Yatay Gen Aktarımı: Evrim Ağacı Üzerinde Gezinen Antibakteriyel Genler!

Yatay gen transferi, bir tür içinde gerçekleşen ve atalardan yavrulara doğru gerçekleşen ‘dikey’ (anne-babadan yeni nesile doğru olan) gen aktarımından farklı bir DNA aktarım mekanizmasıdır. DNA’nın, aynı veya farklı türler arasında atasal olmayan biçimde, bir bireyden bir diğerine ya da bir türden bir diğerine geçişine ‘yatay gen aktarımı’ adı verilmektedir. Evrim mekanizmalarından biri kabul edilen Yatay Gen Aktarımı sayesinde, örneğin bir bakterinin DNA’sı, yakınındaki bir bitki hücresine geçerek bitkinin DNA’sı içine yerleşebilir. Bitki kendi DNA’sını kopyalayıp yeni nesillere aktarırken, bakteriden yatay olarak aktarılmış gen bölgesini de kopyalayarak, yeni nesil bitkilere aktarabilir. Eğer bakteriden bitkiye aktarılmış bir gen, bitki için “faydalı” ise, Doğal Seçilim tarafından ayıklanmadan korunabilir. Bu araştırmada da, bu mekanizmanın ilginç örneklerinden birisi görülüyor.
Bilim insanları, antibakteriyel bir gen ailesinin, yaşam ağacının tüm dalları arasında yatay gen aktarımı/transferi yoluyla “dolaştığını” gösterdiler. Çalışma, yeni antibiyotik ilaçların keşfi için, yaşam ağacının gözardı edilmiş mikropları olan arkelerden yararlanılabileceğini öneriyor.
Zararlı bakterilerin, antibiyotiklere dirençli soylara evrimleşeceğini dikkate almadan, sürekli ve dikkatsiz antibiyotik kullanımı nedeniyle, insanların yakın gelecekte büyük sorunlarla karşılaşacağından endişe ediliyor. Doğa ile iç içe olan farklı canlı türleri ise, görünüşe bakılırsa, antibiyotikleri, türümüzden çok daha tutarlı bir strateji ile kullanıyorlar.
eLife dergisinde 2014 Kasım ayında yayınlanan bir çalışmada, antibiyotik etki gösteren bir gen/enzim ailesinin, bakterilerden, Evrim Ağacı’nın diğer iki dalına sıçradığı gösterilmişti.
Yatay gen aktarımı, günümüzde oldukça iyi tanınan moleküler bir olaydır. Bu çalışma ise, bir gen ailesinin, Evrim Ağacı’nın bir dalından diğer iki dalına ilgili genin antibiyotik işlevi korunarak atladığını göstermesi bakımından önemli bir ilk örnek.
Bakteriden Bitki ve Böceklere “Atlayan” Genler
Bakteride bulunan lizozim ailesine ait bir enzim, bakteri bölünürken hücre duvarında aktif olup, yeni nesil bakteri hücrelerini ayırmakla görevli. Fakat ilgili genin ürünü olan enzim yüksek miktarda ortamda bulunursa, bakteri hücre duvarını parçalayıp bakterileri öldürmekte – yani antibakteriyel özellik göstermekte.
İlgili antibakteriyel gen, evrimsel tarih içinde, bakteri kaynağından, bitkilere, böcek türlerine, ve tek hücreli bir mikrop alemi olan arkelerden geçmiş (ana görselde görülüyor).
Daha önce, birçok çalışmada yatay gen aktarımının izleri gösterilmiş olsa da, aktarılan genler genellikle yeni evsahibi türde işlevsiz hale gelerek eleniyordu. Bu çalışma, ilgili genin bitki ve arkea türlerine yatay olarak aktarılmış kopyalarında, antibakteriyel işlevlerin korunduğunu gösteriyor.
Bakteriden arke türlerine aktarılmış bu genin, günümüz antibiyotiklerine dirençli olan Staphylococcus aureus ve Bacillus anthracis bakterilerini de öldürdürdüğü gösterildi.
Arkeler Yeni Antibiyotik İlaç Keşfi İçin Kaynak Olabilir Mi?
Birçok arke türü, volkanlar gibi sıradışı ortamlarda yaşadığı için, bakteriler ve arkelerin genelde birlikte yaşamadığı düşünülmekteydi. Dolayısıyla arkelerde, bakterilere karşı antibiyotik evrimleşmiş olabilecekleri hesaba katılmıyordu.
Çalışmanın pratik önemi bu noktada ortaya çıkıyor: Antibakteriyel ilaçlar araştırılırken, arkeler daha önce dikkate alınmıyordu. Bu çalışma sonrasında, arke türlerinin de bilim insanları tarafından, antibakteriyel ilaç keşfi için taranmaya başlanacağını tahmin edebiliriz.
Yine de, aşırı antibiyotik tüketimi sonucunda bizleri bekleyen tehlikeyi, sadece arkelere bakarak keşfedeceğimiz yeni antibiyotikler ile çözmemiz mümkün görünmüyor.
Antibiyotiklerin ömrü kısa: Yeni keşfedilen antibiyotiklere karşı bakterilerde direnç evrimleşmesi, sonunda bu antibiyotiklerin etkisiz hale gelmeleri, bugünün antibiyotik kullanım pratikleri ile, 5-15 yıl gibi çok kısa sürelerde gerçekleşiyor. İlaç şirketlerinin ve hastanelerin kar hırsı ile yaptığı hataları, ne yazık ki, yine insanlar, özellikle de alt-gelir grubunda bulunanlar ödemeye devam edecekler.
Sonuç olarak, doğaya bakarken, doğanın çeşitliliğini insan için bir araç olarak kullanmak yerine, doğanın işleyişini, ve arkea gibi mikropların başarılı stratejilerini, bir yöntem olarak kavramak çok daha değerli dersler verecektir.
Hazırlayan: Gönensin Ozan Bozdağ
Görsel: Antibakteriyel genler yaşam ağacının tüm dallarına işlevlerini yitirmeden aktarılmakta. Çalışmada antibakteriyel lizozim enzimini sentezleyen gen ailesinin bakterilerden -yatay gen aktarımı ile- arkelere (kırmızı), bitkiye (yeşil), mantar türlerine (turuncu), ve bir böcek türüne (lacivert) aktarıldığı gösterilmekte. Çalışma, bu derece çok yönlü ve uzak türler arasında gerçekleşen yatay gen aktarımını göstermesi bakımından bir ilk.
Yazının Orijinali: Bilimsol
Kaynak: Jason A Metcalf Lisa J Funkhouser-Jones Kristen Brileya Anna-Louise Reysenbach Seth R Bordenstein Antibacterial gene transfer across the tree of life DOI: Published November 25, 2014 Cite as eLife 2014;3:e04266 http://dx.doi.org/10.7554/eLife.04266

Yeni çağın plastiği mantarlar olabilir mi?

Sentetik biyoloji, biyolojik bileşenlerden ürün tasarımı yapabilmek için mühendislik ilkelerini kullanan ve aynı zamanda ICT, biyoteknoloji ve nanoteknoloji gibi disiplinlerin birbiriyle buluştuğu ve birbirini güçlendirdiği yeni ortaya çıkmış bir alandır. Bu prensiple işleyen şirketlerden birisi de Ecovative‘dir.

Ecovative Design; Eco (“ekoloji”) – vative (“innovative” yani yenilikçi) Tasarım, kendi materyallerinin deldirilmesi, pompalanması veya inceltilmesi gerektiğine inanmıyor. Bunun yerine, onları büyütmek gerektiğine inanıyor. Evet, büyütmek! Green Island ve Troy, New York’taki Ecovative tesislerinde olan şey tam olarak da bu.

Ecovative, yenilenebilir ambalaj ya da fiber levha ürünleri oluşturmak için tarımsal atıkları bir arada tutacak bir “biyolojik tutkal” olarak doğal mantarları kullanıyor.

Untitled 1

New York State’de bulunan Ecovative firması Eben Bayer ve Gavin Mclntyre tarafından 2007 yılında kuruldu. Tarımsal atık ve mantar (fungal) miselini birleştirerek bir yalıtım malzemesi üretmek olan orijinal fikirleri, Rensselaer Politeknik Enstitüsü’nde projeyi hayata geçirmeden bir yıl öncesinde yaratıcı/girişimcilik sınıfında beraber çalıştıkları dönem oluşturuldu. Bu konuya ciddi anlamda eğilmeden önce, ilk ürünlerinin “Mushroom Packaging” denilen misel-bağlı paketleme malzemesi olması gerektiği planını yaptılar.

press-kit-36
Ecovative’in kurucu ortakları Gavin McIntyre ve Eben Bayer

Peki, Nasıl İşliyor?

Mantarlar (funguslar) miselyum ya da misel olarak bilinen beyazımsı renkte ipliksi filamentler üretirler. Sahip oldukları makul seviyedeki yapısal gücün, üzerinde büyüdükleri bitkisel materyale yapışabilme yeteneğiyle birleşmesi sonucu bu misel denen yapılar oldukça uzun olacak şekilde büyüyebilirler. Bu durum aynı zamanda, başka türlü işe yaramaz olarak görülen tarımsal atıkların yeniden değerlendirilip mantarla inkübe edilebileceği ve miselin her şeyi bir arada tutabilecek bir materyal rolünü üstleneceği anlamına gelir. Bu bitkisel atık ve mantar miseli karışımını istediğiniz şekli yaratacağınız bir kalıba ekleyip biraz ısıtarak (geriye kalan fungusları öldürmek için) hızlı, kolay ve yenilenebilir bir biyo-malzeme elde edebilirsiniz.

Tahıl mahsul atıkları misel için bir yiyecek görevi görür. Son derece gelişmiş Green Island ve Troy’daki tesislerde bu içerikler şirketin özelliklerine göre karıştırıldığı, mini “seralarda” büyütülmek için sıkıca paketlendiği ve kalıba sokulduğu birkaç aşamadan geçer. Daha sonra miselin büyüme işlemini durdurmak için bu kalıplar kurutulur. Geriye kalan ise bir mantar materyalidir.

Ecovative's Mushroom® Packaging cradle wine shipper
Bu süreçle ilgili harika olan şey ise Ecovative’in birçok yerel çiftçiyle ilişki kurması ve tarımsal atığı direkt olarak kendilerinden sağlamasıdır. Geleneksel paketleme için gerekli içeriğin aksine, bu biyokütleye kolayca ulaşılabilir. Bunu elde etmesi için Ecovative’in sadece çiftçiden istemesi yeterlidir.

Ecovative’in bu yenilikçi yöntemi sayesinde mantar paketleme ürünleri var olan plastik köpük paketleme ürünlerinin yerini almaktadır. Bu paketleme sistemi hoparlörden bilgisayara kadar her şeye uyabilecek şekilde ısmarlama olarak üretilebiliyor.

Doğa dostu alternatif ürünleri, strafor da denen genişletilmiş polistren yapılı plastik köpüklerin yerini tutmaktadır.

myco-foam-insulation-55167912d98f19e012fcc2f7dd4297834b9127e6340287c42589e6fd0909fb6dMyco Foam denen mantar miselinden yapılmış malzemenin koruyucu plastik ambalaj köpüğünün yerini tuttuğu kanıtlanmıştır ve sırada bu malzemenin izolasyon ve akustik fayans yapımında kullanılması beklenmektedir. Günümüzün en yaygın kullanılan yalıtım malzemeleri ciddi negatif çevresel sonuçlar doğurmaktadır. Ecovative’in sağlıklı, kolay kurulabilir, yangına dayanıklı ve işe yarayan mantar izolasyon ürünleri, petrol türevi inşaat malzemelerine de doğal bir alternatif sunuyor.

Aynı zamanda, mantar miselinden yapılan bu biyo-malzemeler kullanım süreleri sonunda bahçede veya bitkiler için kompost olarak kullanılabiliyor.

Temel misyonunun, geleneksel sentetiklerin aksine, üzerinde yaşadığımız gezegenin ekosistemine pozitif etki edebilecek doğa dostu malzemeler tasarlamak ,geliştirmek, üretmek ve piyasaya sürmek olduğunu belirten firmanın el attığı ürünler sadece köpüklü ambalaj malzemeleri değil.

Aynı firma tarafından üretilen diğer bir ürün ise Myco Board denilen, işlenmiş odun ve diğer yapısal malzemelerin yerini tutan sürdürülebilir ve yüksek performanslı bir üründür.

Alışılmış ahşap işleme aşamalarında kullanılan formaldehit, bilinen kansorejenik bir kimyasaldır. Mobilyalarımızda, evlerimizin yapısında ve hayatımızdaki diğer birçok üründe bulunan kompozit maddeleri birbirine bağlamak için kullanılır. Doğal, hızlı şekilde yenilenebilen misel teknolojisi ile bu tarz kimyasallar içermeden üretilen Myco Board, CNC ya da diğer şekil verme süreçleri olmaksızın kalıba girebilme yeteneğine sahip bir malzemedir. Bu da herkesin sıfır atık elde etmesine yardımcı olan daha ucuz ve çok daha verimli bir üretim demektir.

Mantardan yapılan sörf tahtası
Mantardan yapılan sörf tahtası

Kendiniz Büyütün!

Ecovative kendi mantar materyal kitlerinden ne tarz yeni ve ilginç ürünler yapabileceğinizi görmek istiyor. Bu yüzden, mutfağınızda kendi mantar materyalinizi kendiniz üretebileceğiniz bir “GIY” (Kendin Büyüt) kiti sunuyor. Bu fikir, Ecovative’in üretmediği şeylerle ilgili çok fazla sayıda talep almasından sonra ortaya çıkmış ve böylelikle firma, insanları bu ürünleri mobilyadan süs eşyasına kadar kendi tasarımları doğrultusunda büyütmeleri açısından teşvik ediyor. Siz olsanız nasıl bir ürün yapardınız?

Sentetik biyoloji, biyolojik bileşenlerden ürün tasarımı yapabilmek için mühendislik ilkelerini kullanan ve aynı zamanda ICT, biyoteknoloji ve nanoteknoloji gibi disiplinlerin birbiriyle buluştuğu ve birbirini güçlendirdiği yeni ortaya çıkmış bir alandır. Bu prensiple işleyen şirketlerden birisi de Ecovative‘dir.

Ecovative Design; Eco (“ekoloji”) – vative (“innovative” yani yenilikçi) Tasarım, kendi materyallerinin deldirilmesi, pompalanması veya inceltilmesi gerektiğine inanmıyor. Bunun yerine, onları büyütmek gerektiğine inanıyor. Evet, büyütmek! Green Island ve Troy, New York’taki Ecovative tesislerinde olan şey tam olarak da bu.

Ecovative, yenilenebilir ambalaj ya da fiber levha ürünleri oluşturmak için tarımsal atıkları bir arada tutacak bir “biyolojik tutkal” olarak doğal mantarları kullanıyor.

Untitled 1

New York State’de bulunan Ecovative firması Eben Bayer ve Gavin Mclntyre tarafından 2007 yılında kuruldu. Tarımsal atık ve mantar (fungal) miselini birleştirerek bir yalıtım malzemesi üretmek olan orijinal fikirleri, Rensselaer Politeknik Enstitüsü’nde projeyi hayata geçirmeden bir yıl öncesinde yaratıcı/girişimcilik sınıfında beraber çalıştıkları dönem oluşturuldu. Bu konuya ciddi anlamda eğilmeden önce, ilk ürünlerinin “Mushroom Packaging” denilen misel-bağlı paketleme malzemesi olması gerektiği planını yaptılar.

press-kit-36
Ecovative’in kurucu ortakları Gavin McIntyre ve Eben Bayer

Peki, Nasıl İşliyor?

Mantarlar (funguslar) miselyum ya da misel olarak bilinen beyazımsı renkte ipliksi filamentler üretirler. Sahip oldukları makul seviyedeki yapısal gücün, üzerinde büyüdükleri bitkisel materyale yapışabilme yeteneğiyle birleşmesi sonucu bu misel denen yapılar oldukça uzun olacak şekilde büyüyebilirler. Bu durum aynı zamanda, başka türlü işe yaramaz olarak görülen tarımsal atıkların yeniden değerlendirilip mantarla inkübe edilebileceği ve miselin her şeyi bir arada tutabilecek bir materyal rolünü üstleneceği anlamına gelir. Bu bitkisel atık ve mantar miseli karışımını istediğiniz şekli yaratacağınız bir kalıba ekleyip biraz ısıtarak (geriye kalan fungusları öldürmek için) hızlı, kolay ve yenilenebilir bir biyo-malzeme elde edebilirsiniz.

Tahıl mahsul atıkları misel için bir yiyecek görevi görür. Son derece gelişmiş Green Island ve Troy’daki tesislerde bu içerikler şirketin özelliklerine göre karıştırıldığı, mini “seralarda” büyütülmek için sıkıca paketlendiği ve kalıba sokulduğu birkaç aşamadan geçer. Daha sonra miselin büyüme işlemini durdurmak için bu kalıplar kurutulur. Geriye kalan ise bir mantar materyalidir.

Ecovative's Mushroom® Packaging cradle wine shipper
Bu süreçle ilgili harika olan şey ise Ecovative’in birçok yerel çiftçiyle ilişki kurması ve tarımsal atığı direkt olarak kendilerinden sağlamasıdır. Geleneksel paketleme için gerekli içeriğin aksine, bu biyokütleye kolayca ulaşılabilir. Bunu elde etmesi için Ecovative’in sadece çiftçiden istemesi yeterlidir.

Ecovative’in bu yenilikçi yöntemi sayesinde mantar paketleme ürünleri var olan plastik köpük paketleme ürünlerinin yerini almaktadır. Bu paketleme sistemi hoparlörden bilgisayara kadar her şeye uyabilecek şekilde ısmarlama olarak üretilebiliyor.

Doğa dostu alternatif ürünleri, strafor da denen genişletilmiş polistren yapılı plastik köpüklerin yerini tutmaktadır.

myco-foam-insulation-55167912d98f19e012fcc2f7dd4297834b9127e6340287c42589e6fd0909fb6dMyco Foam denen mantar miselinden yapılmış malzemenin koruyucu plastik ambalaj köpüğünün yerini tuttuğu kanıtlanmıştır ve sırada bu malzemenin izolasyon ve akustik fayans yapımında kullanılması beklenmektedir. Günümüzün en yaygın kullanılan yalıtım malzemeleri ciddi negatif çevresel sonuçlar doğurmaktadır. Ecovative’in sağlıklı, kolay kurulabilir, yangına dayanıklı ve işe yarayan mantar izolasyon ürünleri, petrol türevi inşaat malzemelerine de doğal bir alternatif sunuyor.

Aynı zamanda, mantar miselinden yapılan bu biyo-malzemeler kullanım süreleri sonunda bahçede veya bitkiler için kompost olarak kullanılabiliyor.

Temel misyonunun, geleneksel sentetiklerin aksine, üzerinde yaşadığımız gezegenin ekosistemine pozitif etki edebilecek doğa dostu malzemeler tasarlamak ,geliştirmek, üretmek ve piyasaya sürmek olduğunu belirten firmanın el attığı ürünler sadece köpüklü ambalaj malzemeleri değil.

Aynı firma tarafından üretilen diğer bir ürün ise Myco Board denilen, işlenmiş odun ve diğer yapısal malzemelerin yerini tutan sürdürülebilir ve yüksek performanslı bir üründür.

Alışılmış ahşap işleme aşamalarında kullanılan formaldehit, bilinen kansorejenik bir kimyasaldır. Mobilyalarımızda, evlerimizin yapısında ve hayatımızdaki diğer birçok üründe bulunan kompozit maddeleri birbirine bağlamak için kullanılır. Doğal, hızlı şekilde yenilenebilen misel teknolojisi ile bu tarz kimyasallar içermeden üretilen Myco Board, CNC ya da diğer şekil verme süreçleri olmaksızın kalıba girebilme yeteneğine sahip bir malzemedir. Bu da herkesin sıfır atık elde etmesine yardımcı olan daha ucuz ve çok daha verimli bir üretim demektir.

Mantardan yapılan sörf tahtası
Mantardan yapılan sörf tahtası

Kendiniz Büyütün!

Ecovative kendi mantar materyal kitlerinden ne tarz yeni ve ilginç ürünler yapabileceğinizi görmek istiyor. Bu yüzden, mutfağınızda kendi mantar materyalinizi kendiniz üretebileceğiniz bir “GIY” (Kendin Büyüt) kiti sunuyor. Bu fikir, Ecovative’in üretmediği şeylerle ilgili çok fazla sayıda talep almasından sonra ortaya çıkmış ve böylelikle firma, insanları bu ürünleri mobilyadan süs eşyasına kadar kendi tasarımları doğrultusunda büyütmeleri açısından teşvik ediyor. Siz olsanız nasıl bir ürün yapardınız?

press-kit-49
Daha fazla bilgi almak için Ecovative Design adresini ziyaret edebilirsiniz.

Kaynak: Dec

Hazırlayan: Ceyda Zazoğlu(Gaiadergi)

İnsanlar, basit mikroorganizmalardan geçmiş 100 den fazla geni barındırıyorlar!

Aslında tam olarak insan değiliz. Bunu hücrelerimizin genetik materyallerine bakarak söyleyebiliyoruz. Sen, ben- ve herkes- bakterilerden, diğer tek hücreli organizmalardan, ve virüslerden insan genomuna yerleşmiş 145 gene kadar taşıyabiliyoruz. Bu veriler yeni bir araştırmanın sonucu olarak açıklandı. Evrim tarihi boyunca, diğer canlılardan gelen genler, hayvan hücrelerinin bir parçası olmuş durumda.

Bu sonuç aslında gösteriyor ki, yaşam ağacı mükemmel dalları olan basmakalıp bir ağaç değil. Makalenin yazarı,Cambridge Üniversitesinden, Alastair Crisp’e göre ‘’ Bu daha çok Amazon ormanlarındaki kökleri birbirine geçmiş ağaçlara benziyor.’’

Bilim insanları, genetik bilginin ebeveynlerden yavruya geçen bir kalıtsallık dışında, bakteriler ve buna benzer basit ökaryotlarda organizmalar arasında da yatay gen transferi olarak adlandırılan süreçle aktarılabildiğini biliyorlardı. Fakat, genlerin bakterilerden daha kompleks yapılar olarak adlandırabileceğimiz canlılara örneğin primatlara aktarılması bilim dünyasında oldukça tartışmalı bir konu. Önermelere göre, hayvan hücreleri de yabancı genetik materyallere adapte olabilirler, bu materyaller küçük DNA parçaları ya da hücrelerin içerisine virüslerle taşınanlar olabilir.

Crisp ve çalışma grubu, meyve sinekleri ve yuvarlak solucanlardan zebra balığına, gorillerden insanlara kadar 40 farklı hayvan türünün genom dizilimini analiz ettiler. Genomlardaki her bir geni hali hazırda var olan gen veritabanıyla karşılaştıran bilim insanları eşleşmeleri bulmaya çalıştılar.

Genome Biology’de yayınlanan çalışmaya göre bakteri, archaea, fungi gibi mikroorganizmalardan ve bitkilerden hayvanlara yüzlerce gen transferi olduğu anlaşıldı. İnsan özelinde değerlendirecek olursak, araştırmanın bulgularına göre daha basit organizmardan insanlara geçtiği anlaşılan ve daha öncelerde yatay gen transferi olarak değerlendirilen 17 genin de içinde olduğu 145 gen bulundu. Makalede bu genlerin nasıl geçtiğiyle ilgili bir bilgi ise bulunmuyor.


Referans:

  1. Bilimfili,
  2. ScienceMag,
  3. Alastair Crisp1†, Chiara Boschetti1†, Malcolm Perry123, Alan Tunnacliffe1* and Gos Micklem23* Expression of multiple horizontally acquired genes is a hallmark of both vertebrate and invertebrate genomes  Genome Biology 2015, 16:50 doi:10.1186/s13059-015-0607-3