Neden gaz çıkarırız?

Yediğimiz ve içtiğimiz her şey bize gaz yapar. Aslında, günde 1,9 litre veya yaklaşık 15-20 kadar gaz çıkarmak gayet normaldir.

Bir yiyeceği yuttuğumuzda hava da onunla birlikte gelir. Eğer geğirmek kabalık olarak görünüyorsa, unutmamanız gerekir ki bu vücudumuza giren hava bir şekilde çıkmak zorundadır.

Gazın kokusu ise, bağırsaklarımızdaki bakterilerden kaynaklanmaktadır. Yediğimiz yemeklerin, yararlı besin ögelerine ayrılması sürecinde, yiyecekleri sindiren bakteriler kokuya neden olan hidrofen sülfür gazı üretirler. Çürümüş yumurtadan sızan pis kokuya da aynı gaz sebep olur.

Bakterilerin, besinlere göre ürettikleri gazlar kişiden kişiye (her insanda kendine özgü bakteri koleksiyonu bulunur) değişiklik göstermesine rağmen, en fazla gaz üreten besinler şekerlerdir, özellikle bu dört şeker:

Fruktoz: Soğan, mısır, buğday ve hatta armut gibi bitkilerde bulunan doğal bir içeriktir. Genellikle, şeker şurubu şeklinde tatlı içeceklere ve meyve sularına katılır.

Laktoz: Sütün içinde bulunan tatlı bir şeker türüdür. Ayrıca ekmek ve kahvaltılık gevreklere de eklenir. Bazı insanlar az miktarda laktaz (süt şekerini sindiren enzim) ile doğar, ve bu da gaz oluşumuna etki eder.

Rafinoz: Fasülyelerde bulunan gaza neden olan şeker. Ayrıca, brokoli, karnabahar, lahana ve kuşkonmaz gibi bitkilerde de bulunur. Beano, gibi ürünler (sindirime yardımcı), gaz üretimini azaltmak için tasarlanmıştır. Şekerin bakterilere ulaşmadan sindirilmesine yararlar.

Sorbitol: Hemen her meyvede bulunan, sindirimi zor şekerlerdir. Ayrıca, yapay tatlandırıcı olarak “diyet” ve şekersiz yiyeceklere de eklenir. Evet, şekersiz sakız, kola ve diğer bütün yapay tatlılar gaza sebep olur.

Diğer gaz yapıcı içerikler olan lif, nişasta gibi ögeler mısır, patates ve buğday gibi besinlerde bulunur. Yağlar ve proteinler gaz yapmaz, fakat zor sindirilmeleri, bakterilerin diğer besinlerden gaz üretebilmek için daha çok zamana sahip olmalarını sağlar.

Neredeyse bize gaz yapmayan tek yiyecek vardır: pirinç.

Gaz oluşumuyla savaşmak, hangi yiyeceklerin, bağırsaklarımızdaki arkadaşlarımızı heyecanlandırdığını anlayıp onları yemekten vazgeçmek yanlıştır. Genel kural, anti-gaz ürünler kullanmaktır. Bunlar, alfa-galaktosidaz (Beano) veya lactaz enzimi (Lactaid) gibi problemli yiyeceklerin sindirimine yardımcı olan ürünlerle, kasları gevşeterek gazın daha hızlı çıkmasını sağlayan simethicone (Gas-X) içeren ürünler sayılabilir.

Kronik, acı ve rahatsızlık verici gaz, daha ciddi bir sorunun habercisi olabilir, eğer böyle bir durumunuz varsa uzmanlara danışmak daha doğru olabilir.

Kaynak:

Kahverengi Şeker, Beyaz Şekerden Daha mı Sağlıklı?

Son zamanlarda birçok insanın farkındalığının arttığı gibi, rafine beyaz şeker tüketimi, insan sağlığını olumsuz etkileyebilir. Şu ana kadar yapılmış yüzlerce araştırmada da, rafine beyaz şekerin vücudumuza olan etkileri incelenmiştir. Bu araştırmaların neredeyse hepsi, düzenli şeker tüketiminin etkileri ile ilgili olumsuz bir resim çizmektedir. Rafine beyaz şeker; obezite, kalp rahatsızları, hipertansiyon ve kanser gibi rahatsızlıklarla bağlantılıdır. Hatta bazı bilim insanları ve diyetisyenler rafine beyaz şekeri zehirli olarak tanımlarlar.

Beyaz şekerden kaçınmak için, çogumuz kahverengi şeker türevlerini tercih ederiz. Kahverengi şeker, daha az rafine olduğundan ve nispeten az işlem gördüğünden daha sağlıklıdır değil mi? Ki aynı durum pirinç ve ekmek için de geçerlidir, neden şeker için de olmasın?

Süpriz! Aslında kahverengi şeker beyaz şekerden daha fazla işlem görür. Her ikisi de aynı refine etme sürecinden geçerler, fakat işlemin sonuna doğru beyaz şeker az miktarda melas(pekmez-molasses) karıstırılarak kahverengi şeker elde edilir. Aksi durumda, her iki şeker kimyasal olarak birbirine eş sayılabilirdi. İki şeker çeşidi de çoğunlukla sükrozdan oluşur (beyaz şeker yüzde 99.9 Sükrozdan oluşurken, kahverengi şekerde bu oran yüzde 96’dır), ve her çay kaşığı kahverengi şeker, içeriğindeki melastan ötürü fazladan bir kalori içerir.

İnsan vücudu beyaz ve kahverengi şekeri aynı işlemden geçirir. Sükroz, yarı glükoz ve yarı fruktoz olan bir disakkarittir. İnsan vücudu normalde glükozu verimli bir şekilde enerjiye çevirebilir, fakat glükoz fruktoza bağlandığında, vücut tarafından bu işlemin gerçekleştirilmesi zorlaşır. Sükroz yalnızca sınırlı miktarda vitamin ve besleyici öğe içerir. Bundan dolayı da sindirim sistemi bu süreci gerçekleştirmez- şeker ince bağırsağın ilk kısmı olan onikiparmakbağırsağı boyunca ilerler ve burada glükoz ve fruktozo çevrilerek kan dolaşımına katılır. Glükoz bütün vücutta metabolize edilirken, fruktoz karaciğerde metabolize edilir. Eğer karaciğer bu fruktozun üstesinden gelemezse, karaciğer fruktozu yağa çevirmeye başlar. Araştırmalara göre, karaciğerdeki bu yağlanma birçok rahatsızlıklıkla da bağlantılıdır.

Aslında, hem beyaz hem de kahverengi şeker “saf” haldedir, – eğer içinde ek maddeler ve koruyucular yoksa ve şeker kamışı doğal kaynaklardan geliyorsa – fakat bu saflık hali şekerin sağlıklı olduğu anlamına gelmez. Her iki şeker türü de temel olarak aynı olduklarından, herhangi bir yemek tarifinde birbirlerinin yerine kullanılabilirler. Kısaca, kahverengi şekerin daha sağlıklı olduğunu düşünmek bir yanılgıdan ibarettir.

 

Kaynak:

  • Bilimfili,
  • Alison Cooper, Is Brown Sugar Healthier Than White Sugar?,HowStuffWorks Retrieved 27 June 2015 from http://health.howstuffworks.com/wellness/food-nutrition/healthy-eating/brown-sugar-healthier-than-white-sugar.htm

Şeker yerine bal tüketmek daha mı sağlıklı?

Balın, yaraları iyileştirmeye olan etkisi uzun yıllardır insanlar tarafından kullanılıyor. Antik Mısırlılar balın mikrop öldürücü etkisini 5000 yıl önce kullanıyorlardı. Aristotle balı sıyrıkların üzerine uygulardı, ayrıca Afrika’da bazı kabilelerde de bal hala yaraların iyileştirilmesinde kullanılmaya devam ediyor. Ayrıca 2008 yılında yapılan bir araştırma da, balın bakterilere karşı duran özelliği doğrulandı.

Bal yaralanmalara iyi geliyor olabilir, fakat acaba bal tüketimi sıradan şeker tüketiminden de sağlıklı mı?

Bal ve beyaz toz şeker, ikisi de glükoz ve früktoz içerir. Beyaz şekerde, glükoz ve früktoz birbirlerine zincirlidir; balda ise früktoz ve glükoz birbirinden ayrıdır. Bu küçük bir farklılık gibi görünebilir fakat bu ayrım vücudumuzun glükoz ve früktozu işleme sürecini etkiler. Beyaz şekerdeki glükoz/früktoz zincirleri sayesinde, insan vücudu beyaz şekeri hızlı bir şekilde enerjiye dönüştürür ve bu yüzden beyaz şeker tüketimi kan şekerinde hızlı bir artışa sebep olur. Fakat, bal içerisindeki früktozun ayrı olmasından dolayı, insan vücudunun balı işleme süreci beyaz şekere göre daha uzundur. Bu durumu, bal tüketiminden sonra kan şekerindeki artış aynı miktarda şeker tüketimine göre daha yavaş olur şeklinde de okuyabiliriz.

Kalorileri karşılaştırıldığında da bal ve beyaz şeker arasında fark vardır. Bir çay kaşığı rafine bayaz şeker 16 kalori iken, aynı miktarda bal 22 kaloridir. Fakat bal, rafine beyaz şekerden daha tatlı olduğu için, aynı tatlılığı elde etmek için daha az miktarda bal kullanılır. Bal ayrıca az miktarda vitamin, mineral ve antioksidan içerir.

Şeker ile karşılaştırıldığında, balın iştaha ve kan şekerine pozitif etkileri olabilir. Journal of the American College of Nutrition’da yayımlanan bir araştırmada bilim insanları; balın sağlıklı, orta ağırlıktaki 14 kadının iştahları üzerindeki etkilerini incelediler. Araştırmaya dahil edilen kadınların yarısı günlük kahvaltılarının bir parçası olarak 450 kalori bal tükettiler, geri kalanlar ise aynı kalori değerini karşılayan şekeri kahvaltılarına dahil ettiler. Araştırmanın sonuçlarına göre, şekerden daha tatlı olan balı tüketen kadınların daha geç acıktığı ve kan şekerlerinin daha sabit olduğu görüldü.

Yani yazının bu noktasına kadar okuduklarınızdan da anlayacağınız gibi, başlıktaki sorunun cevabı, evet! Yani, şeker yerine bal tüketimini tercih etmek daha sağlıklı olabilir.

 

Kaynak:

  1. Bilimfili,
  2. Health.Howstuffworks
  3. X. H. WANG, N. GHELDOF andN. J. ENGESETH Effect of Processing and Storage on Antioxidant Capacity of Honey Journal of Food Science Volume 69, Issue 2, pages fct96–fct101, March 2004 Article first published online: 30 JUN 2006 DOI: 10.1111/j.1365-2621.2004.tb15509.x
  4. Larson-Meyer, D Enette;Willis, Kentz S;Willis, Lindsey M;Austin, Kathleen J;Hart, Ann Marie;Breton, Ashley B;Alexander, Brenda M Effect of honey versus sucrose on appetite, appetite regulating hormones, and postmeal thermogenesis.Journal of the American College of Nutrition 2010  PMID: 21504975