E102, E122, E110, E124, E 211… Gıdanızdaki zehirleri tanıyın

E102, E122, E110, E124, E 211
Bu rakam ve numaralar size birşey ifade ediyor mu?


Birçok meyveli yoğurdun, meyve aromalı içeceklerin, üzerinde doğaldır yazan renkli şekerlemele paketlerinin etiketlerinde işte bunlara rastlayabilirsiniz.

2008 yılında Ingiliz Gıda Standartları Ajansı’nın fonlamasıyla Southhampton Üniversitesi’nde gıda katkı maddelerinin çocuklarda hiperaktiviteye yol açıp açmadığı araştırılımış. Yaşları üç ve sekiz olan 300 çocuk üzerinde yapılan bu araştırmanın sonuçları son derece çarpıcı.

Her iki yaş gurubu üzerinde yapılan araştırma sonucu çocuklarda bu katkı maddelerinin ADHD olarak bilinen hiperaktiviteyi artırdığı ve konsantrasyon bozukluğuna yol açtığı tespit edilmiş. Yine aynı çalışmaya göre bu gıda katkı maddeleri çıkarılırsa sadece İngiltere’de yaşayan çocuklarda hiperaktivitenin %30 oranında azalacağı belirtilmiş.

Peki bu katkı maddeleri neler ve en çok nerelerde rastlayabiliriz?
E100 kategorisi genelde renklendiriciler için kullanılan seridir.
E200ler ise korucuyular, yani gıdanın raf ömrünü uzatmak için kullanılan katkı maddelerine verilir.

E102-Tartrazin- sarı veya turuncu rengi verir. Şekerlemelerde, çikolatalı ve reçelli tatlılarda, soslarda rastlanabilir.
E122- Karmozin- Kırmızı veya mor rengini verir.
E110-Günbatımı sarısı- Adı üstünde sarı rengi verir.
E124-Ponceau 4R olarak bilinir. Çilek reçellerinde, hazır tatlı karışımlarında, hazır çorbalarda karşınıza çıkabilir.
E 211- Sodyum Benzot- Gıdanın raf ömrünü uzatır. Sodalı ve aromalı içeceklerin, hazır turşuların, meyve sularının etiketlerinde görebilirsiniz.

Peki bunları nasıl önlersiniz?
1-Alışveriş yaparken etiketi okuyarak işe başlayabilirsiniz.
2-Reçelinizi kendiniz yapın ya da güvendiğiniz bir reçel markasını alın.
3-Meyvelı yoğurdunuzu, meyveli içeceğinizi evde yapın. Çocuklarınız illa içinde biraz baloncuk isterse, içine azıcık karbonat atabilirsiniz.
Kaynaklar:

Kanserojen Etkisi Azaltılmış, Genetiği Değiştirilmiş Patateslerin Satışı Onaylandı!

Patates cipsleri ve kızartılmış patateslerdeki potansiyel olarak zararlı içeriği azaltılmış patateslerin ticari satışı, ABD’nin Tarım Bakanlığı tarafından onaylandı. Bu patatesin DNA’sı, akrilamid isimli kimyasalı daha az üretebilecek şekilde değiştirildi. Bu kimyasalın, patates kızartılarak yendiğinde insanlarda kanser yapıcı etkisi olduğundan kuşkulanılıyordu. Ayrıca yeni patates hasar görmeye karşı dirençli olacak şekilde tasarlandı. Bu özellik, patates yetiştiricileri ve işleyicileri tarafından maddi nedenlerle uzun bir süredir arzulanan özelliklerden birisidir. Patatesler, hasat sırasında, nakliyatta ve depolamada hasar görebilmektedirler. Bu nedenle değerleri düşer ve kullanılamaz hale gelirler. Genetiği değiştirilmiş bu patatesler ise buna dirençli olacaklar.

Bu patatesi üreten biyoteknoloji firması, ABD’nin Idaho eyaletindeki Boise kentinde özel bir firma olan J.R. Simplot Şirketi. Aynı firma, 1960’lı yıllarda McDonald’s firmasına ilk donmuş patates kızartmalarını sağlayan firmadır. Hala da en büyük sağlayıcılarından birisidir. Şirketin sahibi ve 2008 yılında ölen milyarder Bay Simplot’tur.
Bu patates, genetiği değiştirilmiş yiyeceklerin yeni bir akımı dahilinde üretildi. Bu akım, sadece çiftçilere değil, tüketicilere de fayda sağlamayı hedefleyen bir akım olarak tanımlanıyor. Örneğin sadece haşereye dirençli soya fasulyeleri ve mısırlar üretmeyi hedeflemiyor. Daha önceden haberini yaptığımız (buradan izlenebilir), kararmayan elma örneğinde olduğu gibi, insanlara da kolaylık sağlayacak ürünler hedefleniyor. Elma henüz onay bekliyorsa da, bu patateslerin satışına onay, genetiği değiştirilmiş yiyeceklerin güvenliğini sorgulayan insanların itirazlarına rağmen geldi.
Şu anda merak edilen, McDonald’s gibi yiyecek firmalarının bu patateslerin satışını yapmak isteyip istemeyeceği. Şimdiden McDonald’s’ın bunu reddetmesi için protestolar başladı. Çünkü genetiği değiştirilmiş patatesler, bilimsel olarak olmasa da, ticari olarak daha önceden 1 defa başarısız olmuştu: 1990 yılında yiyecek devi Monsanto, Kolorado patates böceğiyle mücadele etmek için genetiği değiştirilmiş patatesler üretip satmaya başlamıştı. Ancak büyük patates kullanıcıları, tüketicilerin tepkisinden korkarak bunu kullanmak istememişti ve market kısa sürede çökmüştü. Hatta bu yeni patatesleri üreten Simplot da, tüketicilerin çağrısına kulak vererek geri adım atmış ve kendi ürünlerinde genetiği değiştirilmiş patatesleri kullanmaktan vazgeçmişti.
Ancak bu defa işler farklı. Çünkü patateslerin artık tüketicilere de katkı sağlaması durumu var. Ve Monsanto’nun aksine Simplot, patates işinde çok uzun süredir var olan büyük bir oyuncu. Çoktan tüketicilerinin bu ürünü kabul etmesini sağlayacak adımları attığı düşünülüyor. Örneğin Simplot, bu patateslerin üretim yönteminin de, tüketicilerin korkularına su serpeceği kanısında. Birçok tartışmanın kalbinde yatan, bakteri gibi bir diğer canlıdan gen aktarımı uygulanmadı. Simplot, buna “öz patates” adını veriyor. Çünkü tüm genler, patateslerden geliyor. Patateslere eklenen, kendisine ait DNA parçacıkları, bir diğer bölgedeki 4 genin baskılanmasına neden oluyor. Böylece belli enzimler üretilemiyor.
Yine de tepkiler karışık. Yiyecek Güvenliği Merkezi adı verilen, GDO-karşıtı bir grup içinde görev alan, bitki patologu ve kıdemli bilim insanı Doug Gurian-Sherman, şöyle söylüyor:
“Yeterince kontrol edilmeyen bir teknolojinin, zamansız bir onayı olarak görüyoruz. Bu üründe kullandıkları RNA müdahalesi denen yöntem, henüz tam olarak anlaşılmış bir yöntem değildir. Baskılanan genlerden bir tanesi, bitki tarafından azotun düzgün kullanılmasında da görev görüyora benziyor. Ayrıca aynı gen, patatesin zararlılardan da korunmasına katkı sağlıyor.”
Ancak Tarım Bakanlığı, yaptığı açıklamada bu tür konularda bir sorun olmadığını iddia ediyor. Genetiği değiştirilmiş patateslerdeki bütün besin değerlerinin normal seviyede olduğunu, sadece genetik mühendisliği tarafından hedeflenen kimyasalın miktarının azaldığı doğrulanıyor. Firmanın söylediğine göre, akrilamid seviyeleri, genetiği değiştirilmemiş patateslere göre %50-75 arasında daha düşük. Halkın Çıkarı İçin Bilim Merkezi’nde biyoteknoloji proje yöneticisi olan Gregory Jaffe, şöyle söylüyor:
“Tüketicilerin akrilamide maruz kalmasını olabildiğince azaltmaya çalışıyoruz. Bu nedenle ürün, bence faydalıdır.”
Kaynak: NY Times