Corpus mamillare

Mememsi cismin etimolojisi ve tarihi oldukça ilginçtir. “Mamiller” kelimesi Latince “meme” anlamına gelen “mamma” kelimesinden gelmektedir. Bunun nedeni, mamiller cisimciklerin beynin tabanında yer alan küçük, yuvarlak yapılar olmasıdır. Adlarını bir memenin meme ucuna benzerliklerinden aldıkları düşünülmektedir.

Latincede corpus – Cisim, vücut ; mamilla – meme başı —> mememsi cisim

Korpus mamillare, beynin alt tarafında, crura cerebri arasındaki bir çift çıkıntıdır. Forniksin ön ucunda yer alır ve limbik sistemin ve dolayısıyla diensefalonun bir parçasıdır.

  • Beynin tabanında, hipotalamusta bulunurlar.
  • Gri maddeden oluşurlar.
  • Hipotalamus, talamus ve amigdala ile bağlantılıdırlar.
  • Hafıza, duygular ve koku alma dahil olmak üzere çeşitli bilişsel işlevlerde rol oynadıkları düşünülmektedir.

Click here to display content from YouTube.
Learn more in YouTube’s privacy policy.

Nöroanatomi ve İşlev

Mamiller cisimcikler (corpus mamillare) beynin alt tarafında, krura serebri arasında yer alan bir çift küçük yuvarlak cisimciktir. Forniksin ön ucunda yer alırlar ve limbik sistemin bir parçasını oluştururlar, dolayısıyla diensefalonun bileşenleri olarak sınıflandırılırlar1.

Mamiller cisimcikler, hipotalamusun diğer kemik iliği bakımından fakir bölgelerinden farklı olarak hipotalamusun kemik iliği bakımından zengin bir parçası olarak kabul edilir. Forniks ve mamillotalamik traktus ile bağlantıları aracılığıyla Papez devresine entegre olurlar2.

Papez devresinin bir parçası olarak limbik sistemin ilk işlevsel konseptinde, mamiller cisimcikler merkezi bir unsur olarak kabul edilmiştir. Günümüzdeki anlayış, amigdalanın öncelikle duygular için çekirdek alanı oluşturduğunu, mamiller cisimlerin ise hafıza süreçlerine önemli ölçüde dahil olduğunu göstermektedir3.

Lateral ve medial mamiller çekirdeklerden iki kritik yol ortaya çıkar. Mamillotalamik yol anterior talamik çekirdeklere uzanır ve mamillotegmental yol liflerini orta beynin tegmentumuna (tegmentum mesencephali) gönderir. Hipokampusun subikulumundan gelen lifler forniks yoluyla mamiller cisimlere ulaşır. Özellikle, mamiller cisimciklerin bazı nöronları histaminerjiktir4.

Tarih

Mememsi cisimciklerin tarihi antik çağlara kadar uzanmaktadır. Yunan hekim Galen (MS 130-200) memeliler cisimleri ilk tanımlayanlardan biridir. Bunların koku alma duyusuyla ilgili olduğuna inanıyordu.

17. yüzyılda İngiliz doktor Thomas Willis (1621-1675) memeliler cisimleri daha da araştırdı. Bunların beynin hafıza, duygular ve koku alma gibi çeşitli işlevlerle ilgili bir bölgesi olan hipotalamus ile bağlantılı olduğunu buldu.

20. yüzyılda mamiller cisimcikler Amerikalı sinirbilimci John Olszweski (1925-2014) tarafından daha fazla incelenmiştir. Olszweski, mamiller cisimciklerin öğrenme ve hafıza dahil olmak üzere çeşitli bilişsel işlevlerde rol oynadığını bulmuştur.

Bugün, mamiller cisimler hala sinirbilimciler tarafından incelenmektedir. Hafıza, duygular ve koku alma dahil olmak üzere çeşitli bilişsel işlevlerde önemli bir rol oynadıklarına inanılmaktadır.

Kaynak:

  1. Mai JK, Paxinos G, Voss T. Atlas of the Human Brain. 3rd edition. Elsevier Academic Press; 2007.
  2. Aggleton JP, O’Mara SM, Vann SD, et al. Hippocampal-anterior thalamic pathways for memory: uncovering a network of direct and indirect actions. European Journal of Neuroscience, 2010; 31(12): 2292–2307.
  3. Vann SD. Re-evaluating the role of the mammillary bodies in memory. Neuropsychologia, 2010; 48(8): 2316–2327.
  4. Panula P, Pirvola U, Auvinen S, et al. Histamine-immunoreactive nerve fibers in the rat brain. Neuroscience, 1989; 28(3): 585-610.

Click here to display content from YouTube.
Learn more in YouTube’s privacy policy.

Rüyalar Nöral Anahtarla Açılıp Kapatıldı

California Üniversitesi’nden bir grup araştırmacı, sadece bir düğmeye basarak uyuyan farenin rüya görmeye başlamasını sağladı. Araştırmacılar beynin medulla adı verilen ilkel bölgesinde yer alan sinir hücrelerine optogenetik bir düğme yerleştirerek, bu hücrelerin nöronları aktif ve pasif duruma getirmelerini lazerle kontrol etmeyi başardı.

Nöronlar aktifleştirildiklerinde, fareler saniyeler içinde REM uykusuna daldılar. Hızlı göz hareketleriyle karakterize edilen REM uykusu, memelilerde iskelet kaslarının geçici felç durumuna girdiği ve beyin korteksindeki etkinliğin eşlik ettiği uyku evresidir. Deneyde nöronları etkisizleştirmenin, farelerin REM uykusuna dalma yeteneğini azalttığı, hatta ortadan kaldırdığı görüldü. UC Berkeley ekibi bulgularını, Nature dergisinin 15 Ekim tarihli sayısında yayımladı.

UC Berkeley’den Prof. Howard Hughes ve makalenin başyazarı Yang Dan şunları söyledi: “Önceden medullanın bu bölgesinin, REM uykusu sırasında iskelet kaslarının felç durumuna girmesinde rol aldığı düşünülüyordu. Burada gösterdiğimiz şey, bu nöronların REM uykusunu, kasların geçici felci ve beynin NREM uykusuna göre daha uyanık görünmesini sağlayan tipik kabuk aktivasyonun da aralarında olduğu tüm yönleriyle harakete geçirdiğidir.”

ruyalar-noral-anahtarla-acilip-kapatildi-1-bilimfilicomBeyin sapı ve hipotalamusdaki diğer nöronların REM uykusu üzerinde etkisi olduğunun gösterilmesine rağmen, “REM uykusunun yüksek indüksiyonundan dolayı–denemelerimizin yüzde 94’ünde, fareler nöronların etkinleştirilmesiyle saniyeler içinde REM uykusuna girdiler– bunun, uykuya girip girmeyeceğinize karar veren görece küçük bir ağ içerisinde kritik bir düğüm olabileceğini düşünüyoruz.” diye ekliyor Dan.

Araştırmacılar, bu çalışmanın sadece beyinde rüya görmenin ve uyku üzerindeki karmaşık denetimin daha iyi anlaşılmasını sağlamayacağını, ayrıca bilim insanlarının farelerde rüya görmeyi durdurup başlatmasının neden rüya gördüğümüzü anlamamıza olanak sağlayacağını söylüyor.

UC Berkeley’de doktora sonrası araştırmacısı olan Franz Weber, “Pek çok piskiyatrik hastalık, özellikle duygudurum bozuklukları, REM uykusundaki değişikliklerle ilişkilidir ve bazı yaygın kullanılan ilaçlar REM uykusunu etkileyebilir, bu nedenle zihinsel ve duygusal sağlığın hassas bir belirtisi olarak görünmektedir. Uyku çevirimi üzerine çalışma yapmanın, bu hastalıklara, ayrıca uykuyu etkileyen diğer nörolojik hastalıklara, Parkinson ve Alzheimer hastalıkları gibi, yeni bir bakış kazandıracağını umuyoruz,” diye anlatıyor.

Yemek ve Rüya Görmek

Araştırmacılar ayrıca, farelerde bu beyin hücrelerinin uyanıkken etkinleştirilmesinin, uyanık olma hali üzerinde bir etkisi olmadığını, fakat farelerin daha çok yemelerine neden olduğunu buldu. Normal farelerde, bu nöronlar – nörotransmiter gama-amino bütrik asit (GABA) salınımı yapan bir sinir hücreleri dizisi, bu nedenle sıklıkla GABAerjik nöronlar olarak anılırlar – fareler çok keyifli iki aktivite olan yemek yerken veya taranırken, uyanma süreçlerinde en çok aktif olan nöronlardır.

Dan, medulladaki GABAerjik nöronların, beynin evrimsel süreçte çok eski bir diğer bölümü ponstaki nöradrenerjik nöronlar gibi stres nöronlarının tam tersine etki ettiğini düşünüyor.

“Diğer araştırmacılar, koşarken aktif olan nöradrenerjik nöronların, yemek yerken veya taranırken pasif olduğunu buldular. Görünüşe göre sakinleşmişken ve huzurluyken, bu nöradrenerjik nöronlar kapanıyor ve medulladaki GABAerjik nöronlar açılıyor.” diye aktarıyor Dan.

Bu GABAerjik nöronlar, omurga kanalının tepesinde bulunan medullanın karın kısmından, beyin sapının ve hipotalamusun pek çok bölgesine yansır, böylece pek çok vücut fonksiyonunu etkileyebilirler. Bu bölgeler — düşünce ve mantığın merkezi beyin zarından daha ilkel — nefes almak gibi otomatik işlevler ve kasların kontrol merkezi olduğu kadar, duygular ve doğuştan davranışların da oturduğu bölgelerdir.

Optik Beyin Durumu Değişimi

Dan, Weber ve çalışma arkadaşları, medulladaki REM bağlantılı bu GABAerjik nöronları araştırmak içinoptogenetik denilen güçlü bir teknik kullandılar. Bu teknik, bir virüs sayesinde, özel nöron türlerine ışığa hassas iyon kanalları eklemeyi gerektiriyor. Araştırmacılar bu virüsü GABAerjik nöronlara yönlendirmek için, işaretçi proteinleri bu özel nöronlara taşıyan, genetik olarak düzenlenmiş bir fare hattı kullandılar. Bir kere eklendiğinde, beyne eklenmiş optik fiber üzerinden lazer ışığıyla uyarılan iyon kanalları, nöronların etkinleşmesini sağlayabiliyor. Alternatif olarak, GABAerjik nöronlara iyon pompası eklemek, lazer ışığı uyarımıyla bu nöronların aktivitesini kapatmalarına olanak sağladı.

Farelerin genetik olarak düzenlenmiş bu türünü kullanarak, araştırmacılar medulladaki bu nöronların aktivitesinin haritasını çıkardılar ve kısa periyotlarda nöronları aktifleştirme veya pasifleştirmenin, uyku ve uyanma davranışını nasıl etkilediğini kaydettiler.

Ayrıca aynı nöron grubunu etkisizleştirmek için ilaç kullandılar ve çabuk olmaması ve uzun sürmesine rağmen REM uykusunda azalma tespit ettiler, çünkü ilacın etki etmesi için yaklaşık yarım saat gerekti ve çok yavaş tükendi.

Ayrıca medulladaki bir başka nöron grubuna da ışığa duyarlı iyon kanalları eklediler: glutamat nörotransmiter salınımı yapan glutamaterjik nöronlar. Bu nöronları aktifleştirmek hayvanları kısa sürede uyandırdı, GABAerjik nöronları etkinleştirmenin tam tersi etki ederek.

Dan bu nöronlar üzerindeki çalışmalarını, sadece REM uykusunu etkileyecek şekilde değil, ayrıca NREM uykusunu da etkileyecek şekilde sürdürüyor.


Kaynak: 

  • Bilimfili,
  • University of California – Berkeley. “Dreams turned off and on with a neural switch: Activating small group of neurons in medulla causes rapid transition to REM sleep.” ScienceDaily. ScienceDaily, 15 October 2015. <www.sciencedaily.com/releases/2015/10/151015120128.htm>.

Referans:  Franz Weber, Shinjae Chung, Kevin T. Beier, Min Xu, Liqun Luo, Yang Dan. Control of REM sleep by ventral medulla GABAergic neurons.Nature, 2015; 526 (7573): 435 DOI: 10.1038/nature14979

 

Beyin nasıl uyanıyor?

woke-up-before-your-alarm-stay-awake-dont-go-back-sleep.w654

 

Bern’deki biliminsanları beyindeki, uykudan ve anesteziden ani uyanmayı sağlayan mekanizmayı keşfetti. Çalışmanın sonucu, uyku düzensizliklerinin ve bitkisel hayatta bilincin geri getirilmesinin tıbbi tedavileri için yeni stratejiler sunuyor.

Kronik uyku rahatsızlığı İsviçre nüfusunun yüzde 10-20’sini etkiliyor ve neredeyse herkes uyku problemini hayatında en az bir kere tecrübe ediyor. Ayrıca kliniksel ve deneysel çalışmalar, genelde uykusuzluk hastalığını etkileyen uykunun niceliğinin (uyku derinliği gibi) iyi bir gece uykusu ve vücut ve zihin fonksiyonlarının iyileşmesi ile eşit öneme sahip olduğunu vurguluyor. Bern Üniversitesi ve Hastanesindeki araştırmacıların açıklamalarına göre, uyku bozukluklarının hayat kalitesi üzerindeki sonuçları gündüz vakti uykulu olma ve duygu durumunda değişikliklerin ötesine kadar gidiyor. Bilişsel bozukluk, hormonal dengesizlik ve kalple ilgili ya da metabolik bozukluklara yüksek duyarlılık zor algılanan kronik uyku problemleri ile sık ilişkili negatif etkilerin bazıları arasında.

Şimdi, uykunun niceliği ve niteliğinin, Alzheimer, Parkinson ve şizofreni de dahil olmak üzere birçok nörolojik rahatsızlığın erken işaretçisi olduğu düşünülüyor. Ne yazık ki ilaç stratejileri ve gelişmiş hayat hijyeni kombinasyonu sınırlı bir etkiye sahip. Yetersiz uyku niteliği ve niceliğinin tedavisi için “kişiselleştirilmiş tıp” stratejileri eksik.

 

Uyarılma ve bilinç için beyin devreleri

Bu yoğun deneysel çalışma, modern nöroloji bilimindeki bir bilinmezlik ve gizemi çözmek için heyecan verici bir anahtar olan, beyin devrelerinin uyku-uyanıklık döngüsünü ve bilinci nasıl kontrol ettiğini anlamak için yapıldı. Araştırmacılar iki yönlü bir keşif yaptılar: Fare beyninde inhibisyonu derin uykuyu sağlarken, aktivasyonu ani uyanıklığa sebep olan yeni bir devre keşfettiler. Çalışma Nature Neuroscience isimli akademik dergide yayımlandı.

Memeli uykusu, hızlı olmayan göz hareketi (NREM) uykusu ya da hafif uyku ve hızlı göz hareketi uykusu (REM) ya da derin/rüyalı uyku olarak iki klasik evreye ayrılır. Bu uyku evreleri için anahtar beyin devreleri tanımlanmıştı. Ancak uykunun ve rüyanın başlangıcı, korunması ve sonlanması gibi altta yatan asıl mekanizma bilinmiyordu.

Biliminsanları, hipotalamus ve talamus denilen iki beyin bölgesi arasında uyku sırasındaki EEG (elektroensefalogram) ritimleriyle ilişkili yeni bir sinirsel devre tespit etti. Bu devre sinyallerinin aktivasyonu hafif uykunun bitişi: Bilim insanları optogenetik adı verilen yeni bir teknolojiyi kullanarak milisaniye zaman ölçekli ışık titreşimleri ile hipotalamustan kontrol edilebilir nöronlar yaptılar ve kronik aktivasyonlarının uzun süreli uyanıklığı sağlarken geçici aktivasyonlarının hafif uyku sırasında ani uyanmalara yol açtığını gösterdiler. Bu devrenin hiperaktivitesi aşırı uyku rahatsızlığına sebep olurken dönüşümsel bir benzerlik içerisinde, uykusuzluk hastalığına da sebep olabilir. Böylece bu durum uyku bozukluklarında yeni bir terapisel hedef oluşturuyor.

 

Anestezi ve bilinçsizlikten çıkma nedeni

İlginç şekilde, devrenin uyarılma gücünün çok güçlü olması sebebiyle, aktivasyonu anestezi ve bilinçsizlikten çıkışa zemin hazırlıyor. Biliminsanlarına göre bu keşif, bitkisel hayata ya da minimal bilinç durumuna tedavi edici yaklaşımlar çok limitli olduğu için heyecan verici. Seçici olmayan derin elektriksel beyin uyarısı biraz başarı ile kullanılmıştı. Ama bunun altında yatan beyin mekanizmaları belirsiz kalmıştı. Bu çalışmada, biliminsanları bilinçsizlikten çıkmak için önemli bir seçici beyin devresini açığa kavuşturdular.

Beyin nasıl uyanıyor

Görsel açıklaması: Keşfedilen devrenin uyarılma gücü: Anesteziden çıkışın optogenetik ile kontrol edilen fare beyninden EEG kayıtları ile gösterilmiş örneği.

Araştırmacıların bu ikili buluşları uyanmanın beyin mekanizmasına ışık tuttu, uyku sorunlarının özel medikal tedavilerine yeni kapılar açtı ve bitkisel hayatta ya da minimal bilinç durumundaki hastaların iyileşmesi için bir yol haritası sağladı. Ancak araştırmacılar şimdilik çok önemli bir adım atmış olmalarına rağmen, bu sonuçlara dayalı yeni tedavi stratejilerinin tasarlanmasının biraz zaman alacağını vurguluyorlar.

Çeviren: Doğa Gündem

İTÜ Moleküler Biyoloji ve Genetik Blm

 

Kaynak:

  1. Bilim ve Gelecek
  2. ScienceDaily
  3. Antoine Adamantidis et al. Feedforward inhibitory circuit for arousal.Nature Neuroscience, December 2015 DOI: 10.1038/nn.4209

Tirotropin salgılatıcı faktör

Tirotropin Salgılatıcı Hormon (TRH) terimi, ön hipofiz bezinden tiroid uyarıcı hormon (TSH) ve prolaktin salınımını uyaran bir tripeptit hormonunu ifade eder. Tirotropin kelimesi, TSH’nin tiroid fonksiyonunu düzenlemedeki rolünü gösteren Yunanca kalkan anlamına gelen thyreos ve dönme veya değişme anlamına gelen tropos kelimelerinden türemiştir. Hormon kelimesi ise Yunanca harekete geçirmek veya uyarmak anlamına gelen hormao kelimesinden gelmektedir.

Tirotropin salgılatıcı faktör (TRF) veya tiroliberin olarak da bilinen Tirotropin Salgılatıcı Hormon (TRH), vücuttaki tiroid hormonlarının düzenlenmesinde ayrılmaz bir rol oynayan tripeptit bir hormondur.

Farklı organlarda üretilen sinyal maddesidir.

Sentezi ve Salınımı:

TRH, vücudun hormonal sistemlerinin çoğunu kontrol eden bir beyin bölgesi olan hipotalamus tarafından sentezlenir ve salınır. Hipotalamusun paraventriküler çekirdeğinde üretilir ve hipotalamik-hipofizer portal sistem aracılığıyla hipofiz bezine taşınır.

İşlevi:

TRH’nin birincil rolü, ön hipofiz bezini tiroid uyarıcı hormon (TSH) salgılaması için uyarmaktır. TSH daha sonra tiroid hormonlarının sentezini ve salınımını teşvik etmek için tiroid bezine etki eder: triiyodotironin (T3) ve tiroksin (T4). T3 ve T4 büyüme, gelişme ve metabolizmada çok önemli roller oynar.

TRH ayrıca diğer nörolojik ve davranışsal işlevleri de etkiler. Beynin belirli bölgelerinde bir nörotransmitter ve nöromodülatör olarak hareket edebilir ve ruh hali ve depresyon, termoregülasyon ve strese tepki ile ilişkilendirilmiştir.

Düzenleme:

TRH salınımı bir geri bildirim döngüsü aracılığıyla sıkı bir şekilde kontrol edilir. Yüksek kan T3 ve T4 seviyeleri TRH (ve TSH) salınımını inhibe ederek tiroid hormonu üretimini azaltır. Tersine, T3 ve T4 seviyeleri düşükse, TRH salgısı artar.

Klinik Önemi:

TRH klinik olarak, hipofiz ve tiroid bezlerinin işlevini değerlendirmeye yardımcı olan TRH stimülasyon testinde bir tanı aracı olarak kullanılmıştır. Hipotiroidizm, hipertiroidizm ve bazı hipofiz hastalıkları gibi bozukluklar TRH-TSH-tiroid hormonu yolunu değiştirebilir.

Tarih

TRH’nin keşfi, 20. yüzyılın başlarında TSH’nin tanımlanması ve tiroid bozukluklarındaki rolü ile başlayan hipotalamik-hipofiz-tiroid ekseni üzerine onlarca yıl süren araştırmaların bir sonucuydu. 1950’lerde ve 1960’larda, birkaç araştırmacı grubu tirotropik aktiviteye sahip çeşitli hipotalamik özleri izole etmiş ve karakterize etmiştir, ancak TRH’nin kimyasal yapısı ve sentezi, Roger Guillemin & Andrew Schally‘nin bağımsız olarak TRH’nin piroglutamil-histidil-prolin amid amino asit dizisine sahip bir tripeptit olarak izole edildiğini ve tanımlandığını bildirdiği 1969 yılına kadar zor kalmıştır. Ayrıca TRH’nin TSH ve prolaktin salgısını in vitro ve in vivo olarak uyarabildiğini ve TRH’nin beyinde ve diğer dokularda yaygın olarak dağıldığını göstermişlerdir. TRH ve diğer hipotalamik hormonlar üzerindeki öncü çalışmaları nedeniyle Guillemin ve Schally 1977 yılında Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülünü paylaştılar.

Referanslar:

  1. Kansagra SM, McCudden CR, Willis MS. (2011). “Thyroid-Stimulating Hormone”. Laboratory Medicine. 42 (7): 415–423.
  2. Bernal J. (2007). “Thyroid Hormones in Brain Development and Function”. Endotext.

Click here to display content from YouTube.
Learn more in YouTube’s privacy policy.