DNA Eşlenmesi ve Transkripsiyonu Çarpışması, Mutageneze Sebep Oluyor

DNA Eşlenmesi ve Transkripsiyonu Çarpışması, Mutageneze Sebep Oluyor

Bölünerek üreyen her hücre, bölünmeden önce tıpkı yola çıkmadan önce hazırlıkların tamamlanması gibi, kendi DNA’sının bir kopyasını daha üreterek oluşturacağı iki hücreye de aynı DNA’dan sağlamayı garanti altına alır. DNA eşlenmesi denen bu süreç ile aynı anda da DNA çalışmaya ve genlerinden proteinler sentezlemeye devam eder. Bölünmeye yakın olan zamanda bu proteinlerin çoğunu da hücre bölünmesi ve hücre bölünmesi ile ilgili mekanizmalarda görev alacak proteinler oluşturmaktadır.

Bildiğimiz üzere de , her protein sentezi sırasında gene bağlı olarak üretilen tek zincirli mRNA (mesajcı RNA) zincirleri oluşturulmakta ve bazen DNA zincirinden eşi olan DNA zinciri üretilirken, protein sentezi aynı anda gerçekleşmekte ve aynı zincirden -aynı yönde- mRNA da üretilmektedir.

Aynı yönle olduğu sürece çok sorun olmasa da, eğer mRNA ve eş DNA zinciri üretimi ters yönlü gerçekleşirse iki üretimin yolları kesişmekte ve çarpışma yaşanmaktadır. Baylor College of Medicine ve University of Wisconsin’den araştırmacılar, Nature dergisinde yayımladıkları makalelerinde bu çarpışmaların önemli ölçüde mutageneze (mutasyon ve mutasyonla sonuçlanan süreçler) yol açmakta olduğunu tespit ettiklerini açıkladı.

Araştırmanın başında Bacillus subtilis adlı bakteriye ait tek bir gendeki geniş mutasyon çeşitlerini tespit etmeyi sağlayacak bir laboratuvar deneyi geliştirdiklerini belirten, Baylor’da moleküler, insan genetiği yardımcı doçenti olarak görevini tamamlayan ve şu an University of Wisconsin dahilinde araştırmalarına devam eden Dr. Jue D. Wang şu açıklamada bulundu : “Bazı bakterilere DNA eşlenmesinin ve transkripsiyonun (DNA’dan mRNA üretim mekanizması) aynı yönlü olarak işleyeceği şekilde gen aktarırken diğerlerine bu iki sürecin birbiri ile kafa kafaya çarpışmasına neden olacak şekilde dizayn edilmiş geni aktardık.”

Araştırmacılar deneyin ardından, zıt yönlü işleyen süreçlerdeki çarpışmadan sonra mutasyon oranının, aynı yönlü olanlara oranla daha yüksek olduğunu gözlemledi.

Bahsi geçen keşfin dışında, bu eşlenme ve transkripsiyon çarpışmasından dolayı ortaya çıkan mutasyonların, yer değiştirme (nükleotitlerin zincirler arasındaki yer değişimi) , insersiyon (nükleotit dizisine başka nükleotit ve nükleotit gruplarının eklenmesi) veya bunun tersi olan silinme mutasyonu olmasından bağımsız olarak, genden protein üretimini kontrol eden, başlatıcı (promoter region) bölgede görüldüğü not edildi.

Başlatıcı veya promoter olarak bilinen kısımlar, hemen onları takip eden genlerin ne oranda transkrip edileceğini (yani ne kadar mRNA ve dolayısıyla protein üreteceğini) kontrol etmektedir. Şöyle ki, bu bölgede ortaya çıkacak bir mutasyon; bir geni tamamen susturabilir, protein sentezlemesini azaltabilir veya değişen oranlarda artırabilir. Doğal olarak, bu etkilerin sonucunda bilinen hastalıkların birçoğunda olduğu gibi, bireyin sağlığına zararlı durumların ortaya çıkması bir noktada kaçınılmaz olacaktır.

Bahsi geçen kafa kafaya çarpışma olayının gerçekleşmesi muhtemel yerlerin tespit edilmesi aynı bağlamda bireylerin sağlığının korunmasını ve bir takım sağlık sorunlarının ortaya çıkmadan önce tahmin edilebilmesine, müdahale edilebilmesine ve erken tedavilerin uygulanabilmesine yardımcı olacaktır.


Kaynak :
  • Bilimfili,
  • Phys.org , Collisions during DNA replication and transcription contribute to mutagenesis, 29 Haziran 2016, phys.org/news/2016-06-collisions-dna-replication-transcription-contribute.html

Makale Referans : T. Sabari Sankar et al, The nature of mutations induced by replication–transcription collisions, Nature (2016). DOI: 10.1038/nature18316

Yaşlanmış Hücrelerden Kurtulmak Yaşam Süresini Yüzde 35’e Kadar Artırabilir

Mayo Clinic’ten araştırmacılar, yaşlanan – artık daha fazla bölünemeyecek olan ve yaşla olduğu gibi kalan – hücrelerin sağlığı negatif olarak etkilediğini ve normal farelerin yaşam sürelerinin yüzde 35 azalttığını gösterdiler. Sonuçlar ve araştırmanın detayları Nature dergisinde yayımlandı.

Araştırmada,vücudu yaşlanan hücrelerden arındırmanın tümör oluşumunu geciktirdiği, doku ve organ fonksiyonlarını korumaya  yardımcı olduğu ve ters etkiler oluşturmadan yaşam süresini uzattığı tespit edildi.

Araştırmanın baş yazarı Jan van Deursen konu ile ilgili yaptığı açıklamada hücresel yaşlanmanın, artık daha fazla bölünemeyecek olan hücrelerin bir anlamda ‘acil freni’ olarak kullandığı biyolojik bir mekanizmadır. Bu hücrelerin bölünmelerinin tutulması ne kadar kanseri önlemek için çok önemliyken, teoriye göre bir kez bu ‘acil freni’ çekildikten sonra bu hücreler de artık daha fazla gerekli olmaktan çıkıyor.

Bağışıklık sistemi, yaşlanan hücreleri düzenli olarak yok etmekte ve öldürmektedir. Ne var ki, bu da zamanla daha az etkili olmaya başlar. Yaşlanan hücreler çevrelerindeki hücrelere de zarar verecek faktörleri üretebilir ve bu vasıtayla kronik inflamasyona sebep olabilir. Bu durum da aslında yaşlanmaya bağlı hastalık ve rahatsızlıkların temel sebeplerinden birisidir.

Mayo Clinic araştımacıları normal fareler üzerinde yaşlanmış hücrelerin ilaç yoluyla yok edilmesini sağlayacak bir transgen (belirli metotlarla sağlıklı biçimde başka bir canlıya aktarılan farklı bir canlı türünün bir geni) kullandılar. AP20187 adlı maddenin belli dozlarda belirlenen aralıklarda verilmesi ile yok edilmesi ile  tümör formasyonu geciktirildi ve birçok organın yaşa bağlı olarak kötüleşmesi azaltıldı. Maddenin uygulandığı farelerin ortalama yaşam sürelerinde yüzde 17 ila 35lik artışlar gözlemlendi. Ayrıca daha sağlıklı görünen ve inflamasyon oranlarında azalma görülen bu farelerin böbrek, kas ve yağ dokularında iyileşme gözlemlendi.

Bu noktada Dr. van Deursen’İn açıklaması şöyle : ” Yaşlanan hücrelerin, canlı da yaşlandıkça birikiyor olması çok büyük olumsuz etkiler yatabilmektedir, organlara ve dokulara ciddi zararlar verebilmekte ve bununla birlikte yaşam süresi ile sağlıklı yaşam süresince ciddi azalmaya sebep olabilmektedir. Ancak negatif yan etkiler oluşturmadan bu hücreleri vücuttan atabilmek mümkün olduğundan geliştirilecek terapilerin burada elde ettiğimiz bulguları -hücrelerin elimine edilmesini sağlayan genetik modelimizi- taklit edeceğini söylemek mümkün. Benzer etkiler gösterebilecek ilaç veya bileşiklerin de yaşlılığa bağlı hastalık, koşul ve kayıpların önüne geçebilecek terapötik etkiler gösterebileceğini umuyoruz. ”

Araştırmacılar sonuçların, insan üzerinde de olumlu getirileri olacak araştırmaların önünü açabileceğini düşünüyor. Mayo Clinic’ten moleküler biyolog Dr. Baker’ın açıklaması ise şöyle : ” Yaşlanan hücreleri hedeflemenin avantaşı şudur; yüzde altmış ila yetmişini temizlemeyi başardığınız zaman ciddi oranda terapötik etki yaratmış oluyorsunuz. Yaşlanan hücreler hızlı biçimde bölünemediğinden -hatta bazıları artık hiç bölünemez- eğer geri çevrilebilirse bir ilaç ile hızlı ve verimli biçimde bu yaşlanmış hücreleri elimine etmek mümkün olabilir. Bu da sonunda sağlıklı yaşam süresinde  öngörülebilir bir artış anlamına gelir.”

 


Kaynak :

  1. Bilimfili,
  2. Darren J. Baker, Bennett G. Childs, Matej Durik, Melinde E. Wijers, Cynthia J. Sieben, Jian Zhong, Rachel A. Saltness, Karthik B. Jeganathan, Grace Casaclang Verzosa, Abdulmohammad Pezeshki, Khashayarsha Khazaie, Jordan D. Miller, Jan M. van Deursen. Naturally occurring p16Ink4a-positive cells shorten healthy lifespan.Nature, 2016; DOI: 10.1038/nature16932