Alzheimer Beyinde Nasıl Yayılıyor?

Alzheimer, dünya üzerinde yaklaşık 47 milyon insanı etkileyen yıkıcı bir beyin hastalığıdır. Fakat ne var ki; Alzheimer hastalığını tedavi etmede ya da amansız ilerlemesini önlemede henüz etkin bir tedavi yöntemine sahip değiliz.

Alzheimer, beyinde, beta-amiloid ve tau isimli iki anormal proteinin gelişmesinden kaynaklanan bir hastalıktır. Tau proteinleri, nöronları ve nöron bağlantılarını etkileyerek, nöronların ölümüne ve beyin bölgelerinin birbiriyle normal iletişiminin kesilmesine neden olması açısından önemlidir. Pek çok vakada, tau patolojisi ilk etapta beynin, entorhinal korteks ve hipokampal oluşum olarak bilinen hafıza merkezlerinde görülür. Bu durum, hastalarda, hastalığın herhangi bir belirtisinin görülmediği yıllar öncesinde ortaya konulmuştur.

Zamanla, beyin boyunca görülen tau protein miktarında artış başlar. Bu durum, Alzheimer hastalığı semptomlarında karakteristik bir ilerlemeye neden olur. Burada başlangıçtaki bellek kaybını takiben bağımsızlık kaybına yol açan düşünce ve davranışlarda daha yaygın değişiklikler görülür. Bu durumun nasıl gerçekleştiğine ilişkin ise bilim dünyasında henüz bir uzlaşıya varılmış değil.

Transnöronal Yayılım

5 Ocak’ta (2018) Brain‘de yayımlanan bir araştırmada, insanlarda tau proteinlerinin bağlantılı nöronlar arasındaki yayılımına ilişkin ilk deliller elde edildi. Bu bulgu oldukça önemli bir adımdır, çünkü geliştirilecek yeni yöntemlerle söz konusu bu yayılım durdurulabilirse, Alzheimer hastalığı erken yaşlarda engellenebilir veya semptomları durdurulabilir.

“Transnöronal yayılım”, geçmişte ortaya atılmış ve farelerde yapılan çalışmalar tarafından da desteklenmiş bir yaklaşımdır. Geçmişte yapılan çalışmalarda, sağlıklı fare beynine anormal tau proteinleri enjekte edilmiş ve bu proteinlerin hızlıca yayıldığı ve farede demans semptomlarına neden olduğu görülmüştü. Ancak ne var ki, aynı sürecin insanlarda da işlerlik gösterdiğine ilişkin geçmişte herhangi bir araştırma yapılmamıştı. Öte yandan, enjekte edilen tau miktarı nispeten yüksek olması ve –farelerdeki– hastalık ilerlemesinin insanlarda olduğundan daha hızlı gerçekleşmesinden kaynaklı fare çalışmalarından elde edilen deliller tartışmalıydı.

Bağlı nöronlar arasında tau yayılımı temsili gösterimi / Görsel: Cope, et. al. Brain, https://doi.org/10.1093/brain/awx347Brain’de yayımlanan çalışmada, araştırma ekibi, ileri iki beyin görüntüleme tekniğini birlikte kullandı. Bu tekniklerden birisi, beyinde belirli moleküllerin varlığını taramaya yarayan PET yani pozitron emisyon tomografisiyken; diğeri, beyindeki kan akışını gerçek zamanlı olarak taramaya yarayan fMRI yani fonksiyonel manyetik rezonans görüntülemeydi. Araştırmada, pozitron emisyon tomografisi (PET) ile hastalardaki anormal tau proteinleri doğrudan gözlemlenebildi ve beynin her bölgesinde ne kadar miktarda bulunduğu tam olarak görülebildi. Fonksiyonel manyetik rezonans görüntülemeyle (fMRI) ise, birbiriyle iletişimde olan beyin bölgelerinin ortaya çıkardığı aktivite gözlemlenebildi. İlk kez, aynı insanları her iki yöntemle tarayarak, beyindeki bağlantıları, Alzheimer hastalığı olan insanlardaki anormal tau dağılımı ile doğrudan ilişkilendirildi.

Beyin bağlantısını analiz etmek için “grafik analizi” isimli bir tekniğin kullanıldığı araştırmada, beyin eşit büyüklükteki 598 bölgeye ayrıldı. Ardından bölgeler arasındaki bağlantı, bir sosyal ağ gibi incelenerek beyindeki bir bölgenin temas sayısı, kaç “arkadaşlık” grubuna katıldığı ve beyin bölgelerinin kaçının aynı zamanda birbirleriyle temas kurdukları gibi faktörler değerlendirildi.

Bir influenza salgınında, geniş bir sosyal ağ içerisinde bulunan insanların enfekte olması ve başkalarına bulaştırması çok daha olasıdır. Benzer şekilde, transnöronal yayılım hipotezi de bağlantısı güçlü beyin bölgelerinin daha fazla tau biriktireceği tahmininde bulunuyor. Araştırmada da bu durum gözlemlendi. Bu ilişki her bir beyin ağında tekil olarak ve aynı zamanda da tüm beyinde bulunuyordu.

Öte yandan, geçmişte yapılan araştırmalarda, yüksek metabolik ihtiyaç gerektiren ya da komşu bölgelerinden yeterli destek görmeyen beyin bölgelerinde tau görünümünün daha muhtemel olduğu sonucuna ulaşılmıştı. Her ne kadar bu faktörlerin nöronal ölüm açısından önemi mümkünse de, Brain‘de yayımlanan araştırmada anormal tau brikiminin başlıca nedenleri arasında yer almadı.

Ayrıca, araştırmada, hafif bilişsel bozukluktan ciddi Alzheimer hastalığına kadar farklı hastalık şiddeti bulunan hastalara bakarak, tau birikiminin nedenleri sonuçlarından ayrılabildi. Araştırma ekibi, Alzheimer hastalığındaki artan tau miktarının, beynin bir bütün olarak daha az bağlantısal hale gelmesine neden olduğu ve kalan bağlantıların da giderek rastgele bir hal aldığı sonucuna ulaştı.

Uzun-menzilli Bağlantılar

Son olarak, araştırma ekibi, Alzheimer hastalığındaki bulguları, her 100.000 kişiden yaklaşık üçünü etkileyen  progresif supranükleer felç (PSP) adı verilen nadir bir vakayla karşılaştırdı. Bu hastalık da tau proteinlerinin neden olduğu bir hastalıktır, fakat beyin altı ile sınırlı kalır. Araştırmacılar, PSP’de delillerin transnöronal yayılımı desteklemediğini ortaya koydu. Bunun sebebi anormal tau patolojisinin iki hastalıktaki farklı yapısından kaynaklanıyor olabilir. Alzheimer hastalığında, tau, “çift sarmal iplikler” halindeyken, PSP’de bu yapı “düz iplikler” şeklindedir.

Araştırma ekibi, PSP ilerledikçe, direkt uzun menzilli bağlantıların öncelikli olarak zarar gördüğünü ortaya koydu. Bu da bilginin beyinde daha dolaylı bir yol izlemesi gerektiği anlamına geliyor. Bu durum PSP hastalarına bir soru sorulduğunda neden genellikle yavaş ancak doğru cevap verdiklerini açıklamamıza yardımcı olabilir.

Sonuç olarak, Alzheimer hastası insanlarda transnöronal yayılıma dair deliller, tau patolojisinin beyinde önemli bir hasar oluşturmadan önce kilitlenmesine yönelik yeni tedavi stratejilerinin geliştirilebilmesine olanak sağlayabilir.

Kaynaklar ve İleri Okuma:

  • Tau burden and the functional connectome in Alzheimer’s disease and progressive supranuclear palsy. Brain, (January, 2018). https://academic.oup.com/brain/advance-article/doi/10.1093/brain/awx347/4775021
  • Selective Neuronal Vulnerability in Neurodegenerative Diseases: from Stressor Thresholds to Degeneration. Neuron, (July, 2011). http://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S0896627311005617
  • Prevalence, characteristics, and survival of frontotemporal lobar degeneration syndromes. Neurology, (April, 2016). http://n.neurology.org/content/86/18/1736.short
  • How Alzheimer’s Spreads Through the Brain. NeuroscienceNews. http://neurosciencenews.com/neurology-alzheimers-spread-8277/ (accessed January 8, 2018).

    Bu yazının kaynağı: https://bilimfili.com/alzheimer-beyinde-nasil-yayiliyor/

Tüm Nörodejeneratif Hastalıkların Ardında Prionlar mı Var?

Creutzfeldt-jakob hastalığı denen insanlardaki deli dana hastalığı formunda, kişinin beyni tam manasıyla hızla bunamaya neden olan delikler oluşturarak bozuluyor. Bu durum vakaların %90’ında bir yıl içinde ölüme yol açıyor. Hastalığın ardındaki suçlular prionlar. Prionlar, normal proteinleri hatalı katlanmaya ve kümeleşmeye teşvik eden, kendileri de hatalı katlanmış proteinlerdir. Bilim adamları, bu kendini çoğaltan hastalıklı proteinlerin, Papua Yeni Gine’deki “kuru hastalığı” gibi hastalıklara neden olduğunu biliyorlar. Fakat artan kanıtlar prionların nörodejeneratif hastalıkların hepsinde olmasa da; hatalı şekillenmiş protein birikimleriyle dikkat çeken Alzheimer, Hngtinton Korea ve Parkinson hastalığında çokça rol aldığını ileri sürmektedir.
Yakın zamana kadar, bu iyi bilinen hastalıklara tutulmuş anormal proteinler bulunduran insanların, doğrudan insandan insana bulaştırıcı olabileceğine dair kanıtlar yoktu. 2015 Eylül’de, Journal Nature’da yayımlanan yeni araştırma, insandan insana bulaşmanın mümkün olabileceğine dair ilk ipucunu sağlayınca, tartışmanın gidişatı aniden değişti. (Scientific American, Springer Nature’nin parçasıdır.)
Çalışma için, University Collage London’da nörolog olan John Collinge ve iş arkadaşları 36 ve 51 yaşları arasında Creutzfeldt-jokob hastalığından ölen sekiz hastanın otopsilerini yürüttü. Tüm örnekler, sonradan prionlarla kirlenmiş olduğu bulunan büyüme hormonu tedavisinden sonra hastalığı edinmişti. Araştırmacıların, beyinlerin altısında aynı zamanda, hastalar bu tarz bulguları göstermek için çok genç olsalar bile, Alzheimer hastalığının sahte belirtilerini (hastalık için tanısal olan, beta amiloid protein birikimlerinin formu) taşıdığını keşfetmesi sürpriz oldu.
Bu keşifler, kusurlu hormon enjeksiyonun bu tarz daha fazla protein oluşumunu tetikleyen az miktarda beta amilod proteinlerini taşımış olabileceğini öne sürdü. Ne Alzheimer ne de bilinen insan prion hastalıklarının hiçbiri direkt temas ile bulaşıcı değil. Ama prion hastalıklarının insandan bulaşması belli medikal işlemler ve “kuru”daki gibi yamyamlık ile meydana gelmektedir. Yeni çalışma bu yüzden, Alzheimer hastalığının prion hastalıklarıyla benzer sebepler ile bulaştırılabilir bir hastalık olması ihtimalini arttırmaktadır.
Yeni bulgular kışkırtıcı, fakat uzmanlar sonuçları yorumlamada temkinli olmayı öneriyor. Mesela, Pennsylvania Üniversitesi’nden sinirbilimci John Trojanowski, çalışmanın küçük boyutuna ve bulaşma için direkt kanıt olmamasına dikkat çekiyor. Houston’daki Texas Üniversitesi Bilim Merkezi’nde nöroloji profesörü olan Claudia Sato şöyle diyor:
 
“Bulaşma, insan vakalarının sadece küçük bir yüzdesinde meydana gelmiş olabilir. Fakat altta yatan ilkeler tanı ve tedavi edici müdahaleler için yeni imkanlara öncülük edebilecek en önemli şey.”
Soto ve Collinge gibi araştırmacılar, vücut sıvılarında şu an tanısal ilerlemeler sunulabilecek Alzheimer ve diğer nörodejeneratif hastalıklarla ilgili bulaşıcı proteinlerin küçük yığınlarının varlığını tespit edecek yollar üzerinde çalışıyor.
Bu tespitler zor olacağa benziyor. Almanya’daki Tübingen Üniversitesinden Martias Jucker ve arkadaşları tarafından eylülde Nature Neuroscience dergisinde online olarak yayımlanan bir çalışma; fare beyinlerindeki tohum olarak adlandırılan ufacık beta amiloid protein yığınlarını ölçecek oldukça hassas yöntemler gerektirdi. Bu tohumlar, altı ay uykuda bekleyişten sonra bile hastalık yapıcı özelliklerini yeniden kazanabilecek gibi görünüyor. Bu yüzden, bu prion benzeri proteinler, rutin testler tarafından bulunamayacak seviyelerde, belirtilerin gelişmesinden çok önce beyinde mevcut olabilir.
1980’lerde prionları keşfeden Nobel ödülü sahibi Stanley Prusiner tarafından bu yaz yayımlanan bir çalışmaya göre; bir potansiyel prion benzeri protein birkaç hastalığa neden olabilir. Prusiner ve arkadaşları, alfa-sinüklein (Parkinson hastalığında bulunan yanlış katlanmış bir protein) kasılmasının çoklu sistem atrofisi (hacim ve işlev kaybına uğrama) denen benzer fakat nadir bir nörodejeneratif hastalığa neden olabileceğini buldu. Bu hastalıklara yol açan protein çeşitleri şekillerinin ve özgün biçimlerinin hastalık yapıcı doğalarını etkileme şeklinin anlaşılması, gelecekteki araştırmaların odak noktası olacak.  Nature Neuroscience çalışmasında yer alan, Emory Üniversitesi’nden Lary C. Walker şöyle diyor:
“Hem prionlar hem de beta amiloidin farklı çeşitleri var ve çok farklı biyolojik etkilere sahip olduğuna dair kanıtlar var. Bence bunu anlamak bize bu hastalıklarda ne olduğunu öngörme gücü verecek.”
Kanıtlar arttıkça, daha fazla bilim adamı şu an, prion benzeri protein süreçlerinin muhtemelen tüm nörodejeneratif hastalıkların temelinde yattığından şüphe ediyor. Prusinerü düşüncedeki şu anki değişikliği beklemişti: 1997’deki Nobel Ödülü konuşmasında; prion oluşumunun anlaşılmasının Alzheimer, Parkinson ve ALS’yi de içeren daha yaygın nörodejeneratif hastalıklar için etkili tedavi geliştirilmesi ve nedenlerin çözülmesine yeni yaklaşımlar açabileceğini tahmin etmişti.
Düzenleyen: Osman Öztürk  (Evrim Ağacı)
Kaynak:
  1. Scientific American
  2. Zane Jaunmuktane, Simon Mead, Matthew Ellis, Jonathan D. F. Wadsworth, Andrew J. Nicoll, Joanna Kenny, Francesca Launchbury, Jacqueline Linehan, Angela Richard-Loendt, A. Sarah Walker, Peter Rudge, John Collinge & Sebastian Brandner Evidence for human transmission of amyloid-β pathology and cerebral amyloid angiopathy Nature 525, 247–250 (10 September 2015) doi:10.1038/nature15369 Received 26 April 2015 Accepted 14 August 2015 Published online 09 September 2015
  3. Lan Ye, Sarah K Fritschi, Juliane Schelle, Ulrike Obermüller, Karoline Degenhardt, Stephan A Kaeser, Yvonne S Eisele, Lary C Walker, Frank Baumann, Matthias Staufenbiel & Mathias Jucker Persistence of Aβ seeds in APP null mouse brain Nature Neuroscience 18, 1559–1561 (2015) doi:10.1038/nn.4117 Received 16 July 2015 Accepted 25 August 2015 Published online 09 September 2015