Bir Tutam Kabartma Tozu Görüşümüzü Geliştirebilir Mi ?

Bikarbonat (kabartma tozu); maden suyunun (soda) köpürmesine, hamurun kabarmasına, kokunun absorbe edilmesine sebep olur ve diş temizliği de dahil olmak üzere çeşitli şeylerin temizliğinde kullanılabilir. Vücutta ise, bikarbonat; sindirime yardımcı olur, pH’ın tamponlanmasında önemli role sahiptir ve fiziksel gayret sırasında üretilen laktik asiti nötrleştirir. Vücudumuzdaki bikarbonatın çoğu bütün hücrelerde atık olarak üretilenkarbondioksitten kaynaklanır. Bunun yanı sıra, tükettiğimiz karbonatlı içecekler ve bazı karbonat içeren besinler de bikarbonat kaynağıdır.

Journal of Biological Chemistry ‘de yayınlanan Harvard University ve Salus University’nin yaptığı ortak çalışmada, araştırmacılar, bikarbonatın; ışığı saptayan koni ve çubuk fotoreseptörleri tarafından oluşturulan görsel sinyalleri düzenlememizi nasıl değiştirdiğini tanımladılar.

Koni ve çubuk fotoreseptörleri bünyesindeki cGMP isimli küçük çözülebilir bir molekül; foton alımını fotoreseptörün elektrik aktivitesine bağlıyor. Işıkta, cGMP bozulmuş haldedir ve iyon kanalları kapalıdır. Pozitif yüklü sodyum iyonlarının çubuk ve konilere girişi durur ve zar, daha negatif ya da hiperpolarize hale gelir. Bikarbonat ise; direkt olarak cGMP sentezinden sorumlu guanilat sikraz enzimini uyarır.

Harvard University ‘den makale yazarlarından Clint Makino:

“Işığın etkisinin tersine çevrilmesiyle, bikarbonat; foton tepki büyüklüğünü sınırlandırır ve toparlanmasını hızlandırır. Sonuç olarak da; ışığa duyarlılık biraz azalır ancak hareket eden objeleri takip edebilme yetisi gelişir. Asıl şaşırtıcı olan ise; –elbette ki doğrulamak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç var ancak– görüş, metabolik düzeyde değişebilir. Bazı retinal hastalıklarda, genetik bozukluk; konilerde ve/veya çubuklardaki cGMP ‘nin ölümcül düzeyde anormal seviyelere yükselmesine sebep oluyor. Bir kez kaybedildiğinde de koni ve çubuklar yenilenemez, bu yüzden de geri dönüşü olmayan körlük trajik son olur” diyor.

İlerleyen zamanlarda, bilimciler; gözdeki bikarbonat seviyesini kontrol ederek göz hastalıklarının gelişimini yavaşlatma ya da tamamen engelleyebilme olanaklarını araştırmayı planlıyorlar.


Makale Referansı: Bicarbonate Modulates Photoreceptor Guanylate Cyclase (ROS-GC) Catalytic Activity, J. Biol. Chem. published March 12, 2015 as DOI: 10.1074/jbc.M115.650408

Kaynak:

  • Bilimfili,
  • “A pinch of baking soda for better vision?”, http://phys.org/news/2015-03-soda-vision.html

Yeni Biyosensör Kanseri Işıkla Teşhis Edebiliyor

Bilim insanları, idrar örneğindeki değişiklikleri tespit etmek için ışın demetleri kullanan silikon fotonik bir biyosensör geliştirdiler. Kanser gibi yayılan hastalıkların erken aşamalarında  yerini saptamak,  onların üstesinden gelme ve kontrolünü sağlamada çok büyük farklar yaratabilir. Singapur’daki bilimadamları bunu yapabilmek için ‘yerinde teşhis’ sağlayan yeni bir biyosensör geliştirdiler.

KANSERİ TESPİT  ETMEDE  YENİ BİR YOL

Bu yeni sensör mikroRNA (RNA veya ribonükleik asitlerin bir sınıfı) olarak bilinen genetik DNA bilgisinin proteine dönüştürülmesine(translasyonuna) yardım eden biyomarkerlara geri dönüşü sağladı. MikroRNA’lar bir çok hastalığa kılavuzluk  ederler, çünkü onlar idrar ve kan gibi sıvılarda iyi korunurlar. Bu da mikroRNA’ların vücutta bir sorun olduğunda hızlıca test edebilmek için ideal bir yol olmasını sağlamaktadır.

Singapur Bilim Ajansı Teknoloji ve Araştırma(A*STAR) departmanı araştırmacıları idrar örneğinin kompozisyonundaki çok küçük değişiklikleri tespit edebilecek ışın demetleri kullanan, silisyum fotonik bir biyosensör geliştirdiler.

Biyosensör, DNA probu ve hedef mikroRNA arasındaki bağlanma miktarını gözden geçirerek örnekte ne kadar mikroRNA olduğunu hesaplamaktadır. Bu, daha sonra bazı kanser tiplerinin, kardiyak hastalıkların ve diğer ciddi sağlık problemlerinin varlığı için bir ipucu sağlayabilecektir.

Araştırma ekibi; onun çok hafif olan sensörünün yüksek derecede hassas olduğunu, başka herhangi bir ekipmana ihtiyaç duymadan çalıştığını ve sonuçları 15 dakika kadar kısa bir sürede verebildiğini söylüyor. Biyosensör henüz yaygın şekilde kullanılmaya hazır değil, fakat eğer insanlarda uygulandığında yeterince etkili olursa, bu küçük fikir çok büyük değişiklikler yapabilecektir.

Araştırma ekibinden Mi Kyoung Park: “MikroRNA’ları tespit etmek için varolan metotlar zaman alıcı ve klinik uygulamalarda kullanışı sınırlayan ağır makineler gerektiriyor. Bu, mikroRNA’ları tespit edebilmek için, basit ve etkili bir hasta başı cihazı geliştirmemize ilham verdi.” dedi.

Park ve çalışma arkadaşları, bu yeni geliştirilmiş sistemi, ileri seviye mesane kanseri olan üç hastanın idrar örneklerinden iki tip mikroRNA’nın tespitinde kullandılar.

Örnekler sağlıklı kişilerinkiyle kıyaslanınca, mikroRNA miktarlarının kaydadeğer biçimde farklı olduğu görüldü. Her ne kadar şimdiye kadar küçük miktarlarla test edilse de, ekip, bu cihazın diagnostik araç olarak gelecek için büyük potansiyel taşıdığını düşünüyor. Onların şu anda cihazın doğruluğunu kanıtlayabilmeleri için  insandan elde edilen çok daha büyük örneklerle cihazı test etmeleri gerekiyor.

Park: “Sistem farklı türlerin çok sayıda mikroRNA’sını tespit edecek şekilde genişletilebilirdir ve çeşitli hastabaşı klinik uygulamalarda yararlı olması beklenmektedir.” diyor. Bu çalışma Biosensors and Bioelectronics’de yayınlanmıştır.

Click here to display content from YouTube.
Learn more in YouTube’s privacy policy.

Kaynak:

  • GerçekBilim,
  • Futurism
  • Qing Liua, Yong Shina, Jack Sheng Keea, Kyoung Woo Kima, Siti Rafeah Mohamed Rafeia, Agampodi Promoda Pereraa, Xiaoguang Tua, Guo-Qiang Loa, Estelle Riccib, Marc Colombelb, Edmund Chiongc, Jean Paul Thieryd, Mi Kyoung Parka, Mach–Zehnder interferometer (MZI) point-of-care system for rapid multiplexed detection of microRNAs in human urine specimens Biosensors and Bioelectronics Volume 71, 15 September 2015, Pages 365–372 doi:10.1016/j.bios.2015.04.052

Uyumadan Önce Akıllı Telefon Kullanımı Nelere Sebep Oluyor?

Uyumadan önce elektronik cihaz kullanımının iyi bir gece uykusu için iyi olmadığını hepimiz biliyoruz, fakat yine de birçoğumuz bu alışkanlıktan vazgeçemiyor. Çünkü günü bitirmenin en cazip yollarından birisi; o gün arkadaşlarınızın ne yaptığını sosyal medya hesapları aracılığıyla kontrol etmektir. Peki bu davranış; vücudumuzda ve beynimizde tam olarak nelere sebep oluyor?

Ve daha önceki yazılarımız ve çevirilerimizde de belirttiğimiz gibi sorunların kaynağında; ışığa maruz kalma ile kontrol edilen, vücudunuzun hormon salgılamasını belirleyen sirkadiyen ritmleri var. Geceleri telefonunuzu elinize aldığınızda, telefonunuzun ekranından tam gözlerinize doğru bir foton demeti (mavi ışık) gönderilir ve bu durum beyninize yorgun hissetmenizi sağlayan melatonin hormonunu salgılamaması uyarısı yapar.

Bu da şu anlama geliyor; ta ki beyniniz “yeter artık” diyene kadar uyanık kalıyorsunuz. Ancak beyniniz bu uyarıyı yapana kadar arzu ettiğiniz uyku saatiniz üzerinden birkaç saat geçmiş oluyor. Ve ertesi gün işe ya da derse gitmek için uyanmak zorundaysanız ve bu durumu sürekli hale getirdiyseniz, her gece uykunuzdan birkaç saat kaybetmiş oluyorsunuz.

Öte yandan araştırmacılar; uykunun neden önemli olduğunu anlamaya çalışıyorlar. Her gece 7 ve 9 saat arasındaki bir uyku; aktif nöronlarımızın yalnızca dinlenmesini sağlamıyor, aynı zamanda gün boyunca beynimizde oluşan nörotoksinlerin temizlenmesinde önemli olan santral sinir sistemindeki gliyal hücreleri de destekliyor. Yeteri kadar uyku alamadığımızda, gliyal hücrelerimiz doğru şekilde çalışamıyor ve sonucunda da odaklanma (dikkat) süremizde bozulmalar, hafıza problemleri ve metabolizmamızı düzenleyen insülin seviyesinde düzensizlikler ortaya çıkıyor. Öte yandan University of Berkeley’de yapılan bir araştırmaya göre; uykusuzluk başka insanların yüz ifadelerini doğru algılayabilme yetimizi de köreltiyor. Bu açıdan bakıldığında da; uyumadan hemen önce akıllı telefon kullanımı yalnızca biyolojik anlamda bozulmalara değil, sosyal anlamda da zayıf ilişkiler kurulmasına ya da mevcut ilişkilerin bozulmasına sebep olabilir.

Sonuç olarak; akıllı telefonlarınızı yatak odanıza almamanız için yeterli sebebiniz var.

Kaynak: Bilimfili