Dibek kahvesi

Türkçe dep-/tep- dövmek, ayakla vurmak +ek → tep-

Türk kahvesi olarak da bilinen harç kahve, Orta Doğu’da ortaya çıkan bir kahve hazırlama yöntemidir. Kahve çekirdeklerinin çok ince bir toz haline getirilmesini, su ve genellikle şekerle birleştirilmesini ve ardından karışımın köpürene kadar ısıtılmasını içerir. Bu kahve geleneksel olarak “cezve” veya “ibrik” olarak bilinen bir kapta yapılır.

Harç kahvesini hazırlamak için önce cezveye fincan başına çok cömert bir kaşık kahve ölçersiniz. Ardından tatlandırmak için şeker ve az miktarda soğuk su eklenir. Bu karışım şeker eriyene ve kahve eşit olarak dağılana kadar karıştırılır. Daha sonra suyun geri kalanı eklenir ve cezve kısık ateşe konur.

Isındıktan sonra kahve köpürmeye başlayacaktır. Tam kabarmaya başladığında ama kaynamaya ve taşmaya başlamadan önce yakalamanız gerekir. Bu noktada ocaktan alın, köpüğün azalmasını bekleyin ve sonra tekrar ocağa koyun. Bu işlem kahve üç veya dört kez köpürene kadar birkaç kez tekrarlanır.

Daha sonra kahve doğrudan küçük fincanlara dökülür ve telvenin dibe çökmesi sağlanır. Sonuç, diğer demleme yöntemlerinden oldukça farklı olan zengin, dolgun gövdeli bir kahvedir.

Ayrıca “havan” kelimesinin, kahve çekirdeklerinin geleneksel olarak havan ve havan tokmağı kullanılarak ince bir toz haline getirildiği için kullanıldığını belirtmek gerekir, ancak modern zamanlarda genellikle elektrikli bir öğütücü kullanılmaktadır.

Havanda kahve, başta Orta Doğu ve Doğu Avrupa’dakiler olmak üzere birçok ülkede kültürün ayrılmaz bir parçasıdır ve genellikle büyük bir törenle servis edilir. Örneğin Türkiye’de kahve geleneksel olarak yemeklerden sonra servis edilir ve ayrıca konukseverliğin bir göstergesi olarak misafirlere kahve ikram etmek de yaygındır.

Kahve telvesi fincanda kaldığı için, dipteki kalın kahve çamuru tabakasını içmemeniz gerektiğini lütfen unutmayın. Bunun yerine, son yudumu fincanda bırakırsanız kahve telvesini tüketmekten kaçınmış olursunuz.

Yararları

Harç (Türk) kahvesi de dahil olmak üzere kahve, zengin antioksidan ve faydalı besin içeriği nedeniyle sağlık açısından birçok potansiyel faydaya sahiptir. İşte ölçülü kahve tüketimi ile ilişkili bazı temel faydalar:

Geliştirilmiş Bilişsel İşlev: Kahvedeki kafein, adenozin adı verilen inhibitör bir nörotransmitteri bloke ederek beyin fonksiyonlarını geliştirebilir. Bu, beyindeki nöronal ateşlemeyi ve dopamin ve norepinefrin gibi diğer nörotransmitterlerin salınımını artırır. Çok sayıda çalışma, kahvenin ruh hali, uyanıklık, tepki süreleri ve genel bilişsel işlev dahil olmak üzere beyin işlevinin çeşitli yönlerini iyileştirebileceğini göstermiştir.

Fiziksel Performans Artışı: Kafein sinir sistemini uyararak yağ hücrelerine vücut yağını parçalamaları için sinyal gönderir. Ancak aynı zamanda kanınızdaki adrenalin seviyelerini, yani vücudunuzu yoğun fiziksel efora hazırlayan “savaş ya da kaç” hormonunu da artırır. Bu da kahveyi spor salonuna gitmeden önce tüketmek için harika bir içecek haline getirir.

Besin Zengini: Kahve, Riboflavin (B2 vitamini), Pantotenik Asit (B5 vitamini), Manganez ve Potasyum, Magnezyum ve Niasin (B3 vitamini) dahil olmak üzere birçok temel besin maddesi açısından oldukça zengindir.

Antioksidanlar: Kahve güçlü antioksidanlar açısından zengindir ve birçok insan kahveden meyve ve sebzelerin toplamından daha fazla antioksidan alır.

Bazı Hastalıkların Riskini Düşürür: Epidemiyolojik çalışmalar, kahve içenlerin Parkinson hastalığı, Tip 2 Diyabet ve bazı kanser türleri gibi bazı hastalıklara yakalanma riskinin daha düşük olduğunu göstermektedir.

Alzheimer ve Demansa Karşı Koruyabilir: Çeşitli çalışmalar, kahve içenlerin Alzheimer hastalığı riskinin %65’e kadar daha düşük olduğunu göstermektedir.

İnme Riskini Düşürebilir ve Kalbe Faydaları Olabilir: Kafeinin kan basıncını artırabileceği doğru olsa da, bu etki genellikle geçicidir ve düzenli olarak kahve içerseniz zamanla azalır. Ayrıca, bazı çalışmalar kahvenin kalp ile ilgili sorunlar veya inme riskini artırdığı fikrini desteklememektedir.

Potansiyel Karaciğer Koruması: Kahvenin karaciğer üzerinde koruyucu etkileri olduğu ve karaciğer sirozu veya karaciğer kanseri gibi karaciğer hastalıkları riskini azaltabileceği görülmektedir.

Kahvenin sağlık açısından çeşitli faydaları olsa da, özellikle aşırı tüketildiğinde olumsuz yanları da olabileceğini lütfen unutmayın. Filtrelenmemiş kahvenin (Türk kahvesi gibi) yüksek tüketimi, kolesterol seviyelerinde hafif yükselmelerle ilişkilendirilmiştir. Ayrıca, kahve herkes için faydalı olmayabilir ve bazı kişilerde huzursuzluk, uykusuzluk veya sindirim sorunları gibi yan etkilere neden olabilir. Hamile kadınlar, belirli sağlık sorunları olan kişiler ve kafeine karşı hassas olanlar da kahve alımlarını sınırlandırmalıdır.

Son olarak, kahvenize çok fazla şeker veya diğer yüksek kalorili bileşenler eklemenin bu sağlık yararlarının çoğunu ortadan kaldırabileceğini unutmamak önemlidir.

Tarih

Dibek kahvesi, havan ve tokmak kullanılarak elle öğütülen çeşitli bitki ve baharatlarla hazırlanan bir Türk kahvesi türüdür. “Dibek” kelimesi Türkçede havan anlamına gelir ve kahve çekirdeklerinin ve diğer malzemelerin geleneksel ezme yöntemini ifade eder. Dibek kahvesi normal Türk kahvesinden daha açık bir renge ve daha az yoğun bir tada sahiptir ve sütlü kahvenin tadına benzeyebilir. Dibek kahvesinde yaygın olarak kullanılan malzemelerden bazıları keçi boynuzu, tentürdiyot, kakao, zahter, kahve kreması ve sahleptir. Dibek kahvesi kahve fincanı adı verilen küçük porselen bir fincanda servis edilir ve tercihe göre şekerle tatlandırılabilir. Dibek kahvesi, 15. yüzyılda Yemen’den gelen gezgin tüccarlar tarafından imparatorluğa tanıtılan kahvenin Osmanlı dönemine kadar uzanan Türk kahve kültürünün bir parçasıdır. Dibek kahvesi özellikle bu kahve türünde uzmanlaşmış birçok kahvehanenin bulunduğu Gaziantep’te popülerdir.

Kaynak:

  1. Özdemir, Y., & Geçgel, Ü. (2015). Characterization of Turkish coffees: A comparison with instant coffee. Journal of food science and technology, 52(6), 3590–3599.
  2. Topik, S. (2009). Coffee as a Social Drug. Cultural Critique, 71, 81-106.
  3. Samoggia, A., & Riedel, B. (2018). Coffee consumption and purchasing behavior review: Insights for further research. Appetite, 129, 70–81.
  4. Luczaj, L., & Szymanski, W. M. (2007). Wild vascular plants gathered for consumption in the Polish countryside: a review. Journal of Ethnobiology and Ethnomedicine, 3(1), 17.
  5. Dorea, J. G., & da Costa, T. H. M. (2005). Is coffee a functional food? British Journal of Nutrition, 93(6), 773–782.
  6. Eskelinen, M. H., & Kivipelto, M. (2010). Caffeine as a protective factor in dementia and Alzheimer’s disease. Journal of Alzheimer’s Disease, 20(Suppl 1), S167–S174.
  7. Higdon, J. V., & Frei, B. (2006). Coffee and health: a review of recent human research. Critical Reviews in Food Science and Nutrition, 46(2), 101–123.
  8. van Dam, R. M., & Hu, F. B. (2005). Coffee consumption and risk of type 2 diabetes: a systematic review. JAMA, 294(1), 97–104.

Click here to display content from YouTube.
Learn more in YouTube’s privacy policy.

Kahve ile Kenevir Arasında Bir Bağlantı Olabilir mi?

Kaynak: https://lh5.ggpht.com/BZD-6rtSEMNfoKSD1kMoUDBwyek5vxWszkLFa2aiSAXwUeqYT8TnmBcBrOEtQw

Yapılan çalışmada, endokanabinoid sistemle ilişkili nörotransmitterlerin, günde 4 ila 8 fincan kahve tüketiminin ardından azaldığı gözlemlendi.

Bir fincan sabah kahvesinin sizi bir anda uyandırdığı oldukça bilindik bir durumdur. Fakat bilim insanları, kahvenin; metabolizmanızı, genellikle kanabisle bağlantılı nörotransmitter ve steroid metabolizması da dahil olmak üzere onlarca farklı biçimde daha etkilediğini ortaya koydu.

15 Mart’ta (2018) Journal of Internal Medicine‘de yayımlanan ve kahve tüketimine odaklanan araştırmada, kahvenin, daha önce bilinenlerin ötesinde kandaki çok daha fazla metaboliti değiştirdiği bulgusuna ulaşıldı.

Yapılan çalışmada endokanabinoid sistemle ilişkili nörotransmitterlerin –kanabis tarafından da aynı şekilde uyarılır–, günde 4 ila 8 fincan kahve tüketiminin ardından azaldığı gözlemlendi.

Kanabinoidler, kanabis bitkisine tıbbi ve rekreasyonel özelliklerini veren kimyasallardır. Aynı zamanda vücudumuz da doğal olarak, kanabinoid aktiviteyi taklit eden endokanabinoidler üretir.

Öte yandan araştırmada, andosteroid sistem ile ilişkili belirli metabolitlerin, günde içilen 4 ila 8 fincan kahvenin ardından arttığı gözlemlendi. Bu da kahvenini steroid eliminasyonunu ya da boşaltımını kolaylaştırabileceğini gösteriyor. Çünkü steroid yolu, kanserler de dahil olmak üzere bazı hastalıkların odağı olduğundan, kahvenin de bu hastalıklar üzerinde bir etkisi olabilir.

Kahvenin, sağlığımızı doğrudan nasıl etkilediği üzerine çok az şey biliyoruz. Bu yeni araştırmada, bilim insanları ilk defa insan kanından alınan bir örnekteki yüzlerce metabolite dair ölçümler yapabilmelerini mümkün kılan ileri bir teknoloji kullandı. Araştırma, kahvenin sağlıkla olan bağlantısına ilişkin yeni hipotezler oluşturuyor ve kahve araştırmalarına yeni yönlendirmelerde bulunuyor.

Finlandiya temelli 3 aylık bir kahve deneyinde, 47 kişiden bir ay boyunca kahveden sakınması, ikinci ay için günde dört bardak ve üçüncü ay için günde sekiz bardak tüketmesi istendi. Araştırmacılar, çalışmanın her aşamasından sonra toplanan kandaki 800’den fazla metaboliti incelemek için gelişmiş profilleme teknikleri kullandı.

Yapılan analizler sonucunda, günde özellikle de 8 bardak kahve tüketimiyle, endokanabinoid sistemin kan metabolitlerinin azaldığı görüldü. Endokanabinoid metabolik yol, stres tepkimizi düzenleyen önemli bir sistemdir ve kronik stres varlığında bazı endokanabinoidler azalır. Araştırmanın iki aylık süresi boyunca artan kahve tüketimi, bu sistemdeki metabolitlerin azalmasını tetikleyecek kadar stres yaratmış olabilir. Nihayetinde de, stres seviyelerini dengeye geri getirmek için vücudumuzun bir adaptasyon geliştirmeye çalıştığı söylenebilir.

Öte yandan, endokanabinoid sistem aynı zamanda da; bilinç, kan basıncı, bağışıklık, bağımlılık, uyku, açlık, enerji ve glikoz metabolizması gibi geniş ölçekte değişkenlik gösteren fonksiyonları düzenler. Örneğin, endokanabinoid yollar, yeme alışkanlıklarınızı etkileyebilir; ki kanabis kullanımı ve ardından hissedilen açlık arasındaki klasik bağlantı da bununla ilişkilendirilir. Bunun yanı sıra kahve, kilo düzenlemesine yardımcı olması ve tip-2 diyabet riskini azaltmasıyla da bilinir. Bunun genellikle kafeinin, yağ metabolizmasını veya polifenollerin (bitki kaynaklı kimyasallar) glikoz düzenleyici etkilerini arttırma yeteneğine bağlı olduğu düşünülmektedir. Ancak, kahvedeki kafeinin ya da diğer maddelerin metabolitlerde bir değişimi tetikleyip tetiklemediği ise henüz bilinmemektedir.

Kaynak ve İleri Okuma

Orjinal yazı: Bilimfili

Kahve Tüketimi Tip 2 Diyabetini Önlüyor!

Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Harvard Kamu Sağlığı Okulu’nca yapılmış bir araştırmaya göre, kahve içmek sanılanın aksine şeker hastalığını tetiklemiyor; tam tersine şeker hastalığını önleyici etkiye sahip! Kahve tüketimi ile Tip 2 şeker hastalığı riski arasındaki ilişkiyi inceleyen ve dünyanın farklı yerlerinde yapılmış 28 adet çalışmanın sonuçlarını değerlendiren uzmanlar, farklı miktarlarda kahve tüketen kişilerin hiç kahve içmeyenlere göre şeker hastalığına yakalanma riskinin %33 daha düşük olduğunu ortaya koydu.
Buna göre, araştırmaya dahil edilen 1.109.272 deneğin sadece yüzde 4’ü uzun vadede Tip 2 şeker hastalığına yakalanmış. Araştırmaya göre, kafeinli ya da kafeinsiz içilen günde altı fincan kahve, tip 2 şeker hastalığına yakalanma oranını yüzde 33 azaltıyor. Ancak, uzmanlar, kahve tüketiminin şeker hastalığını önlemede tek başına yardımcı olamayacağını, bunun yanısıra, sağlıklı yeme alışkanlığı ve düzenli egzersizin de önemli rol oynadığını belirtiyorlar.
Araştırma Referansı: “Caffeine Increases Ambulatory Glucose and Postprandial Responses in Coffee Drinkers With Type 2 Diabetes.”
James D. Lane, Mark N. Feinglos, and Richard S. Surwit.
Diabetes Care 31: 221-222.
Published online before print as 10.2337/dc07-1112.

Kahveye veya Çaya Şeker Atmamızın Gerçek Nedeni Nedir?

Eğer çaya ya da kahveye şeker katanlardansanız, bu eylemi muhtemelen içeceğinizi biraz daha tatlı hale getirmek için yaptığınızı düşünüyorsunuzdur. Ancak gerçekte; çaya ya da kahveye küçük bir miktar şeker katmanın tek sebebi onu biraz daha tatlı yapmak değildir. Bilim insanları; şekerin, acılığı azaltmada önemli bir etkisi olduğunu ve bunu yalnızca acılığa dair bir maskeleme yaparak değil temel kimyasını da etkileyerek yaptığını söylüyorlar.

Food and Function ‘da yayımlanan çalışmada, araştırmacılar kafein, şeker ve suyun moleküler düzeydeki etkileşiminin sıcak içeceklerin tadını etkilediğine dair yeni bir bakış ortaya çıkardılar.

Kafein, acı taddan sorumludur. Kafein molekülleri su içerisindeyken birbirlerine yapışma eğilimi gösterirler ve şeker ilavesi ile bu eğilim daha da artırılır. Yıllardan beri, bilim insanları; bu durumun su molekülleri arasındaki bağların şeker etrafında güçlenmesinden kaynaklı olduğunu kabul ediyorlardı.

Fakat, University of York ‘dan Seishi Shimizu öncülüğündeki araştırma; bu durumun altında yatan sebebin; su ve şeker molekülleri arasındaki çekim olduğunu ve bunun da kafein moleküllerinin şekerden kaçınmak için birbirlerine yapışmalarına (toplaşmalarına) sebep olduğunu ortaya koyuyor.

Bu da acı tadı neden daha az hissettiğimizin sebebi. Bu sürecin arkasındaki temel mantığın doğru şekilde kavranması gıda bilimine birçok açıdan fayda sağlayabilir.

Araştırmacılar; günlük yiyecek ve içeceklerimizin arkasındaki etkileşimleri ve aktiviteleri araştırmak için, gündelik yaşam ve mikroskobik alemi birbirine bağlayan teorik fiziksel kimyanın bir dalı olan istatistiksel termodinamiğikullandılar.


Kaynak:

  1. Bilimfili
  2. University of York, “Sugar in your cuppa… not just about a sweet tooth!”, http://www.york.ac.uk/news-and-events/news/2015/research/tea-coffee-sugar-chemistry/

Çocukların Kafein Tüketmesi Büyümelerine Etki Eder Mi?

Mit-1: “Çocuklar kahve içmez! Çünkü içerlerse büyüyemezler, küçük kalırlar. Kafein onların büyümesini engelleyen şeydir.” 

Mit-2: “Al çocuğum, daha çok kahve iç ki daha fazla büyü!”

Mit-3: “Çocuklar kahve içerlerse kalp hastalıkları çekerler.”

Gerçek: Kafeinin çocuk sağlığını yetişkin sağlığından dikkate değer miktarda daha fazla etkilediğini gösteren herhangi bir araştırma bulunmamaktadır.

Bilgi-1: Şaşırtıcı bir şekilde bazı Avrupa ve Amerika toplumlarında kafein ve kahve tüketimi “çocukların büyümesine yardımcı olacak etkide” görülürken, Türkiye gibi bazı diğer ülkelerde bunun tam tersi yönünde bir inanış vardır. Kahvenin çocukların büyümesini destekleyici veya engelleyici olduğunu gösteren hiçbir araştırma sonucu bulunmamaktadır. Çocukların kafein sindirim becerisi, yetişkinler ile neredeyse birebir aynıdır.
Bilgi-2: Bazı ebeveynlerin çocuklarına kahve içirmeme nedeni, kafeinin uyarıcı etkisi nedeniyle çocuklarında hiperaktiviteyi tetikleyeceği endişesidir. Yapılan araştırmalarda, ortalama miktarda alınan kafeinin çocukların aktivite miktarı ve hızında dikkate değer hiçbir etkisi olmamıştır. Ancak hiperaktivite teşhisi konulmuş veya bu rahatsızlığa daha yatkın çocuklarda yüksek dozda kafein tüketimi geçici süreler için de olsa gerçekten de aşırı uyarılmışlık, rahatsızlık ve telaşlılık (anksiyete) yaratabilir. Fakat bu özel vakalarda bile orta düzeyde tüketimin tehlike arz etmediği gösterilmiştir.
Bilgi-3: Yetişkin insanlar için orta düzey kafein tüketim miktarı günde 300 miligramdır. Yine de çocuklar için tavsiye edilen oranlar, yaşa bağlı olarak bundan biraz daha az olabilmektedir. Şöyle bir liste yapabiliriz:
• 4-6 yaş arası çocuklar için günde 45 miligram,
• 7-9 yaş arası çocuklar için 62.5 miligram,
• 10-12 yaş arası için günde 85 miligram,
• 12-18 yaş arası için günde 100 miligram güvenli limit olarak belirlenmektedir.
Bilgi-4: Kıyaslama olması açısından, tükettiğimiz ürünlerdeki kafein miktarlarıyla ilgili olarak aşağıdaki gibi bir liste oluşturabiliriz:
• Kahve makinalarından alacağınız 190 mililitrelik kahve içerisinde 75 miligram,
• Evinizde yaptığınız bir kahvenin 190 mililitresinde ortalama 85 miligram,
• Evinizde yaptığınız çayın 190 mililitresinde ortalama 50 miligram,
• Kafein ya da guarana içerikli enerji içeceklerinin 250 mililitresinde 28-87 miligram,
• Diyet de olsa, normal de olsa kolalı içeceklerin 250 mililitresinde 8-53 miligram,
• Bazı diğer gazlı içeceklerin 250 mililitresinde 24 miligram,
• Çikolatanın 50 gramında ortalamada 5.5-35.5 miligram kafein bulunmaktadır.
Bilgi-5: Kafeinin etkilerini de, diğer tüm kimyasallarda olduğu gibi kısa dönem ve uzun dönemde incelemek faydalı olacaktır. Kısa dönemde kafeinin temel etkileri, hepimizin bildiği uyarılmışlık, heyecan ve uyumada zorluk çekmektir. Birçok uzman kafeinin uzun dönemde ve ortalama-üstü tüketimde asıl zararların ortaya çıktığında hemfikirdir.
Bilgi-6: Bu konuda verilebilecek en uygun tavsiye, kafeinli içecekleri seven çocuklarınızın ara sıra, ödül amaçlı olarak bu içecekleri ve yiyecekleri tüketmesinde dikkate değer hiçbir sakınca olmadığıdır. Fakat bağımlılık, aşırı tüketim, aşırı isteklilik gibi durumlar söz konusu olduğunda bu tüketimi azaltmak faydalı olacaktır. Uzun lafın kısası, kafeinin kabul edilemez miktarda zararları bulunmamaktadır ve kafeinin çocukları yetişkinlerden farklı etkilediği uydurmadır; ancak yine de güvenli tarafta kalmak adına düzenli ve aşırı tüketimden kaçınmakta fayda vardır.
 
Kaynaklar ve İleri Okuma:

Dr. Mehmet Öz: Zayıflama İlaçları/Otları/Yöntemleri İle İlgili Safsatalar ve Yalanlar

Türkiye’de pek yankı bulmadı; ancak ABD’nin Türk asıllı abartılı düzeyde sevilen doktoru Mehmet Öz, programlarında özellikle zayıflama hapları ve otlarıyla ilgili bilim dışı, abartılı, piyasaya yön verme amacı olduğundan şüphe edilen bilgiler vermesi sebebiyle hakim karşısına çıkarıldı. Temmuz 2014 itibariyle hukuki süreç halen devam ediyor; ancak ABD’de adeta tapılan bu doktorun “mucizevi zayıflama hapı” veya “doğaüstü güçlere sahip ot” gibi bilimin sınırları dışına çıkan saçma sapan açıklamaları ve bundan doğan süreç, akla şu soruyu getiriyor: “zeki gibi gözüken insanlar neden zayıflama hapı saçmalıklarına kanıyorlar?” Bu yazımızda bunu irdeledikten sonra, size 7 temel test yöntemi sunarak alacağınız ilaçların gerçeklik payını test etmenizi sağlamaya çalışacağız. Öncelikle Dr. Öz ile ilgili vakaya kısaca göz atalım:

Mehmet Öz, ABD Senatosu’nun sahte zayıflama ve diyet hapları satan firma ve kişilere yönelik açtığı 34 milyon dolarlık dava kapsamında sert bir şekilde eleştirildi, mahkemeye çıkarıldı ve bir anda gündeme oturdu. Raporlara göre Missouri eyaleti senatörü Claire McCaskill, televizyon doktoruna şu sözlerle yüklendi:
“Bu şeyleri söyleme ihtiyacını neden duyduğunuzu anlamıyorum; çünkü doğru olmadıklarını biliyorsunuz. Dolayısıyla neden, bu kadar muhteşem bir megafona sahipken… Neden bu tür şeyler söyleyerek şovunuzu ucuzlaştırıyorsunuz? Bir ürünü şovunuzda övdüğünüzde ‘Dr. Oz Etkisi’ olarak bilinen şey gerçekleşiyor. Satışlar ciddi anlamda patlıyor ve sahtekarların sağda solda belirip sahte ve aldatıcı reklamlarla şüpheli ürünleri satmasına teşvik vermiş oluyorsunuz.”
 
Yeşil kahvenin özünün kilo verme konusunda mistik ve hızlı bir etkisi olduğuna inanma saflığına düşmek insana cazip gelebilir. Exeter Üniversitesi’nden psikolog Stephen Lea, insanların neden bu sahte ürünlere aldandığı üzerine araştırmalar yürütüyor ve elde ettiği sonuçlar pek de beklendik sonuçlar değil.
Örneğin bolca bulunan diyet ürünleriyle ilgili reklamlara kanan insanların çoğunlukla bu konuyu ve konu hakkındaki piyasayı pek de takip etmeyen kişiler olduğunu düşünebilirsiniz; ancak gerçek tam tersini gösteriyor. Bu konuda en bilgili olanlar, en kolay kanıyorlar. Lea, bunu şöyle açıklıyor:
“Futbol hakkındaki bir iddia ile ilgili olan sahtekarlıklara asla kanmam çünkü kumar oynamıyorum ve futbolla zerre kadar ilgilenmiyorum. Dolayısıyla bu konuyla ilgili sahtekarlık benim aklıma asla girmeyecek. Öte yandan gezmeyi seviyorum ve paramı elimde tutmak için sürekli olarak ucuz tarifeler arıyorum; böylece daha uzaklara gidebiliyorum. Bu yüzden ucuz hava tarifeleri öneren gizemli gezi acentelerinin sahtekarlıklarına inanmaya potansiyel olarak daha açığım.”
 
Bu sahtekarlıklara artan miktarda maruz kalmanın, bunlara aldanma riskinizi arttırdığı mantıklıdır. Ancak Lea, bunu daha da ileri düzeyde açıklıyor ve bir sahada uzman olduğunu iddia eden kişilerin, bu konudaki uzmanlıklarını abarttıklarını söylüyor. Bu aşırı güven, her yerde karşımıza çıkıyor: örneğin ABD’nin 3’te 1’i kendilerinin aşırı kilolu olduğuna inanırken, bilimsel veriler tam tersine, ABD’nin 3’te 1’inin aşırı kilolu olmadığını gösteriyor.
Dr. Oz davasını da kapsayan davaları açan Federal Ticaret Komisyonu, aşağıda sunacağımız 7 maddelik listeyi sunarak diyet hapları konusundaki sahtekarları tespit edebilmenize katkı sağlamayı hedefliyor. Biz de faydalı bulduğumuz için paylaşmak istedik. Aşağıdakilerden en az 1 tanesini yapabildiğini iddia eden ilaçlardan ve firmalardan mutlaka uzak durun veya ürünlerini almadan önce 2 defa düşünün:
1. 1 ay içerisinde, herhangi bir diyet uygulamadan veya spor yapmadan haftada 1 kilo veya daha fazlasını verebileceğinizi iddia ediyorsa,
2. Ne kadar yerseniz yiyin kilo verebileceğinizi iddia ediyorsa,
3. Ürünü kullanmayı bıraktıktan sonra bile kalıcı olarak kilo verebileceğinizi iddia ediyorsa,
4. Yağların veya kalorilerin alımına engel olarak kilo vermenizi sağladığını iddia ediyorsa,
5. 4 haftadan uzun bir süre boyunca haftada 1.5 kilo veya daha fazlasını güvenle verebileceğinizi iddia ediyorsa,
6. Her türlü kullanıcının kilo vermesine katkı sağlayabileceğini iddia ediyorsa,
7. Herhangi bir ürünü giyerek, vücuda takarak ya da sadece deri üzerine sürerek kilo verebileceğinizi iddia ediyorsa…
Bu ürünlerden ve firmalardan uzak durun.
Tek bir öneride de bulunulabilir: Eğer ki bir şey gerçek olamayacak kadar güzelse, muhtemelen gerçek değildir.
Dikkatli olmanız dileklerimizle.