Uykusuz Bir Gece, Altı Aylık Yüksek Yağlı Beslenme ile Eşdeğer Zararlara Sahip!

Yeni yapılan bir araştırma, uykusuz veya sağlıksız bir uyku ile geçirilen bir gece ile 6 ay boyunca yüksek yağ içeren gıdalarla beslenmenin  insülin duyarlılığına eşdeğer düzeyde zarar verdiğini açığa çıkardı. Araştırma aynı zamanda , günlük  sağlıklı uyku düzenimizin vücudumuz için ne kadar önemli olduğunu gözler önüne seriyor. Araştırmanın merkezinde ise,  doktora derecesine sahip olan Josiane Broussard ve Josiane’nin  Los Angeles’da bulunan  Cedars Sinai Medical Centre’den meslektaşları bulunuyor. Araştırmada denek olarak köpeklerin kullanıldığını belirtmekte fayda var.

Çoğumuzun bildiği gibi vücut  insüline daha az duyarlı bir hale geldiğinde (insülin direnci) kan şekerini sabit bir düzeyde tutabilmek için daha fazla insülin salgılanır. Bu durum zamanla, vücudumuzun insüline karşılık verme mekanizmasının uygun bir biçimde çalışmadığı ve kandaki şeker miktarının oldukça yüksek olduğu  Tip 2 Diyabet Şeker Hastalığına sebep olabilir. Şeker hastalıkları  genel olarak, kalp rahatsızlıklarını da içeren, birtakım ciddi karmaşa/zorluk ile ilişkilendirilirler. Obezite veya aşırı kilo problemi  yaşayan bireylerde şeker hastalığının akabininde insülin direncinin daha çok gelişme ihtimali oldukça yüksektir.

Araştırma ile ilgili olarak Dr. Broussard: ‘’Araştırma, uyku eksikliği ve yüksek yağ içeren besinlerle beslenmenin  insülin hassasiyetinin bozulmasına yol açtığını gösteriyor. Fakat durumun, insülin direncini daha fazla ve daha şiddetli bir hale getirdiği önceden bilinmiyordu. Çalışmamızın sonuçları , bir gecelik total uyku yoksunluğunun insülin hassasiyetine verdiği zararın, 6 ay boyunca yüksek yağ muhteviyatı içeren besinlerle beslenmenin verdiği zarar kadar etkili olabileceğini gösteriyor. Bu çalışma ayrıca,  yeterli bir uyku seviyesinin; kan  şekerininin belirli bir düzeyde tutulmasını sağlama  ve  obezite, şeker hastalıkları gibi metabolik rahatsızlıklara yakalanma  riskini azaltma konusunda  ne kadar önemli olduğuna vurgu yapıyor.’’ diyor.
uykusuz-bir-gece-alti-aylik-yuksek-yagli-beslenme-ile-esdeger-zararlara-sahipÇalışmayı yürütmek için, araştırmacılar obeziteye  göre uyarlanmış  bir beslenme biçiminin öncesi ve sonrasında, 8 erkek köpeğin insülin duyarlılıklarını ölçtüler. Yüksek yağ içeren beslenme biçiminden önce, araştırmacılar  bir gece boyunca uykusuz bıraktıkları köpeklerdeki insülin hassasiyetini ölçmek ve  bu hayvanlardan edinecekleri bulguları sağlıklı bir biçimde uykusunu almış köpeklerle karşılaştırmak için oral glukoz tolerans testini* kullandılar. Ölçümlerin akabininde,  köpeklere 6 aylık bir periyod boyunca sağlıksız olarak sınıflandırabileceğimiz  yüksek yağ içeren bir diyet uygulandı. Ve bu işlemin ardından köpekler yeniden test edildi. Yüksek yağ diyeti uygulanmadan önce, bir gece uykusuz bırakılan köpeklerin insülin hassasiyetlerinde  %33 dolaylarında bir azalma meydana gelmişti. Testlerden sonra, uykusuzluktan kaynaklanan bu azalmanın, 6 aylık yüksek yağ içeren diyet sonucunda meydana gelen  %21’lik azalma ile benzer olduğu saptandı. Yani araştırmaya göre,  6 ay boyunca uygulanan sağlıksız, yüksek yağ içerikli diyet tipi tek başına  insülin hassasiyetini  %21 oranında azaltıyorken, tek bir gece uykusuz kalmak  aynı hassasiyete %33 oranında daha fazla zarar veriyordu.Köpekler bir kere yüksek yağlı diyet sebebiyle bozulmuş insülin duyarlılığına maruz kaldıkları için, bir gecelik uyku yoksunluğu insülin duyarlılığına daha ileri derecede zarar vermemiştir.

Dr. Broussard: ‘’Köpeklerde, bir gecelik uyku yoksunluğu ile  6 ay boyunca  yüksek yağ içeren besinlerle yapılan diyet faktörleri, benzer derecelerde insülin duyarlılığını azalttı. Bu durum insülin direncine neden olan yetersiz uyku ve yüksek yağ içeren diyet durumlarının benzer bir mekanizmaya sahip olduğuna dair bir  izlenim uyandırabilir. Bu durum aynı zamanda , yüksek yağ içeren  beslenme biçiminden sonra insülin duyarlılığının, uykusuzluk ile daha fazla azaltılamayacağı anlamına da gelebilir.’’ şeklinde bir açıklama daha yapıyor.

Bozulmuş insülin duyarlılığına ek olarak, uykusuzluk tükettiğimiz besin miktarının ve metabolik rahatsızlıklara yakalanma riskinin artmasına yol açabilir. The Obesity Society’in sözcüsü Caroline M. Apovian, hekimlerin hastalarına sağlıklı bir uyku sürecinin önemini belirtmelerinin oldukça ciddi bir iş olduğunu vurgulayarak devam ediyor, ‘’Pek çok hasta dengeli bir beslenme biçiminin önemini biliyor. Fakat, çoğunun sağlıklı bir uyku halinin vücuttaki dengeyi korumaya yönelik ne kadar önemli ve hassas bir mekanizmaya sahip olduğuna dair net fikirleri yok.’’

Dr. Broussard’a göre, araştırma ile  ilgili yeni çalışmalar uyku, beslenme ve bu faktörlerin insülin hassasiyeti ile bağlantılı ilişkilerine açıklık getirebilen yolları irdelemelidir. Ayrıca klinik çalışmalarda yeni yeni mercek altına alınan  kurtarma uykusundan sonra, insülin direncinin gelişip gelişmediğini belirlemek önemli olacaktır.

Bu tip temel bilimsel çalışmalar ve köpeklerle ilgili modeller,  obezitenin nedenleri  ve zorluklarını anlamak  ve  hastalığın engellenmesine olanak tanıyan  mekanizmaları tanımlamak açısından  kritik bir öneme sahiptir.

 


Kaynak: Bilimfili, Obesity Society. (2015, November 4). Insulin sensitivity: One night of poor sleep could equal six months on a high-fat diet, study in dogs suggests. ScienceDaily. Retrieved November 6, 2015 from www.sciencedaily.com/releases/2015/11/151104134039.htm

Adipositas visceralis

Adipositas” terimi Latince’den gelmektedir ve burada “şişmanlık” anlamına gelir ve “visceralis” iç organlara atıfta bulunan “viscera” ile ilgilidir. Tıbbi bağlamlarda bu terminoloji, yağ birikiminin sadece varlığından ziyade yerini ve potansiyel etkisini vurgulamaktadır. Tarihsel olarak, viseral yağın anlaşılması ve önemi, yağ dokusu türleri ve bunların sağlık üzerindeki etkileri arasında daha iyi ayrım yapılmasına olanak tanıyan tıbbi görüntüleme ve biyometri alanındaki ilerlemelerle birlikte gelişmiştir.

“Adipositas visceralis”, karın boşluğu içinde, özellikle de iç organların çevresinde aşırı yağ depolanması durumunu tanımlayan Latince bir tıbbi terimdir. Bu yağ türü daha yaygın olarak visseral yağ olarak adlandırılır. Derinin altında bulunan deri altı yağın aksine, viseral yağ metabolik olarak aktif kabul edilir ve insülin direnci, tip 2 diyabet, kardiyovasküler hastalıklar ve artan inflamasyon gibi çeşitli sağlık risklerine önemli ölçüde katkıda bulunur.

Fizyoloji

Visseral yağ veya adipositas visceralis oluşumu genetik, diyet, hormonlar ve yaşam tarzı faktörlerinden etkilenen karmaşık fizyolojik süreçleri içerir.

  • Kalori Fazlası: Vücudun harcadığından daha fazla kalori tüketilmesi yağ birikimine yol açar. Kalori alımı günlük aktiviteler ve metabolik işlevler için kullanılanı aştığında, fazla enerji yağ olarak depolanır.
  • İnsülin ve Glikoz Regülasyonu: Pankreas tarafından salgılanan insülin, glikoz metabolizmasında ve yağ depolanmasında kritik bir rol oynar. Yemek yedikten sonra insülin, hücrelerin enerji veya depolama için kan dolaşımından glikozu emmesine yardımcı olur. Fazla glikoz trigliseritlere dönüştürülür ve yağ hücrelerinde depolanır. Genellikle rafine şeker ve yağ oranı yüksek bir diyetin sonucu olan yüksek insülin seviyeleri, özellikle viseral depolarda yağ depolanmasını teşvik eder.
  • Kortizol Etkisi: Strese yanıt olarak salgılanan kortizol hormonu, karın bölgesindeki yağlanmanın artmasıyla ilişkilendirilmiştir. Kronik stres, uzun süreli kortizol salgılanmasına yol açarak organların etrafında yağ birikimini teşvik edebilir.
  • Adipogenez: Bu, yeni yağ hücresi oluşumu sürecidir. Öncü hücreler adipositlere (yağ hücreleri) farklılaşır ve bunlar daha sonra yağ depolamak için genişler. Hormonlar (insülin, glukokortikoidler), büyüme faktörleri (IGF-1 gibi) ve enflamatuar sitokinler gibi faktörler adipogenezi artırabilir.
  • Lipogenez ve Lipoliz: Lipogenez, yağ asitlerinin sentezlenerek depolanmış yağa dönüştürüldüğü metabolik bir süreçtir. Viseral yağ hücreleri bu süreçte özellikle etkilidir. Buna karşılık, yağ asitlerini serbest bırakmak için yağların parçalanması olan lipoliz, subkutan yağa kıyasla viseral yağda daha az görülür.
  • Genetik ve Hormonal Faktörler: Genetik de yağın nerede biriktiğini belirlemede rol oynar. Ayrıca leptin (enerji dengesini ve açlık sinyallerini düzenler) ve cinsiyet hormonları (östrojen ve testosteron) gibi hormonlar yağ dağılımını etkiler ve bu hormonlardaki değişiklikler potansiyel olarak daha fazla viseral yağ birikimine yol açar.
  • İnflamatuar Yollar: Viseral yağ, TNF-alfa, IL-6 ve CRP gibi enflamatuar belirteçleri serbest bırakır, bu da sistemik enflamasyona katkıda bulunur ve insülin direncini ve daha fazla viseral yağ birikimini daha da kötüleştirebilir.
  • Yaşam Tarzının Etkisi: Fiziksel hareketsizlik, kötü beslenme ve yetersiz uyku gibi faktörler yukarıdaki tüm süreçleri daha da kötüleştirerek daha fazla viseral yağ birikimine yol açabilir.

Haftalık Egzersiz Programı

Kardiyovasküler Egzersiz:

  • Amaç: Yağ depolarının kullanımını hedefleyerek kalp atış hızını artırmak ve kalori yakımını en üst düzeye çıkarmak.
  • Aktiviteler: Tempolu yürüyüş, jogging, bisiklete binme, yüzme veya kürek çekme.
  • Program: 30-45 dakika, haftada 5 gün orta yoğunlukta (maksimum kalp atış hızının %60-75’i).
  • Varyasyon: Metabolizma hızını ve yağ kaybını artırmak için haftada iki kez yüksek yoğunluklu aralıklı antrenman (HIIT) ekleyin. Örneğin, 20-30 dakika boyunca 1 dakika yoğun aktivite ile 1 dakika daha hafif aktiviteyi dönüşümlü olarak yapın.

Kuvvet Antrenmanı:

  • Amaç: Duruşu ve kas tonusunu iyileştirmek için çekirdek kaslara odaklanarak bazal metabolizma hızını artırmak için kas kütlesi oluşturun.
  • Egzersizler
    • Plank: Çekirdek stabilitesi için standart ve yan planklar.
    • Bisiklet egzersizi: Oblik kasları ve rektus abdominisi çalıştırın.
    • Russian twist: Tüm karın bölgesini hedef alın.
    • Bacak kaldırma: Alt karın kaslarını geliştirin.
  • Program: Ardışık olmayan günlerde haftada 3 kez kuvvet antrenmanı egzersizleri yapın.
  • Set ve Tekrarlar: Her egzersiz için 8-12 tekrardan oluşan 3 set, iyi formu korumak için gerektiği kadar ayarlama yapın.

Esneklik ve Hareketlilik Çalışması:

  • Amaç: Kas esnekliğini ve eklem hareketliliğini arttırmak, yaralanma riskini azaltmak.
  • Aktiviteler: Antrenmanlardan önce dinamik esneme ve antrenmanlardan sonra statik esneme. Esnekliği ve çekirdek gücünü artırmak için yoga veya Pilates seanslarını dahil edin.
  • Program: Her gün kısa esneme rutinlerini entegre edin ve haftada en az bir seansı yoga veya Pilates gibi odaklanmış esneklik eğitimine ayırın.

Davranışsal Stratejiler:

  • Farkındalık ve Nefes: Oksijen alışverişini ve çekirdek stabilitesini geliştirmek için diyafram nefesini dahil edin.
  • İlerleme İzleme: İlerlemeyi izlemek ve kondisyon geliştikçe programı uyarlamak için bir egzersiz günlüğü tutun.
  • Diyetle İlgili Hususlar:
  • Genel Tavsiyeler: Kalori açığını korurken dengeli bir protein, karbonhidrat ve yağ alımına odaklanarak yağ kaybını ve kas kazanımını destekleyen bir beslenme planı oluşturmak için bir diyetisyene danışın.

Güvenlik ve Ayarlamalar

  • Danışma: Herhangi bir yeni egzersiz rejimine, özellikle önceden var olan sağlık sorunları varsa, bir sağlık uzmanına danıştıktan sonra başlayın.
  • Isınma ve Soğuma: Sakatlanmaları önlemek için her seansa 5-10 dakikalık bir ısınma ve soğuma süresi ekleyin.
  • Özelleştirme: Yoğunluğu ve süreyi bireysel fitness seviyelerine ve egzersize verilen tepkilere göre ayarlayın.

Tarih

Antik ve Ortaçağ Dönemleri

  • Erken Dönem Kavramlar: Hipokrat ve Galen gibi Antik Yunan ve Romalı hekimler, karın yağına özel olarak odaklanmamış olsalar da aşırı vücut yağının sağlık sorunlarına yol açabileceğini belirtmişlerdir. Genellikle şişmanlığı vücuttaki hümörlerin dengesizliği ile ilişkilendirmişlerdir.

17. Yüzyıldan 19. Yüzyıla

  • Ortaya Çıkan Gözlemler: 17. ve 18. yüzyıllarda obezite ve sağlık arasındaki bağlantı daha açık bir şekilde fark edilmeye başlanmış, ancak abdominal yağ ile ilişkili spesifik riskler henüz genel obeziteden ayırt edilememiştir.

20. Yüzyılın Başlarından Ortalarına

  • İlk Araştırma: 20’nci yüzyıldaki bilimsel gelişmeler, deri altı ve iç organ yağları arasındaki farklılıkları vurgulamaya başladı. Araştırmacılar farklı yağ depolarının metabolik aktivitesini keşfetmeye başladılar.
  • Teknolojik Gelişmeler: Bilgisayarlı tomografi (BT) ve manyetik rezonans görüntüleme (MRG) gibi görüntüleme teknolojilerinin 20. yüzyılın ikinci yarısında gelişmesi, iç yağın hassas bir şekilde görüntülenmesine ve viseral ve subkutan yağ dokusu arasında ayrım yapılmasına olanak sağlamıştır.

20. Yüzyılın Sonlarından Günümüze

  • Metabolik Sendrom: 1980’lerde, viseral yağı insülin direnci, hipertansiyon ve hiperlipidemi gibi bir dizi metabolik rahatsızlıkla ilişkilendiren metabolik sendrom kavramı ortaya çıkmıştır. Dr. Gerald Reaven’ın 1988 yılında “Sendrom X” terimini ortaya atması, viseral yağın sağlık üzerindeki daha geniş etkilerinin anlaşılmasında önemli bir dönüm noktası olmuştur.
  • İnflamatuar Faktörler: 1990’ların sonu ve 2000’lerin başında, araştırmalar viseral yağın sadece atıl bir yağ depolama bölgesi olmadığını, sistemik inflamasyona ve insülin direncine katkıda bulunan TNF-alfa ve IL-6 gibi inflamatuar sitokinleri salgılayan aktif bir endokrin organ olduğunu göstermeye başladı.
  • Halk Sağlığı Farkındalığı: Küresel olarak obezite oranlarındaki artış, abdominal yağın tehlikelerine odaklanan halk sağlığı kampanyalarının ve araştırmaların artmasına yol açmış ve sağlık riski açısından visseral ve subkutan yağ arasındaki ayrımı ortaya koymuştur.

İleri Okuma

  • Després, J.-P., & Lemieux, I. (2006). Abdominal obesity and metabolic syndrome. Nature, 444(7121), 881-887.
  • Jensen, M. D. (2008). Role of body fat distribution and the metabolic complications of obesity. Journal of Clinical Endocrinology and Metabolism, 93(11_supplement_1), s57-s63.
  • Ibrahim, M. M. (2010). Subcutaneous and visceral adipose tissue: Structural and functional differences. Obesity Reviews, 11(1), 11-18.
  • Després, J.-P., & Lemieux, I. (2006). Abdominal obesity and metabolic syndrome. Nature, 444(7121), 881-887.
  • Björntorp, P. (1991). Adipose tissue distribution and function. International Journal of Obesity, 15(Suppl 2), 67-81.
  • Heydari, M., Freund, J., & Boutcher, S. H. (2012). The effect of high-intensity intermittent exercise on body composition of overweight young males. Journal of Obesity, 2012.
  • Ho, S. S., Dhaliwal, S. S., Hills, A. P., & Pal, S. (2012). The effect of 12 weeks of aerobic, resistance or combination exercise training on cardiovascular risk factors in the overweight and obese in a randomized trial. BMC Public Health, 12, 704.