Zeka katsayısı

  • Zeka oranı (IQ), bir kişinin genel entelektüel kapasitesinin değerlendirilmesini sağlamayı amaçlayan bir parametreyi tanımlar.
  • Bir zeka testi aracılığıyla belirlenir ve yaş, beklenen zeka ve bir bütün olarak nüfusla ilişkili olarak sosyal normlara veya ortalama değerlere dayanır.
  • Nüfusun tek tip ortalama zeka bölümü 100 olarak belirlenmiştir.
  • Belirli bir standart sapma, bireysel kişilerin testine dahil edilir ve +/- 15 IQ puanı tutarındadır.

Zeka katsayısı kavramı nedir?

Zeka katsayısının kısaltması olan IQ, bir kişinin muhakeme yeteneğinin bir ölçüsüdür. Kısacası, bir kişinin soruları yanıtlamak veya tahminlerde bulunmak için bilgi ve mantığı ne kadar iyi kullanabildiğini ölçmesi beklenir. IQ testleri kısa ve uzun süreli hafızayı ölçerek bunu değerlendirmeye başlar.

Zeka katsayısının önemi nedir?

Bir IQ skorunun kullanılmasının birçok nedeni vardır: Bir çocuğun veya yetişkinin teşhisine yardımcı olmak. Eğitime yerleştirme ve çocuklar için uygun bir eğitim programının uygulanmasına yardımcı olmak. İşverenlerin belirli bir kişinin belirli bir iş için uygun olup olmadığına karar vermesine yardımcı olmak.

Zeka bölümü kavramını kim ortaya attı?

Test, ilk olarak Alman psikolog William Stern tarafından önerilen ve Lewis Terman tarafından Stanford-Binet Ölçeğinde benimsenen bir kavram olan zeka bölümü veya IQ açısından puanlanır. IQ başlangıçta bir kişinin zihinsel yaşının kronolojik (fiziksel) yaşına oranı olarak hesaplanmış ve 100 ile çarpılmıştır

Zeka kavramı nedir?

Zeka birçok şekilde tanımlanmıştır:

  1. soyutlama,
  2. mantık,
  3. anlama,
  4. öz farkındalık,
  5. öğrenme,
  6. duygusal bilgi,
  7. muhakeme,
  8. planlama,
  9. yaratıcılık,
  10. eleştirel düşünme
  11. ve problem çözme kapasitesi.

Uygulama

  • Bir zeka testi (tamamen farklı birkaç mantık görevi içerebilir) uygulandıktan sonra, aynı yaştaki yeterince büyük bir popülasyona göre yerleştirilecek bir puan belirlenir. Bu, deneğin entelektüel yeteneğinin karşılaştırılabilir bireylerle ilişkili olarak değerlendirilmesine ve gerekirse zayıflıkların belirlenmesine olanak tanır.
  • Nüfusun en büyük kısmı 85 ila 115 IQ puanı aralığında bir zeka bölümüne sahiptir.
  • Zeka bölümü yukarıda belirtilen aralıktan ne kadar yüksek veya düşük saparsa, aynı bölüme sahip olabilecek kişi sayısı o kadar az olur.
  • Alternatif olarak, yüzdelik dilim gibi normal ölçekler tanımlamak da mümkün olabilir (yüzde değerlerine sahip normal ölçek). Bununla birlikte, zeka bölümü değerlendirilirken, ortalama 100 IQ puanı değerine sahip ölçek geçerli olmuştur.

Zeka testi

Bir zeka testi, psikolojik teşhis çerçevesinde zihinsel veya entelektüel performansı ölçmek için kullanılır ve genellikle zeka bölümünü belirler. Çok sayıda insan zekası türü nedeniyle, burada kısaca bahsedilecek olan çok sayıda farklı zeka testi mevcuttur:

  • Yetişkinler için Wechsler Zeka Testi (WIE).
  • Kaufmann Testi
  • Çocuklar ve gençler için Hamburger-Wechsler-Intelligenztest (6-17 yaş arası)
  • Zeka Yapısı Testi (IST)
  • Üstün zeka ve yüksek yetenek teşhisi
  • Snijders-Oomen Sözel Olmayan Zeka Testi (SON)
  • Analitik Zeka Testi
  • Bilişsel Yetenek Testi
  • Stanford Zeka Testi
  • Başarı Test Sistemi (LPS)

En yaygın IQ testi hangisidir?

Wechsler Yetişkin Zeka Ölçeği; En yaygın kullanılan bireysel IQ test serisi yetişkinler için Wechsler Yetişkin Zeka Ölçeği (WAIS) ve okul çağındaki test katılımcıları için Wechsler Çocuklar için Zeka Ölçeğidir (WISC).

Kategori

4 tür IQ nedir?

EQ ve SQ, birinin diğerinden daha iyi yönetilmesini sağlar. Lütfen çocuklara sadece daha yüksek IQ’ya sahip olmayı değil, aynı zamanda daha yüksek EQ ve SQ’ya sahip olmayı da öğretin.Psikologlara göre dört tür zeka vardır:

  1. Zeka Bölümü (IQ)
  2. Duygusal Bölüm (EQ)
  3. Sosyal Bölüm (SQ)
  4. Zorluk Katsayısı (AQ)

IQ testinin 5 bölümü nedir?

Bunlar;

  1. Sözel Kavrama,
  2. Görsel Uzamsal,
  3. Akıcı Muhakeme,
  4. Çalışma Belleği
  5. ve İşlem Hızı olarak adlandırılır.

Her bir Endeks Ölçeği, birlikte ölçek sonucunu oluşturan iki alt testten oluşur. Tam Ölçek IQ, bu beş ölçeğin bir ortalamasıdır, bu nedenle yalnızca ölçekler tutarlıysa anlamlıdır.

Ölçülen Faktörler

  • Genel Anlama
  • Dil anlama
  • Kelime bilgisi testi
  • Genel bilgi (çok yaşa ve eğitime bağlı)
  • Resimleri mantıksal olarak tamamlama becerisi
  • matematiksel düşünme
  • Tekrar eden sayılar
  • harf-sayı dizileri
  • İşlem hızının ölçülmesi

Değerlendirme

Zeka bölümü ölçeği

  • IQ <70 : zayıf zihinli
  • IQ 71 – 79 : çok düşük
  • IQ 80 – 89 : düşük
  • IQ 90 – 109 : Ortalama
  • IQ 110 – 119 : yüksek
  • IQ 120 – 129 : çok yüksek
  • IQ >130 : yüksek derecede üstün yetenekli
  • IQ >140 : son derece üstün yetenekli (“dahi”)

9 zeka türü nedir?

Dokuz zeka türü şunlardır:

  1. Doğacı,
  2. Müzikal,
  3. Mantıksal-matematiksel,
  4. Varoluşsal,
  5. Kişilerarası,
  6. Dilsel,
  7. Bedensel-kinaestetik,
  8. İçsel ve Uzamsal zeka.

Eleştiri

  • Bir yandan, bir zeka testi, özellikle okul kariyeriyle ilgili olarak, belirli zayıflıkları tanımlamak ve daraltmak için yararlı bir teşhis aracı olabilir.
  • Öte yandan, teste katılan kişinin düşük bir puanla karalanması tehlikesi her zaman mevcuttur. Tıbbın diğer alanlarındaki (laboratuvar, röntgen vb.) günlük forma tabi olmayan teşhis yöntemlerinin aksine, IQ testi her zaman dış etkilere ve günlük forma büyük ölçüde bağımlıdır.
  • Sinirlilik, uykusuzluk veya dışarıdan gelen gürültü sonucu büyük ölçüde tahrif edebilir. Benzer şekilde, sosyal bir tartışma IQ testlerinin yararını/zararını sorgulamaktadır. Örneğin, daha zengin sınıflardan gelen insanlar (özellikle çocuklar), nüfusun daha yoksul kesimlerinden gelenlere göre düzenli olarak daha iyi performans göstermektedir.
  • Bu tür yöntemlerin zengin ve fakir arasında daha fazla uçurum yaratıp yaratmadığı değerlendirilmeye devam etmektedir. Son olarak, zeka bölümü her türlü zekayı kapsamamaktadır. Örneğin, bir kişi olağanüstü yüksek bir genel bilgi seviyesine sahip olabilir, ancak bir dizi sayının devamı gibi mantıksal düşünme görevlerinde büyük zorluk yaşayabilir. Bu durumda, daha düşük bir IQ’ya sahip olsa bile, daha az zeki bir insandan kesinlikle söz edilemez.

Click here to display content from YouTube.
Learn more in YouTube’s privacy policy.

IQ yaşla birlikte değişir mi?

Genel olarak değişmez. IQ testleri, temel olarak gençlik ve deneyimsizliği (18 yaş altı) veya yaş ve azalan hızı hesaba katmak için yaşa göre ayarlanır. Bunun nedeni, yaşlandıkça azalan hız ve uzamsal farkındalığın, sorunları çözmek için daha fazla bilgi ve deneyime sahip olmakla dengelenmesidir.

IQ testleri gerçekten zekayı ölçüyor mu?

IQ testleri çalışma belleği, akıcı muhakeme, sözel kavrama ve daha fazlası gibi çeşitli becerileri ölçer. Ancak bilimin, IQ testlerinin bu ayrı yetenekler için anlamlı puanlar sağlamak için hala iyi donanımlı olmadığını ve yalnızca birinin genel genel zekasını ölçtüğü şeklinde yorumlanması gerektiğini belirtiyor

Zeki İnsanların Beynindeki Farklılık İlk Kez Ölçüldü

zihnin -yeri

Warwick Üniversitesi’nden araştırmacılar ilk kez insan zekasını tanımlayarak ölçmeyi başardı. Bilgisayar Bilimleri Bölümü’nden Prof. Jianfeng Feng liderliğinde Warwick ve Çin’nde geçenlerde beynin dinamik fonksiyonlarını ölçmek ve beyindeki farklı kısımların nasıl çalıştığını tanımlamak için yapılan araştırmada  zekanın farklı zamanlardaki etkileşimi ölçüldü.

Prof. Jianfeng yüksek IQ’lü ve yaratıcı insanlarda, beyinde daha fazla değişken bulunduğunu ve beyindeki farklı bölümlerin düşünüldüğünden daha sık etkileşime girdiğini keşfetti.

İnsan zekasının daha doğru bir şekilde anlaşılması, gelecekte yapay zekanın geliştirilmesine katkıda bulunabilir. Günümüzde Yapay Zeka sistemleri (AI- veya YZ) insan beyninin büyüme ve öğrenme sürecindeki  değişim ve adaptasyon gibi hayati değerleri işlemez. İşte bu dinamik fonksiyonların keşfi sayesinde gelişmiş nöral ağların kurulumu sağlanarak; öğrenme, büyüme ve adaptasyon geçirmesi mümkün kılınabilir.

Ayrıca bu çalışmanın akıl sağlığı gibi büyük oranda yanlış anlaşılan, bir alana derin etkileri olacaktır. Standart beyin ağlarındaki değişkenlikler gözlenerek şizofreni, otizm ve ADHD(dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu) hastaları incelenebilir. Böylece akıl hastalığına neden olan temel neden anlaşılarak, gelecekte  bu hastalıkların tedavisi ve önlenmesinde büyük etkiler sağlanabilir.

Tüm dünya çapında binlerce insanın beyninden elde edilen emar (resting-state MRI) analizleri kullanılarak, yapılan incelemelerde beyindeki öğrenme ve gelişim bölgelerinde büyük farklılıklar olduğu, dakikalar ila saniyeler bazında değiştiği bulundu. Diğer taraftan beynin zekayla ilişkilendirilmeyen bölümleri;  görsel-işitsel ve motor duyusal alanlarda sadece küçük değişiklik ve adaptasyon gözlemdi.

Prof. Jianfeng Feng bu yeni teknoloji ışık ile işaretlemeyi kullanarak bu araştırmayı mümkün kıldı:” İnsan zekası halen geniş çevrelerde tartışılan ateşli bir konudur. Ancak araştırmamızda kullandığımızda benzer gelişmiş görüntüleme teknolojileri sayesinde yapay zeka ve akıl hastalıkları için geliştirilmeleri sağlanabilir,” diyor.

Kaynak :

  • GerçekBilim
  • ScienceDaily
  •  Jie Zhang, Wei Cheng, Zhaowen Liu, Kai Zhang, Xu Lei, Ye Yao, Benjamin Becker, Yicen Liu, Keith M. Kendrick, Guangming Lu, Jianfeng Feng. Neural, electrophysiological and anatomical basis of brain-network variability and its characteristic changes in mental disorders.Brain, 2016; aww143 DOI: 10.1093/brain/aww143

Sarışınları Aptal Sanma Aptallığı

Ayrımcılığın, doğru veya yanlış olmasının ötesinde “gerçek” olduğu bir dünyada, “aptal sarışın” algısal varsayımı üzerinden yapılan ayrımcılık, ayrımcılığın en basit şekli belki de..

Kimi zaman gerçek sarışınların bile şikâyetçi olmak bir yana, toplumun biçtiği bu olumsuz yargıyı benimseyerek türlü davranış biçimleri geliştirdikleri, hatta çeşitli durumlarda bundan yarar sağladıklarını söyleyebiliriz.

Ancak gözleme dayalı bilim ve istatistiğin ortak merceğinden bakıldığında bu yakıştırma tamamen asılsız olduğu ortaya çıktı.

Amerikan toplumunun sosyobiyolojik dokusunu çalışma hayatı bakış açısıyla yıllar boyunca izleyen bir mikroskop olarak tanımlayabileceğimiz Amerikan Çalışma İstatistikleri Bürosu (U.S. Bureau of Labor Statistics), Ulusal Boylamsal Araştırmalar (National Longitudinal Surveys) serisinin, 1979 yılında 14-22 yaş aralığında olan gençlerin takibiyle şekillenen NLSY79 incelemesinin son sonuçlarını 2012 yılında açıkladı.

NLSY79 sonuçlarını inceleyen Ohio Üniversitesi akademisyeni Prof.Jay Zagorsky, bir alt grup analizi yaparak saç rengi değişkenini zekâ boyutunda sayısallaştırdı. Doğal saç rengi ile IQ (Intelligence Quotient – Zekâ Katsayısı) arasındaki değerlendirmede ırksal farklılıkları bertaraf etmek için siyah ve Latin kökenlileri inceleme dışında bırakarak beyaz ırktaki sarışınlık/zekâ ilişkisi üzerine yorum yapmayı olası kılan bu çalışma sonuçları yaygın kanıyı boşa çıkarttı.

Sarışın, kahverengi, kızıl ve siyah saçlı kadınların ortalama IQ değerleri sırasıyla 103.2, 102.7, 101.2 ve 100.5 olarak bulundu. Benzer sonuçlar sarışın erkekler için de geçerliydi. Sayıların sarışınlar lehine görünüşünün istatistiksel anlamlı bir farkı yansıtmadığını belirtelim.

Bu kesit çalışmasına göre sarışınların daha zeki ve akıllı olduğunu varsaymak elbette olası değil. Ancak “aptal sarışın” tabirinin kendisinin bir şaka olduğunu göstermesi açısından değerli bir veri kabul edilebilir. Sarışınlara zekâları açısından ayırımcılık yapmamak gerekliliği ötesinde onlara karşı “tedbirli” davranmak önerilebilir.


Referans:

Kim Peek: Bir Savantın Beyninin İçine Girmek

19 Aralık 2009’da 58 yaşında kalp krizinden ölen Kim Peek, şu ana kadar kaydedilen en sıra dışı hafızaya sahip olan insanlardan birisidir. Onun yapabildiklerini açıklayabildiğimiz güne kadar insan zihnini tam olarak anlayamayız.
Kim, daha 18 aylıkken kendisine okunan kitapları hatırlamaya başladı ve zaman içinde de 9000 kitabı öğrendi. 8-10 saniyede 1 sayfa okuyabilen Kim’in bitirdiği kitabı baş aşağı şekilde masaya koyduğunu görseydiniz artık o kitabın da Kim’in zihnine kaydedildiğini anlayabilirdiniz.
Kim’in hafızası en az 15 ilgi alanıyla ilgili konuyu kapsayabilirdi. Bunların arasında dünya ve Amerikan tarihi, spor, müzik, coğrafya, klasik müzik ve Shakespeare vardı. Televizyon istasyonları dahil olmak üzere Kim, Amerika’daki bütün telefon ve posta kodlarını biliyordu. Telefon rehberlerinin önündeki haritaları ezberleyebilir ve Amerika’daki bütün şehirler için internetten de bulabileceğiniz gibi yol tarifleri verebilirdi. Yüzlerce klasik müzik bestesini tanıyabilir, ne zaman ve nerede yazıldıklarını, ilk nerede sahnelendiklerini söyleyebilir, bestecinin adını ve hayatı ile ilgili bazı bilgileri verebilir ve hatta eserin içeriği hakkında yorum yapabilirdi. Bunlardan da ilgi çekici olan şey ise orta yaşlarındayken bu kadar ilgilendiği müzik eserlerini piyanoda çalabilmeye başlamasıdır.
Bunların yanı sıra bütün savantlar tarafından belli bir ölçüde paylaşılan, az görülen bazı gelişim problemleri vardı. Herkes gibi normal bir şekilde yürümez, kendi kıyafetlerinin düğmelerini ilikleyemez ve günlük hayatla ilgili işlerini tek başına halledemezdi. Aynı zamanda soyutlamalarla ilgili problemleri de vardı. Bütün bu engellere karşı herhangi bir insanın yapamayacağı yeteneklere sahip olması dikkat çekmeyecek gibi değildi. Çok iyi yapabildiği şeylerden bir tanesi de savantlar arasında yaygın olarak görülen tarih hesaplayabilme yeteneğiydi. Bir muhabir ona 31 Mart 1956’da doğduğunu söylediğinde Kim, bir saniyeden daha kısa sürede o günün paskalya zamanındaki bir cumartesi gününe denk geldiğini anlamıştı bile.
Kim, 11 Kasım 1951 günü (bunun bir Pazar gününe denk geldiğini size söyleyebilirdi), genişlemiş kafasının arkasında beyzbol topu büyüklüğünde bir şişlikle doğdu. Ama aynı zamanda, kusurlu bir serebelluma sahip olmak gibi başka beyin anormalliklerine de sahipti. Bu bulgular, onun koordinasyon  ve hareketle ilgili problemleriyle ilişkilendirilebilirdi ama daha da çarpıcı olan şey beyninde korpus kallosum denilen bölgenin olmamasıydı. Normalde  bu bölge, beynin tam ortasında yer alır ve beynin iki yarım küresinin arasındaki iletişimi sağlar. Bu bozukluğun nedeni tam olarak açıklanamasa da fonksiyonel düzensizliklerle direk bir bağlantısı olmadığı bilinmektedir. Çünkü bu yapıya sahip olmasa da herhangi bir problemi olmayan insanlar olduğu bulunmuştur. Belki de korpus kallosumu olmadan doğanlar bir şekilde beyin yarımküreleri arasındaki bağlantıyı sağlayacak kanallar geliştirmiştir. Belki de Kim’in yeteneklerinden bazılarını bu şekilde kazanmıştır.
Birçok savant gibi Kim Peek’in de beyninin sol yarımküresinde bozukluklar vardı. Dahası, bozukluğun sol yarımkürede olması, erkeklerin savantizmin yanı sıra otizm gibi hastalıklara neden daha yatkın olduğunun cevabı olabilir. Erkek fetüsler daha çok testesteron barındırır ki bu hormon da gelişen beyin için toksik bir etki yaratabilir. Aynı zamanda sol yarımküre sağ yarımküreye göre daha yavaş gelişir, bu da onun daha uzun süre savunmasız kaldığı anlamına gelir. Bir sağlık sorunu olmayan insanların da sol yarımkürelerinin hasar görmesiyle hayatlarının herhangi bir döneminde savant özellikler geliştirdiği gözlenmiştir.
1988’de Kim’e psikolojik bazı testler yapıldığında IQ skoru 87 çıkmış ama sözlü testlerde ve performans testlerindeki sonuçları farklılıklar göstermiştir. Öyle ki bazı sonuçları onu üstün zekalı kapsamına sokarken bazıları zihinsel engelli kapsamında yer almasına neden olmuştur. Böylece Kim’in IQ sınıflandırmasının onun zihinsel özelliklerini açıklamaya yetmeyeceği anlaşılmıştır.
Pek çok otizm vakası savantizm vakasıyla ilişkilendirilse de savantların sadece yarısı otistiktir. Kim de otistik değildi ve otistiklerin tersine o, dışa dönük ve cana yakındı. Soyut ya da kavramsal düşünmeyle ilgili limitli bir kapasitesi olsa da -birçok yerleşmiş deyimi anlayamazdı- hafızayla ilgili çok fazla veriyi algılayıp yorumlayabilirdi. Bu derecedeki bir algılama da savantlar arasında sıra dışıydı. Bazen sorulara verdiği cevaplar çok somut ve literal olabiliyordu. Mesela babasıyla restoranda yemek yediği sırada babası ona sesini alçaltması gerektiğini söylediğinde sandalyesinde aşağı doğru kaymış böylece de sesini düşürdüğünü sanmıştır. Bunlara rağmen zeki bağlantılar kurmak konusunda reddedilemeyecek bir güce sahipti. Müzisyenler gibi Kim de çok hızlı düşünürdü, öyle hızlı ki düşüncelerinin yarattığı karmaşık çağrışımları takip etmek olanaksızdı. Bazen cevaplarıyla, kendisinin dinleyenlerden iki üç adım daha önde olduğu anlaşılabilirdi.
2002 yılında, McKay Müzik Kütüphanesi’nin yürütücüsü ve Utah Üniversitesi’nde müzik profesörü olan April Greenan ile tanıştı ve onun yardımıyla kısa bir süre sonra piyano çalmaya başladı. Geleneksel bir senfoni orkestrasında bulunan enstrümanlarla ilgili tüm bilgiye sahipti ve entsrümantal parçalardaki ses tınılarını da ayırt edebiliyordu. Fiziksel olarak normal olmamasına rağmen el becerikliliği artıyordu. Aynı zamanda ritme de ilgi duyuyordu ve piyano çalarken bir eliyle göğsüne ya da ayağıyla yere vurarak ritim tutabiliyordu.
Kim’in olağanüstü hafızasının yazar Barry Morrow’un ilgisini çekmesi şaşırtıcı değildir. 1984’de tanıştıktan sonra Barry, Kim’den esinlenerek “Rain Man” filminin senaryosunu yazmıştır. Dustin Hoffman’ın hayat verdiği ana karakter Raymond da bir savanttır. Aslında film tamamen kurgusaldır ve genel yanılgının aksine Kim’in hayat hikayesini anlatmaz.
“Rain Man”’in çekilmesi Kim’in hayatında bir dönüm noktası olmuştur. Ondan önce toplumdan uzak bir hayat sürerken filmin getirdiği şöhret ve film yapımcılarıyla kurduğu ilişkiler sayesinde kendine güvenmeye başlamıştır. Kim ve babası, Fran Peek, bu tür engeller yaşayan insanların temsilcisi olmuş ve yıllar boyunca hikayelerini 2.6 milyondan daha fazla insanla paylaşmıştır.
Savant sendromuyla ilgili daha ileride yapılacak keşifler hem bilime katkı yapacak hem de insanların ilgisini çekecek hikayelerin ortaya çıkmasını sağlayacaktır. Kim Peek, her ikisi için de hatırı sayılır bir bilgi kaynağı olmuştur.

Kafa Karıştıran Bir Kavram: Zekâ Nedir?

Zekâ Nedir?

Einstein; “zeki olmanın ölçütü bilgi değil hayal gücüdür,” diyerek yaratıcılık ile zekâyı bağdaştırıyordu. Antik Yunan filozofu Sokrates ise olaya daha felsefi yaklaşmıştı; ‘’zeki olduğumu biliyorum, çünkü hiçbir şey bilmediğimi biliyorum.’’

Bu konuya 52 akademisyenin imzasından geçmiş ve 1994 yılında ilk olarak yayımlanmış zekâ tanımını vererek başlayalım: “Zekâ, birçok başka yetenekle de beraber, akıl yürütmeyi, planlama yapmayı, problem çözmeyi, soyut düşünmeyi, karmaşık fikirleri idrak etmeyi, çabuk öğrenmeyi ve tecrübelerden kazanım sağlamayı içeren oldukça genel zihinsel yeteneklerdir. Zekâ, salt olarak kitaptan öğrenme, dar akademik yetenekler kazanma, test çözme başarısı değildir. Zekâ, çevreyi kavramadaki daha geniş kapsamlı ve derin kabiliyetleri yansıtır.’’

 Değişik Zekâ Tipleri Var mı?

Bir mühendisin uzamsal yeteneğini ve bir avukatın kelimeleri kullanma becerisini dikkate aldığınızda, zekâ çeşitlerinin olup olmadığı sorusunun cevabını merak etmiş olabilirsiniz. Aslında bu soru, 20. Yüzyılın başlarında bilim dünyasında oldukça sert tartışmalara yol açtı. Bir tarafta, Charles Spearman zekânın genel faktörünün her şeye kadirliğini savunuyordu. Diğer tarafta Louis Thurstone ise, kadınların daha çok başarı gösterdiği sözlü kavrayış ve erkeklerin daha çok başarı gösterdiği konumsal kavrayışın da dahil olduğu yedi ‘birincil beceri’ üzerinden konuya yaklaşıyordu. Thurstone nihayetinde bütün bu birincil becerilerin aynı g faktörü ile bağlantılı olduğunu kabul ederken, Spearman da ‘g’ye ek olarak çoklu tamamlayıcı becerilerin bireylerin farklılaşmasını sağladığını kabul etti.

Zekâ üzerindeki bu çözümlemeler, 1993 yılına kadar yaygın şekilde kabul edilmedi. Fakat, Amerikalı psikolog John B. Carroll 1993 yılında yayımladığı makale ile ‘three stratum theory’ yani üç katmanlı zekâ tanımını ortaya attı. Bu teori, zekâ üzerine yapılmış bütün faktör analizi çalışmalarının yeniden analiz edilmesini temel alıyordu. Bu katmanların tepesinde tek bir evrensel beceri yer alıyor: ‘g’. Herhangi bir şekilde parçalara ayrılamayan g’nin altındaki katmanı ise tamamı çoğunlukla g’den oluşan fakat, görsel algı ya da işleme hızı gibi, ana alanlarda performansı arttıran farklı katkılar içeren sekiz ana yetenek oluşturuyor. Bunlar her birinin g’nin karmaşık bileşimi ile ikinci katmandan katkılar, deneyimler, ve mekan tarama gibi özelleşmiş yeteneklerin bileşiminden oluşan düzinelerce dar beceriye katkı yapıyor. Bu spesifik beceriler de en alt katmanı oluşturuyor.

Bu yapı, bireyler arasındaki farklı yeteneklere sahip olma durumunu daha anlamlı hale getiriyor.

Genetik ve Çevresel Faktörler

Hepimiz, genlerimizin ve çevresel etmenlerin yaşamımız boyunca beraber çalışmasının sonucunun somut örnekleriyiz. Fakat, acaba bu iki faktör zekâmızı nasıl etkiliyor olabilir?

Bu iki faktörün bir araya gelip zekâ konusunda nasıl bir farklılığa yol açtığının belirlenmesi için, davranışsal genetikçiler ikizleri, evlatlık verilmiş çocukları ve diğer aile üyelerini karşılaştırıyorlar.

Bu araştırmalar arasındaki en ikna edici diyebileceğimiz çalışma, iki farklı ailede büyümüş tek yumurta ikizleri üzerinde yapıldı. Bu çocukların genleri tamamen aynıyken, değişik çevresel faktörlerle zekâlarının nasıl etkilendiği incelendi. Bu ve yapılan diğer benzer araştırmalara göre; zekâ düzeyindeki yakınlık, genetik benzerlikle oldukça yakından ilişkili.

Daha da ilginci, araştırmalar ayrıca zekânın kalıtsallığının etkisinin yaşla doğru orantılı olarak arttığını da açığa çıkartıyor. Çocuklar okula başlamadan önce kalıtsallığın etkisi %30’dan az iken, bu rakam yetişkinlikte %80’e kadar yükseliyor Aslında yapılan araştırmada, ergenlik döneminde, birbirlerinden ayrılmış tek yumurta ikizlerinin IQ testlerinde verdikleri cevaplar farklı çevrelerde büyümelerine rağmen neredeyse aynı çevrede büyümüşler ve hatta aynı kişilermiş gibiydi. Bu araştırmadaki ilginç sonuç bölümünde ise, özellikle çocuklarını insanlık dışı muameleye maruz bırakan aileler dışındaki çoğu aile ortamının zekâyı oldukça benzer şekilde etkilediği belirtildi.

Peki, neden paylaşılan çevrenin IQ üzerindeki etkisi zamanla azalıyorken genetik etki zamanla artış gösteriyor? Genetik yapı ve yetiştirilme koşulları üzerinde yapılan çalışmalar bu konu hakkında ip ucu veriyor. Bütün çocuklar dünyaya, kendi çevrelerinin aktif şekillendiricileri olarak gelirler. Ebeveynler ve öğretmenler bunu ilk elden, çocukların çeşitli yollarla şekillendirme çabalarına ket vurarak tecrübe ederler. Yaş ilerleyince artan bağımsızlık, bireyin araştırdığı çevrenin bilişsel karmaşıklığını seçme imkanını daha da çok sunar. Genetik olarak daha parlak bir birey, seçtiği durumlarda ya da görevlerde bilişsel olarak daha isteklidir ve bilişsel yeteneklerini sağlamlaştıracak daha çok fırsata sahiptir.  Bir bireyin sahip olduğu, içinde bulunduğu ortamdan faydalanma yeteneğinin genetik donanım tarafından etkilendiği ve “daha iyi’’ aile ortamlarının genel olarak IQ yükseltme eğiliminde olmadığı düşünülürse, düşük IQ’nun yükseltilmesi için daha pahalı okulların tercih edilmesi ya da ailenin yaşam koşullarının farklılaşması hayal kırıklığıyla sonuçlanabilir.

Birtakım yetenekler öğrenilebiliyorken, zekânın temelini oluşturan ‘g’ herhangi bir şekilde geliştirilemiyor. Tabii ki, bu okulda ve erken yaşta alınan eğitimlerin önemsiz olduğu anlamına ya da az olumlu etkisi olduğu anlamına gelmiyor. Her ne kadar düşük zekâ seviyesinin ortalamaya çekilmesi için yapacak bir şeyimiz olmasa da, çocukların sahip oldukları zekâ seviyeleri ile daha fazla şey öğrenmelerini ve daha fazla şey başarmalarını sağlamanın yolları mevcut.


Kaynaklar:

  1. Bilimfili,
  2. Linda Gottfredson, ”What Is Intelligence” New Scientist The Collection- 15 Ideas Need To Understand
  3. Legg S., Hutter M. ”A Collection of Definitions of Intelligence

Enfeksiyonların Bilişsel Beceriler Üzerindeki Etkisi

Danimarka’da yapılan araştırmaya göre, enfeksiyonların bilişsel becerileri azalttığı tespit edildi.
Daha önce hepatit, HIV gibi hastalıklar üzerinden yapılan araştırmalarda benzer sonuçlar gözlemlenmişti. Ayrıca enfeksiyonların şizofreni, depresyon gibi hastalıkların riskini artırdığı biliniyordu. Bu araştırmada sağlıklı insanların da -enfeksiyon tedavi edilmiş olsa dahi- bu durumdan bilişsel olarak etkilenmiş olduklarını gösterdi.

Yeni araştırma 1974 ile 1994 arasında doğmuş ve 2006 ile 2012 arasında IQ verileri alınmış olan 190,000 Danimarkalı genç erkek üzerinde yapıldı ve hastane kayıtlarından elde edilen viral, bakteriyel enfeksiyon gibi birçok enfeksiyon türü ile ilgili verilerle birleştirildi.

Deneklerin bilişsel becerileri sözel, sayısal, mantıksal ve uzamsal akıl yürütme kategorilerini içeren BPP[1] testiyle ölçülmüş, daha sonra bu testin skorları IQ test skorlarına dönüştürülmüştür. Sonuçlar, enfeksiyon sebebiyle hastanede tedavi görmüş hastaların IQ test skorları ortalamadan 1,76 puan düşük; beş ya da daha fazla enfeksiyon sebebiyle tedavi görmüş denekler ise ortalamadan 9,44 puan düşük IQ skoruna sahip olduğunu gösterdi.

Beyini etkileyen enfeksiyonların, bilişsel becerileri en fazla etkilediği bulunmakla birlikte birçok farklı enfeksiyon türü (örneğin: deri enfeksiyonları, ürolojik enfeksiyonlar) bilişsel becerileri olumsuz yönde etkilediği gözlemlendi. Enfeksiyon sayısının fazlalığı ve sıklığı da bilişsel becerilerin daha da fazla azalmasında etkili.

Araştırmacı Michael Eriksen Benrós, enfeksiyonların beyni direkt olarak etkileyebileceklerini, aynı zamanda immün (bağışıklık) sisteminin zararlı öğeden kurtulmaya çalışmasının da mental kapasite ve bilişsel beceriler üzerinde olumsuz etkisi olabileceğini belirtti. Araştırma birçok enfeksiyon türüyle yürütüldüğü ve bütün enfeksiyon türlerinde aynı yönde etki gözlemlendiği için enfeksiyon ve bilişsel beceri arasındaki bu negatif korelasyonun immün sistemin kendisinden de kaynaklandığı şeklinde açıklanıyor.

Araştırma 2015 yılının Mayıs ayında PLOS ONE dergisinde yayınlandı.

[1] BPP= Danimarka’ya özgü bir zeka testi. 4 adet yazılı alt-test’ten oluşan testte, bilişsel yetenekler bazında askerliğe uyumluluk ölçümü yapılıyor.


Referans : Michael Eriksen Benros , Holger Jelling Sørensen, Philip Rising Nielsen, Merete Nordentoft, Preben Bo Mortensen, Liselotte Petersen The Association between Infections and General Cognitive Ability in Young Men – A Nationwide Study PLOS One Published: May 13, 2015 DOI: 10.1371/journal.pone.0124005
Kaynak : Bilimfili Medical News Today Website, Infections can affect your IQ, www.medicalnewstoday.com/releases/294318.php
Pubmed, The Danish draft board’s intelligence test, Børge Priens Prøve: psychometric properties and research applications through 50 years., www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/19930263