanlı eklemleme, katılımcının kokuyu isimlendirme ve isimlerin görev sırasında sessizce prova edilmesi yeteneğini sekteye uğratıyor. Örneğin, eğer yeni biçilmiş çim gibi kokan bir şeyi koklarken “ama, ama, ama” derseniz, “yeni biçilmiş çim” kelimesini sözel hafızanızda saklayamazsınız. Bu biraz haberleri dinlerken, kitap okumaya çalışmaya benzer.

İnsanların, kokuların isimlendirilmesi zorken ve eşzamanlı eklemlemeye tabi tutulurken, kısa süreli koku hafızası görevlerini yerine getirebildikleri gösterildi. Bu bulgular; sözel etiketlemenin bir koku için hafızayı geliştirebilirken, insanların aynı zamanda kokuyu da hafızada saklayabildiklerini öne sürüyor. Bu da, isimlendirmesi kolay ve isimlendirmesi zor kokular hatırlanırken, beynin farklı bölgelerinin, yani ön aşağı gyrus ve piriform korteks bölgelerinin etkinleştiğini gösteren bir çalışmayla da destekleniyor.

Kısa süreli koku hafızasının, diğer hafıza türlerine kıyaslandığı bir diğer yöntem ise, insanların bir dizi kokuyu ne kadar iyi hatırladıklarını incelemek. Hafıza görevinin özelliklerine bağlı olarak, insanlar genellikle listedeki ilk ve son nesneleri hatırlamakta başarılı oluyorlar (“önde gelme ve yeni olma” adıyla bilinen bir olay). Bazı görevler için, koku hafızasının, diğer uyaranlara kıyasla farklı “önde gelme ve yeni olma” etkileri meydana getirdiğini gösteren bazı deliller vardır. Bu farklılıklar, koku hafızasının, diğer hafıza türlerinden daha farklı şekilde çalıştığına işaret ediyor olabilir.

Tanısal Bir Araç Olarak Koku Hafızası

Elbette, neden koku hafızasını sınayan deneylerle ilgilenmeniz gerektiğini sorgulayabilirsiniz, çünkü çoğu zaman koku algımızı, kokularla alakalı yargılarda bulunmak için kullanırız (bu koku iyi/berbat). Fakat yapılan bir başka araştırma, koku hafızasına dair bozulan algılar, bunama gelişiminin habercisi olabilir.

Bu bağlantıyı daha da vurgulamak amacıyla; bunama belirtileri göstermeyen ApoE genine sahip (Alzheimer gelişimi için genetik risk faktörü) insanlarda bozulmuş koku tanımlama mekanizması vardır. Bu bulgular gösteriyor ki; koku hafızası, bunamanın erken safhalarının teşhis edilmesinde bir araç olarak kullanılabilir. Erken teşhis önemlidir; müdahale ne kadar erken olursa, sonuç o kadar iyi olur.

Kaynaklar ve ileri okuma:

  1. The strange science of odour memory < https://cosmosmagazine.com/biology/the-strange-science-of-odour-memory >
  2.  Preliminary investigation of the effect of peppermint oil on an objective measure of daytime sleepiness. < https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/15708642 >
  3. Ambient odors of orange and lavender reduce anxiety and improve mood in a dental office. < https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/16095639 >
  4. Manipulation of body odour alters men’s self-confidence and judgements of their visual attractiveness by women. < https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/19134127 >
  5. Smells Like Safe Sex < http://journals.sagepub.com/doi/full/10.1177/0956797611400096 >
  6. Olfactory working memory: effects of verbalization on the 2-back task. < https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/21369969 >
  7. Serial position effects in recognition memory for odors: a reexamination. < https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/16532861 >
  8. A Specialized Odor Memory Buffer in Primary Olfactory Cortex < http://journals.plos.org/plosone/article?id=10.1371/journal.pone.0004965 >
  9. Single-probe serial position recall: evidence of modularity for olfactory, visual, and auditory short-term memory. < https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/18728997 >
  10. Impaired sensory and cognitive olfactory function in questionable Alzheimer’s disease. < http://psycnet.apa.org/index.cfm?fa=buy.optionToBuy&id=1996-02174-012 >
  11. Olfactory impairment and subjective olfactory complaints independently predict conversion to dementia: a longitudinal, population-based study. < https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/24451436 >
  12. ApoE gene and familial risk of Alzheimer’s disease as predictors of odour identification in older adults < http://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S0197458005002216 >

Bu yazının kaynağı: https://bilimfili.com/koku-hafizasinin-arkasindaki-bilim/

Neden uyuruz?

Bazıları sekiz saate ihtiyaç duyarken bazılarına dört saat yetiyor. Ama herkesin nefes almak ve yemek gibi uykuya da ihtiyacı var. Fakat bilim insanları bunun nedenini hâlâ çözebilmiş değil.

Bu konuda ilginç teoriler ve ipuçları var. İpuçlarından en belirgin olanı, yeterince uyuduğumuzda kendimizi iyi, mahrum kaldığımızda ise çok daha kötü hissetmemiz. Birkaç günlük mahrumiyetin ardından uyku ihtiyacı öylesine ağır basar ki hiçbir şey uyanık kalmamızı sağlayamaz. Yapılan deneylerde bu haldeki insanların aşırı yüksek müzikte, ayakta, hatta tekmelenirken bile uyuduğuna tanık olunmuştur. Birkaç günlük uykusuzluk hali insanda kafa karışıklığı, unutkanlık ve halüsinasyona neden olur. (En uzun süreli uyanık kalma rekoru 11 gündür.)

Fakat yorulduğumuz için uyuduğumuzu söylemek acıktığımız için yemek yediğimizi söylemek gibi olur; uyuma nedenimiz budur, ama neden uykuya ihtiyaç duyduğumuz sorusunun yanıtı değildir bu.

Bellek yardımı

Son yıllarda ortaya çıkan bir teoriye göre uyku, yeni bellek oluşumunda ve pekiştirilmesinde önemli rol oynar. Hafıza sistemimiz psikolojik gizemini korurken, birçok araştırma uykunun perde arkasında bakım ve muhafaza işlevi gördüğünü iddia ediyor.

California Üniversitesi’nden Matthew Walker ve ekibi, deneklere bilgisayarda sırasıyla çeşitli şekiller gösteriyor. Deneklerin yarısı bu şekilleri sabah, diğer yarısı ise akşam izleyip ezberlemeye çalışıyor. Daha sonra laboratuvara dönen deneklerin sabahçı olanları tüm gün boyunca uyanık kaldıktan sonra, akşamcı olanlar ise gece uyuduktan sonra hafıza testine tabi tutuluyor. Uyumuş olanların şekillerin sıralamasını çok daha iyi hatırladığı ortaya çıkıyor.

Gün içindeki kısa uykuların da hafızayı güçlendirdiği düşünülüyor.

Bazı araştırmacılar uykunun tazeleme ve yeniden düzenleme yoluyla belleğimize yardımcı olduğunu ifade ediyor. Sıçanlara labirent içinde yol bulma eğitimi verilerken beyinlerinde gerçekleşen aktivite biçiminin gece uyku sırasında da tekrarlandığı görüldü. Buradan, gündüz edinilen tecrübenin uyku sırasında da tekrarlandığı sonucuna varıldı.

Dinlenmek ayrıca kötü deneyimlerin etkisinin azaltılmasına da yardımcı oluyor. Walker’in araştırmasında, kötü ve travmatik olayların yarattığı olumsuzluklarla beynin uyku sırasında baş etmeye çalıştığı da iddia ediliyordu.

Rüya alemi

Burada rüya olgusu da devreye giriyor. Belleğimizin uyku sırasında yaşadığı çılgın maceralar olarak ifade edebileceğimiz rüyaların, belleğin tazeliğini korumak için rastgele harekete geçmesi ve yaşanan olaylar arasında bağlantı kurma çabasının ürünü olduğu sanılıyor. Uyku mahrumiyetinin halüsinasyona yol açmasının nedeni de bu olabilir. Uyku yoluyla belleğimizi yeniden düzenleme fırsatından mahrum bırakıldığımızda rüyalar davetsiz bir şekilde uyanık dünyamıza girerek gerçek olanla olmayanı birbirinden ayırmamızı zorlaştırıyor.

Bütün bunlar aslında bazı verilere dayanan spekülasyonlar. Beynimize çeki düzen vermenin yanı sıra, vücudumuz uykuyu hasarlı hücrelerin onarımı gibi bazı düzenleme ve idare işlerini yapma fırsatı olarak da değerlendiriyor olabilir.

Bazı bilim insanları ise uykunun düzen ve onarım amaçlı olmadığını savunuyor. “Neden uyuyoruz?” sorusu yerine “Neden uyanığız?” sorusunun sorulması gerektiğini belirtiyorlar. Sıcak, güvende ve tok haldeyken, yani temel ihtiyaçlar giderilmişken etrafta dolaşmanın ve uyanık kalmanın enerji israfı olduğunu ifade ediyorlar.

Net olan şey, uykunun akıl ve beden sağlığı için gerekli olması. Herkesin ihtiyacı farklılık gösterse de ortalama 7 saat uyumak gerekiyor. Daha az uyuyanların kalp hastalıkları gibi bazı hastalıklara daha açık hale gelme riskinin yanı sıra yaşam sürelerinin de kısaldığı düşünülüyor.

Yani, bir dahaki sefere uyumak istediğinizde suçluluk duygusuna kapılmak yerine, uykunun size ne kadar iyi geleceğini düşünmek daha doğru olabilir.

Kaynak:

  • BBC
  • Jeffrey M. Ellenbogen , Peter T. Hu, Jessica D. Payne, Debra Titone , and Matthew P. Walker Human relational memory requires time and sleep PNAS vol. 104 no. 18 > Jeffrey M. Ellenbogen, 7723–7728, doi: 10.1073/pnas.0700094104
  • Wilson MA, McNaughton BL Reactivation of hippocampal ensemble memories during sleep. Science. 1994 Jul 29;265(5172):676-9.
  • Els van der Helm, Justin Yao, Shubir Dutt, Vikram Rao, Jared M. Saletin, Matthew P. Walker REM Sleep Depotentiates Amygdala Activity to Previous Emotional Experiences Cell Volume 21, Issue 23, p2029–2032, 6 December 2011 DOI: http://dx.doi.org/10.1016/j.cub.2011.10.052

Öğrenirken Unutuyoruz

Avrupa Moleküler Biyoloji Laboratuvarı’ndan (EMBL) ve İspanya’nın Sevilla kentindeki Pablo Olavide Üniversitesi’nden bilimcilere göre, beyin bir şeyi öğrenmeye çalışırken bir yandan da bir şeyleri unutmaya çabalıyor. Çalışmalarının sonuçarını Nature Communications dergisinde yayımlayan araştırmacıların fare beyninde keşfettikleri sinirsel mekanizmalar, öğrenme sırasında aktif bir şekilde unutmanın da gerçekleştiğini ortaya koyuyor. EMBL ekibinin lideri Cornelius Gross şöyle değerlendiriyor: “İlk kez beyinde aktif bir şekilde anıları silme yani unutma ile ilişkilendirilen bir mekanizma keşfettik.”

Öğrenme, en basit düzeyde, bir takım atamalar yapmak ve onları anımsamaktır. Fareler üzerinde çalışan Gross ve meslektaşları, beynin anıları oluşturmasını sağladığı bilinen bölgesi olan hipokampüsü inceledi. Bilgi beynin bu kısmına farklı yollar izleyerek giriyor. Anılar yerleşiklik kazanırken, ana yol boyunca nöronlar arası bağlantılar güçleniyor.

Araştırmacılar, bu ana yol kapatıldığında farelerin bir Pavlov yanıtını (bir sesin ardından gelen sonucu belleyip, sesi duyduğunda sonucu beklemeyi) öğrenemez duruma geldiklerini buldu. Fakat eğer fareler bu bağlantıyı ana yoldaki bilgi akışı engellenmeden önce öğrenmişlerse, yine de anımsayabiliyorlardı. Dolayısıyla bilimciler bu yolunanı oluşturmakla ilgili olduğu, hatırlama üzerinde ise fazla etkisi olmadığı sonucuna vardı. Tahminlere göre hipokampüse giden ikinci yol anımsamadan sorumlu olabilir.

Ana yolun kapatılmasının beklenmedik bir sonucu olduğu da saptandı: Yol boyu uzanan bağlantılar zayıflıyordu; yani anı siliniyordu. “Bu yolun sadece engellenmesinin, onun gücü üzerinde bir etkisi olmamalıydı. İncelememizi derinleştirince diğer yollardan birindeki aktivitenin bu zayıflamaya neden olduğunu keşfettik,” diyor Pablo Olavide Üniversitesi’nden Agnès Gruart. İlginç bir şekilde bu aktif unutma süreci sadece öğrenme durumlarında ortaya çıkıyor. Billimciler başka koşullar altında hipokampüse giden ana yolu kapattıklarında, bağlantıların gücü değişmeden kalıyor.

“Bunun bir açıklaması, beyindeki yerin sınırlı olması olabilir. Bir şey öğrenirken, yenilere yer açmak için bazı bağlantıları zayıflatmak gerekiyor olabilir. Yeni şeyler öğrenebilmek için daha önce öğrendiğiniz şeylerin bir kısmını unutmanız gerekebilir,” diyor Gross. Bu bulguların elde edilmesinde genetiği üzerinde değişiklikler yapılmış fareler kullanıldı. Ama EMBL’deki Maja Köhn’ün laboratuvarının da yardımıyla, ekip beyindeki unutma yolunun genetik mühendisliğe gerek kalmadan, bir ilaçla da aktive edilebileceğini gösterdi. Bu sayede travmatik deneyimleri unutmakta zorlanan insanlar için çözümler üretilebilir.

 


Kaynak:

  • Bilimfili,
  • Avrupa Moleküler Biyoloji Laboratuvarı, “Forgetting to learn”
    < http://www.embl.de/aboutus/communication_outreach/media_relations/2016/160318_Gross/ >

İlgili Makale: Noelia Madroñal, José M. Delgado-García, Azahara Fernández-Guizán, Jayanta Chatterjee, Maja Köhn, Camilla Mattucci, Apar Jain, Theodoros Tsetsenis, Anna Illarionova, Valery Grinevich, Cornelius T. Gross & Agnès Gruart Rapid erasure of hippocampal memory following inhibition of dentate gyrus granule cells Nature Communications 7, Article number: 10923 doi:10.1038/ncomms10923 Received 29 September 2015 Accepted 27 January 2016 Published 18 March 2016l >

Bakterilerde Toplumsal Bellek Olabilir

Geçmişe ilişkin bilgi anımsama becerisi karmaşık organizmalar için sıradandır. Bakteri gibi tek hücreli canlılarda ise bu yetenek hakkında neler söylenebileceği netleşmiş sayılmaz. ETH Zurich ve Eawag araştırmacılarından oluşan bir ekip, geçtiğimiz ay Proceedings of the National Academy of Sciences of the United States of America (PNAS) dergisinde yayımlanan bir makale ile sonuçlarını paylaştıkları çalışmalarında bu konuyu ele aldı.

Tek tek bakteri hücrelerini, yinelenen tuz gerilimine maruz bırakıp gözlemleyecekleri bir deney düzeneği kuran bilimciler, hücrelerin geçmişteki maruziyetlerinin tuz gerilimi ile başa çıkmalarına yardımcı olup olmadığını anlamaya çalıştı. Tekil hücrelerin tepkilerinin geçmiş olaylardan bağımsız olduğunu, topluluk düzeyinde ise bellek benzeri davranışın belirdiğini saptadılar. Bu sonuç, geçmiş olayların bakterilerin bireysel davranışı ve toplu davranışı üzerindeki etkilerinin farklılığını ortaya koydu.

Tek bir bakteri hücresinin belleği kısa sürelidir. Fakat bakteri toplulukları ortak bir bellek geliştirip gerilime karşı dayanıklılıklarını yükseltebilirler. Düşük tuz oranı olan karışıma maruz kalan bakteriler daha sonra yüksek tuz oranı olan bir karışıma maruz bırakıldıklarında, doğrudan yüksek tuzla karşılaşanlardan daha iyi durumda olurlar. Ancak tek tek bakteri hücreleri için bu etki kısa sürelidir ve 30 dakikayı aşan bir sürenin sonunda bakterilerin hayatta kalma oranı düşük tuzlu karışıma maruz kalıp kalmamalarına bağlı olmaktan çıkar. Bakterileri tek tek incelemek yerine topluluğun tamamı göz önüne alındığında ise bakterilerin bir nevi kolektif bellek geliştirdikleri anlaşılıyor.

Roland Mathis laboratuvarda çalışırken görülüyor.

Mikrobiyologlar Roland Mathis ve Martin Ackermann bu keşfi mikroskop altında inceledikleri Caulobacter crescentus bakterisi üzerinde gerçekleştirdiler. Önceden uyarı niteliğinde bir olaya maruz kalan toplulukların ilkinden iki saat sonraki ikinci maruziyette hayatta kalma oranı, uyarı olayı geçirmemiş topluluklara kıyasla yüksek olduğunu buldular. Bilgisayar modellemesi kullanarak bilimciler bu görüngüyü iki etkenin ortak sonucu olarak açıkladı. İlk olarak, tuz gerilimi hücre bölünmesinde gecikmeye neden oluyor; bu da hücre çevrimlerinin eşzamanlılığına yol açıyor. İkincisi de, hayatta kalma olasılığı tekil bakterilerin ikinci maruziyet sırasında bulundukları hücre çevrimi konumlarına bağlı oluyor. Hücre eşzamanlılığının bir sonucu olarak, topluluğun duyarlılığı zamanla değişiyor. Daha önce uyarıcı olaylara maruz kalmış topluluklar, sonraki gerilimlere daha dayanıklı olabiliyor. Ama bazı zamanlarda da daha önce maruz kalmamış topluluklardan bile daha hassas olabiliyorlar.

Martin Ackermann şöyle yorumluyor: “Eğer bu toplu etkiyi anlayabilirsek, bakteri topluluklarını kontrol etme becerimizi geliştirebiliriz.” Elde edilen bulgular, örneğin patojenlerin antibiyotiklere nasıl direnç gösterdiğine, endüstriyel süreçlerdeki bakteri kültürlerinin performanslarına ve atık su dönüşüm tesislerinin dinamik koşullarda çalıştırılmasına ilişkin anlayışımızı iyileştirebilir. Sonuçta bakteriler hemen hemen tüm biyokimyasal ve jeokimyasal süreçlerde kritik rol oynuyor.

 


Kaynak:

  • Bilimfili,
  • Phys.org, “Collective memory in bacteria”
    < http://phys.org/news/2016-03-memory-bacteria.html >

İlgili Makale: Roland Mathis et al. Response of single bacterial cells to stress gives rise to complex history dependence at the population level, Proceedings of the National Academy of Sciences (2016). DOI: 10.1073/pnas.1511509113

Fareler Uykudayken Beyinlerine Yeni Hafızalar Nakledildi !

Inception ya da Total Recall filmlerini hatırlıyor musunuz?

Hafıza nakli (implantasyonu) bilim kurgu filmlerinde bilinen senaryolardan birisidir. Fakat bu kez kurgular bilim sayesinde gerçeğe dönüştü. İlk defa olarak, farelerin beyinlerine uyku esnasında bilinçli bellek aktarımı sağlandı.

Paris’teki Industrial Physics and Chemistry Higher Educational Institution ‘dan bilimciler farelerin beyinlerine yeni bir hafızayı naklettiler.Çalışmada; düşünmeyi başlatan ya da spesifik bir yerdeki nöronlar hedeflendi ve “geri çağırma süreci” çıkarıldı. Çalışmanın başarısı aynı tekniğin günün birinde insanlarda sık sık akla gelen travmatikolaylar gibi bazı kötü hafızaları değiştirmede kullanılabilir olacağı ümidini artırıyor.

İnsanlar ya da hayvanlar uyku sırasında genellikle o günün aktivitelerini hatırlarlar, düşünürler, geri çağırırlar. Bu geri çağırma yeni bir aktivitenin öğrenilmesine ve pekiştirilmesine katkı sunar.

Uzmanlar; kemirgenlerin beynindeki bu geri çağırma işlemi bozulduğunda, bir önceki gün öğrendiklerini hatırlama yetilerinin de bozulduğu sonucuna ulaştılar. Örneğin; fare bugün yeni bir ambar keşfetti ve nerede olduğunu öğrendi, beynindeki geri çağırma işlemi bozulduğunda ertesi gün fare bu yeni ambarla ilgili bir şey hatırlayamıyor.

Araştırmacılar; fareler uykudayken beyinlerinde yeni hafızalar oluşturmak için beyindeki bu geri çağırma işlemini kullandılar. Karim Benchenane öncülüğündeki araştırma ekibi; beyindeki düşünmeyi başlatan ya da spesifik bir yerdeki nöronları hedefledi.

hafiza-implantasyonu-bilimfilicomFare uyuyorken, araştırma ekibi canlının beyin aktivitelerinigözlemledi ve spesifik bölge hücreleri “canlandığında”, ödülle ilişkili beyin bölgeleri bir elektrotla uyarıldı.

Fareler uyandığında, hızlıca ödül hissiyle ilişkilendirilen bölgeye doğru koşuşturdukları görüldü. Bu durum da; bu yeni ödülle ilişkili hafızanın bilimciler tarafından oluşturulduğunu gösteriyor.

Bu durum; uyku sırasında gerçekleşen ilk bilinçli bellek aktarımı olurken, daha öncesinde de bilimciler uyku sırasında insanların beyinlerinde bilinçaltı ilişkiler oluşturmayı başarmıştı. Örneğin, sigara kullanan insanlar için yapılan bir çalışma neticesinde, sigara kullananlar sigarayı çürük yumurta kokusu ile ilişkilendirmişti.

Farenin ödülle ilişkilendirilen bölgeye doğru hedef odaklı bir davranış geliştirdiğini söyleyen Dr. Benchenane:

“Bu da, bu davranışın otomatik bir davranış olmadığını kanıtlıyor. Oluşturduğumuz şey; farenin ödülle ilişkilendirilen bölgeye bilinçli bir şekilde erişim sağlamasıdır” diyor.

Araştırma ekibi, tekniğin; yetenek gibi daha farklı türde hafızaların aktarımını yapabilecek duruma gelmesinin yıllar alacağını düşünüyorlar, ancak tekniğin insanlarda travmatik olaylarla ilgili hafızaları değiştirme noktasında geliştirilebileceğini ümit ediyorlar.

Eğer insan beynindeki korku-ilişkili tecrübelerin tekrar aktive olduğu yer tam olarak saptanabilirse, burada pozitif bir ilişki geliştirilebilir. Böylelikle travmatik olayların etkisiyle sürekli kabuslar gören insanlarda kötü hafızalar pozitif düşünceler ile eşleştirilebilir.


Araştırmanın Makalesi İçin: Naure Neuroscience, http://www.nature.com/doifinder/10.1038/nn.3970
Kaynaklar: Bilimfili, Jessica Hamzelou, “New memories implanted in mice while they sleep”, http://www.newscientist.com/article/dn27115-new-memories-implanted-in-mice-while-they-sleep.html#.VSLzQfmsUYO