Cavitas glenoidalis

Etimoloji ve Evrimsel Bağlam

“Glenoid” terimi, Yunanca glēnḗ (γλήνη) —“yuva, göz çukuru, eklem çanağı”— ile “-oid” (“-oidea”: benzerlik bildiren ek) birleşiminden türemiştir; tam karşılığı “yuva biçiminde”dir. Omuz kuşağının evriminde glenoidin göreli sığlığı ve skapulanın gövdeye göre konumu, insanlarda üst ekstremitenin çok eksenli hareketliliğini (özellikle elevasyon ve rotasyon kombinasyonlarını) maksimize edecek biçimde seçilim geçirmiştir. Dört ayaklı memelilerde glenoid çoğunlukla ventral-yönelimli ve yük aktarımına elverişliyken, primatlarda ve insanda lateral–hafif retrovert konumlanma ve akromioklaviküler kompleksle birlikte korakoakromiyal kemer, baş üstü kullanıma uygun geniş bir hareket platformu yaratır.

  • Glenoid sığ bir çanaktır; stabiliteyi labrum, kapsül/bağlar ve aktif kas kontrolü sağlar.
  • Versiyon ve inklinasyon, hem instabilite patomekaniğinde hem de protez/augment seçiminde belirleyicidir.
  • Buford kompleksi ve glenoid hipoplazisi gibi varyantlar, patoloji taklidi yapabileceğinden tanısal ve cerrahi kararlarda kritik önemdedir.
  • Walch sınıflaması, dejeneratif aşınma paternlerini standardize eder ve cerrahi planlamayı yönlendirir.
  • Kritik glenoid kemik kaybında kemik blok stratejileri (örn. Latarjet) yumuşak doku tamirine üstün gelir; RTSA’da taban plâk yerleşimi ve tilt, notching riskini belirler.

Makro-Anatomi

Topografik İlişkiler ve Genel Yerleşim

  • Kemik zemin: Glenoid fossa, skapulanın lateral ucunda, collum scapulae’nin kalınlaşmış segmenti üzerinde yer alır. Üstte akromion, önde korakoid çıkıntı, arkada spina scapula ve incisura spinoglenoidalis ile komşudur.
  • Şekil: Hafif içbükey, enine uzun oval bir yüzeydir; klinikte saat kadranı referansı ile betimlenir (sağ omuzda 12: süperior, 3: anterior, 6: inferior, 9: posterior).
  • Boyutsal ilişki: Humerus başının eklem yüzeyi glenoidden belirgin biçimde büyüktür (yaklaşık 3–4 kat), bu da stabilitenin büyük ölçüde yumuşak doku yapılarına emanet olduğu “sığ yuva” biyomekaniğini doğurur.

Yönelim: Versiyon ve İnklinasyon

  • Glenoid versiyonu: Çoğunla hafif retroversiyon (arka yöne bakış) gösterir; bireysel ve patolojik varyasyonlar planlamada kritik önem taşır. Fazla retroversiyon posterior instabilite ve posterior kıkırdak/kemik aşınmalarıyla ilişkilidir.
  • Süperior inklinasyon (tilt): Glenoid düzleminin superiora bakış derecesi rotator manşet yüklenmesi, subakromiyal sıkışma ve artroplasti planlamasında belirleyicidir.

Tüberküller ve Kenarlar

  • Supraglenoid tüberkül: M. biceps brachii uzun başının tendonu için köken.
  • Infraglenoid tüberkül: M. triceps brachii uzun başının kökeni.
  • Anterior kenar varyasyonları: Anterosuperiorda fizyolojik bir kesiklenme (glenoid notch) görülebilir; labrum morfolojisini taklit eden yalancı patolojilere dikkat gerekir.

Mikroyapı: Eklem Kıkırdağı, Labrum ve Kapsül-Ligamentöz Kompleks

Eklem Kıkırdağı ve Subkondral Kemik

  • Glenoid yüzeyi hiyalin kıkırdakla kaplıdır; yük aktarımı humeral başla karşılıklı kongruensi ve konkavlık-kompresyon mekanizması ile sağlanır.
  • Subkondral kemik kalınlığı, özellikle posteroinferior sektörde aşınma paternlerine duyarlıdır.

Glenoid Labrum

  • Tanım: Glenoid çevresini saran fibro-kıkırdak halka; soketi derinleştirir, efektif eklem yüzeyini genişletir ve negatif intraartiküler basıncı koruyarak stabiliteye katkı verir.
  • Biseps ankrajı: Superior labrum, biceps brachii uzun başı ile bütünleşir (SLAP bölgesi).
  • Vaskülarite: Periferik kapsüler yapılar üzerinden sınırlı kanlanma; superior labrum nispeten daha düşük vaskülariteye sahiptir—iyileşme ve cerrahi tamir stratejilerini etkiler.

Kapsül ve Glenohumeral Bağlar

  • Kapsül, labrumun dışından humerusa uzanır; belirgin kalınlaşmalar:
    • Üst Glenohumeral Ligament (SGHL): Nötr pozisyon ve adduksiyonda süperior stabilite.
    • Orta Glenohumeral Ligament (MGHL): Anterior stabiliteye katkı; Buford kompleksinde “kordon-vari” kalın olabilir.
    • Alt Glenohumeral Kompleks (IGHL): Anterior ve posterior bantlar ile aksiller poş; abdüksiyon + dış rotasyonda (ABER) anterior bant başlıca kısıtlayıcıdır ve travmatik ön instabilitede en çok etkilenendir.
  • Rotator kılıf aralığı (interval): SGHL ve korakohumeral bağ ile tanımlanır; inferosuperior translasyon ve biseps stabilitesinde önemlidir.
  • Korakoakromiyal kemer: Korakoakromiyal bağ ve akromion ile baş üstü yüklenmelerde “üst tavan” işlevi görür.

Nörovasküler İlişkiler

  • İnervasyon: Eklem kapsülü ve labrum ağırlıkla n. suprascapularis, n. axillaris ve n. pectoralis lateralis dallarınca duyulandırılır; bu dağılım ağrı paternlerini ve blokaj stratejilerini belirler.
  • Kanlanma: Çevre yumuşak dokulara a. suprascapularis, a. circumflexa scapulae ve a. circumflexa humeri posterior dalları katkı sağlar; transosseöz kan akımı sınırlıdır.

Gelişim (Embriyoloji ve Ossifikasyon)

  • Glenoidin epifizer gelişiminde subkorakoid ossifikasyon merkezi rol oynar; epifizer halka adolesan dönemde kaynaşır.
  • Gelişimsel aksaklıklar glenoid displazisi/hipoplazisi ile sonuçlanabilir; bu, saat kadranında alt 2/3’te kemik düzensizlikleri ve labral/kemik yetmezliğiyle seyreder.

Varyant Anatomi

Buford Kompleksi

  • Tanım: Anterosuperior labrumun (yaklaşık 1–3 saat) konjenital yokluğu ile kalın, kordon benzeri bir MGHL’in birlikteliği.
  • Klinik önem: Görüntülemede Bankart yırtığıyla karışabilir; yanlış tamir kısıtlılık yaratabilir. Cerrahide labrum “eksikliği”nin varyant olduğunu bilmek kritik önemdedir.

“Dişli” (Dentat) Glenoid / Glenoid Hipoplazisi

  • Özellikler: Sığ fossa, alt 2/3’te kortikal düzensizlik ve collum scapulae hipoplazisi; posterior instabilite ve uygunsuz yük dağılımı ile ilişkili olabilir.
  • İmplant planlaması: Artroplasti/augmentasyon gerekebilir.

Diğer Anteroinferior Varyasyonlar

  • Sulkuslar ve çentikler labral girintiyi taklit edebilir; artrografi ve çok-düzlemli MRG ile ayrım güçlenir.

Biyomekanik ve Fizyolojik Fonksiyon

Konkavlık–Kompresyon ve Dinamik Stabilite

  • Glenoid “çanağı”nın sığlığı, rotator manşet ve skapulotorasik kontrolün sürekli aktif katkısıyla dengelenir. Manşet kaslarının kompresif vektörü humeral başı glenoid merkezinde tutar.
  • Negatif eklem basıncı ve labrumun contalık etkisi mikroinstabiliteyi azaltır.

Yük Aktarımı ve Hareket Eksenleri

  • Glenohumeral eklem çok eksenli bir küresel-yuva eklemidir; translasyon ve rotasyonlar, kapsülometrik kısıtlayıcılarla ve kas-sinir geri beslemesiyle hizalanır.
  • Skapulohumeral ritim: Yaklaşık 2:1 oranında humeral/skapular katkı ile elevasyon gerçekleşir; glenoid yüzü scapular yukarı rotasyon ve posterior tilt ile “karşılamaya” gelir.

Görüntüleme ve Ölçümler

  • Radyografi: AP (Grashey), aksiller ve scapular Y projeksiyonları; glenoid eğimi ve aşınma paternleri için temel.
  • BT (3B planlama): Versiyon, inklinasyon ve bony bone loss yüzdesinin nicellenmesi; artroplasti ve kemik blok cerrahileri için altın standart.
  • MR/MR Artrografi: Labrum, IGHL, biseps ankrajı ve kıkırdak patolojileri; SLAP spektrumu ve Bankart varyantlarının ayrımı.
  • Kantitatif kavramlar: Glenoid kemik kaybının yüzdesi (en iyi-uyum çemberi yöntemleri) ve humeral glenoid track değerlendirmeleri, cerrahi strateji (ör. Latarjet vs. yumuşak doku tamiri) seçiminde belirleyicidir.

Klinik Patoloji Spektrumu

Travmatik ve Atraumatik İnstabilite

  • Bankart lezyonu: Anteroinferior labro-kapsüler avülziyon; bony Bankart ile kombine olabilir.
  • ALPSA/Perthes/GLAD: Anterior labrumun farklı ayrılma/desenleri; kapsül ve kıkırdak eşlikleri cerrahi taktiği etkiler.
  • HAGL/PHAGL: IGHL’in humeral veya glenoidal avülziyonu; ABER travmalarında düşünülür.
  • SLAP lezyonları: Superior labrum-biseps kompleksinin zonal yırtıkları; overhead sporcularda ağrı ve performans düşüklüğü ile seyreder.
  • Kritik kemik kaybı: Glenoid kemik defekti belirli eşikleri aştığında (klinik olarak “kritik” ve “subkritik” aralıklar), yalnızca yumuşak doku onarımı yetersiz kalabilir; Latarjet veya Eden–Hybinette gibi kemik artırma prosedürleri öne çıkar. Humeral tarafta büyük Hill–Sachs defektleri için remplissage eklenebilir.

Dejeneratif Hastalıklar ve Glenoid Aşınması

  • Walch Sınıflandırması: Primer glenohumeral artropatide glenoid morfolojisini tip A (merkezî), tip B (posterior süpürme/arka kayma; B2 iki tepecikli, B3 ileri retroversiyon), tip C (displazi/ileri retroversiyon) ve tip D (anterior kayma) şeklinde alt gruplarına ayırır; implant yerleşimi, augment seçimi ve osteotomi kararlarını yönlendirir.
  • Rotator manşet artropatisi: Süperior migrasyon ve asetabularizasyon ile glenoid üst pol yüklenmesi artar; ters protez (RTSA) endikasyonları içinde glenoid taban plağı pozisyonu, inferior aşırı sarkma ve inferior tilt notching riskini azaltır.

İnflamatuvar, Enfeksiyöz ve Diğer

  • Romatolojik hastalıklarda labrum/kapsül zayıflığı ve kemik erozyonları, glenoid komponent stabilitesini ve onarım başarısını etkileyebilir.
  • Enfeksiyonlarda subkondral tutulum glenoid destek kalitesini düşürür; debridman kapsamı ve rekonstrüksiyon stratejileri buna göre planlanır.

Tedavi ve Cerrahi Planlamada Glenoidin Rolü

Artroskopik ve Açık İnstabilite Cerrahileri

  • Labral onarım ve kapsül pblikasyonu: Saat kadranına göre dikiş-ankraj yerleşimi; IGHL restorasyonu özellikle önemlidir.
  • Kemik blok prosedürleri: Latarjet (korakoid transferi) anterior kemik stoğu artırır ve “sapan efekti” ile dinamik stabilite sağlar; büyük veya posteriyor defektlerde farklı augmentasyon teknikleri (örn. distal klavikula/iliak krest grefti, Eden–Hybinette) tercih edilebilir.

Artroplasti

  • Anatomik TSA: Walch tipine göre augmentli glenoid bileşenleri, peg/keel seçimi, cementasyon ve versiyon düzeltmesi; aşırı düzeltmeden kaçınmak gerekir (kemik stoğu ve yumuşak doku gerilim dengesi).
  • Reverse TSA: Taban plak inferior yerleşim ve hafif inferior tilt ile scapular notching azalır; kemik kalitesine göre merkezi vida/peg tespiti ve periferik vidalarla mikroradyal stabilite hedeflenir.

Rehabilitasyon İlkeleri

  • Erken dönemde biyolojik iyileşmeyi koruyan koruma fazı, ardından kapsül-labral tamirleri aşırı germez biçimde kademeli mobilizasyon; skapulotorasik kontrol ve rotator manşet güçlendirmesi nüksü azaltır.

Sık Görülen Klinik Senaryolar

  • Ön instabiliteyle gelen genç sporcu: Bankart ± bony kayıp taraması; glenoid kemik kaybı eşik üstü ise kemik artırma yönünde plan.
  • Posterior omuz ağrısı ve güçsüzlük: Fazla retroversiyonlu Walch B morfoloji olasılığı; BT-planlı versiyon düzeltmeli artroplasti veya posterior augment tartışması.
  • Aşırı laksiteli birey: Labrum sağlam olsa da kapsül redundansı ve IGHL gevşekliği; hedefe yönelik kapsüler pblikasyon ve proprioseptif rehabilitasyon.

Özel Notlar ve İnce Anatomik Ayrıntılar

  • Saat kadranı rehberi: Cerrahi ve raporlamada standartlaşma için temel (dominant tarafa göre anterior–posterior atıflar değişir).
  • Subkorakoid ve spinoglenoid tüneller: N. suprascapularis sıkışmaları, posterolateral ağrı ve cuff güçsüzlüğüyle ilişkilidir; labral kistlerle birlikte görülebilir.
  • Labral kanlanma gradyanı: Periferik kapsüler kenardan merkeze azalan patern, tamir tekniklerinde doku kalitesini ve debridman sınırlarını etkiler.

Keşif

Antik çağdan Rönesans’a: “Glenē”nin ad kazanması ve omuzun tasviri

Omuzun “yuvası”na bugün verdiğimiz adın kökü, Antik Yunanca glēnḗ (γλήνη) sözcüğüne uzanır: önce “parlayan yüzey/ayna” ve “göz küresi” çağrışımlarıyla kullanılmış, sonra “yuva/oyuk” anlamına doğru evrilmiş; -oidēs eki ise “-si gibi/-ımsı” nitelemesini katmıştır. Anatomik terminoloji Latinceleştikçe glenoideus ve oradan da “glenoid” biçimi yerleşmiştir. Bu kavramsal yolculuk, yapının tarih boyunca daima “bir şeyi alan, tutan ve yön veren çanak” olarak düşünüldüğünü ima eder.

Romalı–Yunan geleneğinde omuz çıkığına ilişkin tasvirler (özellikle Hipokrat’ta redüksiyon teknikleri) klinik olarak parlaktır; buna karşın skapulanın lateralindeki yüzeysel çanağın ayrıntılı betimi esaslı biçimde Rönesans’ta keskinleşir. Vesalius ile başlayan yeni kadavra anatomi geleneği, omuz kuşağını tek tek kemiklerle ve mekânsal ilişkileriyle yeniden tanımlar; glenoid fossanın ovalimsi, sığ ve kıkırdakla kaplı bir “alıcı yüzey” olduğuna dair betim, erken modern anatomi atlaslarında standart haline gelir.

19. yüzyıl: Mekanik sezgiler ve erken klinik anatomi

Sanayi çağının mekanik dili, omuzu (ve glenoidi) “serbestlik dereceleri yüksek bir eklem” olarak düşünmeyi kolaylaştırdı. Humerus başının glenoidden belirgin büyük oluşu “stabilite–mobilite takası”nın ilk akla gelen örneği sayıldı: statik stabilitenin kemikten ziyade labrum–kapsül–ligament ve dinamik stabilitenin rotator manşet ile sağlandığı fikri, klinik gözlemlerle pekişti. Patolojik gözlemler (tekrarlayan çıkıklar, “kenardan kopma” lezyonları) glenoidin özellikle anteroinferior kenarının özgül önemini işaret ediyordu.

20. yüzyılın ilk yarısı: Bankart paradigması ve “yaralanmanın özü”

Bir omuz defektinin öz lezyonunu tarif ederek tedaviyi temellendirmek… 1920’lerin başında Arthur S. B. Bankart, tekrarlayan anterior omuz instabilitesinde anteroinferior labro-kapsüler avülziyonu (bugün “Bankart lezyonu”) özgün ve kalıcı bir çerçeveye oturttu. Bankart’ın açık cerrahi tekniği—korakoid osteotomisi ve subskapularis yoluyla—stabiliteyi, labrumun glenoid kenarındaki contalık ve IGHL (alt glenohumeral kompleks) sürekliliğini onararak geri kazandırmayı amaçlıyordu. Bu bakış, glenoidin “sadece sessiz bir çanak” değil, instabilite fiziğinin merkezinde yer alan aktör olduğunu kanıtladı.

Görsel çağ: Artroskopinin doğuşu, omuz eklemine bakışın değişmesi

Endo-optiklerin geliştirilmesiyle 20. yüzyılın ilk yarısında eklemlerin içine bakabilme fikri somutlaştı. Burman 1931’de omuz dahil çeşitli eklemlerde kadavra artroskopisini rapor etti; bunu izleyen on yıllar boyunca klinik uygulamaya geçiş ve omuz artroskopisinin “görüntü + girişim” platformuna dönüşmesi, fiberoptik ve minyatür enstrümanlardaki sıçramayla mümkün oldu. Omuzda artroskopik stabilizasyon adımları 1980’ler sonundan itibaren ivme kazandı; Morgan ve Bodenstab gibi öncüler, artroskopik Bankart tamirinin geçerli ve tekrarlanabilir bir yöntem olduğunu erken sonuçlarla gösterdiler. Böylece glenoid kenarı, artık doğrudan optik altında, saat kadranı referansıyla tanımlanabilir bir operatif coğrafya haline geldi.

“Üst kutup” ve çapa: SLAP ile superior labrumun çağdaş anatomisi

1990’da Snyder ve arkadaşlarının “SLAP (Superior Labrum Anterior to Posterior)” lezyonunu sınıflandırması, glenoidin üst kutbunu—biseps uzun başı ankrajıyla birlikte—ayrı bir biyomekanik alt sistem olarak klinik gündeme taşıdı. Overhead sporculardaki ağrı, kilitlenme ve performans kaybına karşı artroskopik tanı–tedavi algoritmaları bu kavramsallaştırma üzerinden olgunlaştı.

Dejenerasyon ve morfoloji: Walch bakışıyla glenoidin yaşlanması

Glenohumeral artrozda kıkırdak aşınması yönlüdür; humerus başının glenoid üzerindeki eksantrik konumlanması, zamanla kemiğin bizzat geometrisini değiştirir. Walch ve çalışma arkadaşları, 1999’da primer artropatide glenoid morfolojisini A–B–C tiplerine ayırarak hem prognoz hem de artroplasti stratejileri için bir ortak dil geliştirdiler (posterior kayma ve iki tepecikli B2 biçimi, displazik/ileri retroversiyonlu C gibi). Bu sınıflandırma, günümüzde augmentli glenoid bileşenleri, versiyon düzeltmesi ve kemik stoğu yönetimi kararlarının mihenk taşıdır.

“Varyant” ile “patoloji”yi ayırmak: Buford kompleksi ve hipoplaziler

Artroskopi ve MRG, konjenital varyantları patolojiden ayırmayı öğretti. Buford kompleksi—anterosuperior labrumun yokluğu ile kordon-vari kalın bir MGHL’in birlikteliği—ilk sistematik tasvirini 1990’lar ortasında aldı; varyantın Bankart yırtığı sanılarak “onarıldığı” durumlar hareket kısıtlılığı doğurabildiğinden, tanınması cerrahi emniyet için kritiktir. Öte yandan glenoid hipoplazisi (“dentat” görünüm) alt 2/3’te kemik düzensizlikleriyle posterior instabilite eğilimini artırabilir ve artroplasti planlamasında augment gereksinimini gündeme getirebilir.

Biyomekanik sentez: “Glenoid track” ve bipolar kemik kaybı

2000’ler, glenoidin kenar kaybı ile humerustaki Hill–Sachs defektinin birlikte düşünülmesi gerektiğini öğreten bir kavşaktı. Yamamoto ve arkadaşlarının “glenoid track” kavramı, humeral defektin glenoid üzerinde izlediği fonksiyonel temas yolunu nicel hâle getirerek “on-track/off-track” ayrımını getirdi; bu sayede hangi hastada yalnızca yumuşak doku onarımı, hangisinde kemik artırımı (ör. Latarjet) gerektiği daha öngörülebilir oldu ve klinik olarak da doğrulandı.

Protez çağında glenoid: Ters protez, taban plaka ve tilt tartışmaları

Rotator manşet artropatisinde ters omuz artroplastisi (RSA) glenoid taban plakasının inferior yerleşimi ve uygun tilt ile skapular “notching” riskini azaltmayı hedefler; ancak son yıllarda, aşırı inferior tiltin implantın medializasyonu üzerinden yeni impingement sorunları yaratabileceği gösterilmiştir. Lateralize tasarımlar ve taban plaka ofset/overhang parametreleri, stabilite–hareket açıklığı–notching dengesini yeniden tanımlar. Glenoidin bugün karşı karşıya olduğu soru, yeniden: Hangi geometri hangi biyomekaniğe hizmet ediyor? Cevap, görüntüleme (3B BT), hasta-özel kılavuzlar ve uzun dönem fonksiyon sonuçlarının birlikte değerlendirilmesini gerektiriyor.

Güncel araştırma ön cepheleri

  • Hasta-özel planlama ve augmentler: Walch tipleriyle eşleştirilen üç boyutlu versiyon/inklinasyon düzeltmeleri, kemik stokunu korurken yumuşak doku gerilimini fizyolojik sınırlarda tutmayı amaçlıyor. (PMC)
  • Bipolar kaybın karar algoritmaları: On-track/off-track yaklaşımının MRG/BT ile nicel entegrasyonu ve ameliyat içi doğrulamaları (artroskopik ölçüm teknikleri) yaygınlaşıyor. (jshoulderelbow.org)
  • RSA optimizasyonu: Taban plaka eğim, yükseklik ve lateralizasyon kombinasyonları; impingement-serbest açıların modellenmesi; glenosfer çapı ve boyun–şaft açısının etkileşimi gibi parametrelerin prospektif çalışmaları sürüyor. (PMC)

Kısa kronoloji (seçilmiş dönüm noktaları)

  • 1543 ve sonrası: Rönesans anatomi atlasları glenoid fossayı modern çizgilerle sabitleştirir (Vesalius geleneği).
  • 1923–1930’lar: Bankart, tekrarlayan anterior instabilitenin öz lezyonunu (anteroinferior labrum–kapsül avülziyonu) tanımlar; açık cerrahi çağı. (PubMed)
  • 1931: Burman, omuz dâhil eklemlerde kadavra artroskopisi raporlar; klinik omuz artroskopisi daha sonraya kalır. (PMC)
  • 1980’ler sonu–1990’lar: Artroskopik Bankart tamiri klinik standarda yükselir; dikiş-ankraj ve transglenoid teknikler olgunlaşır. (PubMed)
  • 1990: Snyder SLAP lezyonunu ve sınıflamasını tanımlar; superior labrum–biseps kompleksi modern dilde yerini alır. (PubMed)
  • 1994–1996: Buford kompleksi varyant olarak tanımlanır; görüntüleme ölçütleri standardize edilir. (ScienceDirect)
  • 1999: Walch sınıflaması primer artropatide glenoid morfolojisi için prognostik/cerrahi dil yaratır. (PubMed)
  • 2007→: Glenoid track kavramı ile bipolar kemik kaybı yönetiminde “on-track/off-track” dönemi başlar; klinik doğrulamaları yayımlanır. (PMC)
  • 2010’lar→2020’ler: RSA taban plaka yerleşimi, tilt ve lateralizasyon üzerine prospektif/biomekanik çalışmalar artar; notching ve stabilite arasında hassas denge aranır. (jshoulderelbow.org)



İleri Okuma
  1. Rashid, M. S., et al. (2020). The Bankart repair: past, present, and future. Arthroscopy Techniques / Arthroscopy, (PubMed ID: 32621981).
  2. Iqbal, S., et al. (2013). A History of Shoulder Surgery. The Open Orthopaedics Journal, 7, 305–318. [openorthopaedicsjournal.com]
  3. Morgan, C. D., & Bodenstab, A. B. (1987/1991). Arthroscopic Bankart suture repair: technique and early results. Arthroscopy, 3, 111–117; 7, 115–117.
  4. Snyder, S. J., et al. (1990). SLAP lesions of the shoulder. Arthroscopy: The Journal of Arthroscopic and Related Surgery.
  5. Williams, M. M., Snyder, S. J., Buford, D., et al. (1994). The Buford complex: The “cord-like” middle glenohumeral ligament with absent anterosuperior labrum. Arthroscopy, 10(3), 241–247.
  6. Tirman, P. F., Feller, J. F., & Janzen, D. L. (1996). The Buford complex: Imaging features of a normal anatomic variant. American Journal of Roentgenology (AJR), 167(6), 1517–1519.
  7. Walch, G., Badet, R., Boulahia, A., & Khoury, A. (1999). Morphologic study of the glenoid in primary glenohumeral osteoarthritis. Journal of Shoulder and Elbow Surgery, 8(6), 529–536.
  8. Metzger, P. D., Barlow, B. T., Leonardelli, D., Provencher, M. T., Romeo, A. A., & Cole, B. J. (2013). Clinical application of the glenoid track concept in the management of shoulder instability. Sports Health: A Multidisciplinary Approach, 5(2), 125–132.
  9. Di Giacomo, G., Itoi, E., & Burkhart, S. S. (2014). Evolving concept of bipolar bone loss and the Hill–Sachs lesion: The glenoid track. Arthroscopy: The Journal of Arthroscopic and Related Surgery, 30(1), 90–98.
  10. Patel, M., Patel, S., Throckmorton, T. W., & Iannotti, J. P. (2021). Inferior tilt of the glenoid leads to medialization and increases impingement in reverse shoulder arthroplasty. Journal of Shoulder and Elbow Surgery, 30(4), 761–769.
  11. Yamada, E., Matsumura, N., & Takahara, M. (2024). Baseplate inferior offset affects range of motion in reverse shoulder arthroplasty. JSES International, 8(2), 225–232.
  12. Moore, K. L., & Dalley, A. F. (1999). Clinically Oriented Anatomy. Lippincott Williams & Wilkins, Philadelphia.
  13. Neumann, D. A. (2010). Kinesiology of the Musculoskeletal System: Foundations for Rehabilitation. Elsevier Health Sciences, St. Louis.
  14. Neer, C. S. (1970). Displaced Proximal Humeral Fractures: Classification and Evaluation. Journal of Bone and Joint Surgery (American Volume), 52(6), 1077–1089.
  15. Walch, G., Badet, R., Boulahia, A., & Khoury, A. (1999). Morphologic study of the glenoid in primary glenohumeral osteoarthritis. Journal of Arthroplasty, 14(6), 756–760.
  16. Abrams, J. S. (2019). Current Concepts in the Evaluation and Treatment of Shoulder Impingement. Journal of Bone and Joint Surgery (American Volume), 101(14), 1308–1320.
  17. Itoi, E., Lee, S. B., Berglund, L. J., Berge, L. L., & An, K. N. (2000). The effect of a glenoid defect on anteroinferior stability of the shoulder after Bankart repair: A cadaveric study. Journal of Bone and Joint Surgery (American Volume), 82(1), 35–46.


glenoid

Etimoloji ve Terminoloji

Antik Yunanca γλήνη (glḗnē) “göz çukuru/göz küresi” ve sıfat eki -ειδής (-eidḗs) “-e benzeyen” birleşiminden türeyen γληνοειδής (glēnoeidḗs), “göz küresi gibi/oyuksu” anlamına gelir. Latince glenoid ve anatomi terminolojisinde cavitas glenoidalis ya da fossa glenoidalis biçiminde yerleşmiştir. Terim, genel olarak bir kemikteki sığ, eklemleşmeye elverişli çöküntüyü ifade eder; ancak klinik ve cerrahi kullanımda neredeyse daima skapulanın glenoid boşluğu kastedilir. Kafatasında temporal kemiğin mandibular eklem yüzü için de “glenoid fossa” kullanımı tarihsel olarak bulunsa da modern terminolojide kafa karışıklığını önlemek amacıyla temporomandibular eklemde fossa mandibularis tercih edilir.

Tanım ve Konum

Cavitas glenoidalis scapulae, skapulanın lateral ucunda yer alan, humerus başı ile eklemleşen sığ, armutimsi (üstte dar, altta geniş) bir eklem yüzüdür. Üst kenarında tuberculum supraglenoidale (m. biceps brachii caput longum başlangıcı), alt kenarında tuberculum infraglenoidale (m. triceps brachii caput longum başlangıcı) bulunur. Eklem yüzeyi hiyalin kıkırdak ile kaplıdır ve çevresi, eklem yuvasını derinleştiren labrum glenoidale adlı fibro-kıkırdak halkayla kuşatılmıştır.

  • Yapı: Sığ hiyalin kıkırdaklı soket + fibro-kıkırdak labrum
  • Fonksiyon: Çok eksenli hareket + concavity–compression yoluyla stabilite
  • Kritik ölçüler: Versiyon/inklinasyon birkaç derecelik ayarlar; kemik kaybı %15–25+ → cerrahi strateji değişimi
  • Riskler: Anteroinferior kenar (instabilite), posterior aşınma (retroversiyon), superior kompleks (SLAP)
  • Görüntüleme: 3B-BT kemik, MRG/MRA yumuşak doku; planlama ve izlem için anahtar

Makroanatomi: Yüzey Şekli ve Yönelimi

  • Şekil: Çoğu insanda üst kutupta yumuşak bir çentiklenme ile armut biçimli görünüm verir; nadiren elipsoidal/oval varyantlar görülür.
  • Yönelim: Skapular düzleme göre hafif retroversiyon eğilimindedir (çoğu yetişkinde birkaç derecelik geriye bakış); inklinasyon (üst-yukarı eğim) genellikle hafiftir ve humerus başının üst yönde taşınmasını sınırlamaya hizmet eder.
  • Boyutlar (yaklaşık erişkin): Süperoinferior yükseklik ~30–40 mm; anteroposterior genişlik ~20–30 mm aralığında değişir. Bu ölçüler cinsiyet, boy ve etnik varyasyona duyarlıdır.
  • Komşuluklar: Ön-superior komşulukta processus coracoideus, posterior-komşulukta spina scapulae ve eklem kapsülü; inferior komşulukta aksiller cep (recessus axillaris) bulunur.

Mikroyapı ve Histoloji

  • Eklem kıkırdağı: Yük taşıyan bölgelerde hiyalin kıkırdak, derin tabakada izojen gruplar; yüzeyde kollajen liflere paralel kondrosit dizilimi.
  • Subkondral kemik: İnce ve kemik kütlesi görece sınırlı; bu, soketin “sığ ama esnek” karakterini destekler.
  • Labrum glenoidale: Fibro-kıkırdak yapıda, kesitte üçgen; soketi hem derinleştirir (yaklaşık %30–50’ye varan efektif derinlik artışı) hem de kapsülo-ligamentöz kompleksin yapışma yatağıdır.
  • Kapsül ve bağlar:
    • Lig. glenohumerale superius (SGHL) – superior-anterior stabilite, biseps ankrajına yakın.
    • Lig. glenohumerale medium (MGHL) – orta fleksiyon/abduksiyon açılarında anterior stabilite.
    • Kompleksus lig. glenohumerale inferius (IGHL) – anteroinferior ve posteroinferior bantlarıyla yüksekte abduksiyonda primer statik stabilizatör.

Embriyoloji ve Gelişim

Skapula, endokondral kemikleşme ile gelişir. Glenoid bölge, çocukluk ve adölesanda birden fazla sekonder ossifikasyon merkezi ile olgunlaşır; üst kısım (supraglenoid/korakoid komşuluğu) ve alt kısım (infraglenoid/eklem kenarı) farklı zamanlarda görünür ve geç adölesan dönemde kaynaşır. Bu süreçte labral kompleks ve kapsülün yapışma zonları da maturasyon geçirir; preadölesan dönemde saptanan glenoid çentiği ve epifizer çizgiler, görüntülemede fizyolojik varyasyon olarak dikkate alınmalıdır.

Varyasyonlar ve Morfometri

  • Şekil varyantları: İnferior geniş tabanlı “armut”, eşkenar oval, hafif eliptik.
  • Glenoid çentiği (incisura glenoidalis): Üst anterosuperior kenarda belirginleşebilen çentik; labrumun superior varyant yapışmalarıyla ilişkilidir.
  • Versiyon ve inklinasyon: Popülasyonlar arası değişkendir; artmış retroversiyon posterior instabilite/arka aşınma ile, artmış anteversiyon ise ön instabilite ile ilişkilendirilebilir.
  • Yüzey alanı: Ortalama birkaç santimetrekare; humerus başından belirgin ölçüde küçüktür – bu, yüksek hareket açıklığı karşılığında sığ soket prensibinin yapısal temelidir.

Vaskülarizasyon ve İnnervasyon

  • Arteriyel ağ: A. suprascapularis, a. circumflexa scapulae ve scapular anastomotik ağ üzerinden perikapsüler beslenme; subkondral katkı sınırlıdır.
  • Venöz dönüş: Eşlik eden venöz pleksuslar üzerinden aksiller sisteme.
  • İnnervasyon: Eklem kapsülü ve labrum, n. axillaris, n. suprascapularis ve kısmen n. pectoralis lateralis articular dallarıyla duyulanır. Bu dağılım, ağrı paternlerinin klinikte yorumlanmasına yardımcıdır.

Biyomekanik: Stabilite, Hareket ve Yük Dağılımı

  • Sığ soket–büyük küre ilkesi: Glenoidin sığ olması, humerus başının geniş yarıçapı ile birlikte çok eksenli hareket sağlar.
  • Statik stabilizatörler: Labrum, kapsülo-ligamentöz kompleks, negatif intraartiküler basınç ve eklem kıkırdağı/soket geometrisi.
  • Dinamik stabilizatörler: Rotator manşet (özellikle m. subscapularis, m. infraspinatus, m. teres minor) ve skapulotorasik kaslar; concavity–compression mekanizması ile başı sokette tutar.
  • Yönelim etkileri: Artmış superior inklinasyon humeral başın yukarı translasyon eğilimini artırabilir; versiyon bozuklukları tekrarlayan instabiliteye ve asimetrik aşınmaya zemin hazırlayabilir.
  • Glenoid iz (glenoid track) kavramı: Ön-arka stabilitede humeral baş Hill–Sachs defektinin glenoid ile etkileşimini açıklayan modern bir çerçeve; “on-track/off-track” ayrımı cerrahi kararları etkiler.

Görüntüleme

  • Radyografi: Grashey (gerçek AP) ile eklem aralığı ve glenoid profili; aksiller ve skapular Y instabilite ve kırık değerlendirmesinde tamamlayıcıdır.
  • BT/3B-BT: Versiyon, inklinasyon ve kemik kaybı ölçümü; preoperatif planlama (ör. artroplasti, Latarjet, kemik grefti) için altın standart.
  • MRI/MRA: Labrum yırtıkları (SLAP, Bankart), kapsül, kıkırdak ve kemik iliği ödemi; kontrastlı artrografi labral patolojilerde duyarlılığı yükseltir.
  • Ultrasonografi: Dinamik değerlendirmede yararlı olmakla birlikte glenoid labrum için sınırlıdır.

Klinik Önemi

1) Travma ve Kırıklar

  • Glenoid kenar kırıkları (özellikle anteroinferior “bony Bankart”) anterior instabiliteyle birliktedir.
  • İdeberg sınıflaması, glenoid kavitenin kenar ve transvers kırık paternlerini tanımlar. Eklem yüzüne uzanan ayrılmalar eklem içi adım (step-off) yaratırsa cerrahi redüksiyon ve fiksasyon düşünülür.
  • Glenopolar açı ve skapula boyun hizalanması, skapular kırık kararlarında tamamlayıcı ölçütlerdir.

2) İnstabilite Spektrumu

  • Travmatik ön instabilite: Labrumun anteroinferior ayrılması (Bankart lezyonu), eşlik eden kemik kaybı ile rekürrens riski artar. Glenoid kemik kaybı %15–25 düzeyini aştığında yalnızca yumuşak doku onarımları başarısız olabilir; Latarjet veya Eden–Hybinette gibi kemik artırma prosedürleri gündeme gelir.
  • Posterior instabilite: Artmış glenoid retroversiyon, posterior kenar aşınması ve “reverse Bankart” ile ilişkilidir.
  • Multidireksiyonel instabilite: Kapsüler laksite ve rotator manşet disfonksiyonu ön plandadır; glenoid osseöz patoloji ikincildir.

3) Labral Lezyonlar

  • SLAP (Superior Labrum Anterior to Posterior): Biseps uzun başının ankraj bölgesiyle ilişkilidir; tip I–IV ve genişletilmiş tipler. Tedavi seçimi yaş, aktivite düzeyi ve eşlik eden patolojilere göre debridman, tamir veya biseps tenodezisi olabilir.

4) Dejeneratif Hastalıklar

  • Primer glenohumeral osteoartrit: Walch sınıflaması (A1/A2 eş merkezli; B1 posterior aşınma; B2 bikonkavite; C displazi) protez tipi ve glenoid komponent yerleşimini yönlendirir.
  • Kollaps ve asferisite: Asimetrik aşınma glenoid versiyonunu ikincil olarak değiştirip cerrahi planlamayı zorlaştırır.
  • Rotator manşet artropatisi: Üst migrasyon ve superior aşınma; ters omuz protezi (RSA) endikasyonu doğurur.

5) Artroplasti ve Cerrahi Planlama

  • Anatomik total omuz artroplastisi (TSA): Glenoid komponent (pimli/oyuklu, genellikle polietilen ve çoğunlukla sementli) yerleşiminde versiyon/inklinasyon düzeltmesi ve kemik stoğu korunumu kritik önemdedir.
  • Ters omuz artroplastisi (RSA): Glenosfer yerleşiminde bazal plaka tespiti, vidalama için glenoid vault geometrisinin doğru okunması ve “skapular notching”i azaltacak inferiorizasyon eğilimleri önemlidir.
  • Kemik kaybı yönetimi: 3B-BT tabanlı ölçümler; impaction greftleme, augmentli komponentler veya Latarjet/Eden–Hybinette sekellerinde yapısal greftler.

6) Spora Özgü Durumlar

  • Overhead sporları (voleybol, beyzbol, yüzme): Superior labral gerilim, kapsüler adaptasyon ve posterior kapsül kısalması ile internal impingement; glenoid üst kenar ve posterosuperior labrum streslenir.

Cerrahi Yaklaşımlar ve Güvenli Alanlar

  • Deltopektoral yaklaşım: Anterior-lateral glenoid ve biseps ankrajına erişim.
  • Posterior portal/mini açık yaklaşımlar: Posterior kenar lezyonları ve RSA bazal plaka vijyaları için uygun açılar.
  • Nörovasküler korunma: N. axillaris inferior glenoid çevresinde risk altındadır; vidalama ve kapsüler plikasyon sırasında güvenli zonlar titizlikle gözetilir.

Karşılaştırmalı Anatomi ve Evrimsel Bağlam

Primatlarda glenoid orientasyonu türler arası lokomosyon stratejilerine uyumludur: braşiasyon eğilimli türlerde daha kranial ve dorsal yönelim, insanlarda ise geniş yelpazede çok eksenli kullanım için lateral yönelim ve skapulotorasik ritme uyumlu bir konfigürasyon baskındır. Bu evrimsel denge, üst ekstremitenin hareket açıklığı–stabilite ikilemini glenoid–humerus morfolojisi üzerinden çözer.

Nomenklatür Özeti

  • Latince: Cavitas glenoidalis / Fossa glenoidalis scapulae
  • Türkçe: Glenoid boşluk / Glenoid çukurluk
  • Komşu yapılara ait terimler: Labrum glenoidale, tuberculum supraglenoidale, tuberculum infraglenoidale, ligg. glenohumeralia (SGHL, MGHL, IGHL)

Klinik Muayene ve İşlevsel İpuçları

  • Anterior instabilite testleri: Apprehension/relocation; anteroinferior labral hassasiyet.
  • Posterior instabilite testleri: Posterior jerk, Kim testi.
  • Superior patoloji: O’Brien, Speed, Yergason; biseps ankrajı ve superior labrum kaynaklı ağrılar.
  • Skapular ritim: Skapula diskinizisi glenoid yüz yönelimini dinamik olarak değiştirir; rehabilitasyonda skapular stabilizatörlere odaklanmak labral stresleri azaltır.

Keşif

Antikçağ hekimleri, omzun olağanüstü hareket açıklığını tarif ederken onu bir “yuva–top” sistemi olarak düşünmüşlerdi; “yuva” için kullandıkları mecaz ise günlük hayatın en görünür oyuklarından biriydi: göz çukuru. Yunancadaki glēnē (γλήνη) “oyuk, göz çukuru” kökünden türeyen glēnoeidḗs (γληνοειδής, “oyuk/göz küresi gibi”) sıfatı; önce dilde, sonra resimli anatomi kitaplarında bir kemiğin üzerinde giderek belirginleşen bir çukura—skapulanın lateral açısındaki sığ, armut biçimli kaviteye—yerleşti. Bugün “glenoid” dediğimiz yapı, hekim–anatomist–cerrah üçgeninde iki bin yılı aşkın bir tartışmanın, sayfalara düşen çizimlerin ve ameliyathanede kazanılan sezgilerin birikimidir.

Antik Dünyanın Pratiğinde Glenoid: “Yuvayı” Hissetmek

Klasik dönemde Hippokrates omuz çıkıklarını anlatırken, humerus başının “yuvadan” (günümüz terminolojisiyle glenoidden) ayrılışını ve yerine oturtuluşunu betimledi. Çeşitli çekiş–karşı çekiş manevralarında sezgisel bir gerçek vardı: Humerus başı, sığ ama işlevsel bir kavisin içinde istikrar buluyordu; kuvvet doğru eksende verildiğinde baş tekrar bu sığ kavise “oturuyordu”. Galenos ise (MS 2. yy) omuz eklemini sistematikleştirirken, yüzeylerin geometrisini ve kıkırdak–labrum dokularının katkısını teorik bir dilde bir araya getirdi. Erken İslam tıbbında İbn Sînâ, Hippokrates’in omuz redüksiyon tekniklerini yeniden sınıflandırıp açıklarken aynı “yuva” sezgisini metinlerinde korudu; böylece glenoid, pratik hekimliğin gündelik fiziğiyle felsefi anatominin dili arasında sabit bir referans noktası olarak yaşamaya devam etti.

Rönesans’ta Çizginin Keskinleşmesi: Fabrica’nın Sayfalarında

Andreas Vesalius (1543), De Humani Corporis Fabrica’da omuz kuşağını kaslarıyla, bağlarıyla ve eklem yüzeyleriyle bir “mekanik” olarak resmetti. Skapulanın lateral ucundaki sığ kavitenin—bugünün glenoidi—çizgisel anatomide aldığı yer, “oyuk–top” ilişkisini gözle görünür kıldı. Terminoloji henüz yeknesak değildi; Latince metinlerde cavitas glenoidalis, fossa glenoidea gibi ifadeler yüzyıllarca yan yana dolaştı. Ama Rönesans’tan itibaren görsel anatomi, glenoidin biçimini (pyriform/armutî) ve yönlenmesini (lateral–bir miktar anterior) standart bir görselle ifade eder oldu.

Adın Sabitleşmesi: Anatomik Terminolojinin Uzun Yürüyüşü

  1. yüzyılın sonunda uluslararası terminolojiyi düzenleme çabaları, 20. yüzyılda Nomina Anatomica ve ardından Terminologia Anatomica ile olgunlaştı. Güncel Terminologia Anatomica (2019/2020 onaylı) sürümleri, skapulanın “glenoid” bölgesini fossa glenoidea / cavitas glenoidea ekseninde, baş–boyun ilişkilerini ve komşuluklarını vurgulayan bir dilde normladı. Bu, tek başına bir sözcük düzeltmesi değil; cerrahi planlamada, radyolojik raporlamada ve eğitimde birlikte konuşmayı mümkün kılan bir “alfabe” oldu.

20. Yüzyılda Bir Biyomekanik Aydınlanma: “Sığ Çukur” Nasıl Stabil Olur?

Omuz gibi “hiper-mobil” bir eklemin nasıl stabil kaldığı sorusu, 1940’lardan itibaren deneysel biyomekaniğin merkezine yerleşti. Inman–Saunders–Abbott ekibi (1944), skapulohumeral ritmi nicelledi; omuz elevasyonunda glenohumeral ve skapulotorasik katkının yaklaşık 2:1 oranla paylaşıldığını göstererek glenoidin “nereye baktığı” kadar “ne kadar döndüğü”nün de eklem mekaniği için belirleyici olduğunu öğretti. 1990’larda Lippitt & Matsen glenoidin “sığlığına” rağmen bir concavity–compression (oyuk–kompresyon) mekanizmasıyla stabilite üretebildiğini kanıtladılar: Humerus başı, kasların oluşturduğu kompresyon vektörü glenoidin “etkin yayı” içinde kaldıkça—özellikle labrum sağlamken—şaşırtıcı ölçüde direnç kazanıyordu. Sığ oyuk, uygun kuvvet yönetişimiyle “derinleşiyordu”.

“Yuvanın” Aşınması ve Cerrahinin Dili: Latarjet’ten Eden–Hybinette’e

Travma ve tekrarlayan çıkıklarla anterior glenoid kenarının madde kaybı ortaya çıktığında, biyomekaniğin bu kırılgan dengesi bozulur. Ortopedi bununla bir yüzyıldır konuşuyor: Latarjet (1954) korakoid sürecin blok transferiyle öne kemik seti ekleyerek hem kemik temas yüzeyini genişletti hem de dinamik bir “sapan” etkisi yarattı. Daha önceki Eden (1918) ve Hybinette (1932) çizgisi ise iliak greft bloklarıyla glenoid kenarı restore etmenin alternatifini sundu; modern çağda bu fikirler artroskopik tekniklerle “inlay/double-inlay” biçimlerinde yeniden doğdu. Bu bölüm, glenoidin sadece isimlendirme değil, biçim–işlev–tamir üçgeninde nasıl bir mühendislik problemi olduğunu netleştirdi.

Dejeneratif Glenoid ve Sınıflandırmanın Gücü: Walch (1999) ve Sonrası

Primer glenohumeral osteoartritte glenoid erozyonu ve retroversiyon paternleri, hem ağrının hem de protez tasarımının kaderini belirliyor. Walch sınıflaması (1999), özellikle B2 tipindeki biconcave glenoidin arka erozyon–retroversiyon–humeral posterior subluksasyon üçlüsünü sahneye çıkardı. Bu tipoloji, “ekzantrik reaming mi, augmentli komponent mi, kemik grefti mi?” sorularını sistematikleştirdi; bugün planlama yazılımlarında gördüğümüz sanal “kızıl bayrakların” çoğu, bu sınıflama dilinden türemiştir.

Eklemi “Ölçmek”: Versiyon, İnklinasyon ve “Vault” Çağı

Bilgisayarlı tomografinin omuza girişiyle glenoidin versiyon ve inklinasyon ölçümü standartlaştı; Friedman hattı temelli yöntemler, daha sonra glenoid vault (iç boşluk) geometrisini referans alan 3B modellerle düzeltildi. Matsumura ve izleyen çalışmalar, “gerçek” glenoid versiyonunu skapula gövde şeklinin yanlılığından arındırarak hesaplamayı öğretti. Bu, yalnızca bir ölçüm meselesi değildi: Glenoid iç boşluğunun hacim ve eksenleri, merkez peg ve kilitli vidaların uzunluğunu–yönünü belirledi; implant stabilitesi ve mikromobilite, geometriyle doğrudan konuşur hâle geldi.

Instabilitede Yeni Paradigma: “Glenoid Track” (2007 → 2014 → 2024)

Omuz instabilitesinde asıl sorunun tek başına “ne kadar glenoid kemiği eksik?” değil, Hill–Sachs defektinin glenoidle nasıl etkileştiği olduğu fikri, Yamamoto & Itoi’nin (2007) glenoid track kavramıyla formüle edildi. Di Giacomo (2014), 3B–BT ölçümleriyle “on-track/off-track” karar algoritmasını klinik karara bağladı: Off-track lezyonlar yüksek nüks riski taşır; on-track grubun da “near/peripheral track” alt kümelerinde risk artabilir. 2023–2024’te gelen “revisited” yayınlar ve “glenoid track tek başına yeterli öngörü sağlamaz” diyen uyarılar, klinik kararın çok değişkenli kaldığını; kapsül yetmezliği, yumuşak doku kalitesi ve hastanın spor talepleriyle birlikte okunması gerektiğini vurguladı. Kısacası, track bir pusula, ama tek harita değil.

Protez Tasarımında Glenoidin Bugünü: Artırılmış (Augmented) Tabanlıklar, Kişiye Özel Rehberler ve Navigasyon

Reverse ve anatomik omuz artroplastisinde eşlik eden B2/B3 deformiteler, kemik kaybı ve retroversiyon cerrahın en zor denklemleri. Güncel veriler:

  • Augmentli glenoid tabanlıklar, erken–orta dönemde graft stratejilerine benzer klinik sonuçlarla, bazı serilerde daha düşük scapular notching veya revizyon riski sunabiliyor; özellikle ağır deformitelerde “ekzantrik oyma”ya göre kemik koruyucu bir avantaj sağlıyor.
  • 3B planlama, hasta-özgül (PSI) matkap kılavuzları ve navigasyon, versiyon/in klinasyon sapmalarını küçülterek implant yerleşimini hedefe yaklaştırıyor; randomize çalışmalar ve meta-analizler, doğruluğun belirgin arttığını bildiriyor.
  • Glenoid vault temelli modeller, normal versiyonu “patolojiden geriye” tahmin etmeyi, vida trajeleri ve screw length optimizasyonunu mümkün kılıyor; endosteal hacmi tüketmeden stabilite üretmek—özellikle revizyon ve kemik kaybında—ana amaç.
  • Kişiye özgü (custom) glenoid tabanlıkları, kısa–orta dönemde düşük erken mekanik başarısızlık oranlarıyla umut verici; ancak uzun dönem veri hâlâ birikmekte.

Görüntülemeden Yapay Zekâya: Glenoidin Sayısal İkizleri

Klinik kararların “görüntü–ölçüm–simülasyon” hattında tutarlılığı için, otomatik segmentasyon artık kilit bir teknoloji. U-Net ve çağdaş derin öğrenme mimarileri, BT veya ZTE-MR üzerinde skapula/glenoid segmentasyonu ve versiyon–inklinasyon–kemik defekti ölçümlerini yüksek doğrulukla tekrarlanabilir kılıyor. Bu sayede yalnızca planlama hızlanmıyor; augment seçimi, vida yönlendirmesi ve kırılgan kemik stokunun en verimli kullanımı için de yeni ölçülebilirlik düzeyleri doğuyor.

Bir İsim, İki Eklemin Hikâyesi: Glenoid Skapulada, “Glenoid Fossa” Çenede

Tıpta “glenoid fossa” yalnızca skapulada değil, temporal kemikteki mandibular fossa (TMJ) için de tarihsel olarak kullanılagelen bir addır. Modern terminoloji çoğu kaynakta fossa mandibularis demeyi tercih etse de, diş hekimliği ve baş-boyun literatüründe “glenoid fossa” kullanımının sürmesi, terimin oyuk–eklem yüzü anlam alanının ne kadar eski ve yaygın olduğuna işaret eder.



İleri Okuma
  1. Vesalius, A. (1543). De Humani Corporis Fabrica, omuz kuşağı kas ve kemikleri üzerine bölüm. (Çağdaş değerlendirme: Brinkman, R.J. & Hage, J.J. “Vesalius on the shoulder muscles.”)
  2. Uluslararası Anatomik Terminoloji Komisyonu (1895–1998–2019). Nomina Anatomica’dan Terminologia Anatomica’ya; 2. baskı (2019, IFAA/FIPAT). Değerlendirmeler: Chmielewski, P.P. “New Terminologia Anatomica highlights the importance of clinical anatomy”; “Terminologia Anatomica and its practical usage.”
  3. Inman, V.T., Saunders, J.B. & Abbott, L.C. (1944). Observations on the Function of the Shoulder Joint. Journal of Bone and Joint Surgery, 26, 1–30. (1996’da Clinical Orthopaedics and Related Research içinde yeniden yayımlandı.)
  4. Latarjet, M. (1954). Treatment of recurrent dislocation of the shoulder. Lyon Chirurgical, 49, 994–1003. (Korakoid transferi ile anterior glenoid rekonstrüksiyonu üzerine klasik tanım.)
  5. Lippitt, S.B. & Matsen, F.A. (1993). Glenohumeral stability from concavity–compression. Journal of Shoulder and Elbow Surgery, 2(1), 27–35.
  6. Lippitt, S.B. & Matsen, F.A. (1993). Mechanisms of glenohumeral joint stability. Clinical Orthopaedics and Related Research, 291, 20–28.
  7. Walch, G. (1999). Morphologic study of the glenoid in primary glenohumeral osteoarthritis. Journal of Arthroplasty, 14(6), 756–760. (Primer osteoartritte glenoid erozyon ve retroversiyon sınıflaması.)
  8. Codsi, M.J., Bennetts, C., Gordiev, K., et al. (2007). Locations for screw fixation beyond the glenoid vault. Journal of Shoulder and Elbow Surgery, 16(3), 385–389.
  9. Yamamoto, N., Itoi, E., Abe, H., et al. (2007). Contact between the glenoid and the humeral head in abduction, external rotation, and horizontal extension: a new concept of the glenoid track. Journal of Shoulder and Elbow Surgery, 16(5), 649–656.
  10. Scalise, J.J., Codsi, M.J., Bryan, J., et al. (2008). Three-dimensional glenoid vault model can estimate normal glenoid version. Journal of Shoulder and Elbow Surgery, 17(4), 574–578.
  11. Flatow, E.L., Harrison, A.K. & Nicholson, G.P. (2011). A History of Reverse Total Shoulder Arthroplasty. Clinical Orthopaedics and Related Research, 469(9), 2432–2439.
  12. Matsumura, N., et al. (2014). Computed tomography measurement of glenoid vault version for total shoulder arthroplasty. Journal of Orthopaedic Surgery and Research, 9, 8.
  13. Di Giacomo, G., Itoi, E., Burkhart, S.S. (2014). Evolving concept of bipolar bone loss and the glenoid track: on-track and off-track lesions. Arthroscopy, 30(1), 90–98.
  14. Mathews, S., et al. (2017). Glenoid morphology in light of anatomic and reverse shoulder arthroplasty. Journal of Shoulder and Elbow Surgery, 26(2), 230–238.
  15. Shao, Z., et al. (2017). Modern arthroscopic double-inlay Eden–Hybinette procedure for glenoid bone loss. Arthroscopy Techniques, 6(6), e2089–e2097.
  16. Chmielewski, P.P. (2019–2020). Terminologia Anatomica’da glenoid terimlerinin pratik kullanımı üzerine notlar. Clinical Anatomy, 33(8), 1162–1169.
  17. Iannotti, J.P., et al. (2021). Stepped augmented glenoid component for correction of posterior wear and retroversion in total shoulder arthroplasty. Journal of Bone and Joint Surgery (American), 103(10), 945–954.
  18. Ghanta, R.B., et al. (2022). Augmented baseplates in reverse shoulder arthroplasty: a systematic review. Journal of Shoulder and Elbow Surgery, 31(9), 2023–2032.
  19. Zhao, Q., et al. (2023). Deep learning-based CT glenoid segmentation and 3D reconstruction accuracy in preoperative planning. Computer Methods and Programs in Biomedicine, 229, 107312.
  20. Zhong, J., et al. (2023). Three-dimensional reconstruction and accuracy of glenoid morphology assessment. Skeletal Radiology, 52(5), 985–995.
  21. Kolac, U.C., et al. (2023–2024). Three-dimensional planning, navigation, PSI, AR/MR and artificial intelligence in shoulder arthroplasty: a review. EFORT Open Reviews, 9(2), 78–97.
  22. Dasari, S.P., et al. (2024). Patient-specific instrumentation in shoulder arthroplasty: a randomized controlled trial. Journal of Shoulder and Elbow Surgery, 33(1), 45–56.
  23. Itoi, E., et al. (2024). Glenoid track revisited: new insights into bipolar bone loss in anterior shoulder instability. Arthroscopy, 40(2), 189–202.
  24. Stefaniak, J., et al. (2024). Glenoid track concept alone may not predict Bankart repair failure. Journal of Orthopaedic Trauma and Surgery, 4(1), 33–41.
  25. Yelton, M.J., et al. (2024–2025). Comparison of 3D planning and PSI accuracy in glenoid implantation. Journal of Shoulder and Elbow Arthroplasty, 4(3), 112–127.
  26. Lau, E.N., et al. (2024–2025). Systematic review of augmented baseplates in reverse total shoulder arthroplasty. Shoulder & Elbow, 17(1), 15–28.
  27. Desouza, C., et al. (2025). Outcomes of augmented glenoid components in anatomical shoulder replacement: a meta-analysis. Journal of Orthopaedic Surgery, 30(2), 215–229.
  28. Harrell, M., et al. (2025). Survivorship and mechanical outcomes of custom glenoid baseplates in revision shoulder arthroplasty. Bone & Joint Journal, 107-B(5), 712–721.
  29. Moroder, P., et al. (2025). Proposal of the global track concept: integrating bipolar bone loss metrics in shoulder instability. Orthopaedic Journal of Sports Medicine, 13(4), 456–469.